Gazete Manşetlerini tıklayarak okuyabilirsiniz. CUMHURİYET: TSK yüzde 30 küçülecek… GDO düşük yaptırdı… MİLLİYET: Behzat Ç.’den Melih Gökçek’e teklif… HÜRRİYET: Bakan Şimşek radyo programına katıldı… AKŞAM: Defne Joy için KOAH iddiaları doğru mu?..
CUMHURİYET
TSK YÜZDE 30 KÜÇÜLECEK
Tek tip askerlikle anayasada da vurgulanan “eşitlik ve adalet” kavramlarının gereği yerine getirilmiş olacak. Askerlik 8 ay gibi makul ve kabul edilebilir bir seviyeye indirilmiş olacak. Askerde geçen süreler emekliliklerine – sigortalarına işlenecek. İş dünyasına hareket gelecek. Profesyonelliğin ihtiyaç duyulduğu alanlarda gerekli kilit personel sayısına ulaşılacak.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun bedelli askerlik ve askerliği 6 aya indirme yönündeki adımlarının arkasında yer alan emekli askerler tarafından hazırlanan raporda tek tip askerliğe geçilmesi, tüm askerlere sigorta yapılması, ordunun en az yüzde 30 küçültülmesiyle sağlanacak 1 milyar TL’lik tasarruf kalem kalem çıkarılırken bu miktarla profesyonel orduya geçiş ya da eğitim ve sağlık yatırımlarının gerçekleştirilebileceğine dikkat çekildi. CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun önünde bulunan ve askerliği 6 aya indirmekle bedelli projelerinin açıklanmasında yol gösterici olan 25 sayfalık çalışmaya Cumhuriyet ulaştı. Raporda, konu başlıklarıyla birlikte şu değerlendirmeler yapıldı: Yeni bir askerlik sistemi: 21. yüzyılın ihtiyaçlarına ve sağladığı imkânlara uygun olarak askerlik sistemi yeniden değerlendirilmelidir. Bu beklenti ve ihtiyaç CHP tarafından karşılanmadığı takdirde, AKP tarafından “bedelli askerlik” gibi eşitsiz ve adaletsiz yöntemlerle doldurulma ihtimali yüksek görünmektedir. Türkiye’de 5 ayrı çeşit askerlik vardır. Batı’da genel olarak profesyonel orduya geçilmiştir.
Tek tip askerlik: Halen 15 ay olan zorunlu askerlik süresi öncelikle 8 aya düşürülmeli ve tek tip askerlik sistemine geçilmeli, askere alınan gençlerin sigorta kapsamına alınmasıyla askerlik süresi bir kazan-kazan ilişkisine dönüştürülmelidir. Komşularla sıfır sorun politikasının halkın yaşantısına tesir etmesi gereken doğal bir sonucu olarak asker ve birlik sayısının en az yüzde 30 azaltılması, azaltılan kadrolar ve indirilen askerlik süresiyle uyumlu olarak birlik konuşlanmalarının ve birlik teşkilat yapılarının da gözden geçirilmesi, ulaşılacak tasarruf miktarlarıyla, terörle mücadele için yeterli sayıda profesyonel asker istihdam edilmesi, TSK’nin ihtiyaç duyduğu modernizasyon ve kullandığı teknolojinin yükseltilmesine ağırlık verilmesi, milli gelirdeki artış ve teknolojinin de yükseltilmesi ile zaman içinde profesyonel askerliğe geçilmesinin önü açılmalıdır.
Ordu daha güçlü olacak: Tek tip askerlikle anayasada da vurgulanan “eşitlik ve adalet” kavramlarının gereği yerine getirilmiş olacak. Askerlik 8 ay gibi makul ve kabul edilebilir bir seviyeye indirilmiş olacak. Askerde geçen süreler emekliliklerine/sigortalarına işlenecek. İş dünyasına hareket gelecek. Yüzde 62 mevcutları karşılama oranıyla en az yüzde 30 oranında kuvvet azaltmasına gidilmesiyle mevcudu karşılama oranının yüzde 90’ın üzerine çıkarılması sağlanmış olacaktır. Profesyonelliğin ihtiyaç duyulduğu alanlarda gerekli kilit personel sayısına ulaşılacak. Zaman içinde profesyonel orduya geçiş için yeterli altyapı sağlanacak. 8 aylık askerlik süresi demokratikleşmeye olumlu bir adım olacak.
Neden yüzde 30 küçülme: Türkiye’nin, nüfusuna göre silah altındaki aktif asker oranı yüzde 0.70’tir. Dünyadaki 162 ülkenin ortalaması ise yüzde 0.48’dir. Türkiye’nin yüzde 30 oranında kuvvet indirimine gitmesi halinde bu oran yüzde 0.49 olarak bu oran dünya ortalamasına çekilmiş olacaktır. SSCB’nin yıkılması ve soğuk savaşın sona ermesiyle ABD dahi yüzde 30 oranında indirime gitmiş, ancak bu indirim onun dünyadaki tek süper güç konumuna yükselmesini, Irak ve Afganistan gibi direkt müdahalelerle denizaşırı hâkimiyetini arttırmış olmasını engellememiştir.
Tasarruf nasıl sağlanacak: Askerliğin 8 aya indirilmesi ile bir asker için yiyecekte 1260 TL, giyecekte 200 TL, maaşta 140 TL, elektrikte 231 TL, suda 140 TL, temizlik malzemesinde 35 TL, yakıtta 49 TL, bakım onarımda 10 TL, kişisel temizlik malzemesinde 35 TL, kırtasiyede 35 TL, sağlıkta 45 TL ve taşımada 63 TL olmak üzere toplam 2 bin 243 TL tasarruf edilecektir. Yüzde 30 asker indirimine gidilirse 15 ayda 886 milyon TL tasarruf edilecektir. 1600 TL olan yedek subay maaşı ile de toplam 165 milyon TL tasarruf sağlanacaktır. Bu tasarruf asgari miktardır. 1 milyar TL’lik tasarrufla en az 31 bin uzman çavuş daha istihdam edilebilir. Tasarrufla profesyonel asker olarak en az 30 bin kişi, başta terörle mücadele olmak üzere kritik kadrolarda istihdam edilebilir. TSK’nin caydırıcılığının arttırılabilmesi için Fransa gibi nükleer başta olmak üzere, asker azaltılmasını dengeleyecek üstün silah sistemlerine yatırım yapılabilir. Tasarruf ülke yararına da kullanılabilir. Her 15 ayda bir 1 milyar dolarlık sanayi yatırımı ile milli istihdam ve üretim arttırılabilir. Başta Doğu ve Güneydoğu ile Karadeniz bölgeleri olmak üzere altyapı yatırımlarında kullanılabilir.
Gençler fırsatları kaçırıyor: Gençler, 12-15 ay olduğu sürece işe giremez, kalıcı olmaz, iş kuramaz, gerçekten başarılı ve yararlı olabileceği bazı fırsatları kaçırır, hayatını planlayamaz ve askerlik süresinin sonuna erteler. Aileler çocuğuna destek olmak için her ay günlük 5 TL’den 150 TL gönderse 15 ayda yaklaşık 2 bin 500 TL ilave bütçe ayırmak zorunda kalmaktadırlar. Seferberlik sistemimiz, ulaşım ve haberleşme imkânlarımız çok gelişmesine rağmen hâlâ aynı sayıda asker hazır olarak elde tutulmaktadır. Makul bir askerlik süresi ve adil bir askerlik sistemi illegal askerlikten kaçış çabaları da azaltılacaktır.
Demokratik olmayan ülkelerde ordu kalabalık: Türkiye asker sayısı bakımından dünyada 9. sıradadır. İlk 12 ülke birbiriyle yakın savaş tehdidi veya rekabet durumundadır. Fransa 361 bin 85 kişiyle 13. sırada, İngiltere 195 bin 900 kişiyle 26. sıradadır. 1. sıradaki Çin, 4. sıradaki Rusya, 5. sıradaki Kuzey Kore ve 8. sıradaki İran, demokrasi dışındaki siyasi rejimlerle yönetilmektedir. 30 yıllık terörle mücadele göstermiştir ki asker sayısının tesiri olmamaktadır. Türkiye gibi terörle mücadele halindeki İspanya 177 bin 950 kişiyle 29. sıradadır.
GDO DÜŞÜK YAPTIRDI
ABD Tarım Bakanlığı Ulusal Bitki Hastalıkları Tedavi Sistemleri Koordinatörü Don Huber, GDO’lu ürünlerde yeni bir patojen saptandığını belirterek, “Danalardaki kısırlık oranı yüzde 20’nin üstüne çıktı, sığırlarda düşük yapma oranı yüzde 45’e kadar yükseldi” dedi. Türkiye Yem Sanayicileri Birliği’nin başvurusuyla Biyogüvenlik Kurulu’nun yem olarak kullanılmak üzere ithalatına izin verdiği GDO’lu soyanın taşıdığı yabani ot ilaçlarına dayanıklılık geninin (herbisit), çiftlik hayvanlarında kısırlık ve düşüğe neden olduğu öne sürülüyor. Hayvancılığın verimini düşüren GDO’lu yemler, gübre olarak kullanılan hayvan dışkısı ile toprağa da ulaşıyor kullanıldığı tarladaki bitkilerin genetiğini değiştiriyor. GDO’lu yemle beslenmiş hayvanları tüketen insanların sağlığının ne şekilde etkilendiğine dair bilimsel bir veri yok ama ciddi kuşkular var. Biyogüvenlik Kurulu’nun 6 Ocak 2011 tarihinde verdiği izin ile Bayer firmasına ait A2704-12, Monsanto firmasına ait MON40-3-2 ve MON89788 isimli herbisit tolerans geni taşıyan soya fasulyesi ve ürünleri, hayvan yemi ya da yem hammaddesi olarak kullanılmak üzere ithal edilebilecek.
İznin riskleri
Geçen ay ABD Tarım Bakanlığı Ulusal Bitki Hastalıkları Tedavi Sistemleri Koordinatörü Don Huber’in tarım şirketi Monsanto’ya ait herbisit toleranslı bir yonca çeşidi hakkında yazdığı ve GDO’ya Hayır Platformu’nun ulaştığı mektup da bu iznin yol açacağı riskleri gözler önüne seriyor. Bilim adamlarının herbisit tolerans geni aktarılmış soya fasulyesi ve mısırda, yeni bir patojen tespit ettiklerini bildiren mektupta Huber bu patojenin ABD’nin soya ve mısır ihraç pazarlarını çökertebileceğine, yerli gıda, besi endüstrilerine ciddi zarar verebileceğine dikkat çekti. Don Huber, laboratuvar denemeleri sonucu kısırlık görülen ve düşük yapan birçok besi hayvanında bu organizmanın varlığının doğrulandığını vurgulayarak “Süt işletmelerindeki danalardaki kısırlık oranının yüzde 20’nin üzerine çıkması ve sığırlarda düşük yapma oranının yüzde 45’e kadar yükselmesi şeklinde raporlar var” dedi.
JAPONYADA KRİZ DEVAM EDİYOR!
Deprem ve tsunami felaketinin vurduğu Japonya’nın kuzeybatısındaki Fukuşima nükleer santralinin bulunduğu bölgede, 6 ile 5,8 şiddetinde iki artçı depremin meydana geldiği bildirildi. Japon televizyon kanalı NHK, Fukuşima santralinde yeni hasarın meydana gelmediğini belirtti. Japon meteoroloji ajansı da tsunami alarmı vermedi. 11 Mart’ta meydana gelen deprem ve tsunamide ağır hasar gören Fukuşima santralinde, teknisyenler felaketin ardından santralin kilitlenen ve aşırı ısınan soğutma sistemini yeniden çalıştırmak için çaba harcıyor. İkinci Dünya savaşından bu yana en büyük felaketi yaşayan Japonya’da, polis tarafından yayımlanan son bilanço, 11 Mart depreminde 9 bin 199 kişinin öldüğünü, 3 bin 801 kişinin de kayıp olduğunu gösteriyor.
ABD ithalatı durdurdu
Amerikan İlaç ve Gıda Dairesi, radyoaktif kirlilik endişesiyle Japonya’nın kuzeydoğusunda radyasyonun yayıldığı dört bölgeden süt, meyve ve sebze alımının durdurulmasına karar verildiğini belirtti. Öte yandan; Japon hükümet sözcüsü Yukiyo Edano, gıda ürünlerinde radyasyon miktarının artmakla birlikte insanlar için tehlike oluşturmadığını belirterek, uluslararası toplumdan aşırı tepki göstermemesini talep etti. Japonya için İkinci Dünya Savaşı’ndan sonraki en büyük kriz olduğu bildirilen deprem ve tsunaminin bu ülkeye verdiği zararın 309 milyar dolar civarında olduğu kaydediliyor. 250 binden fazla Japon ise barınaklarda yaşıyor. Fukuşima nükleer santralinde 11 Mart’taki depremden sonra arızalanan 6 reaktörde ise çalışmalar devam ediyor. Mühendisler, yakıt çubuklarının bulunduğu bölümlerin erimemesi ve daha fazla radyasyon yayılmaması için soğutma çalışmalarını sürdürüyor. Tokyo’nun şebeke suyundaki radyoaktif iyot oranının bebekler için kabul edilebilir yasal sınırın iki katını aştığı bildirildi. Yetkililer, bebeklere şebeke suyunun verilmemesini veya biberonlarını hazırlamak için bu suyun kullanılmamasını tavsiye etti.
Ölü sayısı 9 bini geçti
Polis, felaketlerden sonra toplanan cesetlerin 9 bin 408’e ulaştığını, bununla birlikte 14 bin 716 kişinin kayıp olduğunu belirtti. Öte yandan, deprem ve tsunaminin en fazla zarar verdiği yerlerden biri olan Miyagi bölgesinin polis sözcüsü, sadece kendi bölgelerinde ölü sayısının 15 bini aşacağını tahmin ettiklerini söyledi.
MİLLİYET
Behzat Ç.’den Melih Gökçek’e teklif
”Behzat Ç. Bir Ankara Polisiyesi” dizisinin yönetmeni ve oyuncuları, Melih Gökçek’i makamında ziyaret etti ve ona dizide oynaması teklifinde bulundu. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, dizinin yapımcısı Tarkan Karlıdağ, yönetmeni Doğan Ümet Karaca ile oyunculardan Berkan Şal (Hayalet), Fatih Artman (Harun) ile Kurumsal İletişim Kordinatörü Velhan Çantay’dan oluşan ekibi ağırladı. Ankara’da çekilen dizilerin sayısının artmasından memnun olduklarını ifade eden Gökçek, ”Bu dizilerin özellikle Ankara’nın tanıtımı noktasında çok büyük faydası oluyor. Onun için biz Ankara Büyükşehir Belediyesi olarak ne olursa olsun elimizden gelen yardımı yapmaya çalışıyoruz” dedi. Gökçek, dizinin yapımcısı Karlıdağ’dan dizide büyükşehir belediyesinin park ve bahçeleri ile rekreasyon alanlarının kullanılmasını isteyerek, ”Dev rekreasyon alanlarımız var dizide bu alanlar kullanılabilir. Çocuklu bir senaryonuz olursa Harikalar Diyarı’nı rahatlıkla kullanabilirsiniz. Görsel zenginlik açısından Altınpark, Gölbaşı ve Dikmen Vadisi kullanılabilir” diye konuştu. Dizinin yapımcısı Tarkan Karlıdağ da, dizinin çekimlerinin haziran ayı ortalarına kadar devam edeceğini, Gökçek’in söylediği alanların da çekimlerde kullanılabileceğini söyledi.
ANKARA İLE İLGİLİ BİR DÖNEM DİZİSİ DAHA GELİYOR
Ankara’da şu an çekilen beş dizi olduğunu anlatan Karlıdağ, kendilerinin Behzat Ç’nin ardından Ankara ile ilgili bir dönem dizisi daha çekmek istediklerini söyledi ve şöyle konuştu: ”Ankara’nın geçmişine ait bir hikaye olacak. Biraz Hacettepespor Kulübü’nün kuruluşuyla ilgili bir hikaye. Mor Menekşeler adı altında projeyi yazdırdık. bu verimli iş birliğini bu projeyle de sürdürmek istiyoruz. Dizide Ankara’nın çehresinin değişimiyle alakalı. Hacettepe biraz kabadayılar semti olduğu için, biraz onların üzerinden ‘Bir Zamanlar Amerika’ filmi havasında olacak. 3 arkadaşın yükseliş hikayesi anlatılacak. Arka planda ise sosyo ekonomik olarak Türkiye’nin yükselişi, gelişimi merkezden, Ankara’dan anlatılacak. biliyorsunuz bu tür dönem filmleri genelde İstanbul’dan anlatılıyor.”
GÖKÇEK’E DİZİ TEKLİFİ
Karlıdağ, bir gazetecinin dizide Gökçek’in de yer alıp almayacağı yönündeki sorusu üzerine de ”Biz teklif ettik, başkanım da değerlendireceğini söyledi” dedi.
“BEHZAT Ç., DAHA AZ KÜFÜR EDECEK”
Karlıdağ, Behzat Ç. dizisiyle ilgili eleştirilerin başında yer alan ‘bip’ sesleri ve alkol kullanımı hakkında da, “Dizide küfürleri daha da azaltacağız. Eleştirileri takip ediyoruz. İçki içilen sahneleri de geri plana çekeceğiz. Her şey gereksiz olmayacak.” ifadelerini kullandı.
KABUS GİBİ
Ümraniye’de İETT’ye ait körüklü otobüs seyir halindeyken ikiye bölündü. Yaşanılan inanılmaz olayda şans eseri ölen ve yaralanan olmadı. Körüğü koparak ikiye bölünen otobüs uzun süren bir çalışmanın ardın yoldan kaldırılabildi. Beykoz-Kadıköy seferini yapan, Nurettin Gür yönetimindeki 15 BK kodlu İETT otobüsü, dün saat 22.00 sıralarında TEM Otoyolu Ümraniye sapağında seyir halindeyken körük kısmından ikiye bölündü. Otobüste az sayıda yolcu bulunması nedeniyle ölen ve yaralanan olmadı. TEM Otoyolu’nun trafiğe kapanmasına neden olan otobüsü çekmek için seyir halindeki TIR ve kamyon sürücülerinden yardım istendi. Halatla emniyet şeridine çekilen otobüs daha sonra çekiciler vasıtasıyla garaja taşındı. Otobüs kaldırıldıktan sonra trafik normale döndü. Kazayı görenler İETT otobüsünü şaşkınlıkla izledi.
FRANSIZ BAKANIN HAÇLI SEFERİ GAFI
Fransa İçişleri Bakanı Claude Gueant, önceki gün bir televizyon programında, Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’nin ülkede sürekli eleştirildiğini ancak Libya operasyonunda koalisyon güçlerine öncülük ettiği için takdir kazandığını, ‘Haçlı Seferleri’ benzetmesiyle ifade etti. Gueant, “Herkes Albay Kaddafi’nin yaptığı soykırımı görüyordu. Neyse ki Sarkozy BM kararının uygulanması için ‘Haçlı Seferlerinin başını çekti’, aynı şekilde Arap ve Afrika birliklerini de harekete geçirdi” dedi. Gueant’in açıklaması Fransız basınında ‘yanlış kullanılmış bir ifade’ şeklinde yorumladı. Fransızcada ‘zor bir işe girişmek’ anlamında da kullanılan deyimi seçmesi tepki çekti. Operasyonu ‘Haçlı Seferleri’ olarak nitelendiren ilk isim Kaddafi’nin kendi olmuştu. Rusya Başbakanı Putin de BM kararı için ‘Ortaçağ’daki Haçlı Seferi çağrılarını anımsatıyor’ demişti.
RADYASYON AVRUPADA
9.0 büyüklüğünde deprem ve tsunamiyle sarsılan Japonya’da ölü sayısı her geçen gün artıyor. Japon Polis Ajansı, ölü sayısının 9 bini geçtiği, 13 bin kadar kişinin de kayıp olduğunu açıkladı. Can kaybının 18 bine çıkmasından endişe edilirken, dün ilk kez radyasyonun ABD’de California’dan sonra Avrupa’da İzlanda’ya ulaştığı belirtildi. Viyana kaynaklı diplomatlara göre miktar çok küçük ve insan sağlığı için herhangi bir tehdit oluşturmuyor. Reuters ajansına konuşan kaynağa göre, “İzlanda’nın başkenti Reykjavik, Avrupa’da radyoaktif izinin bulunduğu ilk yer”. Merkezi Viyana’da bulunan Nükleer Denemelerin Kapsamlı Yasaklanması Antlaşması Örgütü (CTBTO), 63 istasyonun dünya çapında küçük partiküllerin incelenmesi için çalıştığını açıkladı. Sızıntı sürüyor Fukuşima Daiçi nükleer santralinde radyasyon sızıntısı devam ediyor. Santralin 6 reaktörünün hepsinde soğutma sistemlerini devreye sokabilecek elektrik hatlarının bağlanması tamamlandı. Fukuşima Daiçi nükleer santralindeki 3 No’lu reaktörün kontrol odasındaki elektriğin kısmen devreye girdiğini duyurdu. Bu gelişme radyasyon sızıntısını engelleme çalışan işçilerin işini büyük ölçüde kolaylaştıracak. Dün ayrıca Japon Nükleer Güvenlik Ajansı 18 ton deniz suyunun boşaltılmasıyla kaynama noktasına gelen ve büyük panik yaratan, atık yakıtların saklandığı havuzdaki ısının düşürüldüğünü açıklandı
HÜRRİYET
BAKAN ŞİMŞEK RADYO PROGRAMINA KATILDI
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Kral FM’de Gezegen Mehmet’in konuğu oluyor. Türkiye’de ilk kez bir Bakan radyo programına katılarak ekonomi gündemiyle ilgili açıklamalar yaparken Mehmet Şimşek programda şöyle konuştu: Bakan olmak gelip geçicidir. Aslolan geride bıraktıklarımızdır. Vergi vermek bir vatandaşlık hizmetidir. Vergisini verenler aynı zamanda hesap soranlardır. Vatandaş kraldır. Olması gereken budur. Ortadoğu’daki gelişmelerin nedeni budur. Türkiye son yıllarda önemli yol katlettiler. Demokrasiyle vatandaşa hizmet at başı gidiyor. Toplum olarak sormak lazım. Bu vergiler nereye gidiyor diye. Ben tabi ki ortaokul lise çağlarında biz Ferdi Tayfur’un Orhan Gencebay’ın Neşe Karaböcek’in müzikleriyle, arabesk ağırlıklı müzikle büyüdük. O dönemler için muhteşemdi. Aslında bu türden başarı örnekleriyle dolu. Eğitimde fırsat eşitliği sağlanırsa, Türk insanının yapamayacağı şey yok.
ORHAN GENCEBAY SÜRPRİZİ
Radyo programına bağlanan ünlü şarkıcı Orhan Gencebay ise şunları söyledi: Sizi kutluyorum sayın bakanım. Harika bir geçmişiniz var. Bu denli olduğunu bilmiyordum çalışmalarınızın.
MEHMET ŞİMŞEK:
Müsaade ederseniz Orhan ağabey demek istiyorum. Çocukluğumuzda sizin şarkılarınızla büyüdük biz. Bir yerde bir el sıkıştık. Çocukluğumuzda sizler bizim büyük kahramanlarımızdınız. Bir gün bana deselerdi ki Orhan ağabey arayacak, benim için büyük bir hayal olurdu.
ORHAN GENCEBAY:
Geçen gün bir ödül verdiler bana. Onur ödülü verdiler. Bende orada “Pirimiz yüce Mevlana der ki hizmet erlerine yol açın. Onlar bize hizmet edecekler. Onları koruyalım” der. Biz aynı teşekkürü aynı hizmeti yapan sizlere ediyoruz. Biz daha iyi bir ülke olacağız. Allah kolaylık versin.
MEHMET ŞİMŞEK:
Ülkemizin en iyi kaynağı insanlarımız. Başaramayacağımız bir şey yok. Tarihimiz şanla şerefle dolu. Türkiye güzel bir yolculuğa çıkmış durumda.
NATO’DAN TÜRKİYE VE FRANSAYI BY-PASS FORMULU
ABD ve İngiltere, uzun görüşmelerin ardından Fransa önderliğinde Libya’ya yönelik başlayan operasyonun askeri ve siyasi yapısı üzerinde uzlaşma sağladı. Buna göre, NATO’nun süreçteki rolünün hafifletilmesini isteyen Fransa ile NATO’nun uçuş yasağının uygulanmasında rol üstlenmesine karşı çıkan Türkiye’nin itirazlarının etrafından dolanan bir formül ortaya çıktı. İngiltere, Fransa ve ABD, NATO’nun Libya üzerinde uygulanan uçuş yasağının kontrolünü devralması üzerinde anlaştı. Plana göre, operasyonda NATO’nun askeri donanımı kullanılacak ancak siyasi kararlar Arap ülkelerini de içerecek şekilde uluslararası koalisyona üye ülkeler tarafından alınacak. Bir diğer deyişle, operasyonda NATO’ya ait askeri altyapı kullanılırken, operasyonla ilgili siyasi kararlar koalisyon ülkelerinin yanı sıra Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi Arap ülkelerinden oluşan ayrı bir koalisyona bırakılacak. İngiliz Guardian gazetesine konuşan diplomatik kaynaklar yeni yapıların kurulması sürecinde Türkiye ve Fransa’nın hazırladığı zeminin etkili olduğunu belirtti. Fransa, ABD ve İngiltere’nin, uluslararası koalisyonun siyasi denetimi, NATO’nun ise askeri komutayı alması konusunda anlaşması üzerine tavrını yumuşattı. Başbakan Tayyip Erdoğan ve Obama arasında yapılan telefon görüşmesi de “pragmatik yaklaşım” denen yapının gelişiminde etkili oldu. Bir diplomat, “Türkiye son bir-iki günde daha esnek bir hale geldi” dedi. ABD Başkanı Barack Obama’nın, Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy ve İngiltere Başbakanı David Cameron’la ayrı ayrı yaptığı telefon görüşmeleri sonucunda sağlanan anlaşmanın şartları şöyle:
-NATO birliğin askeri yapılarını kullanarak uçuşa kapalı bölgenin günlük askeri komutasını alacak. Operasyonun ABD’nin Avrupa birliklerinin başındaki isim James Stavridis tarafından yönetilmesi söz konusu olabilir. Stavridis’in yarın Türkiye’ye gelmesi bekleniyor.
-Operasyonun siyasi denetimi NATO tarafından değil koalisyon üyeleri tarafından yapılacak. Sarkozy, bunun, 1999’da Kosova Savaşı sırasında uygulanan sistemin aksine, tam komutanın NATO’da olmadığına işaret ettiğini söyleyecek. Normal koşullar altında NATO harekatlarının siyasi kontrolü NATO Konseyi’nde oluyor.
PLAN BUGÜN NATO KONSEYİNE SUNULACAK
Bu yapı bugün içinde NATO’nun 28 üyesinin büyükelçilerinden oluşan NATO Konseyi’nin onayına sunulacak. Konsey’de kararlar sadece oybirliği alınabiliyor. NATO, son günlerde Washington’ın hava operasyonunun denetimini en kısa sürede devretme isteği dolayısıyla anlaşmazlık yaşamaktaydı. Fransa’dan yapılan açıklamada anlaşma bir Fransız-Amerikan ortaklığı başarısı olarak nitelendirildi. Ancak aslına bakılırsa bu formül Libya’da bir İngiliz-Fransız komutası sağlamak için İngiltere’yle görüşmelerini sürdüren Sarkozy’e vurulmuş ağır bir darbe oldu. Londra’dan yapılan ve Paris’e göre daha tedbirli bir yaklaşım sergileyen açıklamada, “Başbakan Cameron ve Obama NATO’nun komutayı alması konusunda ilerleme kaydedildiğinde ve NATO’nun ilerleyen dönemde komuta yapısında kilit rol oynaması gerektiğinde anlaştı” dedi.
KRİZİN EŞİĞİNDEKİ YENİ ÜLKE PORTEKİZ
Avrupa Birliği (AB) liderlerinin, euro bölgesinin mali açıdan zor durumda bulunan üyelerine verdikleri desteğe son halini vermek için toplanmasına saatler kala, bu üyelerden Portekiz kritik bir süreçten geçiyor.
Küresel ekonominin nabzı EKONET’te atıyor
Portekiz parlamentosunda bugün oylanacak olan AB destekli son kemer sıkma önlemlerinin kabul edilmemesi durumunda, Başbakan Jose Socrates’in istifa etme tehdidinde bulunması euro bölgesine yönelik kaygıları yine alevlendirdi. Başbakan Socrates, muhalefetin yeni önlemlere destek vermemesi durumunda ülkenin içinde bulunduğu borç krizinin ağırlaşacağını ve Yunanistan ile İrlanda’dan sonra kurtarma başvurusu yapacak üçüncü ekonomi olacağını belirtmişti. Socrates, bu durumda istifa edeceği tehdidini de yapmıştı.
EURO DEĞER KAYBETTİ
Reuters’a konuşan JPMorgan Chase’in Tokyo’daki baş ekonomisti Junya Tanase, “Eğer Başbakan Socrates istifa ederse, Portekiz büyük olasılıkla Avrupa Birliği ve Uluslararası Para Fonu’dan (IMF) yardım talep edecek ve bu da euroya bir miktar satışı tetikleyebilecek” dedi. Dün 1.42’yi aşarak son dört ayın en yükseğini gören euro/dolar paritesi Portekiz ile ilgili kaygılarla birlikte gerileyerek 1.41’li seviyelere geldi. Paritedeki harekete paralel olarak euro içerde TL karşısında 2.21’e geriledi.
YÖNETİM BOŞLUĞU İŞLERİ ZORLAŞTIRIR
Hükümetin düşmesi ve Portekiz’de seçim sürecine girilmesinin ülkenin hali hazırdaki sorunlarını daha da ağırlaştırması bekleniyor. Yeni seçimin Mayıs’tan önceye yetiştirilemeyeceği belirtilirken, Portekiz’in Nisan’da 4.5 milyar euro, Haziran’da ise 5 milyar euro tuturında borç geri ödemesi bulunuyor. Analistlerin, Lizbon hükümetinin bu yükümlülükleri yerine getirecek kaynağa sahip olup olmadıkları hakkında tereddütleri bulunuyor. Yönetim boşluğunun borç ödemenin yoğunlaştığı bu dönemde, piyasalardan borç bulmayı daha da zorlaştıracağı savunuluyor.
ALLIED IRISH BANK KORKUTTU
Eurodaki düşüşü tetikleyen diğer bir neden ise İrlanda’da kamulaştırılan Allied Irish Banks’ın, bir kupon ödemesini gerçekleştiremeyeceğiyle ilgili spekülasyonlar oldu. Bu spekülasyonlarla birlikte İrlanda’nın iki yıl vadeli tahvillerinin faizi bu ülkenin euro bölgesine katıldığından beri gördüğü en yüksek seviyeye çıktı. Ancak, banka kupon ödemesini önceden belirlendiği gibi Çarşamba günü gerçekleştirileceğini açıkladı.
SABAH
ADLİ TIPTAN DEFNE JOY AÇIKLAMASI
Kadıköy’de bir arkadaşının evinde ölü bulunan sunucu ve oyuncu Defne Joy Foster’ın otopsi raporunun açıklandığına ilişkin yayımlanan haberlerin tamamen asılsız olduğu bildirildi. Adli Tıp Kurumu Başkanlığından yapılan yazılı açıklamada, ”Son günlerde bazı medya kuruluşları tarafından yayımlanan ‘Adli Tıp Defne Joy Foster’ın otopsi raporunu açıkladı’ şeklindeki haberler tamamen asılsız olup, Defne Joy Foster ile ilgili tetkikler henüz tamamlanmamış olduğu için hazırlanmış bir otopsi raporu halihazırda mevcut değildir” denildi. Foster’ın ölüm sebebinin KOAH’a bağlı solunum yetmezliği ve aspirasyon olarak sunulduğu haberlerin spekülasyondan öte bir anlam taşımadığı belirtilen açıklamada, tetkikler tamamlandıktan sonra hazırlanacak olan raporun doğrudan ilgili cumhuriyet başsavcılığına gönderileceği kaydedildi. Açıklamada, Adli Tıp Kurumu tarafından hazırlanarak ilgili cumhuriyet başsavcılığına gönderilmiş ve ölüm sebebini izah eden herhangi bir raporun mevcut olmamasına rağmen ”Adli Tıp hatalı, KOAH’tan ölmüş olamaz” gibi yorumların uzmanlar tarafından dillendirilmesinin de üzülerek müşahede edildiği
belirtildi.
Açıklamada şu ifadelere yer verildi:
”Dolayısıyla raporun ilgili cumhuriyet başsavcılığına ulaşması öncesinde tahminlere ve spekülasyonlara dayalı olan bu türden haberlerin gizliğin esas olduğu soruşturma sürecine halel getirdiği ve kurumları zan altında bıraktığını ilgililere hatırlatır, bu bilgi kirliliğinin bir an önce temizlenmesi için Adli Tıp Kurumunun titizlikle hazırlayacağı raporu en kısa sürede ilgili cumhuriyet başsavcılığına sunacağını kamuoyuna saygıyla duyururuz.”
ELBİSELERİ EN DEĞERLİ HAZİNESİ
Efsanenin temelinde Kaddafi’nin babası olduğu söylenen yüzbaşı Albert Preziosi’nin kullandığı Fransız savaş uçağının 1941 yılında Libya çölleri üzerinde Alman ve İtalyan güçleri tarafından düşürülmesi yatıyor. Uçağı düşürülen ve yaralanan Preziosi, bugün Muammer Kaddafi’nin mensubu olduğu Senussi aşireti tarafından kurtarılıp tedavi ediliyor. Bu aşiretin içinde yaklaşık dört hafta geçiriyor. Büyük ölçüde Preziosi’nin silah arkadaşlarına dayandırılan haberlerde, Preziosi’nin, kendisini Nazilere karşı koruyan Senoussi aşiretine mensup bir kadınla tanışıp, ilişkiye girdiği ve bu ilişkiden de 1942 yılında Muammer Kaddafi’nin doğduğu iddia ediliyor. Preziosi’nin daha sonra silah arkadaşlarına Libya’da bir kadınla ilişkiye girdiğini ve bu ilişkiden bir çocuğu olduğunu, 1943 yılında Rusya’da bir hava muharebesinde ölümünden önce söylediği bildiriliyor.
KADDAFİ’NİN BABASI HAKKINDA SOMUT BİLGİ YOK
Muammer Kaddafi’nin babası olarak bilinen Abu Menyar el-Kaddafi ile annesi Ayşe hakkında hiçbir somut nüfus bilgisinin bulunmamasının da iddiaları kuvvetlendirdiği belirtlimekte. Fransız basını, Libya liderinin 1970’li yıllarda şiddete başvuran Korsikalı milliyetçilere sağladığı yardımın arkasında da Korsika kökenli Fransız babasının olabileceği tahmininde bulunuyor. İddia, Fransız ordusu tarafından şu ana kadar yalanlanmış değil.
PİYASALARDA NELER OLUYOR?
İstanbul serbest piyasada dolar 1,5680, avro 2,2220 liradan güne başladı. Kapalıçarşı’da 1,5620 liradan alınan dolar 1,5680 liradan satılıyor. 2,2150 liradan alınan avronun satış fiyatı ise 2,2220 lira olarak belirlendi. Serbest piyasada önceki kapanışta doların satış fiyatı 1,5700 lira, avronun satış fiyatı ise 2,2280 lira olmuştu. Bankalararası piyasada satışta dolar kotasyonları en düşük 1,5660 lira, en yüksek 1,5700 lira seviyesinde bulunuyor. Dolar kotasyonları saat 09.05 itibariyle alışta en düşük 1,5610 lira, en yüksek 1,5650 lira, satışta en düşük 1,5660 lira, en yüksek 1,5700 lira seviyesinde işlem görüyor. İMKB 100 Endeksi birinci seansa, önceki kapanışa göre 180,22 puan düşerek 64.694,35 puan seviyesinden başladı. Hisse senetleri, bu seviyede ortalama yüzde 0,28 oranında değer
AKŞAM
DEFNE JOY İÇİN KOAH İDDİALARI DOĞRU MU?
Kadıköy’de bir arkadaşının evinde ölü bulunan sunucu ve oyuncu Defne Joy Foster’ın otopsi raporunun açıklandığına ilişkin yayımlanan haberlerin tamamen asılsız olduğu bildirildi. Adli Tıp Kurumu Başkanlığından yapılan yazılı açıklamada, ”Son günlerde bazı medya kuruluşları tarafından yayımlanan ‘Adli Tıp Defne Joy Foster’ın otopsi raporunu açıkladı’ şeklindeki haberler tamamen asılsız olup, Defne Joy Foster ile ilgili tetkikler henüz tamamlanmamış olduğu için hazırlanmış bir otopsi raporu halihazırda mevcut değildir” denildi. Foster’ın ölüm sebebinin KOAH’a bağlı solunum yetmezliği ve aspirasyon olarak sunulduğu haberlerin spekülasyondan öte bir anlam taşımadığı belirtilen açıklamada, tetkikler tamamlandıktan sonra hazırlanacak olan raporun doğrudan ilgili cumhuriyet başsavcılığına gönderileceği kaydedildi. Açıklamada, Adli Tıp Kurumu tarafından hazırlanarak ilgili cumhuriyet başsavcılığına gönderilmiş ve ölüm sebebini izah eden herhangi bir raporun mevcut olmamasına rağmen ”Adli Tıp hatalı, KOAH’tan ölmüş olamaz” gibi yorumların uzmanlar tarafından dillendirilmesinin de üzülerek müşahede edildiği belirtildi.
Açıklamada şu ifadelere yer verildi:
”Dolayısıyla raporun ilgili cumhuriyet başsavcılığına ulaşması öncesinde tahminlere ve spekülasyonlara dayalı olan bu türden haberlerin gizliğin esas olduğu soruşturma sürecine halel getirdiği ve kurumları zan altında bıraktığını ilgililere hatırlatır, bu bilgi kirliliğinin bir an önce temizlenmesi için Adli Tıp Kurumunun titizlikle hazırlayacağı raporu en kısa sürede ilgili cumhuriyet başsavcılığına sunacağını kamuoyuna saygıyla duyururuz.”
KATİLİ, ÖLDÜ SANDIĞI YEĞENİ ELE VERDİ
Bursa’da dehşet… Ayşe Gökçe (35) önceki gün, temizlikçi olarak çalıştığı düğün salonuna gitmedi. İşyeri sahipleri Gökçe’nin komşularını arayıp bilgi istedi. Kapı açılmayınca eve giren komşular genç kadının boğazından bıçaklanmış halde cesediyle karşılaştı. Gökçe’nin ayrıldığı eşinden olan 6 yaşındaki Hasan ise ağır yaralı olarak annesinin cesedi üzerine kapaklanmış halde bulundu. Tedavi altına alınan Hasan’ın ‘Eve en son eniştem geldi. Annemle beni baltayla kovaladı’ demesinin ardından polis, Gökçe’nin büyük kızının eşi Güner O.’yu gözaltına aldı. Bu arada, Gökçe’nin, kolundaki bir bileziğin kayıp olduğu da anlaşıldı. Suçunu itiraf eden Güner O.’nun dikkat çekmemek için Gökçe’yi arama çalışmalarına katıldığı öğrenildi. Zanlının, gece eve geldikten sonra hiçbir şey konuşmadan kayınvalidesine saldırdığı ve boğazını kestiği ifade edildi. 6 yaşındaki Hasan’ı ise uyanıp cinayeti gördükten sonra bıçakladığı öğrenildi. Suç aleti bıçak ve kanlı elbiseler, katilin Yıldırım ilçesindeki evinde bulundu.
MEMURİYET YAŞI YÜKSELTİLDİ
Gelirler kontrolörleri, vergi denetmenleri ve gelir uzmanlarında da memuriyet yaş sınırı yükseltildi. Gelir İdaresi Başkanlığının Resmi Gazete’de yayımlanarak, yürürlüğe giren Yönetmeliğine göre, gelirler kontrolörlüğü, vergi denetmenliği, devlet gelir uzmanlığı ve gelir uzmanlığı sınavlarına gireceklerde aranan yaş sınırı 30’dan 35’e çıkarıldı. Daha önce de Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in talimatı doğrultusunda Bakanlık bünyesindeki denetim birimleri ile uzmanlık ve kontrolörlük kadrolarına yeni atanacaklarda yaş sınırı 30 yerine 35 olarak belirlenmişti
UZMANLARDAN KORKUTAN UYARI
Kuzey Doğu Anadolu Fay Hattı üzerinde yapılan arıştırmalardan sonra yakın gelecekten Bingöl Yedisu’da 7 ile 7.2 arasında bir deprem beklendiği açıklandı. Japonya’da 11 Mart’ta meydana gelen 8.9 büyüklüğündeki depremden sonra, akıllara yine beklenen İstanbul depremi geldi. Ancak deprem uzmanları, Marmara bölgesinin batı ucunda yer alan İstanbul’un dışında, Kuzey Anadolu Fay Hattı’nın (KAF) doğu ucunda yer alan Bingöl Yedisu fay hattında da gerilimin yükseldiğine dikkat çekiyor. 2006 ve 2009 yılları arasında Bingöl Yedisu ve Erzincan bölgesindeki fay hatlarını araştıran ve TÜBİTAK’ın da desteklediği “Kuzey Anadolu Fay Zonu Üzerindeki Yedisu Fayı’nın Deprem Üretme Tehlikesi” çalışmasına imza atan Prof.Dr.Serdar Akyüz, Bingöl Yedisu fay hattında 4 metrelik bir kırılma beklediklerini belirterek, fayın beklenen Marmara depreminden önce olabileceğini belirtti. Vatan gazetesinin haberine göre beklenen depremde 4 metrelik bir fay kırılması olacağını kaydeden Akyüz, kırılmanın 1999’daki Marmara Depremi’nden daha az ama etkili olacağını belirtti ve şunları söyledi; ”Yedisu Fay hattının doğusunda bulunan Elmalı fayı ile batısında bulunan Erzincan fay hatları kırılmış. Ortada bulunan Yedisu fayı ise hala kırılmayı bekliyor. Yedisu’nun batısında yer alan Erzincan kısmındaki fay, 1939 ve 1992 yılında iki parça halinde kırıldı. Doğusundaki Elmalı fay parçası ise 1949 yılında kırıldı. Yaklaşık 80 km uzunluğundaki Yedisu fay hattı ise her iki tarafı kırıldığı için, fiziksel olarak kırılmak zorunda. Bu fay hattında 1784 yılında 7 civarı bir büyüklükte deprem olduğunu biliyoruz. Büyüklüğünü, o dönem o bölgeye verdiği hasarla belirledik. Bu fay hattında beklediğimiz 4 metrelik bir kırılma var. 1999 yılındaki Marmara Depreminde kırılma yani yanal hareket 5.1 metreydi. Yakın bir gelecekte Yedisu’da deprem olma durumunda, fayın uzunluğu ve biriken enerjiyi hesaba katarsak, 7 ile 7.2 arasında bir deprem bekliyoruz. Bu değerler, bölgedeki yapıların kalitesini düşündüğümüzde oldukça büyük bir zarar verebilir.
‘RESMİ BİRİMLERİ UYARDIK’
Yedisu gibi fay hatlarında, fayın iki ucundaki tahribat daha fazla olur. Fayın bir ucunda Erzincan var, doğu ucunda ise Yedisu ilçesi ve yapı stoğu kötü olan köyler var. Bu bölgelerdeki eski depremleri tarihlendirdiğimizde de, depremlerin 245 artı-eksi 55 yıl içerisinde olabileceğini tespit ettik. 1784 yılından bu yana 227 yıl geçti. Minimum aralık ise 190 yıldır. Bu sonuca bakarsak bu fay her an kırılabilir. Marmara’dan önce Bingöl Yedisu’da deprem olursa bilimsel açıdan hiç şaşırtıcı olmaz. Biz bu konuda kısa bir süre önce Yedisu Kaymakamlığı, Bingöl ve Erzincan Valiliklerini de uyardık.”
Comments are closed.