BEŞİKTAŞ maça gergin başlamasını önleyecek avantajlara sahipti. Kazanmak ve beraberlik gruptan çıkmasını garantileyecek, yenilse bile öteki maçın sonucuna göre gene bu hakkı elde edebilecekti. Sıkıntıları da vardı… Çok yaklaşık aynı onbir ile 14ncü günde, iki gün aralıklarla oynadığı beşinci maçıydı bu! Quaresma gibi, sıkıştığında bireysel patlamasıyla kilit açabilen ‘özel adamı’ sakattı…
Ancak kazanmak, sonraki turda eşleşeceği rakibin kalitesi açısından bir avantajı da getirecekti. Stoke için de grup liderliği aynı avantajı sağlayacaktı. İşleri garanti idi ama bir sonraki rakibin kolayına düşmek için onlar da en azından beraberliğe ulaşmalıydılar. Pulis sahaya çoğunluğu son lig maçında oynamayanlardan oluşan, fizik olarak yıpranmamış bir onbir çıkardı. Ve maça, mücadeleyi kendi alanlarında kabul ederek başladılar. Bu Beşiktaş’ın cesaretini artırdı. Bulduğu geniş alanlar iştahını açtı. Bastırdı, sık sık şut olanağı buldu, ama işte bu noktada hiç başarılı olamadı. Kötü vurup, hep karavana attılar. Beşiktaş Stoke’u avucuna aldığına inandığında, Stoke Beşiktaş’ın açıklarına koşmaya başladı. Önce Rüştü bire bir iken bir golü önledi, sonra Fuller’in şutunda Egemen’e çarpan top içeri gitti, gol oldu! Hemen ardından bir top direkten döndü! Stoke golü bulunca eline geçirdiği avantajın rahatlığı ile daha tempolu, daha önde basan bir oyuna yöneldi. Bu değişim Beşiktaş’ı zorlamaya başladı.
Carvalhal topun hücumda daha iyi kullanılmasını amaçlayarak Holosko’nun yerine Mustafa’yı görevlendirdi ikinci yarıda. Bir türlü iyi vuruşu yapamıyordu ama iyi mücadele ediyordu Beşiktaş. Maçı istiyordu. Bunun çabasını gösteriyordu. Fernandes istekliydi, çalışkandı. Beşiktaş için bir değer olduğunu bir kere daha belgeledi. Vuruşlar ve final pasları dışında her şey iyi gitmeye başladı. Penaltı kazanıldı, rakip 10 kişi kaldı. Eşitlik kuruldu. Artık Stoke, amacına yetecek beraberliğe razıydı. Ancak Beşiktaş değildi. Ele geçirdiği fırsatı kullanmalıydı. Beşiktaş’taki önemli gelişmelerden biri bu. Maçı istiyor ve onun yolunda yürümenin çabasını sonuna değin harcıyor. Bir şeyi unutmayalım. Geç kaldı, ama Mustafa ve Edu ile iyi vuruşlar da yaptı Beşiktaş. Hem de parmak ısırtarak hak edilen skoru getiren gol vuruşları…