Başbakan Ahmet Davutoğlu partisinin grup toplantısında konuşuyor. Davutoğlu konuşmasında “Cuma günleri ile öğle tatilinin ibadet hürriyetini engellemeyecek şekilde kullanılabilmesi için Başbakanlık Genelgesi Taslağı hazırladık” dedi.
Davutoğlu, AK Parti grup toplantısında konuştu. Davutoğlu, “Diyarbakır’da, Cizre’de, Nusaybin’de kazılan hendeklerden özyönetim ucubesi çıkmayacağı gibi demokrasi hiç çıkmaz. Türkiye’de özyönetim sözyönetim yok. Türkiye’de demokrasi var, milli irade var. Onun da odağı TBMM’dir. Dünyanın hiçbir ülkesinde siyasetçilerin açıkça ve alçakça bir terör destekçisi haline gelmesi kabul edilemez. Bunun bir bedeli vardır” dedi.
Yeni yılın ilk grup toplantısında hitap eden Başbakan Davutoğlu, 64’üncü hükümetin hayata geçirdiği yeni düzenlemeleri anlattı. Cuma günlerinin mesai saatinin ibadet özgürlüğünü etkilemeyecek şekilde düzenlenmesi için taslak hazırladıklarını açıklayan Davutoğlu, “Cuma günleri öğle tatilinin ibadet hürriyetini engellemeyecek şekilde kullanılabilmesi için Başbakanlık Genelgesi Taslağı hazırladık. Bundan sonra herkes huzur içinde cuma namazına gidecek. İsteyen gidecek isteyen gitmeyecek. Ama gitmek isteyenin huzur içinde gitmesini sağlayacak şekilde gerekli esneklik gösterilecek. Cuma günleri bir bayram günü kutlaması şeklinde bütün Türkiye’de kardeşliğimize daha fazla katkı sağlayacak bir ortam gerçekleşmiş olacak. Ama mesaiden de hiçbir kayıp yaşanmayacak” diye konuştu.
Türkiye’nin enerjisinin kısır çatışmalarla zayi edilmesine müsaade etmeyeceklerini vurgulayan Davutoğlu, “Yapıcı katkı vermeye hazır her partiyle her kesimle iş birliği yapacağız ve Türkiye’nin meselelerini çözmeye yoğunlaşacağız. Türkiye’nin bir Anayasa sorunu var. Artık tüm toplumsal kesimler, tüm siyasi partiler bu Anayasa’nın Türkiye’ye dar geldiğini Türkiye’nin daha kuşatıcı ve özgürlükçü bir Anayasa’ya ihtiyacı olduğunu ifade ediyor. Biz 12 Eylül darbesini yaşamış nesiller olarak her şeyden önce 12 Eylül Anayasası’nın yapılış biçimine o Anayasa’ya giden sürece o süreç içinde yapılan zulümlere karşı hep sesimizi yükselttik bundan sonra da yükseltmeye devam edeceğiz. Yeni dönem yeni Anayasa’nın artık daha fazla geciktirilemeyeceği bir dönem” ifadelerini kullandı.
Yeni Anayasa vurgusu yapan Başbakan Davutoğlu, “Biz AK Parti’nin kuruluşundan bu yana Türkiye’nin bir Anayasa, bir sistem sorunu olduğunu bunun da ötesinde bir anlayış ve zihniyet sorunu olduğunu ifade ediyoruz. Türkiye’nin aradan geçen bunca yılda bu Anayasa değişikliğini yapması artık bir ihtiyacın ötesine geçerek bir zorunluluk halini almıştır. Biz yamalı bohça gibi değil bütünlüklü bir perspektifle hazırlanmış ve millet iradesine sunulmuş, millet iradesinin tecelli ettiği bu aziz Meclis tarafından sivil ortamda hazırlanmış bir Anayasa istiyoruz. Öyle bir Anayasa istiyoruz ki üstünde darbe gölgesi olmasın. Üstünde devlet otoritesini tesis eden ama vatandaşın ve insanların hak ve hürriyetlerini göz ardı eden bir anlayış olmasın” açıklamasında bulundu.
Türkiye’nin geçmişten bu yana yeni Anayasa’ya olan ihtiyacının ortadan kalkmadığını ifade eden Davutoğlu, “1982 Anayasası milleti değil kısıtlayıcı bir devletçiliği merkeze alan, özgürlükleri genişletmeyi değil kısıtlamayı arzu eden bir zihniyetin eseridir. Türkiye’nin sorunlarını çözmek yerine yeni sorunlar üreten bir darbe Anayasası’dır. 1982 Anayasası darbe yönetiminin, demokratik bakımdan sağlıksız bir dönemin ürünüdür. Bu haliyle bu Anayasa ülkemizin ihtiyaçlarını karşılamaktan uzaktır” dedi.
Türkiye’nin yeni Anayasa’ya olan ihtiyacının tartışılması anlamsız bir konu olduğunu belirten Davutoğlu, “Konuşulması gereken, tartışılması gereken husus bu Anayasa’nın hangi ilkeler ve değerler üzerinde inşa edileceğidir. Türkiye’nin yeni Anayasa’ya olan ihtiyacı daha fazla ertelenemez. Bunun siyasi sorumluluğundan hiçbirimiz kaçamayız. En başta AK Parti olarak biz bu görevden kaçmıyoruz. Bu görevin gereğini yapmak için derhal harekete geçmeye karar verdik. Aynı sorumluluk, aynı görev diğer partilerin de omuzlarındadır” diye konuştu.
Muhalefet partisi liderleriyle Meclis’te gerçekleştirdiği görüşmelere değinen Davutoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Liderlerle gerçekleştirdiğimiz görüşmeler, görüşme gündemlerimizin dışında sembolik olarak da büyük bir önem taşıyor. İktidar-muhalefet ilişkilerinin sağlıklı zemine oturmasına katkıda bulunmak üzere görevi üstlenen başbakanın muhalefet liderleriyle görüşmesine ilişkin bir gelenek başlatmak istiyoruz. Ümit ederim ki bundan sonra da Türkiye’de bu gelenek devam eder ve iktidar partisinin başbakanı muhalefet partileriyle görüşme iradesini sürdürdükçe muhalefet partilerinden de olumlu tepkiler gelir. Liderlerle mutabık kaldığımız husus da gerekli gördüğümüzde her zaman kapılarımızın birbirine açık olmasıdır”
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile görüşmelerinde uzlaştıkları başlıkları sıralayan Davutoğlu, konuşmasında şunları kaydetti: “Sayın Kılıçdaroğlu ve Sayın Bahçeli ile yaptığımız olumlu geçen görüşmelerde ilk adım olarak 3 noktada uzlaşıya vardık. Bunların ilk Anayasa yapımı sürecinde nasıl bir yöntem izleneceği konusudur. Bir Uzlaşma Komisyonu kurulması ve Anayasa yazım sürecinin bu komisyon tarafından işletilmesi konusunda mutabık kaldık. Bu görüşmelerimizden Anayasa’nın muhtevası itibariyle çıkan en olumlu sonuçlardan biri de 3 liderin 12 Eylül Anayasası’ndan memnun olmadığımızı ifade etmemizdir. Yeni bir Anayasa’ya duyulan ihtiyaç da liderler arasında kabul görmüştür”
Başbakan Davutoğlu, “İkinci uzlaşma alanı Meclis İçtüzük değişikliğiyle geçen dönemde kurulan komisyonun çalışmalarına devam etmesi oldu. Üçüncü uzlaşma noktamız ise AB uyum süreci özellikle vize muafiyeti çerçevesinde getirdiğimiz reform paketlerinde ortak hareket edilmesidir. Bu anlamda kaybedecek vaktimiz yok” diye konuştu.
TBMM Başkanı İsmail Kahraman’la yeni Anayasa yapımı sürecinin başlaması için yarın görüşme gerçekleştireceğini açıklayan Davutoğlu, “Yeni Anayasa sürecini başlatmak üzere liderlerle gerçekleştirdiğimiz görüşmelerin ardından yarın Meclis Başkanımız ile görüşerek gerçekleştirdiğimiz görüşmelerle ilgili bilgi ve izlenimlerimi paylaşacak ve bundan sonraki sürece Meclis zemininde öncülük etmesini rica edeceğim. Sayın Meclis Başkanımızın dirayetli yönetimiyle en kısa sürede komisyonun oluşması ve çalışmalara derhal başlanması konusunda da uygun ortam oluşmuş bulunmaktadır” ifadelerini kullandı.
Başkanlık sistemi vurgusu yapan Davutoğlu, “Maalesef bugün geldiğimiz çarpık anlayış parlamenter sisteme her yönden yapılan müdahalelerle artık bu sistemin işlemesi çok zor hatta imkansız hale gelmiştir. Biz parlamenter sistemden de sapmış olan bugünkü sistemin ürettiği sorunları göz önünde bulundurarak Türkiye için en doğru siyasal sistemin başkanlık sistemi olduğunu düşünüyoruz. Bunu da her zeminde tartışmaya hazırız. Muhalefet partileriyse başkanlık sistemini tartışmadan en baştan reddetme yolunu tercih ediyorlar. Başkanlık sistemini veya parlamenter sistemi neden her yönüyle masaya yatırıp konuşmayalım? Neden herkes eteğindeki taşı dökerek bütün konuları müzakere etmesin?” açıklamasında bulundu.
Muhalefet liderlerine çağrıda bulunan Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Çağrımız budur. Çok açık ve net çağrıdır. Hiçbir şahsi hesap yapmadan insan onuruna dayalı, insan haysiyetini esas alan gerçek anlamda sivil bir Anayasa’yı hep beraber yapalım. İsimlere ve makamlara takılmadan bu sistemleri enine boyuna konuşalım. Böyle bir Anayasa’yı yapmış olmak hem iktidar olarak bizlere hem muhalefet olarak diğer partilere en büyük şeref olur. 7 Haziran’dan sonra nasıl samimiyetle uzlaşma çabası içine girdiysek sizlerin huzurunda söz vererek ifade ediyorum milletimize. Anayasa konusunda da her türlü samimiyetimizi göstererek bu uzlaşma ortamını sağlamaya ve beraberce bir Anayasa yapmaya katkıda bulunacağız”
HDP ile Meclis’teki görüşmenin iptal edilmesine ilişkin açıklamalarda bulunan Davutoğlu, şöyle konuştu: “Bizim iyi niyetli yaklaşımımıza rağmen kendilerinin teklifimize aynı ciddiyetle yaklaşmadıklarını gördük ve randevu talebimizi derhal iptal ettik. Milli iradeye duyduğumuz saygı dolayısıyla HDP yöneticilerinin sorumsuz, nezaketsiz ve ciddiyetsiz tutumları dolayısıyla geri çektik. Biz HDP ile görüşmek istedik. Ancak onlar henüz kendileriyle görüşülebilecek sorumluluk, ciddiyet ve nezaket düzeyinde olmadıklarını gösterdiler”
HDP’nin hesap sorma değil hesap verme makamında olduğunu belirten Davutoğlu, “Teröre karşı tavır koyamadıkları için her türlü ifadeleriyle millet arasına nifak ve şiddet tohumu ekmek istedikleri için onlar hesap verme makamındalar. Bize kimse ülkemizin bölünmez bütünlüğü için sarf ettiğimiz çabalar dolayısıyla hesap soramaz, soramayacak. Eğer bu ülke için siyaset yapacaklarsa şiddeti savunmaya, terör örgütüne sözcülük yapmaya bir an önce son vermelidirler” dedi.
HDP’nin yol ayrımında olduğunu savunan Davutoğlu, “Artık bir karar vermeleri şart. Hep söylüyoruz bir yol ayrımındalar. HDP, Kandil’in kanlı diline mi kendini teslim edecek yoksa siyasetin meşru zeminine mi? Kandil’in kanlı diline kendilerini teslim ederler, terörün, hendeğin, şiddetin savunucusu olmaya devam ederlerse kendilerini muhatap almayız. Önce üsluplarını, söylemlerini en önemlisi de zihniyetlerini gözden geçirmek zorundalar” ifadelerini kullandı.
HDP yöneticilerinin Doğu ve Güneydoğu bölgelerindeki hendekleri savunduğunu öne süren Davutoğlu, “Sürekli hendekleri, barikatları savunuyor; terör örgütünü mazur gösteriyor buna karşılık her açıklamalarında devlet ve güvenlik birimlerini suçluyorlar. Terör çetelerine en ufak bir eleştiri imasında dahi bulunmuyorlar. Şiddeti ve terörü, hendek ve barikatları yanlış bulduklarını ifade ettikleri tek bir açıklamaları yok. Devleti sonuna kadar eleştir, hakaret et ama terör baronlarına dönük tek söz söyleme. Terör örgütüne bunlar söz söyleyemez. Ne demokrasiden ne hukuktan nasibini almamış terör örgütüne dönüp tek bir kelime söyleyecek yürekleri yoktur bunların. Meclis’te olan yüreklerini Kandil’le kullandıkları söylemde de göstermek durumundadırlar. Bunların cesareti bu kadar” diye konuştu.
Bölgede yaşanan çatışmalardan dolayı HDP’yi suçlayan Davutoğlu, “Bugün bölgede yaşanan çatışmaların tek bir sebebi var. O da terör örgütünün barıştan, huzurdan, istikrardan rahatsız olması ve HDP’nin de buna çanak tutmasıdır. Ancak terör baronları ve onların siyasi sözcülüğüne soyunmuş olanlar bilsinler ki biz milletimizin elinden almaya çalıştığınız huzuru ve güvenliği kısa sürede tekrar tesis edeceğiz. Diyarbakır’da, Cizre’de, Nusaybin’de kazılan hendeklerden özyönetim ucubesi çıkmayacağı gibi demokrasi hiç çıkmaz. Türkiye’de özyönetim sözyönetim yok. Türkiye’de demokrasi var, milli irade var. Onun da odağı TBMM’dir. Biz bu tür gayri meşru uygulamalara müsaade etmeyeceğiz. HDP savunduğu bu hendek siyasetinin bedelini kendi ödeyecek, kazdığı hendeğe mutlaka kendi düşecektir” açıklamasında bulundu.
HDP’nin siyaset anlayışına yönelik eleştirilerde bulunan Davutoğlu, konuşmasında şunları kaydetti: “Onca insanın canına kast etmenin, mahalleleri işgal etmenin teröristlere bir bedeli olduğu gibi onu savunan HDP’ye de siyasi bir maliyeti olacaktır. Kanlı bir şebekeden ve onu savunucusu haline gelmiş bir siyasetten bu ülkeye hayır gelmez. Türkiyelileşme yalanıyla yürüttükleri siyaset kazdıkları hendeklerle tükenmiştir. Hiçbir hukuk anlayışında terör ve şiddeti savunmanın adına siyaset denemez. Bu hukuken suçtur. Dünyanın hiçbir ülkesinde siyasetçilerin açıkça ve alçakça bir terör destekçisi haline gelmesi kabul edilemez. Bunun bir bedeli vardır”
Bir Şii muhalif liderin idamının ardından Suudi Arabistan ile İran arasında meydana gelen krize ilişkin açıklamalarda bulunan Başbakan Davutoğlu, her iki ülkeye de sağduyu çağrısında bulundu. Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Suudi Arabistan ve İran’la ilişkilerde büyük bir gerilim ortaya çıktı. Diplomatik misyonlar uluslararası anlaşmaların koruması altındadır ve her türlü gerilim ve çatışma ortamında bile güvenlik altına alınmalıdır. Hangi gerekçeyle olursa olsun diplomatik unsurlara yönelik saldırılar kabul edilemez. Bu saldırıları en şiddetli şekilde kınıyoruz. Ne yazık ki mezhep temelli çatışmalar giderek tırmanıyor. Türkiye olarak dost ve müttefik gördüğümüz İran ve Suudi Arabistan, İslam dünyasının iki önemli ülkesidir. Bu iki önemli ülke arasında tırmanan mevcut gerilim maalesef bölgemizdeki mevcut gerilim alanlarını daha da büyütecek bir potansiyele sahiptir. Bölgedeki bütün ülkelerin bu konuya aklıselim içinde yaklaşması ve gerilimi artırıcı değil düşürücü yönde hareket etmesi gerekiyor. Bu gerginliğin bölgenin güvenlik, istikrar ve barışı üzerinde olumsuz etkilere yol açmaması için sağduyu ile hareket ederek bir an önce diplomatik kanallara imkan tanınması gerektiğini düşünüyoruz. Türkiye olarak her türlü yapıcı gayreti göstermeye hazırız.”