Gazete Manşetleri (31.03.2011)

gazetelerGazete manşetlerini besiktas.com.tr adresinde tek bir adımda okuyabilirsiniz… CUMHURİYET:  Gök’ten AKP’lilere: Kıbleniz neresi?.. Büyüme rakamları açıklandı…  MİLLİYET: Toki’ye kral payı… SABAH: Halk benzin geliyor…

CUMHURİYET:

Gök’ten AKP’lilere: Kıbleniz neresi?

TBMM’de Fethullah Gülen tartışması yaşandı. CHP Mersin Milletvekili İsa Gök, “Bu ülkede milletvekilliği dokunulmazlığı hikaye… Fethullah Gülen dokunulmazlığı var. Ona dokunan, konuşan yanar” dedi. Gök, sözleri üzerine sıralara vuran AKP’li vekillere dönerek, “Fethullah Gülen deyince AKP Grubu yerinden fırlıyor. Neden gocunuyorsunuz? ‘Fethullah Gülen’ lafını söyle millet ayaklarda. Niye? Kıbleniz neresi sizin arkadaşlar, eğer Pensilvanya ise… Benim kıblemin yeri belli” şeklinde konuştu CHP Mersin Milletvekili İsa Gök, Genel Kurulda, Anayasa Mahkemesinin yeniden yapılandırılmasını öngören kanun tasarısının görüşmelerinde, verdiği değişiklik önergesi üzerine söz aldı. Gök, AKP hükümeti döneminde yargının farklı bir duruma geldiğini, henüz basılmayan bir kitap için ”imha edile” kararı çıktığını, ilahiyatçıların evlerinin arandığını söyledi.
Prof. Dr. Zekeriya Beyaz’ın evinde yapılan aramada misyonerlik konusundaki araştırmaların değil, Fethullah Gülen’e ilişkin kitapla ilgili belgelerin alındığını belirten Gök, sözlerini şöyle sürdürdü:”Yüce dinimizi birilerinin tarikatına göre yorumlatmayın bize. Dinimi kendim yaşar ve yorumlarım. Bu ülkede milletvekilliği dokunulmazlığı hikaye… Fethullah Gülen dokunulmazlığı var. Ona dokunan, konuşan yanar. Bu nasıl bir dokunulmazlık? Bunun örneği yok. O adamcağızdan ne istiyorsunuz da gözaltına alıyorsunuz.
Atatürk, ‘Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler ve müritler ülkesi olamaz’ demişti. Onun kemiklerini sızlatıyorsunuz. Bu ülkeyi şeyh, derviş ve müritler ülkesi yaptınız. Gelin burada müridi olduğunuzu söyleyin, Gülen’i savunun, yerinizde durmayın. De ki ‘ben müridiyim.’ Unutmayın Mustafa Kemal’in kemiklerini sızlatan ama bu dünyada ama öbür dünyada, faturasını ödeyecektir.”

“Kürsüden karalama hakkı”
Sataşma olduğu gerekçesiyle söz alan AKP Grup Başkanvekili Suat Kılıç, Gök’ün, yargısal işlemleri ve kolluk kuvvetlerinin aramalarının doğrudan AKP talimatıyla yapılıyormuş gibi göstermek istediğini, ancak bunların yalan ve yanlış olduğunu ifade etti.
Kılıç, şunları söyledi:”Burada bulunmayan,burada kendisini savunma imkanına sahip olmayan, kamuoyunun şu veya bu şekilde değerlendirmesini yapmakta olduğu, takdir etmek ya da eleştirmekte olduğu isimler hakkında buradan ifadelerde bulunulması son derece yanlış. Kafasında hayali birtakım tarikatlar, hayali birtakım cemaatler inşa ederek, tarikatlar, cemaatler ve milletvekilleri arasında bir mürit ilişkisi kurmak ve bunu da AK Parti’ye mal etmek suretiyle düşülen hatanın kabul edilebilir bir tarafı söz konusu değildir. Yanlış yapıyorsunuz. Bu yaklaşım doğru değil.
‘Türkiye Cumhuriyeti Devleti şeyhler, müritler memleketi olamaz.’ Eyvallah. Gazi’nin bu sözünü benimsiyor ve kabulleniyoruz. Ama Gazi’nin tek eseri bu söz değil. Gazi, bu millete, Cumhuriyet idaresini, zenginliklerini, kazanımlarını da emanet etmiştir. Demokrasiyi, millet iradesini de emanet etmiştir. Milli iradeye, millet iradesine, milletin değer verdiklerine saygı göstermeyi, en azından saygılı kalabilmeyi başarmakla mükellefsiniz. Olmayan şeyler üzerinde iftiralar üreterek milletvekillerini de, AK Parti Grubu’nu da zan altında bırakamazsınız. Hele ki bir milletvekili sorumluluğu, burada kendini savunma hak ve imkanına sahip olmayanları, bu kürsüden karalama hakkını, yetkisini imkanını hiç kimseye vermez.”

“Kıbleniz neresi? Eğer Pensilvanya ise… ”

Yeniden söz alan Gök ise hükümete KHK yetkisi veren tasarının Genel Kurula geleceğini belirterek, ”6 aylığına 19 kurumun her şeyi hakkında, 9 ayrı kanunda Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hazretlerinin kararıyla kanunlar çıkacak. Bunun adı milli irade mi” dedi.
Bu arada AKP’li milletvekilleri sıralara vurarak Gök’e tepki gösterdi. Gök ise bunun üzerine, ”(Fethullah Gülen) deyince AKP Grubu yerinden fırlıyor. Neden gocunuyorsunuz? ‘Fethullah Gülen’ lafını söyle millet ayaklarda. Niye? Kıbleniz neresi sizin arkadaşlar, eğer Pensilvanya ise… Benim kıblemin yeri belli” dedi.
Bunun üzerine AKP’li milletvekilleri kürsüye geldi. CHP Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk de kürsüde Gök’ün üzerine yürüyen AK Parti’li milletvekillerini engellemeye çalıştı. Gök’ün yerine oturması üzerine, iktidar milletvekilleri CHP sıralarına yönelerek, tepkilerini dile getirdi.
Tartışmanın büyümesi üzerine Başkanvekili Meral Akşener, birleşime ara verdi. Tartışma, verilen arada da devam etti. İsa Gök, arkadaşları tarafından Genel Kurul salonundan çıkarıldı.

***

Büyüme rakamları açıklandı

Türkiye İstatistik Kurumu 2010 4. çeyrek milli gelir rakamlarını açıkladı. Buna göre, Türkiye ekonomisi 2010 yılında yüzde 8.9 büyüdü. Son çeyrek büyüme oranı ise yüzde 9.2 oldu. Bu kapsamda milli hasıla ise 1.1 trilyon TL olarak gerçekleşti. Kişi başı milli gelir ise 10 bin doları aştı.

***

Beyaz’dan açıklama

Ergenekon soruşturması kapsamında evi aranan Prof. Dr. Zekeriya Beyaz, Türk ve Müslüman ailelerini misyonerliğe karşı korumaya sonuna kadar devam edeceğini söyledi. Esenler’deki evinde yapılan aramanın ardından gazetecilere açıklamalarda bulunan Beyaz, öncelikle gösterdikleri ilgiden dolayı basın mensuplarına teşekkür etti.
Polislerin evinde yaklaşık 14.5 saat kaldıklarını ve bu süre içerisinde arama yaptıklarını anlatan Beyaz, ”İki bin sayfalık evraka el koydular ve götürdüler. Konu ne? Konu, misyonerlere karşı halkı kışkırtmak veya tahrik etmek… Yani ben böyle bir suç işlemişim ve bu suçun belgelerini arıyorlar. Doğrudur aslında, ben misyonerlere karşı halkımızı, gençlerimizi, çocuklarımızı sürekli uyardım” şeklinde konuştu.
Beyaz, ancak son 3-4 yıldır böyle bir fırsatı olmadığını dile getirerek, şöyle devam etti:
”Türkiye’de çok sayıda ev kiliseleri açıldı. Çocuklarımızın nicelerini Hristiyan yaptılar, bunlara karşı duramadık. Bundan 5-6 yıl önceki o yoldaki mücadelemizi de bugün suç olarak karşımıza çıkartıyorlar. Ben bunu anladım. Tamam arasınlar, o yolda bende sayısız belgeler vardır. ‘İstediğiniz kadar alın’ dedim. Ama konu ondan ibaret değil. Ben, Said Nursi ve Fethullah Gülen’in dini ve milli yönden çeşitli zararlı taraflarını kitap halinde yazıyorum. Baktım, bunların belgelerini alıyorlar. ‘Ama sizin konunuz bu değil’ dedim. ‘Hayır, bunu da alırız’ dediler. Onları toplamaya başladılar.”
Ayrıca, seçim hilesine karşı önlem alınması yolunda birtakım önerilerde bulunduğunu, yazılar yazdığını vurgulayan Beyaz, ”Baktım, o yazıları alıyorlar. Kısacası, mevcut iktidarın sanki himayesi şeklinde bir durum hissettim. Bu yüzden birtakım tartışmalar oldu, dolayısıyla işin uzamasına yol açtı. Karşılıklı saygıyla ayrıldık. Tutuklama veya gözaltına alma şeklinde bir işlem yapmadılar. Sonuçta bundan sonra yargıda ne olur ne olmaz onu bilemiyorum ama Türk ve Müslüman çocuklarını, ailelerini misyonerliğe karşı korumaya sonuna kadar devam edeceğim” diye konuştu.
Beyaz, ”Kitabınız sonuçlanmış mıydı, basım aşamasında mıydı?” sorusu üzerine de ”Henüz değil. Elimizde kaldıysa veyahut da yenileyeceğiz ama mutlaka yayımlayacağız” dedi.
”Elinizde kitabın bir nüshası kaldı mı?” sorusuna karşılık da Beyaz, ”Bilgisayarda ne varsa aldılar. Bize de bir suret verdiklerini söylediler. Ama içinde var mı yok mu bilmiyoruz. Açıp bakacağız ama birçok belgeleri aldılar” yanıtını verdi.
Beyaz, bu aramanın nedenine ilişkin düşüncesinin sorulması üzerine, anlattıkları ile ilgili olduğunu düşündüğünü kaydetti.
”Kitaba vurgu yapıyor musunuz?” sorusu üzerine de Beyaz, ”Hayır, ben genel manada söylüyorum. Olanı anlatıyorum. Şurada özel olarak bir suçlama veya saptırma yapmayı uygun görmüyorum” dedi.

”Toplumdan tecrit edildik, baskı altındayız”

Beyaz, ”Üzerinizde bir baskı hissediyor muydunuz, bu arama sizin için sürpriz oldu mu?” sorusuna da şu yanıtı verdi:
”Zaman zaman söylüyorum. Aylık telefon masrafım çok düştü. Arayan, soran yok. Korkuyorlar, beni aradıkları zaman ‘ben de takılırım’ diye aramıyorlar. Biz de kimseyi aramıyoruz. Televizyonlar çağıramıyor, korkuyor. Gazeteler yazı yazdırmıyorlar, beyanatımızı vermiyorlar. Dolayısıyla biz toplumdan tecrit edildik, baskı altındayız. Özgürlüğüm yoktur, diyorum. Neden? Benim özgürlüğüm konuşmakladır, yazmakladır, televizyonlardır, gazetelerdir, beyanatlardır. Bu millet bana yüksek maaş veriyor, emekli olmuşum, yıllardan beri kitaplar yazıyorum ama kitaplarıma ambargo koyuyorlar. Hiçbir dağıtıcı almıyor, çünkü herkes baskı altında, korkuyor. Bu da onun bir parçasıdır. Olabilir ama biz yalnız Allah’tan korkarız.”
Bir gazetecinin, ”Yazdığınız makalelerin ya da yaptığınız araştırmaların Zirve Yayınevi’ndeki katliamla bir alakası var mı?” sorusu üzerine de Beyaz, ”Bana öyle bir şey sormadılar. Sadece ‘misyonerlere karşı halkı kışkırtmak’ şeklinde bir ifade var arama kararında, onu ifade ettiler” diye konuştu.
Beyaz, ”Umre’ye gidecekmişsiniz, herhangi bir yurt dışı yasağı koydular mı?” sorusuna karşılık da ”Şu anda bir şey söylemediler. Aslında bugün pasaportumu yenileyecektim ama olmadı, bakalım yarın ne getirir” dedi.
Hayatın devam ettiğini dile getiren Beyaz, ”Elin, kolun, dilin olursa mücadeleye devam edebilirsin. Ama biz niyetimizi ortaya koymuşuz. Allah, millet ve vatan yolunda mücadeleye devam edeceğiz” şeklinde konuştu.
Beyaz, yazdığı kitabın isminin sorulması üzerine de ”İsim baskı esnasında ortaya çıkar. Her şey burada olmaz” dedi.

MİLLİYET:

TOKİ’ye kral payı

İsyan korkusu Suudi Arabistan Kralı Abdullah’a 400 milyar Dolarlık yeni paket açıklattı. Paketin 200 milyar Doları konut ve cami yapımını içeriyor. Pazardan TOKİ ve Türk firmaların yüzde 25 pay alacağı tahmin ediliyor.
Son aylarda Arap ülkelerinde işsizlik, yoksulluk gibi nedenlerle çıkan isyanlar, çığ gibi büyüyen ve başka ülkelere de sıçrayan ayaklanmalar Suudi Arabistan Kralı’nı korkuttu. Arabistan’daki muhalif gençler Facebook, Twitter gibi soysal paylaşım ağları üzerinden örgütlenme çabası içine girince Kral Abdullah, ülkesini korumak için 35 milyar Dolarlık bir sosyal yardım paketinin hayata geçirilmesi talimatını verdi.
Suudi hükümeti bununla da kalmadı, 2014’ün sonuna kadar ülkenin kamusal yapılandırmaları için 400 milyar Dolarlık harcama yapma sözü verdi. 5 yıl içinde harcanacak 400 milyar Soların 67 milyar Dolarının konut yapımına, 133 milyar Solarının ise ülkedeki bütün ibadethane ve camilerin yenilenmesine harcanacağı belirtildi.
Geçtiğimiz günlerde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’la birlikte yaptıkları Suudi Arabistan ziyaretinde, konuyla ilgili temaslarda bulunduklarını anlatan Türk Suud İş Konseyi Başkanı Ali Bayramoğlu, “Kral Abdulah’ın talimatıyla 5 yıl içinde 500 bin adet konut yapılacak. Bu konutlar, 1.5 katlı villa tipi, 222 metrekarelik konutlar olacak” dedi
. Akşam gazetesinin haberine göre TOKİ yetkilileri Suudi Arabistan’da 2021 itibariıyla ilave 2 milyon konuta ihtiyaç duyulacağının öngörüldüğünü belirterek, “Shawish bin Saud Al-Dhowaihy, toplu konut idaresi başkanıyken, TOKİ’nin 4 – 5 Mart’ta İstanbul’da gerçekleştirdiği Konut Kurultayı’nı izledi ve TOKİ projelerini ziyaret etti.
Ardından da Ankara’da TOKİ Başkanı Erdoğan Bayraktar’dan bilgi aldı. Bu görüşmelerde Al-Dhowaihy, TOKİ modelinden çok etkilendi ve TOKİ’yi ülkelesine davet etti.
Al-Dhowaihy, ülkelerindeki son ekonomik paketlerin başta TOKİ ve müteahhitlerimiz için kayda değer fırsatlar yaratacağını söyledi” ifade etti. Türk firmaların Suudi Arabistan’da etkin olduğunu ve yılda 1.5 milyar Dolarlık iş yaptığını anlatan Bayramoğlu, ‘Üretilecek 500 bin konut için de Türk firmaların şansı yüksek. Suud hükümetinin düşünceleri de bu doğrultuda’ dedi. Bayramoğlu, 200 miyar Dolarlık yeni pastadan Türkiye en az yüzde 25 pay alacaktır’ diye ekledi.
Suudi Arabistan Konut Bakanı Shwesh Bin Saud Al-Dhowaihy’nin Türk-Suud İş Konseyi’ni ziyareti sırasında detaylı bir görüşme yapıldığını anlatan Bayramoğlu, “Al-Dhowaihy konut geliştirmede tecrübeli Türk müteşebbisleri ve TOKİ gibi kurumların bilgilerinden istifade etmek istediklerini söyledi. Bu doğrultuda, Türk Suud İş Konseyi olarak Türk firmaları hakkında her türlü referans çalışmasını yapmaya hazırız. Konuyla ilgilenen firmalar konseyle irtibata geçebilirler” yorumunu yaptı.
Bayramoğlu, Mayıs ayında ülkeye bir ziyaret daha yapacaklarını sözlerine ekledi.

***

Hasdal’daki iki ölüme inceleme

İşkenceyi Önleme Komitesi askeri cezaevi Hasdal’da genel durumu iyi buldu. Bir şikâyetin bulunmadığının altını çizdi. Ancak 2008’deki ölümle sonuçlanan iki olay için rapor istediAvrupa Konseyi İşkenceyi Önleme Komitesi’nin (CPT), 4-17 Haziran 2009 döneminde Türkiye’de toplam 41 karakol, cezaevi ve yabancılara yönelik gözaltı merkezini ziyaret ederek hazırladığı rapor, işkence ve kötü muamele uygulamalarındaki azalma trendinin sürdüğünü gösteriyor.Balyoz Davası kapsamında tutuklanan muvazzaf askerlerin de bulunduğu Hasdal Askeri Cezaevi de CPT’nin ziyaret ettiği kurumlar arasında yer aldı. CPT raporuna yansıyan bazı tespitler şöyle:
– İşkence ya da kötü muamele konusunda şikayet yok.
– Materyel koşullar yüksek standarda sahip.
– Günlük bir saat 15 dakikalık açık hava uygulaması dışında haftada iki kez 45’er dakika futbol oynama imkanı var. Açık hava faaliyetleri çeşitlendirilmeli.
– Tutuklular günlerinin büyük bölümünü okuyarak, televizyon seyrederek ya da tahta oyunları oynayarak geçiriyor.
– Sağlık hizmetleri iyi.
– Dış dünyayla temas iyi. Tutuklular istedikleri kadar mektup gönderip, alabiliyorlar. Her defasında bir saatle sınırlı olmak kaydıyla ayda dört kez ziyaretçi kabul edilebiliyor. Haftada bir kez 10 dakika telefonla görüşme hakkı var.
CPT’nin dikkat çektiği belli başlı olumsuzluklardan birini tutukluların avukatlarıyla görüşmelerinin düzenli olarak denetim altında yapılıyor olması oluşturuyor. CPT, müvekkil-avukat görüşmesinin denetime tabi olmadan yapılması gereği üzerinde duruyor. Disiplin cezalarının ilgili tutukluyla görüşülmeden bir askeri yargıç tarafından verilmesi de CPT’nin eleştirdiği unsurlardan birini oluşturuyor. CPT yetkilileri Hasdal Cezaevi’nde Ekim 2008’de koğuşlardan birinde çıkan ve iki tutuklunun ölümüyle sonuçlanan bir yangın hakkında da Türk hükümetinden bilgi ve otopsi raporlarını talep etti. CPT, ölen iki kişiye etkin ilk yardım yapılamadığı ve olay sırasında çok sayıda tutuklunun sopalarla dövüldüğü iddialarını da rapora yansıttı. Türkiye’den CPT’ye gönderilen açıklamada, konuyla ilgili olarak askeri isyan motifli dava açıldığı ancak kovuşturmaya gerek olmadığı yönünde karar alındığı vurgulandı. Ankara, olayda ölen iki tutuklunun eşlerinin Askeri Savcılık kararına itiraz ettiği ve davanın 3. Kolordu Komutanlığı Askeri Mahkemesi’nde karar beklediği bilgisini de CPT’ye iletti.

CPT’NİN BİLGİ İSTEDİĞİ ÖLÜM OLAYLARI
Hasdal Askeri Cezaevi’nde adi suçlardan tutuklu mahkumların kaldığı koğuşta 1 Ekim 2008’ geceyarısı çıkan yangın sonucu, gasp suçundan tutuklu er Murat Çömez ve askerden firar suçundan tutuklu er Mecit Akkaya hayatını kaybetmişti. Sabaha karşı aynı koğuşta yatan 6 mahkûm arasında yaşanan kavga sonrası tutuklular birbirini darp etmiş, tutuklulardan biri koğuşu ateşe vermişti. Çömez ve Akkaya’nın dumandan zehirlenerek öldükleri bildirilmiş, ancak aileleri bu konuda yetkililerden açıklama istemişti.

Öldürüldü kuşkusu!
Askerî savcılık olayla ilgil idari ve adli soruşturma başlatırken, Çömez’in eniştesi Sinan Özcan “Bilgi istediğimizde ‘Olayın çıkış nedenine ilişkin askeri soruşturma bitmeden bilgi veremeyiz’ dediler. Biz Murat’ı gördük, vücudunda herhangi bir darp izi yoktu” demişti.
Baba Rıza Çömez ise oğlunun cesedinde herhangi bir yara izi olmadığını belirtmişti. Olayda ölen diğer asker Akkaya’nın eşi Nurhayat Akkaya ise, kocasının gardiyanlar tarafından öldürüldüğünü öne sürmüştü.

***
Yağmurda çocukları dışarı çıkarmayın

Uluslararası Alcatel-Lucent Teletaş çalışanlarını radyasyon bulutları konusunda mail ile uyardı: “Yağmurda özellikle çocukları açık havada bulundurmayın, şemsiye şapka kullanın. Islanılması durumunda duş alın”
Uluslararası telekomünikasyon şirketi Alcatel-Lucent Teletaş, Türkiye’deki çalışanlarını Japonya’dan gelen radyasyon bulutları konusunda uyardı. Şirket çalışanlarına gönderilen mail’de, Türkiye’nin radyasyon bulutlarından etkilenmesinin pek mümkün olmadığına dikkat çekilse de tedbir alınması önerildi. Şirketin “Sağlık Servisi”nin imzası bulunan ve tüm çalışanlara gönderilen mail şöyle:
“Japonya’da depremin ardından Fukuşima Nükleer Santralı’nda meydana gelen sızıntının, radyasyon bulutuyla Avrupa’ya ulaşması nedeniyle, Türkiye’nin ne ölçüde etkileneceği tartışma konusu olmuştur. Devlet Meteroloji İşleri Genel Müdürlüğü ve Meteoroloji Mühendisleri Odası adına yapılan açıklamalarda Japonya’dan Avrupa’ya yayılan radyasyon bulutlarının konsantre bir bulut olmadığına dikkat çekilerek, yüksek basıncın da etkisiyle Türkiye’nin radyasyon bulutlarından etkilenmesinin pek mümkün olmadığına dikkati çektiler.
Türkiye ile Japonya arasının 10 bin kilometreden fazla olması nedeniyle ülkemizde belirgin bir tehlikenin olmadığı açık. Ancak bağımsız otoriteler bulutların atmosfer olayları nedeniyle düşük ölçülerde de olsa bütün dünyayı olduğu gibi Türkiye’yi de, sağlığı etkileyecek boyuta ulaşmasa da etkileyeceği, sağlıklı değerlendirmelerin ancak yapılan ölçümler üzerinden olabileceğine dikkat çekiliyor. (Ülkemizdeki ölçümler henüz açıklanmamıştır.) Bu nedenle yağmurlu havalarda -özellikle çocuklar- açık havada bulunulmaması, şemsiye, şapka kullanılması, yağmurda ıslanma durumunda duş yapılması, en azından temas eden açık yerlerin, el ve yüzün yıkanması, sebze ve meyvelerin daha özenle yıkanması yararlı olacaktır.”

Prof. Subaşı:
Kuruntuya gerek yok
Yıldız Teknik Üniversitesi Nükleer Fizik Bölümü Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Metin Subaşı tedbir alınmasını gerektirecek herhangi bir tehlikenin söz konusu olmadığını belirtti: “Havada radyasyon varsa tozlarla birlikte yeryüzüne inen yağmur damlaları canlı hayatını etkiler. Ancak bu durum radyasyon miktarının doğal seviyenin üzerinde olmasıyla mümkün. Türkiye Atom Enerjisi Kurumu’nun yaptığı ölçümler doğal düzeyde bulunuyor. Radyasyon bize gelmiş gibi önlem alabilirsiniz ama bu bence kuruntu olur.”

***

SABAH:

Halk-Benzin geliyor

Hızla artan ve cep yakan akaryakıt fiyatları İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni harekete geçirdi. Belediye, Halk Ekmek’te ve Halk Et projesinde olduğu gibi hesaplı akaryakıt sunan bir marka yaratacak
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Başkanı Kadir Topbaş, katıldığı bir televizyon programında İBB bünyesinde benzin istasyonları zinciri kurarak bir akaryakıt markası yaratmak istediklerini belirtti. Topbaş projeyle ilgili olarak, “İPARK gibi şehrin önemli ekonomik değeri olacak bazı projelerimiz var. Bir tanesi benzin istasyonu zinciri yapıp akaryakıt markası oluşturup satmak. Bir de belediye olarak web televizyonculuğuna soyunduk. Taksiler, meydanlar gibi her tarafta olacak bir yayın ağı oluşturulacak. Bunlar kentliye hizmet için yapılan önemli şeyler” açıklamasını yaptı.

HALK EKMEK BÜYÜYOR
Kadir Topbaş’ın belediye bünyesinde benzin istasyonu işletecekleri açıklaması akıllara İstanbul Büyükşehir Belediyesi iştiraklerinden Halk Ekmek A.Ş.’yi getirdi. İstanbulluların düzenli, ucuz, sağlıklı ve kaliteli ekmek ile un ve undan mamul her türlü yiyecek maddesi ihtiyacını karşılamak üzere kurulan Halk Ekmek halen üç fabrikada üretim yapıyor ve bin 500’e yakın noktada tüketiciye ulaşıyor. Başta normal ekmek olmak üzere 36 çeşit unlu mamulün üretimini yapan Halk Ekmek A.Ş., başlangıçtan itibaren ekmek fiyatlarının belirlenmesinde düzenleyici rol oynuyor.

HALK ET PROJE AŞAMASINDA
İBB daha önce de İstanbul genelinde Halk Ekmek A.Ş. benzeri yapılanmayı Halk Et A.Ş. olarak hayata geçirmeyi planladığını açıklamıştı. Bu sayede İstanbullular’a ucuza et yedirmek hedefleniyordu. İBB Başkanı Kadir Topbaş kendisine gelen talepler ve projeler doğrultusunda bu proje için özel bir ekip oluşturdu. Detaylı bir fizibilite çalışması yapan ekip, İstanbul Perakendeci ve Kasaplar Esnaf Odası ve Et Üreticileri Birliği ve sektörün diğer büyük oyuncuları ile bir araya geldi. Bu çalışma sırasında iki ayrı yatırım fikri oluştu. Bunlardan ilki fason üretim yaptırıp mağaza yolu ile satış yapmak olarak öne çıktı. İkinci yatırım fikri ise Halk Ekmek A.Ş’de de olduğu gibi entegre bir tesis kurarak, eti besicilikten rafa kadar taşıma olarak planladı. Henüz fizibilite çalışmaları yapılan projenin yatırıma ne zaman başlanacağına karar verilmiş değil.

***

İmparator diz çöktü

Japon İmparatoru Akihito, depremzedelerin dertlerini diz çökerek dinledi.
Japon İmparatoru Akihito eşi İmparatoriçe Michiko ile birlikte deprem ve santral bölgesi Fukişima’dan tahliye edilen 300 kişinin kaldığı Tokyo’da bir sığınağı ziyaret etti.
İmparator, depremzedelerin dertlerini dinledi, moral verdi. Japonya’da kutsal sayılan ‘imparator’un diz çöküp oturması görenleri şaşkına çevirirken, ‘tsunami imparatora diz çöktürdü’ yorumlarına neden oldu.

RADİKAL:

Türkiye Avrupa’nın büyüme lideri

Türkiye ekonomisi son çeyrekte yüzde 9.2 büyüyerek Avrupa’nın en hızlı ekonomisi oldu. 2010’un tamamında büyüme yüzde 8.9 olarak gerçekleşti.
Türkiye ekonomisinde 2010 yılının dördüncü çeyrekteki yüzde 9,2’lik büyümeyle dünyada en hızlı büyüyen üçüncü ülke oldu. Singapur ve Çin’in ardından dünya üçüncülüğüne oturan Türkiye Avrupa’nın ise lideri. Türkiye 2010 yılında ise yüzde 8,9 büyüdü. Beklentilerin üzerinde gelen bu büyümeyle Türkiye ekonomisinin büyüklüğü 1.1 trilyon liraya ulaştı. Kişi başı milli gelir ise krizin ardından yeniden 10 bin doların üzerine çıktı ve 10079 dolara ulaştı. Son çeyrekte en hızlı büyüyen sektör yüzde 17,5 ile inşaat oldu. Sanayi üretimindeki büyüme de dikkat çekti. Son çeyrekte yüzde 11,8 büyüyen sanayi üretimi yılı 2009’a göre yüzde 13,6 büyüyerek kapattı.

Büyümeyi inşa ettiler!
2010 büyümesi Türkiye ekonomisinin 2004 yılından beri yaşadığı en yüksek büyüme hızı. Bu büyüme hem Türkiye’nin krizi geride bıraktığının göstergesi hem de ekonominin ısısının yüksek olduğunun. Merkez Bankası’da bu ısınmaya karşı önlem aldı ancak henüz önlemlerin tam olarak etkisini göstermediği ortada. Ekonomiyi dünya üçüncülüğüne taşıyan büyüme yüzde 9 artış gösteren iç tüketim ve yüzde 11,8 büyüyen sanayi üretimi sayesinde geldi. En hızlı büyüyen sektör ise inşaat. Kriz döneminde küçülme yaşayan inşaat son iki çeyrektir toparlanmaya çalışıyordu. 2010’un son çeyreğinde ise inşaat sektörü de krizden çıktığını ortaya koydu.

***
Zekeriya Öz ‘Şaşırdı’, Fikret Seçen ise ‘Sevindi’

Savcı Zekeriya Öz’ün ilk sözleri, ‘Sürpriz oldu, çok şaşırdım, beklemiyordum. Hastalıklarımla bile ilgilenemedim. Kendime daha fazla vakit ayırabileceğim’ oldu. Fikret Seçen’se, ‘HSYK’nın takdiridir, karardan memnunum’ demekle yetindi.

***

Erdoğan, HSYK kararnamesini değerlendirdi

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) kararnamesinin yürütmenin ya da yasamanın değil, HSYK’nın konusu olduğunu belirterek, “Ben yargının işine karışamam, yargı da benim işime karışmamalı” dedi.
Başbakan Erdoğan, resmi ziyarette bulunmak üzere İngiltere’ye hareketinden önce Esenboğa Havalimanı’nda yaptığı açıklamanın ardından gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.
Erdoğan, HSYK kararnamesiyle “Ergenekon” soruşturmasını yürüten 3 Cumhuriyet Savcısı’nın İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekilliğine atandığının anımsatılarak, “Bununla ilgili çeşitli yorumlar var. Muhalefetten, ’hükümetin attığı adım’ yorumları, sizin partinizden dava süresinin uzayabileceği kaygıları dile getiriliyor. Bu değişikliği nasıl yorumluyorsunuz” sorusu üzerine, “Bu konu yürütmenin konusu değil, yasamanın konusu değil. Bu konu HSYK’nın konusudur” dedi.
Türkiye’nin demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olduğunu belirten Erdoğan, şöyle konuştu:
“Eğer hukuk devleti içinde Anayasa’nın belirlediği görevleri hepimiz kendi çerçevesi içinde yürütürsek hiçbir mesele kalmaz. Ben yargının işine karışamam, yargı da benim işime karışmamalı. Hepimiz eğer işimizi başarılı bir şekilde sürdürürsek zaten o zaman bu sorulara da gerek kalmayacaktır. Benim arkadaşlarımdan kim bu tür yorum yaptıysa bilemem. Eğer yapmışsa yanlış yapmış. Şunu zaten söylüyoruz; gecikmiş adalet adalet değildir. Bir an önce bu adımların atılması gerekir diyoruz ki Yargıtayda, Danıştayda dairelerin çoğaltılması ve çalışanların adedinin artırılması noktasında bizler yasama olarak adım attık, görevimizi yaptık. Bundan sonra artık yine yargı görevini yapacaktır. Artık yeterli eleman sayısı vardır, daireler artırılmıştır. İnşallah üst yargıda bu tür gecikmeler olmayacaktır. Temennim odur ki ilk adım mahkemelerinde de daha süratle neticeler alınır. Bu tutukluluk süreçleri uzamaz, daha kısa zamanda biter. Bu bizim temennimizdir. Bunun daha ötesine gitmek bizim görev alanımız değil.”
Başbakan Erdoğan, “Hükümetin Meclis’ten Kanun Hükmünde Kararname çıkarma konusunda yetki talebi var. Bu talebin içinde TSK personeli dahil atama konusu var. Ağustos şurası öncesinde TSK personel kanununda değişiklik öngörüyor musunuz” sorusu üzerine, kendi dönemlerinde ilk kez Kanun Hükmünde Kararname talebinde bulunduklarını söyledi. Kanun Hükmünde Kararname yetkisinin bugüne kadar devamlı yapıldığına dikkati çeken Erdoğan, “Yanılmıyorsam, çok partili siyasi dönemde de 29. olsa gerek” dedi.
Hemen hemen her iktidarın bu tür ihtiyaca binaen daha seri çalışabilmek için bu tür yetkileri aldığını ifade eden Erdoğan, şöyle devam etti:
“Bizimki de ağırlıklı olarak, Anayasa’nın bize tanıdığı yetki
dairesinde, başbakan yardımcıları hariç ağırlıklı olarak devlet bakanlıklarını icracı bakanlığa dönüştürme gibi bir adım atalım diyoruz ki artık kendi bütçesi olan ve ne yaptığı bilinen, bakanlar kurulu sayısının da biraz daha azaldığı bir kabineyi hedefleyelim istedik. Eğer bunun adımını şimdi atmazsak 12 Haziran seçimlerinden sonra yeni kabine oluşmasında sıkıntılar meydana gelecektir. Yeni dönemin ustalık dönemi olduğunu açıkladım. Şimdi çıraklık ve kalfalık döneminin tecrübesiyle böyle bir adım yapılması gerektiğine inandığımız için şimdiden böyle bir hazırlık yapalım istedik.
Fakat orada Türk Silahlı Kuvvetleri personel durumuyla alakalı düzenleme noktasında şu anda metni tam bilemiyorum. Yani bunu da şu anda zaten biliyorsunuz komisyonda görüşülecek. Bu komisyondaki görüşmeler esnasında orada gerekli olan mutabakat nasıl sağlanır bilemiyorum. O mutabakata göre bu yetkiyi de talep edeceğiz. Ama bu illa olacak diye bir şey yok. Hem belki orada görüşmeler esnasında bundan vazgeçilebilir de.”

KILIÇDAROĞLU’NA YANIT
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, hükümete Kanun Hükmünde Kararname çıkarma yetkisi verilmesini “Meclisi by-pass” olarak nitelendirdiğinin hatırlatılması üzerine Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:
“Tabii Kemal Bey, siyasetten gelmiyor, siyaseti daha yeni öğrenecek. Bakın 29. olacak bu ve bugüne kadar bunlar hep yapıldı. Kendi partisinin siyasi geçmişini de bir incelerse, devamlı övgüyle bahsettiği rahmetli Ecevit’in başbakanlığı döneminde de bu tür kanun kuvvetinde kararnamelerin çıktığını görecek. Onu bir araştırırsa o zaman herhalde bu ifadeleri kullanmazdı. Halbuki cevapları verirken hemen ayaküstü vermese, bunu bir araştırsa, ’acaba bugüne kadar bu tür şeyler yapıldı mı, yapılmadı mı, yapıldıysa nasıl yapıldı, bizim partimizin geçmişinde böyle şeyler oldu mu, olmadı mı’ diye bir araştırmış olsa görecek ki yani AK Parti, şu 8.5 yıllık iktidarı döneminde ilk böyle bir şey yapıyor, ilk defa böyle bir talebi var. Ama kendi geçmişlerinde bakıyorsunuz ki 3.5 sene içerisinde, merhum Ecevit’in bizden önceki koalisyon dönemini söylüyorum, çıkarılmış kanun kuvvetinde kararname var. Daha önce yine merhum Ecevit’in başbakanlığı döneminde çıkarılmış aynı şekilde kanun kuvvetinde kararnameler var. Eğer bunlara bakarlarsa o zaman bize bu tür sataşmayı yaparken herhalde biraz daha düşünür.”

HABERTÜRK:

Çiftçi için zor günler başlıyor! Bu motorin yarından itibaren yasak!

Enerji Piyasası Düzenleme Kurumunun (EPDK) Avrupa Birliği müktesebatına uyum kapsamında gerçekleştirdiği motorin düzenlemesine göre, yarından itibaren piyasada kükürt düzeyi 10 PPM’den yüksek olan motorin yasaklanacak. Yarından itibaren akaryakıt bayileri, müşterilerine kırsal motorin satışı gerçekleştiremeyecekler. Bu yasağın kırsal motorin kullanıcılarına 1 milyar TL ek yük getirmesi bekleniyor.
Yapılan derlemeye göre, TÜPRAŞ, 1 Ocak’tan itibaren kırsal motorin üretimini sonlandırmış, akaryakıt dağıtım şirketleri de 15 Şubat’tan itibaren bayilerine kırsal motorin ikmalini kesmişti.
Düşük kükürtlü motorin uygulamasına geçilmesiyle otomotiv yakıtlarındaki en yüksek kükürt oranı motorin ve benzinde 10 PPM (1 milyon litrede 10 litre kükürt), oto LPG’de ise 50 PPM olarak uygulanacak.
Petrol Sanayi Derneğinin (PETDER) tarafından hazırlanan rapora göre, motorin içindeki kükürdün yanma sonucunda ortaya çıkardığı zararlı bileşikler, esas olarak SOx (kirleticiler) ve partikül maddelerden oluşuyor. Doğal olarak yakıt içindeki kükürt miktarının azaltılması da doğrudan egzoz salımındaki bu zararlı maddelerin emisyonlarının azaltılması sonucunu doğuruyor.
2002 yılında kullanımda olan motorinin üretim ve dağıtım zincirinin tamamında 100 kilometrelik bir mesafe kat etmek için toplam 210 MiliJul (MJ) enerji kullanılırken, bu veri petrol endüstrisinin motorin kalitesinde yaptığı teknolojik gelişmeler sonucunda geçen sene 195 MJ/100 kilometre değerine kadar düştü. Sera gazı emisyonları açısından bu fark kat edilen her kilometre için en az yüzde 10 karbondioksit emisyon azaltımı anlamına geliyor.

YÜKSEK KÜKÜRTLÜ MOTORİN ÇEVREYİ 100 KAT DAHA FAZLA KİRLETİYOR
Raporda, motorinde kükürt oranının 10 PPM ile sınırlandırılması ile toplamda kükürt kaynaklı emisyonların yüzde 1’e inecek. Yüksek kükürtlü motorin çevreyi 100 kat daha fazla kirlettiği, düşük kükürtlü motorine geçilmesiyle atmosfere salınan kükürt ve partikül madde miktarının da her yıl 9 bin 900 ton daha azalacağı belirtiliyor.
Rapora göre, 2009 yılında Türkiye’de 10 milyon ton kırsal motorin tüketildi. Kırsal motorin yerine 10 PPM’lik düşük kükürtlü motorin tüketilmiş olsaydı 2009 yılında 10 bin ton değil sadece 100 ton kükürt salınımı gerçekleşecekti.

TÜRKİYE’DE 2004 YILINDAN BERİ KULLANILIYOR
Düşük kükürtlü motorin 2004 yılından bu yana Türkiye’de piyasaya sunuluyor ve giderek artan miktarlarda tüketiliyor.
Özellikle yeni nesil dizel motorlu araçlar sadece düşük kükürtlü motorin (toplam kükürt miktarı 10 PPM olan) kullanılabiliyor. Motorinde, 2004 yılından itibaren bir taraftan yeni nesil dizel araçlar için düşük kükürtlü yakıtlar piyasaya sunulurken, diğer taraftan halen piyasada olan ticari araçlar, kamyon ve otobüslerin yaygın olarak kullandığı kırsal motorinde kademeli olarak kükürt sınırlamasına gidildi ve kükürt oranı 7000 PPM’den 1000 PPM’e düşürüldü. Aynı şekilde de düşük kükürtlü motorindeki kükürt oranı da 500 PPM’den 10 PPM’e indirildi.
Motorin, yıllık 16 milyon metreküp tüketimle otomotiv yakıtları içinde en çok kullanılan akaryakıt cinsi durumunda bulunuyor. Son 10 yıl içinde ortalama tüketimi, araç sayısındaki artışın yanı sıra dizel motorlu araçların yaygınlaşması sonucunda yüzde 6 artış gösterdi.

***

Erdoğan’a Atatürk benzetmesi

İngiliz vekilden Başbakan’a büyük övgü: Erdoğan ‘İkinci Atatürk’
Avrupa Parlamentosunda (AP) Türkiye Dostları Grubu ve Türkiye İşadamları ve Sanayiciler Konfederasyonu’nun ortaklaşa düzenlediği, “Türkiye ve AB arasında Kalıpları Yıkmak ve Köprü Kurmak” konulu panelin açılış konuşmasını yapan Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu üyesi İngiliz Liberal Andrew Duff, Türkiye’nin katılım müzakerelerinin tıkandığını savunarak ilişkileri yeni bir temele oturma arayışına başlanmasını istedi.
Başbakan Erdoğan’ı “ikinci Atatürk” olarak gördüğünü dile getiren Duff, “Atatürk gibi Erdoğan’ın da kendine güveni ve cesareti var. Erdoğan her ne kadar Kemalist olmasa da Türk devletini ateşli savunuyor. Önceliklerinde Kıbrıs, AB üyeliğinden daha ileri sırada” değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye’nin AB üyeliği yerine Kıbrıs’a ağırlık vererek “tarihi hata” yaptığını savunan Duff, “Kimse Erdoğan’ın nereye gittiğini kesin olarak bilmiyor” iddiasında bulundu.
Duff, Türkiye’nin bir taraftan zenginleşip demokratikleşirken diğer taraftan AB kararlılığı konusunda şüpheler uyandırdığını ileri sürdü.

***

“Hükümetin olumsuz tabloyu tersine çevirme çabası”
Kemal Kılıçdaroğlu’ndan HSYK atamaları yorumu
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, parti Genel Merkezindeki seçim stratejileri ve sandık eğitimi konulu toplantı öncesi gazetecilerin sorularını yanıtladı.

“HÜKÜMETİN OLUMSUZ TABLOYU TERSİNE ÇEVİRME OPERASYONU”
Bir gazetecinin HSYK Kararnamesi ile yapılan görev değişikliklerini anımsatarak ”Soruşturma ile ilgili itirazlarınız söz konusuydu. Başsavcının değişmesiyle soruşturmada ya da iddianamede farklılık mı olacağını düşünüyorsunuz? Yoksa bunu nöbet değişimi olarak mı algılıyorsunuz” sorusu üzerine, Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
”Bir kişi uzun süre kullanıldı sonra bir tarafa atıldı. Yargının işine karışmam diyorsunuz ama karışıyorsunuz. Zekeriya Öz ile ilgili kararı siz aldınız. Bu atamalar, hükümetin olumsuz tabloyu tersine çevirme operasyonudur. Başsavcı değişmedi, başsavcı Sayın Erdoğan’dır. ‘Ben bu davanın savcısıyım’ demişti. Zekeriya Öz orada terfi ettirildi, yerine bir başka Zekeriya Öz getirilecek ne fark eder? Ayrıca o bir iddia makamıdır. Asıl olan karar verecek olan mevkideki kişilerin yansızlığı, tarafsızlığı ve bağımsızlığı. O kişiler öyle mi? Hayır. Niçin hayır? Çünkü Yargıtayın kararı çıktı, ‘Bunlar tarafsız değillerdir’ diye. Tarafsız olmayan bir yargıç bu davayı götürürse ne yaparlarsa yapsınlar, üç tane Zekeriya Öz’ü alırlar, yedi tane Zekeriya Öz’ü getirirler ne fark eder?”

“KHK’LARA OLAĞANÜSTÜ HALLERDE BAŞVURULUR”
Kanun Hükmünde Kararneme’lerle ilgili soruya ise Kılıçdaroğlu;
“Parlamento her an çalışmaya hazırdır. Tatile girmeye de gerek yoktur. Bakanlıkların birleşmesi gerekiyorsa meclise getirirler, belki biz de destek veririz. Ama KHK’lar, parlamentoyu fesh etmektir. KHK, olağanüstü hallerde başvurulması gereken bir yoldur. O kadar milletvekiliniz var, istediğinizi yapıyorsunuz, Anayasa’yı bile değiştirdiniz. Neden böyle bir şeye ihtiyaç duyuyorsunuz?” şeklinde yanıt verdi.

***

39 yıl hapis cezası aldı hakime teşekkür etti!

İşte mahkeme başkanı ile M. İ. arasındaki inanılmaz diyalog…
Adana’da direksiyon dersi verdiği Nilüfer Sevil Gökmen’i (41), aşkına karşılık vermediği gerekçesiyle tüfekle öldürüp, kocası Necmi Gökmen’i yaraladığı iddia edilen Mustafa İzgümengep (28), 38 yıl 9 ay hapis cezasına mahkûm edildi. Kararın okunmasının ardından katil zanlısı İzgümengep, “Ben müebbet istiyorum” dedi. Ardından mahkeme başkanına, “Toplam ne kadar ceza aldım” diye sordu. Mahkeme Başkanının, Sevil Gökmen’i öldürmekten 25 yıl hapis cezası aldığını söylemesi üzerine İzgümengep, “Nilüfer’i ben öldürmedim” dedi. Necmi Gökmen’i yaralamaktan 12 yıl 6 ay hapis cezası aldığının bildirilmesi üzerine de “O ölsün” diye konuştu. İzgümengep cezasını öğrendikten sonra da, “Ben 2 katı ceza bekliyordum, sağolun” dedi ve gülerek mahkeme heyetine teşekkür etti.

HÜRRİYET:

Kılıçdaroğlu: Ergenekon başsavcısı değişmedi

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekilliği görevine getirilen savcı Zekeriya Öz’ün terfisiyle ilgili konuştu. Kılıçdaroğlu ‘Ergenekon’un başsavcısı değişmedi. Başsavcı Erdoğan’dır.’ dedi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, parti genel merkezinde “Seçim Stratejileri ve Sandık Eğitimi” konulu toplantıya katıldı. Toplantı öncesinde gazetecilerin sorularını yanıtlayan Kılıçdaroğlu toplantıda yaptığı konuşmada ise gündeme dair önemli açıklamalarda bulundu.
İşte Kılıçdaroğlu’nun konuşmasından satır başları:
Yargıya karışmıyorum diyorlar. HSYK’nın başkanı kim Adalet Bakanı. Adalet Bakanı kime bağlı Başbakan’a. Doğrudan doğruya yargıya karışıyorsunuz. Zekeriya Öz’ü görevden siz aldınız. Neden kamuoyunda oluşan infiali tersine çevirebilir miyiz düşüncesiyle.
Siz halka doğruları söylemiyorsunuz. Bu ülke halka yalan söyleyen politikacılardan bıktı. Yargı bizim işimize karışmasın diyorlar. Bunu söyleyen kişide demokrasi kültürü vars mı acaba. Hukuksuzluk nerede varsa yargının orada müdahale yetkisi vardır.
Ben başına buyruğum istediğimi yaparım ben onun işine karışmam o da benim işime karışmam nasıl dersin.
Başka ülkedeki bir başbakana bunu söylerse kendisiyle dalga geçer. Ergenekon davasında Başsavcı değişmedi. Başsavcı Sayın Erdoğan. Kendisi bu davanın savcısıyım demişti. Yargı tarafsız olmadıktan sonra 3 Zekeriya Öz gider, 7 tane gelir.
Hükümeti yöneten bir kişi “Yargı benim işime karışmasın diyebiliyor” sen kimsin.
Sıkıyönetim artık ileri demokrasi adı altında uygulanıyor. Canı sıkıldıkça bir dalga daha başlatıyorlar. “CHP yükseldi mi Bir dalga daha başlat.”
Hepimizi büyük görevler düşüyor.

“YENİ SİYASETÇİ OLMAKTAN GURUR DUYARIM”

Bir ülkede başbakan çıkıp “yargı benim işime karışmasın” diyorsa o ülkede kuvvetler ayrılığı yoktur.
Dün benim hakkımda “o daha yeni siyasetçi” demiş. Yeni siyasetçi olmaktan gurur duyarım.
Yeni siyasetçiyim. Temiz siyasetçiyim. Halkına yalan söylememeyi ilke edinmiş bir siyasetçiyim.
Yargının işine müdahale etmediklerini söylüyorlar. Belli ki cama bakmadan konuşmuş. Sözünün nereye gideceğini bilmiyor.
Sen doğrudan yargıya müdahale ediyorsun. Adalet Bakanı’nın, müsteşarın doğrudan kurula müdahale ediyor.
Senini yüzünden siyasetçilere olan güven sarsılıyor. İnsanda utanma olur, arlanma olur. Ahlak olur. Bizim anladığımız anlamda bunlarda ahlak da yok.
HSYK senin emrinde değil mi bizi mi kandırıyorsun. Sen savcıları değiştireceğine tarafsız olmadıkları kesinleşmiş yargıçları orada tutuma.
İnsanda ahlak varsa o yargıçların oradan istifa etmesi lazım zaten. Kim diyor orada durun diye HSYK. Başında kim var Adalet bakanı. Birbirimizi kandırmayalım.
Siyasete girerken söz verdim halka her eyerde doğruları söyleyeceğim diye.
Doğru söyleyeni 9 köyden kovarlar ama ben gerekirse 10. köye gitmesini bileceğim.

“SIRA DİN ADAMLARINA GELDİ”

Hapiste 68 gazeteci var. Şimdi sıra din adamlarında. Hani Nazi döneminde bir din adamı demişti ya, “herkesi götürüyorlardı ses çıkarmadım, sıra bana gelince ses çıkaracak kimse kalmamıştı.” Haksızlığa uğramış herkesi, CHP’li olsun ya da olmasın savunmak CHP’nin görevidir.