Gece hayatını seviyor, ama ailesine sıkı sıkıya bağlı. İnanılmaz yetenekli, ama istikrar sıkıntısı var. Formasına tutkuyla aşık, ama bencilliği üst düzeyde. Tanıştıralım, huzurlarınızda Ricardo Quaresma… Böylesine büyük transferleri yapmak hiç kolay değil. Real Madrid bile Cristiano Ronaldo’yu bir senede alamamıştı. Bu örnekten yola çıkılırsa, Beşiktaş Kulübü’nün hakkını teslim etmek gerek.
Potansiyeli çok yüksek henüz 26 yaşındaki Ricardo Quaresma’yı tam zamanında renklerine bağladılar. Üstelik makul sayılabilecek bir ücret karşılığında… Böylesine yetenekli ve gösterişli futbolcuları, futbol piyasasında her zaman alıcı bulunabilir, yani Beşiktaş’ın bu transferden zarar etmeyeceği kesin. Q7’nin bilinmeyenlerine gelince…
1983 yılında, Lizbon’un Alcantra bölgesinde doğdu. Genlerinde futbol vardı. Amcası Alfredo Quaresma, Portekiz’in en önemli futbolcularından birisi… Q7’nin kendisinden 3 yaş büyük olan ve ismini Alfredo’dan alan ağabeyi Alfredo Andrade’nin de etkisiyle Quaresma kendisini futbol sahasında buldu. Yeşil sahaya 5 yaşında adım attı, 11 yaşında Sporting Lizbon’a ‘merhaba’ dedi. İlk kazandığı para, 50 Euro’ydu. (Şimdi Beşiktaş’tan senelik 4 milyon Euro alacak.) 2000 yılında, U-16 Avrupa Şampiyonası’nın en değerli oyuncusu seçildi. 17 yaşında Sporting Lizbon’un ilk 11’indeydi ve takımın çifte şampiyonluğunda önemli rol oynamıştı. Quaresma, 94 milyon Euro’luk Cristiano Ronaldo’nun bir adım önündeydi. Lizbon’da fazla kalması düşünülemezdi, Rüştü’yle birlikte Laporta’nın seçim kozu olarak Barcelona’ya transfer edildi.
Barcelona günleri…
2003’te Barcelona’ya imza attı ve sezonun ilk bölümünde hep ilk 11’deydi. Ancak Rijkaard yönetimindeki Katalanlar büyük çöküş yaşadı. Bu sırada önemli bir sakatlık geçiren Q7 formasını bir daha alamamak üzere kaptırdı, yıldızların arasında da kayboldu. Quaresma’nın sakatlık döneminde ayağa kalkan Barcelona toparlandı. Tıpkı Rüştü gibi Quaresma da Rijkaard’a olan inancını yitirdi. “Rijkaard varsa ben yokum” dedi ve Porto’ya transfer oldu.
Porto’daki performansıyla bir kez daha varoldu Quaresma. Çizgi film efsanesi ‘Tsubasa’nın kartal vuruşu’ gibi, ‘Quaresma trivela’sıyla kariyerinde yeni bir sayfa açtı. Porto’yu tek başına sırtladı ve Avrupa’da bir kez daha adını duyurdu ‘çingene’ lakaplı Portekizli…
Beşiktaş’a gol atmıştı
Aslında Beşiktaş-Quaresma aşkının temelleri 2007’de atıldı. 3 Kasım 2007’de İnönü’de oynanan Beşiktaş-Porto maçının 90. dakikasında attığı golle Kartal’ı yıkan yıldız oyuncuyu tribünler alkışmaktan kaçınmadı. Quaresma ise kapalı tribüne formasını atıp, alkışlara yanıt vermişti.
24 milyon Euro ödemişlerdi
Dünyanın en iyi teknik direktörü olarak gösterilen Jose Mourinho, “Onun gibi topa vuran bir oyuncu tanımıyorum. Quaresma’nın yeteneklerinden şüphem yok. Onu oynatıp, takıma fayda sağlar hale getireceğim” dedi. Ama aşı tutmadı, kan uyuşmadı. Barcelona’dan sonra İnter’de de oynayamadı Q7. Üstelik 24 milyon Euro’luk bonservis ödenmesine rağmen İnter ondan vazgeçti. Belki de Mourinho’ya kalsa, Real Madrid’e de götürebilirdi Q7’yi. Ancak İspanyol ekibindeki medya baskısı ve yönetimin tavrı nedeniyle Portekizli hoca da vazgeçti gözdesinden. Quaresma da Beşiktaş’ın ilgisine kayıtsız kalmadı ve kariyerinde beyaz bir sayfa açtı.
Gece hayatını seviyor, ama kız arkadaşına bağlı olduğunu yinelemekten kaçınmıyor. Annesinin ismini sağ koluna yazdıracak kadar ailesine bağlı. “Çingene olmaktan utanmıyorum. Utanılacak bir şey yok” diyen Quaresma’nın kariyeri iniş-çıkışlarla dolu. Barca’da dibe vurdu, Porto’da yükseldi. İnter’de düştü, Beşiktaş’ta uçma zamanı geldi…
Schuster’i Q7 ikna etti!
Beşiktaş’ın Quaresma’yla daha önce anlaştığı, tek pürüzün ise Schuster’in endişeleri olduğu ortaya çıktı. Alman hoca, “İnter’de oynayamadı, sıkıntı yaşayabilir” dedikten sonra, yöneticilerin harekete geçtiği ve Q7’ye “Biz seni istiyoruz. Schuster’le görüş, bu işi bitirelim” ifadesini kullandığı belirtildi. Quaresma ile Schuster biraraya geldi ve sorunları çözdü. Schuster’in jesti de gecikmedi: Salı günü İstanbul’a gidiyorum. Sen de aynı gün gel, birlikte imza atalım…