Ufak bir bahçem var, içinde birkaç ağaç olan. Geri kalan alanı çim olarak değerlendirmek istedim.
Çimin yeşili, denizin mavisi sükunet veriyor bana.
Bahçıvan olarak istihdam ettiğim arkadaş, mevcut çim alanını beğenmemiş olacak ki, “Bazı bölümlerdeki kellikleri de ortadan kaldıracak” diye, yeni çim ekmeyi hararetle tavsiye etti.
“Olur” dedim, iki torba yeni tohum getirdi, bir çuval para da aldı.
Beklemeye başladım yeni çimi. Üzerinden yıl geçti, yeni çim yeşermeye başladı.
Fakat o ne, ortalığı ayrık otları sarmaya başladı ortalığı. Kopar kopar bitmiyor.
Eski ve gerçek çimler garibim, neye uğradığını şaşırdı.
Olacak şey değil. Bahçemin çimleri, ayrık otlarıyla baş edemedi.
Bahçıvan şaşkınlıktan mı, pişkinlikten mi bilmem, “kem-küm” mazeret uydurmaya çalışıyor.
Bahçemin hazin durumuna mı yanayım, verdiğim paraya mı?
Çimler de, para da gitti, onlara yapacak şey yok. Ama bahçıvan önümde. Dövecek halim yok, ama yol verme hakkına sahibim.
Öyle yaptım, bahçeme daha da sokmadım onu.
***
Ülke seçim geçirdi, AKP müthiş bir zafere imza attı, sen nelerden bahsediyorsun mırıldanmaları duyar gibiyim.
Haklısınız.
Türkiye’nin yanında, senin bahçenin ne kıymeti var diyebilirsiniz.
Yerden göğe kadar haklısınız.
Ama bahçe benim bahçem, tasarruf hakkı benim.
Ayrık otu eken bahçıvanı kovma hakkına bireysel olarak sahibim.
Ülke hepimizin ülkesi, tasarruf hakkı da Türkiye’de yaşayan herkesin.
Seçmen sandığa gitti ve tercihini yaptı. Yani tasarruf hakkını kullandı. Ayrık otu, mayrık otu dinlemedi, AKP’yi önemli bir oy oranıyla tek başına iktidarda tuttu.
Hayırlı olsun. Söyleyecek laf yok, son söz milletin!
***
Seçimin mutlak kaybedeni, hiç şüphesiz topyekün muhalefettir.
Başta MHP, sonra HDP ve CHP.
HDP ve CHP’nin kayıp nedenlerini bu partileri yakından izleyenlere bırakacağım.
Ama MHP için birkaç kelam etmek isterim.
Bu fakir, 7 Haziran seçimleri öncesi, elinde çikolatasıyla MHP İstanbul İl Başkanı’nı ziyaret ederek, “Ülke ciddi bir ayrışmaya gidiyor. MHP’yi Türkiye’nin bölünme tehlikesine karşı en önemli sigorta olarak görüyorum. Bize bir vazife düşüyorsa, yanınızdayız” dedi ve iletişim adreslerini verip ayrıldı.
Kişisel değil, önemli olduğu için aktarıyorum bu ziyareti.
Sonrasını merak ediyorsunuz herhalde.
Sonrası yok arkadaşlar, ne arayan oldu, ne de temas kuran.
Yahu bu fakir sizden bir şey istemedi, görev verin dedi. Gel şu odayı hergün süpür diyebilirdiniz; camları, masaları sildirebilirdiniz.
Küstük mü, asla… Oyumuzu mu esirgedik, kat’a…
Bilakis, hayatta MHP’ye oy verme ihtimali olmayan onlarca seçmeni ikna edip oy vermelerini sağladı.
Lütfen yanlış anlaşılma olmasın. Kendimi anlatmak değil derdim, sadece bir örnek vermek istedim.
Medya MHP’ye zaten mesafeli. Yoğun bir algı operasyonu uygulanarak, MHP sanki her şeyin sorumlusu ilan edildi. Tamam ama MHP buna karşı ne yaptı? Son iki mitingi bile haber bültenlerine giremeyeceği saatlerde yapmak da neyin mantığı?
MHP’de ciddi bir iletişim problemi olduğu açık. Söylemlerinizde ne kadar haklı olursanız olun, insanlarla sıcak temas kuramazsanız, kendinizi anlatamazsınız.
İnsanlara karşı böyle mesafeli davranırsanız, ne yazık ki sonuç bu olur.