Gazete Manşetleri (05.04.2011)

gazetelerGazete manşetlerini besiktas.com.tr adresinde tek bir adımda okuyabilirsiniz… CUMHURİYET:   YGS’de bir şifre daha… 3 Rum okulu kapatıldı…  MİLLİYET: 3. Nükleer Santral Marmaraya… SABAH: Hatayda ‘Amanos Sorumlusu’ öldürüldü… AKŞAM: Mustafa Balbay AB kriteri oldu…

CUMHURİYET

YGS’DE BİR ŞİFRE DAHA!

Yükseköğretime Geçiş Sınavı’nın kamuoyuna ilan edilen kopyasında tespit edilen şifre üzerine ÖSYM Başkanı Prof. Dr. Ali Demir’in tüm adayların kitapçıklarını görünür hale getirmesi, yeni ve daha basit bir şifreyi ortaya çıkardı. Ortaya çıkan yeni şifreye göre, matematik testinde şıklar arasında en yüksek sayının sağındaki şık her zaman doğru yanıt oluyor. Kural, uygulandığında 40 matematik sorusundan 30’un üzerinde doğru yanıt çıkarılabiliyor. ÖSYM Başkanı Prof. Dr. Ali Demir’in ikili kopyanın önüne geçmek için ‘adaya özel kitapçık’ uygulaması, sistemi arapsaçına çevirdi. Basına dağıtılan YGS kitapçığında tespit edilen şifrelemenin ardından basının karşısına çıkarak, “Şifre olarak bahsedilen durum hiçbir adayın soru kitapçığı için geçerli değildir” açıklaması yaptı ve tüm kitapçıkları kamuoyuna açtı. Kitapçıklar yayımlanır yayımlanmaz, Türkiye’nin dört bir yanından, bilgisayar uzmanları, veliler ve üniversite adayları harıl harıl şifre çözmeye çalıştı. Amerika gibi başka ülkelerde yaşayan Türk vatandaşlar bile kendilerini Türkiye’nin gündemine kaptırarak, ÖSYM’nin sistemine girip, şifre arayışına girdi. Ancak dün akşam itibariyle henüz Bursa gemlik ilçesindeki salonlardaki kitapçıklar görünebildiği halde, birden fazla şifre tespit edildi. Radikal gazetesindeki habere göre, bir okurun uyarısıyla matematik testinde yapılan inceleme sonucunda, seçeneklerin basın kopyasındaki temel sıralama korunarak yerleştirildiğini tespit edildi. Buna göre en basit ifadeyle seçenekler arasındaki en büyük rakamsal değerin sağındaki şık işaretlendiğinde 30’a yakın soruda doğru sonuca ulaşılıyor. Ayrıca soruların küçükten büyüğe dizilimi yeniden düzenlendiğinde 30’un üzerinde soruyu doğru yapmak mümkün. İşte birkaç örnek.

Soru 15: x.(10!) çarpımı bir pozitif tam sayının karesi olduğuna göre, x’in alabileceği en küçük değer kaçtır?

a) 21 b) 7 c) 5 d) 10 e) 14

Şıklarda en yüksek sayı 21. 21’in sağında b) şıkkı var, b şıkkı doğru yanıt oluyor.

En yüksek rakamın sağındaki şıkkın doğru olması kuralı 11250.36833 no’lu kitapçıkta da uygulanabiliyor. Radikal’in editörleri dün akşam saatlerinde, çok kısa sürede bu formülü uygulayarak, 20’nin üzerinde soruya doğru yanıt vermeyi başardılar.

Sınavda şaibe kalkacak
ÖSYM bu şifrelemeyi kasıtlı yapmamış bile olsa, tespit edilen bu şifreli kitapçığın sahibi olan aday, gerçekten başarılı bile olsa, üzerinde bir şaibe kalacak ve mağdur olacak. Demir’in bu öğrencilerin karşı karşıya kalacağı mağduriyeti nasıl gideceği de merak ediliyor. “Donanım haber” isimli bir forum sayfasında ise yayınlanan bazı kitapçıklarda “Çembersel modlama” isimli bir algoritma türünün kullanıldığı iddia edildi ve buna ilişkin örneklere yer verildi. Bu yöntemle doğru cevabı bulma oranının yüzde 80’e ulaşılabildiği öne sürüldü.

Çiçek: Endişe edecek bir şey yok
Türkiye’nin Da Vinci şifresi olma yolunda ilerleyen skandalla ilgili şimdilik kesin olan sınırlı sayıda şeyin oluşturduğu tablo ise şu: Skandalın 3. gününde Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, ÖSYM’ye güveninin tam olduğunu söyleyerek adaylara güven telkin etti. Ardından dün hükümet adına Cemil Çiçek, “Endişe edecek bir şey yok” açıklaması yaptı. 12 Haziran genel seçimlerine sayısı gün kala, tüm muhalefet partileri, adaylar ve aileleriyle birlikte milyonlarca kişiyi ilgilendiren konuyu gündemden düşürmemeye kararlı. Konuyla ilgili TBMM’ye soru önergesi yağdı. Savcılık ve Emniyet birimleri inceleme başlattı. YGS ile ilgili iddiaları, KPSS’deki kopya iddialarını da inceleyen ekip inceliyor. TÜBİTAK’ın da aralarında olduğu özel bir heyet soruları incelemeye aldı. Önemli not: KPSS’deki soruların çalınması iddiası ÖSYM’nin mevcut yönetiminde deprem etkisi yaratmıştı. 2 milyon adayı aylarca şüphe içinde kıvrandıran KPSS skandalıyla ilgili ‘soruşturma’ 9 aydır sonuçlanamadı. YGS ile ilgili skandalda da 4. gününde olayları protesto eden gençler gözaltına alındı. Matbaa basıldı. ‘Daha iyi güvenlik’ için bu yıl ‘kişiye özel’ soru kitapçıkları hazırlanmıştı. YGS ile ilgili şifre şüphesi çözülemeden bu şüphelere bir yenisi eklendi: Ya soru kitapçıklarıyla birlikte biri veya birileri cevaplarını da verdiyse?

Çubukçu’dan açıklama
Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu, yaptığı açıklamada “Bir kişinin kayırılmasına izin vermeyiz. Ünal Yarımağan’ın açıklamaları çok vahim” dedi. Yarımağan ise, “Ben sadece gerçekleri söyledim” dedi.

***
DP’DEN SP’YE ÇAĞRI

İttifak arayışları sürerken ilk somut adım Demokrat Parti ile Saadet Partisi’nden geldi. İki parti anlaştı; çatının SP olmasına karar verildi. DP Genel Başkanı Namık Kemal Zeybek, “‘Saadet Partisi’nin de bizim bayrağımız altına gelmesini umutla bekliyoruz. Biz Demokrat Parti bayrağı altına, merkez sağ ve Milli görüş sahibi bütün partilerin gelmesini bekliyoruz”‘ dedi.

***

3 RUM OKULU KAPATILDI

Lozan Antlaşması’ndan bu yana ilk kez mahkeme kararıyla bir azınlık okulu kapatıldı. Karar, öğrencisi olmadığı için binaları atıl halde duran 13 Rum okulu için de örnek oluşturdu. Heybeliada Ruhban Okulu’nun açılması için yıllardır mücadele veren Ortodoks-Rum Cemaati, ilginç bir kararın sevincini yaşıyor. ‘Öğrencimiz yok, uzun yıllar olma ihtimali de yok’ diyen Şişli’deki Özel Kurtuluş Rum İlköğretim Okulu’nun kapatılması istemiyle Milli Eğitim Bakanlığı aleyhine dava açan Aya Lefter Rum Ortodoks Kilisesi ve Mektebi Vakfı Başkanı Dimitris Zotos, davayı kazandı. Lozan Antlaşması’ndan bu yana ilk kez mahkeme kararıyla bir azınlık okulu kapatılmış oldu. Karar, öğrencisi olmadığı için binaları atıl halde duran 13 Rum okulu için de örnek oluşturdu.

Gökçeada kararı yakında

Habertürk’ün haberine göre; Ortodoks Rum Cemaati’nin yine öğrencisi olmadığı gerekçesiyle 1 yıl önce MEB’e başvurarak kapatılmasını istediği 3 okuldan 2’si (Arnavutköy Rum İlköğretim Okulu ve 25 yıldır tek bir öğrencisi dahi olmayan Balat Yuvakimyon Kız Lisesi) için de bakanlık, mahkeme kararını emsal alarak hemen kapatma kararı verdi. Gökçeada Rum İÖO’yla ilgili ise kararın açıklanması bekleniyor.

Mini Bilgi

17 Rum okulu var. 13’ü öğrencisizlikten kapalı. 4’ünde 118 öğrenci okuyor.

“Misafirhane yapacağız”

Kararı Azınlık Vakıfları Temsilcisi Laki Vingas, HABERTÜRK’e değerlendirdi. “Cemaatimize ait neredeyse yarım asırdır hiç öğrencisi olmayan okullarımız var” diyen Vingas şöyle devam etti: “Bakanlık kapatma kararını ilk kez verdi. Biz buraları düğün salonu ya da diskotek olarak kullanmayacağız. Kültür merkezi, müze veya Yunanistan’dan gelenler için misafirhane olarak kullanılacak.” Arnavutköy Özel Rum İÖO’nun kapatılma kararını ise Vakıf Başkanı Yorgo Papalyaris, “Metruktu. Rum çocukların yanısıra artık bütün çocukların okuyacağı bir anaokuluna dönüştürmek istiyoruz. Okulda yeniden öğrenci sesleri duyacağımız için seviniyoruz” dedi. Bu okulda haftasonu ayrıca Rum çocuklara Rumca dersi veren bir lisan kursu da açılacağı bildirildi.

Öğrencisi olmadığı için kapalı azınlık okulları
Özel Merkez Rum Lisesi
Özel Yeşilköy Rum İÖO
Özel Kurtuluş Rum İÖO
Özel Bakırköy Rum İÖO
Özel Heybeliada Rum Lisesi
Özel Merkez Rum İÖO
Özel Karaköy Rum İÖO
Özel Yuvakimyan Rum Lisesi
Özel Nersesyan Yermenyan Ermeni İÖO
Özel Yeniköy Rum İÖO
Özel Pangaltı Anarat Higutyun Ermeni İÖO
Özel Ayakostantin Rum İÖO
Özel Feriköy Rum İÖO

***
MİLLİYET

ÜÇÜNCÜ NÜKLEER SANTRAL MARMARAYA

Akkuyu ve Sinop’un ardından üçüncü nükleer santral için Trakya’da İğneada öne çıkıyor. Mersin Akkuyu’ya yapılacak olan Türkiye’nin ilk nükleer santrali için Rusya ile anlaşma sağlayan Türkiye, halen Sinop’a yapılacak olan ikinci nükleer santral için müzakerelere devam ediyor. Japonya’da Mart ayının başlarında meydana gelen ve nükleer tesislere de zarar veren depremin ardından, Sinop’taki nükleer santral için yapılan görüşmeler hedeflendiği hızda ilerleyemedi. Akkuyu ve Sinop’a yapılacak olan nükleer santralin toplam kapasitesinin 10,000 MW düzeyinde olması bekleniyor. Reuters’a bilgi veren Enerji Bakanlığı’ndan bir yetkili, Türkiye’nin, enerji çeşitliliği ve arz güvenliği için 2023 yılına kadar toplam 15,000 MW kapasiteli üç nükleer santrali devreye almaya hedeflediğini anımsatarak, “Nükleer santralin yapılacağı üçüncü yer için birkaç yer ön plana çıkıyor. Bunların başında da Trakya Bölgesi’ndeki İğneada bulunuyor” dedi. Yetkili, İğneada’nın deprem açısından en güvenli bölgelerden biri olduğuna vurgu yaptı. Nükleer santrallerde soğutma sistemi olarak deniz suyunun kullanılması çok önemli olduğu için üniteler deniz kıyısına yapılıyor.

***
ÖNLEMLER İÇİN BİR ŞEYLER GİZLEMEK İÇİN MİYDİ?

YGS’deki şifre iddiasını değerlendiren Prof. Yarımağan “1 milyon 700 bin kitapçık fantezi. Kripto uzmanlarımız 10 kitapçığı zor hazırlardı” dedi. Yarımağan “Fantezi boyutundaki önlemler bir şeyler gizlemek için miydi?” diye sordu. YGS’de şifre iddiaları büyük tepkiye neden oldu. ÖSYM Başkanı Prof. Ali Demir’i dinledik. Elimizde 1 milyon 700 bin soru kitapçığı olsa bile 1 milyon 700 bin cevap anahtarıyla ikna olmadığımız sürece kuşkular devam edecek. Dün, KPSS tartışması sırasında ÖSYM Başkanlığı’ndan istifa eden Prof. Ünal Yarımağan’la konuştum. Üniversite sınavlarını en iyi O biliyor. Kimseyi yargısız infaz etmek istemediği belliydi ancak “ÖSYM’ye siyasetin girmeye başladığını” işaret ederek bir Doğramacı anısı anlattı.

‘10 kitapçığı zor çıkardı’
Sizin döneminizde de her aday için farklı bir soru kitapçığı mı hazırlanıyordu?
Hayır. ÖSYM’nin ilk yıllarında sadece 2 tür kitapçık hazırlanırdı. Sonra bu 4’e, sonra da 10’a çıktı. Çok uzun zamandır da 10’la gidiyoruz. 10 soru kitapçığı olduğunda da bir algoritmayla herkesin çevresindeki bütün kişilerin kitapçığını farklı yapıyoruz. Bir kişinin kitapçığı “A” ise sağındaki, solundaki, önündeki, arkasındaki 4 kişinin hiçbirinin kitapçığı “A” olmuyor. 1 milyon 700 bin fantezi. Bizim kripto uzmanlarımız ancak 10 kitapçık çıkarıyordu. Soruların sırası önemli, şıkların yerini değiştirdiğinizde adaletsizlikler oluyor. “Bilgisayarla yaptık” diyorlar. Yani benim aklım almıyor. İyice karıştırdılarsa, allak bullak ettilerse, bazı adaylar bundan olumsuz etkilenmiştir.
ÖSYM Başkanı, şıkların bütün adaylar için değişik sıralandığını söylüyor. Böyle mi uygulanırdı?
Doğru yanıt örneğin 17’yse, aday şıkların arasında doğrudan 17’yi arar. Bir baktığında bunu görmesi lazım. 37, 18, 97, 47 gibi karışık sıralarsanız bulması zor olur. Yani, küçükten büyüğe ya da büyükten küçüğe bir sistemle, kolay bulunabilecek şekilde sıralama yapılır. Bu sadece benim görüşüm değil, matematik uzmanlarının da. Sözel şıklarda da; mantıklı, birbirleriyle ilişkili bir şekilde sıralanır, rastgele sıralanmaz.

‘Önlemler fantezi boyutunda’
Size göre sadece basına dağıtılan master kopyalarda mı şifreleme yapıldı?
Akılları sıra, güvenli bir sistem yapıyoruz diye olayı fantezi boyutlara getiriyor ve bunun olumsuz etkilerini görmüyorlar. Kalemle kaç kişi kopya çekmiş de yasaklıyorsunuz? Saati, suyu yasakladılar. Bütün bunlar acaba bir şeyler gizlenmek için mi, dikkatler başka yere çevrilmek için mi yapıldı? Böyle şeyler akla getiriyor. Bir ithamda bulunmuyorum. Bir kişi bir konuda aşırı titizlik gösteriyorsa şüphelenirim, “aldatmaya çalışıyor” derim. Aynı şeyi burada da düşünüyorum. Şifre olayı var da basına verilen kopya üzerinde var. Diğer kısmını zaten göremiyoruz.

‘Bu bir tesadüf olamaz’
Sizin dönemizde basına kitapçık dağıtılırken böyle bir yöntem mi uygulanılırdı?
Oluşturduğumuz kopyalardan bir tanesini, ya da master kopyayı, yani 11. kopyayı veriyorduk. Bunlar master kopyada doğruların yerini değiştirmeden, sadece yanlışların yerini değiştirerek basına vermişler. Böyle bir şeyin hiçbir gerekçesi yok. Bu, dolaylı olarak bir şifreleme yapmış. Üç şey önemli. Birincisi, soruların çok sayıda farklı soru kitapçıklarıyla oluşturulması. Şıkların yerlerinin değiştirilmesi eşitlik ilkesine de test tekniğine de aykırıdır.
İkincisi, 7 okulda sadece kızların sınava girmesi. Buna verilen cevap kamuoyunu tatmin edici değil. Gerçek olması imkansız bir cevap verildi. Bu tesadüf olmaz.
Üçüncüsü de sınava giren bazı kişilerin kulakları örtülü. Başlarının yanında kulakları da örtülüyse sınav güvenliği ciddi bir şekilde zedeleniyor. Birileri kulakları dışarıda bırakan bir örtünme tasarlansın, yoksa o sınavı yapmayın daha iyi.

‘ÖSYM Başkanlığı uzmanlık gerektirir’
Prof. Ünal Yarımağan, “ÖSYM tartışılıyor. Sınavda şaibeli bir durum olduğu inancında mısınız?” sorumuzu şöyle yanıtladı: “Zannetmiyorum. Bilmeden de bir şeyde bulunmak doğru olmaz. Bir anımı anlatıyım. ÖSYM Başkanı Altan Günalp’in vefat ettiği gün. Yürütme Kurulu üyesiydim ben de. Doğramacı YÖK Başkanı. ‘ÖSYM’de işler durmaz, yeni bir başkan atamamız lazım, benim aklımdan şu kişi geçiyor’ dedi. Görüşümüzü sordu. Tıp Fakültesi’nden bir hocamızdı. Kesinlikle olamayacağını, ÖSYM Başkanlığı’nın uzmanlık gerektiren bir konu olduğunu söyledik. Bize kızdı. Akşam saatlerinde içimizden en deneyimli olan kişiyi başkan olarak atadı. Atamayı yaparken, alttaki kişilerin fikrini sordu ve o fikre de uydu.”

***
İRANDAN ANKARAYI ŞAŞIRTACAK ADIM!

İran’ın başkenti Tahran’da 24 Nisan “Ermeni Soykırımı” gününde Ermeni bir yönetmen tarafından çekilen “Soykırım” filminin gösterimi yapılacak. Ermeni diasporasına yayın yapan PanARMENIAN.net’in haberine göre, son yıllarda Ankara ile tarihinin en iyi ilişkilerini yaşayan İran, 24 Nisan günü Ermeni soykırımı iddialarını dile getiren bir filmin Tahran’da gösterilmesine izin verdi. Filmin yönetmenliğini yapan Tigran Hızmalyan, Armin Wegner-Soykırımın Fotoğrafı adlı filmin Tahran’da gösterilmek üzere Farsça’ya çevrildiğini söyledi. Hızmalyan, 24 Nisan’daki gösterime çok sayıda İranlı parlamenterin de katılacağını kaydetti. Ermeni yönetmen, filmin daha sonra bir İran televizyonunda gösterileceğini de bildirdi.

***
SGK’DAN YENİ UYGULAMA

İlk kez sigortalı olanlar ile çalışanların yeni doğan çocuklarının kayıtları artık otomatik yapılacak. SGK önündeki kuyruk çilesi bitecek.İlk kez sigortalı olanlarla yeni doğan çocukların sağlık hizmetinden yararlanması için gereken aktivasyon şartı kaldırılıyor.

Bu durumdaki kişilerin sigortalılığının aktif hale gelmesi için Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) müdürlüklerine gidip sıra beklemeye gerek kalmayacak. SGK; sağlık hizmeti aktivasyonunu tüm yeni işe girenler ile yeni doğanlar için otomatik yapacak. Mevcut uygulama sebebiyle babalar, yeni doğan çocuğunu ve eşini hastanede bırakıp SGK’nın yolunu tutmak zorunda kalıyordu. Son yıllarda SSK ve Bağ-Kur’lu-ların sağlık hizmetlerinden daha kolay yararlanabilmesi için ciddi adımlar atıldı. Sağlık karnesi uygulamasına son verilirken, hastane ve eczanelerden yararlanmak için TC kimlik numarası yeterli hale getirildi. Ancak ilk kez sigortalı olanlar ile çalışanların yeni doğan çocuklarının sağlık hizmeti alabilmesi için SGK il müdürlüklerinden aktivasyon yaptırılması gerekiyor. Çoğunlukla bu durumu bilmeyen çalışanlar, özellikle yeni doğan çocuklarını hastaneye götürdüklerinde hizmet alamıyor. Bu mağduriyeti dikkate alan SGK, yeni bir uygulamaya hazırlanıyor. Zaman’ın edindiği bilgilere göre, kurum önümüzdeki günlerde il müdürlüklerine başvurarak aktivasyon yaptırılması işlemine son verecek. Bunun yerine aktivasyonlar tüm yeni işe girenler ile yeni doğanlar için otomatik gerçekleştirilecek.

Sistem tarafından otomatik olarak yapılacak aktivasyon işlemleri, işçi, esnaf ve memur olarak çalışan herkes için geçerli olacak. Böylece yeni işe girenler ya da yeni baba olan kişiler, il müdürlüklerine gitmek durumunda kalmayacak. Zaman’a bilgi veren bir SGK yetkilisi, “Aktivasyon işlemlerinin sistem üzerinden doğrudan yapılabilmesi için uzun süredir çalışıyoruz. Kısa süre içerisinde bu konuyla ilgili kamuoyuna duyuru yapacağız. Bunun ardından bütün sigortalılarımız, aktivasyon engeline takılmadan bütün hastanelerden sağlık hizmeti alabilecek. Kimse il müdürlüklerine gelmek zorunda kalmayacak. Aynı zamanda il ve merkez müdürlüklerinin de iş yükü azalacak.” açıklamasını yaptı. Sağlık karnesi uygulamasına son verilmesine rağmen aktivasyon şartı, hem SGK il müdürlüklerinin iş yükünü artırıyor hem de vatandaş için ek prosedür anlamına geliyor. Bu kişilerin, özellikle yeni işe girdiği dikkate alındığında mesai saatlerinde izin alıp SGK’ya gitmesi, işverenle karşı karşıya gelmelerine yol açıyor. Aktivasyon yaptırmayanlar ise hastalık durumunda sağlık hizmeti alamıyor. Aktivasyon uygulamasından en çok etkilenen bir başka grup da yeni baba olan çalışanlar. Baba olmanın telaşını yaşayan bu kişilerin, bir yandan da SGK’ya gidip aktivasyon yaptırmaları gerekiyor. Bu durumdan habersiz olan pek çok çalışan, çocuğunu hastaneye ilk götürdüğünde aktivasyon şoku yaşıyor. Kimi zaman il müdürlüklerinde kuyruk beklemek durumunda kalan sigortalılar, ancak aktivasyon işlemini yaptırdıktan sonra hastaneden hizmet alabiliyor.

***
ARKADAŞLARININ BOĞULDUĞUNU 7 SAAT SONRA SÖYLEDİLER

AKSARAY’da okuldan çıktıktan sonra 8 arkadaşıyla birlikte gölete yüzmeye giden 13 yaşındaki Bekir Aygün, yüzme bilmediği için gölette boğuldu. Korkup evlerine dönen arkadaşları ise olaydan yaklaşık 7 saat sonra, babasının aramaya başlaması üzerine Bekir’in boğulduğunu söyledi. Eskil İlçesi’ne bağlı Eşmekaya Beldesi’de oturan Eşmekaya İlköğretim Okulu 7’inci sınıf öğrencisi Bekir Aygün, dün saat 12.30 sıralarında okuldan çıktıktan sonra 8 arkadaşıyla birlikte Üç Göller Mevkisi’ndeki gölete gitti. Arkadaşlarıyla birlikte gölete giren Aygün, yüzme bilmediği için yaklaşık 4 metre derinliğindeki gölette boğuldu. Aygün’ün boğulması üzerine korkan arkadaşları evlerine döndü.

BABA ARAMAYA BAŞLAYINCA SÖYLEDİLER
Akşam saatlerinde oğlunun eve gelmediğini gören 45 yaşındaki Mehmet Aygün oğlunu aramaya başladı. Bekir Aygün’ün gölete birlikte gittiği arkadaşlarından 13 yaşındakı Kadir T., Mehmet Aygün’e oğlunun gölette boğulduğunu, korktukları için evlerine döndüklerini ve olayı kimseye anlatmadıklarını söyledi.

CESEDİ ÇIKARILDI
Duyduklarına inanamayan Mehmet Aygün, durumu jandarmaya bildirdi. Ardından İl Sivil Savunma Müdürlüğü Arama Kurtarma Ekibi’ne haber verildi. Saat 21.00 sıralarında arama çalışmalarına başlayan ekipler, yaklaşık 3 saat süren çalışma sonunca Aygün’ün cesedine ulaştı. Göletten çıkartılan Aygün’ün cesedi otopsi yapılmak üzere Adli Tıp Kurumu’na götürüldü. Olayla ilgili soruşturma sürüyor.

***
MERMER ATÖLYESİNDE TECAVÜZ İDDİASI

ANTALYA’da polise başvuran 19 yaşındaki M.Ö., kendisini mermer atölyesine götüren 5 kişinin tecavüzüne uğradığını ve şüphelilerin üzerinde bulunan 200 TL’yi de aldığını iddia etti. 2 kişiyi gözaltına alan polis, 3 şüpheliyi arıyor. Olay, saat 02.30 sıralarında ’155 Polis İmdat’ telefonuna gelen ihbarla ortaya çıktı. Aksu İlçesi’nin Pınarlı Kavşağı’nda bir kadının yoldan geçen otomobilden polis çağrılmasını istemesi üzerine bölgeye ekip gönderildi. Polis, yol kenarında bekleyen M.Ö.’ye ulaştı. Daha önce birlikte olduğu bir kişinin daveti üzerine buluştuklarını anlatan M.Ö., “Buluştuktan sonra beni bir mermer atölyesine götürdü. 5 kişi tecavüz etti. Üzerimde bulunan 200 TL’yi de aldılar. Hem tecavüze uğradım, hem de beni orada bırakıp kaçtılar” dedi. Polis, genç kadını sağlık kontrolünden geçirdikten sonra ifadesini aldı. M.Ö.’nün verdiği ifade doğrultusunda 27 yaşındaki A.A. ve 31 yaşındaki H.A. gözaltına alındı. Kimlikleri belirlenen diğer 3 şüphelinin yakalanması için çalışılıyor.

***
SABAH

HATAY’DA ‘AMANOS SORUMLUSU’ ÖLDÜRÜLDÜ

Hatay’da öldürülen 7 teröristten birinin 87 eylem ve 113 ölümden sorumlu tutulan “Amanos sorumlusu” Aydın Baran olduğu belirlendi. Baran 1993’ten beri aranıyordu. Hatay’da geçen hafta öldürülen 7 teröristten birinin, örgütün sözde “Amanos sorumlusu” Aydın Baran olduğu ortaya çıktı. Örgütün silahlı kanadında 21 yıldır faaliyet gösteren Baran’ın; 87 eylemde, 113 asker ve sivilin ölümüne yol açtığı gerekçesiyle arandığı tespit edildi. Hatay’ın Hassa ilçesinde, perşembe günü öldürülen 7 teröristin Suriye üzerinden Türkiye’ye giriş yaptığı ve sınırı geçer geçmez termal kameralara yakalandığı belirtildi. “Teslim ol” çağrısına uymayan ve çıkan çatışmada ölen PKK’lıların kimlikleri de belirlendi. Teröristlerden birinin, “Mazlum Bardakçı” kod adlı Aydın Baran olduğu ortaya çıktı. 43 yaşındaki Baran’ın, örgütün sözde eski Amanos bölge sorumlusu olan “Panzer Kemal” kod adlı Medeni Sayılgan’ın yerine yeni bölge sorumlusu olarak Amanoslar’a gönderildiği tespit edildi.

BÖLGE HARİTASI
Baran’ın üzerinde ele geçen ve örgütün gizli bilgi ve eylem planlarını içeren bir dizüstü bilgisayar incelemeye alındı. Etkisiz hale getirilen teröristlerin sırt çantalarından çıkan bir CD’de ise Samandağ, Dörtyol, İskenderun, Hatay, Kırıkhan, Reyhanlı, Osmaniye ve Hassa’nın şehir merkezleri ile kırsal alanlarının googledan indirilmiş görüntüleri bulundu. Teröristlerin ilk kez geldikleri bölgeyi tanımadıkları için, yön bulmak amacıyla harita ve 2 adet GPS cihazı taşıdığı anlaşıldı. Baran’ın çantasından da 41 adet 100’lük banknotlar halinde para çıktı.

KIL PAYI KAÇMIŞTI
“Mazlum Bardakçı” kod adıyla bilinen Aydın Baran hakkında, 1991’den beri arandığı ortaya çıktı. Kayıtlara göre Baran, 1991-2007 arasında, örgütün sözde Diyarbakır bölge sorumlusu olarak faaliyet yürüttü. Son olarak Kandil bölgesindeki Hakurk Kampı’nda 250 kişiye komuta eden ve sözde Tabur sorumlusu olan Baran, 1996’da, 85 PKK’lının öldürüldüğü çatışmada güvenlik güçlerinin elinden kıl payı kaçtı. Abdullah Öcalan’ın yakalanmasından sonra Kuzey Irak’a gitti ve 2004’e kadar Kandil’de silahlı faaliyet yürüttü. Terörist Baran, 2007’ye kadar, örgütün halen askeri kanat sorumlusu olan Suriye uyruklu “Sofi Nureddin” kod adlı Halef El Muhammed’in yardımcılığını yaptı. 3 kişilik “Amed Eyalet yürütmesinde” sorumluluk yapan Aydın Baran çok sayıda eylemin de talimatını verdi. Baran’ın; Diyarbakır, Erzurum, Muş, Bingöl, Elazığ, Tunceli ve Erzincan’da toplam 87 eylemde, 113 asker ve sivilin öldürülmesinden sorumlu olduğu belirtildi. Baran hakkında, bu eylemler nedeniyle Diyarbakır, Erzurum ve Malatya’da savcılıklarca ayrı ayrı dosyalar hazırlandığı öğrenildi. Baran’ın onlarca eylem ve ölümden sorumlu tutulan ve terör örgütünün askeri kanadı HPG’nin başındaki isim Sofi Nureddin’in sağ kolu olduğu öğrenildi.

KANLI EYLEMLERDEN BAZILARI
29 Mayıs 2005: Lice’de askerlere erzak götüren traktöre uzaktan kumandalı mayınlı saldırı sonucu 2 erle 2 sivilin şehit edilmesi.

14 Ekim 2005: Lice ilçesi Fis Ovası’nda uzaktan kumandalı bombanın patlatılması sonucu jandarma astsubay Erbu Serpan’ın şehit edilmesi, 2’si astsubay 3 askerin yaralanması.

15 Ekim 2005: Diyarbakır’ın Lice ilçesine bağlı Dibek köyünde 1 askerin şehit edilmesi.

8 Ağustos 2006: Lice ilçesi Ziyaret Tepe bölgesinde mayınlı saldırıda ilçe Jandarma Komutanı Yüzbaşı Fatih Kılınç’ın yaralanması.

27 Temmuz 2006: Bingöl’ün Genç ilçesinde zırhlı personel taşıyıcısına yönelik uzaktan kumandalı mayınlı saldırı sonucu Bingöl Jandarma Özel Harekât Tabur Komutanı Binbaşı Adil Karagöz’ün şehit edilmesi.

03 Mayıs 2007: Lice Baharlar Köyünde üsteğmen Muhammet Ali Demir’in şehit edilmesi. 3 askerin yaralanması.

***
UNUTULMAZ ARMAĞAN

Saklambaç’ın haberine göre, sevilen sanatçı Ebru Gündeş’in başını birbiri ardına yaptığı jestlerle döndüren Reza Zarrab, güzel eşi için yine kesenin ağzını açtı. 2 aylık hamile olan ünlü sanatçıya, unutamayacağı bir doğum hediyesi vermek isteyen Azeri işadamı, geçtiğimiz günlerde Antalya’nın yolunu tuttu. Eşinin çok sevdiği Belek’te satılık bir otel bulan Reza Zarrab, Ebru Gündeş’e burayı armağan etmek için yetkililerle görüştü. Zarrab’ın eşine doğum hediyesi olarak seçtiği otel, 60 bin metrekarelik bir alanda bulunuyor. 360 odalı ve denize sıfır konumdaki 5 yıldızlı otelin fiyatı ise tam 48 milyon euro! Ünlü sanatçı, eşinin kendisine armağan edeceği otelin her şeyiyle yakından ilgilenmeyi planlıyor. Bu sayede iş hayatına adım atacak olan Ebru Gündeş, oldukça heyecanlı.

***

***
AKŞAM

MUSTAFA BALBAY AB KRİTERİ OLDU

‘AKP hükümeti Türkiye’de iktidara geldiğinde bu yana, ifade ve basın özgürlüğü şiddetli biçimde küçültüldü. Sayın Balbay’ın durumu gibi özel durumlar da dâhil olmak üzere, Müzakere Çerçevesi Katılım Ortaklığı anlaşmaları gereğince bu durum izlenmeye devam edilecektir. Türkiye’nin müzakerelerde ilerlemesi, diğerleri yanında bu koşullara dayalı olarak ölçülür.’

Avrupa Parlamentosu Üyesi Avrupa Parlamentosu Üyesi Avusturyalı sosyal demokrat Evelyn Regner, Avrupa Konseyi’nin yanıtlaması istemiyle verdiği yazılı soru önergesinde, Türkiye’de gazetecilere yapılan baskılar konusuna yer verildi. “Türkiye’de basın ve ifade özgürlüğü- Mustafa Balbay ve diğerlerinin tutuklanması” başlıklı önergesinde Regner, “AKP hükümeti Türkiye’de iktidara geldiğinde bu yana, ifade ve basın özgürlüğü şiddetli biçimde küçültüldü. AB üyeliğine aday olan Türkiye, sansür ve basınla ilgili düzenlemeler açısından en kötü 50 ülkeden biridir. Türkiye’de sadece 2010 yılının ilk üç ayında hükümeti eleştiren 260 gazeteci ve yazar tutuklandı” dedi. Regner şöyle devam etti:

“Laik kamptaki merkez figürler aylarca ya da yıllarca duruşmaları yapılmadan, resmen suçlanmadan ya da bir suç isnad edilmeden tutuklandı Türk hapishanelerine konuldu ve böylece susturuldu (Türkiye’deki Cumhuriyet gazetesi köşe yazarı ve temsilci Mustafa Balbay’ın durumunda olduğu gibi.) Tutuklu gazeteciler ve yazarlar bu suçlamalara neden olan açık deliller bulunmadan, anti-terör mevzuatı ve ceza yasasını ihlal etmekle suçlandılar.”

“İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ MÜZAKERELERİ ETKİLEYECEK”

Avrupa Konseyi soru önergesini Balbay’ın durumuna da değinerek şöyle bitirdi: “İnsan Hakları ve temel özgürlükler konuları, Sayın Balbay’ın durumu gibi özel durumlar da dâhil olmak üzere, Müzakere Çerçevesi Katılım Ortaklığı anlaşmaları gereğince izlenmeye devam edilecektir. Türkiye’nin müzakerelerde ilerlemesi, diğerleri yanında bu koşullara dayalı olarak ölçülür. Bu konuların AB tarafından Katılım Konseyi ve Siyasi Diyalog toplantıları çerçevesinde tüm uygun zeminlerde gündeme getirilmesine devam edilecektir.”

***
YUNANİSTAN’DAN ARINÇ’A ‘MENDİL’ TEPKİSİ

Yunanistan hükümet sözcüsü Yorgos Petalotis, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın, Yunan ekonomisiyle ilgili söylediği “neredeyse mendil açıp yardım dilenecekler” sözüne tepki gösterdi. Petalotis yaptığı yazılı açıklamada, Arınç’ın bu konudaki ifadelerini “gerçek olmayan, gayri ciddi ifadeler” olarak nitelendirerek, “Sayın Arınç’ın görüşünün, Türk hükümetinin görüşü olmadığını tahmin ediyoruz” dedi. “Yunanistan’ın mali kriz içerisinde bulunduğunun bir gerçek olduğunu ancak, Yunan halkının kararlılığıyla uygulanan ulusal bir program çerçevesinde ülke ekonomisinin yeniden düzene gireceğini” savunan Petalotis, şunları kaydetti. “Geçmişte bunu kanıtladık. Ve herkes bundan emin. Unutanlara hatırlatırız ki, bir AB ve avro kuşağı ülkesi olan Yunanistan, yaşanan son krize rağmen, tüm vatandaşlarını bağrına basarak, görüldüğü üzere birçok ülke için kıskanılabilecek bir yaşam düzeyi sürdürmektedir. Bunun için Yunan halkı, yıllardan beri belirlediği yol ve geleceği ile ilgili planları için gurur duyuyor.” Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, 1 Nisan’da Şanlıurfa gezisi sırasında gazetecilere Türk ekonomisiyle ilgili açıklamalarda bulunmuştu. “Türkiye büyüme hızında yüzde 9’u yakaladı, bu muhteşem bir sonuç” diyen Arınç, şöyle konuşmuştu: “ABD ve Avrupa ile global krizin vurduğu diğer ülkeler borç içinde. İspanya ve Portekiz’de hükümetler düşüyor, maaşlar ödenmiyor, toplu sözleşme yapılamıyor. Komşumuz Yunanistan’ın 1 trilyon dolar dış borcu var. Neredeyse mendil açıp yardım dilenecekler. Fabrikalarda üretim durdu. Fabrikalar satılacak, alıcısı yok. Türkiye ise bu dönemde dünyadaki 5 ülkeden biri, yüzde 9’luk büyüme hızına kavuştu. Bu başarı hepimizin, tüm Türkiye’nin başarısıdır. Hükümetimizin, milletimizin ve parlamentonun başarısıdır.”

***
KREDİ KARTI KULLANANLAR DİKKAT!

Bankaların kredi kartlarının kullanım süresi dolmadan müşterilerine yeni kredi kartı ve sözleşme gönderdiklerine yönelik şikayetler artmaya başladı. Tüketici dernekleri bu tür durumlarda tüketicilerin gelen yeni sözleşmeleri imzalamamaları ve kartları kabul etmemeleri yönünde uyarıda bulunuyor. Dernek yetkilileri, kredi kartlarının süresi dolsa da kredi kartı sözleşmesinin devam ettiğini bile bile bankaların gönderdikleri yeni sözleşmeyle eski sözleşmeyi yenilediklerini iddia ediyor. Konu hakkında görüştüğümüz TUDER Başkanı Engin Başaran, bu gibi şikayetlerin son zamanlarda giderek arttığını ve günde en az 10-15 başvuru aldıklarını belirterek tüketicileri adrese gelen kredi kartlarını almamaları konusunda dikkatli olmaya çağırdı. Başaran, tüketici şikayetlerinden yola çıkarak 2-3 banka tespitinde bulunduklarını ve konuyu hakem heyetlerine taşıdıklarını vurgulayarak, ” Şikayetlerin belli bir sayıya ulaşmasını bekliyoruz. Ondan sonra gerekli açıklamaları yapacağız” dedi. Engin Başaran, bu bankaların kredi kartı müşterilerine süresinin bitmesine 3 ay kala yeni bir kart ve sözleşme göndererek sözleşme yenilediklerini, yeni sözleşmedeki maddelerin tüketici tarafından tam ve net okunmadan imzalanarak ileride doğacak problemler karşısında savunmasız bırakıldıklarını söyledi.

Adrese kurye ile gelen sözleşmelerin mutlaka doğru okunup anlaşılması ve ondan sonra imzalanması gerektiğini kaydeden Başaran, ” Sözleşmeleri doğru okuyup anlamak için en az yarım saat gerekli. Ancak kurye bu süre içinde bunu beklemeyecek ve hemen imzanızı almak isteyecektir. Sözleşmeyi okuyup anlamadan imzalayıp kredi kartını alırsanız , yandınız demektir.İleride doğacak her tür problemde haklılığınızı bankaya teslim etmiş olursunuz. Sözleşmeler eski sözleşmelerden farklı, bu nedenle adrese gelen sözleşmeleri imzalamayın, geri gönderin.Gerekirse banka şubesine giderek sözleşme metnini okuyun , bilgilenin, ondan sonra imzalayın” şeklinde konuştu.

BANKAYLA PAZARLIK YAPIN

Engin Başaran, tüketicilerin bankacılık işlemleri konusunda çok fazla bilinçli olmadığını ve haklarının farkında olmadığını hatırlatarak tüketicilere şu tavsiyelerde bulundu:” Tüketici hizmet alacağı banka ile alacağı hizmetler konusunda pazarlık yapma hakkına sahiptir. Ancak, tüketicilerimiz bankalardaki kuralları değişmez kabul eder.Oysa müşteri EFT ücreti, hesap işletim ücreti, kredi faizi, komisyon gibi pek çok konuda bankayla pazarlık yapma hakkına sahiptir. Tüketici bu hakka sahip olmadığını bilmediği gibi isterse kredi kartını da iptal etme hakkını da bilmiyor. Ve mağdur oluyor.Tüketicilerin bu konuda uyanık olması gerekiyor”

TALEPSİZ VE İMZASIZ KREDİ KARTI GÖNDERİMİ YASAL DEĞİL

Bankaların 5424 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu gereği müşterinin yazılı talebi olmadan adrese kredi kartı göndermelerinin yasal olmadığını ve bankaları bu konuda suç işlemeye devam ettiğininde altını çizen TUDER Başkanı Başaran, tüketicilerin talep etmeden kendi adlarına kredi kartı çıkaran bankaları hakem heyetlerine yazılı dilekçe ile şikayet etmeleri çağrısında bulundu.

SMS VE MÜŞTERİ HİZMETLERİNE DİKKAT!

Tüketiciler Birliği Kurucu Genel Başkanı ve Tüketici Hakları Uzmanı Av. Mehmet Bülent Deniz’de, bankaların SMS ve Müşteri Hizmetleri aracılığıyla sözlü olarak bağlantı kurdukları kişilere kredi kartı çıkararak adrese gönderimde bulunduklarını oysa müşterinin imzalı beyanı olmadan böyle bir işlemin yasal olmadığını yineleyerek, önemli bir konuya daha dikkat çekiyor.

Deniz, banka ile ilgili her türlü değişiklik ve yenilemenin ya da kararın mutlaka yazılı yani kayıt altında olması gerektiğini hatta müşteri hizmetleri ile yapılan görüşmelerin mahkemelerde delil olarak kabul olmayacağını bu nedenle sözlü yapılan beyanların mutlaka bankaya yazılı olarak ve bir örneği tüketici de kalacak şekilde yapılması konusunda uyarıda bulundu.

YENİDEN YAPILANDIRMALARA DİKKAT

Kredi kartı borçlularında da buna benzer sorunların kendilerine geldiğini ve banka tarafından haciz baskısı ile tüketicilerin telefonda yapılan yapılandırma tekliflerini düşünmeden kabul ettiklerini de hatırlatan avukat Bülent Deniz, ” Yeniden yapılandırmalarda mutlaka banka şubenizle iletişimde olun. Temerrüte düşme tarihine ve uygulanan temerrüt faizlerine dikkat edin. Bankalar birtakım ” alicengiz” oyunları ile tüketiciyi yanıltabiliyor. Konu hakkında yeterince ikna olmadığınızı düşünüyorsanız destek alın” diyerek borç yeniden yapılandırma sürecinde tüketicilerin dikkatli olması gerektiğini söyledi.

KREDİ KARTI KULLANIRKEN BUNLARA DİKKAT!

1-İKİDEN FAZLA KREDİ KARTI KULLANMAYIN
2-KREDİ KARTI İLE İLGİLİ TÜM İŞLEMLERİNİZİ YAZILI YAPIN
3-TELEFONDA YAPILAN TEKLİFLERİ KABUL ETMEYİN

***
1.7 MİLYON KİTAPÇIK GÖZALTINDA

‘Şifreli kitapçık’ iddiaları sonrası çarpıcı gelişme. Polis, 1 milyon 700 bin soru kitapçığı ile master kitapçığa el koydu. Dijital kayıtlar da incelenecek. YGS 2011’e ilişkin ‘şifreli kitapçık’ iddialar ısonrası çarpıcı gelişme. Polis, 1 milyon 700 bin soru kitapçığına el koydu…

SAVCILIKTA YGS ZİRVESİ: Şifreli iddiaların ardından Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı inceleme başlatmıştı. KPSS’deki kopya soruşturmasını da yürüten Başsavcı Vekili Şadan Sakınan sabah saatlerinde Ankara Cumhuriyet Başsavcısı İbrahim Ethem Kuriş ile bir görüşme yaptı. Sakınan, görüşme sonrası Ankara Emniyet Müdürlüğü’ne giderek KPSS soruşturmasında birlikte çalıştığı Ankara KOM Şube Müdürlüğü yetkilileriyle toplantı yaptı.

DÜĞMEYE BASILDI: Toplantı sonrası KOM ekipleri, ÖSYM ve kitapçıkların basıldığı Meteksan’a baskın düzenledi. Sınavda adaylara verilen yaklaşık bir milyon 700 bin soru kitapçığı, dijital örnekleri ve cevap anahtarlarına el kondu. Meteksan’dan da ÖSYM’nin baskı için kendisine gönderdiği master soru kitapçığının orjinali ve dijital örneği alındı. Meteksan yetkililerden kitapçıkların basımında kullanılan makine ve bilgisayarlar hakkında ayrıntılı bilgi alan polisler, YGS için kaç farklı kitapçık basıldığını sordu.

SINIFA GÖRE Mİ BASILDI?: ÖSYM Başkanı Ali Demir’in 1.7 milyon kitapçığın her birinin farklı olduğunu söylemesine karşın matbaa yetkililerinin, aynı sınıfta sınava girecek aday sayısına göre kitapçıkların farklı olduğunu söylediği, net rakam veremedikleri öğrenildi.

BİLİRKİŞİ İNCELEYECEK: Ankara Adliyesi’ne götürülen materyaller Savcı Şadan Sakınan’a teslim edildi Güvenli bir odaya alınan kitapçıklar, TÜBİTAK ve Emniyet’in bilişim uzmanlarının da yer aldığı bilirkişi heyeti tarafından incelenecek. Bilirkişi heyeti, öncelikle master soru kitapçığında şifre bulunup bulunmadığını araştıracak. Özel bir algoritmayla, bu kitapçıktan üretilen soru kitapçıklarının yanıt anahtarı master kitapçığın ve sınavın ardından basına verilmek üzere hazırlanan şifreli kitapçığın yanıt anahtarlarıyla karşılaştırılacak. Bilirkişi, sınavda adaylara verilen kitapçıklar üzerinde şifre uygulandığı gösteren notlar bulunup bulunmadığına da bakacak. Savcılığın şifre incelemesi, bilirkişi heyetinin bu araştırmalar sonunda hazırlayacağı rapora göre şekillenecek.

LYS’YE RÖTARLI BAŞVURU
ÖSYM, üniversiteye girişte ikinci aşama sınavı olan Lisans Yerleştirme Sınavlarına (LYS) başvuru tarihlerini değiştirdi. Buna göre başvurular 25-29 Nisan 2011 tarihleri arasında alınacak. ÖSYM, LYS’lere başvuru tarihlerini 18-27 Nisan 2011 olarak duyurmuştu.Başvurular 25-29 Nisan 2011 tarihleri arasında yapılabilecek. ÖSYM’nin, sınava başvuru tarihlerini değiştirme kararını bir hafta önce aldığı belirtildi.

‘KOPYA’YLA BİRLEŞEBİLİR
Savcı Şadan Sakınan’ın dün ÖSYM Başkanı Ali Demir’den telefonla bilgi aldığı; ikilinin bu hafta içerisinde bir kez de yüz yüze görüşeceği öğrenildi. Sakınan’ın, bilirkişi raporunda somut verilere yer verilmesi halinde, geçen yılki KPSS öncesi soru kitapçığının sızdırılmasıyla ilgili soruşturmayla YGS’deki şifre skandalına ilişkin incelemeyi birleştirmesi bekleniyor.

***
ABD GERİ ÇEKİLİYOR

ABD silahlı kuvvetlerinin, Libya’ya karşı girişilen uluslararası operasyondan savaş uçaklarını ve Tomahawk füzelerini geri çektiği bildirildi. ABD Savunma Bakanlığından (Pentagon) yapılan açıklamada, Pazar günü ve dün ABD uçaklarının sadece iki hava saldırısı yaptığı, aynı süre zarfında, ABD güçlerinin hiç Tomahawk füzesi saldırısında bulunmadığı belirtildi. Operasyonun komutasının NATO’nun devraldığı hatırlatılan açıklamada, ABD’nin artık operasyona sadece bilgi sağlama, keşif, gözetim amaçlı, havada yakıt ikmali yapacak ve düşmanın radar ve telsiz iletişimini engelleyecek uçaklarla katılacağı kaydedildi. Açıklamada ayrıca, NATO’dan istek geldiği takdirde, ABD ordusunun yine hava saldırılarında bulunabileceği ifade edildi.

***
HABERTÜRK

YABANCILAR HİSSE Mİ DEĞİŞTİRİYOR?

Mart ayında yabancı işlemlerinde bankalar geriye düştü. İstanbul Menkul Kıymetler Borsası (İMKB), mart ayı yabancı yatırımcı işlemlerini açıkladı. Yabancı yatırımcıların ulusal pazarda 14.1 milyar dolar, ikinci ulusal pazarda 9.2 milyon dolar, kurumsal pazarda ise 801 milyon dolarlık işlem hacmi yarattığı borsada, yabancı yatırımcıların mart ayı işlemleri 121.2 milyon dolarlık net alımla sonuçlandı. Yabancılar mart ayında ulusal pazarda işlem gören hisse senetlerinde 7.1 milyon dolarlık alış işlemi gerçekleştirirken, 6 milyar 985 milyon dolarlık ise satış işlemi gerçekleştirdi. Yabancı yatırımcıların mart ayında en çok alım yaptığı hisse senetleri arasında banka hisselerinin ağırlığını düşürdüğü dikkat çekti. Yabancı yatırımcılar daha çok sanayi hisselerinde alım yaparken, bazı büyük holding ve banka hisse senetlerinde ise satışa geçtiler. Ayrıca yabancı yatırımcıların fiyatı hızlı yükselmiş hisse senetlerinde gerçekleştirdikleri kâr realizasyonları da gözden kaçmadı.

***
AHMEDİNEJAD’DAN HESAPLARI ALTÜST EDECEK AÇIKLAMA

İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad, petrol fiyatlarının 150 dolara çıkacağını söyledi! Ahmedinejad, dün düzenlediği basın toplantısında, petrol fiyatlarının piyasa koşullarından değil politik nedenlerden arttığını söyledi. İran Cumhurbaşkanı Ahmedinejad, ”Bana petrol fiyatları artacak mı diye soracak olursanız evet artacak. Mevcut petrol fiyatları çok düşük ve petrol fiyatlarının yakında 150 dolara çıkacağını düşünüyorum” dedi. Ahmedinejad, petrol fiyatlarının artacağına dair tahmininin temelinin ne olduğuna açıklık getirmedi. Dünyada petrol üretiminin yüzde 40’ını karşılayan Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütünün (OPEC) Dönem Başkanı İran, günlük 4.2 milyon varil petrol üretimiyle OPEC’in ikinci büyük ihracatçısı. İran’ın döviz gelirlerinin yüzde 80’i petrol ihracatından geliyor. Petrol fiyatlarının artışında Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki olayların etkisi oluyor. ABD’de güçlü büyüme umutlarının yanı sıra Gabon’da petrol işçilerinin greve gitmesi nedeniyle Batı Afrika’daki arz sıkıntısı da petrol fiyatlarındaki artışı destekliyor.

30 AYIN ZİRVESİ
Uluslararası piyasalarda dün, petrol fiyatları 2.5 yılın en yüksek seviyelerine çıktı. ABD ham petrolünün varil fiyatı mayıs ayı teslimi dün 108,78 dolara kadar çıktıktan sonra günü 53 sentlik artışla 108,47 dolardan kapattı. Bu ABD ham petrolünün varil fiyatının Eylül 2008’den bu yana en yüksek değeri oldu. Londra Brent tipi ham petrolün varil fiyatı da dün 2.36 dolarlık yükselişle günü 121.06 dolardan kapadı. Londra Brent tipi ham petrolün varil fiyatı dün 121.29 dolara kadar çıktı. Kuveyt Petrol Şirketi Üst Yöneticisi (CEO) Faruk El Zanki, petrol fiyatlarının düşmesini görmek istediğini, ancak fiyatların varil başına 90 doların altına düşmesini beklemediğini söylemişti. El Zanki, 90 ile 100 doların ham petrol için ”adil fiyat” olduğunu ifade etmişti. Suudi Arabistan’dan bir yetkili de ülkesinin petrol fiyatları için uygun seviyede olması gerektiği görüşünü değiştirmediğini ve halen varil başına 70-80 dolar seviyeleri arayışında olduklarını kaydetmişti. OPEC’in, 2 Haziran 2011’de Avusturya’nın başkenti Viyana’da toplanması bekleniyor.

***
KAPISINDA UÇAK BEKLEYECEK

Süpriz bir şekilde hamile kalan Ebru Gündeş, yaz için yaptığı konser anlaşmalarını iptal etmeyince, Azeri eşi Reza Zerrab önlem almak zorunda kaldı. Gündeş’i yaz boyunca acil bir doğum veya sağlık problemi yaşandığı takdirde İstanbul’a getirmek için Antalya Havalimanı’nda bir jet bekleyecek. Ayrıca sanatçının yanında devamlı bir doktor bulunacak.

***
KILIÇDAOĞLU’NDAN BİR BOMBA DAHA!

Yeni bir istikrar programı, sağlıklı bir rekabet ortamı, bağımsız bir Gelir İdaresi Başkanlığı, yeniden örgütlenmiş, güçlü, yaratıcı bir Devlet Planlama Teşkilatı sözü veren Kılıçdaroğlu, ekonomik yapıdaki dağınıklığı gidermek için Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu ile Sermaye Piyasası Kurulunun birleştirilebileceğini de söyledi. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, kaliteli demokrasinin özgürlükten geçtiğini belirterek, ”Özgürlük ve demokrasinin askıya alındığı veya yara aldığı yerde sorun, bizim düşündüğümüzden çok daha hızlı büyür” dedi. Kılıçdaroğlu, TOBB Yönetim Kurulu Toplantısı’na katıldı. Burada konuşan Kılıçdaroğlu, TOBB Yönetim Kurulu üyeleriyle bir arada olmaktan duyduğu mutluluğu dile getirdi. CHP’nin iş dünyasında bir algısı olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, ”CHP’nin, iş dünyasındaki algısı biraz olumsuz, bu tabloyu kırmak istiyoruz” dedi. İş dünyasının rahat çalışabileceği, üretebileceği, istihdam yaratabileceği bir modeli kurmakta kararlı olduklarını vurgulayan Kılıçdaroğlu, sanayicinin ekonominin kamu görevlisi olduğunu, bu nedenle önündeki engellilerin kaldırılması gerektiğini söyledi.

“EKONOMİ İYİ YÖNETİLMİYOR”
TOBB’u özel sektörün kalbi olarak nitelendiren Kılıçdaroğlu, gelişip büyümesi için herkesin çalışması gerektiğine işaret etti. ”Ekonomi iyi yönetilmiyor” diyen Kılıçdaroğlu, iyi yönetilen bir ekonomide 9 yılda 4 kez mali af çıkmasının söz konusu olamayacağını belirtti. Ekonominin iyi yönetilmediğinin bir diğer somut göstergesinin de ”ekonominin büyümesinin sıcak paraya bağlanması” olduğunu kaydeden Kılıçdaroğlu, ”Bugün gazetelerde ilginç bir haber vardı. İnce belli bardağı ithal ediyoruz artık. Türkiye, cam sanayinde dünyada sayılı ülkelerden birisi. Nasıl oluyor da çay bardağını ithal etme konumunda kalıyoruz? Bu kur politikası böyle devam ederse bu sorun sadece sizin sorununuz değil hepimizin sorunu olmaya devam eder” diye konuştu.

”Türk Lirası çok değerlendi” diye övünmenin de hatalı olduğunu savunan Kılıçdaroğlu, ”Ekonomiyi bilen birisi, Türk Lirası’nın olduğundan fazla değerli olmasından övünmez. Burada bir sorun vardır” dedi.

Türkiye’nin ithalata bağımlı olduğunu da ileri süren Kılıçdaroğlu, CHP’nin yeni bir istihdam politikasıyla yola çıkmak istediğini aktardı.

”…HEDEFİNİZ TUTMUYOR”
Kılıçdaroğlu, yüzde 5.5’lik bir büyümenin yalnızca var olan sorunları sürdüreceğini, orta vadeli mali planda ekonomik büyümenin yüzde 4 olarak tanımlandığını ifade ederek, ”Yüzde 4 hedefliyorsanız, yüzde 9 büyüyorsanız bir sorun var demektir; hedefiniz tutmuyor” ifadesini kullandı. İş adamlarının algıları sağlıklı değerlendirmesi gerektiğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, Türkiye’nin ekonomik başarısının kendisiyle aynı kulvarda olan ülkelerle karşılaştırılması gerektiğini kaydetti.

TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu’nun bütün siyasi partilere eşit uzaklıkta oldukları ifadesini kullandığını belirten Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:

”Bizim zaten duymak istediğimiz bu. Çatı örgütlerinin, meslek kuruluşlarının siyasi partilere eşit mesafede olması lazım. Bizim ekonomi anlayışımızda şu var, bizimle aynı dünya görüşünü paylaşmayan sanayicinin de önündeki engelleri kaldırmakta kararlıyız. Çünkü o sanayici kendisi için değil, ülkesi için çalışıyor. Farklı dünya görüşlerine sahip olabiliriz ama bir ortak payda yaratmak zorundayız. Çalışan, üreten, alın teri döken, risk üstlenene bizim saygı duymamız gerekir; hedefimiz bu, bu saygıyı göstereceğiz.

İster doğuda ister batıda, ister kuzeyde ister güneyde bunu yapacağız. Bizim tekstilcilerimiz Türkiye’den ayrıldılar Mısır’a gittiler. Doğu ve Güneydoğu da ekonomik büyüme açısından ciddi sorunuz var. Mısır’ın Türk tekstilcilerine sağladığı olanakları biz Doğu ve Güneydoğu’da niye kendi tekstilcilerimize sağlamadık? Ne vardı engel? İnsan eksiğimi, girişim eksikliği mi? Ne eksikliğimiz vardı? Politik tercih eksikliğimiz vardı, tercih oraya yöneldi. Teşvik politikasında da sağlıklı ve tutarlı bir politika gütmeye kararlıyız. Var olan teşvik politikalarının tümü yanlış. gerekirse sektör bazında, firma bazında özel teşviklerin devreye girmesi lazım. Bunu yaptığımız zaman başarılı olabiliriz.”

”İTHALATA DAYALI BÜYÜME, SICAK PARAYA DAYALI EKONOMİ”
Sanayicilerin enerji maliyetlerinden şikayetçi olduğunu da ifade eden Kılıçdaroğlu, Türkiye’de bir nükleer santral yapılacağını hatırlatarak, sanayicilerden gittikleri ülkelerde nükleer santraldan elde edilen enerjinini ne kadara satıldığını sormalarını istedi.

Kılıçdaroğlu, ”Biz kendi ülkemizde üniversitelerimizin, iş adamlarımızın, bilim insanlarımızın nükleer teknolojiyle tanışmasını isteriz ama yapılan nükleer santralda bir tek Türk mühendis bile çalışmayacak, niçin? Benim insanım öğrenmeyecek mi? Her şeyi Ruslar yapacak, bütün uzmanlar Ruslardan olacak, riskini biz üstleneceğiz ve bunun bize bir faydası olmayacak ve ben Rusya’dan değil belki başka bir ülkeden daha ucuza elektrik alırım. Bir de 15.5 cente alım garantisi veriyoruz, bunu iyi düşünmemiz lazım. Biz ‘hükümeti alkışlayın ya da eleştirin’ diye bir talepte bulunmuyoruz sizden, gerçekleri görmenizi isteriz. Biz kendi ülkemizi seviyoruz. Bizim milliyetçilik anlayışımızsda önce bizim kendi sanayicimiz, işadamımız kazanacak” şeklinde konuştu.

“SICAK PARAYA DAYALI EKONOMİ ANLAYIŞI KABUL EDİLEMEZ”
Türkiye’de istihdam yaratmayan büyüme kavramının geliştiğini, bunun son derece sakıncalı bir durum olduğunu savunan Kılıçdaroğlu, ithalata dayalı büyüme, sıcak paraya dayalı ekonomi anlayışının kabul edilemeyeceğini vurguladı. Kılıçdaroğlu konuşmasında, Ekonomik Sosyal Konseyi’nin toplanmamasını da eleştirdi.

Toplumsal yaşamın özünün uzlaşmadan geçtiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, ”Kaliteli bir demokrasi özgürlükten geçer. Türkiye’de demokrasi sorunu da var. Ben eminim sizler cep telefonlarınızla rahat konuşamıyorsunuz, o zaman bir demokrasi sorunu var. Özgürlük ve demokrasinin askıya alındığı veya yara aldığı yerde sorun bizim düşündüğümüzden çok daha hızlı büyür”dedi.

Bu sorunun ilerlemesinin, yandaş iş adamı, yandaş siyasetçi kavramının ortaya çıkmasının sermayeyi olumsuz etkileyeceğini belirten Kılıçdaroğlu, bunun, demokrasinin önündeki ciddi tehlikelerden birisi olduğunu kaydetti. Kişilerin mal varlıklarının güvenceli bir ortamda, hukuk içinde olması gerektiğine işaret eden Kılıçdaroğlu, ”Biz herkesin, demokratik bir Türkiye’de çalışabileceği, üretebileceği bir devlet anlayışından yanayız” dedi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, ”Biz, yeni CHP’yiz. Proje üreten, ülkesini düşünen, yarattığı değerleri hakça bölüşen, yoksulluğu tarihe gömmeyi düşünen yeni bir anlayışın sahibiyiz. İnançlara, etnik kimliğe saygılı, bunları siyasetin odağına koyan partilerden olabildiğince uzak duran, 19. yüzyılın politikalarını reddeden yeni bir anlayışın sahibiyiz” dedi.

Kılıçdaroğlu, Devlet Planlama Teşkilatının yapısını eleştirerek, sağlıklı ve istikrarlı bir planlama için bu yapıyı değiştireceklerini, uzmanların etkin olduğu bir yapıya kavuşturacaklarını söyledi.

Sağlıklı bir planlama yapılmadığı için doğu ve batı illeri arasındaki farkların arttığını ileri süren Kılıçdaroğlu, CHP’nin bu farkı ortadan kaldıracak projelere geliştirdiğini anlattı. Kılıçdaroğlu, ”Türkiye’nin 100. yılında var olan tablonun ve dengelerin Türkiye’nin lehine değişmesini istiyoruz. Daha tutarlı ve saygın bir yapı istiyoruz” dedi.

CHP’nin, kendisine yönelik eleştirileri her zaman saygıyla karşılayacağını da belirten Kılıçdaroğlu, ekonominin Türkiye’nin bir numaralı gündem maddesi olmasını sağlamaya çalıştıklarını vurguladı.

Konuşmasında AB sürecine de değinen Kılıçdaroğlu, ”AB sürecinde geldik tıkandık” ifadesini kullandı. Muhalefetin, AB uyum yasaları konusunda hükümete her zaman destek olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, ”Uyum yasaları çerçevesinde gelen hiçbir tasarıya 550 milletvekilinden karşı çıkan olmamıştır. Biz, AB sürecindeki tıkanmadan rahatsızız ama AB’nin, Türkiye’ye çifte standart uygulamasından da rahatsızız, onlara bunu açık yüreklilikle söylüyoruz. ‘Türkiye size mahkum değildir’ diyoruz ama Türkiye, 1963 yılında imza attığı anlaşmanın arkasındadır. ‘Avrupa’nın etik değerleri var’ deniliyorsa Avrupa da attığı imzanın arkasında durmalıdır” şeklinde konuştu.

Hükümetin, istihdam, vergi gibi konularında politikaları bulunmadığını, ekonomi yönetiminin dağınık olduğunu ileri süren Kılıçdaroğlu, Aile Sigortası Projesi hakkında da bilgi verdi.

CHP’nin askerliği kısaltma projesini de anlatan Kılıçdaroğlu, ”15 ay bir insanı üretim sürecinin dışına çıkarıyorsunuz. ‘9 aya daha sonra aşamalı olarak 6 aya indireceğiz’ dedik. Daha güçlü, tutarlı, dinamik, üretken bir ordu isteriz. Ülkeyi daha iyi savunan, hantallığı aşmış bir ordu isteriz. Savunma sanayinin daha güçlü olmasını isteriz” dedi. Askerliğin 9 aya indirilmesi halinde Türkiye’ye sağlayacağı tasarrufa dikkati çeken Kılıçdaroğlu, bu tasarrufun istihdama ve üretime olumlu yansıyacağını savundu.

”KEMAL DERVİŞ’İN PROGRAMI…”
Türkiye’nin yeni bir ekonomik programa ihtiyacı olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, sözlerini ”Var olan program, Kemal Derviş ve arkadaşlarının ortaya koyduğu, onda değişiklik yapılmayan, sürdürülen bir programdır. O program işsizlik yaratıyor, ithalatı cazip hale getiriyor, Türk Lirası’nı değerli kılıyor, sanayiciyi cezalandırıyor” diye sürdürdü.

Kılıçdaroğlu, Gelir İdaresi Başkanlığını özerk bir yapıya kavuşturacaklarını ve vergi denetimlerini silah olarak kullanmayacaklarını ifade etti.

Yeni bir istikrar programı, sağlıklı bir rekabet ortamı, bağımsız bir Gelir İdaresi Başkanlığı, yeniden örgütlenmiş, güçlü, yaratıcı bir Devlet Planlama Teşkilatı sözü veren Kılıçdaroğlu, ekonomik yapıdaki dağınıklığı gidermek için Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu ile Sermaye Piyasası Kurulunun birleştirilebileceğini de söyledi.

”RAHMETLİ ÖZAL’IN BAŞARISI…”
CHP’nin ekonomiye getireceği yenilikleri anlatan Kılıçdaroğlu, uzun yıllar bürokraside çalıştığını bu nedenle işlerin nerede tıkandığını görebildiğini söyledi. Kılıçdaroğlu, ”Rahmetli Özal’ın başarısı da burada yatar. Devleti iyi tanımasında yatar” dedi.

Partisinin özelleştirmeye ideolojik bakmadığını vurgulayan Kılıçdaroğlu, özelleştirme ile tekel değil, sağlıklı bir rekabet ortamı yaratılması gerektiğini belirtti. Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

”Doğu ve Güneydoğu ile ilgili projelerimiz var. Özel sektöre hiç düşünemediğiniz ölçüde teşvik politikaları gelecek ama sadece o bölgeler için. Seçilmiş alanlarda sağlıklı teşvikler. Özel sektör gitmezse devlet özel sektör işbirliğini teşvik edeceğiz. En az yüzde 51’i özelde olacak ama özel sektör ‘biz bu koşullarda gitmek istemiyorum’ diyorsa doğrudan devlet gidip yatırım yapacak. O bölgedeki büyüme hızını yüzde 9,5 tuttuk. Olağanüstü olanaklar var o bölgelerde. Yeni yatırım alanları yaratmak zorundayız. Terörü önlemek için istihdam yaratacağız.”

CHP’nin vatandaşın karşısına projeleri ile çıktığını ifade eden Kılıçdaroğlu, ”Bizim dışımızda proje üreten bir parti bulamazsınız. Gelsinler karşımıza, ekonomide, sosyal hayatta. ‘Büyüme’ diyoruz, ‘uçuruyoruz Türkiye’yi’ diyoruz, yoksul sayısı bir yılda 818 bin kişi artıyor, TÜİK rakamı bu. Demek ki zenginlik, büyüme halka dokunmuyor, halka dokunması lazım. Devlet yönetiminde de izleyeceğimiz politikalarda da Türkiye’yi dünyada söz sahibi hale getirmek istiyoruz. Lafla değil, işle. Biz proje üreten bir siyasal partiyiz artık. Söyledik biz, yeni CHP’yiz. Proje üreten, ülkesini düşünen, yarattığı değerleri hakça bölüşen, yoksulluğu tarihe gömmeyi düşünen yeni bir anlayışın sahibiyiz. İnançlara, etnik kimliğe saygılı, bunları siyasetin odağına koyan partilerden olabildiğince uzak duran, 19. yüzyılın politikalarını reddeden yeni bir anlayışın sahibiyiz” diye konuştu.