Gazete manşetlerini besiktas.com.tr adresinde tek bir adımda okuyabilirsiniz… CUMHURİYET: Prof. Dr. Şahin Filiz’in evinde arama… İrtica sicili referans oldu… MİLLİYET: O anne ortaya çıktı… Kaddafi için karar verildi…
CUMHURİYET
Prof. Dr. ŞAHİN FİLİZ’İN EVİNDE ARAMA
Akdeniz Üniversitesi Felsefe Bölümü Öğretim Üyesi Şahin Filiz’in Antalya’daki evi İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi kararı ile aranıyor. 6 ilde eş zamanlı sürdürülen operasyon kapsamında Prof. Dr. Zekeriya Beyaz’ın da evinde arama yapılıyor. Şahin Filiz’in evine sabah saat 07.30 sıralarında gelen polisler, mahkeme kararıyla evde arama yapmaya başladı. Genellikle Ergenekon davasıyla ilgili arama kararlarını veren mahkemenin kararı doğrultusunda yapılan arama sırasında avukatı Ali Altay’ı arayarak durumu bildiren Filiz, “Avukatım gelmeden arama yapmanızı istemiyorum” demesine karşın polisler çalışmalara başladı. Filiz’in avukatı Altay ise haber üzerine Ankara’dan Antalya’ya hareket etti. Prof. Dr. Filiz’in evinde yapılan aramanın ardından Akdeniz Üniversitesi’nde arama çalışmalarının başlatılması bekleniyor. Aynı zamanda Aydınlık gazetesinde köşe yazıları kaleme alan Prof. Dr. Şahin Filiz, son demecini Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Aile İmamlığı projesi ile ilgili Cumhuriyet gazetesine vermişti. Filiz, imamların mahallelerinde tek tek aileleri ziyaret etmelerini öngören proje hakkında şu ifadeleri kullanmıştı: “Burada bir kere Diyanet’in yetki ve görev alanı ile ilgili yetki ve görev alanı aşımı söz konusu. Aile ve irşat bürolarıyla ilgili mevzuatta büroların kendisine başvuran yurttaşlarla ilgileneceği ve psikolojik sorunları olanları psikiyatrlara, hukukla ilgili problemi olanı avukata yönlendireceği belirtiliyor. Yani Diyanet İşleri Başkanlığı anayasada belirtilen görev ve yetkilerinin ötesine geçerek psikoloji, sosyoloji ve diğer bütün bilimlerin uzmanlık alanı içerisindeki bilimsel alanlara müdahale etmektedir. Ortaçağda kilisenin bile kendi görev ve yetki alanlarının bu kadar genişletilmediğini görüyoruz. Hurafeleri, batıl inançları, her türlü bilginin önünde tutmaya alıştırılmış bir ortamda, tutup bir de bütün bilim dallarını sadece din alanında eğitilmiş insanların tekeline vermek bilimi katletmektir. Üniversiteleri işlevsiz hale getirmektir. Bunu AKP’nin bir Diyanet oyunu olarak görüyorum.”
Zekeriya Beyaz’ın evinde arama
Ergenekon soruşturması kapsamında incelenen Zirve Yayınevi cinayetine ilişkin olarak Prof. Dr. Zekeriya Beyaz’ın da aralarında bulunduğu bazı kişilere ait adreslerde arama yapılıyor. Prof. Dr. Zekeriya Beyaz’ın Esenler Fevzi Çakmak Mahallesi’ndeki evine gelen polisler arama başlattı. Değişik illerde bazı kişilere ait adreslerde aramalar yapıldığı öğrenildi. Fethullah Gülen ve Said-i Nursi’nin politik etkileri ve Türkiye’ye zararları hakkında bir kitap yazdığını belirten Prof. Beyaz, “Şimdi bu kitabın belge ve dokümanlarını topluyorlar'” dedi.
***
İRTİCA SİCİLİ REFERANS OLDU!
YÖK’ün 1998’de ‘irticai faaliyetlerde bulunduğu’ gerekçesiyle Kırıkkale Üniversitesi’ndeki görevinden aldığı Hamit Ersoy, RTÜK’te, AKP’den milletvekili aday adayı olmak için istifa eden İlhan Yerlikaya’nın yerine aday gösterildi. AKP’nin diğer adayı da, öğretmenken RTÜK’e memur olarak girip müdür yapılan Mehmet Çakırtaş. Üyeliğe seçimin bugün TBMM’de yapılması bekleniyor. Yasaya göre 2 aday gösterilmesine karşın iktidarın, tercihini Ersoy’dan yana kullanacağı belirtiliyor. Ancak, Ersoy, geçmişiyle ve kurumda yarattığı tartışmalarla ilginç bir profile sahip. Ersoy, bir süre önce tartışmalı bir şekilde RTÜK’ün Uluslararası İlişkiler Daire Başkanlığı’na getirilmişti. Üniversitelerdeki tüm öğretim üyelerinin tarikatlarla bağlantısını araştıran YÖK, o dönemde Kırıkkale Üniversitesi Rektörü olan İçişleri Bakanı Beşir Atalay başta olmak üzere Ersoy’u da “irticai faaliyetlerde bulunduğu” gerekçesiyle görevinden almıştı. O dönemde YÖK’ün hazırladığı raporda, Ersoy hakkında şu saptamalara yer verilmişti: “Kürt-İslam sentezini benimseyen ve bu doğrultuda faaliyet gösteren Zehra Eğitim ve Kültür Vakfı’nın düzenlediği ‘Salı Sohbetleri’ seminerine konuşmacı olarak katılmıştır. Mazlum-Der Yönetim Kurulu üyesidir.”
***
2012 yolu açık
A Ulusal Futbol Takımı, 2012 Avrupa Şampiyonası Elemeleri A Grubu’nda çok kritik bir maça çıktı. Ulusallar, Kadıköy Şükrü Saraçoğlu Stadı’nda Avusturya ile karşılaştı. Ulusal Takım, 2012 Avrupa Futbol Şampiyonası Grup Elemeleri A Grubu’ndaki 5. maçında Avusturya ile Şükrü Saraçoğlu Stadı’nda karşılaştı. Kritik mücadeleyi Ulusallar 2-0 kazandı. Ay yıldızlı ekibimize galibiyeti getiren golleri 28. dakikada Arda Turan ve 78. dakikada Gökhan Gönül kaydetti. Kalecimiz Volkan ise 83. dakikada penaltı atışını kurtarmayı başardı. Bu sonucun ardından Ulusal Takım puanını 9’a yükseltti.
MİLLİYET
O ANNE ORTAYA ÇIKTI
9 yaşındaki Fırat’ın Gürcü üvey anne ve anneanne tarafından katledilmesi Gaziantep’te yaşayan öz anneyi yıktı: Eşim 4 yaşındayken yavrumu benden kopardı. 5 yıldır yüzünü hayal ederken, televizyondan ölüm haberini aldım. Oğlumu benden bunun için mi kopardın… Türkiye şokta… İstanbul Sultangazi’de, 9 yaşındaki Fırat Sezer’in Gürcü üvey anne ve anneanne tarafından katledilmesi, herkesin kanını dondurdu. Korkunç olayı Gaziantep’te haber alan öz anne yasta. Meryem Gül (31), oğlunun vahşice öldürüldüğünü duyunca sinir krizleri geçirdi. Yıllardır kokusuna hasret kalan anne, oğlunun ölümüne inanmak istemedi. AKŞAM’a konuşan Meryem Gül, isyan etti:
YÜZÜNÜ BİLE GÖSTERMEDİ
12 yıl önce imam nikahı yapmıştık (Necmi Sezer’in, imam nikahlı 3 eşi bulunuyor). Bir çocuğumuz oldu ancak hastalanıp öldü. Eşimin memleketi Şanlıurfa’ya defnettik. Fırat her şeyimdi. Ancak Necmi, aramız bozulunca beni bırakıp İstanbul’a gitti. Fırat 4 yaşındaydı, onu da zorla benden koparıp götürdü. Yalvardım, bir kez bile yüzünü göstermedi. Oğlumu benden bunun için mi kopardı!
BİR KEZ KOKLASAYDIM
Tek isteğim Fırat’ımı görüp koklamaktı. Onu bir kez koklasaydım gam yemeyecektim. Şimdi cenazesini bile göstermiyorlar. Memleketleri Şanlıurfa’ya defnedeceklermiş. Yetkililer bana yardım etsin, oğlumun cenazesini Gaziantep’e defnedeyim. Onun öldüğüne inanmak istemiyorum. Fırat’ı katleden kadınları hiç görmedim. Ama tek suçlu onlar değil. Babası da suçlu. Bu işin peşini bırakmayacağım. Şikayetçi olacağım.
***
KADDAFİ İÇİN KARAR VERİLDİ
Uluslararası müdahale ve çatışmalara sahne olan Libya’daki durum Londra’daki zirvede masaya yatırıldı. Zirvede Libya için temas grubu kurulması kararlaştırıldı. Libya lideri Muammer Kaddafi’ye de “sürgüne git” çağrısı yapıldı. Zirve sonrası konuşan Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, “Türkiye’nin bombardımana kesinlikle katılmayacağını yineledi. Libya zirvesi Londra’daydı. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, zirve sonrası Londra’ki Türk Büyükelçiliği’nde konuştu; Türkiye’nin tutumunu bir kez daha dile getirdi. Askeri çalışmaların içinde Türk yetkililerin de bulunduğunu bildiren Davutoğlu, “Biz onun için 1973 sayılı kararın çerçevesinde diyoruz. Eğer gerçekten Libyalı sivilleri tehdit eden bir unsur varsa tabii ki ona karşı tedbir alınır. Ama böyle bir tehdit unsuru olmaksızın yapılacak bir operasyon, bombardıman söz konusu olmaz. Bunun değerlendirmesini yapacak olan bizim de temsilcimizin olduğu askeri birimdir. Ümit ederiz ki 1973 şartlarında bir ateşkes üzerinde anlaşılır ve ümit ederiz ki siviller tehdit edilmez” dedi.
Temas grubu kurulacak
Zirvede, Libya için temas grubu kurulması kararlaştırıldı. Grubun bir sonraki toplantısı Libya harekatına katılan iki Arap ülkesinden biri olan Katar’da yapılacak. Temas grubu hakkında da bilgi veren Davutoğlu, “Türkiye bu temas grubunun içinde yer alacak. Ama Temas grubunun daha formatı, çalışma esasları belirlenmedi. Ama bizim bu irademiz söz konusu” diye konuştu.
ABD ile Türkiye plan mı hazırlıyor?
Davutoğlu, “Türkiye ile ABD’nin Libya için ortak plan hazırladığı” yönündeki bir soru üzerine, “ABD ile sürekli istişare halinde, kanaatlerimizi de yansıtan, bu geçiş sürecinin nasıl yönetilebileceği konusunda bazı çalışmalarımız oldu. Karşılıklı olarak paylaştığımız, diğer taraflarla da ama özellikle ABD ile karşılıklı olarak paylaştığımız şeyler oldu. Özellikle bu geçiş döneminin yürütülmesi açısından, bu çalışmalar devam edecek” dedi.
Bildirinin içeriği
Zirvenin bildirisinde, “Kaddafi’ye bir kez daha BM kararını uygula” çağrısı geldi. Bildiride ayrıca, Libya hükümetiyle, iş yapan kuruluşlar da hedef alındı; “Sivillere saldırılar bitene dek, harekat sürecek” denildi.
“Sürgün” çağrısı
Zirveden çıkan diğer önemli karar da, Libya lideri Kaddafi’nin sürgüne gitmesi üzerine. Oy birliğiyle alınan Kaddafi’ye sürgün çağrısı kameralar önünde Katar Başbakanı Şeyh Hamad Bin Cassim El Tani tarafından açıklandı. El Tani, Kaddafi’nin gitmesi için birkaç günü kalmış olabilir” dedi. El Tani, “Kaddafi’nin gitmesi çağrısında bulunuyoruz. Bu sorunu en kısa zamanda çözmenin tek yolu bu olduğunu düşünüyorum. Şimdi bunun için herhangi bir belirti göremiyoruz. Ancak şimdi yaptığımız bu çağrı birkaç gün sonra masa üstünde olmayabilir. Burada kimseye uyarıda bulunmuyorum, ama en kısa sürede kan akmasını durdurmaya çalışıyorum” diye konuştu.
Yeni yaptırımlar yolda…
Kaddafi’ye yönelik yaptırımlara ilave de gelebilir. İngiltere, “rejime karşı daha fazla yaptırımı tartışıyoruz” açıklaması yaptı. Fransa’nın ısrarlarına rağmen Libya’daki isyancılara askeri yardım konusu görüşülmedi. Ancak Amerikan Dışişleri Bakanı Hillary Clinton Libyalı isyancıları askeri yardımın ancak BM kararı uyarınca yapılabileceğini söyledi. NATO Genel Sekreteri Anders Fogh Rasmussen ise bu konuda netti; “Biz sivilleri korumak için oradayız, onları silahlandırmak için değil” diye konuştu.
Obama’ya göre Kaddafi boyun eğecek
Londra zirvesinin yapıldığı saatlerde Amerikan NBC televizyonuna konuşan ABD Başkanı Barack Obama, “Libya lideri Muammer Kaddafi’nin, askeri ve siyasi baskılara boyun eğip, er veya geç iktidarı terk edeceğini” savundu. Uluslararası askeri harekatın Kaddafi’yi kendisini savunma konumun asoktuğunu belirten Obama, Clinton’dan farklı olarak, uluslararası hareketin Kaddafi rejimini yeterince zayıflatmaması halinde, Kaddafi’ye karşı mücadele eden muhalifleri silahlandırma seçeneğini gözardı etmeyeceklerini sözlerine ekledi.
***
ŞİVAN PERVER PPK’YA SERT ÇIKTI
Şivan Perwer’i de hedef alan PKK’lılar Kürt sanatçının Hollanda konserini basmak istedİ İşte sanatçının onlara tepkisi İbrahim Tatlıses gibi Şivan Perwer’i de hedef alan PKK’lılar Kürt sanatçının Hollanda konserini basmak istedi. Ancak sanatçının tepkisi sert oldu. Terör örgütü PKK yandaşları, Hollanda’nın Den Haag kentinde Kürt derneklerinin organize ettiği konseri bastı. Daha önce PKK tarafından tehdit edilen Şivan Perwer, polis hoparlöründen PKK yandaşlarına, “Çocuklarınıza sahip çıkın okutun. Bunlar gibi soytarı olup kendi halklarına saldırmasınlar” sözleriyle tepki gösterdi.
ARTIK YETER AYIPTIR
PKK yandaşı yaklaşık 200 kişi, geçtiğimiz PazaR günü Hollanda’danın Den Haag kentindeki Nevruz kutlamalarını bastı. Kürt sanatçı Perwer’in konser vereceği etkinliği sabote etmek için içeriye girmek isteyen grup alınmayınca sahte bomba ihbarı ile şenlik havasına gölge düşürdü. Ancak Perwer’i dinlemeye gelen yaklaşık 2 bin kişi dağılmayınca Hollanda polisi çareyi, Perwer’i kalabalığa hitap etmek için çağırmakta buldu. Polis otosunun hoparlöründen vatandaşlara seslenen Perwer, kutlamaları zehir eden PKK’lılara sert tepki gösterdi. Olay çıkarmak isteyenleri ‘soytarı’ diyerek kınayan Perwer, şunları söyledi: “Biz halaya duracaktık. Bunlar bizi bütün dünyaya rezil etti. Ayıptır, artık yeter günahtır. Bu tarz şeyleri bırakın. Ben halkımın dostuyum. Ben sizin işçiniz ve Şıvanınızım. Sizden bir ricam var. Çocuklarınıza sahip çıkın okutun. Bunlar gibi soytarı olup kendi halklarına saldırmasınlar. Bize terbiyeli bilgili akıllı çözüm üreten gençler lazım. Nevruzlarını gecelerini yıkan değil.” Daha sonra 4 Kürtçe şarkısını hoparlörden okuyan Perwer, kalabalığın dağılmasını sağladı.
KANLI 1 MAYIS’I HATIRLADIM
Konseri organize eden kuruluşlardan Hollanda Komkar Başkanı Sidar Bingöl de PKK yandaşlarının geceyi sabote etmek istediğini anlattı. Perwer nezdinde Nevruz’un hedef alındığını aktaran Bingöl, “Bu saldırı dominant ve ‘bana biat edeceksin’ kültürünün eseridir. O gece bana kanlı 1 Mayıs olaylarını hatırlattı. Çünkü o günü yaşadım ve insanlar ezilerek can vermişti. Vatandaşlar bayram elbiselerini giyerek gelmişti. Biz yeni Dehak’lar için uğraşmıyoruz. Diktatörlerin çağı bitti. Şivan orada bu provokasyonu protesto etti ve 4 tane türkü söyleyerek gece 11’e kadar bekleyenlerin dağılmasını sağladı” dedi.
***
SABAH
BOMBA FARKEDİLMEDEN İSTANBUL’A GELDİ
Bir Türk tarafından İngiltere’de hazırlanan “sahte” bomba hiçbir engele takılmadan Londra’dan İstanbul’a kadar ulaşınca İngiliz Ulaştırma Bakanlığı soruşturma başlattı. Reuters’ın haberine göre, İngiliz yetkililer, bir düğün için hazırlanan pasta kutusuna saklanan sahte bombanın iki hafta önce UPS kargo uçağıyla nasıl farkedilmeden İstanbul’a ulaşabildiğini soruşturuyor. İngiltere’den Türkiye gönderilen ‘yalancı’ bombanın hiçbir engele takılmadan İstanbul’a ulaşması İngiliz Ulaştırma Bakanlığı’nı karıştırdı. Bakanlık, havalimanlarıyla kargo prosedürlerini gözden geçiriyor. İngiliz polisinden yapılan açıklamada, Londra’da yaşayan 26 yaşında bir Türk’ün pasta kutusuna benzeyen bir paketi UPS kargo firmasıyla İstanbul’a ulaştırılmak üzere bıraktığı, o noktadan itibaren hiç bir aşamada paketin içindekilerin tespit edilip gerekli önlemlerin alınmadığı belirtildi. Pakette ‘yalancı’ bombada, fünye, kablolar, geri sayımlı saat gibi bir bomba için kimyasallar dışında gereken herşey vardı. Polis olayın terörizm bağlantısı olmadığını açıkladı. ITV kanalının haberine göre paket, 15 gün kadar önce Londra’nın kuzeyindeki Camden semtinde bulunan UPS şubesine teslim edildi. Güvenlik süreçlerinin sürekli kontrol edildiğini açıklayan Ulaştırma Bakanlığı, olaydan sonra kapsamlı soruşturma başlattı.
***
NÜKLEER SANTRALİN BAŞKANI HASTANEDE
Japonya’daki deprem ve tsunami felaketinin ardından arızalanan Fukuşima Daiçi Nükleer Santralinin 1 numaralı reaktörünün yanındaki deniz suyunun, yasal sınırın 3355 katı daha fazla radyoaktif iyot içerdiği bildirildi. Japonya’nın Nükleer ve Endüstriyel Güvenlik Ajansı’nın Genel Müdür Yardımcısı Hidehiko Nişiyama, bölgenin boşaltılmış olduğunu ve çevrede balıkçılık yapılmadığını belirterek bu durumun insan sağlığına büyük bir tehdit oluşturmasının beklenmediğini söyledi. Hidehiko Nişiyama, “İyot-131’in yarı ömrü 8 gündür. Sudaki konsantrasyonu göz önüne alınırsa, insanlara ulaşana kadar büyük ölçüde gerileyecektir” dedi.
*NÜKLEER KRİZ ALARMI!
Fukuşima-Daiçi nükleer santralini işleten Tokyo Electric Power (TEPCO) şirketi ise nükleer tesisin çevresindeki deniz suyunun nasıl radyoaktif hale geldiğinin bilinmediğini açıkladı. Bu arada, TEPCO Başkanı Masataka Şimuzu’nun yüksek tansiyon ve başdönmesi nedeniyle hastaneye kaldırıldığı bildirildi.
***
BENZİNLİ VE DİZEL ARAÇLAR YASAKLANACAK
Avrupa Birliği, kırk yıl sonra Avrupa şehirlerinde benzin ve mazotlu araçları yasaklamayı planlıyor. Karbondioksit emisyonunun yüzde 60’lara varan oranlarda azaltmak için şehirlerde kirliliğe neden olan motorlu taşıtları yasaklamaya hazırlanan Avrupa Komisyonu, 2050 için bu yönde bir plan hazırladı. AB Komisyonu’nun ulaşımdan sorumlu Başkan Yardımcısı Siim Kallas’ın hazırladığı projeyle Avrupa’daki artan trafik sorunuyla birlikte benzine olan bağımlılık asgari seviyeye çekilmek isteniyor. AB Komisyonu Başkan Yardımcısı Siim Kallas, Avrupalıların trafik alışkanlığının radikal bir biçimde değiştirilmesi gerektiğine inanıyor. Buna göre 2030 yılına kadar şehir merkezlerindeki taşıtların yarısı çevreci araçlardan müteşekkil olması öngörülürken, 2050 yılına kadar gerekli yasal düzenlemeler yapılarak şehirlerde benzin ve mazotlu araç girişi tamamen yasaklanacak. AB, elektrik ve hidrojenle hareket daha çevreci araçların piyasaya hakim olmasını bu şekilde teşvik edecek.
Gelecekte yürürlüğe konmak istenen bir diğer radikal karar ise özel araçların uzun mesafeler için kullanılmasının önüne geçilecek. 300 kilometre ve daha fazla yolculuk yapacak olan Avrupalılar 2050’den sonra demir ya da su yolunu kullanmak zorunda bırakılacak. 40 yıl içinde Avrupa’daki demiryolu ağının üç katına çıkartılması öngörülüyor. Ayrıca uzun yük taşımacılığında da operasyon yapılıyor ve kara yoluyla taşımacılık yerine hava ya da su üzerinden yük taşımacılığı teşvik edilecek. Böylece ağır taşıtların çevreyi kirletmeleri minimuma çekilirken karbondioksit emisyonunun belli sınırlar içinde tutulması hedefleniyor.
HABERTÜRK
‘KOBAY ASKER’ TARTIŞMASI
Askerlerin kobay olarak kullanılması için Sağlık Bakanlığı ve Genelkurmay Başkanlığı’ndan iki farklı açıklama geldi. Genelkurmay Başkanlığı, Gülhane Askeri Tıp Akademisi’nde (GATA) 20 askerin beyinlerine elektromanyetik alan uygulanması için GATA Etik Kurulu’ndan onay alındığını, Sağlık Bakanlığı onayının gerekli olmadığını açıkladı. Sağlık Bakanlığı ise, “Bakanlığımızdan izin alınması gerekir” açıklaması yaptı.
İKİ FARKLI AÇIKLAMA
Dün bir gazetede yer alan, GATA’da 6 doktorun, 20 askeri izin almadan kobay olarak kullandığı ve bu askerlerin beyinlerine elektromanyetik alan uygulandığı yönündeki haber için, Genelkurmay Başkanlığı ve Sağlık Bakanlığı’ndan iki farklı açıklama geldi.
GENELKURMAY: ONAYA GEREK YOK
Genelkurmay açıklamasında, “Bu çalışma için 27 Ocak 2009 tarihinde GATA Etik Kurulu’ndan onay alınmıştır. Yönetmelik uyarınca, Sağlık Bakanlığı’ndan Etik Kurul Onayı alınmasına gerek bulunmamaktadır. Bu çalışmada yer alan hastaların yazılı olarak kendi onayları alınmış ve bu onaylar hastaların dosyalarında bulunmaktadır” denildi.
‘ZARARLI GİRİŞİM VE İLAÇ YOK’
Açıklamada şu bilgilere de yer verildi:
Bu uygulamada kullanılan manyetik alan, MR görüntülemede uygulanan manyetik alanla aynı şiddettedir.
Hastalara zararlı olabilecek herhangi bir uygulama, girişim yapılmamış ve ilaç verilmemiştir.
İddia edildiği gibi hasta ağrı ve acı duymamakta, sadece uyarımla hastada bir sıçrama oluşmaktadır.
BAKANLIK: İZİN GEREKİR
Sağlık Bakanlığı ise, “Klinik araştırmalar hakkındaki mevzuata göre böyle bir klinik çalışma yapılabilmesi için, bakanlığımızdan izin alınması gerekmektedir. Habere konu olan çalışmaya dair bakanlığımızdan alınmış bir izin, ya da izin başvurusu bulunmamaktadır” açıklamasında bulundu. Bakanlık, konuyla ilgili GATA Komutanlığı’ndan bilgi istedi
***
OECD’YE ERMENİ KÖKENLİ BÜYÜKELÇİ
Türkiye’nin OECD temsilciliğine, dünyanın önde gelen 20 ekonomisti arasında sayılan Prof. Daron Acemoğlu’nun (44) atanması bekleniyor. Acemoğlu, Cumhurbaşkanı Gül ve Başbakan Erdoğan’ın da tereddütsüz onayladığı isim oldu. ‘Büyükelçi’ unvanı verilecek 44 yaşındaki Acemoğlu, akademik çalışmalarını tamamlamak için, Ankara’dan 3 ay süre istedi.
30 Mart 2011 Çarşamba, 10:54:00
Türkiye, 24 Nisan’a bir aydan kısa bir süre kala tarihi bir adım atmaya hazırlanıyor. İstanbul doğumlu, Ermeni asıllı Türk vatandaşı Daron Acemoğlu’nun, Türkiye’nin yeni OECD temsilcisi olarak atanması bekleniyor. Dünyanın önde gelen üniversitelerinden Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nde (MIT) ekonomi profesörü olarak görev yapan Acemoğlu, kariyer diplomatı değil. Acemoğlu’na “büyükelçilik” unvanı verilecek. Son dönemde dışarıdan yapılan başka büyükelçi atamaları da bulunuyor. Türkiye’nin Vatikan Büyükelçiliği’ne Prof. Dr. Kenan Gürsoy, Moritanya Büyükelçilikliği’ne ise TİKA Başkanı Musa Kulaklıkaya atandı.
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, geçtiğimiz cumartesi günü İstanbul’da Wiltonpark toplantısında Ermeni basınından temsilcilerle bir araya geldi. Türkiye’nin OECD temsilcisinin Ermeni kökenli Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı bir akademisyen olabileceğinden söz etti. Ancak Davutoğlu, atanacak isimle ilgili ise herhangi bir ipucu vermedi. Ardından bu ismin İstanbul doğumlu Acemoğlu olduğu ortaya çıktı. Cumhurbaşkan Abdullah Gül ile Başbakan Tayyip Erdoğan’ın da Acemoğlu ismi üzerinde tereddütlerinin olmadığı belirtiliyor.
BAKANLIK DIŞINDAN OLMASI KARARLAŞTIRILDI
Türkiye’nin 15 Aralık 2006’dan bu yana OECD temsilciliği görevini, daha önce bakanlıkta müsteşar yardımcılığı yapan Büyükelçi Ahmet Erozan yürütüyordu. Erozan’ın görev süresinin dolması ardından Dışişleri Bakanı Davutoğlu yeni OECD temsilcisi ismi üzerinde çalışmalar başlatmıştı. Dışişleri Bakanlığı ve dış temsilciliklerde yapılan çalışmaların ardından OECD’ye atanacak yeni ismin Bakanlık dışından olmasına karar verildi. Özellikle uluslararası ekonomi konusunda uzmanlık gerektiren OECD temsilciliği için akademisyen Daron Acemoğlu’nun ismi gündeme geldi.
EN PRESTİJLİ OKULDA OKUDU
KİMLİK KARTI
İSMİ: Daron ACEMOĞLU
DOĞUM TARİHİ: 3 Eylül 1967
DOĞUM YERİ: İstanbul
İLGİ ALANLARI: Siyaset ekonomisi, ekonomik büyüme, ekonomi teorileri, teknoloji, işgücü ekonomisi.
Acemoğlu, İstabul’da 1967’de dünyaya geldi. Galatasaray Lisesi’nden mezun oldu. Üniversite lisans derecesini İngiltere’nin önde gelen eğitim kurumlarından York Üniversitesi’nden aldı. Yüksek lisans ve doktora derecelerini ise bu dalda en prestijli okullardan biri olan London School of Economics’den. 1992-93 yılları arasında aynı üniversitede ders verdi. 1993 yılından sonra da ABD’deki Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’ne (MIT) geçti, burada ders vermeye başladı. 33 yaşında iken profesör unvanını alarak, siyasal ekonomi, ekonomik kalkınma, ekonomik büyüme, gelir ve ücret dengesi gibi konularda çalışmalarda bulundu. BABASI HUKUKÇU Daron Acemoğlu’nun babası Kevork Acemoğlu da İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi hocalarından ve İstanbul Barosu’na kayıtlı avukattı. Beykoz Surp Nigoğos Ermeni Kilisesi Vakfı’nın kanuni işlerini yürüttü. 1988 yılında vefat eden Kevork Acemoğlu, terör olaylarıyla ilgili 1970 yılında Milliyet Gazetesi’ne yazdığı makalede, “Ermeniler, kendilerini Türkler’in kaderlerine bağlamışlardır. Türkiye’nin fiziki ve manevi bütünlüğüne karşı çıkacak tek kişi yoktur aramızda” cümlelerini kullanmıştı.
CLARK MADALYASI ALDI
Acemoğlu, Review Of Economics and Statistics ve Journal Of Economic Growth dergilerinde de editörlük yaptı. Dünyanın önde gelen 20 ekonomisti arasında sayılan Acemoğlu’nun en önemli başarılarından birisi de 2005 yılında “John Bates Clark Madalyası” ile ödüllendirilmesi. Bu madalya her iki yılda bir ekonomi bilimine en büyük katkıyı yapan 40 yaş altındaki bilim adamlarına veriliyor.
ÜÇ KİTABI VAR
Acemoğlu’nun ekonomi alanında çok önemli üç eseri bulunuyor. Bunlardan ilki, 2005 yılında James Robinson ile birlikte yazdığı “Diktatörlük ve Demokrasinin Ekonomik Kökenleri”. Bir diğer kitabı ise “Modern Ekonomik Büyümeye Giriş”. Acemoğlu’nun son kitabı ise Şubat 2009’da tamamladığı “Modern Ekonomik Büyümeye Giriş’in Epilogu.”
ÇALIŞMALARI İÇİN SÜRE İSTEDİ
Dışişleri Bakanı Davutoğlu ve Dışişleri çevreleri bu başarılarla dolu özgeçmişi göz önünde bulundurarak Acemoğlu üzerinde fikir birliğine vardı. Daha sonra Acemoğlu’na teklif götürüldü. Acemoğlu’nun teklife sıcak baktığı, ancak halen üzerinde çalıştığı projeleri ve yoğun akademik çalışmaları olması nedeniyle bunları tamamlamak için üç ay süre istediği öğrenildi.
PROPAGANDA MI, AÇILIM MI?
Ermeni kaynaklar, Türkiye’nin yeni OECD büyükelçisinin Ermeni kökenli olduğunun ortaya çıkması üzerine, Türkiye’nin 24 Nisan öncesinde propaganda amaçlı bu kararı aldığını, Ermenistan’la donan protokol sürecinin ardından böyle bir girişimde bulunarak diplomatik koz elde etmeyi amaçladığını ileri sürdü.
DAVUTOĞLU: TEMEL ÖLÇÜT EHLİYETTİR
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, OECD Daimi Temsilciliği için, birkaç ay önce Daron Acemoğlu’na teklif ilettiklerini doğrulayarak, “Ehliyetine inandığımız herkesi, Türkiye’yi temsilen görevlendirebiliriz. Bizim için temel ölçüt ehliyettir” dedi.
***
BUNU DA YAZIN!
Arda’dan şaşırtan davranış! Arda attığı gol sonrası basın tribününe işaret yaparak, “Bunu da yazın” dedi. Daha önce Emre Belözoğlu’nun Macaristan maçında yaptığı çirkin hareket uzun süre konuşulmuştu. Galatasaray kaptanı Arda Turan’ın, Avusturya karşısındaki davranışı attığı gol kadar konuşuldu. Yıldız futbolcu, Hakan Balta’nın taç atışında topu iki rakibinin arasından iyi kurtarıp edip şık bir şutla kaleciyi avlayarak Avusturya filelerini havalandırdı. Büyük bir mutluluk yaşayan Arda, sevincini Milli Takım İdari Koordinatörü Okan Burak’la paylaştı. Daha sonra Arda, eliyle avucuna yazı yazar gibi basın tribününe bir işaret yaptı. Bu sırada dudaklarından “Bunu da yazın” ifadesi okundu. Son dönemde sakatlığının uzun sürmesi ve bir türlü tam olarak sahalara dönememesinin yanı sıra özel hayatıyla da eleştiri alan Arda Turan, G.Saray’ın ligdeki tarihi başarısızlığı nedeniyle hedef tahtası haline gelmişti. Bu davranışının altında kendisine yönelik eleştirilerin yattığı ifade edildi. Öte yandan Arda ile yakın arkadaş olan Emre Belözoğlu da daha önce basın mensuplarına çok çirkin bir hareket yapmış, bu uzun süre gündemden düşmemişti. Fenerbahçeli futbolcu, 12 Eylül 2007’de İnönü Stadı’nda 3-0 kazandığımız Macaristan maçının ardından basın mensuplarına dönüp ‘kol’ hareketi yapmış, bu davranış büyük tepki almıştı.
HÜRRİYET
ABD VE İNGİLTERE LİBYALI İSYANCILARI SİLAHLANDIRMAYI DÜŞÜNÜYOR
ABD ve İngiltere, koalisyon güçlerinin düzenlediği hava operasyonları, Libya lideri Muammer Kaddafi’yi zayıflatmaya yetmediği takdirde, isyancıları silahlandırmayı düşünüyor. Guardian’ın bildirdiğine göre, dün, Londra’da düzenlenen Libya zirvesinde konuşan ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, ilk kez, Birleşmiş Milletler’in (BM) 1973 sayılı kararı altında isyancı grupları silahlandırmanın yasal olduğuna inandığını belirtti. İngiltere Dışişleri Bakanı William Hague de iki hafta önce koalisyon güçlerinin Kaddafi rejimine karşı hava operasyonları düzenlemesine izin veren kararın, “belli durumlarda sivillerin kendilerini savunmaları adına silahlandırılabilmelerine izin verdiği” görüşünü kabul etti. Batı ülkelerinin önde gelen Arap müttefiki Katar da hava operasyonlarının Kaddafi karşısında etkisiz kalması halinde isyancıların silahlandırılması fikrini savundu.
WASHINGTON BÖLÜNDÜ
Ancak bu fikir Obama yönetimi içinde krize neden oldu. New York Times, Washington’dan bazı üst düzey politikacılar, isyancıların silahlandırılmasının, ABD’yi Libya’daki iç savaşın içine çekmesinden ya da bazı isyancıların El Kaide ile bağlantılı olmasından endişelendiğini aktardı. Beyaz Saray, Dışişleri Bakanlığı ve Pentagon, Libya’nın doğusunda bulunan ve uzun zaman boyunca teröristlere kaynak sağladığından şüphelenilen bir üsten gelen isyancılarla ilgili istihbarat tartışmasına girdi. Üst düzey bir politikacı, “Libya’nın doğusunda El Kaide’nin varlığının çok açık olduğunu” belirtti. ABD’nin Avrupa’daki güçlerinin en üst düzey komutanı Amiral James Stavridis ise dün yaptığı açıklamada, eline geçen istihbarat raporlarında, Libyalı isyancı gruplar arasında Hizbullah ve El Kaide militanı olduğuna dair belirtiler olduğunu söyledi. Stavridis, Libya’daki muhalefetle ilgili ortada net bir görüş olmadığına dikkat çekti. NBC televizyonuna konuşan Başkan Barack Obama ise isyancıların silahlandırılması ihtimalini değerlendirdiğini belirterek, “Bu seçeneği göz ardı etmiyorum, ancak bu yönde bir karar vermiş de değilim” dedi.
***
POLİSLER, GAZETECİLER GİBİ BANKACILARIDA MI GÖTÜRECEK!
Devlet Bakanı Ali Babacan’ın bazı bankalara yönelik “Polisiye tedbir almak istemiyoruz” sözlerini değerlendiren İş Bankası Genel Müdürü Ersin Özince, “Polisiye derken herhalde geriye basındaki gibi gelip götürmek kaldı” dedi. Özince, “Polisiye ne tedbir uygulayabilirsiniz ki bir bankaya? Hukuk devletinde değil miyiz” diye de sordu. Bazı bankaların kredi hacimlerinin çok yükselmesine ilişkin olarak Devlet Bakanı Ali Babacan tarafından telaffuz edilen “polisiye tedbirler” İş Bankası Genel Müdürü Ersin Özince’nin tepkisini çekti. Aynı zamanda Bankalar Birliği Başkanı da olan Özince, “Polisiye derken, herhalde geriye sanırım basındaki gibi gelip götürmek kaldı. Basındaki yöntemler uygulanacaksa, yok, teslim. Munzam karşılıklar artmaya devam etsin. Hatta tamamını verelim” dedi. Devlet Bakanı Ali Babacan, geçtiğimiz günlerde NTV/CNBC-e ortak yayınına katılarak Merkez Bankası’nın aldığı son kararları değerlendirirken, “Ortalamayı yükselten 3-4 banka tespit ettik, bunun geçici olduğunu düşünüyoruz. Bunu polisiye tedbirlerle yapmayı tercih etmiyoruz. Baktık hiç uyulmuyor, o bankalar o zaman kendilerine özel tedbir beklesinler” demişti.
Polislik bir şey varsa
İş Bankası’nın Erbil şubesinin açılışı sırasında sorulamızı yanıtlayan Özince, “polisiye tedbirler” konusunda şu değerlendirmeyi yaptı: “Polisiye derken herhalde geriye sanırım basındaki gibi gelip götürmek kaldı. Polisiye derken basındaki yöntemler uygulanacaksa; yok teslim. Munzam karşılıklar artmaya devam etsin. Hatta tamamını verelim. Bu hakikaten şaka gibi. Polisiye ne tedbir uygulayabilirsiniz ki bir bankaya? Hukuk devletinde değil miyiz? Ne biçim ifadeler bunlar? Görevini yanlış yapan bankacıya çok rahatlıkla otorite ‘ben bunu uygun görmüyorum’ diyebiliyor. Ama halka açık bir anonim şirketi bu şekilde ele alamazsınız. Türkiye, yönetişimin güvenilir olduğu ülke olmaktan çıkar.”
Bütün sınıfa falaka
Merkez Bankası’nın kredileri kontrol altına almak için zorunlu karşılık oranlarını artırmasının ‘doğru nedenleri’ olabileceğini, ancak ‘doğru tedavi yöntemleri’ olmadığını savunan Özince, “Bazı bankaya kızılır, bütün bankaya laf edilir. Mahalle hocası mantığıyla bütün sınıfı falakaya yatırmaya gerek yok.”
Milyonlarca kişiye değil kurumlara ‘Kredi bitti’ deriz
ERSİN Özince, alınan kararların sektörde farklı yansımaları olacağına da dikkat çekerek, şu değerlendirmeyi yaptı: “Korkarım şu olacak; biz milyonlarca müşteriye ‘pardon kredi bitti, limite dayandık’ diyemeyeceğimize göre az sayıdaki kurumsal müşteriden, büyük ihtimalle daha çok büyük müşterilerden çekileceğiz. Veyahut bazı imkanı olan bankalarımız, eğer yurt dışında bir bankanın iştirakiyse oraya gönderecekler. Daha olmadı yurtdışındaki bankalarla birtakım yapılandırmalara girip krediyi buradan verip orada gösterecekler. Daha da olmadı birtakım kredilerini yurt dışındaki bankalara satacaklar.”
Banka sermayesi yurtdışına kaçar
MERKEZ Bankası’nın aldığı son tedbirlerin istenmeyen sonuçları olabileceğine de dikkat çeken Ersin Özince, bu konuda şunları söyledi: “Alınan kararlar kârlılığı çok kötü etkileyecek. Bankacılık sektörünün çok zamansız ve çok gereksiz bir şekilde kârlılığının tırpanlandığını düşünüyorum.
Türkiye’den dışarıya banka sermayesi kayar. Veya Türkiye’ye gelecek olan banka sermayesi başka ülkelere gider.
Bankacılık sektörünün üzerine fazla geliniyor, hiç hak etmediği şekilde üzerine geliniyor. Biz özel teşvik alan sektör değiliz. Serbest piyasa ekonomisinde hiçbir şey yapılamıyor da yapıla yapıla sadece bankalara mı yapılıyor.Hadi munzam karşılığı artırdınız, peki bunun faizini vermemek niye? Faizi sıfır yapmak niye?”
Niye sıfır?
Bunları söylediğimizde ülke örneği veriliyor. O ülkelerde bankalara devlet garanti veriyor. Biz bankacılık sektörüne devletin garantisini reddetmiş sektörüz.
Gerekirse lüks tüketime ağır vergi koysunlar
Sadece bankacılık sektörüne yönelik önlemlerin yeterli olmadığını vurgulayan Ersin Özince, şu değerlendirmeleri yaptı:
Türkiye’deki tüketici kredilerini AB’nin hangi ülkesiyle kıyaslarsan kıyasla son sırada yer alıyor. Tüketicinin ve reel kesimin finansmanı nasıl büyüyecek? Dış ticaret açığı bu kadar önemliyse, bunu sadece bankacılığı durdurarak mı önleyeceksiniz? Merkez Bankası diğer önlemler. Bir Allah’ın kulu çıksa da diğer önlemler neymiş açık açık söylese bunları. Nasıl benzinin fiyatını 4 lira yapıyorsak, başkaca tüketimlere de aynı şekilde caydırıcı davranmalıyız. Lüks tüketime gerekirse daha ağır vergiler uygulayalım.
Türkiye’de yüzde 40 kâr eden işadamı var
DIŞ ticaret açığıyla mutlaka mücadele edilmesi gerektiğini vurgulayan Ersin Özince, “Ama bu sadece ithalatı azaltmaya çalışmakla olamaz, ihracatı artırma işini kim yapacak” dedi. Özince, şunları söyledi: “Bu politikalar etkin olur mu olmaz mı bilmiyorum, ama canımızı çok yaktığı kesin. BDDK, en güçlü bankalarımızda dahi elde edilen kârı sermayeye ekletiyor. Bankacılığın çok kârlı olduğu söyleniyor. En fazla şikayeti olan bir sivil toplum yöneticisine ‘sizin kâr beklentiniz ne’ dediğimde ‘yüzde 40’ diyebilecek kadar kârlı işadamları var.”
Depreme bu kadar açık ülkede konut kredisi engellenir mi
ALINAN önlemlerle artış hızı yavaşlatılmaya çalışılan kredilerin nerelere gittiği konusunda İş Bankası örneğiyle yanıt veren Ersin Özince, şunları söyledi: Bugün düz mantık, ‘kredi artışı dış ticaret açığını etkiliyor’ derken, o kredinin cinsini açıklamaya ihtiyaç duymadan doğru orantı kurmak benim anlayabildiğim bir konu değil.
Bugün kurumsal kredilerimizin çok büyük bölümü başta enerji olmak üzere proje finansmanına özgüleniyor. Bunun dış ticaret açığı yarattığını düşünmek hayal. KOBİ kesiminin yarısını en az imalatçı KOBİ’ler, büyük bölümünü ihracatçı teşkil ediyor.
Bireylerin de kullandıkları kredilerin hadi yüzde 80’i, ki değil, konut kredisi: Bu dış ticaret açığı yaratır mı yaratmaz mı? Konut kredisinin en önemli kapattığı açık, güvenli konut açığı. Buyurun engelleyin. Depreme bu kadar açık bir ülkede insanların iyi standartlarda kırk yılda bir ödeyebilecekleri faiz oranıyla elde edecekleri konut finansmanını erteleyin. Bunun hiçbir mantığını anlamıyorum.
Irak’ta 4-5 şubeye ulaşırız
ERSİN Özince, Irak pazarına girmekte bugüne kadar çekindikleri tek konunun ‘güvenlik’ olduğunu aktarırken, “Bunun da artık adım adım geçildiğini düşünüyoruz. Irak’ta ciddi büyüyeceğiz” dedi. Kısa zamanda 4-5 şubeye ulaşma hedefi bulunduğunu açıklayan Özince, “Erbil, Bağdat, Basra ve Süleymaniye olabilir. Buna Zaho ve Dohuk da eklendi” diye konuştu. Irak’ta lisans müracaatlarının olduğunu da hatırlatan Özince, imkan bulmaları halinde buradaki yapılanmayı bir Irak bankasına dönüştürmeyi planladıklarını belirtti.
***
ÇUVAL BASKINI GELİYORUM DEMİŞ
4 Temmuz 2003’teki baskından iki ay önce Genelkurmay Başkanı Özkök, ABD’ye üç mektup yazmış, Washington ultimatom vermiş.Taraf Gazetesi’nin yayınladığı Wikileaks belgelerine göre, Türk-ABD ilişkileri tarihinin en derin krizlerinden olan ve Süleymaniye’de 11 Türk askerinin başlarına çuval geçirilip gözaltına alınmasıyla sonuçlanan baskının nasıl bir ortamda gerçekleştiği, 5 Mayıs 2003 tarihli kriptoda anlatılıyor.
ÖZKÖK: ATMOSFER ENDİŞELENDİRİYOR
Kriptoya göre, 22 Nisan 2003 tarihinde Kerkük’te bir Türk timi ABD askerlerince gözaltına alınıp sınırdışı edildi. Olayın ardından, ABD Özel Kuvvetleri Türk ordusuna talimat yağdırdı. Genelkurmay Başkanı Özkök, ABD’li muadili Myers’a mektup yazıp endişelerini bildirdi.
MUHTIRA GİBİ ANLAŞMA
Özel Kuvvetler Komutanı’na zabıt imzalatan ABD açıkça uyarmış: İhlalciyi yakalarız. Albay Cleveland ile Silopi’deki Komutan Yardımcısı Albay Hasan Özdemir’in 28 Nisan 2003’te saat 07.15’te imzaladığı zabtın tutanağı şöyle: Türk askeri, Kuzey Irak’ta Koalisyon’ca teyit edilmemiş tüm faaliyetlerine son verecek. Askerler her zaman üniforma giyecek. Sayıları, yerleri, faaliyetleri bildirilecek. K.Irak’tan atılan personelin dönmesine izin verilmeyecek. Tüm ihlalciler gözaltına alınacak. Bu başlangıç, gelecekte yeni talimatlar verilecek.
HABUR OLAYI DA WIKILEAKS’TE
Özkök, ABD Genelkurmay Başkanı Myers’a gönderdiği ilk mektupta, 10. ABD Özel Kuvvetler Grup Komutanı Albay Cleveland’ı eleştirdi: Irak özel temsilcisi Zalmay Khalilzad’a Habur Kapısı’nda yapılanın bir intikam olduğunu söylemek, hiç kuşku yok ki böyle bir subayın haddi değildir.
AKŞAM
Gürsel Tekin oy oranını açıkladı
CHP Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin, partisinin BDP ve MHP ile olan ittifak söylentilerine yanıt vererek seçim hedeflerini açıkladı. CHP Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin, MHP ve BDP ile koalisyon yapılacağı yönündeki tartışmalara son noktayı koydu. CHP Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin Teke Tek’te Fatih Altaylı’nın sorularını yanıtladı. Altaylı’nın gündeme dair sorularını yanıtlayan Tekin yeni CHP’yi anlattı.
BDP İLE İTTİFAK SÖZ KONUSU DEĞİL
Gürsel Tekin uzun süre kamuoyununda merak ettiği BDP ittifakı hakkında kesin ve net konuştu. BDP ile ittifakın söz konusu olmadığını, CHP’nin sadece millet ile ittifak yapacağını söyledi. Tekin, hiçbir siyasi parti ile ittifak yapmayacaklarını açıkladı.
OY ORANLARINI AÇIKLADI
Tekin ayrıca CHP’nin oy oranını da açıkladı. Şu anda CHP’nin oy oranının yüzde 35 olduğunu söyleyen Tekin hedeflerinin yüzde 40’lar olduğunu da belirtti. AKP’nin anketlerde gösterildiği gibi yüzde 50 sınırlarında olamdığını, AKP’nin 2009 yerel seçimde aldığı oydan daha az alacağını da söyledi.
***
İETT OTOBÜSÜNDE ‘YAN ‘BAKTIN’ DEHŞETİ
İstanbul, Bakırköy’de bir İETT otobüsünde yolcular arasında çıkan silahlı kavgada 2 kişi yaralandı. Mehmet Akif Mahallesi-Zeytinburnu seferini yapan İETT otobüsünde seyir halindeyken yolcular arasında ‘yan baktın’ kavgası çıktı. Tartışmanın kavgaya dönüşmesi üzerine bir yolcunun silah kullanması sonucu Vedat Akbaba ve Yılmaz Akbaba yaralandı. Olay yerine gelen sağlık ekipleri, Akbaba kardeşleri hastaneye kaldırdı. Vedat Akbaba’nın sağlık durumu ciddi. Görgü tanıkları olayda silah kullanan kişinin yanındaki kadınla birlikte otobüsten inerek kaçtığını söyledi.
***
MÜCEHVERLERE DOYAMADILAR
İstanbul, Sarıyer’de bir villaya girerek maddi değeri yaklaşık 1 milyon dolar olan ziynet eşyasını çalan iki hırsız, mücevher dolu çantayla kaçmaya fırsat bulamadan villanın bahçesinde yakalandı. Galatasaray Spor Kulübü eski yöneticilerinden Ali Dürüst’ün akrabası olduğu öğrenilen Nur Dürüst’e ait villadan hırsızlık alarmı alan polis ekipleri, durumu kontrol etmek üzere söz konusu adrese gitti. Polis, villa duvarından elinde bir çantayla atlayan Sezgin K’yi (37) yakalayarak gözaltına aldı. Yusuf K. ise saklandığı ağaçta yakalandı. İki zanlı, içi mücevher dolu çanta ile birlikte sorgulanmak üzere Sarıyer Asayiş Büro Amirliği’ne getirildi. Mücevherler, tutulan tutanağın ardından Nur Dürüst’e teslim edildi. Yüzük, gerdanlık ve saat gibi mücevherlerin değerinin yaklaşık 1 milyon dolar olduğu belirtildi. Sezgin K.’nın, bir cinayete karıştığı iddiasıyla tutuklu bulunuduğu cezaevinden 4 ay önce firar ettiği öğrenildi.