Gazetecilere hep sorarlar “Her gün yazı nasıl yazıyorsunuz?” diye… Türkiye’nin öyle yoğun ve yorucu bir gündemi var ki, değil günde bir yazı, bazen 3- 4 yazı bile çıkabilir. Yazılı basın bir kenara, sosyal medya ve internet ortamı sağolsun, içimizdekileri anında dökebiliyoruz artık. Hem de yazılanlar dünyanın dört bir yanından okunuyor. Yazılı basın dedim de, her zaman revaçtadır. Uzun yıllar da böyle devam edecektir bu durum. Basın denince akla gazete gelirdi, radyo, tv, internet kullanımı artınca ise, oldu bu işin adı medya… Hem basın hem de medya alanınca güçlü olmak ve yazdıkları ses getirsin istiyorsa kişi ve kuruluşlar, topyekün kullanmalı bu alanı bundan böyle… 1 ayak eksik kalınca topallayabilirsiniz çoğu zaman. Etkili olmak için de haber dışında yorumlar da önemli hiç kuşkusuz. Bir de dil önemli… Saygılı olmalı dil… Samimiyet ile laubaliliği karıştırmamalı… Hatta samimi bile olmamalı, karşılıklı saygı en önde olmalı. Zira; 35 yıllık gazetecilik hayatımda en ufak ayrıntının bile değerli olabileceğini gördüm, uzun soluklu işlerde saygı ve güveninirlilik hep kazanmıştır diyebilirim. Bir de geri kalmamak!.. Onun için de gelişim içinde olmak rekabet ortamına ayak uydurmak ve hep ilkleri yaratma peşinde koştuk. Gazetecilik dışında hiç bir iş yapmamaya özen gösterdik demeye bile gerek yok… Bu konuda kırmızı çizgilerimiz var. Hatta yıllar önce bir kere yazdığım gibi; gazetecilerin siyasete girmesini bile doğru bulmam ben… İsimlerini bir çırpıda sayacağım en az 15-20 arkadaşım bu genel seçimlerde aday. Bazıları AK Parti’den, bazıları Milliyetçi Hareket Partisi’nden bazıları ise Adalet ve Kalkınma Partisi’nden… Meslek gereği, o kadar çok kişi ile karşılaşıyoruz, zaman içinde samimi oluyoruz ki, bana da her yerel seçim ve genel seçim öncesi teklifler gelir. Ama hiçbir zaman siyasete girmeye düşünmediğimden ve böyle bir ortamda yapamayacağımdan işi bilenlere ve heveslilerine bırakmışımdır. Gazeteci arkadaşlarımın tercihlerine saygı duyarım. Çoğu da, bu işi iyi götürüyorlar ne yalan söyleyeyim!.. Tabii parti liderlerinin borazanı olmayanlar için bu söylediğim… Bazıları var, görüşmeyi bile kestim, konuşmalarını duyunca, davranışlarını gördükçe… Bu da madalyonun diğer yüzü!..
Özetle; gazeteci ve gazetecilik konusunda olmazsa olmazlarım vardır. Öğretim üyesi ve uzmanların dışında yazarların dahi sarı basın kartı taşımaları gerektiğine inananlardanım. Örneğin, Gazete Beşiktaş’ta veya Beşiktaş Medya Grup yayınlarında yorum yazmak isteyen o kadar çok insan var ki, çoğunu red etmişizdir. Adrvertoryal olanları ise belirtiriz hep…
Bir anı; önceki yönetim zamanında BJK Divan Kurulu Başkanı Şeref Nasır düzenli yazıyordu bizde… Divan Başkanı yazı yazar mı demişler. Benim de cevabım “Gazete Beşiktaş’ta yazar” olmuştu. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Turgay Olcayto’nun yazıları yine Gazete Beşiktaş’ın marka değerini ortaya koymaktadır. Geçen ay aramıza katılan usta gazeteciler Can Ataklı ve Özkan Altıntaş dışında bu ay da yeni bir atak yaptık. Türkiye Futbol Federasyonu E. Başkanı Kemal Ulusu spor konusunda bizlere yorumlarda bulunacak. Ayrıca Türkiye Mimarlar ve Mühendisler Odası Genel Başkanı Eyüp Muhcu’nun da yazılarını Gazete Beşiktaş’ta okuyabilirsiniz. CHP Genel Sekreteri Gürsel Tekin ise bilindiği üzere yıllardır Radyo Beşiktaş ve Gazete Beşiktaş’ta, Beşiktaş, İstanbul ve tüm Türkiye’ye sesleniyor. Önümüzdeki ay ise herkesin yakından tanıdığı bir veya iki isim daha aramıza katılabilir, görüşmelerimiz sürüyor…
Biz her zaman bir gazetenin etkisini ve marka değerinin gücüyle doğru orantılı olduğunu söylemişizdir. “Gazete Beşiktaş yazdı önce” veya “Gazete Beşiktaş’ta okudum”, “Gazete Beşiktaş yazdıysa doğrudur” imajı tam 15 yılda oluştu, dile kolay!.. Artık internet sitemiz ve sosyal medya ağımız ile daha da arttı etki alanımız ve yaygınlığımız. Onun için sürekli gelişim diyoruz. Hatta yeniden yapılanma!..
Etkili, güçlü, yaygın ve saygın bir biçimde…
Bu yazıyı yazmamdaki sebep; önümüzdeki ay tam 16 yaşına giriyoruz olmamızdır…
Dostlarımıza yani tüm Beşiktaşlılara selam olsun!..