Beylerbeyi’nde gazeteleri okurken bir öğretmen geldi yanıma. Biraz sohbet ettikten sonra “öğretmenler gününüz kutlu olsun” dedim.
Sonra da birden aklıma geldi “Öğretmenler gününün ne olduğunu biliyor musunuz, 24 Kasım neden öğretmenler günü?” diye sordum.
Öğretmen bir an şaşırdı ve mahcubiyet içinde kaldı. Çünkü bilmiyordu.
Öğretmenler günü büyük önder Atatürk’ün “millet mektepleri başöğretmeni” olduğu 24 Kasım 1928’in anısına kutlanıyor.
Ancak ne yazık ki gerçek öğretmenler için bugün buruk bir gün.
Eğitim sistemimizin yürekler acısı hali ortada.
İktidar “dindar-kindar” bir nesil yetiştirmek için neredeyse bütün okulları İmam Hatip’lere çevirdi. Okul yöneticilerinin çoğu öğretmenlik vasfı tartışılır İmam hatiplilerden oluşuyor artık. Liyakatin, bilgi ve bilimin önemi hiç kalmadı. İktidara yakın ve dindarsa onlar makbul öğretmen sayılıyor.
On binlerce öğrenci arasından hayli zor sınavlardan sonra girilebilen eski ve köklü okulların yönetimleri ve öğretim kadroları bile darmadağın edildi, bu güzide okullar da imam hatiplilerin işgaline uğratıldı.
Artık kaliteli, bilimsel, vizyonu olan, geleceğe dönük bir eğitim sistemi yerine dine dayalı, çocukları dindar ve kindar yapmayı amaçlayan eğitim sistemi benimsendi.
Çok iyi biliyorum ki gerçek öğretmenler, Cumhuriyet devrimlerinin yılmaz bekçileri oldukları, Atatürk’ün devrim ve ilkelerini benimsedikleri için itilip kakılmış olan öğretmenler bütün bunları endişe içinde izliyor.
Yine de gerçek öğretmenlerin bu mutlu gününü kutluyorum. Başta öğretmen olan annem olmak üzere bütün öğretmenlerimin ellerini öpüyorum.
YİNE 90’LARDAKİ GİBİ HALKI TEHDİT EDEREK BİR YERE VARAMAYIZ
Cumhurbaşkanı Erdoğan önceki gün polislere konuşurken Güneydoğu esnafını uyararak “kepenk indiren bedelini öder” dedi.
Erdoğan’ı kızdıran Güneydoğu illerindeki bazı esnafın “teröristlerin tehdit etmeleri üzerine dükkânlarını kapatmaları.”
Erdoğan diyor ki “Tehditlere karşı birlik olun, kepenk indirmeyin, yoksa…”
Cumhurbaşkanının bu tehdidi aklıma 90’lı yılları getirdi.
O yıllarda da teröristler halkı korkutur, halk da teröristlerin istediğini yerine getirirdi.
Devlet de buna misilleme olarak benzer yöntemlerle halkı korkutur, halk iki arada bir derede kalırdı.
Çok çarpıcı bir örnek vereyim. O yıllarda PKK’lı teröristler asker kılığına girerek köyleri basar ve bildikleri PKK’lıların yerlerini söylemelerini isterdi.
Köylüler de silahlar yüzlerine yönlendirildiği için teröristlerin yerini ihbar ederdi. PKK’lılar bu ihbarları aldıktan sonra gerçek kimliklerini açıklar ve köylüleri cezalandırırdı.
Aynı yöntemi bir süre sonra asker de kullanmaya başladı. Onlar da PKK’lı kılığında köylere gider ve yiyecek yardımı isterdi. Eğer köylüler yardım ederse teröre yardım ve yataklıktan hapse atılırdı.
Devlet halkını tehdit edemez.
Devlet halkına “Teröre boyun eğersen bedelini ödersin” diyemez.
Devlet halkını korumak zorundadır.