Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ”Son sekiz yılda Türkiye genelindeki okullara toplamda 750 bin adet bilgisayar gönderdik” dedi. Başbakan Erdoğan, Rixos Oteli’nde Milli Eğitim Bakanlığı ve Ulaştırma Bakanlığı’nın işbirliği ile gerçekleştirilen Eğitimde Fırsatları Artırma ve Teknolojiyi İyileştirme Hareketi Projesi (Eğitimde ‘FATİH’ Projesi) imza törenine katıldı. Başbakan Erdoğan, Bugün imzaları atarak resmi olarak başlatılan FATİH Projesiyle artık her okula bilgisayar döneminden, her sınıfa bilgisayar dönemine geçildiğini bildirerek, şöyle konuştu:
”Artık sınıflarda, akılı tahtayı, bilgisayarı göreceğiz. İnternet bu noktada artık sınıflarımızda olacak ve böylece okullarımızı çok daha güçlü bir noktaya taşımış olacağız. Biz Hükümeti kurduğumuzda Türkiye genelinde 85 öğrenciye bir bilgisayar düşüyordu. Dikkat edin bu 85 rakamı Türkiye genelinin ortalamasıydı. Bu rakam da eşit şekilde dağılmıyordu. Bazı bölgelerde, illerde, öğrenciler, öğretmenler okullarında bilgisayar görebilirken. Bazı bölge ve illerimizde, ne okulunda ne semtinde hiç bilgisayar görmemiş, klavyeye dokunmamış öğrenciler oluyordur. Bilgisayarın, bilgisayar sınıflarının olduğu okullarda da öğrenciler bu imkandan tam anlamıyla istifade edemiyordu. Bilgisayar adeta seyirlik bir malzeme gibi duruyor, bozulabilir gerekçesiyle çoğu okulda dokunulmasına dahi izin verilmiyordu.”
Başbakan Erdoğan, Türkiye’nin okullarının bilişim teknolojisi sınıflarıyla çok geç tanıştığını ifade ederek, ”Son sekiz yılda Türkiye genelindeki okullara toplamda 750 bin adet bilgisayar gönderdik” dedi. Başbakan Erdoğan, Türkiye genelinde ortalama 15 öğrenciye bir bilgisayar düştüğünü bildirdi. Geçmişte, dünyanın gençlerinin, çocuklarının okullarında, dersliklerinde, evlerinde bilgisayarı azami ölçüde eğitim süreçlerine kattığını anlatan Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
”Bizim çocuklarımız adeta bilgisayardan uzak tutuldu. Siz bu tohumu toprağa atıp terk edip giderseniz, istediğiniz verimi asla alamazsınız. Toprağı sulayacaksınız, havalandıracaksınız, yabani otları temizleyeceksiniz. Her aşamada ilgi göstereceksiniz ki tohum filizlenecek boy atacak başağa dursun. Bire 20, bire 30 size ürün verecek. Bir fidanı toprağa dikip sonra arkanıza bakmazsanız o fidan kurumaya mahkumdur. Sabırla koruyacaksınız, deyim yerindeyse gözünüz gibi bakacaksınız ki o fidan bir çınara dönüşecek ya da meyveye duracak. Ve size ektiğinizi biçme sabrınızın karşılığını, fırsatını sunacak.”
“8 yılda 159 bin yeni derslik yapıldı”
Başbakan Erdoğan, 8 yılda 159 bin yeni derslik yapıldığını anımsatarak, ”Şu anda Türkiye’de toplam derslik sayısı 620 bin. Bunun 159 binini biz bu dönemde yaptık. Ne denli bu işe yüklendiğimizi, hız verdiğimizi ifade etmek için bunu anlatıyorum. Eğitimin önünde hiç bir mazeret kabul etmiyoruz” dedi. İlk ve orta öğretime verilen önemin, yükseköğretimden de esirgenmediğini anlatan Başbakan Erdoğan, ”78 yeni üniversiteyi Türkiye’ye kazandırdık ve üniversitesi olmayan il bırakmadık. Ben buradan, Ulaştırma Bakanıma hatırlatıyorum; bu aynı zamanda bir talimattır. Bizim derslik noktasında açığımızın kalmaması gerekiyor. En kısa zamanda yapabileceğimiz derslik sayısını, mevcudu katlayabilecek noktaya getirmemiz lazım. Milli Eğitim Bakanımın talebi nedir? Çok önemli. Yüzelli, üçyüz bin… Ne yapıyoruz? Ona göre adım atacağız, ona göre kayda alacağız. Bizim, sağlıklı bir şekilde azami 30 öğrenci, 30 öğrencinin üzerinde sınıfın Türkiye’de kalmaması için bir adım atmamız gerekiyor” diye konuştu. Artık ilköğretim okullarının olduğu yerlerde okul öncesi öğretime yönelik sınıfların da yapılmasının gereğine işaret eden Başbakan Erdoğan, Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’ya dönerek, ”Bunlarla beraber hesabını yaptığımızda öyle zannediyorum ki derslik adeti, orta öğretim, okul öncesi, 300 bin yeter mi?” diye sordu. Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:
”FATİH projesini incelediğinizde Fatih’te de bunun kendisini görürsünüz zaten. Her ne kadar bazıları FATİH adı konuldu diye bu projeyle kendisine göre dalgasını geçiyorsa da bu projenin hakkıyla icra edildiğinde onlara da gerekli tokadı atacaktır diye düşünüyorum. Fatih Sultan Mehmet’in yetişme koşullarına baktığınız zaman işte, bu yaşlarda özel olarak eğitmenine teslim edilmiş. Ve ondan eğitimini, öğrenimini almaya başlamıştır. Ama bunu hazmedemeyenler o isme maalesef hazımsız olanlar, böyle bir projeye bu adın konulması dolayısıyla rahatsızlar. ‘Ne var bunun açılımında, her halde çok düşünüldü’ deniyor. Ne diyor, fırsatları arttırma teknolojiyi iyileştirme… Niye rahatsız oluyorsun? Fırsatları değerlendirmekten, teknolojiyi iyileştirmekten daha güzel bir şey olabilir mi? Bunu bu nesillerin istifadesine sunacağız ki bizler görevimizi yapmış olalım. Onun için beyler rahatsız olmasınlar. Onlar ne kadar rahatsız olursa olsun biz görevimize devam edeceğiz. O Fatih ki 13 yaşında babası kendisine Devlet-i Aliye-i Osmaniyye’yi teslim etmek istediği zaman, babasına verdiği cevap manidardır. ‘Baba, ben bu görevi üstlenemem ben hazır değilim’ diyor. Babası ‘Emrediyorum, alacaksın bu görevi’ diyor. Fatih alıyor görevi ‘Ben şimdi Devlet-i Aliye-i Osmaniyye’nin padişahıyım, öyleyse emrediyorum, gelin devletin başına geçin’ diyor. Babasına diyor bunu ve görevi babasına veriyor. İşte bu zeka inceliğine kavuşmuş bir nesil yetiştirmemiz lazım. Bu eğitimle, öğretimle olur. Ve o yaşta, çok rivayetler var. O yaşta kaç tane dil biliyor diye. Tablo bu. Biz şimdi gerçekten halimizden utanıyoruz. İnşallah, bu yeni atılım, birçok şeyleri de ardı arkasını getirir. Yeni nesiller çok daha vasıflı yetişir.”