Yönetmen Sinan Çetin’in oğlu Rüzgar Çetin’in, bir polisin şehit olmasına bir polisin yaralanmasına neden olduğu kazayla ilgili davada verilen karar, kamuoyunda yeni bir tartışmaya yol açtı. Siyasi partilerin hukukçu milletvekilleri, alkollü araç kullanan Çetin’in, polis memuru İsmet Fatih Alagöz’ün şehit olmasına, Emre Tetik’in de yaralanmasına neden olduğu kazayla ilgili 8 ay tutuklu kalmasının ardından tahliye olmasını, değerlendirdi.
TBMM Dilekçe Komisyonu Başkanı ve AK Parti İstanbul Milletvekili Belma Satır, hukukçu olarak dosyanın içeriğini bilmek gerektiğini belirterek, her dosyanın ayrı şartları olduğunu vurguladı. Satır, genel olarak kamu vicdanını yaralayan bir karar olduğunu bildirdi.
Davada kanuni mirasçıların şikayetlerini geri aldığına işaret eden Satır, “Kişisel bir tercihtir. Saygı duyarsınız duymazsınız. O ailenin vefat eden evlatlarına verdiği değer ya da değersizliktir. Ama kamu vicdanını yaraladığı yüzde 100 kesin. Çünkü vefat eden kişi de çok genç ve kamu görevlisi.” dedi.
Mevzuata göre verilen bir karar olduğuna değinen Satır, “Hakimler sanık lehine olan bütün maddeleri uygulamışlar. Bu da her dosya için ayrı şey. Burada da kamu vicdanını yaralayan bir durum var. Sanık lehine çok uygulanacak bir madde olduğunu da düşünmüyorum. Alkollü, hız sınırı aşılarak yapılan kazada lehe uygulamalar bence kamu vicdanını yaralıyor. Hakimler bütün durumu lehe kullanmışlar. Bu tartışılabilecek bir şey. Vefat eden kişinin genç, kamu görevlisi olması ve görevini ifa ederken yaşamını yitirmesi ayrı bir konu.” ifadesini kullandı.
“Toplumda infiale neden oldu”
AK Parti Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç, alkollü olarak kaza yapan Çetin’in bir polis memurunun vefatına neden olduğunu belirterek, bunun toplumda infiale neden olduğunu bildirdi. TCK uyarınca bilinçli taksirle adam öldürmenin cezasının ağır olduğunu hatırlatan Tunç, dosya kapsamını bilmediğini söyledi.
TCK uyarınca bilinçli taksirle adam öldürmeye verilecek cezayla sorun olduğu kanaatinde olmadığını vurgulayan Tunç, “Uygulamada hakimlerimizin kararlarını verirken o suçla ya da yargılanan kişilerle ilgili toplumdaki infial durumunu da göz önünde bulundurarak karar vermeleri gerekir. Burada kamu vicdanı rahatsız olmuştur. Karar verirken bunu da göz önünde bulundurmak gerekirdi.” görüşüne yer verdi.
Tunç, konuyla ilgili yasal düzenleme gerekip gerekmediği sorusuna, şu yanıtı verdi:
“Cezalar TCK’da zaten ağır. Trafik kazası ama bu alkollü araç kullandığı için kasten adam öldürmeye yakın bir cezayla cezalandırıyor yasa ve Yargıtay içtihatları. Dolayısıyla ceza miktarıyla ilgili bir problem yok. Ceza zaten ağır ama uygulamada bu tür olaylarda hakimlerin kararlarını verirken hem olayın oluş şekli hem de olayın toplumda oluşturduğu infiali, gerçekten bilinçli taksir midir yoksa tedbirsizlikle ölüm müdür bu ayrımları önemlidir. Tabii yargıda da hatalı kararlar olmuyor değil. 20 yılın üstünde hapis cezası gerektiren suçla yargılanıyor. Karar kesinleştiğinde farklı durum ortaya çıkabilir. Yargıtay bozabilir. Bozarsa yeniden tutuklama da olabilir. Yargılama süreci devam ediyor.”
“15 yıl ceza vermesine engel yok”
AK Parti Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya, kazada bir ölüm ve yaralama olduğunu, alt sınırı 2, üst sınırı 15 yıl olan cezaya rağmen mahkemenin 6,5 yıl ceza takdir ettiğine değinerek, mahkeme başkanının da muhalefet şerhinde kişinin hızı, alkollü olması, kamu görevlisinin emniyet kemeri takma zorunluluğu olmadığından üst ceza verilmesi gerektiği görüşünde olduğunu bildirdi.
Özkaya, “6,5 yıl ceza verdiğinde infaz hukukuna göre 1/2’sini yatacak. 3 yıl…Bir yıla yakın yattığı için otomatik olarak tahliye olma sonucunu doğuruyor. Verilen cezanın miktarı bakımından hakikaten kamuoyunda ‘parası, gücü, sosyal statüsü olan daha az ceza alıyor’ algısı oluşturdu. Bu da ciddi manada kamu vicdanını rahatsız etti. ” ifadesini kullandı.
Yasal düzenleme gerekmediğini savunan Özkaya, mevcut düzenlemenin yeterli olduğunu belirtti. Özkaya, “15 yıl hapis cezası verme imkanı var. Yasada mahkemenin çok geniş takdir hakkı var. Hiçbir suçta bu kadar alt ve üst sınır arasında fark yok. Bu trafik kazasıyla ilgili kısımda geniş imkan var. Mahkemenin takdiri bu. Bu takdir ciddi eleştiri konusu.” değerlendirmesinde bulundu.
Özkaya, “Bu takdiri farklı kullanabilir miydi?” sorusuna, “15 yıl ceza vermesine de engel yoktu.” karşılığını verdi.
“Yanlış bir tahliye olduğunu düşünüyorum”
CHP Muğla Milletvekili ve TBMM Adalet Komisyonu Üyesi Ömer Süha Aldan, TCK’nın 85. maddesinin ikinci fıkrasının söz konusu suça ilişkin 2 yıldan 15 yıla kadar hapis cezasını ve cezanın ölen kişi sayısı ile taksirin yoğunluğuna bağlı olarak da üst noktadan verilebileceğini düzenlediğini anlattı.
Aldan, şunları kaydetti:
“Alkollü olan, karşı şeride süratli geçen ve normal yolunda seyir halinde olan araçtaki bir kişinin ölümüne, bir kişinin de yaralanmasına neden olan kişiyi sekiz ayda bırakmak vicdanları sızlatır. Bunun olağan bir tahliye işlemi olmadığını düşünüyorum. Bu tip yaklaşımlar, babasının ünlü bir kişi olması akıllarda soru işaretleri uyanmasına neden olabilir. Yargılama faaliyeti kamu vicdanını tatmin edici bir nitelik de içermelidir. Burada kamu vicdanı ne yazık ki incinmiştir. Uzunca bir süre de tartışılacak bir konu bu. Yanlış bir tahliye olduğunu düşünüyorum.”
“Kanunda düzenleme yapmak lazım, cezaların caydırıcılığı yok”
CHP İstanbul Milletvekili ve Adalet Komisyonu Üyesi Zeynel Emre, olayın taraflarının ünlü bir yönetmenin oğlu ile bir polis memuru olmasına işaret ederek, bunun kamuoyunun ilgisini artırdığını belirtti. Emre, “Kamunun haberi olmasa kimse bu olayı tartışmayacak. Halbuki şu anda Türkiye’de benzeri durumda belki binlerce dosya var, ne yazık ki sessiz sedasız hepsi kapanıyor.” diye konuştu.
Mahkemenin kararının doğruluğunun ötesinde, tartışılması gereke konunun trafik kazalarına verilen cezalar olduğunu vurgulayan Emre, şunları ifade etti:
“Ölümle sonuçlanan trafik kazalarında ağırlaştırıcı iki sebep oluyor. Biri bilinçli taksirle yapılması diğeri de olası kasttır. Bu tip durumlar ağırlaştırıcı etken oluyor. Ama yasalar yeterli değil, caydırıcılık az. Uygulamaya bakın; kazayı yapan meşhur bir insanın oğlu olmasaydı, hayatını kaybeden de polis olmasaydı belki çok daha erken böyle bir olayda tahliye olurdu. Sorunlu kısım bu zaten; cezaların caydırıcılığı yok. Burada belki boşlukta kalmış, belki düşünülememiş belki de uygulamada ortaya çıkmış bir problem var. Özellikle trafik kazalarında yaralama ve ölüme sebebiyet vermeyle ilgili sil baştan kanunda düzenleme yapmak lazım. Bu haliyle caydırıcılığı yok. Mevcut yasalarla elimizdeki imkan bu oluyor. Yasanın dışına çıkamazsınız.”
Olayların şahıslardan bağımsız değerlendirilerek, gerekli yasal düzenlemelerin yapılmasının önemine değinen Emre, “Yasaların caydırıcı olması lazım. Yani kişi bilecek ki kurallara uymaz kazaya neden olur ve ölüme sebebiyet verirse hayatı kararır.” diye konuştu.
Emre, ortada ölümle sonuçlanmış bir kaza olması nedeniyle konunun kamu vicdanında tartışılmasını ve bazı soruların sorulmasını normal değerlendirmek gerektiğine işaret ederek, “Aslında bunlar işin detayı, özü ise baştan yasal düzenlemeleri yapmak. Ölüme de gerek yok, yaralama olur, hiçbir şey olmasa bile trafik güvenliğini tehlikeye sokmaktan bile ciddi işlem yaparsanız bu vakaların sayısı azalır. Önemli nokta burası.” değerlendirmesinde bulundu.
Cezaların caydırıcı düzeye getirilmesinin tarafların şikayetinden vazgeçmesinden bağımsız şekilde düzenlenmesinin de önemli olduğunu belirten Emre, trafik kazalarına yasal yaptırımların yeniden dikkatle ele alınmasının yaşanabilecek üzüntü verici olayları azaltacağını vurguladı.
“Adalete güveni sarsar”
HDP Parti Sözcüsü Ayhan Bilgen, insan hayatının değerli olduğu inancını güçlendirmenin yolunun, ayrımcı uygulamaları ortadan kaldırmaktan geçtiğine dikkati çekerek, “Yasa önünde eşitlik, hukuka olan güvenin en önemli teminatlarındandır. Cezalandırmada sosyal statüyü gözettiği hissedilen durumlarda hukuk devletinden söz edilemez.” dedi.
Özellikle zayıfların, dezavantajlıların korunmasının ve güçlülere özel bir uygulama yapılmamasının adaletin olmazsa olmaz olduğuna değinen Bilgen, kararın adalete olan güveni sarsacağını ifade etti.
“Ben olsam…”
MHP Afyonkarahisar Milletvekili Mehmet Parsak, buna benzer pek çok sıradan vatandaşın dosyasında benzer cezalar çıksa bile görmezden gelindiğini, ancak ünlü birinin oğlu olduğunda ve kamuoyu tarafından takip edildiğinde daha fazla vicdanlarda değerlendirme bulduğuna vurgu yaptı.
Bu nedenle hassasiyet gösterilmesini isteyen Parsak, avukatlık yaptığı dönemde, ölümle sonuçlanan trafik kazası dosyalarında birkaç ay hapiste kalıp sonra salıverilmelerin olduğunu dile getirdi.
Parsak, şunları kaydetti: “Burada muhtemelen kamuoyu baskısıyla hakim kararını sonuna kadar tuttu ama acil ve hızlı bir yargılama yaptı, hükme de bağladı. Burada yasalarımızdaki hükümlerden ziyade uygulamadaki durumları değerlendirmek lazım. Vicdanları yaralamadan bir kanaate varmak lazım. Ceza ne kadar çıkarsa çıksın, hükümle birlikte tahliye kararı verilmeseydi bu konu hiç tartışılmazdı. Çünkü kamuoyu tahliye edildiğine bakar. Mahkemeye yol yordam göstermek kabilinden değil ama kendi değerlendirmem olarak, bu tarz durumları karar bağlarken, bir değerlendirme yaparken, kamuoyu vicdanını göz önünde bulundurmak lazım. Ben hakimin yerinde olsam tutukluluğun devamına karar verirdim. Yargıtaydan onanır gelir, cezası devam eder, bu esnada da kamuoyu vicdanı soğur. Ama siz tahliye kararı verdiğiniz zaman sanki bir daha hapse girmeyecek gibi değerlendiriliyor. Oysa ki ceza kesinleştikten sonra yeniden hapse girecek ve geri kalan cezasını çekecek. Tahliye edilince işler değişiyor.” Kaynak: Milliyet