Polis Okulu’na hain saldırı
Bitlis’te Polis Meslek Yüksekokulu’na bu sabah saat 09.10 sıralarında uzun namlulu silahlarla ateş açıldı. Açılan ateşte 1 polis adayı şehit oldu, 4 kişi yaralandı. Bitlis çıkışında ve kent merkezine 12 kilometre uzaklıktaki TOKİ konutları yakınında bulunan Polis Meslek Yüksekokulu’na saat 09.10 sıralarında teröristler uzun namlulu silahlarla ateş açtı. Dağlık kesimden açılan ateş sırasında yaralananlar ambulanslarla hastaneye sevk edilirken 1 polis adayı yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamayarak şehit oldu. Güvenlik güçleri bölgede operasyon başlattı.
***
Hafızayı kim söktü?…
Cumhurbaşkanı Gül, Almanya’da BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu’nun hayatını kaybettiği helikopter kazasıyla ilgili ilginç açıklamalarda bulundu.
Gül kazayla ilgili şunları söyledi:
Helikopterin beynini sökmüşler bunu keçiler sökmedi (Büyük Birlik Partisi-BBP Genel Başkanı) Muhsin Yazıcıoğlu’ nun ölümü konusunda Devlet Denetleme Kurulu’nu görevlendirdim. (Hazırladıkları raporda) Çok büyük şeyler ortaya çıktı açıkçası. İnanmak mümkün değil. Açıklar ortaya çıktı. Yani düşünebiliyor musunuz, Meclis’te falan kapanmıştı… Ama ortaya çıktı ki düşen helikopterin bütün beyni, o helikopterin her şeyini kayda geçen hafıza yok ortada şimdi.
Akıl almaz şeyler var
Keçiler gelip söküp götürmedi. Özel vidalarla sökülmüş, yok ortada. İşte bunun yok olduğunu tespit etti bu denetleme raporu… Daha bunun gibi insanın aklının almayacağı şeyler var. Çok fazla söylemeyeyim. Bu tespit edildikten sonra da ihbarlar yağdı. “Şunlar şunlar da var, al şu videoya bak” diye gönderdiler bana. Baktım ki bir taraftan cesetleri zorla buzdan falan çıkarıyorlar, birisi de orada vidayı söküyor. Hepsi çıktı ortaya. Şimdi cinayet de diyemeyiz, onu savcılık diyecek. Yanlışlardan, hatalardan dolayı da olabilir. Sorumluluktan kaçma gibi de olabilir. Savcılık tabii her şeyi ortaya çıkartacak. Gül, “Hafızayı kim söküyor?” sorusunu “Neyse…” diyerek yanıtlamadı…
***
Düğüne giden kadınları vurdular
PKK’lı teröristler dün saat 20.30 sıralarında Siirt’te Polis Meslek Yüksek Okulu yakınlarında polise ait sandığı özel bir otomobile roketatarlı ve uzun namlulu silahlarla saldırdı. Saldırıda büyük hasar alan otomobildeki 6 kadın ağır yaralandı. Polis Meslek Yüksek Okulu’nda görevli polisler, teröristlere ateşle karşılık verince çatışma çıktı. Çatışma bölgesine takviye özel harekat polisleri de sevk edildi. Karanlıktan yararlanan teröristler kaçarken, güvenlik güçleri de peşlerine düştü. Kıstırılan teröristlerle çatışmada 1 PKK’lı öldürüldü. Polis Meslek Yüksek Okulu’na 100 metre mesafedeki bir düğüne gittiği öğrenilen otomobilde bulunan 6 kadın, ambulanslarla Siirt Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı ancak Zeynep Evin, Nergis Evin, Kevser Çekin ve Nurcan Olgaç hayatını kaybetti. Gülcan Olgaç ile Nuran Evin’in ise sağlık durumlarının ağır olduğu bildirildi.
***
Dünya böyle bir maç görmedi
Sadece kadın ve çocukların alındığı dünkü Fenerbahçe-Manisa maçı Şükrü Saracoğlu’nda tarihi bir gece yaşattı. Beklerken içerden gelen ses, bunun farklı bir akşam olacağını gösteriyordu. Evlerinde mülayim olan hanımlar, düğmeleri çevrilmiş gibi maçolaşmıştı. Ne de olsa mühür kimdeyse Süleyman odur, bir akşamlık da olsa mühür dün gece kadınlarındı. Şöyle bir sahne düşünün: Şükrü Saracoğlu Stadı’nın kapıları açılıyor, tamamının üzerinde çubuklu Fenerbahçe forması olan binlerce kadın içeri koşuyor. Rüyanızda görseniz hayra yormazdınız belki de. Ama ben bu sahneyi dün akşam gözlerimle gördüm.
Milliyet Gazetesi’nden Miraç Zeynep ÖZKARTAL’ın haberi
“Maça ilk kez annemle gittim”
Makarayı başa saralım. Fenerbahçe-Manisaspor maçına yalnızca kadınlarla çocuklar alınacak. Kaç kadın gider bu maça, nasıl olur; tamamen muamma. İşin rengi kendini öğlen saatlerinde Şükrü Saracoğlu’un altındaki Fenerium mağazasından gelen haberlerle belli etmeye başladı. 25 bin bilet fırt diye bitmişti.
Saat 17.00’yi biraz geçe Karaköy-Kadıköy vapurundayım. Karşımda FB formalı bir kadın, onun çaprazında yine formalı bir anne çocuk.
“İlk maçınız mı?” Evet”.
Vapurdan inince etrafımdaki sarı lacivertli kalabalık artmaya başlıyor. Maç günü doğal, ama bu formalı nüfusun cinsiyeti şaşırtıcı bu defa. Nefes almadan konuşan kızlar, yanında küçük çocuğuyla acele acele yürüyen anneler… Maç öncesi Kadıköy’de de, Kalamış’ta da biracıların önü dolu olur ama bu defa tostçular vurmuş voleyi. Kibar kibar çift kaşarlılar yeniyor, mutlu mesut stadın yolu tutuluyor. Erkekler cezalı, kadınlar özgür. Roller değişmiş. Beyler, sanki çocuklarını üniversite sınavına götürürmüş gibi telaşlı: “Ceplerine dikkat et, kapılarda sıkışma”.
“Anneee, Alexler geldi”
Stadın kapısında beklerken içerden yükselen ses, “her zamanki” gibi bir akşam olmayacağını gösteriyor. Tezahürat mı çığlık mı belli değil. Tam o sırada takımın otobüsü gelince içerideki sesle dışarıdaki birbirine karışıyor. 5 yaşlarında bir oğlan bağırıyor: “Annee, Alexler geldi”. Evde sözü geçen erkekler burada sus pus, karılarını hafif endişeyle uğurluyorlar içeri. Evlerinde daha mülayim olan kadınlar, düğmeleri çevrilmiş gibi maçolaşıyor. Çantasını kocasının koluna portmantoya takar gibi takıyor biri, “Ben sana anlatırım” deyip hopn dalıyor içeri. Kapıda öylece kala kalan eşlerden biri dayanamıyor, yanındakine fısıldıyor: “Bunlar bizden fanatik çıktı”.
Kaçan gole kızan yok
Bilet satışı maç saatine kadar sürüyor, tribünler tıklım tıklım. Sonradan öğreniyorum ki 41 bin 663 çocuk ve kadın var içeride. Maçtan 15 dakika önce 1907 tribününe gelen Ali Koç “40 bin bilet bastık” diyor, “Ama yetmedi”.
Maç, çılgınlar gibi tezahürat eşliğinde başlıyor.
İçerideki kitle slogana alışık değil, örgütlü hiç değil. Antrenman ve amigo eksikliği ilk göze çarpanlardan. Biri bir tezahürat tutturacak oluyor, arkası gelmiyor. “Fener gol gol gol” ve “İşte taraftar işte şampiyon”un ötesine geçilemiyor. Yaratıcılık yerlerde… Bu işi hale yola koymak için anons geliyor: “Maraton sarı diyecek, Fenerium lacivert. Maraton…” Maraton’dan ses yok. Nasıl olsun? Maraton maraton olduğunu bilmiyor ki, oturmuşlar işte bir yere. Bir miktar hezimet… Biliyorum klişe ama, “Saracoğlu Saracoğlu olalı böyle taraftar görmedi” demekten de kendimi alamıyorum. Sinirlenince en fazla “Gerizekalı” diye bağırıyorlar, kaçan pozisyonlara ise “Hadi be”. Öfke? Hiç yok. Saldırganlık? Asla. Küfür? Sadece bir kere “İ… Trabzon, olmazsın şampiyon” lafını duydum o kadar. İkinci devre, 1-0’ın coşkusuyla başlıyor. Bu kez “Büyük Başkan” tezahüratı revaçta. Üzerince Aziz Yıldırım’ın fotoğrafı olan tişörtleri giyenler de artmış sanki. Herhalde arada Fenerium’dan satın aldılar. Zaten bu maçta formasız olan kimse yok gibi. Sorduklarımın çoğu eşini ya da oğlunun formasını giyip gelmiş. İftiharla gösteriyorlar: “Her hafta ben yıkıyorum bunu, bennn!” Gelin görün ki, ikinci yarıda Manisaspor’un golü geliyor. Bütün stat tısss. Derin bir sessizlik. Birkaç saniye sonra, sanki önceden planlamışlarcasına bağırmaya başlıyorlar: Fener gol, gol, gol.
Maç 2-1 bitti sanan var
Erkekler kusura bakmasın, fark burada. Yılmıyor, peşini bırakmıyor, kızmıyor, sonuna kadar teşvik ediyor kadınlar. Tuttuğu takımın futbolcusuna ağız dolusu küfreden erkekler yok bu akşam; hata da yapsa takımı sarıp sarmalayan, müşfik kadınlar var. Belki ilk maçlarına anneleriyle gelen oğullar böyle öğrenir taraftarlığı. Keşke…
Maç 1-1 bitiyor. (İtiraf edeyim, ofsayt nedir bilmediğinden maç 2-1 bitti sanan kadınlar vardı arada. İkna etmek kolay olmadı). Skoruyla ve sahadaki oyunla alelade; ama seyircisiyle Türk futbol tarihine geçen bir maç oluyor. Bunca yılın en sevgi dolu, en inançlı, en heyecanlı ve en eğlenceli seyircisini görüyor Saracoğlu Stadı. Federasyon bu kararı verirken aklında ne vardı bilemem ama Fenerbahçe “Biz hep cezalı oynayalım” dese yeridir bundan sonra.
‘Dur bacım, hasta etme adamı’
Tatlı tatlı bir maç olur diye rehavet içinde yürüyorum. Stada yaklaşınca ne göreyim, binlerce gözü dönmüş kadın kapılardan içeri girmeye çalışıyor. Arada “Abi, ben genç irisiyim” diye içeri sızmaya çalışan 18’lik delikanlılar da var ama esas mesele kadınlarda. Maç kültürleri yok, kapı numarası, blok hiçbirini umursamıyorlar. Ellerinde bilet, “var mı bana yan bakan” halindeler. Sanki devrim olmuş, iktidarı kadınlar ele geçirmiş. Anlat derdini anlatabilirsen… Fenerium’un kepenklerini yumruklayanlar mı istersiniz, polislere ciyak ciyak bağıranlar mı?… An itibariyle her şey mubah. Polis çaresiz, alıştığını yapamıyor, yapabildikleri de yetmiyor. Birinden şöyle bir ses duyuluyor: “Dur bir bacım, hasta etme adamı!”
Yalova’dan gelen de var, Karabük’ten gelen de… Bursalı bir hanıma “Bu kadar zahmete değer mi, niye geldin?” diye soruyorum. Cevabı net: “Benim adam neye bu kadar hevesle geliyor anlayayım bakalım.” Fenerbahçeli bir kadın taraftar dün akşam tribünde hem maç hem de dizi izledi. 1907 Tribünü’nde oturan kadın taraftar önündeki koltukta bulunan televizyondan Kanal D’de ekrana gelen reyting rekortmeni ‘Öyle Bir Geçer Zaman Ki” dizisini takip etti. Erkeklerin bir numaralı anılarıdır: “Maça ilk kez babamla filanca statta gittim.” Karşımdaki çocuk 20 yıl sonra şöyle anlatacak hâlbuki: “İlk maçıma annemle Fenerbahçe Stadı’nda gittim.”
Yeşili gören basıyor çığlığı
O stat kapısı neyse artık, elini değdireni sivriltiyor. Ne de olsa mühür kimdeyse Süleyman odur, bir akşamlık da olsa mühür kadınların şimdi… Sanki içeride bedava televizyon dağıtılıyor, kapıdan adımını atan yürümüyor, hurra koşuyor tribünlere doğru. Sahanın yeşilini gören, basıyor çığlığı.
46 bin
Fenerbahçe-Manisaspor karşılaşmasını toplam 46 bin taraftarın izlediği açıklandı. Sadece kadın ve çocukların izleyebildiği karşılaşma öncesi skor ekranına yansıyan ekranda tribünlere giren seyirci sayısının 46 bin olduğu bildirildi.
Çiçek attılar
Karşılaşma öncesi her iki takım futbolcuları tribünlere çiçek attı. Yapılan seremoni ve İstiklal Marşı’nın ardından iki takım futbolcuları da tribünlere giderek kendilerine verilen çiçekleri kadınlara verdi. Yapılan bu organizasyon tribünlerde beğeniyle karşılandı.
UĞUR MELEKE Milliyet Spor Yazarı
Binlerce çiçek açtı
Tabii herhalde Fenerbahçeli futbolcuların puan kaybettikten sonra en rahat olabilecekleri maçtı dün geceki… Bu kez tribündeki tek rengin Alex’in eşi Daiane olmaması onunla omuz omuza binlerce farklı çiçeğin açması çok hoştu. Müsabaka öyle huzurlu atmosferde oynandı ki acaba TFF (kadınları değil de) biz erkekleri sadece cezalı maçlarda mı statlara soksa diye düşünmeden edemiyor insan.
ERDOĞAN ŞENAY Milliyet Spor Yazarı
Atmosfer rüyada gibi hissettirdi
İtiraf edelim ki tam 60 yıldır futbolun türlü çeşidi ses yoğunlukları ile dolup taşmıştır kulaklarımız… Ama dün gece ilk kez 40 küsur bin bayan ve çocuğun yarattığı coşku dolu ve pek sevimli müziksel armonileri rüyadaymış gibi hissettirdi bizi bizlere… Özetlersek, tribünlerdeki “BAYANLAR GALASI” onlar için hüzünle bitmiş olabilir, ancak dünkü varoluşlarıyla hem Fenerbahçe camiasını hem de tüm ülkeyi öylesine mutlu ettiler ki…
‘Kadınların intikam günü’
Fenerbahçe-Manisaspor maçında taraftarın sadece kadın ve 12 yaş altı çocuklardan oluşması, twitter’da da günün konusu oldu.
İşte o tweet’lerden örnekler:
– Fenerbahçeli futbolcu eşleri yarınki maçtan endişeli … TFF’ye kararı gözden geçirmesi için başvuru yapmaya hazırlanıyorlar.
– Karım “maçtan sonra caddede tura çıkcaz lan” diye mesaj atmış. Göndermese miydim acaba?
– Evdeki uzun saplı döner bıçağını bulamıyorum.
Diğer twitlerden bazı örnekler:
– Stadın önü bilet alabilmek için kuyruğa girmiş kadın dolu..Hem de bu saatte:) Bu fener Bank asya ya diil Bank afrikaya düşse bişi olmaz..:))
– Yaşasın Fenerbahçe kadınları. Taraftarın ne olduğunu, kadın zevki, inceliği, duyarlılığı, kibarlığı ile gösterecek kadınlara selam olsun)
– Fenerbahçe – Manisaspor maçı girişinde yapılan aramalarda çok sayıda tığ ele geçirildi.
– Ne altın günü, ne de kadınlar matinesi! Bunun adı FENERBAHÇE Sevgisi!
– Fenerbahçe maçına harem ağası tarzı bir amigo alınsa bari!
– Fener maçında kapıdaki görevlilere gaz maskesi dağıtsınlar. Parfüm kokusundan geçilmez…
– Fener maçında futbolcu olmak izlemezdim. düşünsene heryer kız. sevinemessin, tüküremessin, üzülsen ağlarlar falan
– Fener maçını değil de sonrasını merak ediyorum. Bi ton abaza maç çıkışı stat önünde izdiham yaratır.
– Bu topyekün Fener Baharı’dır.
– Yıllardır her maç öncesi bi teyze çevirir,”evladım maç mı var, Fener kimle oynuyor” derdi. Ben de bugün bi teyze çevirip aynısını yapacam 🙂
– “Gün senelerce ‘’biz fener maçına gidiyoruz hanım’’ denilerek evde bırakılan kadınların intikam günüdür.”
– Bağırmayan taraftarın makyajı aksın emi 🙂 haydi kızlar maça
ekşisözlük’te Kadıköy esprileri
– Stada gelen kadın ve çocuk taraftarlarının sayısı, galatasaray’ın maça gelen topla taraftarından daha fazladır edit: beleş bilet diyenler oldu. galatasaray da ceza alsın, görürüz o günleri de inşallah 🙂
– 35000 kadın ve çocuk karşsında maç yapacakları için futbolcularına acil şifalar dilediğim klüp. ağlama sesleri dır dır kafaya terlik yemeler filan…
şaka maka maç filan seyretmem pek ama sadece statın halini görmek için bu maçı seyredecem.
– Bu akşam fenerium’da topuklu ayakkabı, babet ve çanta satarsa birkaç saat içerisinde avrupa’nın en zengin kulübü olur. bu fırsatı kaçırmamalı bence.
‘Güvenlikçilerle büfeciler perişandı’
İlk 40 dakika yumuşak, tatlı tatlı giden o taraftarın içindeki cevher, 41. dakikada çıkıyor ortaya. Dia’nın golü atmasıyla, aman Allahım, içlerinden yaratık çıkıyor. O stat herhalde böyle içten, böyle kendini koy vermiş bir sevinç görmemiştir.
Bir ses çıkıyor stattan, herhalde karşıdaki apartmanların camları titremiştir. Desibel ölçüm cihazı olsaydı da ölçseydik! Golden 4 dakika sonra devre arasına şıkır şıkır çıkıyor kadınlar. Bu kadar çok çocuk olunca herkes tuvaletin kapısına yığılıyor tabii. Muhtemelen bu maç tarihe tuvaletlerin yüzünü güldüren maç olarak da geçiyor. Hijyen koşullarını alt üst eden stat tuvaletleri, gelmiş geçmiş en temiz akşamlarını yaşıyorlar.
Büfeciler içinde epeyce ilginç bir akşam olduğu kesin. Alışverişte azalma yok, ama diyaloglar hiç alışık oldukları türden değil.
“Sandviçime turşu istemem, domatesi çok olsun”.
“Bu köftede çok soğan var mı, ıyyy istemem”
“Diet kola yok mu?”
“Salata gibi bir şey baktım ama…”
“Aaaa niye açıyorsun ayol suyumu, ben açık su içmem”
Güvenlik görevlilerinden duyduğum cümleyi ikinci kez büfecilerden duyuyorum: “Hayatımızın en zor maçı!”
Bilet kuyruğu için özür geldi
Fenerbahçe Yönetim Kurulu’nun kadın üyesi Yasemin Merçil, maç öncesi yayıncı kuruluşa yaptığı açıklamada, kısa dönemde gelişen bu süreçte bilet için kuyruklarda beklemek zorunda kalan taraftarlardan, yönetim kurulu adına özür diledi. Önceki gün yapılan toplantıda Futbol Federasyonunun bilet konusunu gündeme getirdiğini ifade eden Merçil, bundan sonra da bilet basım ve bu biletlerin dağıtımı konusuyla karşı karşıya kaldıklarını bildirdi. Merçil, “Bu sürecin faturası taraftarımıza yansıdı. Tüm yönetim kurulu adına taraftarımızdan özür dileriz. Bu süreç onlara yansıdı. Elimizden gelenin en iyisini yapmaya çalıştık. Onların sabrına gösterdiği ilgiye çok teşekkür ederim. Çeşitli spekülasyonlar oldu, okullar açıldı çok kişi gelmez diye. Ben ilk günden itibaren 10 binin üzerinde geleceğini söylemiştim” dedi.
***
Tribünde erkekleri aratmadılar…
Kadın taraftarlar ve çocuklar tribünlerde yarattıkları heyecanla erkeklerden fazlasını yaptı. Manisaspor ısınmak için sahaya çıktığında alkışlayarak centilmenlik örneği sergileyen kadın ve çocuk taraftarların coşkusu, Fenerbahçe futbol takımı sahaya çıktığında daha da arttı. Kadınlar ve çocukların yükselen tezahüratlarında, “Burası Kadıköy buradan çıkış yok”, “İşte taraftar işte şampiyon”, “Her zaman her yerde en büyük Fener” şeklinde ifadeler yer aldı. Normal maçlarda çeşitli tribün gruplarının organizasyonunda yapılan tezahüratlara ara verildiğinde statta sessizlik yaşanırken, dün akşam kadınların olduğu maçta tribünlerin her yerinden tezahürat sesleri yükseldi. Karşılaşmanın başlamasına 40 dakika kala ısınmak için sahaya çıkan Fenerbahçeli futbolcular tribünleri alkışladı. Kaptan Alex başta olmak üzere Fenerbahçe Marşı ile sahaya çıkan futbolcular, tribünleri alkışlayıp sevgi gösterilerine karşılık verdikten sonra maç için ısınmaya başladı. Futbolcular bir süre ısındıktan sonra tribünlerin çağrılarına kulak vererek takım halinde tribünleri selamladı.
Kocaman: Tarihe tanıklık ediyoruz
Fenerbahçe Teknik Direktörü Aykut Kocaman, statta Fenerbahçeliler için bir gurur tablosu yaşandığını belirterek, “Bu tarihe tanıklık etmek gibi bir şey” dedi. Maç öncesi yayıncı kuruluşa değerlendirme yapan Kocaman, statta çok güzel bir atmosfer oluştuğunu ifade ederek, şunları kaydetti: “Fenerbahçe’nin gerçek büyüklüğünü ortaya koyan bir görüntü. Olağanüstü bir gün yaşıyoruz. Tarihi bir gün yaşıyoruz. Belki içindeyken fark edemiyoruz ama tarihe tanıklık etmek gibi bir şey bu. Profesyoneliz tabi çeşitli kulüplerde çalışıyoruz ancak bu tablo bütün Fenerbahçeliler için gurur tablosu. Yolda gelirken karşılaştığımız sahneler kelimelerle anlatılacak gibi değildi.”
***
Kıdem tazminatında 3 seçenek
‘Kıdem Tazminatı’ uygulamasında işçinin, kaç yıl sonunda para almaya hak kazanacağı tartışması sürüyor.
Hükümetin yeni kıdem tazminatı projesi üzerindeki tartışmalar sürüyor. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, kıdem tazminatının kaldırılarak, her işçinin kişisel hesabı şeklinde bir kıdem fonu oluşturulmasının planlandığını ise doğrulayarak, ‘Sosyal taraflarla görüşmeden birşey söylemek mümkün değil. Henüz bir taslak de ortada yok’ dedi. Akşam gazetesinin haberine göre; hükümet bu konudaki çalışmalarını sürdürüyor. Hazine Müsteşarlığı, Kalkınma Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, üç koldan kıdem tazminatının değiştirilmesine dönük yeni bir model üzerinde duruyor. İşveren, rekabet gücünün yükseltilmesi için kıdem tazminatının kaldırılması yönünde hükümete yönelik baskısını artırıyor.
3,5 YA DA 10 YIL
Ancak kıdem tazminatının yumaşak karnını ‘süre tartışması’ oluşturuyor. Mevcut sistemde, bir çalışanın kıdem tazminatına hak kazanması için en az 1 yıl çalışması gerekiyor. Her tam yıl için işçiye 30 günlük brüt maaşı oranında ödeme yapılıyor. Yeni modelde ise bir işçinin kıdem tazminatına hak kazanabilmesi için en az 3 yıl, 5 yıl veya 10 yıl çalışması planlanıyor. Öte yandan Kıdem Tazminatı Fonu üzerinde biriken paranın Hazine bonusu üzerinden nemalanması da düşünülüyor.
SON DEĞİL ORTALAMA MAAŞI DİKKATE ALINACAK
Mevcut uygulamada, işçiler kıdem tazminatını son brüt maaşı üzerinden alıyor. Yeni sistemde ise bir işçinin kıdem tazminatı almaya hak kazandığı süre içindeki ortalama maaşı esas alınacak. Örneğin bir işçi kıdem tazminatını almaya 10 yıllık hizmet süresi sonunda hak kazanırsa, her yıl için 30 günlük brüt maaşı hesaplanacak. Ancak son maaşı yerine ortalama maaşı esas alınacağı için, kıdem tazminatı oranı da büyük ölçüde düşecek.
***
8 fırkateyn Akdeniz’e
Türkiye’nin önce İsrail, sonra da Kıbrıs Rum Kesimi ile yaşadığı krizlerin ardından Akdeniz’deki Türk donanmasına ait unsurların sayısı artırılıyor. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı envanterinde bulunan 18 fırkateyninin en az 8’inin son yaşanan olayların ardından Akdeniz’e aktif olarak görev yapabileceği kaydediliyor. Kaynaklar, yaşanan olayların ardından Türk donanmasının ağırlık merkezinin de Akdeniz’e kaydırılacağına dikkati çekiyor.
Türk donanması, halen BM Güvenlik Konseyi’nin 1970 ve 1973 numaralı kararları doğrultusunda Libya açıklarında oluşturulan ve NATO’nun Napoli’deki üssünden koordine edilen “Birleştirilmiş Koruyucu” harekâtına 3 fırkateyn ve 1 denizaltıyla katılıyor. Bu bölgede TCG Kemal Reis, TCG Gaziantep ve TCG Gökçeada fırkateynleri ile TCG Dolunay denizaltısı görev yapıyor. 4 donanma unsuru İtalyan ITS Garibaldi fırkateyninin komutasındaki harekâtta önemli görevler üstleniyor. Milliyet’in haberine göre, Türkiye’nin İsrail’e yönelik açıkladığı ağır yaptırımlar karşısında dikkati çeken seyrüsefer serbestisinin sağlanması konusunda, Doğu Akdeniz’de üç fırkateynin devriye gezmesinin hedeflendiği kaydedildi. Bu kapsamda Türk donanmasına ait üç savaş gemisi İsrail’e karşı görev yapacak. Kıbrıs Rum Kesimi’nin münhasır alan ilan ettiği bölgede petrol aramaya başlamasına karşılık, önümüzdeki haftadan itibaren Türkiye de bir sismik gemiyle petrol aramaya başlayacağını ilan etmişti. Bu petrol arama işlemine de en az iki fırkateynin eşlik etmesi bekleniyor. Son yaşanan gelişmeler göz önüne alındığında donanmanın 18 fırkateyninden 8’i ve bir denizaltı Akdeniz’de göreve çıkmış olacak. Doğu Akdeniz’de görev yapacak fırkateynlere yer yer korvetlerin ve denizaltıların da eşlik etmesi gündeme gelebilecek.
TÜRKİYE İLK ADIMI ATTI
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin (GRYK) İsrail’in işbirliği ile Kıbrıs’ın güneyinde petrol arama faaliyetlerini sürdürmesine misilleme yapmak isteyen hükümet ile KKTC devleti ilk adımı attı. Bu kapsamda Türk Petrolleri Anonim Ortaklığı’na (TPAO) Kıbrıs açıklarında sondaj yapması için ruhsat verildi. Önümüzdeki süreçte Münhasır Ekonomik Bölge Anlaşması ile Kıta Sahanlığı Anlaşması ve imzalanacağı arama yetkilerinin de KKTC’deki tüm arama bölgelerini içereceği kaydedildi. Almanya’ya gidişinden önce Esenboğa Havalimanı’nda gazetecilerin sorularını yanıtlayan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız ise Türkiye’nin Akdeniz’deki petrol arama çalışmalarına yönelik bir takvim olup olmadığı sorusu üzerine, bölgede fiili bir durum olduğunu ifade ederek, “KKTC ile kıta sahanlığı anlaşması imzalanarak onun çizdiği sınırlar dahilinde sismik aramalarımızı biz de fiili hale getiriyoruz” dedi.
***
Erdoğan’a zor sorular!
‘Öcalan’la hala…’
Kılıçdaroğlu, Başbakan’ın sözlerini “düzeysizlik” olarak niteledi ve “Sıfır sorun politikası, sıfır siyaset, o da nihayet sıfır terbiye politikasına dönüşmüştür” dedi. Türkiye Avrupa Karma Parlamento Grubu Eşbaşkanı Helene Flautre, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nu ziyaret etti. Görüşmeye, CHP Genel Başkan Yardımcısı Faruk Loğoğlu ile Karma Parlamento Grubu üyesi Umut Oran da katıldı.CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, parti Genel Merkezi’nde düzenlediği basın toplantısında son gelişmeleri değerlendirdi ve hükümete yüklendi:
GEL-GİT’LER: Kamuoyunu aydınlatmak için birtakım sorular soruyoruz. Halka saygısı olan bir Hükümet, oturur adam gibi bu eleştirilere, bu sorulara cevap verir. Peki onlar ne yapıyorlar? Hakaret ediyorlar. Sadece bana hakaret etmiş olmuyorlar. Aynı zamanda bizim gibi düşünen, milyonlarca insana da hakaret etmiş oluyorlar.
HALK SÜRÜ DEĞİL: Üzülerek ifade edeyim ki, sıfır sorun politikası, sıfır siyaset politikasına, o da nihayet sıfır terbiye politikasına dönüşmüştür. Sayın Erdoğan bu düzeysizliği kendine yakıştırıyor olabilir. Biz ona karışmayız. Ama bu üslup, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’na yakışmıyor. Sayın Başbakan’a hatırlatmak isterim ki; dünyanın hiçbir yerinde, artık halk koyun sürüsü, siyasetçi de çoban sayılmıyor.
KÖTÜ ÜSLUP: Terör örgütü lideriyle görüşmeler yapıldığı iddia edildiğinde, Bir yandan Başbakan, öbür yandan da yardımcısı normal bir insanın kullanmayacağı üslupla iddia sahiplerine saldırdı. O ifadeler umarım ki bir daha hiç kullanılmaz. Biz o zaman dedik ki; ’Devletin güvenlik birimleri bu tür görüşmeleri yapabilir.’ Biz bugün de bu sözümüzün arkasındayız. Amacımız terörün sonlandırılmasıydı. Terör bitecekse devletin güvenlik birimleri bu görüşmeleri yapabilirdi.
PKK İLE GÖRÜŞMESİ: Ancak ortaya bir kaset çıktı. Bu kasetten anladığımıza göre, o dönemde Başbakan’ın Müsteşar Yardımcısı olan bir kişi, terör örgütüyle de, örgüt lideriyle de, örgütün Avrupa’daki temsilcileriyle de defalarca görüşmüş. Buna hemen ’MİT-PKK görüşmesi’ denildi. Bu doğru değildir. Görüşen kişinin MİT Müsteşarlığı çok sonraki bir hadisedir. Bu kişi o tarihte Başbakan’ın yakın çalışma arkadaşıdır ve bu görüşmelere Başbakan’ın özel yetkilendirmesiyle gitmiştir. Yani, Sayın Erdoğan’ın özel temsilcisi sıfatıyla gitmiştir.
SUÇÜSTÜ: Bu görüşmeler Başbakan’la PKK arasında yapılmış siyasi görüşmelerdir. Terör örgütüyle siyasi müzakereye oturmaktır. Sayın Başbakan’ın suçüstü yakalandığı yer işte burasıdır. Nitekim örgüt lideriyle olgunlaştırıldıktan sonra, Örgüt temsilcileriyle müzakere edilen konular tamamen siyasi konulardır. Tek başına MİT’in görev kapsamını aşan konulardır.
BAŞBAKAN’A SORULAR: Şimdi ben Sayın Başbakan’a soruyorum, özel temsilcinizin ifade ettiği gibi, Abdullah Öcalan’la hala yüzde 95 mutabık mısınız? Bu mutabakat konularını kamuoyuyla paylaşmayı düşünüyor musunuz? Özel temsilcinizin itiraf ettiği gibi, o müzakere sürecinde terör örgütüne karşı planlı operasyonları durdurdunuz mu, durdurmadınız mı? Önemli olan netice almaktır diyorsunuz; netice almaktan kastınız, seçim süreci geçene kadar terör örgütünün eylem yapmamasını sağlamak olabilir mi?
Doğu Akdeniz’de hükümete destek
Kılıçdaroğlu, bir gazetecinin Malatya’ya kurulması planlanan radar sistemini koruması için Doğu Akdeniz’de NATO’ya ait bir geminin dolaşacağından bahsedildiğini belirterek, “Zaten Doğu Akdeniz’de sıcak günler yaşanıyor, böyle bir ortamda geminin gelmesi nasıl bir etki yapar?” sorusu üzerine, “Radarın varlık nedeni, İran’dan bir füzeyi anında tespit etmek ve bir başka füzeyle onu karşılamak, yok etmek. Onu sağlayacak da gemilerde yer alan füzeler olacak. Dolayısıyla, onlar da Doğu Akdeniz’de gezecekler. Yani o işin bir parçası aslında. Ama Doğu Akdeniz’de bir sıcak hava var. Türkiye’nin hakları gaspediliyor, bu konuda hükümetin duyarlılığı sürdüğü sürece biz bu duyarlılıkları destekleyeceğiz” değerlendirmesinde bulundu. Kılıçdaroğlu, bir başka soru üzerine de, “Bizim o bölgede haklarımız var. Londra ve Zürih anlaşmalarına dayanıyor haklarımız. Dolayısıyla o haklarımızın korunması lazım. Bu konuda yapılacak bütün girişimleri destekleyeceğiz” dedi.
Vatan