Gazete manşetlerini besiktas.com.tr adresinde tek bir adımda okuyabilirsiniz… CUMHURİYET: Sağlıkçıların iş bırakma eylemi sürüyor… HABERTÜRK: Dev akvaryumun ölüm vakumu… MİLLİYET: Gerçekler yıllar sonra ortaya çıktı… HÜRRİYET: Polisten ilginç yöntem…
CUMHURİYET
TSK’YE’SİVİL’ AYARI!
Hükümetin, Kanun Hükmünde Kararname çıkarma yetkisi kapsamında TSK’yi Milli Savunma Bakanlığı’na bağlamayı ve personel kanununda değişiklikler yapmayı düşündüğü iddia edildi. Hükümet, devlet bakanlıklarını kapatarak yerine icracı bakanlıklar kurmak ve bazı bakanlıkların yapısınında değişikliğe gitmek üzere Meclis’ten aldığı 6 aylık yetki kapsamında çıkaracağı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) çalışmalarında Genelkurmay odaklı yeni bir açılım yaptı. Habertürk gazetesinin haberine göre taslakta Genelkurmay’ın Milli Savunma Bakanlığı’na bağlanması düzenlenmesi yer alıyor. Hükümet, Balyoz tutuklamaları nedeniyle Ağustos ayında toplanacak Yüksek Askeri Şüra’da yine bir atama ve terfi krizi yaşanmaması için KHK kapsamına TSK personel atamalarını da almıştı. YAŞ öncesi Askeri Yüksek İdare Mahkemesi, TSK’ye mensup tutuklu subaylarla ilgili beklenmedik bir karar alırsa hükümet ilgili kararnameyi çıkaracak ve TSK’nin personel atama ve terfi düzenlemeleri baştan aşağı değiştirilecek. Bu arada dün Başbakanlık Merkez Bina’da Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek başkanlığında basına kapalı “gizli” bir toplantı yapıldı. Başbakanlık bürokratları ile ilgili kamu kurum ve kuruluşlarının temsilcilerinin katıldığı toplantıda son şekli verilecek taslak çalışma; Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a sunulacak. Bakanlıklarla ve TSK’yle ilgili son kararı Başbakan Erdoğan verecek. Başbakan Erdoğan, gerek görmediği düzenlemelerin KHK kapsamından çıkarılmasını isteyecek.
***
SAĞLIKÇILARIN İŞ BIRAKMA EYLEMİ SÜRÜYOR
Ankara Tabip Odası ile Sağlık ve Sosyal Hizmet Sendikası (SES) üyeleri, iki günlük iş bırakma eylemi sürerken, Dışkapı Yıldırım Beyazıt Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin girişine asılan ”Hastanemizin bütün birimlerinde sağlık hizmeti devam etmektedir” pankartı nedeniyle hastane yönetimini protesto etti. Dışkapı Yıldırım Beyazıt Eğitim ve Araştırma Hastanesi önünde toplanan Ankara Tabip Odası ve SES üyelerine diğer hastane çalışanları da destek verdi. Sağlık çalışanları ”Sağlık halka satılamaz, hastaneler halkındır”, ”Sağlıkta ticaret ölüm getirir” şeklinde slogan attı. Ankara Tabip Odası Başkanı Bayazıt İlhan yaptığı basın açıklamasında, Dışkapı Eğitim ve Araştırma Hastanesi yönetiminin, iki günlük iş bırakma eylemine katılanlara baskı uyguladığını ileri sürerek, ”Burada hastalara broşürlerle eylemimizi anlatmaya çalışan sağlık çalışanlarının ve destekleyen kişilerin üzerine özel güvenlik görevlileri yürüdü, şiddet uyguladı. Sendika ve tabip odası temsilcileri rahatsız edildi, çalışmaları engellendi” dedi. Sağlık çalışanlarının iki günlük grevi devam ederken hastane yönetiminin hastane girişine ”Hastanemizin bütün birimlerinde sağlık hizmeti devam etmektedir” pankartı asılmasını eleştiren İlhan, ”Evet bu hastanede sağlık hizmeti hekimler ve sağlık çalışanlarınca devam ettiriliyor ama zorla, tehdit ve yıldırmalarla. Bunu kabul etmemiz mümkün değildir” diye konuştu. Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi Başkanı Eriş Bilaloğlu da hastane girişine asılan pankartın iş yerinde grev olduğunun göstergesi olduğunu savunarak, ”Tüm Türkiye Dışkapı’yı izliyor. Özel güvenlikçilerden bir ordu kurarak sağlık çalışanlarının başına diktiler. Böyle sağlık hizmeti mi olur. Bizim gücümüz yüreğimizin kuvvetinden gelir” şeklinde konuştu. Sağlık çalışanlarının birbirine destek olmasını isteyen Bilaloğlu, eylemdekilerden ele ele tutuşmasını istedi. Sağlıkçılar basın açıklamasından sonra hastanenin girişindeki ”Hastanemizin bütün birimlerinde sağlık hizmeti devam etmektedir” pankartının altına ”zorla” yazılı pankartı yerleştirerek fotoğraf çektirdi.Eylem olayız sona erdi.
***
MİCHELLE OBAMA’NIN UÇAĞI TEHLİKE ATLATTI
ABD Başkanı Barack Obama’nın eşi Michelle Obama’nın içinde bulunduğu uçak, tehlike atlattı. Obama’nın içinde bulunduğu, Beyaz Saray’a ait Boeing 737 tipi uçak, Washington yakınlarındaki Andrews Hava Üssü’ne inmeye hazırlandığı sırada, önündeki C-17 tipi bir askeri kargo uçağına çok yaklaşması nedeniyle üsse inişini erteledi. Federal Havacılık İdaresinden (FAA) yapılan açıklamada, Michelle Obama’nın uçağının, üsse yaklaştığı sırada C-17 uçağının 3 mil (5 kilometre) arkasında olduğu belirtildi. Oysa FAA kurallarına göre, önde büyük bir uçak olduğu durumlarda, arkadaki uçağı ciddi biçimde etkileyebilecek bir türbülansı önlemek için, iki uçak arasındaki mesafenin en az 5 mil (8 kilometre) olması gerekiyor.
FAA’nın açıklamasına göre, iki uçak arasındaki mesafenin normalden az olması yüzünden, Obama’nın uçağının pilotuna, inişini erteleyerek, tur atması ya da tekrar yükselmesi talimatı verildi. Uçakların riskli bir durum yaşamadığı, her ikisinin de güvenli biçimde üsse indiği kaydedildi. FAA, olayın nedenleriyle ilgili inceleme yürütürken, hava trafik kontrolörü hatası üzerinde durulduğu ifade ediliyor.
Yaşanan bu olayla ABD’de son dönemde hava kontrolörlerinin ihmaliyle ilgili vakalara bir yenisi eklenmiş oldu. Ülkede son haftalarda 10 civarında hava trafik kontrolörü ve gözetmen, çoğunluğu iş başında uyuyakalmaktan kaynaklanan ihmaller nedeniyle FAA tarafından görevlerinden uzaklaştırıldı. Washington’da geçen ay sonunda, Ronald Reagan Havaalanı’nın trafik kontrolörünün gece nöbeti sırasında uyuyakalması sonucu bir facianın eşiğinden dönülmüş, bu hafta içinde de Clevelend yakınlarındaki bir radar tesisinin kontrolörü, hava trafiğini kontrol etmek yerine film seyredince görevinden alınmıştı.
***
HABERTÜRK
DEV AKVARYUMUN ÖLÜM VAKUMU!
İstanbul Florya’daki dev akvaryumda, dalgıçı yutan ölüm vakumunun görüntülerine Habertürk ulaştı… İstanbul Florya’daki dev akvaryumda, açılışına sayılı günler kala rutin temizlik yaparken su tahliye vakumuna kapılan dalgıç Volkan Erbey’in ölümüyle ilgili savcılık soruşturma başlattı. Bilirkişi raporu talebinde bulunan savcılık, olaydaki ihmaller zincirini de araştırıyor. Uzmanların tespitine göre, dalgıçların çalışması havuzdaki elektrik ve pompa aksamının kapatılması, yani dış etkenlerin izole edilmesi gerekiyordu. Yine uzmanlara göre dalgıç yalnız olmamalıydı ve akvaryum dışında da tam techizatlı başka bir dalgıcın beklemesi gerekiyordu. Bir başka iddia ise Volkan Erbey’in sadece sportif dalış brövesinin olduğu, Liman Başkanlığından alınıması gereken ticari dalış belgesinin bulunmadığı, buna rağmen para karşılığı akvaryumda çalıştığı öne sürüldü. Savcılığın bu konuyu da araştırdığı belirtildi.
Erbey’i neredeyse yutan ölüm vakumunun görüntülerine Habertürk ulaştı. Üzerinde 11 taşın bulunduğu demir ızgara ile kapatılan ölüm vakumu 30 cm çapında ve çok güçlü emiş gücüne sahip. Dalgıç polisler, işte o akvaryuma girip olay yeri incelemesi yaptı ve ölüm vakumunu rapor etti. Dalgıç polisler, akvaryuma girmeden önce tedbiri elden bırakmadı ve olması gerekeni yaparak görevlilerinden makina, cihaz ve devirdaim pompalarının kapatılmasını istedi. Bunlar sağlandıktan sonra ise dalgıç Volkan Erbey’in kapıldığı vakum borusuna inerek tespit yaptılar.
30 Mart’ta meydana gelen olayda, rutin temizlik çalışması sırasında su boşaltım motorlarının çektiği dev vakum borusuna kolunu kaptıran dalgıç Volkan Erbey, emiş gücü nedeniyle omuzuna kadar borunun içine çekilmiş, kurtulmak isterken ağızlığı çıkmıştı. İkinci dalgıç da olmayınca yedek ağızlığa ulaşamayan Erbey’in çırpınışları sonuçsuz kalmış ve hayatını kaybetmişti.
***
DOĞUM GÜNÜ ŞEREFİNE 200 KAMYON HEDİYE
Kuzey Kore lideri doğum gününde toplam 200 kamyon hediye aldı. Kuzey Kore’de geçen hafta kutlanan ülkenin kurucu lideri Kim İl Song’un doğum günü nedeniyle, rejimin seçkin tabakasına hediyeler götürdüğü düşünülen 200 kamyonun Çin sınırından ülkeye girdiği bildirildi. Daily NK adlı Güney Kore gazetesinin haberinde, Çin sınırındaki Yalu nehrini geçerek ülkeye giren 200’den fazla kamyondan oluşan bir konvoyun görüntülerinin elde edildiği belirtildi. Konvoyun görüntülerinin, doğum gününün bir gün öncesi olan 14 Nisan’da çekildiği kaydedildi. Konvoyun fotoğraflarını internet sitesinde yayımlayan gazete, bu büyüklükteki bir konvoyun ülkede nadir görüldüğünü belirtti. Filmi çeken bir kaynak gazeteye yaptığı açıklamada, “bunların Çin’de hazırlanmış doğum günü hediyeleri olduğunun sanıldığını” kaydetti. Kim İl Song, iktidarı oğluna bırakmaya hazırlanan mevcut Kuzey Kore lideri Kim Jong-İl’in babası. 1994’te ölen lider, “sonsuzluğa kadar devlet başkanı” ilan
***BAYKAM’IN HASTANEDEN İLK FOTOĞRAFI! Acıbadem Maslak Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Çağlar Çuhadaroğlu, bıçakla yaralanan ressam Bedri Baykam ile Tuba Kurtulmuş’un normal hasta servisine alındığını bildirdi. Öte yandan, saldırgan Mehmet Ç’nin yakalanmasının ardından kardeşi Şaban Ç. ile eniştesi de konuya ilişkin gözaltına alındı. Ressam Bedri Baykam ile Piramit Sanat Galerisi Genel Koordinatörü Tuba Kurtulmuş’un bıçakla yaralanmasına ilişkin olarak şüpheli Mehmet Ç’nin kardeşi ve eniştesinin de gözaltına alındığı bildirildi. Bilgisayarı incelemeye alınan şüpheli Mehmet Ç’nin, olayda ”komando bıçağı” diye tabir edilen bir bıçak kullandığı, Baykam’ın Akatlar Kültür Merkezi’nde olacağını da bir sosyal paylaşım sitesine olan üyeliği sayesinde öğrendiği kaydedildi. Şüphelinin, ilk ifadelerinde, Bedri Baykam için ”Konuşmalarını beğenmiyorum. Tipi hoşuma gitmiyor” dediği, Tuba Kurtulmuş’a neden saldırdığının sorulması üzerine de kendisine müdahale eden iki kadını, Baykam’ın korumaları sandığını söylediği öğrenildi. Mehmet Ç’nin olaydan sonra eski çalıştığı yere giderek, eski patronuna ”Bana 200 lira ver, Niğde’ye gideceğim. Bedri Baykam’ı bıçakladım. 2-3 gün dinleneceğim daha sonra polise teslim olacağım” dediği, ancak patronunun parayı vermediği öğrenildi. Şüphelinin, bunun üzerine ablasının Bayrampaşa’daki evine gittiği kaydedildi. Fatih Küçükayasofya semtinde anne ve babasıyla aynı binada oturan Mehmet Ç’nin, gerçekte 1976 doğumlu olmasına rağmen askere erken gitmek için yaşını 1 sene büyüttüğü, hakkında ”mani-depresif” teşhisi bulunduğu, aile üyelerinde de benzer psikolojik rahatsızlıklar olduğu bildirildi. Daha önce 2 kez evlenen ve ikinci evliliğinden bir çocuğu olan Mehmet Ç’nin, 7 yıl önce ikinci eşinden boşandığı, o günden beri eski karısını ve çocuğunu görmediği, 1998 yılında karısının eski nişanlısını ve arkadaşını bıçakladığı gerekçesiyle 6 ay cezaevinde kaldığı kaydedildi. Mehmet Ç’nin, daha önce matbaalara kağıt temin eden bir iş yerinde çalıştığı, ancak 5 yıldır hiçbir iş yapmadığı, sabahlara kadar televizyon izleyip, zaman zaman balığa gittiği, mahallesinde çok sinirli biri olarak tanındığı ifade edildi.
Baykam hasta servisine çıkarıldıAcıbadem Maslak Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Çağlar Çuhadaroğlu, bıçakla yaralanan ressam Bedri Baykam ile Tuba Kurtulmuş’un normal hasta servisine alındığını bildirdi.
Prof. Dr. Çuhadaroğlu, yaptığı yazılı açıklamada, bıçakla yaralanma sonucu dün hastanenin Acil Servisine getirilen ressam Bedri Baykam ve asistanı, Piramit Sanat Genel Koordinatörü Tuba Kurtulmuş’un dün yapılan operasyondan sonra yoğun bakımdaki izleme süreçlerinin başarıyla tamamlandığını belirtti.
Çuhadaroğlu, açıklamasında şu ifadelere yer verdi:”Baykam ve Kurtulmuş’un, bundan sonra normal hasta servisine alınması uygun bulunmuş ve normal hasta servisine alınmıştır. Halen sadece birinci derece yakınlarının ziyaretine izin verilmektedir. Bunun dışındaki ziyaretler bir süre daha tıbbi nedenlerle kabul edilmeyecektir. Bu tür olgularda hastayı izleme süresi en az 4-5 gündür. Bugün yapılan değerlendirmede, hastalarımızın genel durumlarının iyiye gitmekte olduğu gözlenmiştir.”
Baykam’ın ifadesine başvurulduBedri Baykam ile Piramit Sanat Galerisi Genel Koordinatörü Tuba Kurtulmuş’un bıçakla yaralanmasına ilişkin çalışmasını sürdüren polis, hastanede tedavisi süren Baykam’ın ifadesine başvurdu.
Bedri Baykam’ın, ”Şahsı tanımıyorum. Yanıma yaklaşarak, ‘Bedri bey, beni Beyoğlu’daki Kafe 57’ye götürebilir misin?’ dedi. Ben de ‘İşim var, o tarafa gitmeyeceğim. Seni başkası götürsün’ dedim. O sırada bir yumruk hissettim. Meğer beni bıçaklamış. Kızın bıçaklandığını ise hastanede öğrendim” şeklinde ifade verdiği öğrenildi.
***
MİLLİYET
GERÇEK YILLAR SONRA ORTAYA ÇIKTI
Kahramanmaraş’ta işitme engelli çiftin 2 çocuğunun işitme engelli olmadığı yıllar sonra ortaya çıktı. Pınarbaşı Mahallesi’nde oturan işitme engelli 35 yaşındaki Nuri Berki ile eşi işitme engelli 33 yaşındaki Gül Berki’nin 6 yıllık evlilikleri süresinde 2 oğulları oldu.
5 yaşında olan Reşit ile 3 yaşında olan Ramazan da anne ve babası gibi işitme engelli sanılarak büyütüldü. Bu süre içinde çocukların duyuyor olabileceğine dair hiçbir belirtiye rastlanmadı.
Çocukların halasının isteği üzerine özel bir rehabilitasyon merkezi görevlisi araştırma için geldiği evde, çocukların seslere tepki verdiğini fark etti.
Bunun üzerine iki kardeş, götürüldüğü Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi (KSÜ) Tıp Fakültesi Araştırma ve Uygulama Hastanesi’nde işitme testine tabi tutuldu ve işitme engelli olmadıkları ortaya çıktı. Anne ve babasından işaret dilini öğrenen 2 kardeş, özel rehabilitasyon merkezinde eğitime alınacak.
***
GERÇEK YILLAR SONRA ORTAYA ÇIKTI
Kahramanmaraş’ta işitme engelli çiftin 2 çocuğunun işitme engelli olmadığı yıllar sonra ortaya çıktı. Pınarbaşı Mahallesi’nde oturan işitme engelli 35 yaşındaki Nuri Berki ile eşi işitme engelli 33 yaşındaki Gül Berki’nin 6 yıllık evlilikleri süresinde 2 oğulları oldu. 5 yaşında olan Reşit ile 3 yaşında olan Ramazan da anne ve babası gibi işitme engelli sanılarak büyütüldü. Bu süre içinde çocukların duyuyor olabileceğine dair hiçbir belirtiye rastlanmadı. Çocukların halasının isteği üzerine özel bir rehabilitasyon merkezi görevlisi araştırma için geldiği evde, çocukların seslere tepki verdiğini fark etti. Bunun üzerine iki kardeş, götürüldüğü Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi (KSÜ) Tıp Fakültesi Araştırma ve Uygulama Hastanesi’nde işitme testine tabi tutuldu ve işitme engelli olmadıkları ortaya çıktı. Anne ve babasından işaret dilini öğrenen 2 kardeş, özel rehabilitasyon merkezinde eğitime alınacak.
***
TÜRKİYE GERGİN BİR GECE GEÇİRDİ
Yüksek Seçim Kurulu’nun 12 milletvekili adayının başvurusunu veto etmesini protesto amacıyla toplanan bir grup, Kıbrıs Caddesi ile Obalar Caddesi’nin kesiştiği kavşakta lastik yakarak terör örgütü lehine slogan attı. Bu sırada örgüt yandaşları çevrede bulunan esnafın dükkanlarını kapatmasını istedi. Gerginlik yaşanmaması için esnaf dükkanlarını kapatırken grup bir süre slogan attıktan sonra, belediyenin ekmek büfesi ve çevrede bulunan iş yerlerini tahrip etmeye başladı. Kıbrıs Caddesi üzerinde bulunan Mustazaf-Der Adana Şube Binasına giden örgüt yandaşları burayı da taşlayarak camlarını kırdı. Olaylar üzerine dernek üyeleri ise ellerine aldıkları sopalarla caddeye indi. Yaklaşık 100 kişilik her iki grupta taşlı sopalı birbirine girerken, ihbar üzerine olay yerine çok sayıda çevik kuvvet polisi, panzer ve ambulanslar sevk edildi. Çıkan arbedede 2 gruptan 7 kişi hafif şekilde yaralanırken, örgüt yandaşı grup kaçarak ara sokaklara dağıldı.
***
HÜRRİYET
POLİSTEN İLGİNÇ YÖNTEM
Van’da polis, camiye kaçan göstericileri cemaatten ayırmak için ilginç bir yola başvurdu. Polis ‘Öğle namazı kaç rekat?’ sorusuna cevap veremeyenleri gözaltına aldı.
Van’da, Yüksek Seçim Kurulunun (YSK) bazı bağımsız milletvekili adaylarının adaylığını iptal etmesini protesto eden göstericilerin Hz. Ömer Camisi’ne saklandığı bilgisine ulaşan polis, camiden çıkan kişilerin kıyafetlerini ve ellerini kontrol etti. Polis, 10 kişiyi gözaltına aldı. Aralarında BDP’nin desteklediği Hatip Dicle, Leyla Zana, Sabahat Tuncel ve Gültan Kışanak’ın da bulunduğu 12 bağımsız milletvekili adayının adaylığının YSK tarafından iptal edilmesine tepki gösteren grubun protestosu, kentin çeşitli noktalarında devam ediyor. Kent merkezinde yoğun güvenlik önlemi alan ve olaylara karışan göstericilere müdahale eden polis ekipleri, bazı göstericilerin Beşyol mevkisindeki Hz. Ömer Camisi’nde saklandığı bilgisine ulaştı. Bunun üzerine cami çevresinde güvenlik önlemi alan polis, camiden çıkan vatandaşların kıyafetlerini ve ellerini kontrol ederek, şüpheli gördüğü kişilere öğle namazının kaç rekat olduğunu sordu. Soruya yanlış cevap veren, gerek kıyafetlerinden gerekse ellerindeki izlerden olaylara karıştığı belirlenen 10 kişiyi gözaltına alan güvenlik güçleri, gösterilere karışan başka bir grubun da BDP’liler tarafından Ahmed-i Hani Parkı’nda kurulan “demokratik çözüm çadırı”nda gizlendiğini belirledi. Çadırda bulunan Belediye Başkanı Bekir Kaya ile partililere çıkmaları yönünde uyarıda bulunan polis, uyarıya rağmen dışarı çıkmamaları üzerine biber gazıyla müdahale etti. Bunun üzerine çadırdan çıkarak polise taşla saldıran bazı göstericiler gözaltına alındı. Çadırda çok sayıda molotofkokteyli, havai fişek ve örgütsel doküman ele geçirildi. Emniyet yetkilileri, şu ana kadar olaylara karıştığı belirlenen 50’den fazla kişinin gözaltına alındığını, kent merkezinde kontrolü sağladıklarını ancak zaman zaman ara sokaklarda toplanan göstericilerin eylemlerine devam ettiğini bildirdi.
***
‘KEMAL DERVİŞ’İN ADI IMF BAŞKANLIĞI İÇİN GEÇİYOR’
IMF Başkanı Dominique Strauss-Kahn’ın Fransa’da cumhurbaşkanlığı seçimlerine adaylığını koyması halinde bu yaz görevinden ayrılması gerekeceğine dikkat çekilirken onun yerine yükselen piyasalardan bir şahsiyetin getirilmesi olasılığı tartışılıyor. İngiliz basınında bu konudaki haberlerinde adı geçin birkaç kişi arasında Devlet eski Bakanı Kemal Derviş de bulunuyor. İngiltere Başbakanı David Cameron’un, önceki Başbakan Gordon Brown’in yeni IMF başkanı olması olasılığını tamamen dışlaması üzerine İngiliz medyası, IMF başkanlığı konusuna geniş yer ayırıyor.
Ekonomi gazetesi Financial Times, yaygın bir biçimde “fevkalade bir başkan” olarak değerlendirildiğini belirttiği Strauss-Khan’ın Fransa Sosyalist Partisi tarafından cumhurbaşkanı aday olarak gösterilmesi olasılığının IMF’nin Washington’da yapılan bahar toplantılarında yoğun bir biçimde konuşulduğunu kaydetti.
Toplantı sırasında yapılan sohbetlerde Gordon Brown’un IMF başkanı olarak yine bir Avrupalının seçilip seçilmeyeceği ya da ilk defa olarak yükselen bir piyasa ekonomisinin bir adayının tercih edilip edilmeyeceği tartışıldığını kaydeden gazete, “IMF’nin giderek artan biçimde Avrupa ekonomilerine borç vermesi, yeni Başkan’ın yine Avrupalı olması olasılığını güçlendirdiği” yorumunu yaptı.
Bu çerçevede İtalya Merkez Bankası Başkanı Mario Draghi ve Fransa Maliye Bakanı Christine Lagarde’nin isimlerinin geçtiğini kaydeden gazete, ancak “Uluslararası çevrelerde görevin yükselen bir ekonomiden bir kişiye verilmesi için büyük baskılar var. Böyle bir adım, IMF’nin, dünya üretiminin yarısının yakın bölümünü oluşturan yükselen piyasalardaki meşruiyetini güçlendirir” diye yazdı. Haberde şöyle devam edildi: “Görev için isimleri geçenler arasında OECD Başkanı Angel Gurria, Güney Afrika eski Maliye Bakanı Trevor Manuel, BM Kalkınma Programı eski Türk Başkanı Kemal Derviş ile Hindistan Planlama Komisyonu Başkan Yardımcısı ve IMF’nin Bağımsız Değerlendirme Bürosu eski Direktörü Montek Ahluwalia var” Buna karşın gazete, “Sayın Strauss-Kahn’ın halefi konusunda herhangi bir mücadelede ABD’nin tutumu çok önemli olacak” diye yazdı.
Kemal Derviş’in ismi, The İndependent ve The Guardian gibi başka İngiliz gazetelerinin aynı konudaki haberlerinde de geçiyor. The Guardian, yeni IMF başkanının zengin ülkeler çevresinin dışında seçilmesi olasılığını “zayıf ama ciddi” olarak nitelerken, “Böyle bir durumda Kemal Derviş tüm kutuları tıklar” dedi. Gazete, Derviş’in London School of Economics ve Princeton Üniversiteleri’nden ekonomi diplomaları olduğu, BM Kalkınma Programına başkanlık yaptığını vurguladı.
***
İNGİLİZ KOMANDOLARI LİBYA’YA GİDİYOR
Hava operasyonuna Fransa öncülük etmişti, karada ise öncülüğü İngiltere üstlenecek gibi görülüyor. İngiltere, Libya’da süren iç savaşa ilk kez kara birlikleri gönderme kararı aldı. İngiltere Dışişleri Bakanı William Hague, Ulusal Güvenlik Konseyi’nin Kaddafi’ye karşı savaşan güçlere danışmanlık yapması için Libya’ya asker gönderileceğini açıkladı. Hague, Kaddafi karşıtlarına yardım için gönderilecek askerlerin konularında uzman subaylar olacağını vurguladı.
Fransa’dan ise İngiltere’yi eleştiren bir açıklama geldi.Fransa Dışişleri Bakanı Alain Juppe, Libya’daki askeri çıkmazı çözmek için bu ülkeye askeri birlik gönderilmesine karşı olduğunu söyledi. Gazetecilerin sorularını yanıtlayan Juppe, Kuzey Afrika’da durumun oldukça ”zor” ve ”karışık” olduğunu söyledi. Juppe, Batı ülkelerinin, Libya lideri Muammer Kaddafi’nin, NATO’nun önderliğinde sürdürülen askeri harekata karşı koyma kabiliyetini yeteri kadar kestiremediğini ifade etti.
AKŞAM
‘Erdoğan’ı parlamentoya taşıdıysak…’
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, YSK’nın geri adımını değerlendirdi. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Yüksek Seçim Kurulunun (YSK), ”Bazı belgeler gelirse veya eksik evraklar gelirse, sorunu aşabiliriz” yönündeki açıklamasını, son derece olumlu bulduklarınını belirterek, ”Eğer YSK’nın kararıyla sorun aşılabiliyorsa, hiçbir sorunumuz yok, kendilerine teşekkür ediyoruz, aşılamıyorsa yine söylediğimiz yerdeyiz. Nasıl, anayasa değişikliği dahil, yasaları değiştirmek için karar verdik ve Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ı parlamentoya taşıdıysak, aynı şeyi diğerleri için de yapacağız” dedi.
Kılıçdaroğlu, partisinin ekonomik paketini açıklamak üzere İstanbul Hilton Oteli’ne gelişinde, gazetecilerin sorularını yanıtladı. Gazetecilerin, YSK’nın bazı evrakların tamamlanması halinde, bağımsız milletvekili adaylıkları iptal edilenlerin, adaylıklarının yeniden değerlendirilebileceği yönündeki açıklamaları ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, CHP ile AK Parti’nin, ”PKK’nın siyasallaştırılması için ittifak yaptıkları” yönündeki sözlerinin hatırlatılması üzerine Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
”Bizim araçlar da taşlandı. Bizim bir seçim büromuza da molotofkokteyli atıldı. Hiçbir yerde hiçbir ortamda şiddete destek veren bir demecimiz bir açıklamamız olmadı. Şiddet istemiyoruz, baskı istemiyoruz, terör istemiyoruz. Bu güzel ülkede, herkesin düşüncesini özgürce açıklayabileceği, demokratik bir ortam istiyoruz.
YSK’nın ‘Bazı belgeler gelirse veya eksik evraklar gelirse, sorunu aşabiliriz’ yönündeki açıklaması bizim açımızdan da son derece olumlu bir açıklamadır. Eğer YSK’nın kararıyla var olan sorun aşılabiliyorsa, hiçbir sorunumuz yok, kendilerine teşekkür ediyoruz, sorun aşılamıyorsa, yine söylediğimiz yerdeyiz.
Biz özgürlük, demokrasi istiyoruz. Biz, nasıl ‘Recep Tayyip Erdoğan seçime katılamaz, bu konuda yasalar engeldir’ dendiği zaman, anayasa değişikliği dahil, yasaları, değiştirmek için karar verdik ve Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ı parlamentoya taşıdıysak, demokrasinin gereği olarak bunu yaptıysak, aynı şeyi diğerleri için de yapacağız. Hiçbir şekilde, hiçbir ortamda, YSK’nın kararlarıyla, bazılarının yurttaşa gidip onlardan oy isteme, parlamentoya gelme hakkı elinden alınmamalıdır.
Söylediğimiz düşüncenin arkasındayız. Her yerde her ortam da da bunu söylüyoruz. Eğer demokrasi, özgürlük, insan hakları diyorsak, Avrupa Birliği, evrensel kurallar diyorsak, BM İnsan Hakları Sözleşmesi diyorsak, çoğulculuk diyorsak biz bunların hepsinin arkasındayız. Bu düşüncelerimizi söylerken BDP ile AKP ile bir başka siyasal parti ile iş birliği yapma görüşme gibi bir düşüncemiz olmadı, hiç kimse ile görüşmedik, hiç kimse ile de konuşmadık, kendi aramızda Merkez Yönetim Kurulunda görüştük, tartıştık, partimizin geleneklerine bağlı kaldık. Onlar da demokrasi istiyordu geçmişte, bugün de istiyoruz, dolayısıyla daha önce söylediklerimizin bugün de arkasındayız.”
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, bazı bağımsız milletvekili adaylarının adaylıklarının iptal edilmesi üzerine, sorunun aşılması ve seçim barajının indirilmesi için TBMM’yi olağanüstü toplantıya çağırmasıyla ilgili açıklamalarının ”popülizm” olarak değerlendirilmesini anlamakta zorlandığını söyledi.
Kılıçdaroğlu, partisinin ekonomik paketini açıklamak üzere İstanbul Hilton Oteli’ne gelişinde, gazetecilerin sorularını yanıtladı.
CHP Lideri; YSK’nın kararının ardından yaptığı değerlendirmelerin ”popülizm” olarak nitelendirilmesine ilişkin bir soru üzerine şunları söyledi:
”Benim yaptığım açıklamanın popülizm olarak değerlendirilmesini anlamakta zorlanıyorum. Biz Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ı parlamentoya taşırken popülizm mi yaptık? O gün ne yaptıysak bugün de aynı şeyleri söylüyoruz. Ama bizim söylediklerimizden onların rahatsız olduklarını biliyoruz. Onların rahatsız olmaları, bizim doğruları söylememize engel değil. Biz her yerde, her ortamda inandığımız doğruları söyleyeceğiz. Demokrasi ve özgürlüklerden yana ne gerekiyorsa hepsini söyleyeceğiz. Demokrasiden, vatandaştan korkmayacağız.”
-”ARZU EDERLERSE YÜZDE 10 BARAJINI HEMEN TOPLANIP KALDIRABİLİRİZ”-
Bazı partilerin bağımsız aday göstermek zorunda kalması ve ardından yaşananların sorumlusunun 12 Eylül rejiminin getirdiği Siyasi Partiler Yasası’ndaki yüzde 10 barajı olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
”Siyasi partilere diyorsunuz ki ‘Yasaları dolanarak, seçime girin’. Yasaları dolanarak seçime girdiğiniz zaman da bu tür olumsuz tablolar çıkıyor. Baştan beri ‘yüzde 10 seçim barajını kaldıralım, buyurun gelin, parlamentoya’ diye söyledik. Popülizm mi yaptık? Hayır. Kurultayda söyledik, ‘Kanun teklifi veremezsiniz’ dediler, kanun teklifi verdik. Arzu ederlerse yüzde 10 barajını hemen toplanıp kaldırabiliriz. Bu, seçim sürecinde söylediğimiz bir söz değil, seçimlerden çok daha önce, seçimler daha belli değilken söyledik. Yüzde 10 barajı, demokrasinin önündeki en ciddi engellerden biridir. Yüzde 10 barajıyla milletin iradesine hırsızlık yapılmaktadır. Ben bir partiye oy vereceğim, benim verdiğim oyla bir başka parti milletvekili çıkaracak. Bu milli irade midir? O açıdan demokrasiyi, özgürlüğü insan haklarını, her ortamda savunmak bir siyasal partinin temel görevlerinden biridir. Bunun popülizmle yakından uzaktan ilgisi yoktur.”
-”SAVAŞ OLSA BU PARLAMENTO TOPLANMAYACAK MI?”-
Kemal Kılıçdaroğlu, bir gazetecinin sorusu üzerine de yeniden aday gösterilmeyen milletvekillerinin halen milletvekili olduklarına dikkati çekerek, ”Yeni milletvekilleri seçilip, parlamentoda yemin edinceye kadar da milletvekili görevleri sürmektedir. Yarın savaş olsa bu parlamento toplanmayacak mı? Yarın Türkiye ile ilgili çok önemli bir karar alınması gerekirse ya da önemli bir yasanın çıkarılması gerekirse bu parlamento toplanmayacak mı? O nedenle biz seçim listelerinde yer almayan milletvekilleri, toplanmaz, karar vermezler gibi bir ucuz eleştiriye kendimizi kaptırmayalım. Böyle yaparsak, değerli milletvekillerine haksızlık yapmış oluruz. Onlar geçmiş süreç içinde parlamentoda onurla görev yaptılar, çalıştılar, emek harcadılar. ‘Onlar listelerde yer almadı, küsecekler, parlamentoya gelmeyecekler, oy kullanmayacaklar’ gibi bir düşünce, onlara haksızlık yapmamıza neden olur diye düşünüyorum” ifadesini kullandı.
***
KCK İDDİANAMESİ KABUL EDİLDİ
Hakkari’de terör örgütü PKK’nın sivil uzantısı KCK yapılanmasına yönelik yürütülen soruşturma kapsamında, Van Özel Yetkili Cumhuriyet Başsavcı Vekilliği tarafından 15 sanık hakkında hazırlanan 800 sayfalık iddianame, Van 3. Ağır Ceza Mahkemesince kabul edildi. Van Özel Yetkili Cumhuriyet Başsavcı Vekilliğinin talimatı doğrultusunda Hakkari ve Yüksekova ilçesinde 2010 yılı Haziran ayında terör örgütü PKK’nın şehir yapılanması olduğu iddia edilen KCK’ya yönelik düzenlenen operasyonda tutuklanan, aralarında eski BDP Hakkari İl Başkanı Mehmet Sıddık Akış’ın da bulunduğu 3’ü firari 15 sanık hakkındaki soruşturma tamamlandı. Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısınca hazırlanan ve bir süre önce Van 3. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilen 800 sayfalık iddianame mahkemece kabul edilerek sanıklar hakkında, ”silahlı terör örgütünü yönetmek ve silahlı terör örgütü üyesi olmak” suçlarından dava açıldı.
***
EMEKLİLERE DAVA UYARISI
TÜED Genel Başkanı Kazım Ergün, emeklilerin 2002 ve 2006 yıllarına yönelik zam farkı alacakları bulunduğuna ilişkin davanın dernekleri tarafından açılmış emsal bir dava olduğunu belirterek, emeklileri dava açmamaları ve SGK birimleri önünde dilekçe satanlara aldanmamaları konusunda uyardı. SGK birimlerinin önlerinde bedeli 10-15 TL’yi bulan dilekçeler satıldığına dikkat çeken Ergün, ”Simsarlara aldanmayın, paranızı kaptırmayın” dedi.
Ergün, ANKA’ya yaptığı açıklamada, bazı yayın organlarında, yeni bir davaymış gibi kamuoyuna sunulan ve emeklilerin 2002 ve 2006 yıllarına yönelik zam farkı alacakları bulunduğuna ilişkin davanın dernekleri tarafından açılmış emsal bir dava olduğunu belirterek, emeklileri dava açmamaları ve SGK birimleri önünde dilekçe satanlara aldanmamaları konusunda uyardı.
Davanın, daha önce de birçok kez kamuoyuna duyurulmuş olmasına rağmen bazı simsarların emeklilere, bu hakkın dilekçeyle alınabileceğini telkin ederek SGK birimlerinin önlerinde bedeli 10-15 TL’yi bulan dilekçeler sattığına dikkat çeken Ergün, “Simsarlara aldanmayın, paranızı kaptırmayın. Bu sorun dilekçeyle çözümü mümkün olmayan bir sorundur. Yargıtay karar vermeden bu hakkın verilmesi söz konusu değildir” dedi.
-“BU SORUN DİLEKÇEYLE ÇÖZÜLEBİLECEK BİR SORUN DEĞİLDİR”-
Birçok emeklinin derneklerine başvurup bazı simsarların SGK birimlerinin önlerinde 2002 ve 2006 yıllarına ilişkin alacaklarının dilekçe vermek suretiyle alınabileceğini telkin ettiklerini söylediklerini belirten Ergün, “Keza telefonla ve elektronik posta yoluyla başvuran bütün emeklilerimizi bu simsarlara karşı uyardık. Ancak bir kez dana kesin ve net bir şekilde emeklilerimizi uyarmak istiyoruz. Bu sorun dilekçeyle çözülecek bir sorun değildir. Kimse bu telkinlere aldanıp da parasını kaptırmasın. İnsanlarımız hem dilekçelere para veriyorlar, hem de postane önlerinde kuyruklar oluşturup iadeli taahhütlü olarak bu dilekçeleri Ankara’ya postalamaya çalışıyorlar. 10-15 TL dilekçeye, 5-6 TL de postaya ödeyen emeklilerimiz umut tacirlerinin oyuncağı olmaktadırlar” diye konuştu.
-KİMLİK BİLGİLERİNİZİ VE İMZANIZI SİMSARLARA VERMEYİN-
Üstelik bu gibi durumlarda diğer bir tehlikenin de emeklilerin kimlik bilgilerinin ve imzalarının simsarların eline geçmesi ihtimali olduğunu ifade eden Ergün, özellikle bu hususta emeklilerin çok dikkatli olmaları gerektiğini söyledi. Ergün, “Sakın kimlik bilgilerinizi tanımadığınız kişilere, hele hele de simsarlara vermeyin. Sakın dilekçeyle bu hakkın alınabileceği telkinlerine aldanmayın” dedi.
-“DİLEKÇE VEREN EMEKLİNİN PARASINI ALDIĞI İDDİASI BÜYÜK BİR YALANDIR”-
Emeklilerin bu konuda ve her konuda en doğru bilgiyi alabilecekleri yegane adresin, davayı emekliler adına açmış olan Türkiye Emekliler Derneği olduğunu söyleyen Ergün, davanın Yargıtay’da görüşülmekte olduğunu ve kısa süre içinde sonuçlanacağı ümidinde olduklarını ifade etti.
Söz konusu davanın, Derneklerinin Ankara Şube Yönetim Kurulu üyelerinden Nadir Üşekçioğlu tarafından açıldığını ve Ankara 17. İş Mahkemesinde 2007/245 Esas numarasıyla görülen bu pilot davanın kazanıldığını söyleyen Ergün, “Ancak dava, Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) tarafından temyiz edilmiş ve halen Yargıtay 21. Hukuk Dairesi’nde 2009/11380 Esas numarasıyla görüşülmekte olan bir davadır. Maddi menfaat ve şöhret peşinde koşan bazı piyasa insanları veya gecekondu danışmanlık şirketleri, emeklilerimizin sırtından servet edinme peşindedirler. Kıt kanaat geçinen emeklilerimizin 10-15 TL’sini kapmaya çalışan bu umut tacirlerini lanetle kınıyoruz” dedi.
Ergün, geçmişte bu kişi ve kuruluşlara güvenerek çeşitli konularda dava açanların, haklarını kaybettikleri gibi yüklü miktarlarda mahkeme masrafları ve avukatlık ücreti ödemek zorunda kaldıklarını da söyledi.
-“DAVA AÇAN EMEKLİNİN PARASINI ALDIĞI İDDİASI DA TAMAMEN ASILSIZDIR”-
Bu davanın benzeri olarak birkaç davanın daha açılmış olduğunun da bilinmekle beraber, anılan davaların henüz bilirkişi aşamasında oldukları ve Yargıtay’a bu konuda başka bir davanın daha ulaşmadığının da bilinmekte olduğunu ifade eden Ergün, “Ayrıca, Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından bugüne kadar ödenmiş böyle bir para da bulunmamaktadır. Emeklilerimizin, Yargıtay’da görüşülmekte olan pilot davamızın sonucunu beklemeleri ve bu davanın sonucuna göre hareket etmeleri en doğru yaklaşım olacaktır” dedi.
-“EMEKLİLERİMİZ DAVA AÇMAK İÇİN DE ACELE ETMEMELİ, BİZİM AÇTIĞIMIZ EMSAL DAVANIN SONUÇLANMASINI BEKLEMELİDİR”-
Davanın Yargıtayca onandığı takdirde, dava açmadan bu hakkın bütün emeklilere uygulanması için de gerekli çalışmaların başlatılarak, ilgili mercilere dernekleri tarafından başvurulacağını söyleyen Ergün, “Emeklilerimizin bu konuda, resmi kuruluşlardan ve derneğimizden başkaca kaynaklardan yapılacak açıklamalara itibar etmemeleri kendi menfaatleri doğrultusunda olacaktır” dedi.
VATAN
KILIÇDAROĞLU: YSK’NIN AÇIKLAMASI OLUMLU!
CHP seçim vaatlerini ekonomi programını açıklayarak başlattı. Kılıçdaroğlu, CHP dışında hiçbir siyasi partinin makro dengeleri iyi belirlenmiş, hedefleri ortaya konulmuş böyle bir raporu hazırlamadığı iddiasında olduklarını söyledi. Kılıçdaroğlu, YSK’nın son kararıyla ilgili olarak da ‘Nasıl, anayasa değişikliği dahil, yasaları değiştirmek için karar verdik ve Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ı parlamentoya taşıdıysak, aynı şeyi diğerleri için de yapacağız’ dedi.CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, seçim için hazırladığı ekonomi çalışmasını açıkladı. Kılıçdaroğlu ayrıntıları vermedi ancak veriler konusunda iddialı olduklarını söyledi.
Kılıçdaroğlu, ekonomi paketlerini şu sözlerle anlattı; “Ekonomik paketimiz sadece CHP içinde değil, değişik akademik, iş ve sivil toplum örgütleriyle yaptığımız görüşmelerin sonunda olgunlaştırdığımız bir çalışmadır. Ekonomide temel sorunlara çözüm üreten bir çalışma. Çalışmamızın 3 temel ayağı var,
1- Sosyal devleti yeniden ayağa kaldıracağız. Yani bu ülkede yoksulluğu tarihe gömeceğiz. Tüm ayrıntılar raporumuzda.
2- Ekonominin uluslararası rekabet gücünü arttıracağız. Ekonomi daha dinamik, güçlü, istihdam yaratan bir yapıya kavuşacak.
3- Ekonomide kalıcı istikrarı sağlayacağız. Kırılgan, dışa bağlı değil kendi iç dinamikleri olan güçlü, istihdam yaratabilen bir ekonomi yaratma amacındayız. Büyüme hızını yüzde 7 olarak belirledik.
‘İSTEYENLE TARTIŞABİLİRİZ’
Makro dengelerinin neler olduğu ve nasıl değişiklikler yaratacağı bu iki kitapçığımızda var. CHP dışında hiçbir parti makro dengeleri hazırlamış değildir. Biz hazırladık ve daha iyidir derse onlarla tartışırız. Arkadaşlarımız bunun için hazırlar.”
Kılıçdaroğlu, BDP vetonusunun ardından yaşanan protestoları şöyle değerlendirdi:
ERDOĞAN’A YAPTIĞIMIZI HERKESE YAPARIZ
Kılıçdaroğlu, Yüksek Seçim Kurulunun (YSK), “Bazı belgeler gelirse veya eksik evraklar gelirse, sorunu aşabiliriz” yönündeki açıklamasını, son derece olumlu bulduklarınını belirterek, “Eğer YSK’nın kararıyla sorun aşılabiliyorsa, hiçbir sorunumuz yok, kendilerine teşekkür ediyoruz, aşılamıyorsa yine söylediğimiz yerdeyiz. Nasıl, anayasa değişikliği dahil, yasaları değiştirmek için kararverdik ve Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ı parlamentoya taşıdıysak, aynı şeyi diğerleri için de yapacağız” dedi.
Kılıçdaroğlu, partisinin ekonomik paketini açıklamak üzere İstanbul Hilton Oteli’ne gelişinde, gazetecilerin sorularını yanıtladı. Gazetecilerin,YSK’nın bazı evrakların tamamlanması halinde, bağımsız milletvekili adaylıkları iptal edilenlerin, adaylıklarının yeniden değerlendirilebileceği yönündeki açıklamaları ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, CHP ile AK Parti’nin,”PKK’nın siyasallaştırılması için ittifak yaptıkları” yönündeki sözlerinin hatırlatılması üzerine Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
“Bizim araçlar da taşlandı. Bizim bir seçim büromuza da molotofkokteyli atıldı. Hiçbir yerde hiçbir ortamda şiddete destek veren bir demecimiz biraçıklamamız olmadı. Şiddet istemiyoruz, baskı istemiyoruz, terör istemiyoruz. Bu güzel ülkede, herkesin düşüncesini özgürce açıklayabileceği, demokratik bir ortamistiyoruz.
YSK’nın ’Bazı belgeler gelirse veya eksik evraklar gelirse, sorunu aşabiliriz’ yönündeki açıklaması bizim açımızdan da son derece olumlu biraçıklamadır. Eğer YSK’nın kararıyla var olan sorun aşılabiliyorsa, hiçbir sorunumuz yok, kendilerine teşekkür ediyoruz, sorun aşılamıyorsa, yinesöylediğimiz yerdeyiz.
Biz özgürlük, demokrasi istiyoruz. Biz, nasıl ’Recep Tayyip Erdoğan seçime katılamaz, bu konuda yasalar engeldir’ dendiği zaman, anayasa değişikliğidahil, yasaları, değiştirmek için karar verdik ve Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ı parlamentoya taşıdıysak, demokrasinin gereği olarak bunu yaptıysak, aynı şeyidiğerleri için de yapacağız. Hiçbir şekilde, hiçbir ortamda, YSK’nın kararlarıyla, bazılarının yurttaşa gidip onlardan oy isteme, parlamentoya gelmehakkı elinden alınmamalıdır.
Söylediğimiz düşüncenin arkasındayız. Her yerde her ortam da da bunu söylüyoruz. Eğer demokrasi, özgürlük, insan hakları diyorsak, Avrupa Birliği,evrensel kurallar diyorsak, BM İnsan Hakları Sözleşmesi diyorsak, çoğulculuk diyorsak biz bunların hepsinin arkasındayız. Bu düşüncelerimizi söylerken BDP ileAKP ile bir başka siyasal parti ile iş birliği yapma görüşme gibi bir düşüncemiz olmadı, hiç kimse ile görüşmedik, hiç kimse ile de konuşmadık, kendi aramızdaMerkez Yönetim Kurulunda görüştük, tartıştık, partimizin geleneklerine bağlı kaldık. Onlar da demokrasi istiyordu geçmişte, bugün de istiyoruz, dolayısıyladaha önce söylediklerimizin bugün de arkasındayız.”
***
18 YIL SONRA MÜEBBET
Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi, 2 Temmuz 1993’te Sivas’ta Madımak Oteli’nin yakılması ve 37 kişinin ölümüyle sonuçlanan olaya ilişkin davada tutuklu yargılanırken tahliye olan, sonrasında 13 yıl boyunca firarda olan ve bu sebeple dosyası ayrılan Bülent Düvenci’yi, lehine olan 765 Sayılı Türk Ceza Kanununun (TCK) “anayasal düzeni cebren değiştirmeye kalkışmak” suçuna ilişkin 146/1. ve takdiri indirime ilişkin 59/1. maddeleri uyarınca “müebbet hapis cezasına” çarptırdı. Yargıtayın, evrak eksiği nedeniyle verdiği bozma kararının ardından tekrar görülmeye başlanan davanın duruşmasına tutuklu sanık Bülent Düvenci ve avukatı Hüseyin Sever katıldı. Düvenci, duruşmada suçsuz olduğunu savundu. Avukat Sever de müvekkilinin suçsuz olduğunu ifade ederek, beraatini istedi. Mahkeme heyeti, son savunma ve sözleri dinledikten sonra kararını açıkladı.
Buna göre Düvenci, lehine olan 765 Sayılı TCK’nın “anayasal düzeni cebren değiştirmeye kalkışmak” suçuna ilişkin 146/1. Maddesi uyarınca “ağırlaştırılmış müebbet hapis” cezasına çarptırıldı. Bu ceza, hakkında, aynı kanunun takdiri indirime ilişkin 59/1. Maddesinin uygulanmasıyla “müebbet hapis cezasına” çevrildi.
Mahkeme, Düvenci’nin tutukluluk halinin devamına da karar verdi. Düvenci, Sivas’ta 37 kişinin ölümüyle sonuçlanan olaya ilişkin dava kapsamında tutuklu yargılanırken tahliye olmuş, ardından firar etmişti. Ankara 1 Nolu DGM, yargılama sonucunda Düvenci’yi, “birden fazla kişiyi öldürmek” suçunu düzenleyen 765 Sayılı TCK’nın 450/4. Maddesine göre 15 yıl hapis cezasına mahkum etmişti. Yargıtay 9. Ceza Dairesi ise Düvenci’nin de aralarında yer aldığı sanıklar hakkında 765 Sayılı TCK’nın “anayasal düzeni cebren değiştirmeye kalkışmak” suçuna ilişkin 146/1. Maddesinin uygulanması gerektiği gerekçesiyle mahkemenin kararını bozmuştu. Bozma kararının ardından Ankara 1 Nolu DGM’de tekrar görülen davada, firari sanık Düvenci’nin dosyası ayrılmıştı. Yaklaşık 5 yıl önce yakalandıktan sonra Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesinde hakim karşısına çıkan Düvenci, 765 Sayılı TCK’nın “anayasal düzeni cebren değiştirmeye kalkışmak” suçuna ilişkin 146/1. Maddesi uyarınca “ağırlaştırılmışmüebbet hapis” cezasına çarptırılmıştı. Yargıtay 9. Ceza Dairesi, bu kararı, evrak eksiği nedeniyle bozmuştu.
***
ÖĞRENCİLERİ İNŞAAT İŞÇİSİ GİBİ ÇALIŞTIRDILAR! Uşak’ta bir ilköğretim okulunda inşaat işçisi gibi harç kardırılan öğrencilerin durumu bir veli tarafından cep telefonu ile görüntülendi. Veli Metin Çınar, valiliğe şikayetçi olduğunu, ancak hiçbir işlem yapılmadığını öne sürerken, İl Milli Eğitim Müdürü Recep Düzgün gerekli soruşturmanın başlatıldığını söyledi. Mehmet Sadık Boz İlköğretim Okulu’nda Ocak ayında öğrencilerin inşaat işçisi gibi çalıştırıldığını gösteren ve bir öğrenci velisi tarafından cep telefonuna kaydedilen görüntüler, eğitim skandalını gözler önüne serdi. Okul Aile Birliği İkinci Başkanı Metin Çınar, 550 öğrencinin bulunduğu okulun yönetimini Uşak Valiliği’ne şikayet etti. Okulda 3 çocuğunun öğrenim gördüğünü ifade eden Metin Çınar, “Ocak ayı ortalarında çocuklarım okuldan gelir gelmez, öğretmenlerinin öğrencilere balyoz, çekiç, kazma, kürek vererek okul bahçesindeki asfaltı kırdırdıklarını söyledi. Bunun üzerine okula gidip konuyu sorduğumda Okul Müdürü O.U (Osman Uçar), ‘Paramız yok devlet destek vermiyor. Biz de çocuklarla yapıyoruz’ cevabını verdi. Aradan 1-2 hafta geçti olay kafamı kurcaladı ve çocuklarıma bakmak için okula gittiğimde öğrencilerin okul bahçesinde ellerinde kürek harç kardıklarını gördüm. Bunu cep telefonuma kaydettim. Okulun hademesi, parası ve imkanı varken eğitim görmeye gelen öğrencilerin vardiyalı olarak derslerinden alınıp çalıştırılmaları ne kadar doğru yetkililere sormak istiyorum. Görüntüleri çektikten sonra öğrencileri çalıştıran okulun Sosyal Bilgiler öğretmeni M.K’ya (Mehmet Karaca) ‘siz ne yaptığınızı sanıyorsunuz bu çocukların derste olması gerekiyor’ dediğimde, ‘Biz çocuklara fazladan not veririz derslerinde sıkıntı olmaz’ cevabını verdi. Okul Müdürü O.U.’dan da ‘Git nereye şikayet edersen et’ cevabını aldım” dedi.
VALİLİĞE ŞİKAYET
Öğrencilerin okulda inşaat işçisi gibi çalıştırılmasını görüntüleri ile birlikte Uşak Valiliği’ne yazdığı dilekçe ile şikayet ettiğini belirten Çınar, “Valilik dilekçemi aldı ve bir hafta sonra Milli Eğitim Bakanlığı’ndan müfettiş geldi. Benim ifademi aldılar ve görüntüleri izlediler. Ve ‘Bu olayda bizim yapabileceğimiz bir şey yok’ diyerek gittiler. Aradan 3 ay geçmesine rağmen okul müdürü ve öğretmen hakkından herhangi bir işlem yapılmadı. Okul müdürü O.U’yu geçen yıl da farklı sebeplerden defalarca Milli Eğitim Müdürlüğü’ne şikayet etmiştik. Müdür hakkında soruşturma bile açılmadı. Ben ve diğer veliler çocuklarımızın iyi bir eğitim alması için uğraşırken, burada saltanat sürülmesi, çiftlik gibi yöneltilmesi, çocuklarımızın geleceğiyle oynanmasını hazmedemiyoruz. Bu konuda başta Uşak Valisi Özdemir Çakacak ve diğer yetkililerden acil yardım bekliyoruz” diye konuştu.
SORUŞTURMA DEVAM EDİYOR
Konuyla ilgili olarak açıklama yapan Milli Eğitim Müdürü Recep Düzgün ise “Velinin şikayetine bağlı olarak Mehmet Sadık Boz İlköğretim Okulu’nda öğrencilerin inşaat işinde çalıştırılması ile ilgili olarak müdürlüğümüzce soruşturma başlatılmış ve devam etmektedir. Konuyla ilgili daha sonra bilgi verilecek” dedi.