Geçenlerde bizim gazeteden arkadaşlar önce basın kartlarını, ardından Türkiye Gazeteciler Cemiyeti rozeti aldılar törenle… Eski günlerim aklıma geldi. Babıali Yokuşu, arkadaşlarla toplandığımız lokal… Ve bizim meslek…Madem söz gazetecilikten açıldı birkaç laf edeyim: Gazete sahibi olmak, genel yayın yönetmeni, sorumlu yazı işleri müdürü veya muhabir, hepsinin ayrı ayrı sorumluluğu vardır bizim meslekte…
Muhabirken koşturup durursunuz, itilip kakılırsınız, izin filan hak getire… Köşe yazarıyken, her türlü konuya hakim olacaksınız, yazınız akıcı olacak ve yorumlarınız okunacak. Genel yayın yönetmenliği ve yazı işleri müdürlüğünde tüm haberlerin sorumluluğunu üstleneceksiniz ve gazetenin tirajını arttıracaksınız. İmtiyaz sahibinin ise başka uğraşları olmalı ajandasında… Ama hiçbir zaman ilan, reklam ve benzeri ortak yayıncılık çalışmaları dışında faaliyet gösteremezsiniz. Zaten bunlar yasayla sabittir ve teşvik dahi edilir. Bu tür çalışmalar bile gazetecinin özgürlük alanını kısıtlayamaz. Bunun dışında ise, gazeteciliğin verdiği avantajı kullanıp, siyasiler, iş dünyası ve spor adamlarıyla çıkar ilişkisi içindeyseniz ve birlikte nemalanıyorsanız gazeteci olamazsınız.
Geçenlerde çalıştığımız yerleri çıkarttım, tam 50 sektörde, 130 kurum / kişi ile sadece yayıncılık ve iletişim alanında çalışmışız. Medya dışında başka ne iş yapmışım diye baktım. Hiç!..
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Turgay Olcayto da Beşiktaş Gazetesi’nde yazdığı bir çok yazıda bu konuya değiniyor.
Özetlersek: Gazetecilik bir yaşam biçimidir. Emek ister. Cesaret ister. Eğer gerçekten bu mesleği hakkı ile yapacaksanız, risk alırsınız, düşman edinirsiniz, sever gözüken ama sevmeyen çoktur. Ve en kötüsü, kullanmak isteyeceklerdir, bir de zaman zaman test etmek!..
İnsanın doğasında var bu!.. Ne yaparsan yap, ne söylersen söyle, değiştiremezsin.
Başa dönersek; basın kartlarını alan ve TGC üyeliği ile bizim mesleğe adım atan arkadaşların işi zor, yolları uzun ama zevkli…
Yeter ki, şu yazdıklarımdan bir pay çıkartsınlar. Çıkartılsın!..
Eğer siz işinizi iyi yapıyorsanız yolunuz açıktır. Merak etmeyin!..
ADAY ADAYLARI BEKLEMEDE!..
Gelelim yerel seçim öncesi çalışmalara… CHP, Beşiktaş’ta çok önde. Açıkça yazayım seçim almak çok zor CHP’den burada… Aday adaylarının bol olduğu partide seçim çalışmaları da çok önceden başladı. Birbirlerini karalamadan yapılacak olan kampanya çalışması CHP’ye yararlı olacaktır. Ancak sesli olarak dillendirmese de; ortalığa pek fazla dökülmediyse de pek çok şey konuşuluyor bazı konularda… Ve bize aktarılıyor bir şekilde nedense!.. Bence bu tür konuları CHP kendi içinde çözmeli, yoksa yara alır parti!..
Aday adayları gazetemize ziyarete geliyorlar, yaptıkları çalışmaları elektronik posta yoluyla bize aktarıyorlar. İşte bu güzel bir davranış.
Belediye Başkanı İsmail Ünal da şu anda aday adayı… Ama her yazımda söylüyorum, onu başka bir kefeye koymak lazım. Henüz belediye başkanı olduğu için hizmetlerini adaylık çalışması olarak düşünülmesi doğru olmaz. Zaten ilçeye bir sözü var ve onları yapması lazım öncelikle…
Bir ayrı parantez de ilin çalışmasına açmak lazım. Oğuz Kaan Salıcı gerçekten iyi çalışıyor. İletişim adına birkaç söz söylemek gerekirse, Radyo Beşiktaş’ta kentliye seslenişi bile bence bunun en güzel göstergesidir. 29 Ekim’de ve Mart’a kadar her ay yine radyoda bir araya geleceğiz. Her programda ayrı ve yeni bir söylem geliştiriyor Salıcı. Bu seferki lafı “Ön yargıları yıkacağız” oldu!..Ve çok ses getirdi.
İstanbul adaylığı için ise bir şey söyleyemiyor daha… Benim başka kanallardan öğrendiğim Sarıgül adı artık dillendirilmiyor. Hatta Kılıçdaroğlu bile “Bıktım bu sorulardan”gibilerinden laf etti sonunda… Ama Sarıgül’ün TDH’sından çıkan son kararla adaylığı söz konusu olabilir mi? Olacak gibi… İl başkanı iken benim program arkadaşım!.. Gürsel Tekin’in de adı ön plana çıkabilir bekleyip göreceğiz.
Unutmadan; geçen hafta ilginç bir gelişme yaşadık. İsmini yazmayayım, bir partinin genel merkezinden Beşiktaş Gazetesi’nin son sayısı istendi… Biz de genel başkan ve yardımcıları dahil, tüm ilgililere gazetemizi yolladık. Zaten partilerin Ankara ve İstanbul protokolleri dahil geniş bir dağıtım ağımız var ve takip edildiğimizi biliyorum ama bu bahsettiğim gelişme ilginç geldi bana!.. Sonuçta; bizim adımıza sevindirici bir durum, önemsendiğimiz teyit altına alındı!..
Tekrar dönelim yerel seçim öncesine; AK Parti’de İstanbul için Kadir Topbaş adını kimse beklemiyordu ama araştırmalarda önde.. MHP ise, 1-2 isim arasında gidip geliyor.
Beşiktaş’ta durum geçen aylardan farklı değil. AK Parti ve MHP adaylık sürecinde tam bir sessizlik içinde. Bayram sonrası biraz hareket bekliyorum ama heyecan yaratır mı isimler, ben de merak ediyorum. Her iki parti için de aynı şeyi söylemek yerinde olur. Sadece oy oranlarını arttırmaya yönelik çalışma yapacaklar. Çok önemli bir isim ve sürpriz olabilir mi? Zor!.. Ama imkansız mı?!.. Beşiktaş’ta MHP daha iyi bir performans sergiliyor, her türlü çalışmasını kentliyle paylaşmak istiyor en azından. Beşiktaş’a katkı sağlamak adına projeler hazırlıyorlar, uğraş veriyorlar. AK Parti için aynı şeyi söylemek mümkün değil, çünkü AK Parti’de çok tanıdığım insan var. Sürekli konuşuyoruz, onlar da bu sessizlikten şikayetçiler.
Her zamanki gibi, tekrar ediyorum: Tüm partilere kapımız açık. Zaten olması gereken de budur. Adaylarınızı belirledikten sonra gelin hem gazetede hem radyoda kendinizi tanıtın, yapacaklarınız ve projelerinizi kentli ile paylaşın.
Artık geri sayım başladı. Kasım’dan itibaren heyecan başlıyor. Aralık ise aday adayları için önemli bir ay!..
KOCA BİR “HİÇ!..”
Spor konusunda daha önce de söyledim, pek fazla bir şey yazmak istemiyorum artık. Çünkü spor dışında her şey var bu alanda… Nereye el atsanız, kokmuş halde!.. Vıcık vıcık ilişkiler… “Dün dündür bugün bugündür” misali hareket eden yöneticiler… Gemisini kurtaran kaptan misali ipini koparan sporun içinde ve durum böyle olunca da arpa boyu yol alamıyoruz!..
Düşünün yıllardır bu alanda yazı yazan ve her türlü sportif olayı izleyen ben bile artık bıkmış, hatta tiksiniyorsam yaşananlardan… Ne yazayım? Ne söyleyeyim? size!.. Yıllardır süre gelen ve son zamanlarda iyice ayyuka çıkan çirkinlikleri sizler de görüyor ve yaşıyorsunuz. Türk sporu ve futbolu can çekişiyor, kavga ve kıyamet gırla!.. Bu durumda size yazın desem ne yazarsınız? Hiç!.. Hem de koca bir “HİÇ”