MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında “2015 yılının en unutulmayacak yalanı bizim ‘Hayır’cı olduğumuz iddiasıdır. Biz hayır demesini de evet demesini de iyi biliriz.” dedi. Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında konuştu. 2015 yılının en unutulmayacak yalanı bizim ‘Hayır’cı olduğumuz iddiasıdır. Biz hayır demesini de evet demesini de iyi biliriz. Türk milletinin yararına itirazlarımız hayırcılıkla suçlanıyorsa evet biz hayırcıyız. Hayırda da hayır vardır diyoruz. Belki kendimizi iyi anlatamadık. Soyuluyoruz dediğimizde hayırcı diyorlardı ancak soygun sürüyordu.
47 yıllık siyaset mazimizi karartacak en ufak bir karakter kırılması yaşamadık yaşatmadık. Kamuoyu araştırması yaptırıp bize 2015 yılının kaybedeni diyorlar. Bunların alayı halt etmişlerdir. Haklılık doğruluk ve millilik kendini duyuracak gür bir ses aramaktadır. İşte o ses MHP’dir.”
Diyarbakır’da toplanan Demokratik Toplum Kongresi’nin özyönetim ilanı yaptıklarını söyleyen Bahçeli, “Özünde kan ve cinayet bulunanların özyönetim teklifi cezasız ve yaptırımsız bırakılmamalıdır. HDP’li sözde siyasetçilerin dokunulmazlıkları kaldırılacaksa, Davutoğlu ve AKP’nin önünde engel yoktur, buyursunlar TBMM’de bu sorunu kökten çözelim, hepten bitirelim, hukukun işini kolaylaştıralım. Yanlış hesap sonunda Türk milletinden dönecektir. Türkiye milli ve üniter bir devlettir. Özyönetim ise bölünmedir, ayrılmadır ve yılanın başı küçükken ezilmelidir. Türk milleti bin yıllık kaynaşma ve kardeşlik anıtıdır. Aramıza fitne sokuşturmaya çalışanlara göz açtırılmayacak, Vatan ve millet kaderine terk edilmeyecektir” dedi.
Bahçeli, “Türkiye’miz maalesef geride kalan yıl içinde düzensizliğin, bozguncu emellerin zalim pençe darbeleriyle tökezlemiş, tarihi yürüyüşü kesintiye uğratılmıştır. Nitekim 2015’e kaybedilmiş, ziyan olmuş, israf edilmiş bir yıl dersek abartmamış, aksine isabetli bir değerlendirmede bulunmuş oluruz. AKP’yle geçen her yılın milletimize herhangi bir hayrının dokunmadığını, bundan sonra da dokunmayacağını yaşıyor, görüyor, tecrübeyle de biliyoruz. 2015’e terör kanlı mührünü vurmuşsa, bunun vebali AKP’nin sırtındadır. 2015’de bölücülük isyan bayrağını kaldırmışsa, milli beka ağır bir hasar almışsa bunun arkasındaki asıl provokatörün AKP olduğu besbellidir. Yılların ihmal ve tavizleri milletimize pahalıya mal olmuştur” dedi.
’2015’de PKK fren tutmamış, insaf ve vicdan tanımamıştır’ diyen Bahçeli şöyle devam etti; “Şayet PKK, bugünkü aşamaya geldiyse, şayet şu anki güç ve imkanına kavuşmuşsa bunun günahı bütün işbirlikçi mihraklardan önce AKP’nindir. AKP, PKK’ya taşıyıcı bedenlik yapmış, silahlanmasına göz yummuş, sonra da çark edip üst perdeden verip veriştirmiştir. Bölücü terör, AKP’nin müsaadesi ve ataletiyle Doğu ve Güneydoğu’nun hücrelerine kadar sinmiştir. 2015 yılında tarihte eşine az rastlanır bir gaflet, dalalet ve hatta hıyanet AKP’ye nüfuz etmiştir.”
2015 yılında Türkiye ekonomisinin de dibe vurduğunu söyleyen Bahçeli, “Hayat pahalılığı artış göstermekle birlikte günlük ve insani ihtiyaçlar güç bela karşılanmıştır. Üzüntümüz odur ki, yeni yılla beraber sağanak gibi yağan zam ve vergi artışları mağduriyet ve perişanlıkları şiddetlendirecektir. Lükslerinden kısmayan, israftan kaçınmayan saray ve hükümetin orta ve dar gelirli insanımızı bunaltan sözde fiyat ayarlamaları ahlaka sığmadığı gibi insani de görülemeyecektir. Yandaşlar devlet hazinesine kapılanıp keyif sürerken, vatandaş nasıl geçineceğini, nasıl doyacağını, nasıl barınacağını kara kara düşünmektedir. Uyarmak isterim ki, böylesi adaletsizlikler sosyal ve ekonomik patlamaların hazırlayıcısı, teşvik edicisidir. Yüzde 8,81’lik enflasyon oranı, daralan ihracat pazarları, azalan refah, borçlanan milyonlar, bozulan gelir dağılımı adaleti ekonominin ne hallere düşürüldüğünün hazin bir göstergesidir. Türkiye ekonomisinde tüm cepheler bölgesel ve küresel sorunlara paralel şekilde çökmüştür” diye konuştu.
Bahçeli “Dış politikadaki eksen kaymaları, politika tutarsızlıkları, hükümetin imkan ve iddiaları arasındaki muazzam çelişkiler ülkemizin belirleyicilik ve etkinlik vasfını köreltmekle kalmamış, ekonomiye de yük bindirmiştir. AKP’nin ekonomideki iflasının yanında, iç ve dış politikadaki başarısızlıkları artık dizginlenemeyecek boyutlara ulaşmıştır. Türkiye çevresindeki hiçbir gelişmeye müdahil olamamış, hiçbir komşu ülkeye sözünü geçirememiştir. Suriye politikası enkazdır. Irak politikası çöplüktedir. Mısır politikası rehinlidir. Rusya politikası kriz geçirmektedir. Neredeyse dost ve komşu ülke kalmamıştır” dedi.
Anayasaların çağın ihtiyaç ve yönelimlerine göre yenilenmesi, yeni baştan yazılmasının mümkün ve hatta zorunlu olduğunu ifade eden Bahçeli, “Ancak yeniden yazıyoruz kisvesiyle, anayasanın içine yerleştirilecek karanlık ve kindar hevesleri hoş görmek, bunlara kulak tıkamak bir o kadar ahlak dışı ve vatana ihanetle eşdeğer bir sapma halidir. Anayasa herhangi bir parti veya siyasal hareketin mahsulü değil, topyek?n 78 milyonun tamamına ait olmalı, zamanlar üstü bir zeka ve demokratik ölçülere dayanmalıdır. Bugün Türkiye’nin yeni bir anayasaya ihtiyaç duyduğu inkar edilmez bir gerçektir. 140 yıllık anayasa tartışması diyalog ve kapsayıcı uzlaşmayla bitirilmelidir. Parti olarak biz de bu konuda olumlu ve sıcak bir tutum içindeyiz. Yeni anayasa beklentilerinin, bu çerçevedeki tazyik ve arayışların arttığını yakinen biliyor ve müşahede ediyoruz. Özellikle Erdoğan ve Davutoğlu’nun yeni anayasa konusundaki ısrar ve çabaları milletimizin gözü önünde cereyan etmektedir. Bu maksatla Başbakan Davutoğlu Meclis’te grubu bulunan partilerle temas kurmuş, sırasıyla görüşmelere başlamıştır” dedi.
Dün Başbakan Ahmet Davutoğlu ile TBMM’de görüşmeyle ilgili olarak Bahçeli, “Davutoğlu başkanlığındaki AKP heyeti ikinci ziyaretini dün saat 14’de Meclis grubumuzda partimize gerçekleştirmiştir. Bu görüşme de 1 saat 45 dakika sürmüştür. Son derece yararlı, nazik ve olumlu bir havada geçen görüşmede başta anayasa olmak üzere; TBMM İçtüzüğü, bütçe süreci, terörle mücadele, iç ve dış siyasi gelişmeler ele alınmış, karşılıklı düşünceler paylaşılmıştır. Milliyetçi Hareket Partisi olarak yeni bir anayasa yapılması konusunda herhangi bir engel görmediğimizi, bu kapsamda üzerimize düşeni yapacağımızı samimiyetle muhataplarımıza ilettik. 19 Ekim 2011 tarihinde çalışmalarına başlayan ve Meclis’te grubu bulunan siyasi partilerin eşit sayıda temsilci vermeleriyle vücut bulan Anayasa Hazırlık ve Uzlaşma Komisyonu’nun tekrar canlandırılmasını faydalı bulduğumuzu söyledik ve bu konuda da mutabık kaldık Bu komisyonun çalışma usul ve esaslarının belirlenerek, daha önceden kabul edilen 60 maddenin aynen korunması hususunda fikir birliğine vardık. Temennimiz milletimize hak ettiği ölçü, kalite ve nitelikte bir anayasa yapılması ve kazandırılmasıdır. Anayasalar zamanın ruhuna, insan ihtiyaç ve beklentilerine, devlet-birey ilişkilerinin değişen çapına, toplumsal arayış ve yönelişlere cevap vermeli ve toplumsal dinamiklerin arkasına düşmemelidir. Fakat AKP heyetine çekincelerimizi de açık yüreklilikle dile getirdik. AKP sivil anayasa yapılmasını istemektedir. Başkanlık sistemine geçilmesini önermektedir. Tıpkı 1982 Anayasa’sında olduğu gibi, bir anayasanın sivil bir kimlik taşıması için siviller tarafından hazırlanması yeterli değildir” diye konuştu.
Bahçeli sözlerini şöyle sürdürdü; “Anayasanın millet tarafından onaylanmış olması da anayasayı sivil bir hale getirmemekte, vesayetten kurtarmamaktadır. Yine 82 Anayasası’nın halkın yüzde 90’ı aşan bir çoğunlukla kabul edildiği unutulmamalıdır. Halkoylamasında kabul edilip yürürlüğe girmiş olması, 82 Anayasa’sının sorunlu bir hukuki metin olduğu gerçeğini örtbas etmemiştir. Anayasaya ahlaki ve milli bakışın yanında, yüklenen anlam ve zihniyet berraklaşmadan istenen hedeflere ulaşmak, anlaşmazlıkların önüne geçmek bize göre imk?nsızdır. Yüksek bir katılım ve halk desteğiyle yazılacak, bireysel hak ve özgürlükleri güvenceye alacak, kuvvetler ayrımını tam anlamıyla özümsemiş bir anayasa için sorumluluk şuuruyla hareket şarttır. Geçtiğimiz hafta AKP sözcüsü ilk falsoyu vermiş ve demiştir ki: ’Yeni Anayasa Türkiye’nin kimlik belgesidir.’ Biz kimliksiz değiliz ki anayasayla kimlik bulalım. Biz köksüz değiliz ki anayasada varlığımızı tanıyalım. Bu yersiz söze karşı diyorum ki, Türkiye’nin kimliği anayasayla değil, yüzyıllar içinde oluşmuş tarihsel ve kültürel mirasla belirlenmiş, vatanla düğümlenmiştir. Türkiye’nin milli kimliği Türk’tür. Ve kimliğimiz Türk milletinin özlemlerini, milli emanetlerini yansıtmaktadır. Bu itibarla yeni anayasada AKP’nin gündeminde olan Türk kimliğinin dışlanması, Türklüğün tasfiye planı bir PKK talebidir ve Milliyetçi Hareket Partisi’nin buna çanak tutması asla düşünülemeyecektir. TBMM’de koltuk sayımız ne olursa olsun, Türk milletinin anayasa vasıtasıyla bölünmesini, etnik kafilelere ayrılmasını, ruhsuz, ufuksuz ve kimliksiz bırakılmasını hoş görmeyiz, herkes ayağını denk alsın ki, buna da müsaade etmeyiz. Milliyetçi Hareket Partisi yürürlükteki Anayasa’nın değiştirilmesini istemekle birlikte; ilk dört maddenin tartışılmasına bile tahammül ve müsamahası yoktur. Anayasa’da devletimizin şeklinin tanımlandığı ve Türkiye Devletinin bir Cumhuriyet olduğunu belirten birinci maddenin, Cumhuriyet’in niteliklerinin sayıldığı ikinci maddenin, Devletimizin bütünlüğünün, resmi dilimizin, bayrağımızın, milli marşımızın ve başkentimizin ifade edildiği üçüncü maddenin, Ve değiştirilmeyecek hükümleri ihtiva eden dördüncü maddenin hiçbir şart altında değiştirilmesi ya da bu çerçevede teklifi söz konusu olmamalıdır. Bizim görüşümüz nettir. Bunun dışında Anayasa’da gerekli düzenlemeler yapılabilmesinin önü de açıktır.”
Bahçeli, “Başkanlık diye tutturan, dayatmalarını sıklaştıran, bununla yatıp bununla kalkan tek kişi aslında Erdoğan’dır. Davutoğlu da gönülsüz bir şekilde Erdoğan’ın koltuk ve makam sevdasına hizmet etmektedir. Erdoğan başkanlık sistemini savunurken öyle fahiş yanlışlara, öyle tarihi gaflara imza atmaktadır ki, bir bakıma dilinin altındaki baklayı çıkarmakta, aklının köşesindeki küflü hedefi açığa vurmaktadır. Suudi Arabistan dönüşü düzenlediği basın toplantısında konuşan Erdoğan, herkesin gözü önünde gerçek niyetini ele vermiş ve şöyle demiştir: “Üniter sistemde başkanlık sistemi yoktur diye bir şey yok. Hitler Almanya’sına baktığınızda orada bunu görürsünüz.’ Erdoğan Hitler’i örnek alıyorsa, Hitler Almanya’sını arzuluyorsa; gitsin Neo Nazilerin avukatlığını yapsın, gitsin Hitler’in anılarını yad etsin. Ama aklından bir an olsun çıkarmasın ki, tarihin hiçbir döneminde Türk milletinin sinesinden Hitler çıkmamıştır. Dolayısıyla Erdoğan yanlıştadır” dedi.
Bahçeli, “Tarihteki tüm despotlar, tüm otokrat yönetimler adalet dağıttıklarını zannetmişlerdi. Fakat dağıttıkları hem ülkeleri hem de kendileri oldu. Erdoğan bilmiyorsa kendisine öğreteyim: Türkiye’de adaletin dağıtıldığı tek mercii huzuruna çıkmaktan kaçtığı mahkemelerdir. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir; yasama, yürütme ve yargı erklerinin denge ve denetimine dayanmaktadır. Erdoğan’ın adalet dağıtmak yerine, 17-25 Aralık’ın hesabını vermesi, eğer konuşacak yüzü kalırsa ondan sonra adaletten bahsetmesi akla en yatkın yol ve önerimiz olacaktır” diye konuştu.
PYD-YPG terörünün Fırat’ın batısına geçtiğini söyleyen Bahçeli, “Bir tarafta yeni anayasa ve başkanlık sistemi konuşulurken, diğer tarafta dış destekli PYD-YPG terörü Fırat’ın batısına geçmiştir. Ayrıca, Suudi Arabistan ile İran arasındaki ilişkiler geçen haftaki bir idamdan dolayı aşırı gerilmiş, Ortadoğu kışkırtılan mezhep kutuplaşmasından dolayı adeta patlamaya hazır bombaya dönmüştür. YPG’nin Fırat’ın batısına geçerse gereği yapılır diyen Erdoğan ve Davutoğlu yine sözlerini yemek ve yutmak durumunda kalmışlardır. Türkiye, AKP’nin demokratik açılım dediği, bizim ise yıkım projesi olarak gördüğümüz, yine AKP’nin çözüm süreci ismini verdiği, bizim de çözülme ve ihanet süreci olarak tanımladığımız zincirleme tahribatların bedelini ödemektedir. Süreç ihanetiyle derlenip toparlanan, dağdan şehirlere inip on binlerce silah ve mühimmatı, tonlarca bombayı hükümetin müşahitliğinde depolayan alçaklar her gün eylem yapmaktadır” dedi.
Bahçeli, “Cizre, Sur ve Silopi’ye konuşlanan hainler polis ve Mehmetçikleri şehit etmekle birlikte beş yaşındaki çocukları enselerinden vurarak öldürmektedir. İstanbul’da 4 yaşındaki bir yavrumuz teröristler tarafından annesiyle birlikte otomobilde saldırıya uğramıştır. Diyarbakır Sur’da dün ve önceki gün yaşanan çatışmalarda şehit düşen 2’si asker, 1’i polis olmak üzere 3 evladımıza Allah’tan rahmet diliyor, ailelerine sabır ve başsağlığı temenni ediyorum. Barış ve özgürlük dolandırıcısı HDP’li siyasetçi ve belediyeler PKK’lı tetikçilere kuryelik yapmakla meşguldür. Davutoğlu kaçak çay içmek yerine, HDP’nin verdiği randevuyu iptal etmiş, Kandil’in yolunu göstermiştir” dedi.
Diyarbakır’da toplanan Demokratik Toplum Kongresi’nin özyönetim ilanı yaptıklarını söyleyen Bahçeli, “Kandil’in TBMM’deki elebaşları, 26-27 Aralık’ta Diyarbakır’da toplanan Demokratik Toplum Kongresi’nde özyönetim ilanı yapmışlardır. Özünde kan ve cinayet bulunanların özyönetim teklifi cezasız ve yaptırımsız bırakılmamalıdır. HDP’nin Rusya işbirlikçisi malum eşgenel başkanı ayrı bir devletten bahsetmiştir. Erdoğan bu ahlaksızlığa ihanet demiş, dokunulmazlıkların kaldırılmasıyla ilgili yeni bir tartışma başlatmıştır. Erdoğan’ı tanıyoruz, bu sözlerinin dönemsel tepki olduğunu deneyimlerimiz ışığında iyi biliyoruz. 2012 yılının Kasım ayında, o dönemin BDP’lilerin dokunulmazlıklarını kaldıracaklarını söyleyen Erdoğan, kısa süre sonra bu sözünü unutmuştu. Hatta Erdoğan idam cezasının geri gelmesine bile yeşil ışık yakmıştı. Meselenin tuhaf ve hazin tarafı, Erdoğan BDP ya da HDP’lilere ağır hakaret ve eleştirilerini yaptığı her dönemde, terör örgütüyle ya pazarlıklara tutuşmuş, ya da İmralı canisiyle masaya oturmuştur. Şimdi de Erdoğan ve Davutoğlu’nun teröristler ve siyasi bölücülerle yeni bir müzakere sayfası açmak için el altından çalışmalar yürütmesinden oldukça kuşkuluyuz. Kaldı ki Erdoğan’ın eyalet sistemine, özerk yönetime ve federasyona soğuk olmadığı da bilinen bir gerçektir” diye konuştu.
Bahçeli,” HDP’li sözde siyasetçilerin dokunulmazlıkları kaldırılacaksa, Davutoğlu ve AKP’nin önünde engel yoktur, buyursunlar TBMM’de bu sorunu kökten çözelim, hepten bitirelim, hukukun işini kolaylaştıralım. Erdoğan ve Davutoğlu’nun, yeni anayasa vasıtasıyla PKK’nın gönlünü almak için milletimizin ve devletimizin tarihi haklarından vazgeçecek kadar milli onurları esnemişse, bilinsin ki, bu Türkiye düşmanlığı kimsenin yanına kalmayacak, bırakılmayacaktır. Yanlış hesap sonunda Türk milletinden dönecektir. Türkiye milli ve üniter bir devlettir. Özyönetim ise bölünmedir, ayrılmadır ve yılanın başı küçükken ezilmelidir. Türk milleti bin yıllık kaynaşma ve kardeşlik anıtıdır. Aramıza fitne sokuşturmaya çalışanlara göz açtırılmayacak, vatan ve millet kaderine terk edilmeyecektir. Milliyetçi Hareket Partisi milli bir sorumluluk ve vakarla ihanete sonuna kadar direnecek, ecdadın mirasına leke düşürmeyecektir” dedi.