Bu Quaresma tam bir baş belası… Karşısında oynayanı allak, bullak ediyor, öfkelendiriyor. İki çalım yiyen hırsını alamayıp başlıyor itmeye, çekmeye. Bir de öfkeli şutları var. Hani “Düşmana vurur gibi vurdu” derler ya Q7’nin şutları da o misal. Hiç umulmadık bir anda Allah ne verdiyse yapıştırıyor. Dün gece de böyle müthiş bir şutu vardı.
Kaleci Wallen neye uğradığını şaşırdı. Bir de baktık ki top örümcek ağlarına yapışmış. O dakikada tur anlamında maç bitti zaten. Helsinki takımının zayıf umutları bu müthiş vuruşla eridi gitti. “Umutları eridi” derken maçı asla bırakmadılar.
Oyun disiplinini bozmadan şeref sayısı aradılar Beşiktaş kalesinde. Pozisyon da buldular.
Zaten bu kadar önde savunma kurarsanız, kalenizde pozisyon yaşamanız doğaldır. Cenk ve direkler, Fin takımının bir zafer gecesi yaşamasını önledi. Ancak her zaman bu kadar kolay rakiplerle oynamayacağını bilmeli Schuster.
Zorunlu libero Cenk
Çizgi halinde oynayan bir savunmayı orta sahaya çekerseniz, arkadan çıkan her oyuncu kalecinizle burun buruna gelir. Bakalım bizim ‘Sarı Mustafa’ bu konuda ne kadar inat edecek.
Rakibe verilen pozisyonlara rağmen iki takım arasındaki kalite farkı maça damgasını vuran en büyük faktördü. Quaresma şovunu yapar, Guti takımı organize eder golünü atar derken Necip sahne alır ve siz kazanırsınız. Yıldızlara sahip olmak böyle bir şey. Ben “Bu takımda tahtaya önce Quaresma, Guti ve Necip yazılmalı” diye boşuna mı söylüyorum!
Sonuç olarak Beşiktaş, UEFA Avrupa Ligi’nde şu ana kadar görevini layıkıyla yaptı. Ülke puanına katkı sağladı, gruplara kaldı. Taşlar tam yerine oturur ve her hafta oyuncuların yerleri değişmezse daha fazlası da olabilir. Not: Cenk kalede yine çok iyiydi. Harika kurtarışlar yaptı. Tek kusuru çok fazla ileri çıkması.
Bunu da biraz zorunluluktan yapıyor. Savunma o kadar öndeki, Cenk mecburen libero oynuyor!