Büyük Kafkas dağlarındaki Kınalık Köy’ünde yaşayanlar, yüzyıllar boyunca dillerini ve geleneklerini zorlu koşullar altında korumaktalar. Azerbaycan’ın Büyük Kafkas dağlarındaki en yüksek yerleşim yeri olan bu köyün geçmişi, 2000 yıl öncesine kadar gidiyor.
BBC Türkçe’den edinilen bilgilere göre, bölge hakkında yazan bazı gazeteciler, buradaki köylülerin geçmişlerini 5000 yıl öncesine, Kafkas Albanyası dönemine dayandırdıklarını söylüyor. Hatta bir söylenceye göre buradaki insanlar kendilerini Nuh Peygamber’in torunları olarak görüyormuş.
Kınalık köyü, ülkenin kuzeydoğusunda zengin bir kültüre ve etnik çeşitliliğe sahip Kuba bölgesinde. Kınalık, Kafkasların tepesinde yer alırken dağın eteklerinde Kafkas Yahudileri, Tatlar, Lezgiler bulunuyor.
Fotoğrafçı Oleksandr Rupeta, Kuba’daki etnik çeşitliliği araştıran bir proje kapsamında Eylül’de Kınalık köyünü ziyaret etti. Yöre halkı Rupeta’ya kendilerini Azeri olarak görmediklerini söylemiş.
Burada Kınalık adlı ayrı bir dil konuşuluyor. Sadece köy halkı tarafından konuşulduğu için UNESCO bu dili yok olmakla yüz yüze bir dil kategorisine koydu.
Fakat bu dilin yaşama şansı hala yüksek. Kınalık’taki ortaokula giden 300 öğrenciye Azeri ve İngilizce’nin yanı sıra Kınalık dili dersleri de veriliyor.
Kınalık’ta düğünler de yüzyıllardır kuşaktan kuşağa aktarılan merasimler içeriyor. Gelinin ailesi kurban kesiyor ve konuklara çay dağıtılıyor.
“Çay içmek de bir merasim gibi ele alınıyor” diyor Rupeta. “Bu kültürde çay çok önemli.”
Köy yüksekte olduğu için fazla ürün yetiştirilemiyor. Patates ve bazı temel tahıl ürünleri köylülerin temel gıda maddeleri arasında yer alıyor. Köylüler Kafkasya ve Batı Asya’ya özgü ‘lavaş’ adını verdikleri yufkalarıyla övünüyor. Kadınlar iki saat içinde bir haftalık yufkalarını pişiriyor.
Modernleşme, binlerce yıllık izolasyonun sonucu olarak gelişen bu gelenekleri tehdit ediyor. Kuba ile Kınalık arasında 2006’da açılan yol ile köy dış dünyaya ve ziyaretçilere açılmış oldu.
Fakat zorlu çevre koşulları nedeniyle yol yılın çoğu ayı ulaşıma kapalı oluyor. Eylül’de düşmeye başlayan kar ile hava sıcaklığı -21 dereceye kadar düşüyor. Soğukla birlikte çobanlar bölgenin can damarı olan koyunları dağın aşağılarındaki daha sıcak alanlara indiriyor.
Köylüler ısınmak için tezek yakıyor. Buradaki taş evler birçok depreme rağmen 200 yıldır ayakta kalmış. Koyunlar yiyecek ve giyimin yanı sıra diğer köylerle ticaret için de kullanılıyor. İşte bu beceriklilikleri bu insanların zorlu koşullara rağmen yüzyıllardır ayakta kalmasını sağlamış.