Bir çok insan daha sağlıklı olmak için vitamin takviyesi yapıyor. Yapılan araştırmaları göre, bunların bir çoğunun bir işe yaramadığı veya zararlı olabileceği söyleniyor.
BBC Türkçe’den edinilen bilgilere göre, Linus Pauling California Teknoloji Enstitüsünde başarılı bir bilim adamıydı. Moleküller üzerine çalışması 1954’te Nobel Kimya Ödülü kazandırmıştı ona. Bazıları onu modern kimyanın kurucusu olarak görüyordu.
Fakat daha sonraki yıllarda vitaminlerin hastalıklardan koruyucu ve ömrü uzatıcı antioksidan etkisi üzerinde durmuş, günlük önerilen C vitamini dozunun 50 katı oranında 18.000 miligram (18 gram) vitamin almaya başlamıştı.
Bu konuda yazdığı kitapların da yardımıyla Pauling 1980’ler ve 1990’larda giderek ünlenmiş, bu arada vitamin ve beslenme takviyesi amaçlı ilaçların satışı artmıştı.
Ama akademik şöhreti de inişe geçmişti. Çünkü zamanlar C vitamini ve diğer takviyelerin pek yararı olmadığı gibi aşırı yüklemenin zararlı bile olabileceğine dair veriler elde edilmişti.
Pauling’e göre, C vitamini antioksidan içeriğe sahiptir ve serbest radikaller olarak adlandırılan tepkici molekülleri etkisiz hale getirerek yararlı olur.
1950’lerden beri bu moleküllerin hücreleri yıpratıp hastalıklara, yaşlanmaya ve buna bağlı kansere yol açtığı için tehlikeli olduğu biliniyor.
Serbest radikaller bundan sonra düşman olarak görüldü ve vücuttan temizlenmesi hedeflendi. Bunu yapacak olan ise antioksidanlardı.
1970-80’lerde fareler üzerinde yapılan deneylerde diyetlerine antioksidan takviyesi yapılarak ya da doğrudan damardan şırınga edilerek yaşlanmanın ve hastalıkların önünce geçilmeye çalışıldı, ama sonuç alınamadı.
İnsanlarla yapılan uzun süreli klinik deneyler de pek olumlu sonuç vermedi. 1994’te 50’li yaşlarında 30 bine yakın Finli ile yapılan deneyde gruptakilerin yarısına antioksidan özelliğiyle bilinen beta-keroten verilmiş, bu grupta akciğer kanserinde yüzde 16 artış gözlenmişti.
Daha sonra menopoza girmiş Amerikalı kadınlara 10 yıl boyunca B vitamininin bir türü olan folik asit verilmiş, bu grupta, takviyeyi almayanlara oranla meme kanserinde yüzde 20 artış kaydedilmişti.
1996’daki başka bir deneyde 1000 sigara tiryakisine dört yıl beta keroten ve A vitamini takviyesi verilmiş, bunlardaki akciğer kanseri ve ölüm oranında yüzde 28 ve yüzde 17 artış görülünce deney çabuk bitirilmişti.
Bu deneyler iyi beslenemeyen kesimlerle yapıldığında daha olumlu sonuç alınmıştı. Fakat buna rağmen 27 klinik deney üzerinde 2012’de yapılan bir değerlendirmede antioksidan takviyesinin yararlı olmadığı sonucuna varıldı.
7 araştırmada takviyenin kalp ve damar hastalıkları ile pankreas kanseri riskini azalttığı, 10 araştırmada herhangi bir fayda görülmediği, geri kalan 10’unda ise akciğer ve meme kanseri riskinin arttığı görüldü.
Uzmanlar antioksidan takviyesinin her derde deva olduğu fikrine karşı çıkıyor.
Bir zamanlar her sorunun nedeni olarak görülen serbest radikallerin aslında sağlığımız için gerekli olduğu fikri ise giderek güçleniyor. Bu moleküller hücre içinde haber taşıyıcı bir rol oynuyor. Onların yokluğu hücrelerin kontrolsüz bir şekilde büyüyüp çoğalmasına, yani kansere neden olabiliyor.
Ayrıca onların yokluğu vücudumuzu enfeksiyona daha açık hale getiriyor. Zararlı bir bakteri ya da virüsün vücuda girmesiyle serbest radikallerin sayısı da artarak bağışıklık sistemini harekete geçiriyor. Bağışıklık hücresi olarak bilinen akyuvarlar bu bakterileri kuşattığında da serbest radikaller bu hücrelerin içinde bakteriyi parçalayarak ortadan kaldırıyor.
Kısacası sağlıklı bir bağışıklık sistemi serbest radikallere bağlıdır. Bu nedenle antioksidanlarla onları ortadan kaldırmaya çalışmak vücudu bazı enfeksiyonlara açık hale getireceği için doğru değildir.
Fakat vücudumuzda fazlalıkları idrar yoluyla atan sistem sayesinde antioksidan takviyesinin fazla miktarda kana karışması önlenmiş oluyor.
Kimse bütün antioksidanlar gibi C vitamininin de sağlık açısından önemini inkâr edemez. Ancak vücutta belli bir antioksidan eksikliği kesin ise takviye almak doğru olabilir. En doğru seçenek ise antioksidanları birlikte çalışacak şekilde karışık halde gıda yoluyla almaktır.
Bunun için bol sebze ve meyve içeren bir beslenme en iyisidir. Doktorlar bunu garanti altına almak için günde beş farklı meyve ve sebze yemek gerektiğini söylüyor.