İngiltere Başbakanı David Cameron’ın dünkü Ankara ziyaretinde İsrail ablukası altındaki Gazze Şeridi’ni bir hapishaneye benzetmesi gazetelerde geniş yankı buldu. Guardian konuya ilişkin haberinde Cameron’ın bu sözlerinin İsrail’in tepkisini çektiğini aktarıyor. Başbakanlık ve Dışişleri Bakanlığı’nın, Cameron’ın sözlerinin bir politika değişikliğine işaret etmediği şeklindeki açıklamalarına da yer verilmiş.
Gazeteye bilgi veren İngiltere Dışişleri Bakanlığı kaynakları, İsrail’in Filistinliler ile ilgili politikaları eleştirileceği zaman, örneğin Hamas tarafından rehin alınan İsrailli er Gilad Şalid’in durumuna dikkat çekerek, bu mesajların dengelendiğini belirtiyor.
Ancak Başbakanlık’ın bu sefer bunu unuttuğunu itiraf ediyorlar. Dahası gazete Cameron’ın işadamlarına hitabında söylediği sözleri daha sonra Başbakan Erdoğan ile ortak basın toplantısında düzeltme ya da yumuşatma fırsatı olduğunu, ancak İngiltere Başbakanı’nın bunu kullanmadığını, tam tersine sözlerinin arkasında durduğunu hatırlatıyor.
Guardian başyazılarından birini de bu konuya ayırmış. “Türkiye: Hayati bir aktör” başlıklı yazıda şu satırlar dikkat çekiyor: “David Cameron’ın dün Gazze ile ilgili söylediklerinde yeni bir şey yoktu. Gazze’nin bir açık hava hapishanesi olduğunu daha önce söylemişti zaten. Şimdi buna ‘kamp’ kelimesini eklemesi söylemin sertleştirildiği anlamına gelmez.”
“Bu sözleri Cameron’ın konuya şimdiye kadarki en güçlü müdahalesi haline getiren asıl, bunları Türkiye’de, İsrail’in eski müttefiki yeni belalısı, yardım gemilerine saldıran İsrail güçlerini Somalili korsanlara benzeten Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın yanında söylemesiydi.”
“Bunun anlamı şudur: Bir İngiltere Başbakanı, Westminster’da kullandığı üslubu Türkiye’de değiştirmek zorunda kalıyor. Bu bile tek başına, Türkiye’nin ne kadar önemli bir bölgesel güç haline geldiğini gösteriyor.”
Bu noktada Türkiye’nin bölgesindeki nüfuz arayışlarını aktaran Guardian şöyle devam ediyor:
“Türkiye aslında Avrupa Birliği’nin, genişlemede sorunlar yaşamasından bu yana son verdiği şeyi yapıyor. Yumuşak gücü etkili bir şekilde kullanıyor.”
“Türkiye’nin Hamas ya da İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad ile ilgili görüşlerinin ABD ve AB’nin tutumundan farklı olması, aslında arabulucu rolünü daha çekici bir hale getirir. Cameron’ın, Avrupa’nın büyük bölümünün artık kaybedilmiş bir dava gözüyle baktığı Türkiye’nin AB üyeliği konusunda direnmesi de bu yüzden.”
“Mesele sadece Türkiye’nin hızlı büyüyen bir ekonomiye ve genç bir iş gücüne sahip olması değil. Bölgede ABD ve AB politikalarının birçoğu başarısızlığa ya da akamete uğramışken, Türkiye’nin yardımı gerçekten faydalı olabilir.”
Guardian gibi Financial Times da başyazılarından birini bu konuya ayırmış. Cameron’ın Türkiye’nin AB üyeliği ile ilgili çabalarının büyük ölçüde retorikten ibaret olduğunu savunan gazete şöyle devam ediyor:
“Fransa ve Almanya’nın Türkiye’nin üyeliğine muhalefeti öyle güçlü ki, kısa vadede bu sürecin hız kazanması ihtimali çok düşük. Dolayısıyla Cameron’ın Türkiye’nin savunucusu pozu takınması masrafsız bir diplomasi yöntemi.”
Financial Times böyle demekle birlikte, Ankara’nın diplomatik rolü düşünüldüğünde, İngiltere Başbakanı’nın izlediği siyasetin önemli olduğunu belirtiyor. Türkiye’nin, arka bahçesi olarak tanımladığı Orta Doğu’da daha büyük bir stratejik rol arayışının kayda değer bir başarı kazandığına dikkat çeken gazete şöyle devam ediyor:
“Batılı ülkeler Türkiye’yi bu gücünü daha yapıcı bir şekilde kullanmaya teşvik etmeli. Zaten Cameron da doğru bir şekilde ve diplomatik bir dille Türkiye’nin nerede hata yaptığını söyledi.”
“İran’ın nükleer programının oluşturduğu tehdit düşünüldüğünde, Türkiye’nin Birleşmiş Milletler’de kullandığı oy şanssızdı. İsrail konusunda da Türkiye Binyamin Netanyahu hükümetiyle sürtüşmesine bir son vermeli ve İsrailliler ile Suriyeliler arasında arabulucu rolüne geri dönmelidir.”
“Hepsinin ötesinde, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Kıbrıs ve Gazze gibi konularda belli aralıklarla gerçekleştirdiği ve diplomasiden ziyade popülizmden beslenen öfkeli çıkışlarına bir son vermeli. Türkiye küresel bir etkiye kavuşma konusunda büyük bir şans yakalamış durumda. Bu şans boşa harcanmamalı.”
Times ise İngiltere Başbakanı David Cameron’ın Ankara ziyareti sırasında Gazze’yi bir hapishaneye benzetmesinin Hamas tararfından memnuniyetle karşılandığını yazıyor.
Hamas sözcüsünün, “Bu olumlu bir tutumdur ve uluslararası toplumun vicdanında bir uyanışın göstegesidir” sözlerine yer verilmiş.
Buna karşılık İsrail’in Londra Büyükelçisinin Cameron’a yanıt olarak, “Gazzelileri hapseden Hamas’tır. Gazze’deki durum Hamas yönetimi ve tercihlerinin doğrudan sonucudur” dediği aktarılıyor. Gazetenin Cameron’ın sözleriyle ilgili kendi yorumu ise şöyle:
“Hükümetinin ‘sessiz güç’ olmasını isteyen biri için, David Cameron’ın son 24 saati biraz fazla gürültülüydü. Önce Türkiye’yi Avrupa Birliği’ne almak istemedikleri gerekçesiyle Fransa ve Almanya’ya kızgınlığını dile getirdi. Sonra da Gazze’yi bir hapishaneye benzetti. Her ikisi de Ankara’da memnuniyetle karşılandı.”
“Cameron kendisini Türkiye’nin AB üyeliğinin savunucusu olarak sunuyor, çünkü herşeyden önce bu hedefe inanıyor. Gerçekten de NATO’nun tek Müslüman üyesinin, Batı tarafından reddedildiği için doğuya dönmesinin olumsuz sonuçları olacaktır. Ancak Avrupa Birliği konusundaki sözleri dengeli olmakla birlikte, Başbakan’ın Gazze konusundaki mesajları hamdı ve iyi planlanmamıştı.”