Gazete manşetlerini besiktas.com.tr adresinde tek bir adımda okuyabilirsiniz… CUMHURİYET: Operasyonlar askıya alınmayacak… ABD’de kasırga… Olaylı savcılara yetki geri verildi… SABAH: İşsizlik rakamları açıklandı…
Kadın memurun doğum izni süreleri arttı… Kaddafi Trablus sokaklarında… MİLLİYET: Gözaltında alındı…
Ağaoğlu’na İTÜ’de yumurta yağmuru… Türkiye’ye pek ‘Fransız’ değil… HÜRRİYET: Ermenistan’a Macaristan şoku… Günay: “Devlet tiyatroları kapatılacak demedim”… Babacan, 5 yıl bekledi çıkrıkçı’lardan arkadaşını merkez’in başına taşıdı…
CUMHURİYET
“OPERASYONLAR ASKIYA ALINMAYACAK”
ABD merkezi İstihbarat Teşkilatının (CIA), Pakistanlı yetkililerin ülkedeki CIA ajanlarının sayısını azaltma talebine olumsuz cevap verdiği bildirildi. Adını gizli tutan CIA’nin bir yetkilisi, AFP’ye yaptığı açıklamada, teşkilatın, İslamabad’ın isteğine rağmen, Pakistan’daki teröre karşı yürütüğü operasyonlarını askıya almayacağını belirtti. Yetkili açıklamasında, CIA’nin müdürü Leon Panetta’nın Washington’da Pakistanlı istihbarat yetkilileriyle görüşürken, esas sorumluluğunun Amerikan halkını terör saldırılarına karşı korumak olduğunu ve bu çerçevede yürütülen operasyonları durdurmayacağını açıkça ifade ettiğini söyledi. Pakistan, ABD’den CIA ajanlarının sayısını azaltmasını ve Afganistan sınır hattındaki bölgelerde insansız uçaklarla yapılan saldırılara sınırlama getirilmesini talep etmişti. Hükümet yetkilileri ayrıca, Pakistan’da bulunan 300’den fazla CIA görevlisi ile özel güvenlik şirketi çalışanlarının da ülkeden ayrılmasını istemişti. ABD’nin bölgedeki en önemli müttefiklerinden Pakistan ile arasındaki ilişkiler, CIA ajanı Raymond Davis’in Ocak ayında Lahor kentinde iki kişiyi öldürmesinin ardından kötüleşmişti. Davis olayı ve Afganistan sınırında artan hava saldırıları nedeniyle Pakistan kamuoyunda ABD karşıtı tepkiler artmıştı. 17 Mart tarihinde yapılan bir hava saldırısı sırasında, aralarında sivilerin de bulunduğu 39 kişi hayatını kaybetmişti.
***
ABD’DE KASIRGA
ABD’nin Oklahoma eyaletinin Tushka kasabasını vuran kasırgada 2 kişi hayatını kaybetti. Eyalet Acil Durum İdare Dairesi, eyaletin merkezinin 190 kilometre kadar güneydoğusundaki kasabada 25 kişinin de yaralandığını bildirdi. Elektrik direkleri ve ağaçların yıkılmasına yol açan kasırganın kara trafiğini olumsuz etkilediği de belirtildi. Kasırganın 350 nüfuslu kasabada yol açtığı hasar henüz bilinmiyor.
***
OLAYLI SAVCILARA YETKİ GERİ VERİLDİ
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, eski Van Cumhuriyet Savcısı Ferhat Sarıkaya hakkındaki meslekten ihraç kararını kaldırdı. HSYK, ayrıca Erzurum Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı Osman Şanal’ın da elinden alınan özel yetkilerinin iade edilmesine karar verdi. Sarıkaya’nın karardan sonraki ilk yorumu “Meslekten ihraç kararlarını kaldıranların ellerine yüreklerine sağlık” oldu. Sarıkaya siyasi yorum yapmakla suçlanmıştı. Şanal ise İlhan Cihaner’i “organize suç örgütü üyesi olmakla” suçlamıştı. Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK), 2006 yılında meslekten ihraç edilen Şemdinli olaylarıyla ilgili iddianameyi hazırlayan Van Cumhuriyet Savcısı Ferhat Sarıkaya’nın meslekten ihraç kararını kaldırdı. HSYK Genel Kurulu, bugün meslekten ihraç edilen hakim ve savcılarla, özel yetkileri kaldırılan hakim ve savcıların durumunu görüştü. Kurul, eski Van Cumhuriyet Savcısı Ferhat Sarıkaya ve Eski Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi Savcısı Hüseyin Altın hakkındaki meslekten ihraç kararını kaldırdı. Mesleğe kabulle ilgili şartlarını yitirip yitirmediği incelenecek olan Sarıkaya ve Altın hakkında ”mesleğe kabul” kararı daha sonra verilecek. HSYK, ayrıca eski Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner’in gözaltına alınması üzerine Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (CMK) 250. maddesi kapsamındaki yetkileri kaldırılan Erzurum Başsavcıvekili Tarık Gür, cumhuriyet savcıları Rasim Karakullukçu, Mehmet Yazıcı ve Osman Şanal’ın da özel yetkilerinin iadesine karar verdi. Bu arada eski Erzurum Özel Yetkili Cumhuriyet Başsavcıvekili Tarık Gür’ün özel yetkileri kaldırıldıktan sonra başka bir yere ataması yapıldığı için yeniden özel yetkiyle görevlendirilmedi. Şanal, Cihaner’i “organize suç örgütü üyesi olmakla” suçlamıştı. Osman Şanal, Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner’i Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklamasıyla tanınmıştı. Şanal, Cihaner’i ‘İrtica ile Mücadele Programı’ kapsamında hareket eden organize suç örgütü üyesi olmakla suçlamıştı. HSYK, Şanal’ın bir savcı Başsavcının makamını basarak tutuklamasını görev sınırlarını aşma olarak değerlendirmiş ve özel yetkilerini almıştı. Bugünkü kararla birlikte Şanal, eski yetkilerine kavuşmuş oldu. Sarıkaya, siyasi yorum yapmakla suçlanmıştı. Van Cumhuriyet Savcısı Ferhat Sarıkaya, bir Genelkurmay Başkanı’nın adını iddianamede geçirmesinin ardından yetkisini aşmak ve siyasi bir yorum yapmakla suçlanarak meslekten ihraç edilmişti.
Sarıkaya: Ellerine yüreklerine sağlıkSarıkaya, Yüzüncü Yıl semtindeki evinde gazetecilerin sorularını yanıtladı. Haberi basın mensuplarından öğrendiğini ifade eden Sarıkaya, ”Tabii ki çok mutluyum. Kararı verenlerin ellerine, yüreklerine sağlık. Göreve devam” diye konuştu.
SABAH
İŞŞİZLİK RAKAMLARI AÇKLANDI
TÜİK’in Ocak ayı itibariyle açıkladığı işsizlik rakamları geçen seneye göre iyileşmeyi gözler önüne koyuyor. Türkiye İstatistik Kurumu’ndan (TÜİK) açıklanan işsizlik rakamlarına göre 2011 Ocak döneminde işsizlik yüzde 11,9 oldu. Bu rakam 2010 yılın aynı dönemine göre işsizlik oranı 2,6 puan oranında azaldı. 2011 Ocak ayı itibariyle 3 milyon 44 bin kişi işsizken geçen sene bu rakam 3 milyon 591 bin kişiydi. İşsizlikte toplam 547 bin kişilik bir azalma gerçekleşti. TÜİK rakamlarıan göre Ocak 2011 itibariyle istihdam edilenlerin sayısı da 22 milyon 461 bin kişi oldu.
***
KADIN MEMURUN DOĞUM İZNİ SÜRELERİ ARTTI
Devlet Personel Başkanlığı, memurların doğum sebebiyle kullanmaya hak kazandıkları izin sürelerine ilişkin açıklama yaptı. Buna göre, kadın memura çocuğunu emzirmesi için doğum sonrası analık izni süresinin bitim tarihinden itibaren ilk 6 ayda günde 3 saat, ikinci altı ayda günde 1.5 saat süt izni verileceği belirtildi. Devlet Personel Başkanlığı’nın Kamu Personeli Genel Tebliği Resmi Gazete’de yayımlandı. Kurum, 6111 sayılı Kanunla 657 sayılı Devlet Memurları Kanununda yapılan değişikliklerle ilgili olarak uygulama birliğinin sağlanması ile kamu kurum ve kuruluşlarının kadro tahsisi, dağılımı ve kullanımına ilişkin olarak yaptıkları işlemlerde etkinliğin artırılması amacıyla yaptığı açıklamada, söz konusu kanunlarda yapılan değişiklikten önce; “Memura doğum yapmasından önce 8 hafta ve doğum yaptığı tarihten itibaren 8 hafta olmak üzere toplam 16 hafta süre ile aylıklı izin verilir. Çoğul gebelik halinde, doğumdan önceki 8 haftalık süreye 2 hafta süre eklenir. Ancak sağlık durumu uygun olduğu takdirde, tabibin onayı ile memur isterse doğumdan önceki 3 haftaya kadar işyerinde çalışabilir. Bu durumda, memurun çalıştığı süreler, doğum sonrası sürelere eklenir. Yukarıda öngörülen süreler memurun sağlık durumuna göre tabip raporunda belirlenecek miktarda uzatılabilir. Memurlara, bir yaşından küçük çocuklarını emzirmeleri için günde toplam bir buçuk saat süt izni verilir. Süt izninin kullanımında annenin saat seçimi hakkı vardır” hükmünün yer almakta olduğu belirtildi.
6111 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten sonra ise; “Kadın memura; doğumdan önce sekiz, doğumdan sonra sekiz hafta olmak üzere toplam onaltı hafta süreyle analık izni verilir. Çoğul gebelik durumunda, doğum öncesi sekiz haftalık analık izni süresine iki hafta eklenir. Ancak beklenen doğum tarihinden sekiz hafta öncesine kadar sağlık durumunun çalışmaya uygun olduğunu tabip raporuyla belgeleyen kadın memur, isteği h’linde doğumdan önceki üç haftaya kadar kurumunda çalışabilir. Bu durumda, doğum öncesinde bu rapora dayanarak fiilen çalıştığı süreler doğum sonrası analık izni süresine eklenir. Doğumun erken gerçekleşmesi sebebiyle, doğum öncesi analık izninin kullanılamayan bölümü de doğum sonrası analık izni süresine ilave edilir. Doğumda veya doğum sonrasında analık izni kullanılırken annenin ölümü h’linde, isteği üzerine memur olan babaya anne için öngörülen süre kadar izin verilir” hükmünün getirildiği belirtildi.
ÇOĞUL GEBELİKLERDE 2 HAFTA FAZLADAN İZİNKurum, yapılan bu değişiklik sonrası 657 sayılı Kanunun değişik 104’üncü maddesinin (A) fıkrası çerçevesinde doğum sebebiyle verilecek analık izninin uygulanmasına ilişkin açıklamalara da yer verdi. Buna göre, memura doğum yapmasından önce sekiz ve doğum yapmasından sonra sekiz hafta olmak üzere toplam onaltı hafta süreyle analık izni verilmekte, çoğul gebeliklerde (ikiz, üçüz…) doğum öncesi sekiz haftalık analık izni süresine iki haftalık bir süre daha ilave ediliyor. Böylece çoğul gebeliklerde doğumdan önceki analık izni süresi on hafta oluyor. Memura, sağlık durumunun çalışmaya uygun olduğunu tabip raporu ile belgelendirmesine bağlı olarak, isteği üzerine doğumdan önceki üç haftaya kadar Kurumunda çalışabilmesi ve bu durumda tabip raporuna dayanarak Kurumunda fiilen çalıştığı sürelerin doğum sonrası analık izni süresine eklenmesi imkanı tanınıyor.
Doğumun erken gerçekleşmesi sebebiyle, doğum öncesi analık izninin kullanılamayan bölümü de doğum sonrası analık izni süresine ilave ediliyor. Söz konusu hüküm ile; beklenen doğum tarihinden daha önce doğum yapan kadın memurun, erken doğum nedeniyle doğum öncesinde kullanamadığı analık izni sürelerinin doğum sonrası analık izni süresine eklenmesi imkanı getiriliyor. Ayrıca, doğumda veya doğum sonrasında analık izni kullanılırken annenin ölümü h’linde, isteği üzerine memur olan babaya anne için öngörülen süre kadar izin verilmesi imkanı getirildi.
SÜT İZNİ 2 KATINA ÇIKARILDI657 sayılı Kanun’da yer alan “Memurlara, bir yaşından küçük çocuklarını emzirmeleri için günde toplam bir buçuk saat süt izni verilir. Süt izninin kullanımında annenin saat seçimi hakkı vardır” hükmü yer almaktaydı.
6111 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten sonra mezkur maddenin (D) fıkrası ile; “Kadın memura, çocuğunu emzirmesi için doğum sonrası analık izni süresinin bitim tarihinden itibaren ilk altı ayda günde üç saat, ikinci altı ayda günde bir buçuk saat süt izni verilir. Süt izninin hangi saatler arasında ve günde kaç kez kullanılacağı hususunda, kadın memurun tercihi esastır” hükmü getirildi.
Yapılan bu değişiklik sonrası 657 sayılı Kanunun 104’üncü maddesinin anılan fıkrası çerçevesinde doğum sebebiyle verilecek süt izninin uygulanmasına ilişkin açıklamalara da yer verildi. Buna göre, memura bir yaşından küçük çocuğunu emzirmesi için günde toplam bir buçuk saat olarak verilen süt izni, doğum sonrası analık izni süresinin (asgari 8, azami 13 hafta) bitim tarihinden itibaren ilk altı ayda günde üç saate çıkarılmış ve ikinci altı ayda ise günde bir buçuk saat olarak belirlendi. Süt izninin hangi saatler arasında ve günde kaç kez kullanılacağı hususu kadın memurun tercihine bırakıldı.
Değişiklikten önceki hükme istinaden süt izni hakkını kullanmakta olan memura, doğum sonrası analık izni süresinin bitim tarihinden itibaren ilk altı ay içinde bulunması halinde günde üç saat, doğum sonrası analık izni süresinin bitim tarihinden itibaren ikinci altı ay içinde bulunması halinde ise günde bir buçuk saat süt izni kullandırılacak. Süt izninin, kadın memurun çocuğunu emzirmesi için günlük olarak kullandırılması gereken bir izin hakkı olması sebebiyle bu iznin birleştirilerek sonraki günlerde kullandırılmasına imkan bulunmuyor.
AYLIKSIZ İZİN 2 YILA ÇIKARILDI657 sayılı Kanun’da, “Doğum yapan memurlara istekleri halinde 104’üncü maddenin (A) bendinde belirtilen sürelerin bitiminden itibaren 12 aya kadar aylıksız izin verilir” hükmü yer almaktaydı.
6111 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten sonra ise mezkur Kanunun 108’inci maddesinin (B) fıkrası ile; “Doğum yapan memura, 104 üncü madde uyarınca verilen doğum sonrası analık izni süresinin bitiminden; eşi doğum yapan memura ise, doğum tarihinden itibaren istekleri üzerine yirmidört aya kadar aylıksız izin verilir” hükmü getirildi. Yapılan bu değişiklik sonrası 657 sayılı Kanunun değişik 108’inci maddesinin (B) fıkrası çerçevesinde doğum sebebiyle verilecek aylıksız iznin uygulanmasına ilişkin olarak, doğum yapan memura isteği üzerine oniki aya kadar verilen aylıksız izin hakkı yirmidört aya çıkarılmış ve eşi doğum yapan memura da isteği üzerine yirmidört aya kadar aylıksız izin hakkı tanındı. Doğum yapan memura verilecek aylıksız iznin başlangıç tarihi, doğum sonrası analık izninin (asgari 8, azami 13 hafta) bitimi; eşi doğum yapan memura verilecek aylıksız iznin başlangıç tarihi ise doğum tarihi olarak belirlendi.
***
KADDAFİ TRABLUS SOKAKLARINDA
Libya lideri Muammer Kaddafi, başkent Trablus’ta araba turu yaptı. Libya lideri Muammer Kaddafi ve yandaşları, başkent Trablus sokaklarında arabayla şehir turu attı ve halkı selamladı. Libya Televizyonu’nda, safari şapkası ve siyah güneş gözlüğü taktığı, siyah bir ceket giydiği görülen Kaddafi’nin seyir halindeki bir araçtan halkı selamlaması yayınlandı. Haberde görüntünün, NATO’nun bu akşam Trablus’a düzenlediği hava saldırısından kısa bir önce çekildiği belirtildi.
MİLLİYET
GÖZALTINA ALINDI
Mete Horozoğlu, yoklama kaçağı olduğu gerekçesiyle Atatürk Havalimanı’nda gözaltına alındı. Nefes adlı filmde oynadığı ‘Yüzbaşı’ karakteriyle ünlenen oyuncu Mete Horozoğlu, yoklama kaçağı olduğu gerekçesiyle Atatürk Havalimanı’nda gözaltına alındı. Yurt dışına gitmek için, öğle saatlerinde Atatürk Havalimanı’na gelen oyuncu Mete Horozoğlu, pasaport kontrolü sırasında yoklama kaçağı olduğu gerekçesiyle hakkında çıkartılan arama kararı nedeniyle gözaltına alındı. Horozoğlu buradan Atatürk Havalimanı Koruma Şube Müdürülüğü’ne götürüldü. Bakırköy Adliyesi’ne sevk edilen oyuncu, ifadesinin ardından serbest bırakıldı.
***
Ağaoğlu’na İTÜ’DE YUMURTA YAĞMURU
Kürsüye yürümek isteyen bazı protestocularla sivil polis ve özel güvenlik görevlileri arasında arbede yaşandı Ağaoğlu Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Ali Ağaoğlu, deneyimlerini paylaşmak için İstanbul Teknik Üniversitesi Maslak Kampüsü Süleyman Demirel Kültür Merkezin’de üniversite öğrencileriyle bir araya geldi. Ağaoğlu konuşmasına başladıktan kısa bir süre sonra yaklaşık 30 kişilik Öğrenci Kolektifi üyesi tarafından protesto edildi. Ağaoğlu aleyhine pankart açan öğrenciler, iş adamını yumurta yağmuruna tuttu. Ağaoğlu, korumaların açtığı şemsiyelerle korundu. Kürsüye yürümek isteyen bazı protestocularla sivil polis ve özel güvenlik görevlileri arasında arbede yaşandı.Ağaoğlu protestocuların salondan çıkarılmasının ardından konuşmasına kaldığı yerden devam etti.Yaşanan olaylar salonda bulunan öğrenciler tarafından görüntülendi.
***
TÜRKİYE’YE PEK ‘FRANSIZ’ DEĞİL
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi’nde (AKPM) yaptığı konuşmada sorusuna sinirlendiği Fransız parlamenter Muriel Marland-Militello aslında “Türkiye’ye hiç de Fransız değil”
AKPM’de yedek üye olarak görev yapan Marland-Militello, Türkiye’yi hem çok yakından izliyor hem de Türkiye’yle yakın bağları var. Fransız parlamenterin Türkiye’yle en önemli bağı annesi. Fransa Meclisi’nde Nice kentini temsil eden parlamenterler arasında yer alan Marland-Militello’nun annesi İstanbul Ermenilerinden. Dedesi de Kadıköy’de yaşamış. Hatta 1915 olayları sırasında ailesinin Türk komşuları tarafından saklandığı da yaptığımız araştırmada ulaştığımız bilgiler arasında. Türkiye’deki gelişmeleri yakından takip etmesiyle tanınan 68 yaşındaki Fransız parlamenter Türkiye’yi sık sık ziyaret eden bir isim. Son ziyareti ise Ermeni kökenli yeğeninin Türk kökenli bir Amerikalı işadamıyla evlendiği düğün töreni için olmuş.
Türkiye’nin üyeliğine sıcakSarkozy’nin partisinden olmasına karşın Marland-Militello’nun Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliğine karşı olduğunu söylemek de mümkün değil. Fransız parlamenter, gerekli şartları yerine getirmesi ve tüm kriterlere uyması halinde Türkiye’nin üyeliğine kapıyı açık tutan bir yaklaşıma sahip. Buna rağmen etnik bağ nedeniyle diasporanın tüm tezlerine Marland-Militello da tam destek veriyor. Fransa’nın gündemine gelen “Ermeni soykırımı” iddialarıyla ilgili yasalar için oyu “evet” olan Fransız parlamenter, uluslararası alanda da bu iddialara destek veren bir profile sahip.Dün Strasbourg’dan ayrılan Marland-Militello’nun Başbakan Erdoğan’ın tepkisini çeviri sorunu nedeniyle ilk aşamada anlamadığı ve olayın Türkiye’de bu kadar büyütüldüğüne şaşırdığı da edindiğimiz bilgiler arasında. Başbakan Erdoğan’ın konuşmasını ve çıkışlarını AKPM çerçevesine pek uygun bulmayan Fransız parlamenterin durumun farkına vardıktan sonraki tepkisi ise şöyle: “Başbakansanız bir yargıda bulunmadan ve tanımadığınız bir kişi hakkında bilgi sahibi olmadan açıklama yapmamanız daha yerinde olur.” ‘Kibar bulmadım’NTV’ye konuşan Militello, Erdoğan’ın açıklamaları için “İlk cümlesinin genelde Fransızlar için pek hoş olmadığını anladım. Öyle görünüyor ki Fransız kalmak Türkçede kötüleyici bir mana taşıyor. O an yanıt veremezdim ama pek de kibar bulmadım. Bu tavrın Avrupa Konseyi içinde hâkim nezaket kuralları ile pek de bağdaşmadığını söylemeden edemeyeceğim. Bir insanı tanımadan onu hor görmezsiniz herkeste iyi bir yön vardır. Sorum aslında Türkiye lehine bir soruydu sadece Türkiye’de dini azınlıklara eşit muamele yapılıp yapılmadığını sordum bana kibarca ‘evet’ diyebilirdi. Sayın Erdoğan ya bilmediğinden ya da kötü niyetle hata işledi. Fransa’nın laiklik politikası sadece kamusal alanda her türlü dini simgenin gösterilmemesini öngörüyor. Bir başbakanın bireyi ilgilendiren inanç özgürlüğü ile dinler için tarafsız olması gereken kamusal alanı birbirine karıştırması beni çok şaşırttı. Madem başbakansınız bir kişiyi yargılamadan önce bilgi edinmelisiniz.” ***
ERDOĞAN’IN BU RAPORDAN HABERİ VAR MI?
Acı tablo ortada. OECD’nin ‘Bir bakışta toplum’ raporunda en yüksek gelir eşitsizliğine sahip ülkeler Şili, Meksika ve Türkiye olarak sıralandı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın genel seçimler elindeki en büyük kozu olarak gösterilen büyüme rakamları OECD’nin raporuna yansımadı. Erdoğan sık sık Türkiye’deki ekonomik büyümeye ve alım gücündeki artışa dikkat çekerken, OECD’nin açıkladığı “Bir Bakışta Toplum” raporunda en yüksek gelir eşitsizliğine sahip ülkeleri Şili, Meksika ve Türkiye olarak sıralandı. Rapora göre Türkiye, OECD ülkeleri arasında en düşük istihdam oranına sahip ülke konumunda bulunuyor. Kıskanacağımız ülkelerin başında ise Slovenya geliyor.
BEBEKLER ÖLÜYOR
Rapora göre Türkiye, işsizlik ve yoksullukta ilk sıralarda geliyor. Çocuk eğitimine en az parayı biz harcıyoruz, kadınların doğurganlık oranında en yüksek ülkelerden biriyiz. Türkiye’deki ortalama ömür de tüm OECD ülkelerinden daha kısa. Bebek ölümlerinde ise facia yaşanıyor.
YOKSULLUKTA İLK ÜÇTEYİZ
OECD’nin ‘Bir Bakışta Toplum’ raporuna göre en yüksek gelir eşitsizliği olan üç ülke: Şili, Meksika ve Türkiye. Cumhuriyet’in yayımladığı rapora göre, Türkiye, işsizlik ve yoksullukta ilk sıralarda geliyor. Çocuk eğitimine en az parayı biz harcıyoruz, kadınların doğurganlık oranında en yüksek ülkelerden biriyiz. Türkiye’deki ortalama ömür de tüm OECD ülkelerinden daha kısa. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı’nın (OECD) yayımladığı “Bir Bakışta Toplum” raporunda, teşkilatın en yüksek gelir eşitsizliğine sahip ülkeleri Şili, Meksika ve Türkiye çıktı. Rapora göre Türkiye, OECD ülkeleri arasında en düşük istihdam oranına sahip ülke konumunda bulunuyor. Rapor şu tabloyu ortaya koyuyor: Gelirler eşitsiz: “Gini Katsayısı” ile ölçülüyor. Bu katsayıda “1” tam eşitsizliği, “0” tam eşitliği temsil ediyor. OECD’de bu katsayı 0.31 ortalamaya sahip. Şili 0.50, Meksika’da 0.48, Türkiye’de 0.41 ile “1”e en yakın, en bozuk ülkeler. Gelir eşitsizliğinin en düşük olduğu ülkeler 0.24 ile Slovenya, 0.25 ile Slovakya ve Danimarka. İstihdam düşük: OECD’de 2009 itibarıyla istihdam oranı ortalama yüzde 66.1 iken bu oran Türkiye’de yüzde 44.3 ile en düşük düzeyde. Bu, her yüz kişiden 44’ü çalışıyor veya iş arıyor, diğer 66’sı onlardan geçiniyor anlamına geliyor. Türkiye’ye en yakın ülke yüzde 55.4 ile Macaristan. En yüksek oran ise yüzde 79.2 ile İsviçre’ye ait. İşsizlik rekoruna yakınız: Türkiye, 2009’da yüzde 14.3 işsizlik oranı ile yüzde 18.1’lik İspanya’dan birazcık daha iyi gözüküyor. OECD üyesi Güney Kore’de bu oranın yüzde 3.2, Hollanda’da yüzde 3.9 olması, Türkiye’nin durumunu daha net ortaya koyuyor. Yoksullukta üçüncüyüz: OECD bölgesinde ortalama yoksul nüfus oranı yüzde 11.1, Türkiye’de yüzde 17, ABD’de yüzde 17.3, Meksika’da yüzde 21. Çek Cumhuriyeti yüzde 5.4 ile en iyi durumda. Eğitime para yok: Türkiye’nin 2007’de zorunlu eğitim için çocuk başına yıllık eğitim harcaması 1246 dolar. OECD ortalaması 8 bin 70 dolar iken Lüksemburg 16 bin 632 dolarla başı çekiyor. Bebek ölümlerinde facia: Türkiye’de binde 17 olan bebek ölümü oranı (2008) binde 4.6 olan OECD ortalamasının üç katından fazla ve tüm OECD ülkeleri arasında bir numarada. Bu oran Lüksemburg’da binde 1.8. En kısa ömür bizde: 1983 ve 2008 yılları arasında ortalama yaşam süresini en fazla arttıran ülke olan Türkiye’de 73.6 olan ortalama yaşam süresi, tüm OECD bölgesinde en alt sırada. Japonya 82.7 yıl ortalaması ile OECD bölgesinde ilk sırada geliyor.
HÜRRİYET
ERMENİSTAN’A MACARİSTAN ŞOKU
Ermeni ‘soykırımı’ iddialarıyla dünya parlamentolarında Türkiye’yi her fırsatta köşeye sıkıştırmaya çalışan Ermenistan’ın başı bu kez kendi oyunuyla dertte. Macaristan Parlamentosu, Ermenilerin Dağlık Karabağ’da Azerilere karşı toplu katliam gerçekleştirdiğini tanıyan bir karar tasarısını gündeme aldı. Diaspora Ermenilerine yayın yapan PanARMENIAN.Net’in haberine göre, Macaristan’da ana muhalefetteki Daha İyi Macaristan Hareketi’nin (Jobbik) teklifiyle gündeme gelen tasarı önümüzdeki günlerde oylanacak. Ancak tasarı Erivan’ı şimdiden ayağa kaldırdı. Ermenistan hükümeti tasarıya tepki göstererek, kabul edilmesi halinde Macaristan’ın uluslararası imajının sarsılacağını iddia etti. PanARMENIAN.Net’e konuşan bir hükümet yetkilisi, Macaristan’ın böyle bir karar alması halinde iki ülke ilişkilerinin olumsuz etkileneceğini söyledi. Dağlık Karabağ’da 25 Şubat 1991 gecesi Ermeniler tarafından gerçekleştirilen Hocalı katliamında 613 çocuk, kadın ve erkek hunharca öldürülmüştü.
***
GÜNAY:”DEVLET TİYATROLARI KAPATILACAK DEMEDİM”
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Devlet Tiyatroları’nın (DT) kapatılacağı yönünde bir açıklamasının olmadığını belirterek, “Performansı artırmaya yönelik bir formül bulunup bulunamayacağı yönünde bir görüşünün bulunduğunu” belirtti.Günay, Milli Kütüphane’nin kuruluş yıl dönümü etkinliklerine gelişi sırasında gazetecilerin DT’nin kapatılacağı iddialarına ilişkin sorularını yanıtladı. Göreve geldiğinden bu yana sahne sayılarının artırılması, DT’nin performansının yükseltilmesi konusunda çalışmalarda bulunduğunu belirten Günay, bu çalışmaların da aralıksız sürdüğünü ifade etti. Bakan Günay, “O zaman DT kapatılmayacak başka bir metot bulunacak anlamına mı geliyor?” şeklindeki soru üzerine de şöyle konuştu: “Kapatma sözünü ben kullanmadım, ama başka bir yöntem bulunabilir mi…Şimdi bakın 100’den fazla tiyatroya benim kamu desteği olarak ayırdığım kaynak 3 ile 5 milyon arasında, ben bu kaynağı acaba 50’ye çıkarmanın yolunu bulabilir miyim? Özel tiyatrolar, Anadolu’da 150 tiyatro var. 70’den 150’ye çıkarmışız acaba 250’ye 500’e çıkaramaz mıyız. Türkiye’nin 81 ili var. Bakın DT’nin 60 yıllık mazisi var. Ama ben aldığımda tiyatro sahne sayısı 30’lardı 60’a çıkarmaya çalışıyorum. Böyle bir yerinde sayma olabilir mi? Bu yerinde saymayı kırmaya, tiyatro sayısını çoğaltmaya, turneleri çoğaltmaya işi halka taşımaya çalıştığımız zaman bazı beylerin rahatı bozulabilir. Ama bizim derdimiz sanatın halkla buluşması, onun için siz basın mensubu arkadaşlarım, buluttan nem kapmaya, çalışanlara kulak vermeyin. Siz asıl halka bu işi nasıl götürürüz, Türkiye’yi bütünüyle bir sanat sahnesi yaparız, siz basın mensupları lütfen o konudaki arayışlarımıza yardımcı olun.”
***
BABACAN, 5 YIL BEKLEDİ ÇIKRIKÇILAR’DAN ARKADAŞINI MERKEZ’İN BAŞINA TAŞIDI
Merkez Bankası’nda Durmuş Yılmaz’ın yerine başkan olarak belirlenen isim beklendiği gibi Erdem Başçı oldu. Devlet Bakanı Ali Babacan’ın Çıkrıkcılar Yokuşu’ndan arkadaşı Erdem Başçı, bu görev için tam 5 yıl bekledi. Bundan 5 yıl önce Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından veto edilen Başçı, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün onayıyla bu defa Merkez’in yeni başkanı oldu. Merkez Bankası’nda Durmuş Yılmaz’ın yerine başkan olarak belirlenen isim beklendiği gibi Erdem Başçı oldu. Devlet Bakanı Ali Babacan’ın Çıkrıkcılar Yokuşu’ndan arkadaşı Erdem Başçı, bu görev için tam 5 yıl bekledi. Bundan 5 yıl önce 10’uncu Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından veto edilen Başçı, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün onayıyla bu defa Merkez’in yeni başkanı oldu.
DURMUŞ Yılmaz’ın 18 Nisan Pazartesi günü boşaltacağı Merkez Bankası Başkanlık koltuğuna oturacak isim beklendiği gibi Erdem Başçı oldu. Merkez Bankası’nda Süreyya Serdengeçti ve Durmuş Yılmaz döneminde, Başkan Yardımcılığı yapan Erdem Başçı, 5 yıl önce Başbakan Tayyip Erdoğan tarafından aday olarak Köşke gönderilen ilk isim olmasına karşın, bu görev için tam 5 yıl bekledi. Devlet Bakanı Ali Babacan’ın “Çıkrıkçılar Yokuşu’ndan çocukluk arkadaşı” diye anılan Başçı, 5 yıl aradan sonra bu göreve getirildi. Başçı’nın Merkez Bankası’na atanmasını öngören kararname Gül tarafından imzalanarak, Resmi Gazete’de yayımlanmak üzere Başbakanlık’a gönderildi.
8 yıllık başkan yardımcısıAnkara’da 1966 yılında doğan Erdem Başçı, TED Ankara Koleji’nin ardından ODTÜ Elektrik ve Elektronik Mühendisliği’ni bitirdi. Ardından Bilkent Üniversitesi’nde işletme yüksek lisansı, yine bu üniversitede iktisat lisansı yapan Başçı, ABD’deki John Hopkins Üniversitesi’nden de iktisat dereceleri aldı. Ardından Bilkent Üniversitesi’nden iktisat doktoru ünvanını alan Başçı, 1995–2003 yılları arasında Bilkent Üniversitesi İktisat Bölümü’nde öğretim üyesi olarak çalıştı. İktisat literatürüne teorik katkılarının yanısıra Türkiye ekonomisi üzerine yayınlanmış çalışmaları da bulunan Başçı, Merkez Bankası Başkan Yardımcılığı’na ilk olarak 9 Ekim 2003’te atandı. Başçı, 10 Ekim 2008’de de aynı göreve ikinci kez atanmıştı.
‘Atama krizi’ yaşanmıştıErdem Başçı’nın adı kamuoyunda 2006 yılında yaşanan atama krizi ile duyuldu. O dönemde Başbakan Tayyip Erdoğan tarafından Merkez Bankası Başkanı olarak gösterilen Başçı, 10’uncu Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’den ‘olur’ alamamıştı. Cumhurbaşkanı ile hükümet arasında yaşanan veto polemiği nedeniyle, Süreyya Serdengeçti bir süre daha Merkez Bankası Başkanlığı’na devam ederken, Başçı’nın kendisi gibi ekonomist olan ve bir ekonomik danışmanlık şirketi bulunan eşi Sıdıka Başçı’nın türbanı da gündeme gelmişti. Başçı’nın kararnamesinin Köşk’ten dönmesi Sıdıka Başçı’nın türbanına bağlanırken, Sezer daha sonra yine eşi türbanlı olan Durmuş Yılmaz’ı atayarak bu konudaki polemiğe nokta koymuştu.
Yeni politikanın sinyalini veren ilk Başçı olmuştu
DURMUŞ Yılmaz’dan sonra Merkez Bankası başkanlığı için adı geçen isimler arasında en güçlü aday olarak bir adım önde duran Erdem Başçı, geçen yılın sonunda yaptığı sürpriz açıklamayla dikkatleri üzerine çekmişti. 11 Aralık’ta Türkiye Ekonomi Kurumu tarafından düzenlenen panelde verdiği mesajlarla gündeme oturan Başçı, bu konuşmasında düşük faiz-yüksek munzam karşılıkları politikasının uygulamaya başlandığını açıklayarak yatırımcılara yeni döneme ilişkin sinyaller verdi. Başçının sözleri o dönemde bir anda piyasaların hareketlenmesine de neden olmuştu.
Babaları dükkan komşusu
ERDEM Başçı isminin bir özelliği de Ali Babacan’a olan yakınlığı. Babaları Hilmi Babacan ve Ahmet Uğur Başçı’nın Ankara’da Çıkrıkcılar Yokuşu’nda karşılıklı dükkanlarının bulunması nedeniyle Ali Babacan ile Erdem Başçı, çocukluk yıllarından bu yana arkadaş. İkisi de ilk ve orta öğrenimi TED Ankara Koleji’nde yaparken, Başçı, üniversite eğitimi için ODTÜ Elektrik ve Elektronik Mühendisliği’ni tercih etti. Başçı ayrıca, 3 Kasım 2002 seçimlerinden sonra Ak Parti’nin iktidara gelmesiyle Devlet Bakanı Ali Babacan’a danışmanlık da yaptı.
Babacan, seçim beyannamesi çalışmasına daldı, G-20’ye gidemedi
DEVLET Bakanı Ali Babacan, Washington’da düzenlenecek olan G-20 Bakanlar Toplantısı ile IMF-Dünya Bankası Bahar toplantılarına seçim beyannamesi çalışmaları nedeniyle katılamayacak. Hazine Müsteşarlığı’ndan yapılan açıklamada, Türk heyetine Hazine Müsteşarı İbrahim Halil Çanakçı’nın başkanlığı edeceği belirtildi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın 16 Nisan’a açıklaması beklenilen seçim beyannamesi üzerinde çalışan kabine üyeleri arasında Babacan, Devlet Bakanı Cevdet Yılmaz ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay bulunuyor.
HABERTÜRK
İSRAİL’DE ZORUNLU ‘EKSEN KAYMASI’!
Türkiye ile yaşanan kriz, İsrail savunma sanayini, en büyük ithalatçısı Türkiye dışında, yeni pazarlar aramaya itiyor. İsrail ile Türkiye arasındaki ilişkilerin Gazze filosu baskının ardından bozulmasıyla birlikte, Türkiye İsrail’in en büyük savunma sistemleri ithalatçısı olduğundan, İsrail savunma sanayi kendi ürünlerine yeni alıcı arayışına girdi. İsrail savunma şirketleri, insansız hava taşıtları Heron’larla Türkiye ile işbirliğine girişen Elbit System ve Rafael Advanced Defense Systems’in ürünleri de dahil, 12 -15 Nisan tarihleri arasında Rio de Janeiro’da düzenlenen LAAD Uluslararası Havacılık ve Savunma Endüstrisi 2011 Fuarı’nda görücüye çıktı. Türkiye savunma sanayi ithalatında İsrail bir zamanlar ikinci sırada yer alıyordu. ABD’nin ardından Türkiye’ye askeri ürün ihracatında ikinci sırada yer alan İsrail, maliyeti 900 milyon doları bulan, Türkiye’nin elindeki F-4 Fantomlarının ve F-5 uçaklarının modernizasyonunda ve Türkiye’nin envanterindeki M60A1 tanklarının 500 milyon dolar gidere ulaşan yenileştirilme faaliyetinde yer almıştı. Gazze filosu saldırısı sonrasında İsrail ileri teknoloji silah sistemlerinin Türkiye’ye satışını durdu.
Türk pazarına yeni alternatif: Brezilya ve Latin AmerikaAlternative Information Center’a göre, Aerospace Industries Ltd (IAI) CEO’su Itzhak Nissan “İsrail ve Brezilya arasında son zamanlarda varılan yeni anlayışlar sayesinde, Brezilya pazarına daha fazla ürün satabiliyoruz ve işimizi karşılıklı işbirliği ile genişletebiliyoruz.” diyor.
İsrail ekonomi gazetesi Globes’a göre de, İsrail – Brezilya arasında gelişen bu işbirliği, Brezilya ve diğer Latin Amerika ülkelerine ve onların pazarlarına yönelik İsrail Savunma Sanayinin yeni pozisyonunu yansıtıyor. Bu ülkeler Türk pazarına alternatif olarak düşünülüyor. “Brezilya, bir zamanlar bizim en büyük müşterimiz olan Türk pazarına karşı alternatiflerden biri” diyor yönetici.
Türk dış politikası İsrail savunma endüstrisinin ‘eksenini kaydırıyor’Bir zamanlar ABD’nin ardından Türkiye’ye savunma sistemleri ihracatında ikinci sırada yer alan İsrail’in yeni pazar arayışında, Türkiye’nin Ortadoğu’da geliştirdiği Arap ülkeleriyle sıfır soruna, ekonomik yakınlaşmaya hatta entegrasyona dayalı yeni dış Türk politikasına duyduğu güvensizliğin de rol oynadığı söylenebilir.
***
KALBİ 30 DAKİKA DURDU
Kalp hastası olan ünlü sinema ve tiyatro sanatçısı Peker Açıkalın, Kadıköy’de yaşadığı bir tartışmanın ardından kalp krizi geçirerek hastaneye kaldırıldı. Kalbi birkaç kez duran ve beynine 30 dakika oksijen gitmeyen sanatçının durumunun ciddi olduğu açıklandı. Sinema ve tiyatro sanatçısı Peker Açıkalın, Kadıköy’de kızını almaya gittiği Özel Moda Fen İlköğretim Okulu’nun önünde bir trafik polisiyle park konusunda girdiği tartışmanın ardından kalp krizi geçirdi. Fenalaşan Açıkalın, Kadıköy Şifa Hastanesi Acil Servisi’ne kaldırıldı. Açıkalın’ın sağlık durumuyla ilgili olarak hastaneden yapılan ilk açıklamada, “Solunumu ve dolaşımı durdu, tansiyon alamıyorduk. Kalp ve solunum canlandırma işlemine başlandı” denildi. Açıkalın’a yapılan müdahaleler sırasında kalbinin üç kez durduğu ve elektroşokla hayata döndürüldüğü belirtildi.
SOLUNUMU YOKTUAçıkalın ile ilgili yapılan sağlık açıklamasında “Yapılanmüdahale ve tetkikler sırasındamiyokard enfarktüsü geçirdiği anlaşıldı. Acil koroner angiografi gerektiği düşünüldüğünden Koşuyolu Kalp Damar Cerrahisi Hastanesi ile görüşüldü Gereklimüdahalenin yapılabilmesi için kardiyolog eşliğinde ambulansımızla Koşuyolu Kalp ve Damar Hastanesi’ne sevk edildi” denildi. Kalp hastası olduğu bilinen Açıkalın’ın Koşuyolu Kalp Hastanesi’ne getirilmesinin ardından, kendisine burada da müdahale edildi. Hastaneye getirildikten sonra Açıkalın’a 10 dakika kalp masajı yapıldı.
BİLİNCİ KAPALIHabertürk’e konuşan Koşuyolu Hastanesi Kalp Damar Cerrahi doktoru Fuat Büyükbayrak “Yoğun bakım ünitemize bilinci kapalı olarak geldi. Daha önce yapılan muayenesinde koroner arterle ilgili problem olduğu düşünülmüştü. Anjiyosu yapıldı, önemli bir şey çıkmadı. Ancak olayın oluş anı ile hastaneye götürülüş anındaki süre, bilinciyle ilgili ciddi problem yaratabilecek düzeyde. Şu anda bilinci kapalı” dedi.
“BEYNİNDE HASAR OLUŞABİLİR”Tartışma sonucu kalp krizi geçirerek hastaneye kaldırılan Peker Açıkalın’ın yaklaşık 30 dakika beyninin oksijensiz kaldığı ifade edildi. Doktorlar, “Oksijensiz kaldığı için beyinde hasara yol açma durumu söz konusu” dedi. Açıkalın’ın arkadaşı Barış Gül, yaşanan olayı şöyle anlattı: “Peker abi kızının özel okuluna okul müdürünü ziyaret etmek amacıyla gitti. Polisin yaptığı arabayı çekerim, çekmem tartışmasından sonra olaya okul müdürü de dahil olmuş. Müdür yaşlı olduğu için yirmi yaşlarındaki genç polis memuruna hakaret yağdırmış. Peker abim araya girerek, ‘Neden yapıyorsun’ dedikten sonra da polis Peker abiyi itmiş.” Fransa’ya gitmek isteyen Açıkalın’ın, kızını da yanında götürmek için belge almak amacıyla okula geldiği öğrenildi.
***
ŞOFÖRÜNDE 150 MİLYON DOLAR!
Azeri işadamlarına ait olduğu öne sürülen 150 milyon doları, valizle Rusya’ya taşıma turlarının ardından tanıdık bir isim çıktı… 14 kurye arasında yer alan Turgut Happani, şarkıcı Ebru Gündeş’in Azeri uyruklu eşi Reza Zarrab’ın şoförü… Happani, dolar balyalarıyla çektirdiği hatıra fotoğrafını Facebook’taki sayfasına da koymuş TÜRKİYE’den Rusya’ya bavullarla 150 milyon dolarlık para taşınmasıyla ilgili soruşturmada gözaltına alınan 14 kuryeden birinin, şarkıcı Ebru Gündeş’in Azeri eşi Reza Zarrab’ın şoförü ve yardımcısı Turgut Happani olduğu anlaşıldı. Paraları taşıyanlardan biri olduğu tespit edilen ve gözaltına alındıktan sonra serbest bırakılan Happani, dolar balyalarıyla çektirdiği fotoğraflarını sosyal paylaşımsitesi Facebook’a koyarak kendini de bir anlamda deşifre etmiş.
2 METRELİK DOLAR HABERTÜRK’ün ele geçirdiği fotoğraflarda Happani, Kapalıçarşı’daki döviz bürosunun deposunda deste deste dolarlarla poz veriyor. Bir diğer fotoğrafta ise Zarrab’ın teyzesinin oğlu Behrooz Aghazadeh’in de bulunduğu 3 kişinin arasında ikimetreye yakın dolar destesi görülüyor. Bu fotoğrafların Zarrab’ın Kapalıçarşı’daki Durak Döviz Bürosu’nda çekildiği tahmin ediliyor.
GÜNDEŞ DE ALBÜMDEYine Happani’nin özel fotoğrafları arasında, Ebru Gündeş ve eşinin medyaya yansımamış görüntüleri yer alıyor. Gündeş ve eşinin teknede çektirdiği bir fotoğraf, Reza Zarrab’ın motosiklete ve ata binerken çektirdiği fotoğraflar da dikkat çekiyor. Zarrab’ın motorunun plakasında Ebru Gündeş’in adından esinlendiği tahmin edilen ‘GE’ harfleri görünüyor.
BÜRO KAPALIPara operasyonunun ortaya çıkmasından sonra Reza Zarrab’ın Kapalıçarşı’daki döviz bürosunu hiç açmadığı belirlendi. Son yılların en büyük kara para aklama operasyonu. Son yılların en büyük kara para aklama operasyonu, 14 Aralık’ta İstanbul’dan Rusya’nın Vnukovo Havalimanı- ’na giden üçü Azeri biri İranlı 4 kişinin valizlerinde 14.5 milyon dolar ve 4 milyon Euro ile yakalanmasıyla başladı. Rusya Federal Gümrük Servisi, 14 kuryenin ismini bildirdi ve para transferlerinin soruşturulmasını istedi. Tahtakale’de döviz bürosu sahibi ile çalışanı 14 kişi gözaltına alındı. “Ayaklı borsacı” olarak bilinen 14 kişinin son 37 seferde 40 milyon dolar ve 10 milyon Euro’yu valizlerle Rusya’ya taşıdığı tespit edildi. Bir yıl içindeki tutarın ise 150 milyon doları bulduğu tahmin ediliyor. Paranın Azeri işadamları Nizami A., Surkhay H. ve Badalov V.’ye ait olduğu iddia edildi. İşadamlarının parayı yine valizlerle Dubai’den Türkiye’ye, ardından Rusya’ya götürdükleri belirlendi. 14 kurye serbest bırakılırken, yurtdışındaki 3 Azeri işadamı hakkında yakalama kararı çıkarıldı.
***
AKŞAM
ÇÖPTEN KESİK BACAK ÇIKTI
Başkentte çöpten kesik bacak çıktı. Alınan bilgiye göre, Çankaya Belediyesine ait kamyon, Cebeci Coşkunlar Sokaktaki çöpleri aldıktan sonra, Evren Sokağa girdi. Burada işçiler çöpleri toplarken kamyonun arkasına henüz konulan çöpten kesik bir bacak düştü.İşçilerin durumu bildirmesi üzerine olay yerine gelen polis ekipleri inceleme başlattı. Parmakları olmayan ve kısmen çürüdüğü görülen kesik bacak, olay yeri inceleme ekiplerince delil torbasına konuldu. Ayrıca kamyondaki çöpün de boşaltılarak ekiplerce inceleneceği öğrenildi.
***
BÜYÜKELÇİ CAMİ DUVARINA İŞEME DEYİMİNİDE ÖĞRENSİN
ABD Büyükelçisi Ricciardone’nin ‘Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu’ sözlerine Başbakan’ın başdanışmanı büyükelçi Tanlay’dan yanıt: Madem Türkçe’ye bu kadar meraklı ‘cami duvarına işemek’ tabirini de öğrensin. ABD’nin Ankara Büyükelçisi Francis Joseph Ricciardone birbiri ardına yaptığı açıklamalarla hükümetin tepkisini çekmeye devam ediyor. Son olarak diplomasi muhabirleriyle buluşmasında Türkiye’deki basın özgürlüğüne değinen Büyükelçi, ‘Bazen dışardan bazı çelişkiler görebilirsiniz. Geçen hafta mükemmel bir deyim öğrendim: Bu ne perhiz, ne lahana turşusu’ dedi. Başbakan Erdoğan’ın yanıtı gecikmedi. ‘Benim gelinim, kızım ABD Başkonsolosluğu’nda başörtüsü sebebiyle vizesini alamıyorsa ben inanıyorum ki, benim normal vatandaşıma kim bilir ne çileler çektiriyorlar!’ Ricciardone’nin açıklamalarını sormak için Başbakan’ın dış politikadan sorumlu Başdanışmanı tecrübeli diplomat Fuat Tanlay’ı aradım. Tanlay’ın yanıtı aynen şöyle oldu: ‘Büyükelçi geldiğinden beri, Türkçe’yi bildiğini ifade ederek bazı deyimler kullanıyor. Yeni bir deyim öğrendiğini söyleyerek bu ne perhiz bu ne lahana turşusu demiş. Hükümetin uygulamalarıyla kendi saptamalarının uyuşmadığını ifade etmiş. Her şeyden önce diplomasiye uygun olmayan bir üslup. Madem kendisi Türkçe’yi öğrenmeye bu kadar meraklı o zaman bizde bir tabir daha vardır, cami duvarına işemek. Bunu da öğrenirse iyi olur.’ Başbakan Erdoğan’ın Başdanışmanı Büyükelçi Fuat Tanlay’ın ABD Büyükelçisi’ne tavsiyesi böyleydi.
RİCCİARDONE’NİN TEPKİ ÇEKEN AÇIKLAMALARIBüyükelçi bu açıklamaları neden yapıyor? Süper gücün temsilcisi olmanın fütursuzluğuyla mı konuşuyor yoksa ABD’nin Türkiye’ye ilişkin saptamalarını mı aktarıyor? Diplomatlara göre Ricciardone’nin açıklamaları sadece kendi üslubunu yansıtıyor, ABD’nin görüşlerini değil. Ancak Büyükelçi ne zaman konuşsa şimşekleri üzerine çekiyor, Türkiye-ABD ilişkilerinde sorun mu yaşanıyor sorusunu akla getiriyor.
Kısa bir hatırlatma…Ricciardone şubat ayında odatv’ye yönelik baskını ‘Türkiye’de hükümet özgür basını desteklediğini söylüyor. Bir taraftan özgür basından söz ediliyor diğer taraftan gazeteciler gözaltına alınıyor, bunu anlamıyoruz’ sözleriyle eleştirmişti. Başbakan Erdoğan, Ricciardone’ye ‘Acemi elçi!’ diyerek tepki gösterdi.Oysa Ricciardone’nin Türkiye’deki 4’üncü görevi bu. 1979’da ABD’nin Adana Konsolosluğu’ndaydı. Nisan 1991’de İncirlik’te, Kuzey Irak’ı Saddam Hüseyin rejiminden korumak için oluşturulan ‘uçuşa yasak bölgeden’ sorumluydu. 1995-99 arasında Ankara’da maslahatgüzardı. Yaklaşık dört ay önce büyükelçi olarak geldiği Türkiye’nin en kritik günlerine tanıklık etmiş bir isim o.
‘ACEMİ ELÇİ’NİN TÜRKÇE İLE İMTİHANIRicciardone, Milliyet’ten Aslı Aydıntaşbaş’a 5 gün önce verdiği röportajda 12 Eylül askeri darbesi ile ilgili de ilginç açıklamalar yaptı. ‘Olaylar kontrolden çıkmıştı. Her gün sokaklarda cesetler vardı. Cumhuriyet çöküyordu. İnsanlar askerin gelmesini bekliyor, istiyordu. Herkes orduya ne yapması gerektiğini Amerikalıların söylediğini düşünüyordu. Ama bu saçmalıktı.’ Büyükelçi geçtiğimiz günlerde rezidanstaki bir davette Türkçe yaptığı konuşmada Türkiye’ye Arap ülkesi de dedi. Bir gün sonra gazeteciler sorunca ‘Herhalde o akşam orada çok sayıda Arap konuğumuz olduğu için böyle bir algı ortaya çıktı’ sözleriyle savundu kendini. Bütün bu yaşananlardan sonra şunu söylemekte fayda var. Büyükelçi, iki ülke arasında diplomatik bir kriz yaşanmasını istemiyorsa bir an önce Türkçe konuşmaktan vazgeçmelidir(!)
***
İSTİHBARAT RAPORU ORTAYA ÇIKTI
Suriye istihbaratının bir aydır devam eden eylemleri bitirmek için hazırladığı rapor sızdı. Raporda, dış müdahaleyi engellemek için bir kerede en fazla 20 kişinin öldürülmesi ve gösteriye katılacak gençlerin askere alınmakla tehdit edilmesi gibi önlemler yer alıyor. Beşşar Esad yönetiminin tüm girişimlerine rağmen Suriye’de bir aydır devam eden protestolar genişliyor. Dera kentinde başlayan protestolar Başkent Şam’a ve son olarak da ülkenin ikinci büyük şehri olan Halep’e de sıçradı.Bugüne dek yaklaşık 120 kişinin hayatını kaybetmesine neden olan isyanı bastırmak için Suriye gizli servisinin hazırladığı bir plan ortaya çıktı. Vatan gazetesinin haberine göre 6 sayfalık planda, isyancılara karşı düzenlenen baskınlarda kaç kişinin öldürülmesi gerektiğinden, Esad lehine konvoy oluşturacak araçlardaki ses sistemlerine kadar en ufak ayrıntılar bile yer alıyor. Amerikan msnbc haber sitesinde yayınlanan belgenin 23 Mart’ta Suriye İstihbarat Merkezi’nde düzenlenen bir güvenlik zirvesinin sonucu olarak hazırlandığını belirtildi. Msnbc, dokümanın ABD Dışişleri yetkilileri tarafından da incelendiğini ve ilk aşamada bunun ‘gerçek’ olduğuna yönelik izlenim edinildiğini yazdı. Beşar Esad rejimine karşı demokrasi talebiyle başlayan isyan hareketinin bastırılması amacıyla alınması gereken tedbirleri sıralayan belgede tüyler ürpertici ifadeler yer alıyor. İşte Beşar Esad’ın yardımcısı Muhammed Nazif Haybrik’in de onayıyla hazırlanan dokümandaki önlemler:
* Ulusumuzun en önemli sembolü Beşar Esad’ın imajını kötülemeye yönelik hareketlere karşı merhamet gösterilmeyecek.* Ulusun çıkarlarını gözetmeyecek şekilde muhalif protestoları haber yapan tüm medya kuruluşları yasaklanacak.* Protesto gösterilerinin Suriye halkının nefret ettiği figürler olan Suudiler, Lübnanlılar, Siyonistler ve Amerika tarafından yaptırıldığı duyurulacak.
VİDEOLARA MÜDAHALE
* Gösterilerin yapıldığı meydanlar polis tarafından kordona alınacak, göstericilerin içine sivil kıyafetli keskin nişancılar sızdırılacak. Bu snipler’lar, gerilimi tırmandırmak için polis ve askerleri de vuracak. Suç isyancıların üzerine atılacak.* Protesto merkezlerinde elektrik ve internet kesintisi uygulanacak. Buradaki önemli muhalif liderler yakalanıp gerekirse öldürülecek.
EN FAZLA 20 KİŞİ ÖLDÜRÜLECEK
* İsyancılara yapılan her silahlı müdahalede olası bir dış müdahaleyi engellemek için en fazla 20 kişi öldürülecek.* Muhaliflerin videolarında teknik ekipler tarafından göstericilerin arasına boşluklar yerleştirilecek. Görüntüler bu şekilde devlet televizyonunda yayınlanarak muhaliflerin sayısının azlığı dile getirilecek.
ESAD YANLILARINA SİREN DESTEĞİ* Devlet görevlilerine ve güvenlik yetkililerinin ailelerine Suriye bayrakları ve Beşar Esad posterleri dağıtılacak. Bu kişilerin uzun konvoylar halinde rejime destek gösterileri yapması sağlanacak. Bu konvoylara katılan araçlara ambulans sirenine benzer ses donanımları takılacak.
* Suriye film endüstrisinde rejime bağlı olduklarından emin olduğumuz figürler protesto bölgelerinde rejim yanlısı konuşmalar yapacak. Daha önceden gözaltına alınan ünlüler de bu tür konuşmalar yapmaya zorlanacak.
GENÇLER ASKERE ALINMAKLA KORKUTULACAK
* Gençleri askerlik şubelerine çağırarak isyana katılmaları durumunda orduya alınacakları korkusu yaratılacak.,* Kontrolden çıkan bölgelerde güvenlik güçleri geri çekilecek, buralara suçlular gönderilerek kaos oluşturulacak.* Hristiyan ve Dürzi azınlıkları kendi saflarımıza çekmek için girişim yapılacak.
POSTERLERİN SIRRI PLANLA ÇÖZÜLDÜ
Suriye’de özellikle Başkent Şam’da Esad lehine gösterilerin birdenbire patlak vermesi ve göstericilerin ellerinde taşıdıkları Esad posterlerinin çokluğu şaşkınlık yaratmıştı. Bunun Esad’ın istihbarat servisi Muhaberat tarafından hazırlanan organize bir eylem olduğu da böylece anlaşılmış oldu.