Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Sarayı’ndaki Muhtarlar Toplantısı’nda konuştu.
Diyarbakır’ın merkez Sur İlçesi’ndeki tarihi Fatihpaşa Camisi’nde (Kurşunlu Camisi) yangın çıkması ile ilgili “Güvenlik güçlerine ateş açarak yangına müdahale edilmesini de engellediler. Bu hainler Diyarbakır’da mabetlerimize yeniden el uzatmaya kalkıyorlar. Bunların asıl amacı bölge insanını tarihinden, medeniyetinden koparmaktır” dedi.
Verilen kavga Kürt kardeşlerimi haklarına kavuşturma değil köklerinden koparma kavgasıdır. Suriye’de Irak’ta yapılan DAEŞ saldırıları ile Diyarbakır’da camiye yapılan saldırı arasında fark var mı? Her iki yapı birbirinin ruh ikizidir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmasında öne çıkanlar: “Her türlü ahlaksızlığı yapan örgütün okullara ve camilere karşı özel bir husumeti olduğunu da görüyoruz. Çünkü bunların gıdası, maddi ve manevi cehalettir. İşte son olarak Diyarbakır’daki tarihi camileri hedef aldılar. Diyarbakır’daki ilk Osmanlı eserlerinden biri olan, 1500’lü yıllarda inşa edilmiş Fatih Paşa Camii terör örgütleri mensupları tarafından yakıldı. Bütün belgeler, her şey ortada. Hadi bakalım, buna ne diyeceksin?”
“Bölücü örgüt ve onun güdümünde hareket eden sayıca az ama organize bir kesim bölge insanına adeta kan kusturuyor. Bu duruma seyirci kalınması mümkün değildir. Devletimiz hukuk sınırları içinde, bölgede etkili bir mücadele yürütüyor. Şehirlerde gerektiğinde sokağa çıkma yasağı ilan edilerek, mahalleler birer birer terör örgütünün elemanlarından temizleniyor. Burada durmak yok, aynı kararlılıkla devam edeceğiz.”
“Tüm Kürt kardeşlerime, Vatandaşlarıma sesleniyorum, bu devlet sizi kendi başınıza bırakmayacak. Sürekli sizinle beraber oralarda olacak, beraber yatıp, beraber kalkacak. Çünkü sizin huzurunuza kastedenlere karşı güvenliğinizi biz korumak durumundayız.”
“Suriye ve Irak merkezli yaşananların ateşi, terör örgütlerinin kışkırtmalarıyla her geçen gün daha da tırmanıyor. Bu hesapların içinde insani dramın payı çok az. Biz bu oyuna gelmeyeceğiz. Biz neyi, ne zaman, nerede konuşacağımızı gayet iyi biliriz.
Biz Suriye’de katledilen 400 bine yakın insanın derdiyle dertleniyoruz. Çatışmaların başladığı günlerden beri açık kapı politikası uyguluyoruz. 2.5 milyona yakın Suriye ve Iraklıyı biz misafir ediyoruz.
Şu ana kadar 70 bin kişi denizin azgın dalgalarından kurtaran bizim sahil güvenlik botlarımız. Bizim insani yaklaşımımız bu. Avrupa Aylan’ın ardından bu meseleyle ilgilenmeye başladı. Daha dün bir yavru daha vurdu Çeşme sahillerine. Kimilerinin yürekleri hala yumuşamadı. Biz insani duruşumuzu korumaya devam edeceğiz.
AB’nin ülkemize yapmayı taahhüt ettiği bu yardım, bizim bu çabalarımızı sadece kolaylaştıracaktır. Bu yardım bizim bütçemize girmeyecek. Suriyeli kardeşlerimiz için kullanılacak. Burada kimse bir lütuf yapıyormuş havasına girmesin.
Bunu da açıkça söylemek durumundayım. Biz zaten 9 milyar dolar harcamış durumdayız. Türkiye yıllardır ciddi bir yardım atmadan bu meseleyle ilgilendi. Avrupa Birliği yardım yapsa da yapmasa da biz kardeşlerimize yardım etmeyi sürdüreceğiz.
Türkiye’nin yükünü paylaşmak yerine Esed rejmini ayakta tutma peşine düşenlerin eline öldürülen masumların kanı bulaşmaktadır. DEAŞ’ın Esed rejmiyle müşterek yanları var, birbiriyle çatışıyormuş gibi göründüklerine bakmayın.
DEAŞ’la mücadele etmeyenlerin aynı bahaneyle Suriye’de askeri varlık gösterme konusunda çok hızlı ve cevval olduklarını görüyoruz. Bunlar yavuz hırsız. Yavuz hırsız ev sahibini bastırırmış, bunların yaptığı bu. Biz Suriye meselesine onlar gibi bakmadık, bakmayız. Bu meseleye mantıklı bir çözüm bulmak ahlaki bir zorunluluk haline geldi. Bir terör örgütüne karşı başka terör örgütünü kullanmak başka sorunlara yol açar.
Vatan topraklarımız üzerinde operasyona yönelenler, bedelini ödeyecektir. Ya bu topraklarda insanca oturursunuz, yaşarsınız ve bu ülkede parlamentoya mı gireceksin, var mı var. Şu anda 100’ü aşkın doğulu güneydoğulu kardeşim siyasetini yapıyor. Ama bunların derdi başka. Sonra kalkıyor hükümeti, Beştepe’yi suçluyor. İnsan öldüren bunlar, Diyarbakır’da cami yakanlar bunlar. Kadın kılığına girip küçük çocukları kullananlar bunlar. Sokaklara hendek kazanlar bunlar.
Bunların gıdası maddi ve manevi cehalettir. Her türlü ahlaksızlığı yapan örgütün okullara ve camilere karşı özel bir husumeti olduğunu da görüyoruz. Çünkü bunların gıdası, maddi ve manevi cehalettir. İşte son olarak Diyarbakır’daki tarihi camileri hedef aldılar. Diyarbakır’daki ilk Osmanlı eserlerinden biri olan, 1500’lü yıllarda inşa edilmiş Fatih Paşa Camii terör örgütleri mensupları tarafından yakıldı. Bütün belgeler, her şey ortada. Hadi bakalım, buna ne diyeceksin?
Silahla tüfekle, bomba ile Türkiye ile başa çıkamayacaklarını bilmiyorlar mı? Verilen kavga Kürt kardeşlerimi köklerinden kopartma kavgası. Bu aynı zamanda kültürel soykırım girişimidir.
Bölücü örgüt ve onun güdümünde hareket eden sayıca az ama organize bir kesim bölge insanına adeta kan kusturuyor. Bu duruma seyirci kalınması mümkün değildir. Devletimiz hukuk sınırları içinde, bölgede etkili bir mücadele yürütüyor. Şehirlerde gerektiğinde sokağa çıkma yasağı ilan edilerek, mahalleler birer birer terör örgütünün elemanlarından temizleniyor. Burada durmak yok, aynı kararlılıkla devam edeceğiz.”