Ne güzel olmuş o reklam!.. Ernst diyorki “Beşiktaş mücadeledir”, sarı fırtına Metin de “Beşiktaş aşktır… Aşk…” diyor. Doğru, tribünlerde büyük bir aşk vardır taraftarın, ama sahada büyük bir mücadele yok futbolcuların!.. Bobo tek forvet!.. Tamam iyi hoş da Nobre neden yanında yok? Bunu neden söylüyorum Nihat, Ekrem ve Tello… Üçünü toplasan yaptıkları iş bir tane Nobre’nin işini yapamaz! Neden mi? İşte her şey ortada ilk yarı bir Bobo var, takım sahada yok. İkinci yarı Nobre girdi Beşiktaş’a goller geldi. Golleri buluyor ve mağlubiyetten kurtuluyorsun ama golleri yemeyeceksin. Bu gollerin şöyle bir bahanesi olabilir: Rüştü’nün sakatlanması.. Vay be Rüştü sen neymişsin, yokluğun bu maçta çıktıktan sonra hissedildi.
Zapo’yu böyle görmedim
Bir tane “Sercan” denilen bir oyuncu var… Biraz dikkat etse, konsantre olsa inanılmaz pozisyonlar yakaladı, bunları gole çevirebilirdi. Olmadı. Şöyle bir bakıyorsunuz Zapotocny bu takımdan gönderildi, ama ben bu oyuncuyu Beşiktaş’ta böyle hırslı, arzulu görmedim. Belli ki Beşiktaş’a kırılmış. “Beni gönderirisiniz öyle mi” dedi ve hesabı kesti. Bunda Ertuğrul Sağlam’ı da tebrik etmek gerekir. Bir ara mağlubiyete düşse de oyuna müdahale etti ve çok önemli skor yakaladı. Burda belli ki Ertuğrul’un da kalbi “Beni gönderirsiniz öyle mi ben de gerekeni yaparım” diyerek, kırgınlığını pozitif enerjiye dönüştürerek haklı bir galibiyet elde etti. Bu arada Ali Tandoğan’ı da unutmayalım. Vay be eski Kartallar, olacak iş değil ama yaptığınız iş etik iş! Ferrari’nin oyundan çıkması dönüm noktası oldu. Nasıl Nobre’nin girmesi dönüm noktası oldu. İleride topu tutma düşüncesiyle Yusuf oyuna girdi! Ancak defans kurgusu bozuldu. Tolga Özkalfa çok koştu, pozisyonlara çok yakındı ancak kararlarında ikilemde kaldı.