İSTANBUL’DA geçen hafta yapılan uluslararası bir toplantının, çok tartışmalı bir konuğu vardı: Hollandalı milletvekili Barry Madlener. Madlener, Geert Wilders liderliğindeki İslam karşıtı Özgürlük Partisi’nin AP temsilcisi. Ama Türkiye’de adı anılınca akıllara, üç ay önce AB Bakanı Egemen Bağış ile yaşadığı “karikatür krizi” geliyor. Brüksel’de yapılan toplantıdaki tartışmada, Bağış’ın söylediği, “Put it in an appropriate place” sözleri günlerce tartışıldı. Ben de daha toplantıya giderken bu medyatik kişilikle konuşmayı aklıma koydum. Türkiye-Avrupa Birliği Karma Parlamentolar Komisyonu Toplantısı’nın ikinci gününde öğle yemeği arasında bir araya geldik.
“BENİM DE TÜRK ARKADAŞLARIM VAR”
Madlener beni çok şaşırttı. Uzaktan bakıldığında çok daha aksi görünüyordu ama beni çok sıcak karşıladı. Açılışı, “merhaba”, “nasılsınız” ve “iyi”den oluşan üç kelimelik Türkçesiyle yaptı. “Rotterdam’da benim de Türk arkadaşlarım var” dedi. “Bütün Türklerin ya da Müslümanların kötü olduğunu söylemiyorum ama işte genele bakarsak…” dedi. Hollanda’daki Türk gruplar için söz konusu olan mahalle baskısından bahsetti.
Bunun dışında Madlener bende “çalışmış gelmiş” izlenimi yarattı. Türkiye’deki son durumu öğrenebileceği oturumlara katılmak yerine, sabah danışmanıyla toplantı yaparak oylamada hangi maddelere ‘hayır’ diyeceğini belirledi, öğleden sonra da uçağına atlayıp ülkesine döndü. Sorduğum sorulara da ezberden yanıtlar verdi.
KLİŞELER LİSTESİ
“Neden Türkiye’nin AB üyeliğine bu kadar karşınız?” diye sorduğumda, başta Wilders olmak üzere Avrupa’daki Türkiye karşıtı politikacıların sık sık dile getirdikleri, klişe itirazları saydı. Hatta basın danışmanının elinde bu soruya verilecek cevapların bir listesi bile vardı.
Listenin başında, tahmin edilebileceği gibi, “Türkiye, Müslüman bir ülke, Müslüman ülkelerden gelen göçmenler bizim ülkemizi değiştirmek istiyor” maddesi yer alıyordu. Tabii Türkiye’nin “Müslüman” değil de “Hıristiyan” bir ülke olması durumunda neler olacağını sorduğumda iş değişti.
Maldener, “Biz Avrupa Birliği’nin genişlemesine her şekilde karşıyız. Ama özellikle Müslüman ülkelere” deyip asıl mevzunun Hollanda’ya gelen yüz binlerce yoksul göçmen olduğunu, gelenlerin Hollandalıların işlerini çaldığını, suç oranını yükselttiğini yine ezberden anlatmaya başladı.
HANGİ İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ?
Maldener’e göre, Hollanda’da İslam arttığı için eşcinseller sokaklarda rahat yürüyemez olmuştu. Bunun üzerine Avrupa ülkelerine birer birer yayılan burka yasağını sordum ben de. “Burka giyen kadınlar bırakın rahat yürümeyi, sokağa bile çıkamıyor. Sizce bu ifade özgürlüğüne aykırı değil mi?” deyince Maldener’in ezberi biraz şaştı; “Bazı durumlarda ifade özgürlüğünün de bir sınırı olmalı” noktasına geldi.
Türkiye’de İslam dinini eleştirme özgürlüğü olmadığından dolayısıyla ifade özgürlüğü olmadığından şikayet etti Madlener. Bu yüzden de Türkiye modern bir ülke olamazdı. Bunun üzerine kafama takıldı: Örneğin anayasasında laiklik prensibi olmayan komşumuz Yunanistan’da yeni hükümet göreve geleceği zaman, başbakan patriğin huzuruna çıkıp yemin ediyor. O zaman Yunanistan modern sayılır mı?
Madlener’e göre evet, “En azından Türkiye’den daha modern çünkü orada Türkiye’de olduğu gibi gazeteciler tutuklanmıyor, Ortodoks Kilisesi’ni eleştirmek de yasak değil.”
KISMEN KEMALİST
“İslamcılar özgürlük istemiyor. Atatürk akıllıca bir iş yaparak İslamcıları siyasetin dışına çıkardı” dedi Madlener. “Bu durumda size Kemalist diyebilir miyiz?” dedim, “Bu bağlamda evet” dedi.
Atatürk’ün Türkiye’de laik bir devlet kurup bunun koruyuculuğunu orduya vermiş olmasının yaptığı en akıllıca iş olduğunu belirterek, “Bir Batılı ülkede ordunun böyle bir gücü olması düşünülemez. Ama Müslüman bir ülkede yapılacak en akıllıca şey budur çünkü er ya da geç İslamcılar siyaseti ele geçirir” dedi ve ekledi: “Atatürk’ün laik devleti korumak için kurduğu bu mekanizma bugün Avrupa tarafından Türkiye’nin elinden alınıyor.”
“TÜRKLER BİLE BİZE OY VERİYOR”
Türkiye’de hep söylenen bir şey var: “Avrupalı politikacılar İslam karşıtı söylemleri oy toplamak için kullanıyor.” Madlener de bu görüşte. Kendisi gibi düşünenlerin sayısının da günden güne arttığını söyledi. “Seçmen tabanınız kim peki?” deyince biraz şaşırdı. “Çok geniş, toplumun her kesiminden insan var” dedi. Hatta Madlener’e göre partisinin seçmeni arasında Türkler bile var.
Madlener, Özgürlükler Partisi’ne destek verenlerin bir ortak noktasının da AB karşıtlığı olduğunu söyledi. “Brüksel’in çıkardığı yasalarla işimize karışmasını istemiyoruz. Salonda yanında oturduğum Türk vekil bir milliyetçiydi. Ona dedim ki ‘Türkiye’nin AB’ye girmesini istediğiniz için çılgın olmalısınız’” diye bitirdi sözlerini.
Teşekkür edip kendisinden ayrıldıktan sonra ben de şunu düşündüm: Madlener, Hollanda’da değil de Türkiye’de siyaset yapsaydı, aynı söylemlerle ne kadar başarılı olabilirdi?
Sevin TURAN / Hürriyet