“Avrupa Konseyi YBYK Heyeti İzleme Komitesi 28 Haziran’da Strasbourg-Fransa toplandı. Toplantıya Türkiye’den CHP Beşiktaş Meclis üyesi Selin Deniz Bozkurt katıldı. Avrupa Konseyi’nin Heyetinin Türkiye ile ilgili Türkiye’nin aleyhine bazı maddeleri gündeme getirildiğini söyledi. Bu Türkiye aleyhine maddeler üzerinden Türkiye’ye yüklenmek isteyen avrupalı üyelere verdiği cevaplar dikkat çekici. Selin Deniz Bozkurt detayları bizimle paylaştı. İşte o başlıklar ve toplantının tüm detayları…”
Avrupa’dan Raporlar (Hırvatistan, Güney Kıbrıs Rum Kesimi)
Hazırlık Aşamasındaki Raporlar (Finlandiya, İzlanda)
İzleme Sonrası Faaliyetler (Ermenistan, Moldova)
Üye Devletlerin Yerel Yönetim Özerklik Şartına Uyumu (Belçika, Hollanda, Romanya, Moldova)
Seçim Gözlemleri
Hukukun Üstünlüğü
Yerel ve Bölgesel Düzeyde İnsan Hakları
Başkentlilerin Durumu yer almaktaydı.
Gündeme şikayetler üzerinde eklenen yeni maddeler oldu.
Daha sonradan gündeme şikayetler üzerine eklenen maddeler oldu, bunların en önemlisi ve bizi ilgilendiren kısmı Türkiye’de düşünce özgürlüğünün olmadığı ve Türkiye’de akademisyenlerin düşüncelerini ifade etmelerinden dolayı tutuklandığı, ceza aldığı konusuydu.
Elbette ki Avrupa Konseyi gibi bir büyük saygı ve titizlik gerektiren topluluklarda Demokrasi, Hukukun Üstünlüğü ve İnsan Hakları tartışılan esas konular olmalıdır ve belirli usuller çerçevesinde her delege kendi ülkesi dahil başka ülkelerin de kendisi ve halkı üzerindeki rahatsızlıklarını rahatça bu toplantılarda dile getirebilmelidir.
Bizim izleme komitesi toplantısında da aynen böyle oldu. Diğer konulara çok fazla girmeden Ülkemizi ilgilendiren ve komitede tartışılan önemli ve bizleri ilgilendiren özellikli konuları paylaşmak istiyorum.
Bunlardan ilki Güney Kıbrıs Rum Kesimi’nin yerel ve bölgesel yönetimlerdeki hukuk üstünlüğü, demokrasi ve insan haklarına ilişkin raporunun sunumundan sonra gündeme gelen Türkiye’ye ilişkin konuydu.
Ülkemize olan bakış açısını sunmak en önemli olay buradaki Türkiye’nin özellikle Kıbrıs’ta işgalci olduğunu ve hala bu tavırla devam ettiğini savundular.
Raporlarını hazırladıktan ve bizlere sunumlarını gerçekleştirdikten sonra söz alan diğer ülke delegelerinden bazıları ( Toplantılar gizli olduğu için delege isimlerini ve ülkelerini paylaşamayacağım, Konsey’de Ülkemize olan bakış açısını sunmak en önemli olay buradaki) Türkiye’nin özellikle Kıbrıs’ta işgalci olduğunu ve hala bu tavırla devam ettiğini savundular. Buna karşılık
Türk Heyeti üyeleri olarak bu tutumun maddi hata içerdiğini, Ülkemizin Kıbrıs’ta en başından beri barışçıl politikalar izlediğini, Kıbrıs halkının refah ve mutluluğunun bizler için en önemli ve öncelikli konu olduğunu, ayrıca uzun yıllar önce gerçekleştirilen Kıbrıs Harekatı’ndan sonra bu konuların bir çok defa başka toplantılarda da görüşüldüğünü şuan tekrardan hatalı bir tutumla bu yorumlamanın doğru olmayacağını belirttik.
Bu konu üzerine özellikle Konsey’de üye ülkelerin sayısının fazla olmasına rağmen yalnızca altı dilin yazışma ve konuşma dili olarak kullanıldığı ve bunun adaletli bir tutum olmadığı belirtildi. Türkiye konusundan sonra bu konunun gündeme gelmesi bizi şaşırttı. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti Konsey’in kuruluşundan beri toplulukta yer almaktaydı ve Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda belirtildiği gibi Devletimizin resmi dili Türkçe’ydi. Türk Heyeti Konsey Başkan Yardımcımız bu konuyu çok güzel bir şekilde savundu. Bizler Türk Heyeti olarak 18 kişi yer alıyoruz Kongrelerde ve Avrupa Konseyi kurucu üyelerinden biri olarak anadilimizi konuşmamız kadar doğal bir şeyin olmadığını ayrıca Anayasamıza aykırı da davranamayacağımızı çok açık br şekilde ifade etti.
Bir diğer özellikli konu ise Türkiye’den Konsey’e bir şikayet mektubu gitmişti. Akademisyenlerin düşünce özgürlüklerinin olmadığı, düşüncelerini ifade eden akademisyenlerin tutuklandığını ve Türkiye’de düşünce özgürlüğünün olmadığı konusunun tartışılmasıydı.
Türk heyeti olarak elbetteki sonradan gündeme eklenen bu konuyu tartışmaya hazırdık. Önce bazı üye devletlerin delegeleri söz aldı; bunlardan biri Türkiye’nin medyasını çok iyi takip ettiğini insanların eleştiri ve ifadelerinden dolayı tutuklanmasının çok kolay olduğunu belirtti. Diğer biri ise biraz önceki Kıbrıs Rum kesimi raporundan sonra konuşulanlarla da bağdaştırarak Türkiye’de insanlara düşüncelerinden dolayı eziyet edildiğini, özgürlüğün olmadığını hatta verilen sözlerin tutulmadığını savundu.
Bunun üzerine verilen sözlerden kastını sorduğumuzda Osmanlı’nın yıkılışından sonra Türkiye’nin kurulması sırasında Kürtlere verilen sözlerin tutulmadığı olduğunu belirtti. Konumnuz gittikçe genişledi gündemden sapmalar oldu ve komite başkanı dengelemeye ve toparlamaya çalıştı. Bu şekilde tavır takınan delegeye sözlerinin ve tutumunun hatalı olduğunu heyet olarak belirttik ve komite başkanı da kendisini gündemden çıkmama adına uyardı.
Bunun üzerine Türk Heyeti olarak söz aldık, bunu kabul edemeyeceğimizi belirttik.
Tekrardan gündeme döndüğümüzde Türk heyetimizden her birimiz söz aldık. Dünya ülkelerinde yaşanan örnekleri de verdik. Türkiye ile ilgili bir şikayetin gelmesi üzerine bir komisyon kurulup çalışma yapılmadığını ve bizi bilgilendirmediklerini belirttik. Elbetteki her konu tartışılabilirdi ama Hukukun Üstünlüğü ve Demokrasiyi savunan İnsan Haklarını savunan bu konseyde daha titiz davranılması gerektiğinin önemli olduğunu belirttik. Söz almalar bittikten sonra bizlere Fransızca bir metin dağıtıldı. Metin hiç araştırılmadan hazırlanmış hatta toplantının daha başında hazırlanmış, Türkiye’de üniversitelere, üyelerine, öğrencilere düşünce özgürlüğü tanınması hususunda iyi dilekler içermesine rağmen hiç tartışılmadan, görüşülmeden getirilen Fransızca bir metindi. Bunun üzerine Türk Heyeti olarak söz aldık, bunu kabul edemeyeceğimizi belirttik.
Gerekçe olarak ise şu durumları sunduk;
1- Toplantının uzamasından dolayı delegelerin bir çoğu toplantıdan çıkmıştı, şuan bir Ülkeyi ilgilendiren böyle özellikli bir konunun direk karara bağlanması demokrasi ikelerine ters düşerdi.
2- Her şikayet mutlaka değerlendirilmeli tartışılmalıdır, hatta alt komisyonlar kurulup onlara görev yetki vererek rapor hazırlanmalıdır. Bize gelen bu metin ve şikayet hiç tartışılmadan araştırılmadan önümüze imzalamamız için sunuldu. Bu Avrupa Konseyi gibi hukukun üstünlüğü ve demokrasiyi savunan böylesine güzel bir birliktelik işleyişine tersti.
3- Bizler Türk Heyeti olarak Konsey’de artık Türkçe konuşabiliyoruz ve yazı dilimiz ise İngilizce. Bize imza için getirilen metin ise belli ki toplantının başında hazırlanan ve görüşlerimiz alınmadan hazırlanan Fransızca bir metindir. Bunu kabul edemeyiz dedik.
Bunun üzerine gündemdeki diğer maddeler görüşüldü ve divan tekrar bu konuya geldiğinde toplantı yeter sayısı sebebiyle bir sonraki toplantıya yani asıl Kongre’ye bıraktı konuyu.
Toplantıyı bitirmeye yaklaştığımızda diğer konular başlığı altında söz aldım. İfadelerimi aynen paylaşıyorum.
Teşekkür ederim Sayın Başkan, değerli üyeler;
Türkiye’den gelen şikayet mektubu üzerine söz alacaktım ancak bir sonraki toplantıya konuyu ilettiğiniz için diğer konular başlığı altında söz almak durumunda kaldım.
Öncelikle belirtmek isterim ki Türkiyemizi temsilen Türk Heyetimiz ile birlikte burada yer alıyorum. Türkiye’de ise Anamuhalafet Partisi olan ve sosyal demokrasiyi, düşünce özgürlüğünü, hukukun üstünlüğünü, insan haklarını savunan Cumhuriyet Halk Partisi’nin temsilcisi ve Sosyal Demokrat Belediyeciliği ilke edinmiş İstanbul gibi çok uluslu bir ilin Beşiktaş İlçesinin Belediye Meclis Üyesiyim. Bizler her yerde ve her alanda hukukun üstünlüğüne inanıyoruz. Burada toplanma amaçlarımızdan biri de budur. Bize kabul etmemiz için göndermiş olduğunuz metin daha önceden araştırılmadan hazırlanmış bir metindir ve burada Ülkemizi temsilen yer aldığımız için bu konuya titizlikle davranmak zorundayız.
Sizlerde bilirsiniz ki ceza hukukunda bile soruşturma, kovuşturma ve hüküm aşamaları varıdır. Bu metnin hazırlanmasında soruşturma aşaması tamamlanmadan hüküm aşamasına gelindiğini görüyoruz. Bizler kendi meclislerimizde bile gündem belli olduğunda grup toplantılarında görüşülecek konuları öncelikle uzman komisyonlara aktarırız araştırmalarını sağlar raporlarını isteriz. Sonra bu raporları grup toplantısında görüşür meclise öyle getiririz. Diğer toplantılarda ben burada olsam da olmasam da Türk Heyetimizin diğer ülke heyetleri gibi her zaman savunacağı bir konudur Hukukun Üstünlüğü ve Demokrasi. Dolayısı ile bundan sonraki böyle özellik arz eden konuların araştırılmadan komiteye getirilmemesini, usullere uyulmasını sizlerden rica ediyorum.
Saygılarımı sunarım sayın Başkan, değerli çalışma arkadaşlarım.
Bu ifademden sonra değerli komisyon başkanımız usul açısından önerimizin dikkate alınacağını, bu komisyonlarda ifade özgürlüklerinin olduğunu saygı ve çerçevesinde tartışmaların yaşanmasının doğal olduğunu belirtti. Bu arada kendisi de eski savcı olduğu için bu konuda aksi yönde bir davranışın divan tarafından sergilenmeyeceğini umuyorum.
ÖZEL HABER/NEŞE BERBER