(GEÇEN SAYIDAN DEVAM) Baba, o günden sonra Gazete gazetesinde “elim ayağım” oldu. Az adamla çok iş yapıyordum Bazen sıkışıyor telsizi alıp muhabirlerle işe gidiyordum Giderken servisi Rıfkı baba’ya emanet ederek “Baba şu andan itibaren istihbarat şefi sensin” dediğim de canla başla çalışıyordu.
Rıfkf Baba, günlük istihbaratını yapar veya araştırmasının sonuçlarını saman kağıdına notlar halinde o karakteristik yasızıyla kaleme alır ve “Evlat bugün bunlar var…” diyerek önüme koyardı. Hatta bazen önemsemediğim haberler konusunda uyarırdı. “Evlat bu önemli… Bu işe birini gönder” diye kendi istihbaratını yaptığı işi bana beğendirmek için dil dökerdi. Gönlü olsun diye muhabir gönderdiğim bir çok haberin iyi sonuçlar verdiğini gördüm… Bir çoğuna da boşa gitik. Ama hangi haberin iyi hangisinin kötü olacağı önceden belli olmazdı. Rıfkf Baba’nın şöyle bir sloganı vardı:
“İşin üstüne üstüne gideceksin. Haberin küçüğü büyüğü olmaz. Küçücük bir olaydan büyük haberler çıkabilir”
Doğruydu. Küçümsediğimiz halde onun zoruyla gittiğimiz bir çok haberlerden büyük işler çıktı.
BABA’NIN NASİHATLERİ
Beni gördüğü zaman verdiği bir nasihatı daha vardı:
“Evlat!.. Ayağını dışarda sağlam bas!.. Gazetecilikten hayır yok! Bir yerlere yatırım yap… Sonra elin ayağın tutmadığı zaman sana kimse bakmaz…”
Söyledikleri doğruydu. Ama maaşlı çalışıyordum ve birikimim, yatırım yapacak param yoktu. Tek çare taksitle bir ev sahibi olmaktı. Onun nasihatine uyup kooperatife girdim ve bir ev sahibi oldum. İleri yaşlarda söylediklerinin ne kadar yerinde olduğunu gördüm.
Rıfkı Baba gerçekten “Baba nasihati” vermişti.
GAZETEDEN AYRILDIM AMA
O HEP AYNIYDI
Gazete Gazetesi kapandığında onu Hürriyet’in Cağaloğlu bürosuna verdiler. Orada da aynı hızla çalıştı durdu. O dönemlerde Hürriyet’ten ayrıldım. Ama işim düşüp Rıfkı Baba’yı arasam ve birini sorsam “Buyur evlat” der beni dinler “Ben seni beş dakika sonra ararım” derdi. Ya o kişiyi bulup beni aratır, ya da telefon numarasını verirdi. Baba’yı Cağaloğlu’ndaki yerinde bir kaç kez ziyaret ettim. “Burası Gazete Gazetesi’ndeki özel odam gibi değil ama ekmek parası çalışıyoruz” derdi. Vefat etmeden bir kaç gün önce görüşmüştük. Bana Hürriyet’te herkesin zam aldığını kendisine hiç zam yapılmadığından dert yanmıştı. Hürriyet’te herkesin büyük paralar aldığı dönemde küçük paralara çalışırdı. 8 milyonluk maaşını birisine rica ederek ona haber vermeden 10 milyon yaptırdığımız da dünyalar onun olmuştu. Mutlu bir şekilde telefon ederek “Evlat bunlar nankör ama… Galiba kıymetimi anlamaya başladılar” demişti.
O son görüşmemiz oldu.
AYŞE KADIN DURAĞINDA
YIĞILIP KALDI
O gün elinde torbaları gene bir gün gazeteden çıktı ve Cağaloğlu yokuşunu indi. Yol boyunca uğradığı kişilere selamlarını verip, gönüllerini aldı.
Önce Büyükdere’deki evine gidip çok sevdiği bekçi köpeği Rus finosunun yiyeceğini verdi. Nedendir bilinmez daha sonra Kocamustafapaşa’daki evi yerine bu kez Kadıköy yakasına geçti. Belki kızına uğrayacak, belki de ağabeyine uğrayacaktı.
Kadıköy İskelesi’nden İETT otobüsüne bindi. Yolcularla sohbet ede ede gidiyordu. Biraz rahatsızlanmıştı. Erenköy Ayşe Kadın Durağı’nda otobüsten inip hava almak istedi. Ancak otobüsden inince fenalaştı ve yere yığıldı.
Elindeki torbaları saçıldı. Evindeki kedilerine kasaplardan ciğer alabilmek için taşıdığı gazeteler ve kedilerin yiyecekleri yerlere saçıldı.
Rıfkı Baba kalbine yenik düşmüştü…
Uzun süren bir koşu sona ermişti.
Yardım etmek için çevresine doluşanlar oldu. Ama artık çok geçti. Rıfkı Baba hayatı terketmişti.
Cebinde Şeref Basın Kartı’nı buldular ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’ne haber verdiler. Rıfkı Baba’nın vefat ettiği çok kısa sürede duyuldu.
KARACAAHMET
SEVENLERİYLE DOLDU
Karacaahmet’te düzenlenen cenaze töreni onun ne kadar seveni olduğunu gösterdi.
Kimler yoktu ki? Saymakla bitmezdi…
Ona yaşamında destek olmayanlar cenaze töreninde bir araya geldiler.
Ve o yüreği sevgi dolu insanın ne kadar çok seveni olduğunu gördüler.
Geride sevenleri onsuz…
Kedileri, köpekleri öksüz kaldı.
Telefonda “Buyur evlat” deyişini özledim..
Allah rahmet eylesin…
(SON)