TÜİK Genel Kurulu’nda konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan flaş açıklamalar yaptı. Erdoğan BM ve ABD’ye çok sert tepki gösterdi.
Erdoğan “Peki ey Birleşmiş Milletler, sen ne işe yarıyorsun, senin görevin ne? Şu ana kadar 10 milyar dolara yakın bu mülteciler için para harcamış olan Türkiye’ye bu mülteciler için sen ne kadar destek verdin, 455 milyon dolar. Ayıptır, ayıp! Bizim anlımızda enayi yazmıyor kusura bakmayın.” dedi.
Junker ve Tusk’la görüşmenin tutanaklarının sızmasına da değinen Erdoğan, “Birileri bu görüşmenin tutanaklarını servis ederek bize saldırmaya çalışıyor. Orada ne yapmışız biz. Ülkemizin ve Suriyelilerin haklarını savunmuşuz. Yayınlanan tutanaklar bizim için utanç değil bir ibra belgesidir aslında” dedi.
Biz şu ana kadar sizden para gelecek diye 9 milyar dolar harcamadık. O bizim misafirperverliğimizin gereğidir. Bu bizi yıkmaz, bundan sonrada ayakta durmaya devam ederiz. Edirne’de sığınmacıları otobüslere bindirdik ondan sonra geri gönderdiler. Kusura bakmayın, o zaman biz de kapıları açarız ‘Haydi hayırlı yolculuklar’ deriz.
Türkiye Genç İşadamları Konfederasyonu’nun (TÜGİK) genel kurul toplantısında konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Birleşmiş Milletler’in Suriye’de saldırıları yapanlara karşı tedbir almak yerine, ülkemize çağrıda bulunması samimiyetsizliktir. Neymiş; ’Kapınızı açın, onları alın.’ Peki, ey Birleşmiş Milletler sen ne işe yarıyorsun, senin görevin ne? Şu ana kadar bu mülteciler için 10 milyar dolara yakın para harcamış olan Türkiye’ye sen ne kadar destek verdin? 455 milyon dolar. Ayıptır, ayıp. Bu Birleşmiş Milletler Teşkilatı bu iş için kurulmadı” dedi.
Konfederasyon yöneticilerinin, konfederasyona üye kuruluşların temsilcilerinin ve davetlilerin yanı sıra bazı bakan ve milletvekillerinin de hazır bulunduğu toplantıda Cumhurbaşkanı Erdoğan bir konuşma yaptı.
Konuşmasında TÜGİK’in; ekonomi politikaları yanında, terörle mücadeleden paralel yapıyla mücadeleye kadar, Türkiye’nin önemli meselelerinde ortaya koyduğu yerli ve milli duruşu takdirle karşıladığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin, içeride ve dışarıda top yek?n bir mücadele verdiğine dikkat çekerek, “Yaşadığımız süreç aynı zamanda, milletin ve devletin yanında olanlar ile karşısında yer alanların da kendilerini gösterdikleri bir filtre işlevi görmektedir” dedi.
Bu sabah İstanbul’da Yeni Şafak ve Yeni Akit gazetelerinin binalarına yapılan saldırılarını hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, saldırıları kınadığını belirtti ve her iki gazetenin sahiplerine, yönetici ve çalışanlarına geçmiş olsun dileklerini iletti. Geçmişte bir başka gazetenin bina girişinde camların silah ya da Molotof kokteyli ile değil yaşanan arbededen dolayı kırılması ile dünyayı ayağa kaldıranların, bu saldırılar karşısındaki tavırlarını dikkatle takip edeceğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu gazeteleri, yayınlarını beğenmediği için kürsüden fırlatarak terör örgütüne hedef gösteren partinin mensuplarının da tutumunu yakından izleyeceğim” ifadelerine yer verdi.
TÜGİK’in, safını milletinin ve devletinin yanı olarak belirlemek suretiyle, bu mücadeledeki yerini açık ve net bir şekilde aldığını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bugün nasıl geçmişe doğru bakıp kimilerini hayırla yad ediyor, kimilerini ademe mahkum ediyorsak, yarın aynı değerlendirme bugünler için de yapılacaktır. İnanıyorum ki TÜGİK, bu değerlendirmede hayırla y?d edilenler arasında yer alacaktır. Gösterdiğiniz sağlam duruş için her birinize şükranlarımı sunuyorum” diye konuştu.
Türkiye’nin, yakın tarihteki en zor dönemlerinden birini geçtiğimiz yıl yaşadığına işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, yaşanan iki seçimin, bölücü terör örgütünün eylemlerini artırmasının ve Türkiye’nin güneyindeki bölgede yaşanan krizlerin derinleşmesinin kimilerini karamsarlığa sürüklediğini söyledi. Buna rağmen geçen yılın ekonomi verilerine bakıldığında moral bozacak, umut kıracak ciddi bir sıkıntı görmediğini sözlerine ekleyen ve genç işadamlarına, “Sakın ha moralinizi bozmayın. Göreceksiniz istikbal bizimdir, hiç endişeniz olmasınö tavsiyesinde bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: “2015’in ilk 3 çeyreğinde Türkiye yüzde 4 büyüdü. Geçtiğimiz yıl sanayi üretimdeki yıllık ortalama artış yüzde 3,2 olarak gerçekleşti. Böylece yılın tamamındaki büyüme hızımızın yüzde 4 seviyesinde gerçekleşmesi neredeyse kesinleşmiş oldu. Gelişmiş ekonomilerin yüzde 2 büyüdüğü bir ortamda Türkiye’nin, yaşadığı tüm sıkıntılara rağmen, yüzde 4’lük büyüme hızını yakalamış olması, gerçekten çok önemlidir.”
2015 yılında borçlanma vadelerinin uzarken, borçlanma faizinin, bir önceki yıla göre, az da olsa gerilediğini de ekleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, faiz konusunda hassasiyetlerinin olduğuna işaret ederek şu değerlendirmelerde bulundu: “Faizi özellikle enflasyonun en önemli sebebi olarak görüyorum. Sebep- netice ilişkisinde faiz sebeptir, enflasyon neticedir. Ve faizle enflasyon doğru orantılıdır, ters orantılı değildir. Eğer kim faizi yükseltmeyi savunuyorsa o bu ülkede yatırımların ve istihdamın düşmanıdır, bunu da açıkça söylüyorum. Eğer benim ülkemde yatırım olacaksa kredi musluklarının açık olması lazım. Kredi musluklarının da açık olabilmesi için yüksek faizin olmaması lazım.”
Dünyadaki 0,50’lik faiz oranlarından örnekler veren Türkiye’de ise yüzde 17’lere kadar çıktığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, faizin bu denli yüksek olduğu bir ülkede yatırım olamayacağını vurguladı ve “Yatırımın durduğu yerde istihdam durur, üretim durur, sizin uluslararası rekabet gücünüz de biter. Ben bu konuda gerekli uyarılarımı gerekli yerlere hep yaptım, hala yapıyorum ve yapmaya da devam edeceğim” sözlerine yer verdi.
Konuşmasında Türkiye’de yaşanan gelişme ve büyümeye farklı sektörlerden ve örnekler veren ve istatistikler paylaşarak, “Unutmayın; kutlu doğumlar sancılı olurö hatırlatmasını yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: “2015’te Türkiye’nin tökezleyeceğini umanların, bir kez daha hüsrana uğradığına inanıyorum. Biliyorsunuz ben, uzun yıllardır uluslararası değerlendirme kuruluşlarının Türkiye’ye verdikleri notlara, ülkemizle ilgili değerlendirmelerine hep itiraz etmişimdir. Bu değerlendirmelerin bir kısmı art niyetli olmakla birlikte, bir kısmı da Türkiye’yi yeteri kadar tanımamanın bir sonucudur. Uluslararası bu tür kuruluşların kararları, açıklamaları bilimsel değildir, siyasidir, bunu da biliniz. Türkiye, tıpkı bir buzdağı gibi, gözükmeyen gücü görünen gücünden çok büyük olan bir ülkedir.”
2016’nın; öngörülenlerin çok üzerinde bir büyüme hızı yakalayarak, yeniden 2023 hedeflerine odaklanacağı bir yıl olacağını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçen hafta 100’ü aşkın iş adamını da beraberine alarak gerçekleştirdiği Güney Amerika resmi ziyaretlerine atıfta bulunarak genç iş adamlarına tavsiyelerde bulundu: “Unutmayın! Siz gitmezseniz onlar gelir. Siz üretmezseniz onlar üretir. Siz satmazsanız onlar satar. Büyümezseniz küçülürsünüz. Madem küreselleşme diyoruz, öyleyse dünyada sizin için uzak diye, meçhul diye bir yol ya da bir yer kesinlikle olmamalı. Ayağınızı basmadığınız hiçbir yerde ticari varlık gösterebilmeniz mümkün değildir. Elini sıkmadığınız, gözünün içine bakmadığınız hiçbir ortakla kalıcı ve hacimli iş yapamazsınız.”
Konuşmasında Suriye krizine de değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, insanların canlarını kurtarmak için sığındığı binaların ve insani yardım gönüllülerinin, Rusya ve rejimin ağır bombardımanına maruz kaldığını, İran destekli Şii milislerin ve şebbihaların acımasız katliamlar gerçekleştirdiklerine dair haberler aldıklarını aktararak, “Suriye, kirli ittifakların kurulduğu, insanların canı ve kanı üzerinden pazarlıkların yapıldığı bir ülke haline geldi. Rejim ve rejim destekçisi ülkeler, DAEŞ ve PYD gibi terör örgütlerini sürekli palazlandırıyor” tespitlerinde bulundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Halep’e yapılan son harek?tın bölgeden ülkemize doğru yeni bir göç dalgasını başlattığına, eğer saldırı devam ederse Türkiye sınırına gelecek Suriyeli göçmenlerin sayısının 600 bine yükselme ihtimalinin olduğuna dikkat çekerek şu açıklamaları yaptı: “Bu göç akınının en büyük sebebi Rusya’nın ve Esed rejiminin başlattığı, sivil halkı hedef alan saldırılardır. Buna rağmen, Birleşmiş Milletlerin saldırıyı yapanlara karşı tedbir almak yerine ülkemize çağrıda bulunması, samimiyetsizliktir. Neymiş; ’Kapınızı açın, onları alın.’ Peki ey Birleşmiş Milletler, sen ne işe yarıyorsun, senin görevin ne? Şu ana kadar bu mülteciler için 10 milyar dolara yakın para harcamış olan Türkiye’ye sen ne kadar destek verdin? 455 milyon dolar. Ayıptır, ayıp. Bu Birleşmiş Milletler Teşkilatı bu iş için kurulmadı. Dünyadaki diğer ülkelerin kabul ettiği mülteci sayısı ne kadar? Bazıları 100 tane, bazıları 300, 500, 1000 tane almış. Bizim alnımızda enayi yazmıyor, kusura bakmayın. İşin aslı neyse bunu yapın. Sabır, sabır, sabır; ondan sonra gereği neyse bunu yaparız. Herhalde otobüsler, uçaklar boşuna durmuyor, gereği neyse bundan sonra o yapılır. Bu nasihati verenler, Birleşmiş Milletler’in üyesi diğer ülkelere de nasihat versinler de buradan çıkan bu mültecileri o ülkelere de gönderelim. Bunu söylediğimiz zaman da rahatsız oluyorlar.”
Kendilerini uluslararası toplantılarda Kuzey Suriye’de terörden arındırılmış ve uçuşa yasaklanmış bölgenin ilan edilmesi ve bu bölgede yapılacak konutlarla bir barış şehrinin kurulması için teklifte bulunduklarını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Gayet güzel hoş dinliyorlar. ’Hadi adım atalım’ dendiğinde; ’Değerlendirelim’ diyorlar’ şeklinde konuştu. Suriyeli mülteciler için AB tarafından söz verilen 3 milyar avronun, plan ve projelerin getirilmesine bağlı olarak verilmesi şartı konduğunu aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Gel, kampları gör, yapılan harcamalar zaten ortada. Biz senden kalkıp da Türkiye’nin milli bütçesine para istemiyoruz. Burada yaptığımız ve yapacağımız yatırımlar için istiyoruz. Samimi değiller. İşte en son buyrun, NATO’da müttefikimiz ne diyor? ’Biz PYD ile ittifak halindeyiz’ diyor. Hani bu dünyada terörle mücadele vardı? Bu nasıl bir terörle mücadele? Maalesef PYD’yi PKK’dan ayrı görmeyecek kadar gözleri kapalı olanları görüyoruz. Kalkıp kendi uluslararası güvenlik elemanına Kobani’de plaket veriyorlar. Bu belgesiyle ortada. Buna rağmen PYD ve YPG terör örgütü değil’ diye değerlendiriyorlar.”
Bütün bu gerçekler ortada iken, Türkiye’ye uluslararası yükümlerinin hatırlatmanın ikiyüzlülük olduğuna vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Burada şayet uluslararası yükümlülüklerini hatırlaması gereken bir yer varsa, bu öncelikle Birleşmiş Milletler’in ta kendisidir ve Güvenlik Konseyidir. Güvenlik Konseyi bir iki ülkenin kaprislerine, çıkarlarına mahk?m edilmiştir” eleştirilerinde bulundu.
“Birleşmiş Milletler, bize çağrıda bulunmak yerine, tüm kurum ve kuruluşlarıyla, Suriye’de yaşanan insanlık dramının ve etnik temizlik faaliyetlerinin önüne geçmek için daha fazla çaba sarf etmelidir” diye konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, açıklamalarına şu cümlelerle devam etti: “Biz, en başından beri mülteci sorunu ile etkin mücadele etmenin yolunu uluslararası topluma, uluslararası kuruluşlara gösterdik, gösteriyoruz. Suriye toprakları içinde uçuşa yasak güvenli bölgeler kurulmadan, bu sorunun üstesinden gelinemez. Terörden arındırılmış bölge kurulmadan bu sorunun üstesinden gelinemez. Türkiye olarak biz şu anda tehdit altında olduğumuza göre biz gerekli şekilde atarız, atmaya da devam edeceğiz. Suriyelileri, öncelikle kendi topraklarında tutmanın yolları aranmalıdır. Zira hiç kimse, mecbur değilse, ülkesini, evini, şehrini terk etmek istemez. Hem buna imk?n sağlamayacak, hem rejimin ve Rusya’nın saldırılarını durdurmayacak, hem de Türkiye’den daha fazlasını yapmasını bekleyeceksiniz. Böyle olmaz. Birleşmiş Milletler, özellikle de Güvenlik Konseyi, bu davranışıyla kendi meşruiyetini sorgulanır hale getirdiğini bilmelidir. En ihtiyaç duyulan zamanda görevini yerine getirmeyen, mağdurun değil zalimin yanında yer alan bir kurum, kendi sonunu hazırlıyor demektir.”
Biz şu ana kadar sizden para gelecek diye 9 milyar dolar harcamadık. O bizim misafirperverliğimizin gereğidir. Bu bizi yıkmaz, bundan sonrada ayakta durmaya devam ederiz. Edirne’de sığınmacıları otobüslere bindirdik ondan sonra geri gönderdiler. Kusura bakmayın, o zaman biz de kapıları açarız ‘Haydi hayırlı yolculuklar’ deriz.