15 Temmuz, darbeden çok ülkeyi iç savaşa sürükleme saldırısıydı. Bu yüzden yapılanlar klasik darbelere benzemiyor. Tankları halkın üzerine sürmeler, helikopterlerden taramalar, Meclis’i bombalamalar erken açığa çıkmış bir darbenin tezahürü değil, bir stratejinin parçaları… Asıl hedefleri de Cumhurbaşkanı Erdoğan’dı. Cumhurbaşkanını ortadan kaldırmaları kirli bir iç savaşın ilk adımıydı. Marmaris’te Erdoğan’ın kaldığı oteli basan Tuğgeneral Gökhan Şahin Sönmezateş bu yüzden “Öldürün…” emri verdi. Ama onlar bununla da yetinmemiş, apoletli teröristler İmralı’da Öcalan’ı da öldürme planıyla kirli planlarını daha da derinleştirmişler.
Hedef de kısa sürede Türkiye’yi, bir yandan dindar-laik, öte yandan Türk-Kürt çatışmasının yaşanacağı bir cehenneme döndürmekti. Böylece devreye küresel güçler girecek, “G.Doğu’da şu paralelden sonrasına uçuşu yasaklıyorum” diyerek el koyacak ve bölünme gerçekleşecekti.
Açıkça Türkiye’ye Irak muamelesi yapılacaktı. Cumhurbaşkanı Erdoğan bu nedenle şu cümleyi ısrarla dillendiriyor: “İşgalcilere ülkemizi asla bırakmayız.”
Şu artık biliniyor; işgalci küresel güç odakları Türkiye’nin de içinde bulunduğu bölgeyi mikro devletlere bölmek istiyor. Ve bölgede “güçlü” bir devlet istemiyor. 15 Temmuz vahşeti ve 3 yıldır yaşadığımız saldırılar bu projeyi hayata geçirmek için yapılıyor. PKK, DAEŞ ve DHKP-C’nin aynı zaman diliminde saldırıya geçmesi, FETÖ’nun içeriden kurumları kuşatan işgal hareketi ve son kanlı darbe girişimi, iç ve dış medyanın Türkiye’ye yönelik algı operasyonları, hepsi aynı stratejinin parçaları. Hiçbiri tesadüf değil ve tehlike sürüyor. Bu yüzden demokrasi nöbeti de sürmeli…
FETÖ’NÜN ABLALARI NEREDE?
Dünyanın birçok ülkesinde küresel güçler zaman zaman iktidarları değiştiren operasyonlar yaptılar ama hiçbirinde ihanet derecesi bu kadar yüksek olmadı. Fethullahçı Terör Örgütü’nün bu ülkeye yaşattığı sömürge ülkelerde bile olmadı. Haşhaşiler bile bu kadarını yapmamıştı.
Küresel sistemin yetiştirmesi yeni bir iç ihanet şebekesiyle karşı karşıyayız. Küresel emperyalist sistem, İslam ülkeleri başta olmak üzere azgelişmiş ve gelişmekte olan bütün ülkelerde eğitim ve istihbarat üzerinden yeni bir işbirlikçi sınıf oluşturuyor. FETÖ bu bürokratik sınıfın örgütü olarak, Türkiye’den Brezilya’ya, Kırgızistan’dan Güney Afrika’ya her yerde var.
Bu nedenle sadece bizi değil birçok ülkeyi tehdit eden, “Derin Amerika”nın 21’inci yüzyıl projesidir. Bu karanlık projenin temeli de büyük olasılıkla 70’lerde Türkiye’de atıldı. Oradan dünyaya yayıldı.
Şimdi de ilk büyük hesaplaşma yine burada, Türkiye’de oluyor. Türkiye’nin bu iç işgalci kuvvetine karşı başarısı diğer ülkeleri de etkileyecek. Aslında birkaç yıl önce Türkiye bu mücadeleye başladı. Ama doğru dürüst mücadele edemediğini 15 Temmuz’daki kanlı saldırıyla gördük.
O saldırıyla ilk kez genç veya yaşlı, orgeneral veya teğmen fark etmiyor, o yapıda yer alanların bir anda nasıl katile dönüştüklerine de tanık olduk. Oysa topluma onlar “altın nesil” olarak sunulmuştu. O neslin öncüleri ise “Abiler veya Ablalar”dı. Evlerde, okullarda, yurtlarda genç çocuklara ilk zehri şırınga eden onlardı.
Onların rahle-i tedrisinden geçen ve sonra karşımıza savcı, yargıç ve polis olarak çıkanların neler yaptığını, özel hayatlara nasıl girdiklerini, sahte belgelerle nasıl kumpas kurduklarını, suçsuz insanları nasıl içeri attıklarını daha önce gördük. Şimdi de onların asker kıyafeti içinde apoletli teröristlere dönüştüğüne tanık olduk. Ve bunların hepsi de ağırlıkla “Abiler” ve “İmamlar”dı.
Peki, devletin kılcal damarlarına kadar sızan, parlamentoyu bombalayan ve halka kurşun sıkanların “Ablaları” yani “İmameleri” nerede? Yapıyı iyi bilenlerin söylediğine göre örgütün genişlemesinde ve kurumlarda kök salmasında sayısı erkeklerden az olmayan “kadınların” rolü çok büyük.
Evliliklerin de örgüt içi yapıldığı düşünülürse kadınların bu yapıdaki yeri hiç küçümsenemez.
Eski bir FETÖ üyesi şöyle diyor: “Cemaatte kadının rolü çok önemlidir. Yurtlarda başlar bu. Anadolu’dan gelen genç kızların büyük çoğunluğu FETÖ yurtlarında kalır. Örgütün genişlemesini kadınlar sağlıyor. Kurumlara bakın karı koca aynı yerde çalışırlar. Şu çok önemli, yapıda bir kaymakam kesinlikle kendi başına evlenemez. Bir katalog sistemi var. Evlenme zamanı gelen erkek, o kataloğu görür ve seçim yapar. Bir nevi görücü usulü. Tabii bir de gizlenmek için kripto evlilikler var.” Eski FETÖ üyesi kadınlarla ilgili şu tespiti de yapıyor: “Her kurumun, her ülkenin bir abisi bir imamı varsa bir de ablası var. Onların dokunulmazlığı olmadığına göre neden onların inlerine girilmiyor? Daha vahim bir sorun yaşanmaması için güvenlik güçlerinin bu konuyu dikkate almasında yarar var.”
Kadınların bu kirli yapının kilit unsuru olduğu biliniyor… Peki, 15 Temmuz’daki terörist saldırı da dahil “Ablalar”ın hiç ortalarda görünmemesi ilginç değil mi? Ortaya çıkan tutuklamalarda tek bir pilot kadın dışında kimsecikler yok.
Peki, bu Ablalar nerede?