Yönetici ve idareci farkı!..

Bizim zamanımızda ne Facebook ne Twitter vardı. Günaydın Gazetesi’nde, önce yazıları daktilo ile yazardık, ardından da filme gönderirdik. Başlıkları da aynı, filmde artık nasıl çıkarsa, aynen fotoğraf çeker gibi. Önce pikaj, ardından montaj safhası vardı. Sayfaya yazı ve başlık oturmaz ise, hadi bir daha aynı işlem yapılırdı. Pikaj – montaj servisinde kızılca kıyamet kopardı yer kapmak için. Zamanla yarışırdık. Taşra baskısı, Avrupa baskısı, Türkiye baskısı, İstanbul baskısı… Sözcü’nün şimdi genel yayın yönetmeni olan Metin, ekonominin başında olan Atilla, Sabah’ın yayın koordinatörlüğünü de yapan Orhan, Vatan’da sayfaları çizen Savaş, o zamanlar hepimiz sayfa masası kapmak için yarışırdık. Kim önce gelirse o yapardı işini… Zafer Mutlu, Can Ataklı bir yanda, Rahmi Ağabey bir yanda, Akgün Tekin diğer yanda…
***
Nerden girdim bu konuya… Geçenlerde Günaydın’daki arkadaşlar toplandılar, onları görünce bunlar aklıma geldi. Şimdi de gazete yapıyoruz. Ne yazı, ne fotoğraf sıkıntısı var. Bir günde 18 sayfa gazete çıkarabiliyorsak bu rekor demektir. Nasıl mı, internet sayesinde. Özel haberlerin yanında haber servislerinden gelen bilgiler de akıyor, fotoğraflar da peşi sıra düşüyor. Böylelikle 5 kişinin yapacağı iş 1 kişiyle olabiliyor. Ama doğru mu bu sistem?.. Veya güvenli mi?.. Veya kolay mı?..
Hayır!.. Dikkat edilmesi gereken öncelikle, yayın yönetmenliği ve koordinatörlük tabii. Yapılan haberin veya yayınlanacak haberin içeriği nasıl verileceği okuyucu açısından önemli. Gazetenin yayın politikası açısından da… Haberin arkasında durmak da önemli, cesaret ister. Yayıncılığı bir kenara bırakıyorum…
Haber merkezinde çalışanlarda bu cesaret vardır. Haber eğer doğruysa ve buna inanıyorsanız, yapar, yayarsınız. Haberinizi de savunursunuz. İster hükümet aleyhine haber yapın, ister muhalefet, önünüze bir haber gelince gazeteci refleksi ile bunu önce siz vermek, kamuoyuna duyurmak istersiniz.
***
Geçenlerde bazı gazetelerin önemli isimleri görevden alındı. Bazıları tanıdığımız insanlar, bazıları ise son 5 yılda ismini bile duymadığımız sonradan gazeteci olan kişiler. Haberleri hep tartışılır nitelikte idi bunların… Ama kendilerine göre doğru olanlar da olabilir bilemeyiz. Sonunda bir sebep göstererek uzaklaştırdılar bizim meslek içinden. İnsanların ekmeğinden olması hoş bir şey değil, kimsenin de bu durumlara düşmesini istemeyiz ama bu sonuçlardan alınacak dersler de var diye düşünüyorum.
Erol Simavi ve Sedat Simavi dönemlerinde gazeteciliğe başladım. O zamandan bu yana bir çok patronla çalışma imkanım oldu. Hep şunu söylüyoruz, basının dışında başka bir işiniz varsa gazetecilik yapmak zordur. Hele hele bir kişiye payende olmuş iseniz o iş size ızdırap verir. Hiç bir arkadaşımızı bu şekilde suçlamak istemem ama, herkesin bir geçmişi var, kaç yıldır gazeteci olduğu belli… Ne leke atılması ne de lekelenmek insana ızdırap verir. Kavga ortamı ve kişisel hüsumet kimseye yarar getirmez tam tersine uzun yıllar sürecek zarar verir. Ve bu işlerin sonunda herkes zarar görebilir. İşin de nerelere gideceğini kimse tahmin edemez!.. Biz gazeteciler her şeyi göze alıp yola çıkmış insanlarız, rahat etmek varken, bu mesleği yapıyoruz. Ama bu demek değildir ki; susup otururuz!.. Onun için basındaki arkadaşlarımıza kamplaşmamalarını ve sükunet telkin ediyorum. Yoksa ben onların neler yapabileceklerini çok iyi biliyorum. Hatta en iyi bilenlerdenim!.. Her iki tarafa da; ikaz ediyorum; işi şahsileştirmeyiniz!.. Yoksa ortalık yangın yerine döner ve bu yangını da kimse söndüremez!.. En kötüsü de, iş işten geçer ve geri dönüşte olmaz!..
***
Lider Beşiktaş’la ilgili bazı şeyler yazmak istiyorum. Biz her zaman gazeteciler olarak 15 yıldır Beşiktaş Kulübü’ne destek verdik. Sadece sportif olaylarla ilgilendik. Yönetimle ilgili bir tek kelime yazmadık, fikir vermedik. Tüm yönetimlerle mesafeli durduk. Bilgili, Demirören ve Orman ile aleyhte ne varsa gündeme getirmişizdir. Açıklamaları da yayınlamışızdır. Söyleşi varsa kaleme de alınmıştır. Hep tarafsız durmaya çalıştık. Ve hiçbir zamanda çirkin işlerin olayların içinde olmadık. Bunun için onur duyuyoruz!..
Ancak son zamanlarda bazı sosyal medyada, bazı internet sitelerinde karşılıklı yaşananlar hiç hoş değil. Buna biraz değinmek istiyorum. Tarafların hiç birini tanımıyoruz ama birbirlerine sıkı girmişler. Anladığımız kadarıyla da uzun süredir bir kara propaganda çalışması var taraflar arasında… Sayfalar dolusu kitap gibi kalın bir dosya, içinde kimler kimler yok ki?.. Neler neler konuşulmuş, deşifre edilmiş, polisiye filmini geçmiş olaylar…
Hedef kitlemiz Beşiktaş… Yayınlamasak niye siz de bu haber yok denilecek. Biz de kayıtsız kalamadık, haberi iki taraflı olarak internet sitemizde verdik. Tabii ziyaretçi sayımız 250.000’i aşkın, çok ses getirdi. Ancak, yine de davası süren bir dosya olduğundan ele geçirmemize rağmen hiç birini yayınlamadık. Sadece kayıtları yayınlayan siteye link verdik, o kadar!.. Karşı taraftaki iddiaları da yayınladık. Tarafsız bir yayıncılık sergileyerek, kararı da okuyucuya bıraktık.
Özetle; Beşiktaş Kulubü bu işten yara alıyor ve herkes üzgün ve de herkes şaşkın!..
Mahkeme kayıtlarının açıklanması, her gün bir-iki sayfa yasak belge yayını… Ağza alınmayacak ifadeler, adam kayırma, adam kaydırmacaya yönelik sözler, site yayını engeli, polis şikayetleri, hatta bazılarının organize şubeye çağrılmaları, bugüne kadar kulüp içinde yaşanmamış bin bir türlü rezillik gibi geliyor bana… İç çekişmeler ve camiaya yansıyan pis olaylar bardağı taşırmaya başladı. Seks kasedi iddiaları bile ayyuka çıktı, bu nasıl iştir. Hiç yakışıyor mu?
Bu konunun aydınlatılması ve hatta çözülmesi için Beşiktaş Kulübü Başkanı Fikret Orman’ın ağırlığını koyması, işe el atması gerekir. Yoksa bu işin suyu çıktı, edindiğimiz bilgilere göre her iki tarafta kılıçları çekmiş. Bundan sonra tüm pislikler, hırsızlık olayları, çeşitli iddialar, video kasetler bile ortaya çıkacakmış izlenimi veriyor. Paylaşılamayan nedir bilmiyorum ama her zaman söylüyorum internet sitelerinde ve sosyal medyada yapılan bu işler gazetecilik vasıfları dışında… Spor camiasında yaşanan olaylar siyasi arenaları geçti. Korkarım ki, yönetim paylaşımları, parasal işler, makam ve mevki kavgalarıyla başlayan, haberlerle devam eden işler, davalar ve organize suçlara kadar giden olayların ardından bu iş başka yönlere bile gidebilir. Benden uyarması, demedi demeyin!.. Tedbirleriniz alın!.. Ve bu rezilliklere bir son verin!.. Taraftarın deyimi ile yamuk insanları temizleyin, temiz insanları da aklayın!.. Olsun bitsin!.. Adı üstünde idareci idare edendir, ama yönetici öyle mi? Yönetici, yönetendir!.. Yönetici hele hele liderlik; seyretmek değil, neşteri vurmak ve temsil ettiği kurumun selameti için orta yolu bulmak gerekirse, olayları bir şekilde tatlıya bağlamaktır.
Yeni yılda Beşiktaş’a huzur gelsin, herşey gönlünüzce olsun.