Sakarya’da evlilik hazırlığı yapan bir kadın işçi, 3 yıldır çalıştığı iş yerine dilekçe vererek, evleneceği gerekçesiyle iş akdinin feshedilmesini ve kıdem tazminatının ödenmesini istedi. Şirket ise İş Kanununa göre, “kadın işçilerin evlendiği tarihten itibaren bir yıl içerisinde kendi rızası ile hizmet akdini sona erdirmesi durumunda” kıdem tazminatı almaya hak kazanacaklarının hükme bağlandığına işaret ederek, evlenmeden on gün önce iş akdini fesheden kadın işçiye tazminat vermedi.
İşçi ise evlilik nedeniyle iş akdinin feshedilmesinden kaynaklanan kıdem ve ihbar tazminatı alacağının kendisine ödenmesi istemiyle dava açtı.
Sakarya İş Mahkemesi, davayı kabul ederek, kadına tazminat ödenmesine karar verdi. Yerel mahkemenin kararında, “Davacı kadının evlilik nedeniyle iş akdini feshettiğinin anlaşıldığı, davacının evlendiği tarih ile iş akdinin feshine ilişkin dilekçeyi verdiği tarih arasında on günlük bir süre bulunduğu, davacının evleneceği için işi bırakacağını daha önce davalı şirkete bildirdiği, bu nedenle davacının fesih tarihinden on gün sonra evlenmiş olmasının tazminat alamayacağı anlamına gelmeyeceği” belirtildi.
DAİRE KARARI BOZDU
Şirketin kararı temyiz etmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, yerel mahkemenin kararını bozdu. Dairenin kararında, İş Kanununda, kadın işçinin evlendiği tarihten itibaren bir yıl içinde evlilik sebebiyle kıdem tazminatına hak kazanabilecek şekilde iş akdini feshedebileceğinin hükme bağlandığı belirtildi. Kararda, kadın işçinin evlilik sebebiyle fesih hakkının, evlilik tarihinden itibaren başlayacağı, bu hakkın sadece kadın eşe tanındığı, resmi evlilik işleminin tamamlanmasından itibaren bir yıl içinde kullanılması gerektiği ifade edildi.
Kadın işçinin evlilik öncesinde bu hakkını kullanmasının mümkün olmadığı vurgulanan kararda, “Kadın işçinin yasanın tanıdığı fesih hakkını kullanması halinde, kıdem tazminatı talep hakkı doğar. Feshin işverence kabul edilmesi gerekmez.” denildi.
‘DAVANIN REDDEDİLMESİ GEREKİR’
Evliliğin kadına yüklediği toplumsal sorumluluğun bir gereği olarak yasada belirtilen fesih hakkının tanındığına değinilen karada, şu tespitler yapıldı:
“Çalışma hayatının evlilikle birlikte gereği gibi yürütülemeyeceği düşüncesi, aile birliğinin korunması ve kadının aile ile ilgili görevleri, yasa koyucuyu bu doğrultuda bir düzenlemeye yöneltmiştir. Bununla birlikte Anayasal temeli olan çalışma hak ve hürriyetinin ortadan kaldırılması düşünülemez. Kadın işçinin evlilik nedenine bağlı feshinin ardından kısa bir süre sonra yeniden çalışmasının gerekleri ortaya çıkmış olabilir. Hatta kadın işçi evlilik nedenine dayalı feshin ardından ara vermeksizin başka bir iş yerinde çalışmaya başlayabilir ve bu durum evliliğin kadına yüklediği görevlerin yerine getirilmesi noktasında daha olumlu sonuçlar doğurabilir.”
Somut olayda, davacının evlilik nedeniyle ancak henüz resmi evlilik işlemi yapılmadan iş sözleşmesini feshettiği hatırlatılan kararda, yasa hükmü uyarınca resmi evlilik işlemi yapılmadan bu hakkın kullanılamayacağının altı çizildi. Kararda, bu nedenle davacının kıdem tazminatına hak kazanamayacağı ve davanın reddedilmesi gerektiği kaydedildi. Yerel mahkemenin ilk kararında direnmesi üzerine dosya Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna geldi. Kurul, yerel mahkemenin direnme kararını, daire kararı doğrultusunda bozarak, evlenmeden önce evlilik nedeniyle iş akdini fesheden kadının, kıdem tazminatına hak kazanmasının mümkün olmadığına karar verdi.
HÜRRİYET