Bir ülkeyi yönetmenin en kestirme yolu yasakları alabildiğine genişletilmekten geçer.
Yeter ki iktidarınızda tüm kurum ve kurullar size biat etsin. “Öyle bir yönetimin adı demokrasi olmaz” diyenler mi var.
Umursamayın hiç. Milli irade çokluğu yanında rejimin adının ne önemi var. Yargı erki, yasama erki arkanızda. Yürütme erki de iktidar zaten. Öttürün düdüğü gelsin yasaklar.
Bireyin sesi kısılsın. Düşünceyi ifade özgürlüğü, adil yargı, bireyin temel hak ve özgürlükleri, basın özgürlüğü, çok sesli toplum…
Ülke güvenliğinin, devlet menfaatlerinin yanında lafı mı olur bu kavramların. Hele şu 7 Haziran seçimlerinden adı gibi bir ak çıksın da iktidar, siz sonra görün bir ülkenin yasaklarla nasıl kolayca yönetilebildiğini!
Biliyorum; pek ciddiye almıyorsunuz yazdıklarımı. 17 Mayıs Pazar gününe dek doğrusu ben de böylesi absürt bir senaryonun gerçeğe dönüşebileceğini düşünemiyordum, Pazar günü gazetelere, televizyonlara göz attığımda artık olayın mizah boyutunu da aştığını gördüm.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, “Düzene Karşı İşlenen Suçları Soruşturma Bürosu”, Ulaştırma ve Denizcilik Bakanlığı’ndan, Fethullah Gülen’in yazı ve konuşmalarının engellenmesini istiyor.
Anlamı: Paralel yapıya dahil oldukları iddia edilen yayındaki gazeteler, radyolar, televizyonlar, internet sitelerinin halka ulaşmasını engelleyin diyor Sayın Savcı. Güvenlik paketi böylece yüzünü topluma göstermeye başlıyor. Makul Şüphe uygulamasının da nerelere kadar ulaşabileceğini…
Yayın yasakları yetmedi kökten halledelim diye düşünüyorlar. Fethullahçıların yanlışlarından çok çekmiş olabilirsiniz, zarar da görmüş olabilirsiniz ama bu yayın engelleme ürkütücü bir deneme. İktidara biat eden merkez medya, yandaş candaş medya susarsanız sıra size de gelecek. Bunu unutmayın, biz bağımsız bağlantısız gazeteciler örgütleri, sendikalar her zamanki duruşumuzu sergileyeceğiz.
Kime yönelik olursa olsun yayın yasaklamalarının tümüne karşı çıkacağız. Haberleri, yazıları kamuoyuna ulaştıran kanalları tıkayanların karşısında olacağız. Umarız Güvenlik Paketinin TBMM’den geçişi sırasında yeterli çabayı göstermeyen muhalefet partileri de bu kez aymazlıktan kendilerini kurtarırlar.
Bu yazıya ironi ile başlamıştık. Böylesi bir şiirle de bitirelim. İngiliz şair W. H. Auden (1907-1973) halkın çıkarlarını savunan insanların sömürülmesine karşı duran şiirleriyle tanındı ve sevildi. Onun A. Kadir ve Selâhattin Yıldırım’ın dilimize çevirdikleri “Despotun Kitabe-i Sengi Mezarı” şiirini bir kez daha okurlarla paylaşıyorum:
Daha yukarılardaydı gözü, daha yukarılarda.
Türettiği şiir en kolay anlaşılır şiirdi.
İnsanın budala yanını bilirdi avucunun içi gibi,
Ordularla, donanmalarla ilgilenirdi en çok,
Gülünce, saygıdeğer senatörler kırılırdı gülmekten.
Bağırınca, düşer düşer ölürdü sokakta çocuklar.