DÜNYA bir haftadır ardı ardına gelen depremlerle beşik gibi sallanıyor. Endonezya’da geçen Salı meydana gelen 8.6’lık depremden bu yana yüzlerce sarsıntı kaydedildi. Bunların 11 tanesi 6’nın üzerinde. Türkiye’nin payına ise dün Simav’da yaşanan 4.8’lik deprem düştü. Peki dünyanın altında neler oluyor? Türkiye de risk altında mı? Bu deprem fırtınası, Türkiye’de büyük ve yıkıcı depremlerin habercisi mi?
İTÜ Maden Fakültesi Jeofizik Mühendisliği Bölümü’nden Prof. Dr. Ahmet Ercan’a göre, aksine, bu depremler Türkiye için çok iyi haber. Zira Endonezya’daki sarsıntının yarattığı dalga sonucu yaşanan depremler, Anadolu’daki faylarda taşma noktasına gelen enerji birikiminin de boşalmasını sağlamış oldu.
“Ben Van’da 7.2’lik depremin ardından, 6.0 civarında bir artçı deprem daha bekliyordum. O günden bu yana en fazla 5.9 büyüklüğünde bir artçı oldu. Açe Depremi’nden sonra ise 4.0 ile 4.5 arasında üç deprem meydana geldi” diyen Ercan, bu sayede büyük deprem ihtimalinin çok zayıfladığını söyledi.
Aynı şekilde, büyük İstanbul depremi riskinin de bu sayede zayıfladığını belirten Ercan, “Ben İstanbul depremi için 2045 tarihini vermiştim, bazı bilim insanları ise ‘Eli kulağında’ diye açıklamalar yaptılar. Böyle bir gerginlik olsaydı, şimdiye kadar patlardı. Bu gösterdi ki İstanbul depremi yakın değil” diye konuştu.
AYNI FAYDA OLMASINA GEREK YOK
Böyle deyince akıllara şu soru geliyor: Türkiye, Şili, California ve Endonezya dünyanın dört bir yanında farklı fay hatları üzerinde olmalarına rağmen, bu depremlerin birbirleriyle ne ilgisi var?
Bu sorunun cevabını yine Ercan verdi: “Endonezya bölgesinde sekiz yıl arayla 9.1’den sonra 8.6’lık deprem olması beklenmedik bir olaydı. Açe depremiyle ortaya yaklaşık 600 atom bombası büyüklüğünde bir enerji ortaya çıktı. Bu enerji dalgaları 6372 kilometre derine, yani dünyanın çekirdeğine kadar indi ve yer serbest salınıma geçti.
“Yerin üç farklı serbest salınım hareketi sonucu da iri kırıklar üzerinde birikmiş gerginliğin taşma noktasına geldiği yerlerde (Şili, Meksika, California gibi) depremler meydana geldi. Yani çok uzak yerlerde dahi Açe’nin etkilerini görmeye başladık. Bir iyi haber daha: Hareketin genliği düşüyor, dünya genelinde bir hafta kadar sonra sönümlenecektir.”
İSTATİSTİKLER ALT ÜST OLDU
Ancak Ercan’la aynı fikirde olmayan uzmanlar da var. Tarihte depremlerden en çok zarar görmüş ülkelerden biri olan Romanya’nın tanınmış deprem uzmanı Gheorghe Marmureanu, bu deprem yoğunluğunun normal bir durum olmadığı görüşünde.
BU OLAĞANÜSTÜ HAREKETLENMENİN SIRRI NE?
Prof. Dr. Ahmet Ercan’a Romanyalı uzman Gheorghe Marmureanu’nun, “Bu işte bir yanlışlık var” sözlerini de sordum. Ercan, yaşananların sıra dışı olduğunu ancak her şeyin mantıklı bir açıklaması olduğunu söyledi:
“Dünyanın manyetik alanının değişimini 15’inci yüzyıldan bu yana ölçebiliyoruz. 1980’e kadar manyetik alanın kuzey ucu yılda 4-5 km yer değiştiriyordu. 1998’den sonra harekette bir hızlanma oldu. Manyetik ucun 10 ile 20 kilometre kadar hareket ettiğini gördük. Bugünlerde hareketin hızı 50 kilometreye erişti, yani 600 yıl öncekinin 10 katına çıktı. Bu hız 2013’te doruk noktasına varacak sonra düşecek. Öngörülerimize göre, döngü 30 yıl sürecek sonra olağana dönecek.
“Manyetik alan hızının değişmesiyle yerin çekirdeğinin yalpalanma hızı da arttı. Bu hızının değişmiş olması doğal olayların artışıyla sonuçlanacak. Deprem, tsunami, volkan, hortum, sel, buz erimeleri, taşkınlar, yer kaymaları sayısında olağanüstü artışlar olacak. Örneğin Türkiye’de hiç hortum olmazdı, geçen hafta beş kişi öldü. Selleri sürekli izliyoruz, doğal orman yangınları, kutuplardaki buzul erimelerindeki hızlanma, Kuzey Işıklarının konumundaki değişim hepsi bunun sonucu.
“Biz bu alanda çalışanlar yaşananların farkındayız ancak nedenini henüz tespit edebilmiş değiliz. Bu yalpalanmanın nedeni ne? Dünyanın yaşı 4 milyar 607 milyon yıl. 500 yıl boyunca böyle bir durum gözlenmedi bugün neden oluyor? Bu konuda bazı kuramlar var. En yaygın olanı da dünyanın hidrojen yakıtındaki bir değişiklik olabilir.”
Avrupa Sismik Erken Uyarı Sistemi’nin (SAFER) Romanya biriminin de başkanı Marmureanu’ya göre geçtiğimiz hafta boyunca yaşanan depremlerin birbiriyle hiç ilgisi yok. Dahası bu yaşananlar sıra dışı bir durum.
Marmureanu, Endonezya’daki depremin bilimle açıklanamayacak bir “sürpriz” olduğunu belirterek, “İstatistikler bize Asya bölgesinde ortalama 500 yılda bir bu kadar büyük deprem olduğunu gösteriyor. Ancak 2004 yılından bu yana, büyüklüğü 8’in üzerinde üç tane deprem oldu. Bu durum sismolojik istatistiklerin çok ötesinde” dedi.
Romanyalı uzman, “Bir sorun var, Endonezya bölgesinde çok fazla büyük deprem oluyor” diye konuştu.
YOKSA GÜNEŞTEKİ FIRTINALAR MI?
Bir başka deprem ülkesi Tayland’ın tanınmış doğal afet uzmanı ise Smith Dharmasaroja deprem fırtınasının nedeninin dünyanın içinde değil dışında olduğunu savundu.
NASA’nın kısa bir süre önce yayımladığı bir rapora dayanarak, güneşteki fırtınaların dünyanın manyetik alanını etkilediğini belirten Smith, “Bu durum 10 Nisan’dan beri yaşanıyor. Hint Okyanusu çevresindeki depremler de bunun bir işareti” dedi.
Sevin TURAN 8/ hurriyet.com.tr