Çarşının içinde ayakkabımı boyatıyorum… Noter’in önündeki boyacıyı tüm Beşiktaşlılar bilir!… Özellikle köy içinde iş yerleri olanlar…
Beşiktaş Gazetesi’ni severler… Anlatırlar, ben ise, çok sevmem konuşmayı ama, dinleyip öğrenmekte lazım… Laflarız boya bitinceye kadar!…
Unuttum şimdi… “30 mu”, dedi “35 mi?” … Sivas’ın bir köyünden geldiğinde genç bir delikanlı imiş…
Maça götürmüşler bunu…
Diyeceksiniz ki şimdi… “O zamanlar kavga kıyamet yoktu, küfür hele hiç yoktu… Tüm taraftarlar kol kola maç seyredir… Güle oynaya maça gidip gelirlerdi…”
Bende öyle biliyorum… Hatta bu konuda çok ahkam kesmişimdir!.. Radyo programlarda da çok işlemiştik.
Ama faka bastık!… Hem de fena!…
Şimdi sıkı durun!…
Bizim Sivaslıyı alıp maça götürmüşler…
Maç başlamış… Daha 10-15 dakika geçmiş… Ne olduysa, arkasından bir adam ana avrat sövmeye başlamış futbolculara… hakeme… Daha sonra bir kişi daha… Ardından koroya dönmüş küfür olayı…
“Abi” dedi… “ O zamana kadar böyle bir küfür duymamıştım. İnanır mısın hiç unutmuyorum o günü…”
“Hatta küfür bile bilmiyordum. Nasıl sıkıldım, nasıl utandım… Kaçtım stattan…”
O günden beri de maça gitmiyormuş…
Valla beni soracak olursanız… Hep dinledim, söyleyecek söz bulamadım…
Yazdım bunu, çünkü o istedi… “Gazeteye yaz, belki faydam olur” dedi.
Madem yazdık, bir iki de çıkarım yapmak lazım.
1- Maçlarda, küfür eksik olmuyor… Demek ki küfür bizim kültürümüzde derin bir yer tutuyor. (Sosyologlar incelesin)
2-Köyden gelenler, İstanbul’a ayak uyduramıyor diyoruz ya… İşte böyle bir durum… Adamcağız genç yaşta şehre gelmiş, ilk gün terbiyesini bozmuşuz. Nasıl uysun ki bu şehre!… (Bunu da incelesinler!…)
Benim kisi; kıssadan hisse!…