Gazete Manşetlerini tıklayarak okuyabilirsiniz. CUMHURİYET: “İbrahim Şahin’in cezai sorumluluğu yok”… Balyoz davasında saygı duruşu krizi… HÜRRİYET: Fransa: Birkaç saat içinde Libya’ya hava harekatı başlayacak… Japonya’da zamana karşı yarış… MİLLİYET: Adalete bak!.. Seçmen listeleri askıya çıktı… Ruslar, Türkler’i öpmeye geliyor!.. SABAH: 3 isimden acil Libya açıklaması… Baykal-Bayraktar görüşmesini yayınladılar… RADİKAL: BDP’li başkan vekilinden şehitlere karanfil… Tatlıses’i vuran silah barajdan çıktı…
CUMHURİYET
“İbrahim Şahin’in cezai sorumluluğu yok”
Adli Tıp Kurumu Başkanlığı, eski Özel Harekat Dairesi Başkanvekili İbrahim Şahin’in cezai sorumluluğunun tam olmadığı yönünde üçüncü kez rapor düzenledi.İstanbul- İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinin, Şahin’in mevcut hastalığının suç tarihinde ve halen TCK’nın 32. maddesi kapsamında cezai ehliyetini etkileyip etkilemediğine ilişkin Adli Tıp Kurumu Gözlem İhtisas Dairesince 4 Şubat’ta düzenlenen raporda, hakkında daha önce çeşitli hastanelerden alınan raporlara yer verildi. Şahin’in 24 Ocak-4 Şubat tarihleri arasında
muayene edildiği belirtilen raporda, nöropsikolojik değerlendirme sonucunda Şahin’in kişisel bilgilerinin tam, genel ve güncel bilgilerinin yetersiz olduğu, çevreye ilgisi azaldığından zaman yönetimini yapamadığı, sadece mevsimi söyleyebildiği, basit dikkat ve dikkati sürdürmesinin bozuk olduğu, sözel akıcılığının azaldığı, görsel dikkat ve görsel belliğin bozuk
olduğu, adlandırmada güçlük çektiği, bellek performansının bozuk olduğu kaydedildi. Raporda, kişilik testi uygulamasında ise az sayıda elde edilen cevaplarda yoğun savunma mekanizmaları kullandığı, dış dünyaya karşı merakı azaldığı, sosyal uyumu bozuk, insanlarla ilişkilerinin zayıf olduğu, yoğun anksiyete içeren tepkiler verdiği kaydedildi. Raporda tartışma konusu olarak geçen bölümde ise Gözlem İhtisas Dairesinde yattığı sürede Şahin’in yapılan psikiyatrik muayenesinde uyku bozukluğu, vertigo, küçük bir uyarı ile saldırganlık, anksiyete, sosyal uyumsuzluğun devam ettiği ifade edilerek, bu bulguların ise
Şahin’in daha önce geçirdiği kafa travması sonucu meydana geldiği ve halen devam ettiği vurgulandı.
Muayene sonucunda konulan postkontüzyonel sendromun, kişide sosyal işlevsellikte önemli düzeyde bozulmaya yol açtığı ifade edilen raporda, Şahin’in yapılan muayene, müşahedesi, tetkikleri ve adli dosyasının incelenmesi sonucunda, kendisinin ceza
ehliyetini azaltacak mahiyet ve derecede olan organik kişilik bozukluğu denilen akıl hastalığının olduğu belirtildi. Raporda, Şahin’in mezkur suçuna bu hastalığının rol oynadığı, bu duruma göre sanığın 7 Ocak 2009’da yargılandığı suçlara karşı ceza ehliyetinin tam olmadığı kaydedildi.
Muhalif 2 uzman
Adli Tıp Kurumu Başkanı Doç. Dr. Haluk İnce’nin yanı sıra ruh sağlığı ve hastalıkları uzmanı 7 doktorun imzasının bulunduğu raporda, doktorlardan 2’si ise muhalif görüş bildirdi.
Doç. Dr. Hüsnü Erkmen ve Dr. Nihat Alpay, ”Ceza ehliyetini ortadan kaldıracak mahiyet ve derecede olan postkontüzyonel sendrom denilen akıl hastalığı tespit edilmiş bulunduğu, bu haliyle Şahin’in ceza sorumluluğunun olmadığını” belirterek, muhalif kaldıklarını kaydettiler.
Şahin’in 24 Şubat 2010’da Adli Tıp Kurumu 4. İhtisas Dairesinde yapılan muayenesinin ardından düzenlenen raporda ise cezai sorumluluğu tam olmadığına oybirliği ile karar verildiği belirtilmişti. Mahkemenin talebi üzerine, Adli Tıp Kurumu 4. İhtisas Kurulu tarafından Eylül 2010’da gönderilen yeni raporda ise Şahin’in Kadıköy 5. Sulh Ceza Mahkemesinde ”ruhsatsız telsiz bulundurmak” suçundan yargılandığı dosyaya göre değerlendirme yapılmış, cezai sorumluluğunun tam olmadığı görüşünün oy çokluğuyla alındığı dile getirilmişti. Gözlem ve İhtisas Dairesinde görevli Ruh Sağlığı ve İç Hastalıkları uzmanı Prof. Dr.
İbrahim Balcıoğlu, ”Şahin’in postkontüzyonel sendrom denilen akıl hastalığı bulunduğunu belirterek, ceza sorumluluğunun olmadığı gerekçesiyle” karara muhalif kalmıştı.
Balyoz davasında saygı duruşu krizi
Balyoz davası tutuklu sanıklarından Çetin Doğan mahkemede bulunanları 18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi ve Şehitleri Anma Günü olduğunu belirterek, şehitler anısına bir dakikalık saygı duruşuna davet etti. Ancak Abdurrahman Dilipak’ın avukatı Salih Dövücü ayağa kalkmayınca sanıklar sözlü tepki gösterdi. Balyoz Planı iddialarıyla ilgili olarak eski Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Halil İbrahim Fırtına, eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral Özden Örnek ve eski 1. Ordu Komutanı emekli Orgeneral Çetin Doğan’ın da aralarında bulunduğu 161’i tutuklu 196 sanıklı davanın 17. duruşması başladı. İstanbul 10.
Ağır Ceza Mahkemesince Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi’nde oluşturulan salonda yapılan duruşmaya, Halil İbrahim Fırtına, Özden Örnek ve Çetin Doğan’ın da aralarında bulunduğu tutuklu 152 sanık ile tutuksuz yargılanan 26 sanık katıldı.Duruşmada, müdahil Özgür Düşünce ve Eğitim Hakları Derneği Başkanı Rıdvan Kaya, Hamza Türkmen ve Abdurrahman Dilipak’ın avukatı Salih Dövücü de hazır bulundu. Duruşmada söz alan tutuklu sanıklardan Ali Türkşen, mahkeme heyeti başkanının elleri ceplerinde gezdiklerine ilişkin kendilerine ikazda bulunduğunu anımsatarak, heyetin sağ ve solunda 2 Türk Bayrağı
bulunduğunu, ancak bunların heyet tarafından vestiyer olarak kullanıldığını söyledi.
Mahkeme Heyeti Başkanı Ömer Diken de ”Türk Bayrağı bizim de canımız ve şerefimizdir. Tespitiniz doğru. Dikkatimizden kaçmıştır” diyerek, bayrakların yıkanıp temizletileceğini, vestiyerin de kaldırılacağını söyledi.Duruşmada söz alan bazı avukatlar da müvekkillerinin aileleriyle duruşma aralarında görüşmelerine izin verilmesini istedi. Başkan Diken de sanıkların duruşma başlamadan ve bittikten sonra aileleriyle görüşmelerinin duruşma dışında olduğunu, güvenliğin jandarma tarafından sağlandığını kaydetti. Diken, ayrıca 30 günlük tutukluluk incelemesinin değerlendirmesini geçen cuma günü yaptıklarını ve sanıkların tutukluluğunun devamı yönünde karar alındığını belirterek, gerekli tebligatların da yapıldığını söyledi. Duruşma, Çetin Doğan’ın savunmasıyla devam ediyor.
Saygı duruşu
Bu arada, duruşma başlamadan önce sanıklar ve izleyiciler salona alındığı sırada Çetin Doğan sandalyenin üzerine çıkarak, bugünün 18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi ve Şehitleri Anma Günü olduğunu belirterek, şehitler anısına bir dakikalık saygı duruşuna davet etti. Salondakilerin bir dakikalık saygı duruşunu tamamlamasından sonra müdahil Abdurrahman Dilipak’ın avukatı Salih Dövücü’nün ayağa kalkmaması nedeniyle sanıklar sözlü tepki gösterdi. Duruşma başlayınca söz alan Dövücü, saygı duruşuyla ilgili mahkeme başkanından izin alındığını bilmediğini ifade ederek, ”İzin alındığını bilseydim 2 büyük dedemin şehit düştüğü Çanakkale şehitleri için yapılan saygı duruşuna katılırdım” dedi. Başkan Diken de dünkü duruşmanın ardından bununla ilgili kendisine bilgi verildiğini, ancak duruşma dışında olduğunu, asayişin ve güvenliğin sağlanmasıyla ilgili bir sorun yoksa jandarmanın izin vermesi durumunda olabileceğini söylediğini kaydetti.
Türkiye, BM kararını değerlendirdi
Başbakanlık’tan yapılan açıklamada, BM Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) Libya’ya yönelik kararına ilişkin, ”Bu çerçevede, akan kanın ve sivillere yönelik şiddetin bir an önce durdurulmasını ve derhal ateşkes sağlanmasını istiyoruz. Bu yöndeki adımların hiç zaman kaybedilmeden hemen şimdi atılmasını ve halkın değişim ve dönüşüm taleplerinin karşılanmasını önemle bekliyoruz” denildi. Başbakanlık Basın Merkezi aracılığıyla yapılan açıklamada, BM Güvenlik Konseyi’nin dün Libya’daki durum hakkında 1973 sayılı kararı kabul ettiği anımsatılarak, BM Şartının 7. Bölümü altında benimsenen kararın, bağlayıcı bir nitelikte olup tüm ülkeler bakımından uygulanması zorunlu hükümler içerdiği belirtildi. Kararda, Libya’daki taraflara derhal ateşkes çağrısı yapılarak şiddetin ve sivillere yönelik saldırıların tamamen sonlandırılmasının talep edildiği ifade edilen açıklamada, Libya’da sivil halkın korunması için gerekli tüm önlemlerin alınması, bu meyanda, Libya hava sahasının insancıl amaçlı olanlar hariç tüm uçuşlara kapatılması hükümlerine yer verilen kararda, yabancı işgal güçlerinin herhangi bir şekilde Libya topraklarının herhangi bir bölümünde bulunamayacaklarının vurgulandığına değinildi. İnsani yardımların süratle ve engelsiz
olarak geçişinin temin edilmesi için gerekli önlemlerin alınması gereğinin altı çizilen kararda, Libya halkının meşru beklentilerini karşılayacak bir çözümün bulunması için çabaların artırılması ihtiyacına işaret edildiğine yer verilen açıklamada, bu bağlamda, BM Genel Sekreteri tarafından atanan Özel Temsilcinin ve Afrika Birliği’nin atadığı Yüksek Düzeyli
Komite’nin çabalarına destek beyan edildiğine işaret edildi.
Açıklamada, şunlar kaydedildi:
”Kararda ayrıca, 1970 sayılı BMGK kararında tesis edilen silah ambargosunun uygulanması ve Libya’ya ait varlıkların dondurulmasını hükmünün kapsam alanının genişletilmesi hakkında hükümlere de yer verilmektedir. Türkiye, en başından beri, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki gelişmelere ilişkin her adımın uluslararası meşruiyet zemininde atılması gerektiğini
söylemiştir. Yine en başından itibaren, halkın değişim ve dönüşüm taleplerinden yana olmayı ahlaki ve vicdani bir sorumluluk olarak görmüştür. Bu çerçevede, halkların meşru beklentilerinin karşılanmasını mümkün kılacak demokratik dönüşümlerin barışçıl yöntemlerle gerçekleşmesi ve bu tür taleplere karşı şiddet kullanılmaması en temel beklentimizdir. Libya bağlamında, Arap Ligi’nin 12 Mart tarihinde BMGK’ne yaptığı uçuşa yasak bölge ihdası yönündeki çağrıyı yürekten desteklediğimizi en üst düzeyde yaptığımız beyanla açıklamıştık. Aynı zamanda, dost ve kardeş Libya’da yabancı müdahaleye karşı olduğumuzu kayda
geçirmiştik. Bu çerçevede, akan kanın ve sivillere yönelik şiddetin bir an önce durdurulmasını ve derhal ateşkes sağlanmasını istiyoruz. Bu yöndeki adımların hiç zaman kaybedilmeden hemen şimdi atılmasını ve halkın değişim ve dönüşüm taleplerinin
karşılanmasını önemle bekliyoruz.”
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, BM Güvenlik Konseyi’nin Libya ile ilgili kararını değerlendirirken ”Şimdi uluslararası meşruiyet söz konusu. Bu çerçevede hareket edilmesinin doğru olduğu kanaatindeyiz” dedi. Gül, Kırıkkale Valiliğini ziyaretinde gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı. BM Güvenlik Konseyi’nin Libya ile ilgili kararına ilişkin değerlendirmesi
sorulan Gül, daha önce de uluslararası meşruiyet çerçevesinde hareket edilmesi gerekliliğinin altını çizdiğini anımsattı.BM Güvenlik Konseyi’nin Libya ile ilgili karar aldığını belirten Gül, ”Şimdi uluslararası meşruiyet söz konusu. Bu çerçevede
hareket edilmesinin doğru olduğu kanaatindeyiz” dedi. Cumhurbaşkanı Gül, Libya’da kan dökülmemesini temenni ettiklerini de dile getirdi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ”Libya’da devam eden çatışmaların derhal durmasını, masum insanlara karşı orantısız güç kullanımına derhal son verilmesini istiyoruz. Libya’da tarafların, ellerini vicdanına koyup tekrar ve tekrar düşünmesini istiyoruz” dedi. Başbakan Erdoğan, 18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi ve Şehitleri Anma Günü dolayısıyla 18 Mart Stadı’nda düzenlenen törende yaptığı konuşmada, Mehmetçik’in, Çanakkale’de kahramanca vatanını savunurken, onun hemen öncesinde Libya’da Libya halkıyla omuz omuza mücadele verdiğini belirterek, şunları kaydetti: ”Gazi Mustafa Kemal, Tobruk’ta, Gazze’de Trablus’ta Libyalı kardeşlerimizin istiklali için savaşıyordu. Bugün de Libya’nın derdi bizim derdimizdir. Kardeşlerimizin sıkıntısı bizim de sıkıntımızdır. Allah aşkına daha ne kadar kan akacak, daha ne kadar insan ölecek, daha ne kadar masum hayatını kaybedecek? Biz daha ne kadar Ortadoğu’da, Afrika’da kardeşin kardeşi katlettiğine dair acı haber alacağız? Bizim buna sessiz kalmamız mümkün değil. Bizim bu katliamlara tepkisiz kalmamız mümkün değil. Kardeşin kardeşi katletmesi karşısında, elimiz kolumuz bağlı oturmamız mümkün değil. Libya’da devam eden çatışmaların derhal durmasını, masum insanlara karşı orantısız güç kullanımına derhal son verilmesini istiyoruz. Libya’da tarafların ellerini vicdanlarına koyup tekrar ve tekrar düşünmesini istiyoruz. Türkiye her zaman hakkın yanında olmuştur, hakkın yanında olmaya devam edecektir. Türkiye hukukun, demokrasinin insan haklarının tarafıdır ve öyle kalmaya da devam edecektir.”
Davutoğlu: Hayırlı olsun
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, yurt dışında görevli oldukları sırada şehit edilen Bakanlık mensupları ile diğer kamu görevlileri ve aile fertlerini anmak üzere, Cebeci Asri Mezarlığı’ndaki Dışişleri Şehitliği’nde düzenlenen törene katıldı.Törenin ardından basın mensuplarının soruları üzerine BM’nin Libya kararını değerlendiren Davutoğlu, “Sivil katliamların, kayıpların bir an önce sona ermesi yönünde atılacak her adımı olumlu telakki ederiz” dedi.Bakan Davutoğlu, BM kararı sonrasında saldırıların durmasını ve acıların derinleşmesine ilişkin sonuçlarla karşı karşıya kalınmamasını umduğunu söyleyerek, bu kararın Libya’ya ve bölgeye hayırlı olmasını diledi, herkesi sorumlu davranmaya ve
gerekli adımları atmaya davet etti.
HÜRRİYET
Fransa: Birkaç saat içinde Libya’ya hava harekatı başlayacak
Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi, Libya halkının korunması için “askeri müdahale de dahil gerekli tüm önlemlerin alınması” kararını onayladı. Fransa, bu ülkeye yönelik operasyonun birkaç saat içinde başlayacağını duyurdu. Ankara’dan yapılan açıklamalarda BM kararına destek verildi. Fransa hükümet sözcüsü François Baroin, Libya’ya yönelik ilk hava harekatının birkaç saat içinde düzenleneceğini ve Fransa’nın bu harekatta yer alacağını belirtti. RTL radyosuna konuşan Baroin, amaçlarının “Libya halkının özgürlüğüne ulaşmasına yardımcı olmak, kısaca Kaddafi rejiminini devirmek olduğunu” ifade etti. İsyancıların kalesi Bingazi’ye ilerlemekte olan Kaddafi güçlerini durdurmak için yapılacak ilk operasyonda, insansız hava araçlarının kullanılabileceği belirtilmişti.
TÜRKİYE’DEN İLK TEPKİ
Alınan BM kararının ardından Başbakanlık’tan yapılan açıklamada, “Libya’daki değişim taleplerinin karşılanması ve ateşkes sağlanması” gerektiği belirtildi. Yapılan açıklamada, “Yabancı müdahaleye karşı olduğumuzu belirtmiştik” ifadesi kullanıldı ancak Türkiye’nin Libya’nın hava sahasının kapatılmasına verdiği desteğin altı çizildi. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de yaptığı açıklamada, kararın “uluslararası meşruiyet çerçevesi içinde” olduğunu söyledi.
MUSA: ÇOK İLERİ GİTMEYİN
Arap Birliği Başkanı Amr Musa ise Reuters’a yaptığı açıklamada, BM Güvenlik Konseyi kararının sivillerin korunmasını amaçladığını ancak işgali desteklemediğini belirterek tarafların “çok ileri gitmesini istemediğini” ifade etti. Musa, Arap ülkelerinin uçuş yasağı uygulamasına katılımının ikili düzeyde değerlendirileceğini zira birliğin aldığı uçuş yasağı kararının devletlerin atması gereken adımların detaylarını belirtmediğini söyledi.
OPERASYONA KİMLER KATILACAK?
Birkaç saat içinde gerçekleştirileceği öne sürülen operasyona hangi ülkelerin katılacağı da belli olmaya başladı. Fransa ve Norveç, Libya’ya yönelik uluslararası askeri operasyona katılacağını bildirdi. Almanya, Rusya ve Polonya ise askeri operasyona müdahil olmayacağını açıkladı. İngiltere Başbakanlığı’nın, bu ülkeye uçaklarını birkaç saat içinde gönderebileceği
konusuna ihtiyatlı yaklaştığı, kabinenin olağanüstü toplantıya çağırıldığı belirtildi. Brüksel’de bulunan NATO temsilcilerinin de atılacak adımları değerlendirmekte oldukları ifade edildi. NATO’nun böyle bir operasyon başlatabilmesi için 28 üyesinin de onayı gerekiyor. Türkiye, daha önce olası bir NATO müdahalesine karşı olduğunu belirtmişti. Almanya da dünkü BM oylamasında çekimser oy kullanarak böyle bir müdahaleye karşı çıkabileceğinin sinyalini verdi. Katar, Libya’da “sivilleri korumak için uluslararası çaba”nın içinde yer alabileceğini bildirdi.
İTALYA FAKTÖRÜ KRİTİK
İtalya hükümetinin ise bugün Libya konusunda acil durum görüşmeleri yapacağı belirtildi. Başbakan Silvio Berlusconi’nin liderliğinde savunma ve güvenlik yetkilileriyle yapacağı zirvede “İtalya’nın uçuş yasağının uygulanmasına katılımı” değerlendirilecek. İtalyan TM haber ajansı Sicilya’da bulunan Trapani Birgi ve Apulia’da bulunan Gioia del Colle üslerinin
operasyon için açılabileceğini duyurdu. Libya ile İtalya arasında 2008 yılında İtalya’nın hava üslerinin Libya’nın bombalanması için kullanılamayacağı yönünde bir dostluk antlaşması imzalanmıştı. Ancak Dışişleri Bakanı Franco Frattini geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada antlaşmanın “defakto olarak askıya alındığını” belirtti. İtalya’nın hava sahasının ve
üslerinin kullanılması Libya havasının tamamen kapatılması için çok kritik bir nokta olarak görülüyor.
ABD PAZAR VEYA PAZARTESİ DİYOR
ABD Başkanı Barack Obama Libya’ya müdahale için Amerikan askeri güçlerinin kullanılmasını henüz onaylamadı. ABD Kongresi’nde kapalı kapılar ardında yapılan görüşmenin ardından bilgi veren yetkililer, Libya hava kuvvetlerini hedef alan operasyonun Pazar veya Pazartesi başlayabileceğini, bu kapsamda bombardıman ve gözetleme uçaklarının kullanılacağını belirtti. Dahası, Obama, İngiltere Başbakanı David Cameron ve Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy arasında konuyla ilgili üçlü telefon görüşmesi yapıldığı bildirildi.
Japonya’da zamana karşı yarış
Japonya’yı bir hafta önce vuran 9 büyüklüğündeki deprem ve tsunamide hasar gören Japonya’daki Fukuşima Nükleer Santrali’nde zamana karşı yarış sürerken, Japonya tehlike seviyesini 4’ten 5’e çıkardı.Japonya Nükleer Güvenlik Ajansı, santraldeki tehlike seviyesini Uluslararası Nükleer ve Radyolojik Durum Ölçeği’ne göre dörtten beşe çıkardığını açıkladı. Ajanstan bir yetkili, santralde bir, iki ve üç nolu reaktörlerde radyasyon sızıntısının
sürdüğünü, soğutma çalışmalarında yeterince ilerleme kaydedilemediğini ve tehlike seviyesinin bu nedenle yükseltildiğini söyledi. Bu seviyenin, ABD’de Three Mile Island’da 1979’da meydana gelen nükleer kazayla aynı seviye olduğu belirtildi. Fransız Nükleer Güvenlik Kurumu hafta başında reaktördeki tehlike seviyesinin altıya çıktığını açıklamış, Japonya’daki kurum ise seviyenin dört seviyesinde olduğunda ısrar etmişti. Tarihin en büyük nükleer felaketi olarak gösterilen Çernobil’deki tehlike seviyesi, en yüksek seviye olan yedi olarak belirlenmişti.
SOĞUTMA ÇALIŞMALARINDA KRİTİK SAATLER
Uzmanlar, soğutma sistemleri çalışmayan santralin ikinci bir Çernobil faciasına sahne olmasına ramak kaldığını belirtirken, Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (UAEK) Başkanı Yukiya Amano, santraldeki reaktörlerin soğutulması konusunda zamana karşı
yarıştığını söyledi. Deprem ve tsunami felaketiyle sarsılan ülkeyi ziyaret eden Amano, durumun ciddiyetinden endişe duyduğunu belirtti. UAEK’in gelecek pazartesi günü Japonya’daki radyasyon sızıntısını görüşmek üzere olağanüstü toplantı yapacağı
açıklandı. Fukuşima’nın deprem ve tsunamide hasar görmesinin üzerinden bir hafta geçmesine karşın yetkililer hala nükleer santralin soğutma sisteminin yeniden çalışması için 1 ve 2 no’lu reaktörlere güç kaynağı bağlamaya çalışıyor. Santralinde bir
felaketi önlemeye çalışan mühendisler, yakıt çubuklarındaki aşırı ısınmanın engellenmesi için soğuk su akışını yeniden sağlamaya uğraşıyor. Santralin işletmecisi olan Tokyo Elektrik şirketinden bir yetkili, enerji kablosunun çekilmesinin ne zaman tamamlanabileceğinin henüz bilinmediğini, dün sabah helikopterle su boşaltma ve itfaiye araçlarıyla soğutma suyu
püskürtme çalışmaları başlatıldığı için, kablo çekme çalışmasına ara verildiğini belirtti.
“TEK ÇARE BETONLA KAPATMAK”
Tokyo Elektrik şirketinden mühendisler, radyasyon sızıntısının durdurulması için tek çarenin santrali kum ve betonla kapatmak olabileceğini açıkladı.Bu yöntem 1986’daki Çernobil felaketinde de uygulanmıştı. Çekirdek erimesi riski Japonya’da meydana gelen 9.0 büyüklüğündeki deprem ve sonrasında oluşan tsunami neticesinde ülkenin en önemli nükleer
tesislerinden Fukuşima-Daiçi’de hasar oluştu. Santralin bazı reaktörlerinde patlama meydana geldi. Bu patlama neticesinde bazı reaktörlerin radyoaktif maddelerin dışarı sızmasını engelleyen çelik konteynırlarında hasar oluştu. Bu hasar neticesinde
sızıntı başladı. Daha önemlisi bazı reaktörlerin soğutma sistemleri de devre dışı kaldı. Bu nedenle de bir nükleer santralin en önemli güvenlik önlemlerinden birisi olan soğutma işlemi yapılamamaya başlandı. Soğutmanın olmaması neticesinde reaktörlerde bulunan ve içinde nükleer yakıt çubuklarının tutulduğu havuzlarda su seviyesi düşmeye başladı. Havuzlarda su seviyesinin düşmesi ya da suyu kalmaması, nükleer yakıt çubuklarının erimesine neden oluyor. Tam erime gerçekleşirse radyasyon yayılımı çok tehlikeli seviyelere yükselebiliyor. Reaktörün içindeki radyoaktif maddeleri içeride tutacak olan konteynır da zarar gördüğünden dolayı erimenin gerçekleşmesi neticesinde büyük bir nükleer felaketin
yaşanmasından endişe ediliyor.
Erime, bir nükleer reaktörde olabilecek en ciddi kaza olarak tanımlanıyor. Depolama havuzlarında su kalmaması, nükleer çubukların daha da ısınması, nihayetinde de erimesini durduracak bir engelin kalmaması anlamına geliyor. Bu yüzden havuzların sürekli soğutma suyuna ihtiyacı bulunuyor. Radyoaktif sızıntının yüksek olmasından dolayı santraldeki çalışmalar durduruldu ve çalışanlar tahliye edildi. Helikopterlerle ve panzerlerle su sıkılarak soğutulma çalışmalarının yapılmasına uğraşılıyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün Çin’deki temsilcisi Michael O’Leary, reaktör dışında radyasyon seviyesinin sağlığı etkileyecek
düzeyde olmadığını belirtirken, birçok Japon evlerine kapanmış durumda.
HÜKÜMET, ABD’DEN YARDIM İSTEDİ
Japonya Başbakanı Naoto Kan, “bu trajedinin üzerinden geleceklerini ve Japonya’yı yeniden inşa edeceklerini” ifade etti. Öte yandan Japon hükümeti, santraldeki sorunların çözümü için ABD’den yardım talep etti. Hükümet sözcüsü Yukio Edano, santralin
tehlikeli biçimde aşırı derecede ısınması üzerine Washington yönetiminden yardım istediklerini açıkladı. Edano, nükleer krizin boyutları karşısında uluslararası yardıma ihtiyaç duyduklarını belirterek, santraldeki durumla ilgili bilgilerin paylaşımında yavaş kaldıkları yönündeki eleştirileri kabul etti.
ÖLÜ SAYISI 6 BİNİ GEÇTİ
Son resmi bilançoya göre, yüzyılın en büyük felaketlerinden birini yaşayan Japonya’da 6 bin 405 kişi yaşamını yitirirken, 2 bin 409 kişi de yaralandı. Resmi rakamlara göre, felakette kaybolanların sayısıysa 10 bin 259. Yetkililer, depremdeki kayıplardan bazılarının tsunaminin etkisiyle denize sürüklemiş olabileceğini, 2004’deki büyük tsunami felaketinde olduğu
gibi, kayıpların çoğunun cesedinin bulunamayacağını belirtiyor.
“ABD’YE TEHLİKELİ ORANDA RADYASYON BEKLEMİYORUZ”
Fukuşima nükleer santralinden açığa çıkan radyoaktif madde bulutunun bugün içerisinde ABD’ye ulaşması bekleniyor. Ancak ABD Başkanı Barack Obama, ABD’ye tehlikeli seviyede bir radyasyon oranının ulaşmasını beklemediklerini belirtti. Obama, bunun Nükleer Düzenleme Kurulu ve birçok uzmanın kararı olduğunu bildirdi ve Amerikalıları sakin olmaya çağırdı. Obama ayrıca, Japonya’da meydana gelen felaketin ışığında, Nükleer Düzenleme Kurulu’na, ABD’deki nükleer santrallerin güvenliğinin “kapsamlı olarak yeniden gözden geçirilmesi” talimatı verdiğini söyledi.
MİLLİYET
ADALETE BAK!
Milliyet muhabiri Nedim Şener’in “delil durumuna göre kaçma ve delilleri etkileme şüphesi bulunduğu” için tutukluluğu sürerken, sahte belge üreten ve paravan şirketler kuran, 13 yıldır aranan, hakkında 15 yıla kadar hapis cezası istenen Aslıtürk serbest bırakıldı
Dürüstlük ödülü sahibi Nedim Şener içeride…
“Ergenekon” soruşturması kapsamında tutuklanan Milliyet muhabiri Nedim Şener, gazeteci Ahmet Şık ile ODTÜ öğretim görevlisi Coşkun Musluk ve Odatv çalışanı Müyesser Yıldız’ın tutukluluğuna yapılan itiraz İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi Heyeti tarafından oy birliğiyle reddedildi. Mahkeme heyeti, “Şüphelilerin üzerine atılı suçu işledikleri hususunda dosya kapsamı ve delil durumuna göre kaçma ve delilleri etkileme şüphesinin bulunduğunun ve mahkemenin üye hakimi tarafından verilen tutuklama kararında herhangi bir isabetsizlik bulunmadığının anlaşıldığını” belirtti.
Nedim Şener’in avukatı Nurcan Çalışkan, Ahmet Şık’ın avukatı Akın Atalay, Coşkun Musluk’un avukatı Hüseyin Ersöz ve Müyesser Uğur’un avukatı Ali Altay, müvekkilleri hakkındaki tutuklama kararlarının kaldırılmasını istemişti.
İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi Nöbetçi Hakimliği tarafından verilen tutuklama kararına yapılan itirazı, aynı mahkemenin heyeti değerlendirdi. İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Ali Açlık, üye hakimler Yakup Hakan Günay ve Mehmet Hamzaçebi‘nin yer aldığı heyet, yapılan itirazı oybirliği ile reddetti.
DİSK Yönetim Kurulu üyeleri Nedim Şener’in Bakırköy’deki evinde eşi Vecide Şener ve ailesiyle yaklaşık yarım saat görüştü.
O kitapla Simavi ödülünü almıştıNedim Şener 2002’de Orhan Aslıtürk’ün hayali ihracat girişimlerinden yola çıkarak “Naylon Holding” adıyla bir kitap yayımladı. Kitapta belgelere dayalı olarak Aslıtürk’ün “vurgunları” anlatıldı. “Naylon Holding” kitabına konu olan bir diğer isim Muhammet Ciğer oldu. 1995-1998 yılları arasında toplamda 270 şirketle 1.7 milyar dolarlık hayali ihracat gerçekleştirdiği öne sürülen Aslıtürk ile Ciğer’in, devletten 256 milyon dolar haksız KDV iadesi aldığı öne sürüldü. Ciğer, “Aslıtürk’ün teklifiyle yüzde 50, 50 hayali ihracat işlerine girdiğini” açıkladı. Nedim Şener, “Naylon Holding” isimli kitabıyla (Om Yayınevi), 2002 yılında Sedat Simavi Vakfı tarafından düzenlenen yarışmada yılın en başarılı gazetecisine verilen “Sedat Simavi Ödülü”ne layık görüldü.
2 milyar liralık vurgun yapan Orhan Aslıtürk dışarıda…
İade kararı çerçevesinde İngiltere’den Türkiye’ye gönderilen işadamı Orhan Aslıtürk, dün 1. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından serbest bırakıldı. Duruşmaya 1998’den beri aranan ve hakkında “yakalama emri” bulunan Aslıtürk ile avukatı Adil Güreşçi katıldı. Aslıtürk, ticaretle uğraştığını, bekar olduğunu ve aylık gelirinin ise 15 bin TL olduğunu söyledi.
Aslıtürk hakkındaki yakalama ve tutuklama emirlerinin kaldırılmasına karar veren mahkeme heyeti, savunma için süre verilmesini kararlaştırarak duruşmayı erteledi.
Avukat Güreşçi, İngiliz mahkemesinin iade etmeden önce garanti verdiğini belirterek, “Güvence kararı gereğince müvekkilim buraya geldi” dedi.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca hazırlanan iddianamede, Aslıtürk’ün de aralarında bulunduğu 3 sanığın, malları sahte belgelerle ihraç ediliyormuş gibi gösterdikleri, mal ve hizmet üretmeyen paravan şirketler kurdukları ifade ediliyor. Aslıtürk, Mehmet Argun Kızılırmak ve Fethi Namlıoğlu hakkında 10 ile 15 yıl arasında değişen hapis cezası isteniyor.
Güvence verilince geldi
Hakkında Bursa, İzmir, Bakırköy ve Şişli’de açılan davalar zaman aşımına uğrayan Asiltürk’ün sadece İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen “teşekkül halinde kaçakçılık” davası kaldı. “Tutuklanmama” karşılığında Türkiye’ye dönmek için başvuran Aslıtürk’e 1 Aralık 2010’da güvence verildi.
Hayali ihracat ve vergi dosyası çok
90’u aşkın paravan şirket kurarak 1.7 milyar dolarlık hayali ihracat gerçekleştirdiği iddia edilen Orhan Aslıtürk’ün, 150 trilyon vergi borcu için hakkında açılmış onlarca vergi kaçakçılığı davası bulunduğu belirtiliyor. Aslıtürk hakkında Türkiye‘de açılan davaların bazılarının zaman aşımına uğradı, bazılarının ise zaman aşımına yaklaşmış durumda.
1985’te Oras Şirketler Grubu adına “hayali ihracat” yaparak devletten haksız vergi iadesi aldığı öne sürüldü. Türkiye’yi yaklaşık 2 milyar 200 milyon TL zarara uğrattığı iddiasıyla hakkında “Vergi Usul Kanunu’na muhalefet”, “sahtecilik”, “kaçakçılık”, “emniyeti suiistimal” gibi suçlardan beş ayrı dava açılan Aslıtürk, yine yolsuzluk yaptığı iddialarıyla gündeme gelen o dönemki eşi ve eski şişli Belediye Başkanı Gülay Aslıtürk ile birlikte 1998’de yurt dışına kaçtı.
Seçmen listeleri askıya çıktı
Listeler 31 Mart’a kadar askıda kalacak. 12 Haziran 1993’te ve daha önce doğanlar, listelerde ismi varsa oy kullanabilecek. Üniversite öğrencilerinin de okudukları şehirde oy kullanabilmeleri için 31 Mart’a kadar kayıtlarını bu kentlere almaları gerekecek. Muhtarlık bölgesi askı listeleri bugün askıya çıkacak ve 31 Mart 2011 Perşembe günü saat 17.00’de askıdan indirilecek. Yurtdışı seçmen listeleri de bugünden itibaren internet üzerinden ilan edilecek. 31 Mart’a kadar bu listeler de güncellenebilecek. YSK genelgelerine göre, şu kişilerin nüfus müdürlüklerine giderek listelere kayıt yaptırması gerekiyor:
AKS’de olmayanlar
– Seçmen niteliğine sahip olduğu halde, muhtarlık bölgesi askı listesinde ismi bulunmayanlar.
– 12 Haziran 1993 tarihinde ve daha önce doğan, başka bir muhtarlık bölgesi askı listesinde yazılı olup da sürekli olarak oturmak amacıyla listenin askıya çıkarıldığı muhtarlık bölgesine gelenler.
– Öğrenci olup, seçmen niteliğini taşıyan ve öğrenim gördükleri yerleşim birimlerinde oylarını kullanmak isteyenler.
– Muhtarlık bölgesi askı listesinde kendisine ait kimlik veya adres bilgilerinde yanlışlık yahut eksiklik bulunan ve nüfus olay bilgisi değişen Türk vatandaşları.
Seçmen niteliğine sahip olmakla birlikte MERNİS Adres Kayıt Sistemi’nde (AKS) yerleşim yeri adresi bulunmayanlar da listelere yazılamayacak. Bu durumda olanlar, 5490 sayılı Kanun’un 50. maddesi hükmü gereği askı süresi içinde adres beyan formu doldurarak sandık seçmen listesine yazılabilecek. Muhtarlık bölgesi askı listelerinin kesinleşme tarihi olan 8 Nisan 2011 saat 17.00 itibarıyla Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü’nden alınan bilgilere göre seçmenlerden ölmüş olanlar ile Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığından çıkarılanlar Seçmen Kütüğü Genel Müdürlüğü’nce silinecek.
Ruslar, Türkler’i öpmeye geliyor!
Rusya’nın en tanınmış ve en çok dinlenilen radyo kanallarından birisi olan ‘Avtoradio’nun program sunucuları bir araya gelerek Tarkan’ın “Şıkıdım” parçasını uyarlayarak, Rusya ile Türkiye arasında yaklaşık bir ay sonra başlayacak olan karşılıklı vizesiz seyahatlar nedeniyle ‘Ruslar için vizesiz Türkiye’ şarkısını seslendirdiler.
Şarkının içinde Türkçe olarak “Günaydın! Nasılsın? Çok iyiyim” gibi sözler geçerken, Rusça olan şarkının sözleri ise şöyle:
“Kremlin’de iki ülke liderleri buluştu.
Nisan’dan itibaren artık vizeye gerek olmadığına karar verdiler
Daha çok turistin uçması ve turizmin gelişmesi için
Ve herkesin beklediği hayal gerçekleşti
Artık vizeye gerek yok
Türkiye için yazın vizeye artık gerek yok, mükemmel
Her şey pahalı olacak, önümüze gelen Türk’ü öpeceğiz
Türkiye için yakında vizeye artık gerek yok, mükemmel
Her şey pahalı olacak, önümüze gelen Türk’ü öpeceğiz
Günaydın! Nasılsın? Çok iyiyim. (Türkçe seslendiriliyor)
Vizesiz ülkede eğlenmek ve tatil yapmak ne güzel
Muzların üstünde denizde kalabalık halde ite kaka gezinti yapacağız
Tabii ki kafayı da iyice çekeceğiz
Kendini bilmezler gitmeye başlayacak, kavgalar olacak
Belki de Türkler vizeyi kaldırdıklarına pişman olacaklar
Türkiye için yakında vizeye artık gerek yok, mükemmel
Her şey pahalı olacak, önümüze gelen Türk’ü öpeceğiz
Türkiye için yazın vizeye artık gerek yok, mükemmel
Her şey pahalı olacak, önümüze gelen Türk’ü öpeceğiz ”
Seminere giderken canlarından oldular!
Bir kargo şirketinin çalışanlarını Antalya’daki toplantıya getiren yolcu otobüsünün şarampole devrilmesi sonucu, ilk belirlemelere göre 5 kişi yaşamını yitirdi.Bir kargo şirketinin Antalya’da düzenlenecek meslekte 5, 10 ve 15 yılını dolduran çalışanlarına plaket törenine katılmak üzere İstanbul’dan yola çıkan ve firma çalışanlarının bulunduğu 06 MDK 44 plakalı ait yolcu otobüsünün Isparta yakınlarında virajı alamayarak devrilmesi sonucu meydana gelen kazada yaşamını yitirenlerin kimlikleri belirlendi. Kazada, şube müdürleri Ayşegül Polat, Metin Eren ve Cüneyt Odabaş’ın olay yerinde, Eyüp Bayrak’ın ise hastaneye götürülürken yaşamlarını yitirdiği belirtildi. Kazada yaralılardan Hasan Kekeç’in olay yerindeki görevliler tarafından önce hayatını kaybettiğinin belirtildiği, ancak SDÜ Tıp Fakültesi Hastanesi’nde yoğun bakımda yaşam mücadelesi verdiği ortaya çıktı.
Çeşitli hastanelerde tedaviye alınan yaralılardan bazılarının isimleri şöyle:
Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi: Nesimi Tuncay (39), Kemal Kebabçı (41).
Süleyman Demirel Üniversitesi (SDÜ) Tıp Fakültesi Hastanesi: Durmuş Akan (55), Dilek Seven, Hamdi Aktan (48), Selami Yunus, Adem Altun (45), Filiz Aydoğdu (34), Hasan Kekeç (38)
Isparta Devlet Hastanesi: Nazmi Aracı (53), Mustafa Mukadder Pınarcık (43), Şevket Ünal (39), Savaş Seven (32), Mesut Şimşekli (51), Sema Algan (33), Levent Şafak (32), Altan Hasademir (51), Salih Tekin (27), Alpin Aydemir (38), Umut Selvili.
Isparta Gülkent Devlet Hastanesi: Senem Ayşe Kılıç, Berna Sağlık, Mustafa Özen, Hıdır Ören, Erbay Yaşar, Bedri Sinan Çiftçi, Feridun Vasıf Bayburtlu, Satılmış Gök.
Özel Şifa Hastanesi: Gündüz Işık, Zeki Örmeci
Özel Davraz Yaşam Hastanesi: Timur Serten, Atalay Çolak, Ozan Arat, Murat Çomba
Özel Isparta Hastanesi: Oğuzhan Oğuz, İhsan Apaydın, Veysi Parlan
SABAH
3 isimden acil Libya açıklaması
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin Libya’yla ilgili kararına ilişkin olarak Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’dan peş peşe açıklamalar geldi.
CUMHURBAŞKANI ABDULLAH GÜL’DEN AÇIKLAMA
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin Libya’yla ilgili kararına ilişkin olarak, ”Şimdi uluslararası meşruiyet söz konusu, bu çerçevede hareket edilmesinin doğru olduğu kanaatindeyiz” dedi.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Türkiye’nin enerjide dışa bağımlı bir ülke olduğunu belirterek, ”Türkiye’nin birden ‘nükleer enerjiden vazgeçiyorum’ demesi doğru değil” dedi.
BAŞBAKAN ERDOĞAN’DAN AÇIKLAMA
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ”Bugün Libya’nın derdi bizim derdimizdir. Libya’da devam eden çatışmaların derhal durmasını, masum insanlara karşı orantısız güç kullanımına derhal son verilmesini istiyoruz. Libya’da tarafların, ellerini vicdanına koyup tekrar ve tekrar düşünmesini istiyoruz” dedi.
DIŞİŞLERİ BAKANI AHMET DAVUTOĞLU’DAN AÇIKLAMA
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, BM’nin Libya için aldığı kararı benimsediklerini, sivil kayıpların durması için her adıma hazır olduklarını söyledi. Davutoğlu, ‘Umarız bu karar sonrası saldırılar durur, akan kanın bir an önce durması gerekmektedir.’ dedi.
Baykal-Bayraktar görüşmesini yayınladılar
Yeni Akit Gazetesi, Odatv yazarı İklim Bayraktar ile Deniz Baykal arasında geçtiği iddia edilen telefon kayıtlarını yayınladı. Şok edici diyalogların yer aldığı haber gündemi sarsacak boyutta. İşte Akit’in haberi…
Yeni Akit gazetesi, “Baykal beni taciz etti” iddiasında bulunan Odatv yazarı İklim Bayraktar ile Baykal arasında geçtiği ileri sürülen telefon görüşmelerinin kayıtlarını yayınladı.
Murat Alan imzalı haberde, Baykal’ın telefonda İklim Bayraktar’a, “Merhaba İklim, Oda TV’den misin, gözlerimi ayıramadığım bayan gazeteci mi yani. (…) Güzel İklim nasılsın, bana gelsen bir görüşsek birlikte havuza girsek. Senden bugün telefon bekliyorum, ev numaram xxx bu hat temiz buradan arayabilirsin, gel havuza gireriz yüzeriz birlikte” dediği öne sürülüyor.
İşte Yeni Akit gazetesinda yayınlanan o haber:
Kaset skandalı sonrası istifa eden CHP eski Genel Başkanı Deniz Baykal’ın İklim Bayraktar’ı cep telefonundan defalarca aradığı, Bayraktar’ın Baykal’dan gelen çağrıların bir kısmına hiç cevap vermediği, cevap verdiği çağrılarda ise ikili arasında taciz dolu diyaloglar geçtiği ortaya çıktı.
İklim Bayraktar’ın ortaya çıkması durumunda Deniz Baykal’ın insan yüzüne çıkamayacağını öne sürdüğü dinleme kayıtlarına Akit ulaştı. Kaset skandalı sonrası istifa eden CHP eski Genel Başkanı Deniz Baykal’ın Bayraktar’ı cep telefonundan defalarca aradığı, Bayraktar’ın ise Baykal’dan gelen çağrıların bir kısmına hiç cevap vermediği, cevap verdiği çağrılarda ise ikili arasında tacizle dolu konuşmalar geçtiği ortaya çıktı. CHP içerisinde Deniz Baykal’ı devirmek isteyen ekibin bu durumu kendi lehlerine kullanacaklarını haber alan Deniz Baykal’ın Bayraktar’ı aramaktan vazgeçtiği, ‘CHP’ye büyük bir komplo kurulmak isteniyor’ şeklinde açıklama yapmaya başladığı belirtiliyor. ‘Taciz-tuzak’ olayının CHP’li Muharrem İnce’nin Odatv muhabirinin kapısına dayanmasından bir hafta kadar önce yaşandığı iddia ediliyor.
“GÖZÜMÜ AYIRAMADIĞIM BAYAN GAZETECİM”
İklim Bayraktar’ın mahkeme kararıyla dinlenen telefonunu arayan Deniz Baykal, Bayraktar’ı şok edecek tekliflerde bulunuyor. Deniz Baykal’ın CHP Genel Merkezi’nde görüştüğü İklim Bayraktar’a telefonda “Merhaba İklim, Oda TV’den misin, gözlerimi ayıramadığım bayan gazeteci mi yani” dediği belirtiliyor.
İklim Bayraktar’ın soruşturma kapsamında dinlenen telefonunu arayan Deniz Baykal’ın “Güzel İklim nasılsın, bana gelsen bir görüşsek birlikte havuza girsek. Senden bugün telefon bekliyorum, ev numaram xxx bu hat temiz buradan arayabilirsin, gel havuza gireriz yüzeriz birlikte” dediği, Bayraktar’ın ise açık tacizi önce geçiştirmeye çalıştığı ancak, tacizin artması üzerine “Siz aklınızı yitirmişsiniz. Böyle bir şey olamaz” dediği kayıtlara geçti.
İklim Bayraktar’ın olumsuz tepki vermesine rağmen Baykal’ın “Gözlerine ve güzelliğine kapıldığım gazeteci. İklimcim canım benim. Bizim eve geçelim. Seninle yüzelim, güzel yemeğimizi yiyelim…” dediği ifade ediliyor. Bu görüşme sonrası harekete geçen Odatv muhabirinin Kemal Kılıçdaroğlu’na durumu kelime kelime anlattığı, Kılıçdaroğlu’nun ise rezalete duyarsız kaldığı vurgulanıyor.
BAYRAKTAR, BAYKAL İÇİN “İNSAN İÇİNE ÇIKAMAZ” DEMİŞTİ
İklim Bayraktar, Savcı Zekeriya Öz’e verdiği ifadesinde de eski CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın CHP Genel Merkezi’ndeki odasında 45 dakika boyunca kendisini elle ve sözle taciz ettiğini, taciz iddialarını başta Gürsel Tekin ile Kemal Kılıçdaroğlu’na anlattığını, Kılıçdaroğlu’nun ise kendisine “kaydet getir” dediğini iddia etmişti. İddiaların medyada yer alması üzerine ise Deniz Baykal, taciz iddialarını reddetmiş, hatta İklim Bayraktar’ın kendisini taciz ettiğini savunmuştu. Baykal’ın karşı taciz iddiası üzerine bir televizyon programına katılan İklim Bayraktar, “Ses kayıtları ortaya çıkarsa Baykal insan içine çıkamaz” şeklinde açıklamalar yapmıştı.
BAYKAL’IN AVUKATI KONUŞMADI
CHP eski Genel Başkanı Deniz Baykal’ın avukatı Muzaffer Yılmaz, iddia edilen telefon görüşmeleri ile ilgili sorularımızı cevaplamaktan kaçındı. Yılmaz, ofisine not bırakmamıza ve haber çalışması hakkında bilgi vermemize rağmen geri dönüş yapmadı.
SONER YALÇIN DA HABERDAR!..
İklim Bayraktar; Deniz Baykal’la yaptığı telefon görüşmesinin ardından Soner Yalçın ile yaptığı telefon görüşmesinde de taciz iddiasını bütün detaylarıyla anlatmıştı.
Bayraktar ile Soner Yalçın arasında geçen taciz iddiası diyaloğu şöyle:
S.Y.: Şu nedir bu olay? Olayı anlat bakalım bana.
İ.B.: Aman yani ne olursunuz ya, yani neyini anlatayım? Utanç verici bi durum.
S.Y.: Ne yapıyor peki? Eliyle meliyle mi bir şey yapıyor yani? Adi, kafayı mı yemiş bu ya…
İ.B.: Evet, elle ağızla… Zor attım bak. Şimdi size bir şey diyeyim mi bu görüşme, bu görüşme yani başka bi yerde olsaydı ben kıyameti koparırdım ama Meclis’te ve odasındaydım. Güvenlikle beni dışarı attırsa rezillik. Der ki bana tacizde bulundu. Ya ben bak hayatımda yani böyle şeyler yaşanır Soner bey çok yaşadım. Ben çok işsiz kaldım. Hani güzelliğim benim işimin önüne hep geçti ama şu vardır…
Aleni yaptı ki ben dondum kaldım, dedim bak tek şunu diyebildim kafanız güzel mi dedim sizin ya adama inanabiliyor musun kafan güzel mi senin dedim ya bunu diyebildim ve hâlâ diyor ki hayır sen diyor sen diyor çok fevrisin şu an böyle düşünme diyor.
Yeni Akit gazetesi, “Baykal beni taciz etti” iddiasında bulunan Odatv yazarı İklim Bayraktar ile Baykal arasında geçtiği ileri sürülen telefon görüşmelerinin kayıtlarını yayınladı.
Murat Alan imzalı haberde, Baykal’ın telefonda İklim Bayraktar’a, “Merhaba İklim, Oda TV’den misin, gözlerimi ayıramadığım bayan gazeteci mi yani. (…) Güzel İklim nasılsın, bana gelsen bir görüşsek birlikte havuza girsek. Senden bugün telefon bekliyorum, ev numaram xxx bu hat temiz buradan arayabilirsin, gel havuza gireriz yüzeriz birlikte” dediği öne sürülüyor.
Yoğun bakıma telefon: Fişini çekin
Tatlıses’in Acıbadem Hastanesi’nin yoğun bakım servisini arayan kişinin “İbrahim Tatlıses’in fişini çekin” diye tehdit ettiği ortaya çıktı. Uğradığı silahlı saldırı sonucu ağır yaralanan İbrahim Tatlıses’in, kaldırıldığı Maslak Acıbadem Hastanesi’nde ameliyat edildikten sonra meçhul bir kişinin sorumlu doktoru arayıp “fişini çekin” diye tehdit ettiği iddia edildi. İbrahim Tatlıses ile ilgili soruşturma sürerken, polis ilginç ayrıntılara ulaşmaya başladı. Tatlıses’in Acıbadem Hastanesi’nin yoğun bakım servisini arayan kişinin “İbrahim Tatlıses’in fişini çekin” diye tehdit ettiği ortaya çıktı. Habertürk’ün haberine göre silahlı saldırıdan 66 saat sonra Abdullah Uçmak ve çetesini gözaltına alan polisin soruşturmasına Tatlıses’e yönelik tehdşit telefonu da eklendi. Zanlıların kimliklerini tesbit etmeye çalışan polise hastane personeli tarafından da bu tehdit telefonu da bildirildi. Polis hemen meçhul telefonu araştırmayı başlattı. Aramanın Anadolu Yakası’ndan geldiğini belirleyen polis, hastaneyi Abdullah Uçmak’ın aradığı yönünde kuvvetli delile ulaştığı belirtildi.
Muhammed Ali’den İran’a mektup
Eski Dünya Ağır Siklet Boks Şampiyonu, İran dini lideri Ayetullah Ali Hamaney’e, casusluk yaptıkları gerekçesiyle tutuklu bulunan iki Amerikalı için ricada bulundu. Eski Dünya Ağır Siklet Boks Şampiyonu Muhammed Ali, 2009’dan beri casusluk yaptıkları gerekçesiyle İran’da tutuklu bulunan 2 Amerikalının serbest bırakılmasını istedi. Profesyonel boks yaptığı dönemde Müslüman ülkelerin büyük sevgisini kazanan Muhammed Ali, İran dini lideri Ayetullah Ali Hamaney’e 1 Şubat’ta mektup gönderdi. Muhammed Ali mektubunda, Irak’ın kuzeyinde İran sınırı yakınlarında yürüyüş yaparken tutuklanan Josh Fattal ve Shane Bauer’in serbest bırakılmasını talep etti. Ali, “İslam kardeşi Hamaney’den iki Amerikalı için merhamet göstermesini” rica etti. Fattal ve Bauer ile birlikte tutuklanan üçüncü Amerikalı Sarah Shourd ise geçen eylülde kefaletle serbest bırakılmıştı.
AKŞAM
Türkiye operasyona destek verecek mi?
Başbakanlık’tan Libya açıklaması…Başbakanlık’tan yapılan açıklamada, BM Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) Libya’ya yönelik kararına ilişkin, Türkiye’nin, en başından beri Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki gelişmelere ilişkin her adımın uluslararası meşruiyet zemininde atılması gerektiğini söylediği vurgulanarak, ”Bu çerçevede, akan kanın ve sivillere yönelik şiddetin bir an önce durdurulmasını ve derhal ateşkes sağlanmasını istiyoruz. Bu yöndeki adımların hiç zaman kaybedilmeden hemen şimdi atılmasını ve halkın değişim ve dönüşüm taleplerinin karşılanmasını önemle bekliyoruz” denildi.
Başbakanlık Basın Merkezi aracılığıyla yapılan açıklamada, BM Güvenlik Konseyi’nin dün Libya’daki durum hakkında 1973 sayılı kararı kabul ettiği anımsatılarak, BM Şartının 7. Bölümü altında benimsenen kararın, bağlayıcı bir nitelikte olup tüm ülkeler bakımından uygulanması zorunlu hükümler içerdiği belirtildi.
Kararda, Libya’daki taraflara derhal ateşkes çağrısı yapılarak şiddetin ve sivillere yönelik saldırıların tamamen sonlandırılmasının talep edildiği ifade edilen açıklamada, Libya’da sivil halkın korunması için gerekli tüm önlemlerin alınması, bu meyanda, Libya hava sahasının insancıl amaçlı olanlar hariç tüm uçuşlara kapatılması hükümlerine yer verilen kararda, yabancı işgal güçlerinin herhangi bir şekilde Libya topraklarının herhangi bir bölümünde bulunamayacaklarının vurgulandığına değinildi.
İnsani yardımların süratle ve engelsiz olarak geçişinin temin edilmesi için gerekli önlemlerin alınması gereğinin altı çizilen kararda, Libya halkının meşru beklentilerini karşılayacak bir çözümün bulunması için çabaların artırılması ihtiyacına işaret edildiğine yer verilen açıklamada, bu bağlamda, BM Genel Sekreteri tarafından atanan Özel Temsilcinin ve Afrika Birliği’nin atadığı Yüksek Düzeyli Komite’nin çabalarına destek beyan edildiğine işaret edildi. Açıklamada, şunlar kaydedildi:
”Kararda ayrıca, 1970 sayılı BMGK kararında tesis edilen silah ambargosunun uygulanması ve Libya’ya ait varlıkların dondurulmasını hükmünün kapsam alanının genişletilmesi hakkında hükümlere de yer verilmektedir.
Türkiye, en başından beri, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki gelişmelere ilişkin her adımın uluslararası meşruiyet zemininde atılması gerektiğini söylemiştir. Yine en başından itibaren, halkın değişim ve dönüşüm taleplerinden yana olmayı ahlaki ve vicdani bir sorumluluk olarak görmüştür. Bu çerçevede, halkların meşru beklentilerinin karşılanmasını mümkün kılacak demokratik dönüşümlerin barışçıl yöntemlerle gerçekleşmesi ve bu tür taleplere karşı şiddet kullanılmaması en temel beklentimizdir.
Libya bağlamında, Arap Ligi’nin 12 Mart tarihinde BMGK’ne yaptığı uçuşa yasak bölge ihdası yönündeki çağrıyı yürekten desteklediğimizi en üst düzeyde yaptığımız beyanla açıklamıştık. Aynı zamanda, dost ve kardeş Libya’da yabancı müdahaleye karşı olduğumuzu kayda geçirmiştik.
Bu çerçevede, akan kanın ve sivillere yönelik şiddetin bir an önce durdurulmasını ve derhal ateşkes sağlanmasını istiyoruz. Bu yöndeki adımların hiç zaman kaybedilmeden hemen şimdi atılmasını ve halkın değişim ve dönüşüm taleplerinin karşılanmasını önemle bekliyoruz.”
29 kentte ön seçim!
CHP 29 kentte önseçim, büyük şehirlerde merkez yoklaması yapacak…
CHP, genel seçimlerde milletvekili adaylarının belirlenmesi için 29 ilde üyeli önseçim yapacak. Büyükşehirlerin tamamında adaylar merkez yoklamasıyla belirlenecek.
CHP Parti Meclisi(PM)’nde, 12 Haziran’da yapılacak genel seçimlerdeki milletvekili adaylarının belirlenmesinde izlenecek yöneteme ilişkin kararlar alındı.
Buna göre aralarında Tekirdağ, Aydın, Muğla, Denizli’nin de bulunduğu 29 ilde üyeli önseçim yapılacak. Önseçim, parti üyelerinin katılımıyla yapılacak. Önceki önseçimler, delegelerle yapılıyordu. Büyükşehirlerin tamamında milletvekili adayları merkez yoklamasıyla belirlenecek.
Ergenekon soruşturması kapsamında yaklaşık 2 yıldır tutuklu bulunan Prof. Dr. Mehmet Haberal, CHP üyesi oldu. Edinilen bilgiye göre Haberal’ın üyeliği, CHP’nin dün gece geç saatlere kadar süren Merkez Yönetim Kurulu (MYK) toplantısında onaylandı. Haberal’ın milletvekili adayı gösterilip gösterilmeyeceği konusu ise henüz kesinlik kazanmadı.
Ergenekon ‘ZİRVE’si
Ergenekon’da ‘Zirve’ dalgası… Malatya’daki yayınevinde yaşanan misyoner katliamına ilişkin emekli Kurmay Albay Mehmet Ülger ile birlikte yaklaşık 20 kişi gözaltına alındı. Malatya’da 3 kişinin ‘misyonerlik’ gerekçesiyle öldürüldüğü Zirve Katliamı, Ergenekon’a uzandı. Savcı Zekeriya Öz’ün talimatıyla 9 ilde operasyonlar düzenlendi. Operasyonun Ankara ayağında, katliam sırasında Malatya İl Jandarma Alay Komutanlığı görevini yürüten emekli Kurmay Albay Mehmet Ülger gözaltına alındı. Ülger, İstanbul’a gönderildi. İnönü Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğretim üyesi Ruhi Abat ile Malatya İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürü Jandarma Binbaşı Haydar Yeşil de gözaltına alınan isimler arasında. Siirt’te Jandarma astsubay A.G., Muğla’da jandarmada görevli bir askeri personel, Mersin’de ise Jandarma Astsubay Başçavuş A.A. gözaltına alındı. İzmir’de askeri misafirhanelerde arama yapıldı. Operasyonun en önemli gerekçelerinden birinin Ergenekon soruşturmasındaki gizli tanık ifadesi olduğu öğrenildi. Tanık, ifadesinde katliamın Albay Ülger, öğretim üyesi Abat ve Binbaşı Yeşil tarafından planlandığını öne sürmüştü.
n ERENEROL BAĞI: Ergenekon sanığı Sevgi Erenerol’un şüphelilerle ilişkileri tespit edilince operasyon talimatının verildiği öğrenildi. Gözaltına alınan kişiler ‘Zirve katliamı’nı planlamak ve azmettirmekle suçlanıyor.
n EMNİYET RAPOR HAZIRLAMIŞTI: Savcılığın isteği üzerine İstanbul Emniyeti, Zirve Yayınevi katliamıyla Ergenekon soruşturması arasında bağ olup olmadığını araştırdı. Raporda, azınlıklara yönelik eylemlere dikkat çekildi.
n İFADE VERDİLER: Ruhi Abat, Binbaşı Haydar Yeşil, astsubaylar Mehmet Çolak ve A.A. Zirve davasında tanık sıfatıyla dinlendi.
n EŞİ İNTİHARA KALKTI: Soruşturma kapsamında Malatya’da gözaltına alınan astsubay M.Ç.’nin eşi H.Ç. silahla intihara kalktı. H.Ç. hastanede gözetim altına alındı. Devrim TOSUNOĞLU – Ömer YALÇIN – Taner ALKAN
Watergate savcısı adliyede
AMERİKAN siyasi tarihine damgasını vuran ‘Watergate Skandalı’nı soruşturan Savcı Philip Heymann, Beşiktaş’taki İstanbul Adliyesi’nde Başsavcı Vekili Turan Çolakkadı’yı ziyaret etti. Bahçeşehir Üniversitesi Ceza ve Ceza Usul Hukuku Bölüm Başkanı Prof. Dr. Feridun Yenisey’in ağırladığı ziyaretçiler İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nde bir süre duruşma da izledi. Heymann’ın 3 günlük bir seminer için geldiği öğrenildi. Seda KILIÇ / İSTANBUL
AZMETTİRİCİNİN AZMETTİRİCİSİ Mİ?
18 Nİsan 2007’deki katliam sonrası, Malatya’daki kiliselere Ali A. imzasıyla gönderilen ihbar mektubunda, zanlılar Emre Günaydın ve arkadaşlarını, İnönü Üniversitesi’nde görevli Ruhi Abat’ın azmettirdiği; Abat’ın da emekli Albay Mehmet Ülger tarafından yönlendirildiği öne sürülmüştü.
n MİSYONERLERİ İZLETİYOR İDDİASI: Malatya İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şubesi’nde çalıştığını iddia eden başka bir ihbarcı da olayı soruşturan özel yetkili savcıya bir mektup göndermişti. Bu ihbarcı da Ülger’in, Kayseri Jandarma Bölge Komutanı ve Jandarma Genel Komutanlığı Denetleme Başkanı’na katliamdan 1.5 ay önce misyonerlik brifingi verdiğini ve öldürülen kişilerin Malatya’daki faaliyetlerini anlattığını ileri sürmüştü. Komutanlık ise Ülger’in 25-26 Mayıs 2006’da ‘Aşırı Sağ Faaliyetler ve Misyonerlik’ başlığıyla seminer düzenlediğini belirtmişti.
n TANIKTAN ‘BOMBA’ İDDİA: Malatya’da 3 adet el bombası ve dinamit lokumuyla yakalandığı için tutuklu bulunan eski Kerkük Kardeşlik Derneği Başkanı Veysel Şahin ise mahkemeye ve Ergenekon savcılarına tanık olarak ifade vermişti. Ülger’in bölgede misyonerleri takip ettirdiğini belirten Şahin, ‘7 el bombası olduğunu, Ülger’in 4’ünü kendisinden aldığını ve o bombaların Şemdinli olayı sonrası parçalanan araçta bulunduğunu’ öne sürmüştü.
RADİKAL
BDP’li başkan vekilinden şehitlere karanfil
Diyarbakır’da 18 Mart Şehitleri Anma Günü ve Çanakkale Deniz Zaferi nedeniyle düzenlenen törende BDP’li Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Hafize İpek, şehitlerin mezarına karanfil bıraktı. Diyarbakır’da 18 Mart Şehitlerini Anma Günü ve Çanakkale Deniz Zaferi’nin 96’ıncı yıldönümünde Hava Şehitliği’nde tören düzenlendi. Törene Diyarbakır Valisi Mustafa Toprak, Büyükşehir Belediyesi Başkan Vekili Hafize İpek, 7’inci Kolordu Komutanı Korgeneral Salih Zeki Çolak, 2’inci Hava Kuvvet Komutanı Korgeneral Akın Öztürk’ün yanı sıra askeri ve sivil erkan katıldı. Tören başlamadan yerini alan Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Hafize İpek, tören sonradan gelen Vali Mustafa Toprak’l el sıkışırken, Korgeneral Salih Zeki Çolak, Korgeneral Akın Öztürk ile tokalaşmadığı görüldü. Törende yan yana duran Vali Toprak ve Hafize İpek ile bir süre sohbet etti. İstiklal Marşı ve saygı atışı ile başlayan törende konuşan 2’inci Hava Kuvvet Komutanlığı’nda görevli Pilot Üsteğmen Mahmut Coşkun, bugünün barutun kanla, kanın canla, canın vatan, namus ve bayrak uğruna destanlaştığı bir gün olduğunu söyledi. Coşkun, şöyle dedi:
“Terörle mücadele askerlerimizi, polislerimizi, diplomatımızı, öğretmenlerimizi ve çeşitli meslek gruplarından şehit verdik. Aziz şehitlerimiz size minnettarız. Vatan ve bayrak için kutsal nöbet sırası bizdedir. Manevi varlığından güç alan bizler, her ne şekilde olursa olsun bu vatana göz diken iç ve dış düşmanlarını bertaraf ederek, senin emanetini en üst seviyeye taşıyacağız. Ülkemi bölmek, parçalamak isteyen, milletimin huzuruna göz diken hainler, hangi maskeyi takarsanız takın, hainliğinizi gizleyemezsiniz. Bir elinizde yıldırım, diğer elinizde tufan taşısanız, güneşi yaklaştırıp, buzulları eriterek denizleri taşırıp üzerimize akıtsanız dahi, aziz şehitlerimizden aldığımız güç ve kuvvetle, karşınızda daima bizi bulacaksınız. Her zaman olduğu gibi azim ve inancımızla eriyecek ve ateşimizle yanacaksınız.” Şehitlik ziyareti öncesi protokoldekiler, İl Müftüsü Ali Melek öncülüğünde şehitler için dua okudu. Protokol daha sonra ellerindeki kırmızı karanfilleri şehit mezarlarına bırakıp dua etti. Daha sonra Kara Şehitliği’ne geçen protokoldekiler şehitler adına hazırlanmış fidanları dikti. Tören, daha sonra Devlet Tiyatrosu salonunda devam etti.
Tatlıses’i vuran silah barajdan çıktı
İbrahim Tatlıses’e yönelik silahlı saldırıyla ilgili yürütülen soruşturma kapsamında dün Ömerli Barajı’nda bulunan Kalaşnikov marka uzun namlulu silahın balistik incelenmesi tamamlandı. Silahın olayda kullanıldığı ortaya çıktı. Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri, Abdullah Uçmak ve adamlarına yönelik düzenlediği operasyonda 14 kişiyi gözaltına almıştı. Baskında Uçmak’ın sevgilisi olduğu öne sürülen bir kadının evinde 1 Kalaşnikov bulunmuştu. Diğer adreslerde ise 3 tabanca ele geçirilmişti. Ancak Kriminal Polis Laboratuarı’nda yapılan inceleme sonunda silahlar temiz çıkmıştı. Bunun üzerine polis ekipleri araştırmalarını derinleştirdi. Şüphelilerin kullandığı otomobildeki GPS kayıtlarından yola çıkan ekipler, otomobilin durduğu noktaları tespit etti. Bu noktalardan biri de GPS kayıtlarına göre olay gecesi 01.07’de durulan Ömerli Barajı’ydı. Baraj çevresinde arama yapan ekipler, Kalaşnikov buldu. Laboratuvara götürülen Kalaşnikov’un balistik incelemesinde saldırıda kullanılan silah olduğu belirlendi. Suç aletini de bulan polis şimdi sorgu işlemlerini gerçekleştiriyor.
Guardian’dan Türkiye’ye teşekkür
İngiliz Guardian gazetesi, muhabiri Geyt Abdülahad’ın Türkiye’nin yardımıyla serbest kaldığını yazarak, Genel Yayın Yönetmeninin, çabalarından dolayı Türkiye’ye teşekkür ettiğini aktardı. Abdülahad’ın Brezilyalı bir muhabirle 2 Martta Libya’nın Sabratha kentinde gözaltına alındığını hatırlatan gazete, olayın ardından Guardian’ın Genel Yayın Yönetmeni Alan Rusbridger’in Abdülahad’ın serbest bırakılması için Trablus’a gittiğini belirtti. Rusbridger’in dün, Türk hükümetinin Abdülahad’ın serbest bırakılması için sürece aktif olarak dahil olduğunu açıkladığı kaydedildi. Gazete, “Türk Dışişleri Bakanlığının yanı sıra, Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlığının da muhabirin salıverilmesinde rol oynadığına inanıldığını” bildirdi. Gazete, Rusbridger’in şu sözlerine yer verdi: “Abdülahad’ın serbest bırakılmasında rol oynayan Türk hükümeti de dahil, çok sayıda insanın çabasından dolayı minnettarız.” Rusbridger ayrıca, Abdülahad’ın hücrede tutulduğunu ancak fiziki olarak zarar görmediğini belirtti. Somali, Sudan, Irak ve Afganistan’dan geçtiği haberlerle tanınan Irak asıllı Geyt Abdülahad, 2004 yılından beri Guardian gazetesinde çalışıyor.