İnsanlık için daha yaşanılası bir dünya dileği ile merhaba demeye hazırlanalım yeni yıla. İyi de dilek kime. “ Ey insan, gelecek için kendinden başka hiçbir şeyden medet umma” der, evrensel müzik dehalarından Beethoven. Yılbaşlarının, insanın ardında bıraktığı koca bir yılın envanterini çıkarması gereken önemli bir gün olduğunu düşünürüm. Pek kolay olmasa da kendimizle dürüstçe yüzleşebileceğimiz, emeği temel alan, barışçı, paylaşımcı, yaratıcı bir toplumun inşasına yardımcı olmak için nelere katkı verip nelerde eksik kaldığımızı açık yürekle tartışmalıyız. Bireyin öz benliği ile yaptığı böylesi tartışmaların yalnız bireysel kimliğimize değil giderek bir kaos ortamına sürüklenen toplumumuza da yarar sağlayacağına inanıyorum. Diyebilirsiniz ki kapitalist sistemin beyin yıkadığı, düşünce yetisini uyuşturduğu, bireyleri tüketim tutkusuyla maskaraya çevirdiği yenidünya düzeninde birbiri ardından geçip giden yılların insanlık adına sevinçler, mutluluklar getirdiğini söyleyebilir misin? Elbette söyleyemem. Gezegenin dört bir yanında bölgesel çatışmaları ellerini ovuşturarak el çırparak karşılayan silah tüccarlarının varlığı ortadayken; onca ölüme yol açan, çocukları, kadınları katleden, insanları evlerinden yurtlarından koparan savaşlar son bulmadıkça da söylemler ağızdan çıksa da havada donar kalır. Ama yine de yeni yılların kişiler için olduğu kadar uluslar için de umutların yeşerdiği, yeni çağdaş insanın ortaya çıkacağı, bilimin, sanatın emeğin yıldızının yeniden parlayacağı günlere inancım sürüyor. Savaşı değil barışı, dinsel masalları değil bilimi, arsız kazancı değil paylaşmayı, etnik kavgaları değil eşit yurttaşlığı seçecek yepyeni bir kuşak gümbür gümbür geliyor. Gezegenin hemen tüm ülkelerinde. Gençleri aldatmak zor. İrdeliyorlar, sorguluyorlar olan biteni. Gelecekleri için. dürüst siyaset için, insan değeri ve insan hakkı için, doğayı, doğadaki tüm canlıları koruyabilmek adına kavga veriyorlar.Toplumumuz da yaşadı. Evet, Geziden sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.
Yeni yıl yazısı dediğiniz böyle oluyor işte. Ülkenin en güç günlerinde bile bazen karamsarlığı atıp umudu elden bırakmıyorsunuz. Gazeteci meslektaşlarım yeni yıla yine cezaevlerinde parmaklıklar arkasında giriyor. Hemen şunu söylemeliyim ki onlar öylesine güçlü ve inançlı ki her ziyaretimizde bizlere umut ve iyimserlik aşılıyorlar. Parmaklıklar arkasında da olsalar üretiyorlar. Duruşlarından, çalışkanlıklarından dersler çıkarıyoruz.’Biz içerideyiz, sizler dışarıda bizden daha mı özgürsünüz ‘diye sormakta haklılar. Yazımı yarın yeni bir yıla, yeni bir umuda adım atacak emek insanlarına ve tüm tutsak gazeteci dostlara bir şiir paylaşarak sonlamak istiyorum. Sözcüklerin ustası Şair Gülten Akın’dan “Seni Sevdim”:
Seni sevdim, seni birdenbire değil usul usul sevdim
‘Uyandım bir sabah’ gibi değil, öyle değil
Nasıl yürür özsu dal uçlarına
Ve gün ışığı sislerden düşsel ovalara…
Susuzdu, suya değdi dudaklarım seni sevdim
Mevsim kirazlardan eriklerden geçti yaza döndü
Yitik ceren arayı arayı anasını buldu
Adın ölmezlendi bir ağız da benden geçerek
Soludum, üfledim, yaprak pırpırlandı ağustos dindi
Seni sevdim. Sevgilerim senden geçerek
bütünlendi
Seni sevdim küçük yuvarlak adamlar
Ve onların yoğun boyunlu kadınları
Düz gitmeden önce ülkeyi bir baştan bir başa
Yalana yaslanmış bir çeşit erk kurulmadan önce
Köprüler ve yollar tahviller senetler hükmünde
Dışa açılmadan önce içe açılmadan önce
kapanmadan önce
Nehirlerimiz ve dağlarımız ve başka başka nelerimiz
Senet senet satılmadan önce
Şirketler vakıflar ocaklar kutsal kılınıp
Tanrı parsellenip kapatılmadan önce
Seni sevdim. Artık tek mümkünüm sensin.