CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, bazı basın kuruluşlarının G-20’yi izlemeleri için akredite edilmemesini eleştirerek “Keyfiyete dayalı ayrımcı bir politika izleyerek bazı basın kuruluşlarının G-20 zirvesini izlemelerinin engellenmesi, basın özgürlüğünü hiçe saymak ve Anayasa’yı ihlal etmektir. ’Basın özgürlüğü kırmızı çizgimdir’ diyen Başbakan Davutoğlu’nun özgür basınla arasında hem kırmızı çizgi hem de kalın duvarlar vardır. Basın özgürlüğüne, dolayısıyla demokrasimize ve özgürlüklerimize yönelik bu saldırıyı güçlü bir şekilde kınıyor, AKP Hükümetini Anayasa’da güvence altına alınan basın özgürlüğüne saygı göstermeye ve görevini yerine getirmeye çağırıyorum” dedi. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, bazı basın kuruluşlarının G-20’yi izlemeleri için akredite edilmemesine ilişkin yazılı açıklama yaptı. Kılıçdaroğlu açıklamasında şu ifadelere yer verdi: “Basın özgürlüğü, çağdaş demokrasilerin ve özgürlükçü rejimlerin en temel göstergelerinden birisidir. Özgür basının varlığı ve haber alma hürriyetinin güvence altına alınması, sağlıklı bir kamuoyunun oluşmasıyla doğrudan ilişkilidir. Toplumlar, halkı bilgilendirme sorumluluğunu özgürce ve korkusuzca yerine getirebilen basın eliyle nefes alırlar. Bu bakımdan basın özgürlüğü halkın özgürlüğü demektir. Aksi takdirde, sadece baskıcı uygulamalardan, ceberut rejimlerden ve hatta diktatörlerin egemenliğinden söz edilebilir.
Anayasa’nın 28. Maddesi’ne göre ’Basın hürdür ve sansür edilemez’ ve ’Devlet, basın ve haber alma hürriyetlerini sağlayacak tedbirleri alır.’ Anayasa’nın basın mensuplarının özgürce çalışma hakkını güvence altına alan bu maddesi, belli yayın organlarını değil bütün basın kuruluşlarını kapsamaktadır. Fakat bazı basın kuruluşlarının Türkiye’nin dönem başkanlığı ve ev sahipliğinde Antalya’da düzenlenen G-20 zirvesini izlemelerinin engellenmesi Hükümet’in keyfiyete dayalı ve ayrımcı bir politika izleyerek Anayasa’yı ihlal ettiğini ve basın özgürlüğünü hiçe saydığını göstermektedir. Öyle ki, G-20 zirvesine yaklaşık 3000 gazeteci akredite edilirken, Hükümet’e muhalif yayınlarıyla bilinen iki basın kuruluşuna olumsuz yanıt verilmiştir. Türkiye’de basın özgürlüğünün iktidar eliyle ortadan kaldırıldığını gösteren bu uygulama, AB Komisyonu’nun 2015 Türkiye İlerleme Raporu’nda demokratikleşme ve basın özgürlüğü konularında belirtilen endişelerin haklılığını gösteren yeni bir delil niteliğindedir.
AKP iktidarları, Türkiye’yi, basın özgürlüğü alanında 180 ülke arasında 149’uncu sıraya gerileterek bir utanç tablosunun parçası yapmışlardır. Birinci sınıf bir demokrasi olmasını istediğimiz ülkemizde basın özgürlüğü bazı baskı rejimlerinin bile gerisindedir. Sansür ve oto sansür altında ezilen ve hatta iktidar milletvekilleri öncülüğünde saldırıya uğrayan basın kuruluşları; tehdit edilen, dövülen ve keyfi nedenlerle tutuklanan gazeteciler ülkemizde basının geldiği noktayı göstermekte, bu uygulamalar kara bir leke olarak tarihe geçmektedir.
AKP, insanların düşüncelerini özgürce ifade etmeleriyle oluşacak sağlıklı bir kamuoyunu tehdit olarak görmektedir. Esasında, AKP iktidarının basın özgürlüğüne karşı açtığı bu büyük savaş, demokrasiye ve hepimizin haklarına karşı açılmış bir savaştır. G-20 toplantısındaki uygulamalar göstermiştir ki, ’Basın özgürlüğü kırmızı çizgimdir’ diyen Başbakan Davutoğlu’nun özgür basınla arasında hem kırmızı çizgi hem de kalın duvarlar vardır. Basın özgürlüğüne, dolayısıyla demokrasimize ve özgürlüklerimize yönelik bu saldırıyı güçlü bir şekilde kınıyor, AKP Hükümetini Anayasa’da güvence altına alınan basın özgürlüğüne saygı göstermeye ve görevini yerine getirmeye çağırıyorum.”