Dünya’nın nükleer zirvesi Çırağan Sarayı’nda. İran’ın, nükleer programına ilişkin müzakereler Türkiye’de başladı. BM Güvenlik Konseyi’nin daimi üyeleri ve Almanya ile yapılan görüşmeler öncesinde İran kırmızı çizgisini çekti: “Nükleer haklarımız tartışılmaz, uranyum zenginleştirmeyi durdurmayız.” İran’ın nükleer programıyla ilgili olarak BM Güvenlik Konseyi daimi üyeleri ve Almanya (5 + 1) ile İran arasındaki yeni tur müzakereler, Türkiye’nin ev sahipliğinde İstanbul’da başladı. Çırağan Sarayı’nda yapılan toplantılarda, 5 + 1 heyetine Avrupa Birliği Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Catherine Ashton, İran heyetine de İran Milli Güvenlik Yüksek Kurulu Genel Sekreteri ve İran’ın Nükleer Başmüzakerecisi Said Celili başkanlık ediyor. Görüşmeler basına kapalı sürerken, İran heyetinden üst düzey yetkili Mesud Zührevand, İran’ın uranyum zenginleştirme faaliyetlerinin dondurulması ya da askıya alınmasının tartışılmasına izin vermeyeceklerini söyledi. Zührevand, konunun şu ana kadar görüşülmediğini ya da diğer taraflarca gündeme getirmediğini belirterek, ‘İran’ın nükleer hakları tartışılamaz’ dedi.
Yakıt önerilecek
Batılı diplomatlar müzakereler için bu kez tek bir amaç belirledi. Batılı ülkeler, İran’ı, üç tonu bulan düşük zenginlikli uranyum stoklarından vazgeçirmeye çalışacak. Bu miktarda uranyumun tamamen zenginleştirilmiş olması halinde, birkaç nükleer silah yapmaya yeteceği düşünülüyor. Bu amaca ulaşılabilmesi için müzakerecilerin yakıt takası anlaşmasını canlandırmaya hazırlandıkları belirtiliyor. Buna göre İran’ın sahip olduğu düşük zenginlikli uranyumun belli bölümünden vazgeçmesi karşılığında, Tahran’a araştırma reaktörleri için gereken yakıt sağlanacak. İstanbul, son 1.5 yılda bu türden bir yakıt karşılığı uranyum takasının üçüncü kez dile getirildiği yer olacak. Bu yoldaki bir anlaşma, ilk kez 2009 yılının Ekim ayında gündeme gelmiş ve kısa süre sonra başarısızlıkla sonuçlanmıştı. 2010 yılının Mayıs ayında Brezilya ve Türkiye İran’la kendi takas anlaşmalarını yapmış; ama bu anlaşma da, Batı tarafından reddedilmişti.
Dünyanın gözü İstanbul’da
İran’ın nükleer programının İstanbul’da görüşülmesi tüm dünyada yankı buldu. Batı basınında müzakereler konusunda ‘beklentiler düşük’, ‘biraz iyimserlik’ var gibi yorumlar yapılırken, Türkiye’nin, Batı ile İran arasında aracı olmak için hala yoğun çaba gösterdiği belirtildi. Los Angeles Times, ‘Bazı diplomatlar, İstanbul görüşmelerinin geçen ayki Cenevre görüşmelerine göre daha verimli geçeceğinden umutlu’ derken, Washington Post, Türkiye’nin İstanbul toplantısıyla bir kez daha İran ile uluslararası toplum arasında görüşmeleri kolaylaştırma işini üstleneceği vurgulandı. Politico’daki yorumda ise Batılı diplomatların bu sefer daha iyimser olduğu kaydedildi.
ABD umutsuz
ABD Dışişleri Bakanlığı da, İstanbul görüşmelerinde büyük bir ilerleme olmasını beklemediklerini; ancak anlamlı bir müzakere sürecinin ortaya çıkmasının umulduğunu bildirdi. Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Mark Toner, güncellenmiş bir nükleer yakıt takası teklifinin tartışılmasını istediklerini kaydetti. Toner, herhangi bir yeni nükleer yakıt takası teklifinin, 2009 yılından beri Tahran’ın uranyum zenginleştirme sürecini yansıtması gerektiğini belirtti. ABD Dışişleri Bakanlığı sözcülerinden P.J. Crowley ise, İstanbul’daki görüşmelerde ‘İran’ın nükleer programına ilişkin temel sorunlarda anlamlı ve pratik bir ilerleme sağlanmasını istediklerini” bildirmişti. Zirveyi izleyen gazeteciler için Feriye Lokantası Hamdi Sever Salonu’nda bir basın merkezi oluşturuldu. Toplantı için 182’si yabancı olmak üzere 396 basın mensubu akredite oldu. Olası bir basın toplantısı için platform kurulan merkezde, simultane tercümanlar hazır bulunduruluyor.
WSJ: Perde arkasında nüfuzunu kullanacak
Avrupalı yetkililer, İstanbul görüşmelerinde resmi olarak masaya oturmayacaklarını söylemesine karşın Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun müzakerelerde perde arkasında nüfuzunu kullanmasını bekliyor. Wall Street Journal (WSJ) gazetesinin haberine göre, İran, İstanbul’daki görüşmelere diplomatik açıdan güçlenerek geldi. İran’ın uluslararası topluma görüşme yeri olarak İstanbul’u kabul ettirmesi ve Lübnan’daki yakın müttefiği Hizbullah’ın Beyrut’un Batı yanlısı hükümetini başarıyla devirmesiyle bölgesel olarak konumunu güçlendirdiği vurgulandı. ‘Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Tahran’ın son yıllarda önemli bir diplomatik dostu haline geldiği” görüşüne yer verildi.
Bosna, Davutoğlu’na sigara bile içirtti
New York Times gazetesinin hafta sonları yayınladığı New York Times Magazine’de Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ve Türkiye’nin dış politikası ele alındı. 6 sayfalık makalede Davutoğlu’nun aktardığı anekdotlar ve Türkiye’nin dış politikasına yönelik analizler yer aldı. Derginin editörlerinden James Traub, ‘Davutoğlu’nun kuralları, Türkiye’nin kuralları’ başlıklı makalesine Bakan’ın aktardığı bir olayla başladı. Makaleye göre, Davutoğlu, Bosna Hersek ile Sırbistan arasında arabuluculuk yürütürken, hayatında da önemli bir istisna yaptı. Traub bu olayı şu şekilde aktardı: ‘2009 sonbaharında taraflar arasında anlaşma sağlamak için bir gece Saraybosna havaalanında Bosna lideri (Haris Slaciç) ile bir araya gelmişler. Slaciç çok sigara içiyormuş. Dindar bir Müslüman olan Davutoğlu normalde sigara içmiyor ama bu kez bir istisna yapmış ve Silaciç’ten bir sigara isteyip içmeye başlamış. Bu görüşme sırasında Silaciç Sırpların özrünü kabul etmeye karar vermiş. Kriz de böylece aşılmış. Davutoğlu bu diplomasi yaklaşımını, Batı’da çok meşhur olan ‘Bir Türk gibi sigara içmek’ sözüne göndermeyle ‘Bir Bosnalı gibi sigara içmek’ olarak tanımlıyor.’
Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun aktardığı bu olayla başlayan makalede, Davutoğlu, ‘Sıra dışı bir figür: Zeki, yorulmaz, kendini övmeyi sever, anlattığı hikayelerin kahramanı her zaman için kendisidir’ şeklinde tanımlandı.
İran heyeti cumayı Sultanahmet’te kıldı
İran Milli Güvenlik Yüksek Kurulu Genel Sekreteri ve İran’ın Nükleer Başmüzakerecisi Said Celili ve beraberindeki heyet, cuma namazını Sultanahmet Camisi’nde kıldı. Celili ve beraberindekilerin, toplantının öğleden sonraki bölümüne katılmak üzere Sultanahmet Camisi’nden ayrılışları sırasında, bir grup ABD ve İsrail aleyhine sloganlar attı.