Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye Adalet Akademisi’nde konuştu. Erdoğan: “Ülkemizde binlerce sığınmacı var. 5.5 milyar dolar harcadık. Türkiye’ye şu ana kadar gelen yardım 250 milyon dolar. Sormazlar mı insana, ‘Adaletin bu mu dünya’ Bu konuda Orhan Baba soruyor, ama başkaları sormuyor” dedi.
Erdoğan, “Bir zamanlar vicdan-cüzdan diye bir şey gündeme gelmişti. Onu da söyleyen bu işte duayen haline gelmiş bir insandı. O kahredici bir ifadeydi aslında. Asla böyle bir şey olamaz. Derse ki ben hak, hukuk, vicdan bunun arasındayım. Onu öper başımıza koyarız. Çünkü hukuk dediğimiz kavram hakla bütünleşiyor. Hukuk başka şeydir, kanun başka şeydir. Hukuk mu kanun mu derseniz benim o zaman savunacağım şey hukuktur. Kanun değil. Kanun önüne gelenin istediği gibi arzu ettiği gibi nefsi neyi emrediyorsa buna göre hazırlamış olduğu yasalar silsilesidir. Ama hukuk öyle değil. Şu anda benim hukukumu bir yasal düzenleme koruyamıyorsa ben ona hukuk diyemem ki. Bunları yaşadık. Şahsım da yaşadı. Ben Milli eğitim’de Talim-Terbiye Kurulu’nun tensib ettiği bir dörtlüğü okudum diye hapse girdim. Anladık ki vicdanla cüzdan arasında dolaşan bir yapı var” dedi.
Milliyet gazetesi haberi detayları şöyle:
Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Bir zamanlar vicdan-cüzdan diye bir şey gündeme gelmişti. Onu da söyleyen bu işte duayen haline gelmiş bir insandı. O kahredici bir ifadeydi aslında. Asla böyle bir şey olamaz. Derse ki ben hak, hukuk, vicdan bunun arasındayım. Onu öper başımıza koyarız. Çünkü hukuk dediğimiz kavram hakla bütünleşiyor. Hukuk başka şeydir, kanun başka şeydir. Hukuk mu kanun mu derseniz benim o zaman savunacağım şey hukuktur. Kanun değil. Kanun önüne gelenin istediği gibi arzu ettiği gibi nefsi neyi emrediyorsa buna göre hazırlamış olduğu yasalar silsilesidir. Ama hukuk öyle değil. Şu anda benim hukukumu bir yasal düzenleme koruyamıyorsa ben ona hukuk diyemem ki. Bunları yaşadık. Şahsım da yaşadı. Ben Milli Eğitim’de Talim-Terbiye Kurulu’nun tensib ettiği bir dörtlüğü okudum diye hapse girdim. Birincil mahkemeden tutun da üst mahkemeye varıncaya kadar baktık ki birçok şeyler oralarda dönüyor. Avukatlarıma aynı şekilde birçok teklifler geliyor. Anladık ki vicdanla cüzdan arasında dolaşan bir yapı var. 17-25 Aralık’ta o da aşıldı. Orada da bir yerlerden gelen talimatlarla hareket eden bir kesim var. Adalet sisteminin asgari şartlarda işlemesi için öncelikle hakimlerimizin, savcılarımızın hem zihnen hem vicdanen bağımsız olması gerekiyor. Zihnini ve vicdanını birtakım güçlerin emrine vermiş kişiden hakim de olmaz savcı da olmaz, olamaz. Vicdanının kapıları hukuka, adalete değil de başka yerlere açılanların yaptıkları zulümdür. Çünkü onlar Mevlana’nın deyimiyle dikenlere su vermeye başlamışlardır. Yeni Türkiye için adalet sistemimizden başlayarak tüm kurumlarımızı bu kanser hücrelerinden hep beraber temizlememiz gerekiyor”