“Patronluğu bırakmak istiyorum…” Erkek giyim sektörünün duayenlerinden Kiğılı Giyim Tic.A.Ş.’nin kurucusu ve patronu Abdullah Kiğılı, “İşlerimi profesyonellere bıraktım, son iki yıldır bunun için uğraş veriyorum” diye konuştu…
Yüzünden hiç eksiltmediği içten gülümsemesiyle, iş dünyasında kurduğu kendine özgü farklı iletişimiyle, yarattığı KİĞILI markasıyla ve her şeyden öte Fenerbahçe’ye olan aşkıyla ünlenen bir isim Abdullah Kiğılı…
Yeni köşemin ilk konuğu Abdullah Kiğılı ile Zorlu Center’da bir araya geldik…
Hafta sonunu dostlarıyla birlikte geçirmeyi alışkanlık haline getiren Kiğılı, ilk röportajımı kendisiyle yapma talebimi geri çevirmedi sağ olsun…
Fenerbahçe marşının zil sesiyle çalan telefonu kenara bırakıp anlatmaya başlayacakken, gelen mesajla telefon yine elinde…
İlk sorumu soruyorum, “Sosyal medya ile aranız nasıl?” diye…
“Sosyal medya kullanmıyorum, o tehlikeli iş” diyor gülümseyerek…
Kahvesinden ilk yudumu alırken ikinci sorum geliyor…
Patronluk nasıl gidiyor peki, patronluğu bırakacak mısınız?
Kocaman bir gülümseme sonrası, “En son sorulacak soruyu en başta soruyorsun” diyerek başlıyor anlatmaya..
“Evet, son iki yıldır bunun için uğraşıyorum İşlerimi profesyonellere bıraktım… Şimdi daha az çalışıyorum çalışmasına, ama sonuçta kopmak ne mümkün?.. Bazen yanlış kararlar veriliyor.. İşte o zaman patron patronluğunu bırakmakta zorlanıyor. Yılların tecrübesi devreye giriyor, sonuç olarak bırakmak istesen de bırakamıyorsun… Ben de şunu uygulamaya soktum, en son karar veren olarak işleri idare ediyorum…”
Yani bırakamadınız…..
“Evet bırakamadım” diyor ve ekliyor Abdullah Kiğılı; “Talep var, arz yok… ”
“KRİZİN PROFESÖRÜ OLDUK”
Dünden bugüne baktığınızda iş dünyası çok farklılaştı mı? Bugünü nasıl değerlendiriyorsunuz…
“Geçenlerde oturup bir düşündüm, ben tamı tamına 8 kez ihtilal, 7 kez kriz gördüm… Yani her 7 yılda bir kriz geliyor. Krizin profesörü olduk ve her seferinde büyüyerek çıktık. Ancak bu son dönemde yaşanan kriz çok değişik ve hiç bir krize benzemiyor. Dışarıda harp var, içeride harp var… Her gün ciddi can kayıpları yaşanıyor. Sonra darbe girişimi yaşıyorsun… Dünya krizin içinde, Avrupa krizde, ABD krizde… Bütün bunların etkisi Türkiye ye 2 kat daha fazla yansıyor. Yarın yok… Hiç kimse göremiyor… Şimdilerde günü yaşayabilmek önemli…”
Peki işler nasıl yürüyor o halde?
“Biz erkek giyim sektöründe mevsimleri 10 ay önceden yaşamaya başlıyoruz ve böyle olmak zorundayız. 2017 yazını bitirdik, şimdi kışının hazırlıklarını yapıyoruz. Yapmak zorundayız ayakta kalmak için. Yaşananlar sonrası bütün bütçeler revize edildi. İhtilal sonrası işler 3 ay stop dedi… Ama bunlar olurken, Türkiye’nin tüm vilayetlerinde yer alan 68 Kiğılı mağazası her gün dükkan açtı ve sistem yürüyor… Allah’a hamd olsun ki az da olsa çark dönüyor… Şansını ve aklını iyi kullanan öyle ya da böyle kazanıyor…”
Abdullah Bey sizin ilk göz ağrınız, ilk mağazanız İstiklal Caddesi’ndeydi orayı neden kapattınız?
“Ticarette duygusallığa yer yok… İstiklal Caddesi’ni Vakko’suz da düşünemezdik ama şimdi yok… Kiğılı’nın bugün 225 mağazası var bir eksik olsa ne olur ki? Mağazanın bulunduğunu binanın mülkü bize aitti… Güzel bir teklifle kiralanmak istenince hesabımı yaptım ve evet dedim… Hayat maalesef öğretiyor… Ticaret içinde ahde vefa yok, hisler yok… Çocukluğumda kumaşçı dükkanımıza gittiğimde her yer kumaş toplarıyla doluydu… Her içeriye giren raflar kumaş dolu ne akıllısınız derdi. Şimdilerde çok şey değişti, bu kadar mal tutuyorsa yakında batar cümlesi kullanılır oldu. Yaşamak için ve yanmamak için duygulardan vazgeçiyoruz.. Bisikletin üzerindeysek mecburen pedal çevirmek zorundayız aksi takdirde yol alamayız…”
Yılların deneyimini güne aktarmanın farklılığıyla gelecekten umutlu musunuz ve neler yapmayı hedefliyorsunuz?
“Bugün Kiğılı’nın yıllık cirosu 500 milyon lira… Daha önce de belirttiğim gibi yarın ne oluru öngörmek pek mümkün değil. Yarın referanduma gidilecek mi, başkanlık sistemi gelecek mi, seçim mi olacak soruları yanıt bulamamışken, öngörümüzün olması çok da kolay değil… Günü kurtarıyoruz…”
Kiğılı markasının yurt dışında yeni pazarlara açılması söz konusu mu?
“Bizde durmak yok çalışmaya devam ediyoruz. Daha yeni Cidde’de yeni bir Kiğılı mağazasını açtık. Franchising ile 3 ay sonra da İran’da mağazamız açılacak.. Önümüzdeki yıl da Balkan ülkelerinde yer alacağız. Arnavutluk, Sırbistan Belgrad, buralarda markamız yer alacak.”
KRAVAT VE ÇORAP SATILMIYOR
Erkek giyimde moda ne yöne doğru kayıyor ve önümüzdeki dönem koleksiyonuz farklılık gösterecek mi?
“Erkek giyimi daha feminen olmaya başladı… Kiğılı da bu noktada koleksiyonu spora daha fazla kaydırdı. Kravat takmak artık moda değil… Artık hiç kravat satılmıyor, bir de çorap… Erkekler çorap da giymez oldu… Ve artık daha renkli giyiniyor erkekler. Dar paça pantolon kupları peynir ekmek gibi satıyoruz… Fit kuplar satışlarımızın yüzde 50 sini oluşturmaya başladı. Kısa pantolonlar olunca bu kez ayakkabılar ön plana çıktı. Kiğılı bütün bu değişimleri yeni koleksiyonunda ön plana çıkardı… Bak ben de artık daha spor giyiniyorum…”
Bu konuşma sonrası kahkahasını büyüten Abdullah Kiğılı’ya, “Renklenen erkekler bu yaz en fazla hangi rengi giyecek?” diye soruyorum…
“Nedense erkekler bir türlü kahverengini sevemedi ve sevmemeye devam ediyor… Önümüzdeki sezon en fazla yeşil renk giyilecek… Mavinin bütün tonları çoğunlukta olacak bunu takip eden renk ise beyaz ve kum rengi olacak… Elbette klasik erkek takımda renkler yine aynı lacivert siyah ve füme olacak…”
Konuşmanın gidişatını Abdullah Beyin en büyük aşkına çevirmek üzereydim ki , oturduğumuz masaya Galatasaraylı Necati Ateş geldi… Abdullah Bey ile ayaküstü futbol sohbeti yapıldı… Elbette ben de kulak kabartıyorum… Ve Abdullah Bey “Bu yıl Beşiktaş şampiyon olur” diyor… Sonrasında gülüşmeler ve Necati Ateş masadan ayrılır ayrılmaz soruyu yöneltiyorum…
Abdullah Bey Fenerbahçe aşkınız nasıl?
“Evet, o aşk bitmez… Ancak senin de şahit olduğun gibi hiç bir zaman fanatik olmadım.. İşte her takımın taraftarı ve futbolcusu tarafından seviliyor ve sayılıyorum.. Bu çok kıymetli.. Fenerbahçe’ye her daim desteğe devam ediyorum ve tribünde hep yerimi alıyorum.. Ama artık bir daha yönetimde yer almam, yoruldum ve yaşlandım, gençlere yer vermek lazım. Başkan Aziz Yıldırım’la ayrılsak da dostluğumuz baki… Hatta şimdi Fenerbahçe Üniversitesi’nin mütevelli heyetinde yer verildi.. Elimden ne gelirse esirgemeyeceğim. Artık bedenen değil, akıl olarak takımıma yardımcı olmayı amaçlıyorum.”
HİÇ KİMSE HADDİNİ BİLMİYOR…
Yeni başkan Ali Koç mu olacak?
“Başkanımız Aziz Yıldırım, benim bir oyum var o da Ali Koç’un dedi… Başkan sözünde duran bir isimdir. Bizler de her türlü desteği vermeye devam edeceğiz… Ancak bugün Türk sporunun içinde bulunduğu durum noktasında çok da umutlu değilim. Son 10 yılda yaşananlarla çok daha ileriye gidebileceğini sanmıyorum. Hiç kimse haddini bilmiyor, ondan ötürü karmaşa yaşanıyor, işler doğru gitmiyor ve sistem arıza veriyor. Artık gençlere yer vermek lazım…”
Abdullah Bey siz şirketinizde gençlere yer verdiniz mi?
“Evet şimdi kız torunum Sena Suerdem, Kiğılı e-ticaretin başında. Oldukça zeki ve çalışkan. Her gün yeni bir projeyle yanıma geliyor. Dinliyorum, sonrasında önünü açıyorum. “Yap bakalım” diyorum.. Kendi başına neyi doğru neyi yanlış yaptığını kendisinin görmesi için fırsat tanıyorum. Seneye de başka bir torunum Kiğılı’da işe başlayacak.. Geride 5 torun daha var.. İsterlerse onlar da Kiğılı’da yer alacaklardır. Elbette zorunluluk yok. Zaten bildiğin üzere Hilal Suerdem Kiğılı’nın CEO’su…”
Gençlerle iletişiminiz kuvvetli sanırım Abdullah Bey…
“Evet, şimdilerde çoğunlukla Üniversitelerde öğrencilerle bir araya geliyorum… En son Sabancı Üniversitesi’nde öğrencilerle buluştum… Şimdi her gün başka bir üniversiteden davet alıyorum. Gençlere hayatı anlatıyorum. Şimdiki gençler çok sabırsız, bir an önce para kazanmak istiyorlar. Az çalışmak istiyorlar. Ama hayat ve iş dünyası öyle değil. Sabırlı olmak lazım, önceleri çok çalışıp az kazanacaksın, sonrası yine çok çalışıp çok para kazanacaksın. Dündeki tecrübelerimi aktarıyorum her konuşmamda. Ama öncelikle sabır diyorum. Başarının birinci boyutu sabır, ikincisi ise sevmek. Eğer sevmedikleri işi yapıyorlarsa hemen bıraksınlar. Çünkü bunun başarıya ulaşması mümkün değil. İster simit satsın ister su, severek yapılan iş başarıya ulaşır… Aksi fiyasko olur…”
Bu deneyiminizi kitap haline getirip paylaşmayı düşünüyor musunuz?
“Bunu da düşünüyorum. Evet, dündeki tecrübelerimle bugüne ışık tutmak isterim… Bakalım, yakındır onu da yaparız inşallah…”
Saatlerin hızla aktığı sohbette, Abdullah Bey, “Yarınlardan umutluyum” diyor ve “Türkiye girdaptan kurtulup eski günlerine dönünce mutluluğu geri alacağız… Sabır göstermeliyiz. Yarınlarda daha sağlıklı düşünebileceğimizi umut ediyorum” diyerek sözlerini noktalıyor…
Nıver Lazoğlu
FİNANS GÜNDEM
http://m.finansgundem.com/yazarlar/patronlugu-birakmak-istiyorum-yazisi/1141658