Bünyesinde, Kanaltürk, Bugün TV gibi televizyon kanallarının yanı sıra, üç gazetenin de bulunduğu İpek Medya Grubu’nun İstanbul Mecidiyeköy’deki merkez binasında hareketli saatler yaşanıyor. Sul Ceza Hakimliği’nin atadığı kayyumlar, polis eşliğinde binaya girdi. Televizyon kanallarının reji odalarında, kayyum görevlileri ile kanal personeli arasında arbede yaşandı. Bina önünde gerginlik sürerken, bir polis memuru canlı yayında kabloyu fişinden çıkarmaya çalıştı. Hurriyet.com.tr’ye konuşan hukukçular, haberleşme hürriyetinin Anayasal güvenceye alındığına işaret ederek “Haberleşmenin engellenmesi Türk Ceza Kanunu’nda yer alıyor. Bunu yapanlar 5 yıla kadar hapis ile yargılanır” dedi.
Av. Mehmet Ali Köksal, haberleşme hürriyetinin Anayasal güvenceye alındığını işaret ederek “Medya şirketleri, normal bir şirketler gibi görülemez. Haberleşme hürriyeti Anasaya’da güvenceye alınmış durumda. Yayın araçlarına el konulamaz. Kayyumun görevi şirketin itibarı ve devamlılığını korumak… Yoksa, polisin gidip fişi çekmesinin hiçbir hukuki yönü yok. Kaldı ki, Türk Ceza Kanunu’nda haberleşmenin engellenmesi hususu durumunda uygulanacak ceza belli. Burada sorumlu kişi 1 yıldan 5 yıla kadar sürede hapis cezası ile yargılanır” dedi.
Av. Köksal açıklamasının devamında “Mahkeme kararı, kayyumun yönetimi devralmasıdır. Kolluk, kayyumun şirkete girmesini sağlayabilir. Ancak yayından kaldırma, fişi çekmek bunlar kayyumun, kolluğun işi değil. Kaldı ki, kayyum, çalışanlardan, ‘sen kalk, sen otur’ diyemez. Kayyumun en öncelikli sorumluğu şirkete karşıdır. Şirketi korumakla sorumludur. Mülkiyet kutsal bir şeydir. Ki bazı şirketler halka açık. Bu süreçte yapılacak olumsuz bir tutum veya davranış yarın öbür gün sorumlulara döner. Şu çok açık, yayın araç ve gereçlerine el koyamazsınız. Kayyum ataması, yayının durdurulmasına yönelik değil ayrıca”
Av. Fırat Epözdemir ise,”Bu yapılanlar kesinlikle Anayasa’ya aykırı. Aynı zamanda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10. Maddesinde yer alan düşünceyi ifade özgürlüğüne de aykırı. Şayet bu durum, Anayasa Mahkemesi’nin önüne giderse, kesinlikle bir ihlal karar çıkar. AYM’de çıkmasa bile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne gider ve oradan ihlal kararı çıkar. İşin bir diğer yönü ise şu. Kayyum’un en temel görevi şirketi ayakta tutmak, faaliyet sürdürmesini sağlamaktır. Ancak burada tam tersi yapılıyor. Kayyum’un görevi kötüye kullanma suçu da tartışılır burada. Tüm bu yaşananlara bakıldığında, gelinen aşama vahim bir tabloyu ortaya koyuyor” dedi.