Olağanüstü toplanan CHP Parti Meclisi, Atatürk portresinin inidirilmesinin ardından yaşanan krizden dolayı Aylin Nazlıaka’yı kesin ihraç istemiyle disipline sevk etti. Nazlıaka’nın CHP lideri Kılıçdaroğlu’na Necati Yılmaz’ın adını verdiği, ancak Kılıçdaroğlu’nun ikna olmadığı anlaşıldı.
CHP’de bir milletvekilinin TBMM’deki makam odasından TBMM’nin demirbaşı da olan Atatürk portresini indirdiği iddialarını bir grup milletvekiline anlatan Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka, Parti Meclisi tarafından 4’e karşı 54 oyla tedbirli olarak kesin ihraç istemiyle Yüksek Disiplin Kurulu’na (YDK) sevkedildi.
Toplantıda Parti Meclisi üyelerinin portreyi indiren ismi açıklamasını istemesine karşın, Nazlıaka’nın bu ismi vermediği öğrenildi. Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Aylin Hanım’ın bana verdiği isim Necati Bey’di Böyle bir şey olmadı, olamaz, olduğuna da hiçbir zaman inanmadım. Üzerini kapatmadık, üzerine soğukkanlılıkla gittik. Atatürk sadece CHP’nin değil, Türkiye’nin kurucusudur” dediği belirtildi.
CHP Parti Meclisi olağanüstü toplantısı dün Genel Başkan Kılıçdaroğlu başkanlığında yapıldı. Toplantının ilk gündemini TBMM’deki makam odasından bir CHP’li milletvekilinin Atatürk portresini indirdiği iddialarını ortaya atan Ankara Milletvekili Nazlıaka’nın kesin ihraç istemiyle disipline sevk edilip edilmemesi oluşturdu. Alınan bilgilere göre Nazlıaka, toplantının başında bir açıklama yaparak, olayın yaşandığını, ancak isim veremeyeceğini belirtti. Nazlıaka’nın, “Hakkımdaki karar ne olursa olsun, doğduğum günden beri gönül bağıyla bağlı olduğum partime hizmet edeceğimin bilinmesini isterim. Üyelikten çıkarılsam bile ben tüm aile fertlerimle tasada ve kıvançta bir olmaya devam edeceğim” dediği kaydedildi. Nazlıaka’nın dedikoduculukla itham edilmekten rahatsız olduğunu anlattığı, “Amacım dedikodu yapmak değil fikir alışverişinde bulunmaktı” dediği kaydedildi. “İsim söylemediğim için ihraç edilmem isteniyor” diyen Nazlıaka’nın bu durumu eleştirdiği kaydedildi.
Bunun üzerine yaklaşık 30 üye söz aldı ve Nazlıaka’nın da oylamayı yapmadan önce de son konuşmayı yapması konusunda mutabakata varıldı. Söz alan PM üyelerinden önemli bir bölümünün, “İsmi açıklamazsanız, olay bizim için yaşanmamış sayılacaktır. İnanırlılığınız zedeleniyor” uyarısını yaptığı, ancak Nazlıaka’nın buna rağmen isim vermediği öğrenildi. Bazı PM üyelerinin de kesin ihraç isteminin ağır bir ceza olacağına dikkati çektiği öğrenildi.
Konuşmalar bittikten sonra Kılıçdaroğlu da kısa bir konuşma yaptı. Kılıçdaroğlu’nun “Aylin Hanım’dan portreyi indirdiğini iddia ettiği ismi burada açıklamasını istiyorum” dediği, Nazlıaka’nın “kendisinin dedikoduculukla itham edilmek istenmesi”ni eleştirdiği öğrenildi. Bu sırada sürpriz bir gelişme de yaşandı. Ankara Milletvekili Necati Yılmaz, ayağa kalkarak “Aylin Hanım’ın portreyi indirdiğini iddia ettiği kişi benim. Muhakkik heyetin incelemesi sonrasında beni kastettiğini anladım. Zan altındayım, açıklama yapmak istiyorum” diyerek söz talep etti. Nazlıaka, bu talep üzerine, “Burada daha fazla bulunmamın anlamı kalmamıştır” diyerek toplantıyı terk etti.
Kürsüye gelen Yılmaz’ın, “Aylin Hanım ayrılıyor ama onun da burada olmasını ve beni dinlemesini isterdim” dediği belirtildi. Alınan bilgilere göre Yılmaz, “26. parlamento dönemi boyunca Aylin Hanım benim odama sadece 24 Aralık günü yaklaşık iki dakikalık bir süre için geldi. Sadece bir kere geldiği için hatırlıyorum, yoksa diğer vekillerin kaç kere ve ne zaman geldiğini hatırlamıyorum. Benim odamda bulunduğu sırada İstanbul Milletvekili Ali Özcan da vardı” dedi. “Eğer Aylin Hanım’ın bahsettiği kişi bensem, benim odamda bulunduğu tarih açıkladığım tarihtir” diyen Yılmaz’ın gündelik olarak çıkardığı çalışma raporlarında yer alan fotoğrafları göstererek Atatürk portresinin odasından hiçbir zaman inmediğini kanıtladığı, ayrıca, TBMM Genel Sekreterliği’nden talebi üzerine aldığı makamında tadilat yapılmadığına ilişkin tutanağı da PM üyeleriyle paylaştığı öğrenildi. TBMM’nin de demirbaşı olan söz konusu portrenin indirilmesi için TBMM personelinden yardım talep edilmesi gerektiği ifade ediliyor.
Yılmaz’ın açıklamalarının ardından bir Parti Meclisi üyesinin “Sayın Genel Başkan yeni bir durum ortaya çıktı. Aylin Hanım’ın size verdiği isim Necati Bey miydi?” diye sordu. Bunun üzerine Kılıçdaroğlu’nun, “Evet, bana verdiği isim Necati’ydi fakat ben bunu açıklayamazdım. Bunun kanıtı gerekirdi. Böyle bir şey olmadı, olamaz, olduğuna da hiçbir zaman inanmadım. Ancak bu süreçte partiye yönelik ‘kriz iyi yönetilemedi’ tartışmalarına girmek istemem. Böyle bir iddia hiçbir zaman kapatılamaz çünkü Atatürk sadece CHP’nin değil Türkiye Cumhuriyeti’nin de kurucusudur. Söz konusu Atatürk olduğu zaman üzerine soğukkanlılıkla giderek sorumluların ortaya çıkmasını sağlamamız gerekiyordu, öyle de yaptık” dediği öğrenildi.
Kılıçdaroğlu’nun Yılmaz ile birkaç gün önce görüştüğünü ifade ettiği, “Necati Bey ile Aylin Hanım’ı yüzleştirmek istedim ancak Aylin Hanım davetime gelmedi” dediği ifade edildi.
Kapalı oylamada Nazlıaka 4’e karşı 54 oyla tedbirli olarak kesin ihraç istemiyle Yüksek Disiplin Kurulu’na sevk edildi. Nazlıaka’nın parti tüzüğünde yer alan “Programa ve Tüzük kurallarına, kurultay ve yetkili organ kararlarına aykırı davranmak, “Partide aldıkları görev ve sorumlulukla ve üyelikle bağdaşmayan tutum ve davranışlarda bulunmak” suçlamalarıyla disipline sevk edildiği öğrenildi. Yüksek Disiplin Kurulu’nun en kısa sürede karar için toplanması bekleniyor. Tedbirli olarak ihraç isteminde bulunduğu için Nazlıaka, parti faaliyetlerine katılamayacak.
Nazlıaka, toplantıyı terk etmesinin ardından henüz oylamaya geçilmediği sırada, gazetecilere şu açıklamayı yaptı: “Üzerime isim açıklamam konusunda çok yoğun baskı yapıldı ve isim açıklamadığım takdirde bu konunun inanılırlığı konusunda sorgulama yapıldı. Bu olay ismimim Aylin Nazlıaka olduğu kadar gerçektir. Ancak olayın daha sonrasında basına servis edilişi ve basında işlenişiyle ilgili yön değiştirmesi maalesef algısal boyutuyla gerçekleştirilen olay arasında fersah fersah fark yaratmıştır. Yani olay olmuştur ama bunu yapan arkadaşımız, daha öncesinde basın açıklamasında söylediğim gibi bir Atatürk düşmanlığı amacıyla bunu gerçekleştirmemiştir. Olay basına servis edildikten sonra yanlış yönlendirilmiş ve bu süreç içerisinde maalesef kurumsal boyutta bu iletişim sorunu ele alınamamış ve bu iletişim sorunu nedeniyle bir kar tanesi büyüyüp kocaman, kocaman bir çığa dönüşmüştür. Ben CHP’nin böyle bir çığın altında ezilmesini elbette ki istemem. Ancak bu olayın iyi yönetilememiş olmasının tamamıyla benim üzerime yüklenmesini de doğru bulmuyorum.Kişinin ismini açıklamam ise kişiyi korumakla ilgili değil, ilkesel bir duruştur. Bu ilkesel duruşlar belki bugün anlaşılamayabilir ama tarih bu ilkesel duruşları değerlendirecektir. Dreyfus da örneğin daha öncesinde yanlış bir şekilde yargılanmıştı ama tarih ona karşılığını verdi. Ben bundan sonra da üyeliğim koparılsa bile CHP ve CHP’nin her bir üyesi için çalışmaya devam edeceğim. Çünkü benim partililerimle aramda koparılmaz bir gönül bağı vardır.”