Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı Işık, Patente Kanunu’nu hazırlıklarının tamamlandığını söyleyerek, “Bu tasarının kanunlaşmasıyla, patent, marka ve tasarımlarla ilgili başvuru, tescil ve koruma süreçlerini hem iyileştirecek hem de hızlandıracak önemli düzenlemeleri hayata geçireceğiz. Bu tasarıyı, inşallah önümüzdeki hafta TBMM’ye sevk edeceğiz” dedi.
TÜSİAD Başkanı Cansen Başaran Symes, Türkiye’de sanayi üretiminin büyük ölçüde “düşük” teknoloji ile yapıldığına dikkat çekerek, dünyada yükselen “sanayi 4.0” trendinin, Türkiye’ye de “teknolojik dönüşüm fırsatı” sunduğuna dikkat çekti.
Türk Sanayici ve İşadamları Derneği (TÜSİAD), “Türkiye’nin sanayi 4.0 dönüşümü konferansı” düzenledi. Sabancı Center’da düzenlenen konferansın açılış konuşmalarını Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık ve TÜSİAD Başkanı Cansen Başaran Symes yaptı.
Sanayi 4.0 dönüşümü, ilk olarak 2011 yılında Almanya Hannover Fuarı’nda kullanıldı. Bu dönüşüm, su ve buhar gücünün daha verimli kullanılmasını sağlayan mekanik tezgahların bulunmasıyla başlayan 1. sanayi döneminin ardından, Henry Ford’un üretim bandı tasarımı ve elektriğin seri üretimde kullanılmaya başlanmasıyla 2. düzeye, 1970’lerde üretimde mekanik ve elektronik teknolojilerin yerini dijital teknolojiye bırakmasına sebep olan programlanabilir makinelerin kullanılmaya başlanmasıyla da 3. düzeye yükseldi. Sanayi 4.0 ile robotlu ve çevreye duyarlı üretimin ağırlık kazanacağı öngörülen yeni dönemi temsil ediyor.
Türkiye’nin yüksek teknolojideki üretim açığının temel nedeninin “Ar-Ge (araştırma-geliştirme) açığı” olduğunu vurgulayan Bakan Fikri Işık, “Ar-Ge yapmadan yüksek teknolojili üretim yapıp satmanız mümkün değil. Bazen bedeli ödediğiniz halde bile teknolojiyi satın alamıyorsunuz. Yapmanız gereken tek şey kendi Ar-Ge’nizi yapmak. Ama bu söylenen kadar kolay bir iş değil” dedi ve ekledi: “Önemli yenilikler içerdiğine inandığımız eylemlerden bahsedecek olursak; tasarım faaliyetlerini destek kapsamına aldık, siparişle yapılan/yaptırılan Ar-Ge ve tasarımın da vergi indiriminden yararlanmasını sağladık. Ar-Ge ve tasarım merkezlerinde, teknoloji geliştirme bölgelerinde daha fazla ve daha nitelikli istihdamın önünü açtık. Ar-Ge desteklerinde önemli iyileştirmeler yaptık, Ar-Ge projelerinin daha hızlı yapılmasını ve ticarileşmesini sağlayacak adımlar attık. Yine öğretim üyelerimizin üniversite-sanayi işbirliği projelerinde daha fazla yer almalarını sağlayacak düzenlemeleri hayata geçirdik. Şu anda Bakanlığımızda, çok kapsamlı bir üretim reform paketi için de çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bu paketle ülkemizde üretenin ve üretimin önünü açacak düzenlemeleri hayata geçirmeyi planlıyoruz. Bir diğer kanun çalışmamız olan Sınai Mülkiyet Kanun Tasarısı, Patente Kanunu olarak biliniyor. Hazırlıklarını tamamladık. Bu tasarının kanunlaşmasıyla, patent, marka ve tasarımlarla ilgili başvuru, tescil ve koruma süreçlerini hem iyileştirecek hem de hızlandıracak önemli düzenlemeleri hayata geçireceğiz. Bu tasarıyı, inşallah önümüzdeki hafta TBMM’ye sevk edeceğiz.”
TÜBİTAK’ı özel sektörün yapacağı Ar-Ge’yi, özel sektöre siparişle yaptıran, özel sektörün yapamadığı temel Ar-Ge’yi de yapan bir kuruma dönüştürmek istediklerini belirten Fikri Işık, “Rolls Royce, jet motorları için parça üretirken halihazırda 3 boyutlu yazıcıları kullanıyor” diyerek şunları söyledi: “Geçmişte seri üretimle standart yapay medikal organlar üreten ve her parçanın hastaya uyumu için birkaç ekstra gün harcayan Siemens, bugün geliştirdiği yazılımla 3-4 saat içinde hastanın ihtiyacı olan implantı doğrudan üretebiliyor. Bu örnekler de bize gösteriyor ki, bu teknolojilerle ilgili çalışmalara süratle yoğunlaşmak durumundayız. Önceki üç sanayi devrimini adeta tribünden izledik. Bu defa sahada oyuncu olabilmek için, doğru kararlar almak ve bu kararları etkin ve hızlı bir şekilde uygulamak durumundayız.”
Konuşmasında, akıllı üretim sistemlerine yönelik çalışmaların başlatılması kararını aldıklarını da belirterek, “Ülkemizin dinamiklerine uygun yürütme, uygulama ve izleme modelini geliştireceğiz. Kritik ve öncü teknolojilerde yetkinlik kazanılmasını sağlayacak hedef odaklı Ar-Ge çalışmalarını artıracağız. Pilot üretim ve gösterim desteklerini de kapsayacak şekilde, üretim altyapılarına yönelik teşvik ve destek mekanizmalarını geliştireceğiz. Üretim Reform Paketi’nde de akıllı üretim sistemleriyle ilgili Bakanlığımıza görev verecek yasal altyapıyı oluşturacağız. Uygulama araçları boyutunda ise hem KOBİ düzeyinde hem de büyük üreticiler için, akıllı üretim sistemlerine geçişi sağlayacak gerekli mekanizmaları kuracağız” diye ekledi.
Konuşmasında, Türkiye’de sanayi üretiminin büyük ölçüde “düşük” teknoloji ile yapıldığına dikkat çeken Cansen Başaran Symes, “Hepimiz açıklanan datalardan biliyoruz ki, kürsel rekabetçilik endeksi gibi bir çok çalışma bize Türkiye’nin rekabet etme yeteneğini geliştiremediğini açıkça söylüyor. Ürettiğimiz ürünlere baktığımızda da benze bir tabloyla karşılaşıyoruz. İhracatımızda yüksek teknolojileri ürünlerin payı sadece 3.7. Oysa Avrupa Birliği’nde yüksek teknolojili ürünlerin payı yüzde 15. Arada ciddi bir fark var. Bizde üretimin yüzde 38’i düşük teknoloji ile gerçekleşiyor. Girişimlerimizin yaklaşık yüzde 60’ı düşük teknoloji ile çalışıyor” dedi.
Cansen Başaran Symes, “Günümüz ekonomik düzeninde firmalar teknolojik değişimlerin yarattığı sarsıcı etkiye adapte olamadıklarında rekabette etkiyi hemen hatta anında görüyoruz. Aynı şekilde küresel olarak rekabet edemeyen ekonomilerde vatandaşlarının refah seviyelerini yükseltemiyorlar. Türkiye olarak bu anlamda bir yol ayrımındayız. Ya bu atılımı yaparak bir üst gelir grubuna yükseleceğiz ya da rekabet edebildiğimiz mevcut pazarları bile kaybetme riskiyle karşı karşıyayız” dedi.
Symes, “Biz vakit kaybettikçe, teknolojiler ve insan kaynağı kalitesi birbirileriyle etkileşerek daha da gelişiyor. Bizim onları yakalamamız çıtanın sürekli yükselmesiyle gün geçtikçe daha da zorlaşıyor. Sanayi 4.0 dönüşümü Türkiye’nin bugüne kadar gerçekleştiremediği atılımı yapabilmesi için önemli bir fırsat. Önümüzdeki hedef daha yenilikçi, daha esnek, daha hatasız, daha verimli ve daha sürdürülebilir üretim olmak zorunda. Sanayi 4.0 bize bunu gerçekleştirme fırsatını sunuyor. Dönüşüm konusunda vaatlerimiz ülke olarak son derce güçlü ancak kolay olacak mı? Cevabı tabi? ki de hayır. Zira dönüşüm topyekun bakış açısı, bir paradigma değişimi demek. Geleceğin teknolojilerini, çalışanını, firmalarını, kurumlarını hep birlikte planlamamız gerekiyor” şeklinde konuştu.
Cansen Başaran Symes, konuşmasının sonunda, “Tüm bu çalışmalarımızı sürdürürken, hayalimiz; refah seviyesi yüksek, demokratik değerleri benimsemiş, geleceğe güvenle bakan bir Türkiye. Cumhuriyetin 100’üncü yılına yaklaştığımız bugünlerde hiç de hak etmediğimiz bu korku ve endişe ortamının bir an önce sonlanması umuduyla” dedi.