Başbakan Ahmet Davutoğlu, 64. Hükümet’in programıyla yeni dönemin rotasının “yeniden yapılandırma ve reformlar” olduğunu net şekilde açıkladı.
Böylece ilk kez kapsamlı bir reform programı, bir hükümet programına dönüştü ve ilk kez Türkiye, seçilmiş bir iktidar aracılığıyla 100 yıllık temel sorunlarını güçlü bir hükümetle çözme eşiğine geldi. Artık hayal değil, yıllar yılı siyasi partilerin programına giren ama bir türlü gerçekleşme şansı bulamayan onlarca konu artık çözüm aşamasında.
Başta yeni ve çağdaş bir anayasa olmak üzere, siyasi partiler kanunundan seçim yasalarına kadar, Türkiye’nin temel direkleri yeniçağın teknolojisi ve ruhuyla yeniden oluşturuluyor. Neyin hedeflendiğini Başbakan Davutoğlu şu kısa tespitle söylüyor: “Herkesin temel hak ve özgürlüklerden en ileri derecede yararlanacağı bir Türkiye’yi hedefliyoruz. Bu hedefimiz doğrultusunda, toplumdaki her bireyin yaşam tarzını güvence altına alan bir yaklaşımı benimsiyoruz.”
Bu yaklaşımla, siyasi sistemin değiştirilmesi yani o çok tartışılan “başkanlık sistemi” meselesi de, 90’lardan itibaren Türkiye’nin gündemine giren etnik ve dini sorunların çözümü de hükümet programında. Bu açıdan özellikle son yıllarda çok tartışılan ve biraz da farklı biçimlerde kullanılan Alevi toplumunun “Cemevlerine hukuki statü verilmesi” talebine artık son nokta konuyor. Çünkü o da 64. Hükümet’in yapması gereken reformlar arasında.
Başbakan Davutoğlu, bu konuda çok açık ve net bir ifade kullanıyor: “Geleneksel irfan merkezleri ve Alevi vatandaşlarımızın inanç ve kültür temelli talepleri karşılanacaktır. Cemevleri, eğitim sisteminde bilgilendirme, üniversitelerde araştırma ve uygulama merkezleri oluşturma gibi çeşitli konularda Alevi kanaat önderleri ile diyalog içinde demokratik uzlaşı temelinde gerekli adımları atacağız. Geleneksel irfan merkezleri ve Cemevlerine hukuki statü tanıyacağız.”
Bu tarihi bir adım. İster inanç merkezi ister ibadethane denilsin, cemevlerine hukuki statü verilmesi Cumhuriyet tarihi açısından bir dönüm noktası. Bunun anlamı çok açık, düne kadar görmezden gelinen, ötekileştirilen, hatta akla hayale gelmeyen zalimliklerle “yok edilmek” istenen Aleviler, artık bu ülkenin eşit ve özgür vatandaşı olacak. Kimliğini saklamayacak, inancından dolayı ötekileştirilmeyecek.
Alevi Sivil toplum örgütleri birkaç aydır cemevlerinin elektrik ve su parasını ödemeyerek “sessiz” bir direniş içindeler. Umarım hükümet en kısa zamanda Belediye, İmar ve Elektrifikasyon Kanunu’nda yapılacak değişikliklerle bu sorunu, sorun olmaktan çıkartır ve inanç merkezlerini siyasetin kapsama alanından kurtarır. Bu konu, CHP, HDP ve MHP’nin seçim vaatlerinde yer aldığı için muhalefetin desteğini almak da zor olmayacak. Belki de bu konuda muhalefet partilerinin ortak hareket etmesi yeni ortaklıkların da başlangıcı olur. Türkiye’nin buna ihtiyacı var.