SAĞLIK: Obezite Türk erkeklerinde 12 yılda yüzde 107 arttı

Türkiye’de son 12 yılda obezite artışı kadınlarda yüzde 34’e, erkeklerde yüzde 107’ye ulaştı. Obezite yüzünden dünyada her yıl en az 2,8 milyon kişinin hayatını kaybettiğini belirten uzmanların fikir birliğinde olduğu nokta; hastalığa aşırı ve yanlış beslenme alışkanlıkları ile fiziksel aktivite yetersizliğinin sebep olduğu.

‘Bulaşmayan salgın’ olarak değerlendirilen obeziteye dikkat çekmek amacıyla 22 Mayıs, Dünya Obezite Günü olarak nitelendiriliyor.

Günümüzde ABD ve gelişmiş ülkelerde her dört yetişkinden biri obez. Bu oran her geçen gün artıyor ve aynı hızla giderse, 2050’li yıllarda ülke nüfuslarının en az yarısının obez olacağı ifade ediliyor. Türkiye’deki durum da iç karartıcı. Öyle ki ülkemizde son 12 yılda obezite artışı kadınlarda yüzde 34, erkeklerde yüzde 107. Araştırmalar Türkiye’de erkeklerin yüzde 25’inin, kadınların yüzde 41’inin obez ya da aşırı kilolu olduğunu gösteriyor.

Türk Gastroenteroloji Derneği İkinci Başkanı Prof. Dr. Kadir Bal, obezitenin Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından, “Sağlığı bozacak ölçüde vücutta aşırı yağ birikmesi” olarak tanımlandığını belirterek şunları söyledi:

“Yetişkin erkeklerde vücut ağırlığının yüzde 15-20’sini, kadınlarda ise yüzde 30’unu yağ dokusu oluşturuyor. Erkeklerde bu oran yüzde 25, kadınlarda ise yüzde 30’un üzerine çıkması durumunda obezite söz konusu oluyor. Obezitenin en önemli nedenleri, aşırı ve yanlış beslenme alışkanlıkları ile fiziksel aktivite yetersizliği olarak kabul ediliyor. Yanı sıra genetik, çevresel, nörolojik, fizyolojik, sosyo-kültürel ve psikolojik pek çok etkenin birbiriyle ilişkili olarak obeziteyi tetikliyor.”

BİRÇOK HASTALIĞIN KAYNAĞI OBEZİTE
Obezite pek çok sağlık sorununa da sebep oluyor. Fazla kilo ve obezite yüzünden her yıl en az 2,8 milyon kişi hayatını kaybediyor. Obezitenin en sık sebep olduğu hastalıklar ise Tip 2 diyabet, hipertansiyon, koroner arter hastalığı, bazı kanser türleri, hiperlipidemi, metabolik sendrom, uyku apnesi olarak sıralanıyor. Obezite ile mücadelenin gerçekte birçok hastalıkla mücadele etmek olduğunu söyleyen Prof. Bal, “Çalışmalarda 10 kg verilmesi halinde diyabet, kalp hastalıkları, hipertansiyon gibi hastalıklarda ilaç kullanımının yüzde 50 oranında tamamen ortadan kalktığı veya azaldığı, uyku apnesi ve horlamada da yine bu oranlarda düzelme olduğu saptanmıştır” dedi.

ANNE SÜTÜ OBEZİTEYİ ÖNLÜYOR
Her hastalıkta olduğu gibi obezitede de hastalık ortaya çıkmadan korunmak çok önemli. Prof. Dr. Bal, obeziteden korunmanın çocukluk çağında başlanması gerektiğini belirterek, “Çocukluk çağındaki obezite, yetişkinlik dönemi obezitesi için zemin hazırlıyor. Obezitenin gelişmesinde dikkat edilmesi gereken faktörlerden biri de yaşamın ilk yıllarındaki beslenme şekli. Yapılan çalışmalarda obezite görülme sıklığının anne sütü ile beslenen çocuklarda, anne sütü ile beslenmeyen çocuklara göre daha düşük oranlarda olduğunu gösteriyor” diye konuştu.

Günümüzde obezite tedavisinde kabul gören anlayışın, fazla kilonun sürdürülebilir yüzde 10-15 oranında kaybı olduğunu dile getiren Prof. Bal, obezite tedavisi hakkında şu bilgileri verdi:

ENDOSKOPİK YÖNTEMLERLE OBEZİTE TEDAVİSİ MÜMKÜN
“Cerrahi kilo kaybı ve bunun sürdürülebilmesi için en etkin yoldur. Son yıllarda özellikle kapalı mide küçültücü cerrahinin önemi artmıştır. Obezite tedavisinde de diğer cerrahilerde olduğu gibi hastaya daha az zarar veren yöntemlere doğru kayma olmuştur.

Diyet, egzersiz, tıbbi tedaviye yanıt vermeyen ve cerrahiye uygun olmayan morbid obezlerde endoskopik yapılabilen işlemler ilgi çekmektedir. Endoskopik olarak uygulanabilen mide küçültücü işlemler morbid obezite tedavisinde cerrahi tedaviye alternatif olma yolunda ilerlemektedir. Bu yöntemlerin cerrahiye göre bir takım avantajları söz konusudur. Bu işlemlerde kalın karın duvarında kesi yoktur. Yara infeksiyonları, fistül, darlık, gibi komplikasyonların olmaması, anestezi ihtiyacının az veya olmaması ve hastanede yatış sürecinin çok kısa olması diğer avantajlarıdır. Hasta kısa süre sonra işinin başına dönebilmektedir. Ayrıca daha az invazif olması ve tekrarlanabilmesi gibi önemli avantajlara sahiptir. Yine de bu tekniklerin çok deneyimli gastrenteroloji uzmanları tarafından ve çok iyi seçilmiş hastalara uygulanması gerekir ve bir kısmı henüz araştırma düzeyindedir.”

Kaynak: NTV Sağlık