Beşiktaş Belediyesi kültür merkezlerinde tiyatro oyunları tüm hızıyla devam ediyorb Maysı ayında da yeni oyunlar seyirciyle buluşuyor. İşte bunlardan bir tanesi olan Alevi Günler oyunu hakkında Haberturk gazetesi yazarı oyunu şöyle ele alıyor: “Betül Memiş, İstanbul Halk Tiyatrosu’nun yeni oyunu Alevli Günler’i yazdı… Bugünlerde alt yazısız ve dublajsız anlatabilmek meramları daha da zorlaşıyor. Tam da nihavend şarkılardaki ağırlıktayız. Tüm bunların yamacında kelebek etkisiyse her bir dokunuş ve bakış, ömür dediğimiz de bize verilenden az, hissedilenden daha da çoksa hikmetinden sual olunmaz deyip, akalım tiyatro alemine. Bu sezona damgasını gülmekten kırıp geçirerek vuracak olan bir oyun; İstanbul Halk Tiyatrosu’nun yeni eseri Alevli Günler.
Öyle bir oyun ki bu insanın içinden ‘adamlar döktürmüş’ diyesi geliyor, çığırtarak. 2006’da Bahtiyar Engin, Yıldıray Şahinler, Kemal Kocatürk ve Levent Üzümcü tarafından kurularak, tiyatro camiasını heyecana gark eden İstanbul Halk Tiyatrosu, özgün oyunlarıyla alkışları ayakta hak ediyor. Ki hâlâ devam eden Gagarin Sokağı ajandaya not edilmesi gereken izlenceliklerinden. Anlaşıldığı üzere kadrajımızın konuğu; Alevli Günler. Tutkulu bir kalabalığın nidalandığı oyun güzergâh ise Beyoğlu. Bünye daha bir sevindirik oluyor böyle şenliğe gelmiş hissiyatıyla. Gelelim oyunun iskelet yapısına. Irmak Bahçeci’nin yazdığı, Yıldıray Şahinler’in yönetmen koltuğunda oturduğu, Alevli Günler’in oyuncu kadrosu ise yürek hoplatan cinsten; Erkan Can, Cem Davran, Levent Üzümcü, Bahtiyar Engin ve Tuğçe Kıltaç. Daha ne olsun dediğinizi duyar gibiyim. Ee o zaman ben konuya biraz ısınma turu attırayım, siz de oyun için yola koyulun! Şimdilerde konsantre bir hayat, C vitamini için kilolarca portakal yemek yerine hapını almak gibi bir şey halini almışsa… Bu oyunun iyi kafa açacağını belirtmekte fayda var.
Çocukluğundan beri hiç ayrılmamış üç arkadaş; mahallenin muhafazakâr kasabı ‘Hayri’ Bahtiyar Engin, hiçbir şeyi ciddiye almayan muhasebeci ‘Mensur’ Levent Üzümcü, Tengrizm’e inanan, Şaman Profesörü ‘Tarık’ Cem Davran. Ve oyun boyunca statükoyu temsil eden, farklı rollerde karşımıza çıkan ‘yok böyle bir performans’ dedirten usta Erkan Can.
Bu üç farklı karakter, sürekli tatlı tatlı didişmelerine rağmen, dünyadaki bizlerin tersine kardeşçe yaşanabileceğinin en güzel örneğini çiziyor aslında. Şaman profesörü Tarık, kanser olduğunu öğreniyor ve inançları gereği öldükten sonra yakılmak istiyor. Kendi hastalığı süre zarfında da ne yazık ki memleketim gerçeğinde çare bulamıyor bu isteğine… Üç arkadaş, farklı olana yaşam hakkı vermeyen düzenle karşı karşıya geliyorlar. Tarık’ın ölümünün sonrasında Hayri ve Mensur, dostlarına bir güzellik yapıp, son dileğini yerine getirmenin bir yolunu buluyorlar. Bize de hem içlenerek, hem de samimi kahkahalarla oyuna eşlik etmek düşüyor; Neyzen’in ‘gussa-i matem’ tadında kıvamlanıyoruz. Daha başından göz kırparak, ‘çok eğleneceksiniz çok’ ibresini yükselten oyun, genetiği mıncıklanmadan olduğu gibi aktarımıyla da öyle çoğu bünyenin düşündüğü gibi rahatsız edici formda anlatmıyor derdini. Kaybedecek hiçbir şeyi ol(a)mayan insanlar ülkesinden selam yolluğu verenlerden olarak; ‘İlk taşı günahsız olan atsın’ ince ayarında diyenlerdenim ben de… O yüzden böyle ‘derdim var, anlatırım kasmadan’ söylemli oyunları daha çok görmek istiyorum-z sahnelerde. Dünya uykusu gardını almadan ve üçlere beşlere karışmadan benden şimdilik bu kadar. wwwistanbulhalktiyatrosu.com”