Seçimlerin en önemli sorusu şudur; “AKP tek başına iktidar olmasını sağlayan 276 sayısını bulacak mı?”
Oy oranları bu seçimlerde önemsiz.
AKP kaç puan alırsa alsın, “276’yı bulacak mı bulmayacak mı?” merak budur.
AKP’nin 276’ya ulaşıp ulaşamaması ise bir anlamda HDP’nin elinde.
Çünkü HDP barajı aşarsa, aritmetik olarak AKP yüzde 42 – 43 oy alsa bile salt çoğunluğu bulamıyor.
HDP barajı aşamazsa AKP yüzde 37 – 38’lerle bile tek başına iktidar olduğu gibi yazacağı yeni Anayasa’yı halk oylamasına götürebilecek sayı olan 330’a ulaşabiliyor.
Demek ki CHP bu seçimlerde müthiş bir oy patlaması yaparak birinci olamazsa AKP’nin iktidarda kalıp kalmayacağı HDP’nin barajı geçip geçmemesine bağlı.
Yaygın izlenim ve kamuoyu araştırma kuruluşlarının anketlerine göre HDP’nin barajı aşma olasılığı daha yüksek.
Bu da seçimlerde AKP’nin tek başına iktidarının sona ereceğini gösteriyor.
Peki, Cumhurbaşkanı Erdoğan AKP’nin tek başına olmadığı bir döneme hazır mı?
Olmadığı görülüyor.
Zaten bu nedenle Cumhurbaşkanlığı makamının saygınlığını bir kenara bırakarak kendini meydanlara attı ve AKP’ni kazanması için elinden geleni yapıyor.
AKP’nin tek başına iktidar olamama olasılığından çok rahatsız olan Erdoğan’ın seçim sonuçlarına göre beklenmedik tavırlar alması kimseyi şaşırtmamalıdır.
AKP’nin seçimden birinci parti ama 276’yı bulamadan çıkması halinde Erdoğan hükümeti kurma görevini elbette AKP Genel Başkanı Davutoğlu’na verecektir.
Davutoğlu’nun bir koalisyon hükümeti kurması çok zordur.
Seçimlerden önce üç parti de “AKP ile bir koalisyona girmeyeceklerini” açıkladı.
Ama sanıyorum, bu tür bir koalisyona diğer partilerden önce bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan karşı çıkacaktır zaten.
Erdoğan arkasında “tek başına iktidar desteği” olmadan Saray’da oturamayacağını biliyor.
Erdoğan’ın adeta hükümetin başı gibi davranmasına, hükümetin her işine karışmasına, icrayı elinde tutmasına ancak ve ancak bir AKP iktidarı razı gelebilir.
AKP’nin koalisyon ortağı olacağı partinin, Erdoğan’ın mevcut davranışlarını sürdürmesine rıza göstermesi mümkün değildir.
Erdoğan’ın da aksine razı olmayacağı bir başka bilinen gerçektir.
O halde Tayyip Erdoğan kimin liderliğinde olursa olsun bir koalisyon iktidarına geçit vermeyecektir.
Peki, Erdoğan ne yapabilir?
Hükümeti kurma görevini Davutoğlu’na “sakın kurma” talimatıyla verip 45 gün içinde bir hükümet oluşmamasını sağlayarak “seçim kararı” alabilir.
Anayasa kendisine bu yetkiyi veriyor.
Demek ki Türkiye Ekim – Kasım aylarında yeniden bir seçime gidebilir.
Üç ay içinde yapılacak bir erken seçim kuşkusuz çok farklı sonuçlar verecektir.
Bana göre Erdoğan’ın hesabı şu; AKP’nin tek başına iktidar olmadığı bir ortamda Cumhurbaşkanı olarak Saray’da oturması çok zorlaşacaktır. Hatta en kısa sürede oradan indirilmesi ve işlediği sayısız Anayasa suçu nedeniyle yargılanıp hapse girmesi daha büyük olasılıktır.
Bu durumda içinde AKP olsa bile iktidarı kendi elleriyle muhalefete sunmak bir anlamda kendi idam fermanını da onaylamak demektir.
O halde önünde kalan tek şans seçimleri bir kere daha yaptırmaktır.
Böylece seçimlere kadar tüm iktidar yine tek başına kendi elinde kalacaktır.
Bu süreçte üç ay zaman kazanacağı gibi halka koalisyonların çok kötü olduğunu, AKP’nin iktidarda olmaması halinde ekonominin batacağını, halka yapılan yardımların kesileceğini, Müslümanların iktidardan uzaklaştırıldığını adeta beyin yıkar gibi anlatma şansı bulacağını düşünecektir.
Çare mi?..
Bana göre değil, ama her şeyini kaybedeceği bildiği için Erdoğan bu çılgın atağı yapmaktan çekinmeyecektir.
Sonuç olarak Türkiye ama Haziran’da ama Kasım’da, 2015 yılı içinde geleceğini belirlemek açısından çok önemli bir virajı dönecektir.
2015 yılı Türkiye’nin yoluna Erdoğan’la mı Erdoğansız mı devam edeceğine karar vereceği yıl olacaktır.