Gazete manşetlerini besiktas.com.tr adresinde tek bir adımda okuyabilirsiniz… CUMHURİYET: Pahalı gıda yoksulu vuracak… Poyraz Marmara’da etkili… SABAH: Felçli muhtarı da yürüttü… Cizre savaş alanına döndü… Reaktöre robot gönderildi… HÜRRİYET: Meteorolijiden yağmur ve rüzgar uyarısı…
CUMHURİYET
ŞİLİLİ MADENCİLER 1 MAYIS’TA TAKSİM’DE
Şilili madenciler, iş kazalarına dikkat çekmek için DİSK’in davetlisi olarak, Taksim’deki 1 Mayıs kutlamalarına katılacak. 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’nü ülke genelinde birlikte kutlama kararı alan emek ve meslek örgütlerinin kutlamalara yönelik hazırlıkları sürüyor. DİSK, 1 Mayıs kutlamaları için geniş kapsamlı hazırlıklar yürütüyor. Bu çerçevede, önceki yıllarda olduğu gibi Taksim Meydanı’nda gerçekleştirilecek 1 Mayıs kutlamaları yine uluslararası bir nitelik taşıyacak. Özellikle 2007’den beri Taksim’deki 1 Mayıs kutlamalarını ve kutlamalar nedeniyle yaşananları uluslararası kamuoyu yakından takip ediyor. 2008’de bazı Avrupa Parlamentosu milletvekilleri DİSK Genel Merkezinden başlayarak konfederasyona üye işçilerle birlikte kutlamaya katılmış, 2009’da da Avrupalı sendikacıların oluşturduğu kalabalık kortej Taksim Meydanına yürümüştü. Bu yıl da Şilili madenciler, iş kazalarına dikkat çekmek için, DİSK’in davetlisi olarak İstanbul’da olacak. Şili’de yaşanan maden kazası ve günlerce göçük altında kalan madencileri kurtarma çalışmaları bütün dünyada olduğu gibi Türkiye’de de dikkatle izlenmişti. Aynı dönemde Türkiye’de bir maden ocağında yaşanan grizu patlamasında da 25 işçi yaşamını yitirmişti. DİSK Genel Sekreteri Tayfun Görgün, işçi sağlığı ve iş güvenliğinin konfederasyonun temel mücadele alanları arasında yer aldığını söyledi. Türkiye’de, madenler başta olmak üzere işçi sağlığı ve iş güvenliği koşulları giderek kötüleştiğini savunan Görgün, ”Dünya genelinde işçi sağlığı ve iş güvenliği alanında simge haline gelen Şilili kardeşlerimizi ülkemizdeki 1 Mayıs kutlamalarında görmek bizim için onur olacaktır” dedi. Yüksek risk taşıyan, kuralsız ve denetimsiz çalışan, mühendislik bilim ve tekniğinden uzak, tamamen ilkel koşullarda çalışan pek çok maden firmasının ya taşeron ya da rödevans ilişkileri içinde üretim yaptığını ifade eden Görgün, bu tür işletmeler açısından iş sağlığı ve güvenliği uygulamalarının tamamen maliyet kalemi olarak görüldüğünü ve maksimum karı elde etmek için en hızlı, en acımasız üretim süreçlerinin yaşama geçirilmesi konusunda hiç tereddüt duyulmadığını belirtti. Türkiye’de 2008’de 48 maden işçisinin iş kazası sonucu yaşamını yitirdiğini, 2009’da bu sayının 92’ye, 2010’da 105’e yükseldiğine dikkati çeken Görgün, bu yılının ilk üç ayında ise 24 maden işçisinin madenlerde yaşanan iş kazalarında hayatını kaybettiğine işaret etti.
DİSK Genel Sekreteri Tayfun Görgün, şunları kaydetti: ”Şilili madencileri 1 Mayıs’a davet ederken amacımız Türkiye’deki iş kazalarına dikkat çekebilmek. Özellikle ekonomik kriz nedeniyle iş güvenliği önlemlerinde kesintiler yapılmış bu nedenle ölümlere, yaralanmalara ve sakatlanmalara neden olan iş kazaları artmıştır. Şilili madencilerin katılımı aynı zamanda işçi sınıfının uluslararası dayanışmasının önemli bir göstergesi olacaktır. Kendilerine şimdiden ‘bienvenida’ (hoşgeldin) diyoruz. Anadolu’nun ve Güney Amerika’nın en güzel halk türkülerini birlikte söylemeye hazırlanıyoruz.”
***
POYRAZ MARMARA’DA ETKİLİ
Marmara Denizi’nde iki gündür etkili olan poyraz, deniz ulaşımını olumsuz etkilemeye devam ediyor. Boğazlardan geçmek üzere Marmara Denizi’nde seyreden 13 yerli ve yabancı bandıralı şilep ve tanker saatteki hızı zaman zaman 80 kilometreye ulaşan şiddetli poyraz yüzünden yollarına devam edemeyince rotalarını Tekirdağ’ın Şarköy ilçesi sahillerine çevirerek demirlediler.
Hava koşullarının iyileşmesi için dünden bu yana Şarköy’de demirli bekleyen 12 gemi ile birlikte toplam 25 gemi, geceyi Şarköy sahillerinde geçirmek zorunda kaldı. Geceyi Şarköy’de geçiren gemilerde bulunan personel şiddetli poyraz ve yer yer 3 metreyi aşan dalgalar nedeniyle karaya çıkamadı. Bu arada Meteoroloji yetkililerinden alınan bilgiye göre, bölgede yağış ve kuvvetli rüzgar önümüzdeki günlerde de devam edecek. Yetkililer, yağış ve kuvvetli rüzgar nedeniyle vatandaşların su baskınları ve soba zehirlenmelerine karşı dikkatli ve tedbirli olmaları gerektiğini belirttiler.
***
HSYK NASIL TEHDİT EDİLDİ
İlhan Taşcı’nın, yargının siyasallaşma sürecini anlattığı “Yargının Siyasallaşma Günlüğü-İlahi Adalet” adlı çalışmasında, bugüne kadar bilinmeyen, Ankara’da yapılan 1.5 saatlik Ergenekon zirvesi ve toplantının perde arkası ilk kez açıklanıyor. Kitapta, “hükümet ricasıyla” HSYK üyelerinin tehdit edilişi de ayrıntılı olarak irdeleniyor. Maskesiz Soygun, Kulak Misafiri, Babam Sağ Olsun ve Cüppeli Adalet kitaplarının yazarı, muhabirimiz İlhan Taşcı’nın, yargının siyasallaşma sürecinin bilinmeyen yönlerini anlattığı “Yargının Siyasallaşma Günlüğü-İlahi Adalet” yarın okurla buluşuyor. Kitapta, bugüne kadar bilinmeyen, Ankara’da yapılan 1.5 saatlik Ergenekon zirvesi ve toplantının perde arkası ilk kez açıklanıyor. HSYK üyelerinden Ali Suat Ertosun’un makam arabasının da 4 yıl boyunca Ergenekon savcılığını yapan Zekeriya Öz’e tahsis edildiğini ortaya çıkaran çalışmada, “hükümet ricasıyla” HSYK üyelerinin tehdit edilişi de ayrıntılı olarak irdeleniyor. Cumhuriyet Kitapları’dan yayımlanacak olan İlahi Adalet isimli çalışmayla, eski Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun dönemin İstanbul Başsavcısı Aykut Cengiz Engin’i arayarak Ergenekon soruşturması nedeniyle başkente çağırdığı, ardından da zirve yapıldığı ilk gez gün ışığına çıkıyor. Engin ile dönemin başsavcıvekili Turan Çolakkadı’nın da katılımıyla Ankara’da yapılan ve 1.5 saatlik zirvede yaşananlardan bir bölümü, kitapta şöyle aktarılıyor:
“…Hem İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin, hem de Başsavcı Vekili Turan Çolakkadı, ‘olayın kapsamı, sanık ve zanlı sayısındaki fazlalık’ gibi nedenlerden dolayı gecikmelerin yaşandığını, ‘bir şeyler yapılmaya çalışıldığı’ gibi genel geçer ifadelerle süreci anlatırlar. Her ne kadar bunu söyleseler de iki başsavcı da rahatsızlıklarını Kurul üyeleriyle paylaşırlar. Engin ve Çolakkadı, kendilerine haber verilmeden “operasyon yapılmasından” rahatsızdırlar. Kurulun kimi üyelerinde başsavcı ve başsavcı vekilinin olaya ve sürece hâkim olmadıkları izlenimi doğar. Adliyedeki asıl hâkimin bir başka savcı olduğunu düşünürler. Bu nedenle bir üye, İstanbul’dan gelen konuğa ‘Soruşturmanın patronu başsavcıdır. Her şeyi o kontrol eder. Patron sensin. Sorunu çözün’ der.”
İlahi Adalet’te anlatıldığına göre, dönemin İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin ile Başsavcı Vekili Turan Çolakkadı, Ergenekon savcılarından yakınırlar. Her iki yöneticinin de yakındığı ortak nokta “Ergenekon soruşturmasını yürüten savcıların kendilerini dinlememeleridir.”
Sızma önlemi: Korsan listeyi bizzat yazar
Hâkim ve savcı atamaları döneminde yoğun biçimde tartışılan “korsan kararname” sürecinin de anlatıldığı kitapta, korsan listenin bütün kurul üyelerinin ortaklaşa öneri ve çalışması sonucunda karalama kâğıdına döküldüğü, “dışarı” sızabileceği çekincesiyle de kâtibeye yazdırmak yerine, bilgisayar kullanan HSYK üyesi Ali Suat Ertosun tarafından bizzat temize çekilerek her üye için yazıcıdan çıktı alındığı, ilk “korsan kararname”nin savcılarla sınırlı olduğu, ikincisine ise savcılara ek olarak Ergenekon yargılamasını yapan hâkimlerin de eklendiği bilgisi veriliyor.
HSYK’de böcek araması
Hâkim ve savcı atamalarına ilişkin toplantılardaki tartışma ve önerilerin satır satır belli gazete ve televizyonlarda yer alması üzerine güvenlik birimlerinin istihbarat şubesinden istenen ekip tarafından HSYK’de “böcek” olarak nitelendirilen dinleme cihazlarının arandığı anlatılan çalışmada, “…Neredeyse “emin” olunan bir konunun netleştirilmesi için yine de bir ekip istenir. Gelen ekip her yeri didik didik arar. Kutlamalar için gelen çiçek saksılarından tutun da masaların altına, odadaki televizyondan kalemliğe, kaloriferden şekerliğe kadar bakılır. Tam böcek yok denirken, üyelerden Ali Suat Ertosun’un makamında yapılan bir görüşmenin ortam dinleme kaydı internetten yayılır…” bilgisi aktarılıyor.
Eski HSYK Başkanvekili Kadir Özbek’in yüz yüze tehdit edildiği gün yaşananlar da ilk kez kitapta anlatılırken o güne ilişkin özetle şu satırlar yer alıyor:
“Kadir Özbek bir yandan görüşmelerdeki gerilimin, bir yandan da siyasilerin Kurulu hedef tahtasına oturtmasına karşı giriştiği savaşımın yorgunluğunu atabilmek, biraz da nefes almak için hafta sonu eşiyle birlikte Tunus Caddesi’ndeki bir kafeye kahvaltıya gider. Henüz kahvesinden bir yudum almıştır ki Özbek, yanlarına oldukça yapılı, çenesi hayli öne çıkık, kelimeleri ağzında dilinden kurtarmaya çalışırmışçasına konuşan birisi ‘eski özel harekâtçı’ olduğunu belirttikten sonra, ‘Başkanım merhaba. Sizi tanıdım. Epeydir de takip ediyorum. Yaptığınız açıklamalar, söyledikleriniz, Türkiye’nin her yerinden duyuldu. Etkisi de oldu. Artık bu açıklamaları bırakın. Bu siyasetin, partilerin işi. Konuşmazsanız iyi olur. Bunun sonunda yağlı kurşun bile var’ der. Özbek ayakta bekleyen kişiye ikramda bulunmak ister, ama bu teklifi karşılık bulmaz. Uyarıda bulunan zat oradan ayrılır… Bir akşam televizyonda izlediği bir tartışma programının konukları arasında, kahvaltı yaparken yanlarına gelen kişiyi de görünce dikkat kesilir. Çünkü televizyonda konuşan kişi kendisine ‘Konuşmazsanız iyi olur! Yağlı kuruşunu bile var’ diyen kişidir…”
Kitaba göre, hâkim ve savcı kararname görüşmelerinin en gergin olduğu günlerde HSYK’ye gelen üst düzey bir bürokrat “hükümetin ricasıyla” randevu aldığını söyledikten sonra, Kadir Özbek’e “Senden tek istenen konuşmaman. Canın acıyabilir. Canını acıtma. Canının acımasını istemeyiz. Ama canını acıtırlar” der ve kuruldan ayrılır.
Ergenekon soruşturmasını 4 yıl boyunca yürüten savcı Zekeriya Öz’e Ergenekon soruşturmasına başlamasından bir süre sonra HSYK üyelerinden Ali Suat Ertosun’un makam arabasının tahsis edildiği de ilk kez kitapta açıklanıyor.
Başbakan’ın yardımcısı torpil istedi
HSYK üyelerinden hâkim ve savcı atamaları konusunda AKP Genel Başkan Yardımcısı Abdülkadir Aksu, TBMM Adalet Komisyonu Başkanı Ahmet İyimaya, AKP Bayburt Milletvekili Ülkü Güney olmak üzere AKP milletvekili ve yöneticileri, çok sayıda üst düzey bürokrat, hatta gazetecilerin nasıl “ricacı” olduğu da kitapta anlatılıyor.
***
PAHALI GIDA YOKSULU VURACAK
Dünya Bankası Bahar Toplantıları’nın sonuç bildirgesinde de yer bulan yüksek gıda fiyatları endişesini dile getiren Robert Zoellick, bu yüzden son bir yıl içinde 44 milyon kişinin daha yoksulluğa sürüklendiğini belirtti. IMF-Dünya Bankası Bahar Toplantıları çerçevesinde toplanan Uluslararası Para ve Finans Komitesi’nin (IMFC) kapanış bildirisinde, mevcut ekonomik görünüme yönelik önemli risklerin tartışıldığı ve toparlanmayı güçlendirmek için gerekli adımların atılmasına karar verildiği belirtildi. Dünya Bankası Başkanı Robert Zoellick de gıda fiyatlarındaki artışın dünyadaki yoksul kesime yönelik en büyük tehdidi oluşturduğunu, bu nedenle son bir yıl içinde 44 milyon kişinin daha yoksulluğa sürüklendiğini belirtti. “Tam boyutlu bir krizden sadece bir şok uzaklıktayız” diyen Zoellick, Dünya Bankası’nın, yüksek gıda fiyatlarıyla mücadele eden yoksul ülkelere destek için çalıştığını aktardı.
IMFC kapanış bildirisinde şu tespitler ve öneriler yer aldı:
Finansal istikrara ve ülkelerin borç sürdürülebilirliğine yönelik risklerle başa çıkılması ve gelişmiş ekonomilerde mali konsolidasyonun zamanında uygulanmasını sağlamaya dönük süreç hızlandırılmalı. Gelişmekte olan ülkelerde aşırı ısınmanın önlenmesi ve yüksek emtia fiyatlarının doğurduğu risklerle mücadeleye yönelik adımlara ihtiyaç var.
Orta vadeli sürdürülebilirlik için istihdam yaratılması önemli. Japonya’daki depremin ani ekonomik etkisi ile bazı Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerindeki gelişmeler yakından izlenmeyi gerektiriyor.
Politikaların birbirlerine etkisini ele almak ve sağlam, dengeli bir küresel büyümeyi sağlamak için birlikte çalışmayı sürdürmeyi taahhüt ediyoruz.
Finansal sektörün dayanıklılığını ve ekonomik toparlanmayı destekleme yeteneğini güçlendirmek için çabalar hızlandırılmalı.
SABAH
Afgan Savunma Bakanlığı’nda patlama
Afgan Savunma Bakanlığı binasının içinde bir intihar saldırısı gerçekleşti. Afganistan’ın başkenti Kabil’deki Savunma Bakanlığına intihar saldırısı düzenlemek isteyen saldırganın, üzerindeki bombayı patlatmadan önce öldürüldüğü bildirildi. Adının açıklanmasını istemeyen bir güvenlik yetkilisi, intihar eylemcisinin binanın 3. katında öldürüldüğünü, patlayıcı kemerinin halen üzerinde olduğunu söyledi. Savunma Bakanlığı sözcüsü Muhammed Zanir Azimi, Afgan askeri olduğu belirtilen saldırganın binada diğer askerlere ateş açtığını, çıkan çatışmada saldırganın öldürüldüğünü belirtti. Özel Tolo televizyonu ise intihar eylemcisinin üzerindeki bombayı patlattığını, savunma bakanı yardımcısının korumasının öldüğünü, iki bakanlık görevlisinin yaralandığını duyurdu.
***
SABAH
FELÇ’Lİ MUHTARI’DA YÜRÜTTÜ
Tıbbın 6 ay ömür biçtiği kanser hastası Nursel Şimşek, Manisa Ayvacık Köyü’ne yerleşti. Şimşek, doğasıyla şifa dağıtan köyde 17. yılını doldurdu. Doktorların 6 aydan uzun yaşamayacağını söylemesi üzerine Manisa’nın Ayvacık köyüne yerleşen Nursel Karaosmanoğlu Şimşek, ’17. yaşam yılım’ dediği 65. yaşını kutladı. Manisa Valisi Celalettin Güvenç’in Turizm Haftası etkinlikleri kapsamında geldiği Spil Dağı’nın zirvesinde, bin 255 metrede kurulu Ayvacık Köyü sakinlerinden Şimşek, Celal Bayar Üniversitesinde (CBÜ) Modern Dans Jimnastik ve Bale alanında öğretim görevlisiydi. Karaciğer kanseri teşhisi konulan Şimşek, emekli olarak köye yerleşti. Tedavi ve kemoterapi sürecinde düzenli aralıklarla köye geldiğini, anlatan Şimşek, yükseklik nedeniyle insan vücudunda beyin, omurilik ve karaciğerin oksijen üretmek için zorunlu olarak çalıştığını belirtti. Şimşek, “Ben de bu şekilde kan yapıp, 2,5 yıl kadar kemoterapiye devam etme şansı buldum. Doktorlar bana, tıbben en uzun 6 aya kadar yaşayabileceğimi söylemişlerdi. Ama ben burada 17 yılı bitirdim. Herhalde bir 50-60 yıl daha yaşayacağım” diye konuştu.
MUHTAR DA FELCİ BURADA ATLATTI!
Köyün Muhtarı Berrin Akduman ise 11 yıl önce bel fıtığı ameliyatı olduktan sonra yatağa bağlandı. Doktorlar, anneannesinin köyü Ayvacık’a yerleşen Akduman’a, ‘Bir daha yürüyemezsin’ demişti. Ancak Berrin Akduman azmetti: “Köyde yeniden doğmuş bir bebek gibi önce oturmayı, ardından emeklemeyi öğrendim. Bir süre tekerlekli sandalye ile gezdim, ardından yürümeye başladım. Her gün yaklaşık 9 kilometre yürüyüş yapıyorum. Toprakla uğraşmak, dağın temiz havası ve oksijenin fazlalığı bana çok iyi geldi.”
KANSERİ YENEN EKOLOJİK DENGE
AYVACIK’ta köylülerle buluşan Manisa Valisi Celalettin Güvenç; “Burada ekolojik denge, dünyanın yenemediği kanser hastalığına karşı, tedavi sürecinde önemli rol oynuyor. Buranın havasının, kansere savaş açan ve kanseri yenen bir hava olduğunu biliyoruz. Nursel Hanım’ın mutluluğunu burada birlikte paylaşıyoruz” dedi.
***
CiZRE SAVAŞ ALANINA DÖNDÜ
Şırnak’ın Cizre ilçesinde BDP ilçe teşkilatının cezaevindeki tutuklu Kürt siyasetçilerin bırakılması için düzenlediği yürüyüş ve oturma eylemine polis müdahale etti. İlçede meydana gelen olaylarda polis BDP’nin ilçe başkanlığı önündeki Barış çadırına müdahale edip bazı kişileri gözaltına almaya kalkınca ortalık savaş alanına döndü. Cizre’de sokaklar savaş alanına döndü. Cizre BDP ilçe örgütü tarafından cezaevindeki tutuklu kurt siyasetçilerinin bırakılması için yürüyüş ve oturma eylemi düzenledi. BDP ilçe başkanlığı önünde toplanan kalabalık grup sloganlar eşliğinde İdil Caddesine çıktı. Yasadışı sloganlar atarak İdil caddesine çıkan gruba polis dağılmaları yönünde anons yapıp yaptıkları eylemin yasa dışı olduğunu ve dağılmadıkları takdirde kendilerine müdahale edileceği ikazında bulundu. Ancak polisin bütün müdahalesine rağmen grup ilerlemeye devam etmekte ısrar edince polisin müdahalesi de sert oldu. İdil caddesine çıkarak izinsiz yürüyüş yapmak isteyen grubu polis tazyikli su, biber gazı ve gaz bombaları ile dağıttı. Polisin müdahalesi ile kalabalık grup BDP İlçe Başkanlığına ve önündeki barış çadırına geri döndü.
Grubun geri dönmesi ile birlikte Nur mahallesinin ara sokağında toplanan ve çoğunluğu küçük yaştaki çocuklardan oluşan gösterici grup polise taş, Molotof ve havai fişeklerle saldırdı. Çevik kuvvet polisleri kendilerine taş, Molotof ve havai fişeklerle saldıran gruba tazyikli su ve gaz bombaları ile müdahale edince grup ara sokaklara kaçtı. Bu arada göstericilerin polislere attığı bir Molotof kokteyli yol kenarındaki portatif bir çay ocağı çadırına isabet edince çadır alevler içinde kaldı. Alevler içinde kalan çadıra TOMA aracı tazyikli su ile müdahale etti ancak yangın sönmeyince olay yerine çağrılan itfaiye ekipleri yangını kısa sürede söndürdü. Bu arada sokak arasından çıkan bir kadın polislere Kürtçe sözcüklerle tepki gösterdi.
İlçede öğle saatlerinden bu yana devam eden olaylarda polislerle BDP’li yöneticiler arasında gerginlik yaşandı. Polisler BDP’li yöneticiler arasındaki gerginlik devam ederken sokak aralarından çıkan göstericiler polislere saldırmaya başladı. Polislerin müdahalesi ile BDP ilçe başkanlığı tarafına kaçan göstericileri kovalamaya başlayan Çevik Kuvvet polisleri BDP İlçe Başkanlığı önünde kurulan barış çadırını basıp bazı kişileri gözaltına almaya çalışınca ortalık savaş alanına döndü. Çadırda bekleyen vatandaşlarla polisler arasındaki gerginlik BDP’li yöneticiler ile Emniyet Müdürü Aydın Akkoca’nın araya girmesi ile yatıştı.
***
REAKTÖRE ROBOT GÖNDERİLDİ
Japonya’da 11 Mart’taki deprem ve tsunami felaketlerinin vurduğu nükleer santrale robot gönderildi. Nükleer yetkilileri, Fukuşima-Daiçi santalinin 1 ve 3 nolu reaktörlerine gönderilen Amerikan yapımı robottan alınan, sıcaklık, basınç ve radyoaktivite verilerinde, reaktörlerdeki radyoaktif madde seviyesinin görevlilerin hala reaktörlere giremeyeceği seviyede olduğunun saptandığını belirtti. Yetkililer, tesisi yıl sonuna kadar kapatma planında değişiklik olmadığını bildirdi. Reaktörlerin soğutma sistemlerinin felaketten etkilenmesinden bu yana görevliler reaktöre giremiyor.
MİLLİYET
KILIÇDAROĞLU: CHP’NİN OYU 29.5’E ÇIKTI
CHP Lideri Kılıçdaroğlu, son ankette partisinin oyunun yüzde 29.5 olarak çıktığını, AK Parti’nin düşüşte olduğunu söyledi. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu son anketlerde partisinin yükseldiğini açıkladı. Hürriyet’e konuşan Kılıçdaroğlu şunları söyledi: “En son anket CHP’yi yüzde 29.5 gösteriyordu. Ve sürekli yükseliyoruz. O zaman bazı önemli projelerimizi açıklamamıştık bile. Bizdeki ankete göre CHP yükseliyor, AKP düşüyor… Bunun daha da hızlanacağını düşünüyorum. Aile sigortası, gençlerimize yönelik olarak verdiğimiz sözler, kadınlarımız için yapacaklarımız, köylü ve esnaf için sözlerimiz. Bunlar yoktu daha… Bu yüzden şimdi CHP’ye yöneliş daha da artıyor.” Listelerle ilgili konuşan Kılıçdaroğlu “İtiraf ediyorum ki, bu listeleri yapmak bizim için de zor oldu. 4 bin başvurudan 550 isim seçeceksiniz. Ama şöyle düşündüm. Kurultayda bir söz verdim. Değişim dedim. Yeni CHP dedim. Bu değişimi gençler ve kadınlarla yapacağız dedim. Eğer bu listeleri böyle yapmasaydım. O zaman sormazlar mıydı; ey Kılıçdaroğlu nerede verdiğin söz?” dedi.
***
ÇATIŞMA ANI TELSİZE YANSIDI
Hatay’da öldürülen 7 PKK’lı, çatışma sırasında telsizle “Çembere alındık. Çıkmamız çok zor” anonsu yapmış. Hatay’ın Hassa ilçesinde, 3 hafta önce çıkan çatışmada öldürülen PKK’nın Amanos bölge sorumlusu Aydın Baran’ın da aralarında olduğu 7 PKK’lının Kandil’deki kampla yaptıkları telsiz konuşmaları ortaya çıktı. Buna göre Baran öldürülmeden önce, Kandil’deki kampa, “Düşmanla karşılaştık. Çembere alındık. Bu çemberden çıkmamız çok zor” mesajı iletmiş. Çatışmanın yaşandığı yerde PKK’lılara ait 5 sırt çantası bulundu. Yıllardır örgütün üst düzey birimlerinde yer aldığı ve 113 asker ve sivilin şehit edildiği eylemlere ya bizzat katıldığı ya da bunların talimatını verdiği belirlenen Aydın Baran’a ait çantada telsiz kriptoları bulundu. Çatışma gecesine ait telsiz konuşmaları da güvenlik birimleri tarafından çözüldü. Baran’ın “Toros”, Önder Konca’nın “Herekol” ve diğer iki PKK’lının “Mordem” ve “Merdan” kodlarıyla çevrime girdikleri belirlendi. Baran’ın örgütün Kandil’deki kamplarında bulunan “Roj” telsiz koduyla da iletişime geçtiği kaydedildi. Baran’a ait sırt çantasındaki dizüstü bilgisayar da şifrelenmiş bazı dosyaların açılması için GES (Genelkurmay Elektronik Sistemler) Komutanlığı’na gönderildi. Bilgisayara takılı bir hafıza kartından, derede yıkanan iki kadının gizlice çekildiği anlaşılan çıplak görüntülerinin çıktığı iddia edildi. Öte yandan ölü ele geçirilen “Botan Nurhak” kod adlı Önder Konca’nın ağabeyi Hasan Konca’nın, 1999’da Kahramanmaraş’ta öğrencilerin beklediği otobüs durağına yerleştirmeye çalıştığı mayının patlaması sonucu iki gözünü kaybettiğini belirlendi.
“KISILDIK, BAŞIMI KALDIRAMIYORUM”
Toros: Roj… (2 defa)
Toros: Roj, düşmanla karşılaştık
Roj: Dinliyorum
Mordem: Merdan başımı kaldıramıyorum
Herekol: Çok kötü kıstırıldık
Roj: Toros duyuyorum bilgine devam et
Herekol: Merdan (2 defa)
Herekol: Merdan öldün mü, pez…k
Toros : Kötüyüz. Çok zor durumdayız. Çembere alındık. Bu çemberden çıkmamız çok zor. Asker etrafımızı sarmış. Çemberi yarmaya çalışıyoruz.
Toros: Asker çoktur. Her taraftan ateş geliyor..
***
KREDİ KARTI ÖDEMELERİNE DİKKAT!
Tüketiciler Birliği Başkanı Nazım Kaya, son dönemde bazı firmalarca, yapılmamış alışverişlerin ya da fazladan taksitlerin kredi kartına yansıtıldığını, tüketicilerin ve esnafın mağdur edildiğini belirterek, ödeme yapılmadan önce “hesap özeti”nin dikkatli bir şekilde incelenmesi konusunda uyarıda bulundu. Nazım Kaya, yaptığı açıklamada, son dönemde kredi kartı kullanan tüketicileri mağdur eden iki yeni şikayet konusunda artış yaşandığını kaydetti. Bazı firmalarca, gerçekleştirilmemiş alışverişlerin ya da fazladan taksitlerin kredi kartına yansıtılmasıyla haksız yere ödeme yaptırıldığını belirten Kaya, şöyle devam etti: “Burada ödemeler kredi kartına yansıtılıyor. Bu duruma genelde internet üzerinden ’mail order’ sistemiyle alışverişlerde karşılaşılıyor. Bunun için, sayıca fazla işlem yapan kişiler tercih ediliyor. Böylece ekstrede 100-200 işlem varsa, bu dolandırıcılık arada fark edilmiyor. Söz konusu kötü niyetli firmalar, çok sayıda kişide bunu gerçekleştirmesi durumunda önemli miktarda haksız kazanç sağlamış oluyor. Esnaf ya da tüketici durumu fark ettiğindeyse, hata olduğunu söyleyip, parayı iade ediyorlar. Ancak, fark edilmemesi durumunda yaptıkları yanlarına kar kalıyor. Ayrıca, tüketicilere, yaptıkları alışverişin taksit sayısından fazla taksit ödemesi yansıtılabiliyor. Öreğin 10 taksitli bir alışverişse, 11 taksit yansıtılıyor.
Bu durumlarla karşılaşılmaması için tüketicileri dikkatli olmaları için uyarıyoruz. Sanal kart kullandırılıyor, tüketicilere yönelik güvenlik uygulamaları yapılıyor, ama yeterli olmuyor. Vatandaş, mağdur durumda kalmamak için kartının bilgilerini, yani elindeki silahı başkasına teslim etmemeli, taksitlerini, ödemelerini mutlaka kontrol etmeli.” Kaya, kredi kartıyla sayıca az ya da çok işlem yapılmış olmasının önemli olmadığını belirterek, “Tüketiciler mutlaka yapılan alışverişlerin belgelerini saklayıp, ekstre gelince karşılaştırsınlar. Her ay yapılan küçük miktardaki fazla ödeme, yılda önemli bir rakama ulaşabilir. Bu da birçok ailenin ya da esnafın düşünüp yapamadığı bir tasarruf” dedi.
-KURYEYLE GELEN SÖZLEŞME-
Kredi kartında ikinci şikayet konusunun ise bankalar tarafından gerçekleştirilen bir uygulama olduğunu belirten Kaya, “Bankalar, değişim tarihi gelmiş ya da gelmemiş kredi kartlarını kurye ile gönderiyorlar. Ancak, kartla birlikte yeni sözleşmeyi de gönderiyorlar ve teslim almak için sözleşmeyi de imzalamanız isteniyor. Bankalar, lehlerine düzenlemeler içeren yeni sözleşmeleri tüketicilere imzalatma girişimindeler. Bu, özellikle kredi kartı aidatını sözleşmeye koymak adına yaptıkları bir uygulama” dedi.
Bugüne kadar sözleşmelerin kredi kartıyla birlikte gelmediğini vurgulayan Kaya, şöyle devam etti: “Bu, bankaların, aidatlara yasal zemin oluşturmak için gerçekleştirdikleri bir uygulamadır. Aslında bu uygulama, sözleşmenin doğasına aykırı. Çünkü sözleşme, iki tarafın karşılıklı oturmasıyla yapılabilir. Kuryeyle gönderilen sözleşmeye imza atılmasıyla geçerli olmaz. Bir sorun durumunda ya tüketici bunun kurye ile geldiğini ve imzaladığını ispat etmeli ya da banka tüketiciyle yüz yüze gelip imzalattığını ispat etmelidir.
Bankaların yapması gereken, tüketici bankaya geldiğinde açıklama yapıp, ’kabul ediyorsanız aidatımız bu, razıysanız imzalayın’ ya da ’kabul etmiyorsanız aidat almayacağız’ demeliler. Tüketiciler kurye ile gelen sözleşmeyi imzalamasınlar. Eski sözleşmeleri geçerlidir.”
***
HÜRRİYET
METEOROLOJİ’DEN YAĞMUR VE RÜZGAR UYARISI
Hava sıcaklığı yurdun iç ve doğu kesimlerde 4 ila 6 derece artacak, Marmara ve Kıyı Ege’de 2 ila 4 derece azalacak.İŞTE 5 GÜNLÜK HAVA TAHMİNİ Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü’nün son verilerine göre, yurdun kuzey, iç ve batı kesimleri yağışlı gececek. Yağışların; genellikle yağmur ve sağanak, Batı Akdeniz ve Ege kıyılarında gökgürültülü sağanak olmak üzere; Marmara’nın güney ve doğusu, Kuzey ve İç Ege ile Düzce ve Zonguldak çevrelerinde lokal olarak kuvvetli olması bekleniyor. Rüzgar yurdun batı kesimlerinde kuzey ve kuzeydoğu, doğu kesimlerde güney ve güneybatı yönlerden hafif, arasıra orta kuvvette, Marmara ve Ege kıyılarında kuvvetli (40-60 km/saat) olarak esecek.
KUVVETLİ YAĞIŞ UYARISI
Yağışların; Marmara’nın güney ve doğusu, Kuzey ve İç Ege ile Düzce ve Zonguldak çevrelerinde lokal olarak kuvvetli olması beklendiğinden yaşanabilecek olumsuzluklara (Ani sel, su baskını, yıldırım düşmesi, heyelan, taşkın vb.) karşı ilgililerin ve vatandaşların dikkatli ve tedbirli olması gerekiyor.
KUVVETLİ RÜZGAR UYARISI
Rüzgarın, Marmara ve Kuzey Ege kıyılarında kuvvetli (40-60 km/saat) olarak esmesi beklendiğinden yaşanabilecek olumsuzluklara (ulaşımda aksamalar, çatı uçması vb.) karşı ilgililerin ve vatandaşların dikkatli ve tedbirli olması gerekiyor.
ÇIĞ ve KAR ERİMESİ UYARISI
Doğu Karadeniz’in iç kesimleri ile Doğu Anadolu’nun kuzey ve doğusunda eğimin fazla olduğu dik yamaçlarda muhtemel çığ tehlikesine, Doğu Anadolu bölgesinde artan hava sıcaklığı ile birlikte ani kar erimesine karşı ilgililerin ve vatandaşların dikkatli ve tedbirli olması gerekiyor.
GÖKÇEADA-KABATEPE ARABA VAPURU SEFERLERİ İPTAL
Kuzey Ege’deki kuvvetli poyraz, deniz ulaşımını olumsuz etkiliyor.
Çanakkale ile adalar arasında deniz ulaşımını sağlayan GESTAŞ A.Ş, Gökçeada’dan Kabatepe’ye 12.00’de ve Kabatepe’den Gökçeada’ya 15.00’deki araba vapuru seferlerinin, hava muhalefeti nedeniyle iptal edildiğini bildirdi.
Diğer hatlardaki seferlerin normal olarak sürdürüldüğü kaydedildi.
POYRAZ MARMARA’DA ETKİSİNİ SÜRDÜRÜYOR
Marmara Denizi’nde iki gündür etkili olan poyraz, deniz ulaşımını olumsuz etkilemeye devam ediyor.
Boğazlardan geçmek üzere Marmara Denizi’nde seyreden 13 yerli ve yabancı bandıralı şilep ve tanker saatteki hızı zaman zaman 80 kilometreye ulaşan şiddetli poyraz yüzünden yollarına devam edemeyince rotalarını Tekirdağ’ın Şarköy ilçesi sahillerine çevirerek demirlediler.
Hava koşullarının iyileşmesi için dünden bu yana Şarköy’de demirli bekleyen 12 gemi ile birlikte toplam 25 gemi, geceyi Şarköy sahillerinde geçirmek zorunda kaldı.
Geceyi Şarköy’de geçiren gemilerde bulunan personel şiddetli poyraz ve yer yer 3 metreyi aşan dalgalar nedeniyle karaya çıkamadı.
Bu arada Meteoroloji yetkililerinden alınan bilgiye göre, bölgede yağış ve kuvvetli rüzgar önümüzdeki günlerde de devam edecek.
Yetkililer, yağış ve kuvvetli rüzgar nedeniyle vatandaşların su baskınları ve soba zehirlenmelerine karşı dikkatli ve tedbirli olmaları gerektiğini belirttiler.
BAZI İLLERDE HAVA DURUMU
Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü’nün son verilerine göre bazı illerde hava durumu şöyle olacak:
İSTANBUL: Parçalı ve çok bulutlu, aralıklı sağanak yağışlı geçecek. Yağışların sabah ilk saatlerde doğu çevrelerinde lokal olarak kuvvetli olması bekleniyor. Rüzgar; kuzeydoğu (Poyraz) yönlerden kuvvetli (40-60 km/s) olarak esecek.(10)
ANKARA: Parçalı ve çok bulutlu, sabah ve öğle saatlerinde aralıklı yağmur ve sağanak yağışlı.(16)
İZMİR: Çok bulutlu, aralıklı sağanak ve gökgürültülü sağanak yağışlı geçecek. Yağışların sabah saatlerinde kuzey ilçelerinde lokal olarak kuvvetli olması bekleniyor. Rüzgar; kuzeydoğu (Poyraz) yönlerden kuvvetli (40-60 km/s) olarak esecek.(18)
ANTALYA: Parçalı bulutlu, çevre ilçeleri ile akşam saatlerinde il merkezi kısa süreli ve yerel sağanak ve gökgürültülü sağanak yağışlı.(23)
SAMSUN: Parçalı ve çok bulutlu, yağmur ve sağanak yağışlı.(10)
ERZURUM: Parçalı çok bulutlu ve aralıklı yağmur ve sağanak yağışlı.(13)
DİYARBAKIR: Parçalı ve az bulutlu.(26)
BÖLGELERDE HAVA DURUMU
Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü’nün son verilerine göre bölgelerde hava durumu şöyle olacak:
MARMARA: Parçalı ve çok bulutlu, bölge geneli aralıklı sağanak yağışlı geçecek. Yağışların bölgenin güney ve doğusunda (İstanbul’un doğu çevreleri, Balıkesir, Bursa, Bilecik, Kocaeli, Sakarya ve Yalova çevreleri) lokal olarak kuvvetli olması bekleniyor. Rüzgar; kuzeydoğu (Poyraz) yönlerden kuvvetli (40-60 km/s) olarak esecek.
EGE: Çok bulutlu, aralıklı sağanak ve gökgürültülü sağanak yağışlı geçecek. Yağışların sabah saatlerinde kuzey Ege kıyıları ile Kütahya ve Afyon çevrelerinde lokal olarak kuvvetli olması bekleniyor. Rüzgar; Ege kıyılarında yönlerden kuvvetli (40-60 km/s) olarak esecek.
AKDENİZ: Parçalı ve çok bulutlu, Batı Akdeniz ile Anamur çevreleri sağanak ve gökgürültülü sağanak yağışlı geçecek.
İÇ ANADOLU: Parçalı ve çok bulutlu, bölge geneli yağmur ve sağanak yağışlı geçecek.
BATI KARADENİZ: Parçalı ve çok bulutlu, bölge geneli aralıklı yağmur ve sağanak yağışlı geçecek. Yağışların öğle saatlerinde Düzce ve Zonguldak çevrelerinde lokal olarak kuvvetli olması bekleniyor.
ORTA ve DOĞU KARADENİZ: Parçalı ve çok bulutlu, bölge geneli aralıklı yağmur ve sağanak yağışlı geçecek. Doğu Karadeniz’in iç kesimlerinde eğimin fazla olduğu dik yamaçlarda muhtemel çığ tehlikesine karşı ilgililerin ve vatandaşların dikkatli ve tedbirli olması gerekmektedir.
DOĞU ANADOLU: Parçalı çok bulutlu kuzeyi aralıklı yağmur ve sağanak yağışlı geçecek. Bölgenin kuzey ve doğusunda eğimin fazla olduğu dik yamaçlarda muhtemel çığ tehlikesine ve artan hava sıcaklığı ile birlikte ani kar erimesine karşı ilgililerin ve vatandaşların dikkatli ve tedbirli olması gerekmektedir.
GÜNEYDOĞU ANADOLU: Parçalı ve az bulutlu geçecek.
***
NAKİT ALIŞVERİŞE GÖZALTI
Maliye Bakanlığı, kayıt dışı ekonomiyle mücadeleye dönük yeni eylem planı ile kredi kartıyla yapılan alışverişlerden sonra nakit alışverişleri de izlemeye alıyor.2011-2013 dönemini kapsayan Kayıt Dışı Ekonomiyle Mücadele Stratejisi Eylem Planı’nda yazarkasa ve POS cihazlarının uyumlaştırılması öngörülüyor. Buna yönelik ön hazırlık süreci Kayıt Dışıyla Mücadeleye dönük 1. Eylem Planında yer almıştı. 2008-2010 yılını kapsayan 1. Eylem Planında, “POS cihazlarının yazar kasa niteliğine kavuşturulmasına yönelik fizibilite, teknik gereksinimler, yeterlilik ve uygulanabilirlilik incelemelerinin gerçekleştirilmesi, sonuçlara göre de yasal düzenlemeler yapılması” hükme bağlanmıştı. Gelir İdaresi Başkanlığı, bu çerçevede Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu ve Bankalar Birliği ile görüşmeler yapmıştı. İkinci Eylem Planı döneminde uygulamaya dönük hukuki düzenlemeler ve teknik alt yapı hayata geçirilecek.
İKİ ALTERNATİF
Gelir İdaresi Başkanlığının yeterlilik ve uygulanabilirlik incelemelerinde buna yönelik iki alternatif gündeme geldi. İlk alternatifi, kredi kartlarıyla alışverişi de ihtiva eden yazarkasalar oluşturdu. POS cihazlarının yazarkasalara monte edilmesini içeren bu alternatife pek sıcak bakılmadığı, işletmelerin de POS cihazlarına öncelik verdiği belirlendi. İdarenin ağırlıklı olarak üzerinde durduğu ikinci alternatifte ise POS cihazından biraz daha büyük cihazlar kullanılıyor. Çekmecesi olmayan bu cihazlar yine kredi kartlı alışverişlerin POS cihazı özelliği taşıyor. Ancak cihazın formatı değiştirilerek, halen sadece ticari bilgilerin yer aldığı bu cihazlarda mali bilgilere de yer veriliyor. İdarenin uygulamaya koymayı düşündüğü bu alternatifte kredi kartı kullanıldığında da, nakit alışverişlerde de aynı cihaz kullanılacak.
BÜTÜN ALIŞVERİŞLER İZLENEBİLECEK
Bu modelde, yazar kasalar devre dışı kalacak. Kredi kartıyla alışverişlerde POS cihazı slibi, fatura veya fiş yerine geçecek. Vergi mevzuatında da slipler, geçerli belge kabul edilecek. Kredi kartında olduğu gibi nakit alışverişlerde de, bilgiler POS cihazına işlenecek. Bu şekilde bütün alışveriş bilgileri bankacılık sistemine girecek. Alışveriş bilgileri, buradan da kredi kartı alışverişlerinde olduğu gibi, Gelir İdaresi Başkanlığı Bilgi İşlem Merkezine aktarılacak. Böylece Başkanlık, her türlü alışverişi bankalar kanalıyla takip edebilecek. Ticari işletmelerin sadece kredi kartlı alışverişleri değil, nakit alışverişlerinin de KDV beyannamelerinde yer alıp yer almadığı sistem üzerinde görülebilecek. Bu bilgiler, gelir ve kurumlar vergisi beyannamelerindeki kişi ya da kurum kazançlarının takibine de imkan verecek. Gelir İdaresi, bu bilgiler kanalıyla kişi ve kuruluşların harcamalarına da ulaşacak ve bunlar gelir ve harcamaların karşılaştırıldığı çapraz kontrollerde kullanacak. İdare, oluşturulacak sistemi, kademeli olarak devreye sokmayı planlıyor. Bu arada Gelir İdaresi Başkanlığı, kayıt dışı ekonominin kayda alınmasına dönük önlemler çerçevesinde yeni cihazlar için Avrupa ülkelerindeki uygulamalara da baktı. POS cihazlarının yazar kasa olarak da kullanıldığı Norveç’te bu alanda çok iyi işleyen bir sistem oluşturulduğunu belirledi. Yetkililer, Türkiye’de de aynı tür bir altyapı kurulmasının planlandığını bildirdi.
***
ECEM’İN ÖLÜMÜNDE ŞOK GELİŞME
Başakşehir’deki evinden “keman kursuna gidiyorum” diye çıkan İlköğretim 8’inci sınıf öğrencisi 14 yaşındaki Ecem’in cesedi bir uçurumun altında bulundu. İddiaya göre Ecem, erkek arkadaşının gözleri önünde kendini uçurumdan attı.
KEMAN KURSUNA GİTTİ AMA DÖNMEDİ
Öğrenildiğine göre Ecem önceki akşam okuldan evine geldikten sonra 23 Nisan hazırlıkları için keman kurusuna gitti ama eve dönmedi. Ecem’in eve dönmemesi üzerine baba Sadık ile anne Hatice Çokluk polise başvurdu. Evlerine dönerek kızlarından gelecek bir haber bekleyen Çokluk çiftine acı haber, Ecem’in arkadaşlarından geldi.
ÖNCE KEMANI BULUNDU SONRA
Kızlarının arkadaşlarından biri Ecem’in kemanının Şahintepe’deki kayalık alanda bulunduğunu bildirmesi üzerine üzerine kayalık alana giden aile kızlarının cesedi ile karşılaştı. Olay yerine gelen sağlık ekiplerinin ilk incelemelerinin ardından Ecem’in cesedi otopsi için Adli Tıp Kurumu’na gönderildi. İddiaya göre sağlık ekiplerinin ilk incelemesinde, baş ve vücudunda şişlik ve yaralanmalar gözlendi.
“TELEFONA CEVAP VERMEYİNCE ENDİŞELENDİM”
Acılı baba Sadık Çokluk, kızı Ecem ile aralarının çok iyi olduğunu ve kendisini çok sevdiğini belirterek, olayı şöyle anlattı: “Normal okuluna gitti. Cuma saatinde saat 14.00’de çocuğu aradım, ulaşamadım. Daha sonra annesi beni aradı, ’çocuk gelmedi’ dedi. Tekrar aradım. Telefonunu açtı ve kapattı. Daha sonra bir daha ulaşamadım. Daha sonra okuluna gittim, sordum yok. Bilgi Evi’ne gittim, sordum yok. Daha sonra mahalledeki çocuklara sordum. Mahallede de bulamadım. Kayıp ilanı vermek için polis karakoluna gittim. Polise bildirdim, geldim eve. Komşunun otomobilini aldım, aramaya gittik. Okula kadar yine gittik. Okuldan ayrıldık, telefon geldi. Komşu, ’Ecem’in kemanı bulunmuş’ dedi. Kemanı eve getirmişler. Kemanı bulan çocuğu bulduk. Onu da aldık, kemanı bulduğu yere kadar gittik. Çocuk kemanı bulduğu yere götürdü. Kemanı bulunduğu yerle, kayalık arasında 300 metre var. Komşuyla, çocuğu aşağıda aramaya gittik. Biz aşağı giderken, aşağıdan yukarı doğru iki çocuk geldi, ’Bir ortaokul kızını kayadan atmışlar. Onu ararsan kayada, polisler de gelmiş başına’ dedi. O arada koştuk biz tabii. Benim zaten dizlerimin bağı çözüldü. Çocuğumun olduğunu anladım. Oraya kadar gittik. Elleri otla dolu, polisler de başında. Olay bittikten sonra telefonu çocuğun baş kısmına koymuşlar. Telefon normal, hiç kırık mırık yok. Ondan sonra polisler, adli tıp, ilçe emniyet geldi. Sonra çocuğu götürdüler. 23 Nisan’da çalmak için, o gün de bir saat keman kursu vardı. Çocuk eve gelmedi.”
İDDİAYA GÖRE, KENDİNİ UÇURUMA ATMIŞ
Ecem Çokluk’un ölümüyle ilgili yürütülen soruşturmada aralarında en son beraber görüldüğü ve arkadaşı olduğu belirtilen 15-16 yaşlarındaki B.A’nın da aralarında bulunduğu 3 kişinin ifadesine başvuruldu. Başakşehir İlçe Emniyet Müdürlüğü ekipleri, 3 kişiyi gözaltına aldı. Emniyette yapılan sorgulamada bu kişilerden Ecem’in en son görüldüğü kişi olan B.A’nın ifadesinde, “Ecem’le 2 ay önce facebooktan tanıştık. Çıkma teklif ettim, kabul etti. İki kez buluştuk. En son olay günü buluştuk. Aşık Veysel Mahallesi’nde bulunan uçurumun oraya gittik. Ailesinden çok şikayet ediyordu. Babası gezmesine izin vermiyordu. Babasından şikayetçiydi. Uçurumun oraya geldiğimizde birden kendini atmak istedi. Durumu fark ettiğimde onu tutarak geri çektim. Tam geri dönerken birden elimden kurtularak kendini uçurumdan aşağı attı” dediği öğrenildi. Sınıf arkadaşı M.A’nın da ifadesinde “Sınıfta yan yana oturuyoruz. Anne babası sürekli baskı yapıyordu. Ecem’i sürekli dövüyorlardı. Bize sürekli ailenin baskısından bıktığını uçurumdan atacağını söylüyordu. Olay günü Ecem ve B.A’yı yan yana gördüm” dediği bildirildi. Ecem’in okuldan bir başka kız arkadaşı M.S’nin de “Ecem’le sınıf arkadaşıyız. Anne babası Ecem’i dövüyordu. Geçen hafta okulun penceresinden atlamak istemişti. Olay günü arkadaşıyla buluşacaktı” dediği öğrenildi. B. A ve Ecem’in kız arkadaşları M.A, ile M.S, ifadelerinin ardından serbest bırakıldı.
BEN BU HAYATTAN GİDİYORUM. BENİ UNUTMAYIN
Ecem Çokluk’un cesedine yakın bir yerde bulunan eşyalarının arasında, “Ben bu hayattan gidiyorum. Beni unutmayın. Bu lafım beni seven – sevmeyen herkese söylensin” sözlerinin yazılı olduğu bir mektup bulundu. Öte yandan Ecem Çokluk!un ifadelerine başvurulan kız arkadaşlarından birisinin, “Üç ay önce okulun penceresinden kendisini atacaktı. O zaman ben tutmuştum ve onu intihardan vazgeçirmiştim” şeklinde ifade verdiği öğrenildi.
BABA ÇOKLUK: OKULDA CAN GÜVENLİĞİ YOK
Çokluk, kızının okulunda 4 ay önce de bir erkek öğrencinin kaçırıldığını ve boğularak öldürüldüğünü anlatarak, “Okulda çocukların can güvenliği yok. Geçmişte de benzer olaylar oldu. Gölde cesetler bulundu. Yetkililerden kızımın katil yada katillerinin bulunmasını istiyorum” dedi.
Anne Hatice Çokluk ise, kızının 23 Nisan etkinlikleri kapsamındaki törenlerde keman çalacağı için kursuna gittiğini anlatarak, “Kızımın kimseye bir zararı yoktu. Gül gibi kızıma kıydılar. Kızım 23 Nisan’ı görmedi, o günü sabırsızlıkla bekliyordu. Çocuklarımızın can güvenliği yok. Bu olaydan sonra ben diğer kızımı da artık okula göndermeyeceğim. Üniversiteyi bile kazansa, artık okula yollamak yok” dedi.
GÜL VE ERDOĞAN’DAN YARDIM İSTEDİ
Devlet büyüklerinin bu olayla yakından ilgilenmelerini isteyen acılı anne “Sayın Cumhurbaşkanım Abdullah Gül, Başbakanımız Tayyip Erdoğan’dan kızımın katillerinin bulunması konusunda yardım istiyorum. Kızımın cesedi faili meçhul olarak kalmasın. Suçluları tespit edilsin ve cezalandırılsınlar” diye konuştu.
HABERTÜRK
AK PARTİ’NİN 550 ADAYI TANITILIYOR
Başbakan Erdoğan, milletvekili adaylarına hitap etti. AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Ankara’da AK Parti milletvekili adayları tanıtım toplantısına katıldı. Erdoğan, il başkanları ve milletvekilleri adayları ile bir araya gelen Erdoğan, konuşmasında şunları söyledi:
‘ERGENEKON’UN İRTİBAT OFİSİ’
“Ergenekon’un üye kayıt ofisini bulamayanlar, şimdi kendi parti çatıları altında, Ergenekon’un irtibat ofisini açmaya karar verdiler. Dışardan aday bulamadılar, içerden, Silivri’den aday transfer ettiler. Buradan, MHP’ye, CHP’ye soruyorum; siz, milletin iradesini mi temsil ediyorsunuz, Silivri’nin iradesini mi? Siz milletin iradesini mi temsil ediyorsunuz, yoksa çetelerin, mafyanın, cuntanın iradesini mi? Siz gücünüzü milletten mi alıyorsunuz, yoksa çetelerden, mafyadan, karanlık örgütlerden mi?”
“8 buçuk yıl boyunca hiçbir tehdite boyun eğmedik. Çetelere, mafyaya, karanlık suç örgütlerine boyun eğmedik. Çetelerin karşısında boyun eğenlerden, hazırola geçenlerden olmadık. Milletin emanetini kutsal bildik. O emaneti yere düşürmedik. Türkiye’yi aydınlığa kavuşturduk. Aydınlığa tahammül edemeyenler, ışıktan gözü kamaşanlar şimdi karanlığa methiyeler düzmeye başladılar. Karanlıktan medet umuyorlar, bir bedel ödeniyor. Şu anda bir fatura ödeniyor. Biz gücümüzü milletten alır, hesabımızı da millete veririz.
“BUNDAN SONRA TEMİZELLER OPERASYONUNA DA İHTİYAÇ KALMAYACAK”
“Gücünü, yetkisi iradesini milletten almayanlar ise hesabını başka yerlere öderler. 8 buçuk yıl boyunca olduğu gibi bundan sonra da çeteler karşısında geri adım atmayacağız. Çeteler karşısında boynumuzu bükmeyecek, mücadeleyi sonuna kadar sürdüreceğiz. Suç örgütlerinin tekrar üreme şansı bulamayacağı gibi, kesinlikle bu ülkede bundan sonra, aynen İtalya’da olduğu gibi, temizeller operasyonuna da ihitiyaç kalmayacak. Türkiye’yi hep birlikte yeniden inşa ediyoruz.
“Bu kadro bir kez daha tüm Türkiye’yi temsil eden bir kadrodur. Burada tek etnik köken yok, tek bölge yok, tek inanç gurubu yok, burada her etnik köken, her bölge, her inanç gurubundan, her düşünce, her sosyal grup bizim 550 kişilik listemizde. Hiçkimse dışarıda bırakılmamış, ötelenmemiştir.
“Listemize bakıp da ‘AK Parti’nin bazı bölgelerde umudu kestiğini’ söyleyenler çok büyük bir yanılgı, çok büyük bir cehl-i siyaset içindedirler. Adayları tanımadıkları gibi, tazelenmekten korkuyor, çekiniyorlar. AK Parti hiçbir yol arkadaşını yolda bırakmaz.
“DİĞERLER HAZIRA KONUYOR, BİZ İŞLİYORUZ”
“AK Parti hiçbir bölgeden çekilmiyor, çekilmez. Bir Azeri atasözü şunu söylüyor: ‘Dertsizler yeryüzüne yüktür.’ Evet, bizim derdimiz var, bizi dert bu yollara düşürdü. Bizim Türkiye sevdamız, davamız var. Diğerleri hazıra konuyor, biz işliyoruz. Farkımız bu. Siz tanımıyor olabilirsiniz, o isimlerin millet nezdinde neye tekabül ettiğni kestiremiyor olabilirsiniz. Ama bizim listemizdeki 550 kişinin herbiri birikimli, deneyimi, yüreği vatan aşkıyla dolu isimlerdir.
“Önce tek millet dedik. Millet kavramının içinde bir etnik unsur yok. Tüm etnik unsurlardan oluşur. Millet budur. Hep dedik ki TC vatandaşlığı çatısı altında toplanacağız. Her etnik unsur bize göre saygındır.
“Tek bayrak dedik. Bu bayrağın rengi niçin birilerini rahatsız ediyor? Rahatsız etmemesi lazım çünkü bu bayrağın rengi şehitlerimizin kanıdır. Her yıldız bir şehittir bunu böyle bilmeniz lazım.
“Sonra tek vatan geliyor. Hepimizi bu vatana aynı oranda ortağız.”
***
SAĞLIKÇILARIN İŞİ BIRAKMASI YASAL MI?
Sağlık çalışanları “GöREVdeyiz” diyor; Bakan Akdağ, “Bir vatandaş mağdur olursa şikâyet edeceğim” yanıtını veriyor. Peki hukuki açıdan durum ne? İstanbul Tabip Odası’ndan da 19- 20 Nisan’da yapılacak iş bırakma eylemine ilişkin bir açıklama geldi. Yapılan açıklamada şunlar kaydedildi: “Hekimler, hemşireler, diş hekimleri, ebeler, eczacılar, laborantlar, radyoloji teknisyenleri, fizyoterapistler, diyetisyenler, sağlık teknisyenleri, sağlık memurları, psikologlar, biyologlar, paramedikler, hastabakıcılar, taşeron sağlık işçileri, kısacası bütün sağlık çalışanları, 19-20 Nisan günleri bütün Türkiye’de görevdeyiz. Tıpkı hafta sonlarında olduğu gibi, Tıpkı dokuz günlük bayram tatillerinde olduğu gibi, yatan hastalar ve acil servisler dışında sağlık hizmeti sunmayacağız”
Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın iş bırakma eylemi hakkında “TTB’nin 19-20 Nisan’da yaptığı çağrı üzerine hekimler ve sağlık çalışanlarının Türkiye genelinde gideceği iş bırakma eyleminde, bir tek vatandaş bile mağdur olursa, ben TTB’yi savcılığa şikâyet edeceğim” sözleri akıllara, sağlık çalışanlarının iş bırakması yasal mı değil mi sorularını getirdi.
Türk Tabipler Birliği Hukuk Bürosu bunun üzerine bir açıklamada bulundu. İşte o açıklama:
“Ülkemizin yönetim biçimine ilişkin temel kuralların belirlendiği Anayasa’da, Türkiye Cumhuriyetinin nitelikleri arasında, demokratik bir hukuku devleti olduğu da belirtilmiştir. Devletin demokratik niteliği, anayasal kurumların yanı sıra toplumun en geniş kesimlerinin yönetime etkin olarak katılabilmesini ifade eder.
Türk Tabipleri Birliği, Anayasa’nın 135. maddesine dayalı olarak yasa ile kurulmuş; yetki ve görevleri bu yasada tanımlanmış kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşudur. Hekimlerin karşı karşıya kaldıkları sorunlar ve bunların sağlık hizmetlerine yansımalarını toplumla paylaşmak, bu sorunların çözümüne yönelik önerileri gündeme taşımak Türk Tabipleri Birliğine yasa ile verilen görevler arasındadır.
Türk Tabipleri Birliği’nin, diğer bir çok sağlık meslek örgütü ile birlikte yaptığı çağrı, çalışanların haklarını ve toplumun nitelikli sağlık hizmetine ücretsiz erişim hakkını savunmak adına düzenlenecek toplantılara sağlık çalışanlarının katılacağını duyurarak toplumun belirtilen tarihlerde acil hizmetler dışında sağlık kurumlarına başvurmaması talebidir.
Bu çerçevede yapılacak olan GöREV sebebiyle çalışanların suçlanması iç hukuk düzenlemelerinin yanı sıra ülkemizin de imzası bulunan başta Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi olmak üzere uluslar arası sözleşmelere de aykırı olacaktır.
Nitekim, Eski Türk Ceza Kanununda iş bırakma eylemi, herhangi bir zarara yol açıp açmadığından bağımsız olarak suç olarak tanımlanmış ve hapis ve para cezasının yanı sıra memuriyetten geçici veya kalıcı olarak men edilme yaptırımına bağlanmış; ayrıca, iş bırakma eyleminin meslek kuruluşu kararıyla gerçekleştirilmesi durumunda ilgili meslek kuruluşu yöneticilerinin de hapis cezasıyla cezalandırılması ve ömür boyu memuriyetten men cezasını gerektirmekte iken 2005 yılında yürürlüğe girmiş olan (5237 sayılı) yeni Türk Ceza Yasasında, kamu görevlilerinin mesleki ve sosyal hakları ile ilgili olarak, hizmeti aksatmayacak biçimde, geçici ve kısa süreli iş bırakmaları veya yavaşlatmaları halinde hiç ceza verilmeyebileceği belirtilmiştir.”
Türk Tabipler Birliği Hukuk Bürosu açıklamasına şöyle devam etti: “13 Şubat 2011 tarihinde kabul edilen 6111 sayılı Kanun ile 657 sayılı Devlet Memurları Yasasında bir takım değişiklikler yapılmıştır. Bunlar arasında, kamu çalışanlarının başka kurum ve kuruluşlarda geçici olarak görevlendirilebilmesine ilişkin düzenleme de bulunmaktadır. Buna göre, geçici görevlendirme yapılmasına muvafakat eden kamu görevlileri, geçici görevlendirme yapmak isteyen kurumun talebi ve çalıştıkları kurumun izni ile diğer kamu kurum ve kuruluşlarında, bir yılda altı ayı geçmeyecek şekilde geçici olarak görevlendirilebilirler. Bu görevlendirmenin memurun göreviyle ilgili olması da şarttır.
Her ne kadar söz konusu maddenin ikinci fıkrasında “Birinci fıkrada belirtilen hâller dışında memurlar, kamu yararı ve hizmet gerekleri sebebiyle ihtiyaç duyulması hâlinde kurumlarınca, Devlet Personel Başkanlığının uygun görüşü alınarak diğer kamu kurum ve kuruluşlarında altı aya kadar geçici süreli olarak görevlendirilebilir” hükmüne yer verilmiş ise de bu düzenlemeyle birinci fıkrada belirtilen koşullar mevcut olmaksızın memurun keyfi biçimde geçici görevlendirilmesi değil; birinci fıkrada geçici görevlendirme yapılabilmesini mümkün kılan gereksinimin ikinci fıkrada “…kamu yararı ve hizmet gerekleri sebebiyle ihtiyaç duyulması…” şeklinde genişletilmesi söz konusudur.
Geçici görevlendirme, herhangi bir şekilde memurun cezalandırılması aracı değildir; idarenin yürüttüğü hizmetin bir gereği olarak ortaya çıkan ihtiyaç üzerine, maddede belirtilen koşulların yerine getirilmesiyle, yapılabilir.
Bu çerçevede, GöREV yapan hekimlerin, bu sebebe dayalı olarak, başka kurum ve kuruluşlarda görevlendirilmeleri, muvafakatları olmaksızın söz konusu değildir.”
BİRAZ KEYFİYET, BİRAZ HAK ARAMA
Demokrat Hukukçular Derneği Genel Başkanı Avukat Halil Doğan, sağlıkçıların iş bırakma eyleminde biraz hak aramanın mevcut olduğunu ama yanında da biraz keyfiyetin söz konusu olduğunu bildirdi. HABERTURK.COM’a konulan Av. Doğan şunları söyledi: “Burada sağlık çalışanları hakkını arıyor ama hakkın da kötüye kullanılması sağlıkçılar açısından etik değil. En azından sağlık mensubuna yakışmaz. Kişileri mağdur etmeden hak arayışı yapılmalıdır. Yapacakları grevi düzgün kullanmaları gerekiyor. Bayram tatillerinde nasıl hizmet veriliyorsa öyle olacak deniyor. Ama bayram tatillerinde de vatandaşlar mağdur oluyor sadece bayram diye mağduriyet kabul ediliyor. Bayramdan önceki gün ve bayram tatilinden sonraki gün hastaneler dolup taşıyor, yoğunluktan geçilmiyor. Burada hak var ama biraz da keyfiyet söz konusu. Bu da pek doğru değil” dedi.
***
“HASTANEDE TECAVÜZE UĞRADIM”
Bir dönemin ünlü oyuncusu Ahu Tuğba’dan çarpıcı açıklamalar… Bugüne kadar 8 kez evlenen Tuğba ne yazık ki gerçek aşkı hala bulamadığını söyledi. Bugün’ün haberine göre, bir zamanlar evinizde aslan beslediğini söyleyen Tuğba “Bir gün gazetede ‘Aslan adamı yedi’ diye bir haber gördüm. İkinci kocamdan ayrılmak istiyordum. Ondan kurtulmanın yollarını arıyordum. Kocamı yesin diye bir aslan aldım. Önce yavruydu, her yere onunla gidiyordum. İnsanlar çok şaşırıyordu. Gittikçe büyüdü ve hayvandan herkes korkmaya başladı; tam işe yarayacağı sırada kocamı yiyemeden öldü maalesef” dedi.
“BİR KOCAM BENİMLE RUS RULETİ OYNADI”
Bütün eşlerimden başına çok bela geldiğini söyleyen Tuğba sözlerine şöyle devam etti: “Ne zaman ayrılacağım dedim, o zaman ‘Seni öldüreceğiz’ dediler. Ya kafama silah sıkarlardı. Ya da tek kurşunla benimle rulet oynarlardı. Hiç unutmam bir keresinde bir tanesi eline silah aldı, içinde tek kurşun vardı. ‘Beni seviyor musun’ diye soruyordu. Bende ‘Hayır’ diyordum, silahı kafama dayayıp kafama sıkıyordu. Rus ruleti oynadı benimle. Ölüme ‘Evet’ diyordum, “Seni seviyorum” demiyordum. Hayatım boyunca bir erkeğe ‘Seni seviyorum’ diyemedim. Seni seviyorum diyebileceğim gün onları bıraktığım gün oluyordu çünkü.”
“HASTANEDE TECAVÜZE UĞRADIM”
Ağu Tuğba yıllar önce hastanede tecavüze uğradığını söyledi. Tuğba torkunç olayı şöyle enlattı: Arkadaşlarımdan birine bir gün, “Seni sevmiyorum” dedim. Demez olaydım, Porsche arabasını Boğaz’ın soğuk sularına gömdü. son anda içinden kurtuldum. Bunu ilk defa size söylüyorum, bana hastanede tecavüz etti. Nasıl olduğunu sormayın, bende aynı filmlerdeki mağdur kadınlar gibi hastanede o adam tarafından tecavüze uğradım. Sonrasında, “Şimdi beraber ölmeye hazırız” dedi ve üç arabanın üzerine sürdü, son sürat onlara vurdu, şans eseri kurtulduk. Ama asla adını açıklamayacağım”
AKŞAM
TÜRKİYE ‘FAZLA ISINMIŞ BİR TEPSİ!’
Türkiye ekonomisini tehdit eden dengesizliklere dikkat çeken Financial Times gazetesi, Merkez Bankası’nın yeni başkanı Erdem Başçı’nın elinde ‘fazla ısınmış bir tepsi’ olduğunu yazdı. Gazete Durmuş Yılmaz için de ‘bulmaca gibi biri’ yorumunu yaptı. İngiliz Financial Times gazetesi Merkez Bankası’nın yeni başkanı Erdem Başcı’yı Türkiye ekonomisinin “fazla ısındığı” yolunda uyardı. Gazetenin bugünkü sayısıın arka sayfasındaki haber-yorum (Lex Column) köşesindeki yazılardan biri Türkiye’ye ayrılmış. Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz görevini bugün Erdem Başcı’ya devrediyor. Financial Times Durmuş Yılmaz’ı, “bulmaca gibi biri” olarak nitelendirmiş. Gazete Yılmaz’ın bir yandan enflasyonu kontrol edip erkenden hükümetten bağımsız hareket etmeye başladığını, bir yandan da Erdem Başçı’ya alışılmışın dışında bir para politikası devrettiğini belirtiyor. Financial Times’a göre seçimin yaklaştığı, cari açığın arttığı ve bankaların izlenen para politikasından şikayetçi oldukları bir dönemde, Başçı’nın elinde “fazla ısınmış bir tepsi” var. Türkiye’nin toplam Gayri Safi Yurtiçi Hasılası 2009’da yüzde 4.7 küçüldükten sonra geçen yıl yaklaşık yüzde 9 büyümüştü. Merkez Bankası hızla artan borçlanmayı ve iç talebi soğutmak için doğrudan faiz oranlarını artırmak yerine öncelikle bankaların rezerv zorunluluklarını artırmıştı. Türkiye’nin cari açığının Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’ya oranı da yüzde 6.5’e çıkmış durumda ve yükselen cari açık giderek daha da fazla artan oranda kısa vadeli sermaye girişleriyle finanse ediliyor. Tüm bu veriler eşliğinde Türkiye ekonomisinin fazla ısındığının vurgulandığı Financial Times’taki yazı şöyle noktalanmış: “Cari açığın büyüklüğü, seçim döneminin doğal gerginlikleri ve küresel ekonomideki belirsizliğin sürmesi göz önünde bulundurulduğunda Erdem Başçı, Türkiye’nin kontrolden çıkmış ekonomisini ayakta tutmak için, Merkez Bankası’nın gelişmelerin çok gerisinde kalmamasına çok dikkat etmelidir.”
***
AŞİRET DESTEKLİ ADAYLARI LİSTEYE KOYMAMAK CESURCA BİR DENEME
AKP’nin Doğu ve Güneydoğu’da ‘aşiret’ etiketli aday göstermemesini Mardin Artuklu Üniversitesi’nden Doç. Dr. İbrahim Özcoşar yorumladı: Bu Cumhuriyet tarihinde bölgenin siyasi tercihlerine yapılan en ciddi müdahalelerden biri. Tayip Bey’in sadece kendisine güvenden kaynaklanan bir çıkışı değildir. Ciddi bir altyapı çalışmasına göre davrandığını sanıyorum. Aksi halde bir hezimet gelebilir. AKP’nin aşiret destekli olduğu herkesçe bilinen bazı milletvekili adaylarına Doğu ve Güneydoğu illerinde yer vermemesi bölgede tam bir şaşkınlık yarattı. AKP’ye oy verenler kadar, vermeyenler de bu tercihin nedenini ve sonuçlarını tartışıyor. Konuyu yorumlaması için bölgeyi iyi bilen akademisyenlerden Mardin Artuklu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürü Doç Dr. İbrahim Özcoşar ile bir araya geldik. Özcoşar, artan kentleşme ile dönüşen aşiret ilişkileri ve onun siyaset üzerindeki yansımalarını yorumladı:
– Türkiye’de kaç aşiret var ve toplumsal hayat üzerinde ne kadar etkililer?
Aşiret tanımı çok değişiyor. Dolayısıyla aşiret sayısı söylemek çok da mümkün değil. Aşiretlerin birbirlerine eklemlenme, ayrılma, bazen küçük bir aile yapısının genişleyerek kendisini aşiret olarak tanımlaması gibi durumlar söz konusu. Her aşirette merkez halka var ve bu halkanın kaç kişilik bir kitleyi etkileyebileceğini söylemek zor. Aşiretleri eskisi gibi seçim paketi olarak görmek çok da mümkün değil. Her şeyden önce aşiretlerin önemli kısmında kendi içinde siyasal ayrılıklar mevcut.
– Kentleşme aşiret bağlarını nasıl etkiliyor?
Zayıflatıyor, ama tamamen koparmıyor. Çünkü, aşiret her zaman bir güç. Siyasi düşünceleri aşiret yapısına çok olumlu bakmasa da, insanlar aşireti kendilerini her dönemde destekleyecek bir güç olarak görüyor. En sağda duran ile en solda duran üyeler arasında da bu anlamda pek bir fark yok gibi. Ama bir çözünme de söz konusu. Çünkü aşiret bir kırsal yapılanma ve giderek kent-kırsal arası bir yapılanmaya dönüşüyor.
– Aşiret iktidar yanlı bir yapı mıdır?
Tarihsel süreç kenti iktidar yanlısı, aşiretleri iktidar karşıtı bir yapı olarak tanımlar. Cumhuriyetle entegre olmakta en zorlanan kesim olan aşiretler Demokrat Parti ile çok partili hayatla kendi rollerini alıyorlar siyasette. Osmanlı’da da aşiretlerle devletin uzlaştığı dönemler nadirdir.
– Bu anlattıklarınız bugün için de geçerli mi?
Çok partili hayata geçildikten sonra iktidarın önemli bir parçası haline geldiler. Kendilerine iktidar içerisinde yer bulabildiler. İktidar karşıtlığından çok kentliye benzeme hevesi ve kent-kırsal çatışması içinde kendilerini güçlü kılabilmek için iktidara ulaşabilecekleri ve onun rantından faydalanabilecekleri bir kanal açtılar. İktidarın nimetlerinden yararlanan bir yapıya dönüştüler.
– Kürt aşiretlerinin iktidar partisi kadar BDP ile de çok iç içe geçtiğini görüyoruz.
Aslında bölgede BDP’nin aşiretlerle bağı çok daha güçlü. BDP sol görüşten gelen ve klasik aşiret yapısına tümden karşı olması gereken bir parti. Ama politik düşünce belli bir noktadan sonra etkisini kaybediyor ve sol düşünce ile klasik aşiret yapısını belli bir noktada uzlaştırıyor.
MERKEZ ARAP; KIRSAL KÜRT
– Şanlıurfa’da durum nasıl?
Şanlıurfa’da aşiret yapısı Diyarbakır ve Mardin’den daha katı devam ediyor. Aşiretler o katı kalıbı devam ettiriyor gibi görünüyor ve çok ilginç bir direnme de var.
– Aşiret destekli AKP’li milletvekilleriyle yaşanan gerilime rağmen Ahmet Eşref Fakıbaba’nın ŞanlıŞanlıurfa’da bağımsız belediye başkanı seçilmesi siyaset-aşiret ilişkileri bakımından bir kırılma değil mi?
Bölgede merkez şehirler, Diyarbakır, Mardin ve Şanlıurfa’da şehir yapıları çok farklıdır. Diyarbakır’da çok ciddi bir nüfus değişimi oldu kırsaldan gelen göçle. Şanlıurfa ve Mardin’de kent nüfusunun büyük çoğunluğu Arap’tır ve çok farklı bir yapıları var. Her ikisinde de Arap nüfus yıllardır bölgede yaşıyor ve tabiri caizse kendilerine has adalarda yaşıyorlar.
– ‘Kendilerine has adalar’ diyerek ne kastediyorsunuz?
Mardin’e bakın mesela. Nüfusun çoğunluğu Arap veya Süryani. Çevresinin ise neredeyse tamamı Kürt ve hepsi aşiret. Kentle kurdukları pazar ilişkisi bağlamında kenti kendi denetimleri altına almaya çalışıyorlar. Bu nedenle, kentle kırsal arasında ciddi çatışma yaşanıyor. Ama, Mardin ve Şanlıurfa gibi yerlerde bu çatışmaya bir de etnik ayrılık ekleniyor. Her ikisinde de merkez Arap, çevre Kürt. Dolayısıyla kent ve çevre ayrılığı biraz daha derinleşiyor. Zaman içinde her şeye rağmen kenti koruma refleksi ile hareket eden bir kentli kemik yapı ortaya çıkıyor. Aşiretler göçlerle şehre de girdi. Şanlıurfa’da biraz daha fazla oldu ama Mardin’de çok daha az oldu.
– Şanlıurfa’daki aşiret yapısının ayırtedici olduğu nokta nedir?
Şanlıurfa aşiretlerinde Kürtlük bilinci çok yüksek düzeyde değildir. Mesela Milli Aşireti içinde hem Kürtler hem Araplar var. Şanlıurfa’daki aşiretler Diyarbakır ve Mardin’deki gibi politize olmamış, daha değişik bir yapıları var. Dolayısıyla kentle daha kolay ilişki kurabiliyor. Ama Mardin’de Arap-Kürt ayrımı daha derin. Şanlıurfa’daki Arap nüfus Kürtlere, Kürt nüfus Araplara yanaşabiliyor.
CHP-aşiret ilişkisi zayıf
CHP’nİn aşiretlerle ilişkisi çok klasik. Mesela 2007 seçimlerine kadar burada CHP’yi destekleyen bir aşiret vardı. CHP ile ideolojik olarak uzaktan yakından alakası yok. Ailenin tüm üyeleri hacı, çok dindar. CHP’den bir aday çıkardılar. Parti içi çekişmelerle adayları elendi ve tamamen döndü aile. Aşiretin parti ile hiçbir bağı kalmadı. Sol kökenden gelmesine rağmen CHP hiçbir fikirsel, altyapısı olmayan ilişkiler kuruyor. Milletvekili çıkarmak adına siyasi çıkar üzerinden çalışıyor. Bu nedenle buradan 2007’de milletvekili çıkaramadı. CHP’nin handikapı, bölgede hiçbir karşılığının olmaması. Politikaları da görülmüyor.
Her zaman ortak hareket etmezler
Bölgede aşiret konfederasyonları var. Biz aşiretlere genellikle bir etnik kökenden gelmiş, aynı aileden gelmiş etnik yapılarmış gibi bakıyoruz ama aslında böyle değil bu. Hemen hiçbir Kürt aşiretinde yönetici olan aile aslında o aşiretten gelmiyor köken olarak. Aşiretler her zaman ortak hareket eden yapılar değil. Mardin’de mesela iki farklı ailenin olduğu, çok farklı siyasi oluşumları destekleyen aynı aşiret var. Bunlar aslında aynı aile ama siyasete farklılar. Fakat, ortak bir düşman karşısında birleşirler.
Hezimet uyarısı
– Size göre bölgeyle bağı olmayan isimlerin tercih edilme sebebi nedir?
AK Parti’nin kendine ciddi güveni var. Bu bir anlamda olumlu bir şey. Çünkü ‘Aşiret refleksiyle oy veren insanlar yok gibi’ diye düşünülüyor. Ama gerçeği seçim sonrasında göreceğiz. Bölgenin en ideolojik davranan ve en iyi örgütlenmiş yapısı BDP. Çok farklı ve değişmeyecek bir kitlesi var. Ama o bile aşiretleri dikkate alıyor ve onlar üzerinden ciddi planlama yapıyor. AK Parti’nin yaptığı çok ciddi bir iş, cesur bir çıkış. Sonucu ne olur göreceğiz.
– Bölgenin gerçeklerinden uzak, çok delice bir tercih mi bu?
Bu Tayyip Bey’in sadece kendisine güvenden kaynaklanan bir çıkışı değildir. Çok ciddi bir altyapı çalışması yaptığını ve ona göre davrandığını sanıyorum. Yoksa, çok ciddi bir hezimete uğrayabilirler.
– Şayet aşiret destekli adaylar seçilmezse, aşiretlerin çözülmesini hızlandıran önemli bir faktör olur mu?
Aşiretler gittikçe siyasal nedenlerle bir araya gelen yapılara dönüşüyor. Bunda bile kırılmışsa, aşirette ciddi bir tükenme gündemdedir demek ki diyeceğiz. Önemli bir süreç, önemli bir test.
– Sizin şahsi beklentiniz nedir?
Ne aşiret yapılarının tümüyle göz ardı edildiği ne de AK Parti’nin gücünün tümüyle küçümsendiği bir sonuç ortaya çıkacaktır.
Bölgenin siyasi tercihlerine yapılan en ciddi müdahale
– Aşiret destekli bazı isimler AKP’nin milletvekili listelerinde yer almadıkları için tepki gösterdi ve bağımsız aday oldu. AKP’nin bu seçimler için daha teknokrat ve aşiret bağı olmayan isimler seçmesini nasıl yorumluyorsunuz?
Seçim sonuçlanmadan bu tercih doğru mu, yanlış mı anlamak çok kolay değil. Herkeste ‘Ne olacak?’ diye bir şaşkınlık var. Ama buradan bakınca iktidar partisinin bölgede hiçbir bağı olmayan isimleri bölgeden birinci sıraya yerleştirmesi şaşkınlığa ve iktidarın oy kaybedeceği yorumlarına yol açtı. Ama herkeste bir tedirginlik de var. Burada ‘Oy anlamında aslında karşılığı olmayan isimler Tayyip Bey’in sürükleyiciliğiyle ipi göğüsleyebilir mi?’ diye bir şüphe de var herkeste. Bu aslında, Cumhuriyet tarihi boyunca bölgenin siyasi tercihlerine yapılan en ciddi müdahalelerden biri. Diğer yandan, yerel dinamikleri hiçbir şekilde dikkate almayıp, parti liderinin sadece kendi gücüne güvenmesi olarak okumak da mümkün.
DENEME TAHTASI
– Aşiret ilişkileriyle ünlü olan Şanlıurfa’yı deneme tahtası olarak mı kullanıyor sizce AKP, aşiret bağlarının halen ne kadar belirleyici olduğunu anlamak için?
AK Parti tarafından hem Şanlıurfa’da, hem Mardin’de ilginç bir deneme yapılıyor bu seçimde. Şanlıurfa’da ‘Faruk Çelik aday oldu’ diye AK Parti’ye oy vereyim diyecek kimse yoktur. Mardin’de öyle şu anda. Mesela Muammer Güler’in Mardin’de karşılığı yoktur. Mardin’de bunun için AK Parti’ye oy verileceğini sanmıyorum.
***
SPİKLERERDEN ÇOK ŞEY İSTİYORUZ
Beş yıl ekonomi programı sunduktan sonra ‘Hafta Sonu’ isimli programıyla ekranın renkli yüzüne geçiş yapan Gülay Afşar, kadın spikerler üzerindeki ‘hem güzel olsun, hem iyi konuşsun hem de fikri olsun’ baskısını yorumladı: Onlardan çok şey istiyoruz. Dünyada böyle değil. Türk izleyicisi de bunu yavaş yavaş aşıyor
Röportaj: Erçin DAĞ EYSEN
– Röportaj yapan biri olarak röportaj vermeye alışık mısınız, hangisi size daha yakın geliyor?
Röportaj yapmak en keyiflisi. Kumandanın bende olduğunu hissediyorum. Ne soracağımı da önceden planladığım için bu kendi kurgunu hayata geçirmek gibi bir şey.
– Programlarınızda çoğu zaman ünlü konuklarınız oluyor. Onlarla konuşurken magazine kaymaktan çekiniyor musunuz?
Evet, özel hayatla ilgili soru sormaktan kaçınırım. Örneğin, Cem Özer olaylı bir ayrılığın ertesinde programa konuk oldu; benim onu çağırma amacım zaten bu konuda konuşmak değildi. Sohbet sırasında o noktaya geliniyor, ama doğrudan ‘Neden boşandınız?’ diye sormuyorum.
– Sunduğunuz program ve konuklarınız itibariyle çok da magazinin içinde bir insansınız aslında, ama kendiniz bu çemberin dışındasınız. Bunu nasıl başarıyorsunuz?
Magazin muhabiri beni ne yapsın? Evli, barklı, çoluk çocuğu ve düzenli bir hayatı olan bir kadınım ben. Benden bir magazin malzemesi çıkmaz doğal olarak.
– Son dönemde ekranda kadın spikerler revaçta. Kadınların spor programı sunmasına nasıl bakıyorsunuz?
Bir kadın ekonomi okumuştur ve ekonomi haberi sunabilir. Ama spor haberi sunmak zordur. Eski bir milli voleybolcunun spor programını sunmasını daha anlamlı buluyorum.
ETEK BOYUMA HİÇ KARIŞILMADI
– Son günlerde haber spikerleri üzerinde bacak açma ve göğüs çatalı gözükmesi konusunda bir dayatma söz konusu olduğu konuşuluyor. Bence çok geride kalmış bir tartışma bu. Şimdi, ekran önündeki ismin içeriği olsun, bir fikri olsun, güzel konuşsun, ama bir yandan güzel de olmalı mı diye tartışılıyor. Bence hem güzel, hem akıllı olsun diye çok şey istiyoruz. Dünyaya baktığımız zaman bunun böyle olmadığını da görüyoruz. İlla ki güzelliğiyle göz doldurması gerekmiyor. Türkiye’de güzellik çok etkili ama oradaki ince sınırı Türk seyircisi yavaş yavaş aşmaya başladı.
– Bugüne kadar giyim tarzınız ya da etek boyunuzla ilgili bir teşvik oldu mu?
Hiç karışılmadı. Programda istediğim gibi giyindim. Zaten yerine göre giyindim. Ekonomi programı yaparken beş yıl boyunca sadece beyaz gömlek siyah takım giydim. Şimdiki hafta sonu programında ise spor olmaya çalışıyorum. Türk seyircisinin kabul edebileceği sınırlar içerisinde giyiniyorum.
Herkesle röportaj yaptım, Sezen Aksu’yla yapamadım
– Spikerlik dışında başka projeleriniz var mı? Mesela bir ana haber bülteni sunmak ister misiniz?
Yaptığım işi spikerlikten ziyade programcılık olarak görüyorum. Hedefim, daha başka programlar yapmak olabilir. Ana haber sunmak gibi bir isteğim yok. Haberi karşıdan okuyan insan olmak istemem. Ali Kırca, Uğur Dündar ve Mehmet Ali Birand bu işin mutfağından gelmiş insanlar. Ne zaman ki onların statüsüne erişirim, o zaman ana haber sunabilirim.
– İnternetteki yorumlarda sizin için ‘NTV’nin Seda Sayan’ı diyorlar. Bu konu hakkında ne söyleyeceksiniz?
Buna sevindim. Belki söyleyenin niyeti biraz ezmekti ama ben çok içerikli bir iş yapıyorum. Kendi kültürü içinde aslında şov programı olan nadir birkaç programdan birisini yapıyorum. Böyle bir benzetmeyi ben iyi tarafından görüyorum. Başka niyetle söylüyorsa da o kişi programımı izlemesin.
– En çok kimle röportaj yapmak istersiniz?
Sezen Aksu ile yapmak isterim. Amerikan Dışişleri Bakanı’yla bile röportaj yaptım ama Sezen Aksu’yla yapmak kısmet olmadı.
GÜLAY AFŞAR KİMDİR?
Gülay Afşar, Boğaziçi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler ve Siyaset Bölümü’nü bitirdi. 10 yıl süreyle finans piyasalarında aktif görev yapan Afşar’ın televizyon kariyeri 1997 yılında Kanal E’de başladı. Afşar, 1999’da CNN Türk’e transfer oldu. 2001 yılından bu yana CNBC-e ve NTV’de çalışan Afşar, 5 yıl boyunca ekonomi programları sunduktan sonra, son dönemde ‘Gülay Afşar ile Hafta Sonu’ programında ünlü konuklarını ağırlıyor.
guzel yazi olmus tesekkurler