Düşünceyi ifadeyi, basın özgürlüğünü savunmak adına omuz omuza mücadele ettiğin bir dostunu, yol arkadaşını yitirmenin acısını tanımlayabilmenin mümkünü yoktur. Sözcükler yetersiz kalır. Göz pınarlarınızdan yaş akmaz belki ama acı gelir yüreğinize oturur. Yakından tanımayanlara tek sözcük yeter Nail’i anlatmak için: “İnsan hayattaki, meslekteki duruşu, hoşgörüsü, yardımseverliği, öğrenme ve öğretme iştahı, çevresine cömertçe dağıttığı sevgisiyle mükemmel bir insanlık örneğiydi. İkimizin de çok sevdiği şairlerden biriydi Metin Eloğlu. O da “İnsan” başlıklı küçük şiirinde yüce dağları ben yarattım diye ortalıkta dolaşan kimilerine yılların ötesinden ders verir gibi sıralamıştı dizelerini:
“Bana sordu amcam / Büyüyünce ne olacaksın / Ebe mi öğretmen mi / yoksa terzi mi / Ne yalan söyleyeyim / Önce insan olacam”
Evet, Nail de önce insan oldu sonra da en hasından gazeteci. Çalıştığı her gazetede bir saygı ve sevgi halesi oluştu etrafında. Pek çok genç gazetecinin yetişmesinde, olgunlaşmasında katkısı inanılmazdı. Gazeteciliğinin yanı sıra yayıncılık da yaptı bir süre. Şimdinin önemli yazarlarından bazılarının ilk kitapları onun “Gür Yayınları’nın” damgasını taşır.
Gazetecilik serüveninde muhabirlikten, üst düzey görevlere dek yayının hemen her alanında çalıştı. “Bu benim işim değil” demedi hiçbir zaman. Baş başa konuşmalarımızda ise en çok muhabirliği sevdiğini söylerdi. Bir de Nâzım ustanın deyişiyle “büyük insanlık” kesiminden insanlarla söyleşi yapmayı. Bu amaçla Anadolu’yu köşe bucak dolaşmış o yurttaşların dertlerini dinlemiş sorunlarını aktarmıştı okurlarına.
Nail Güreli ile TGC macerasına birlikte girmiştik. Daha doğru bir deyişle kuracağı çatıya beni davet etmişti. İlk yakınlığımız o dönemlerde başlar. İnandığı dava uğruna gözünü kırpmadan kavga veren, haksızlığa, yolsuzluğa karşı isyan eden öfkeli ve inatçı kimliğini tanımam ise çok zaman almadı.
Metin Göktepe öldürülmüştü. Vali, Emniyet Müdürü ve diğer güvenlik mensupları Evrensel gazetesi muhabiri Metin Göktepe’nin gözaltında duvardan düşerek öldüğünü iddia ediyorlardı. İşte Nail en önemli çıkışlarından birini o sıralarda yaptı. Savcılıktan, Adli Tıp’ba, İçişleri Bakanlığı’na dek ortalığı ayağa kaldırdı. Genç gazetecileri yüreklendirdi, arkalarında durdu. Aydın’da başlayan Afyon’da devam eden bütün duruşmalara Nail Güreli, avukat Fikret İlkiz ve TGC’nin Genel Sekreteri ben katıldım.
Sonuçta sevgili Metin Göktepe’nin işkence sonucu ölümüne neden olan polisler hüküm giydi. Dönemin Başbakanı Süleyman Demirel Dolmabahçe Sarayı’nda katıldığı bir törenimizde “Metin Göktepe’nin ölümü devletin ayıbıdır” diyerek gerçeği bir kez daha pekiştirdi.
Metin Göktepe olayı Nail’le beni daha bir yakınlaştırdı. Artık dostluk bağlarımız arkadaşlıktan kardeşliği dönüşmüştü. Bu ilişki ölümüne kadar da sürdü. Cenaze töreninde bizim kuşaktan genç gazetecilere dek herkes ordaydı. Sevgi de galiba böylesi günlerde daha bir yalansız çıkıyor ortaya.
Nail için duygularımı bir köşe yazısına sığdırabilmem olası değil elbet.
Nail Güreli’ye yine Metin Eloğlu’ndan çok sevdiği ‘Uyan’ şiiriyle veda edelim. Işıklar içinde ol sevgili omuzdaşım:
Hadi uyan
Günışığı çilemeye başladı başucumda
Denizler bir mavilik edindi günden
Seher yeline uyup kuşlar tüneğinden uçtu
Bu türküyü dinlemeyecek misin
Hadi uyan
Aydınlığa çık da çil gözlerin ısısın
ilkyazlar sıcağı biriksin yüreğine
Yoksul olsan da uyan
Garip olsan da uyan
Madem ki güzelsin, güzeli yaşatmak için
Madem ki iyisin, iyiliği yaşatmak için
Madem ki umutlusun, umudu yaşatmak için
Hadi uyan
Denizi dinle yaşamak desin
Toprağı dinle barışmak desin
Göğü dinle sevişmek desin
Bir plak konmuş gibi gramofona
İşte aşk işte özlem işte savaşmak gücü
Uyan diyor uyansana
Hadi uyan Sevdiğim uyan
N’olur uyan