GAZETE BEŞİKTAŞ
SAYI:91, 26 OCAK 2005
SAYFA 3
İçlerini döktüler!..
Merdivenlerimiz onarıldı
2004 yılı için aslında genel itibariyle gayet iyi geçti diyebilirim. Bununla birlikte yeni belediye de geldi. Kesinlikle, belediyenin çalışmalarından çok memnunuz. Bir çok eksikliklerimiz tamamlandı. Özellikle, 6-7 tane merdivenimiz vardı, bunlar yenilendi, onarıldı. Kaldırım taşlarımız düzenleniyor. Bununla birlikte temizlik işlerinden gerçekten çok memnunuz. Diğer kurumlarla da herhangi bir sıkıntı yaşamıyoruz. Bu olumlu gidişin yeni yılda da sürmesini dileriz. Beşiktaşlıların yeni yılı hayırlı olsun.
Arnavutköy Muhtarı Sedef İrteş
Havai hatlar yer altına alınsın
Öncelikle, yeni yılın barış, huzur getirmesini diliyoruz. Beşiktaş Belediyemize de özverili çalışmalarından dolayı çok teşekkür ediyoruz. Başkanından en alt kademedeki personeline kadar belediyemizin çalışmalarından gayet memnunuz. BEDAŞ ile de herhangi bir sorun yok, sürekli iletişim halindeyiz. Sadece, havai hatların yer altına alınması ile ilgili düşüncelerimiz, herhangi bir sorun olduğu zaman kazı çalışmalarının getireceği sıkıntıdan ötürü, şu anda olduğu şekilde korunmasına çalışıyoruz. Yeni yılda herkese huzur ve sağlıklı günler diliyorum.
Kuruçeşme Muhtarı Adnan Soysal
Logarlar değişmeli
2004 yılı iyi ve kötü yanlarıyla artık geçmişte kaldı. Ama mahallemize bakıldığında, elbette bazı eksiklikler olduğunu görüyoruz. Yeni yılda Aykut Barka Parkı’nın düzenli bir hale kavuşmasını istiyoruz. Bunun yanı sıra temizlik işlerinden gayet memnunuz. Yollarımızın bazıları onarılıyor, asfaltlamaları yapılıyor. Beşiktaş’ın markalaşma yolunda biz Kültür Mahallesi olarak da çağdaşlık ve markalaşma yolunda ilerlemek istiyoruz. Anadolu’daki okullarda okuyan öğrencilere kitap kampanyamız başladı. Katılımın gün geçtikçe daha çok olmasını temenni ediyorum. Çok büyük sıkıntı yaşatmayan su taşkınları oluyor. Logarların değişmesini bekliyoruz. Ayrıca, Neşe Parkı’nda yaklaşık bir buçuk ay kadar sonra yeni hizmet binamız açılacak. Yeni yılın herkese hayırlı uğurlu olmasını diliyorum.
Kültür Mahallesi Muhtarı Dursun Gül
Otobüs sayısı artırılsın
Bizim en büyük sorunumuz, uç bir bölgede olmamızdan da kaynaklanan otobüs azlığı çekiyor olmamız. Ayrıca, otobüslerin saatinde gelmemesi de vatandaşlarımızı sıkıntıya sokuyor. Bunun değişmesini bekliyoruz. Gerekli yazışmaları yaptık, ring seferi yapılabileceğini öğrendik. Ancak henüz kesin bir yanıt alamadık, bekliyoruz. Mahallemizde bir sağlık ocağı yapıldı, her şey hazır. Gerekli atamaların yapılmasını bekliyoruz. Bunun yanı sıra G Blok 1 ve 2. Kısım arasında araçların yolun her iki tarafında park edilmesinden kaynaklanan sıkıntıyı yaşıyoruz. Ayrıca bu durum kazalara da sebebiyet veriyor. Yetkililere de seslenerek bu durumun düzelmesini istiyoruz. Belediye ile ilgili şu anda hehangi bir sıkıntımız yok. Yeni yılda çalışmalarının gayet iyi bir şekilde devam etmesini bekliyoruz. Herkese mutlu yıllar…
Levazım Mahallesi Muhtarı Ziya Uygur
Altyapı yenilenmeli
Yeni yılın ülkemiz için hayırlı olmasını diliyoruz. İşsizliğin azalması, enflasyonun düşürülmesi gibi istekler ile yeni yıla merhaba dedik. 2004 yılına bakarsak genel itibariyle iyi geçtiğini söyleyebiliriz. 2001 yılından beri muhtarlık yapıyorum, altyapı ile ilgili olarak sorun yaşıyoruz. Bugün de mahallemizle ilgili bu sorunlar devam ediyor. İSKİ mühendisleri ile görüşmüştük, İSKİ alt yapı projesi hazırlayacak. Bu konuda bu projenin yeni yılda hayata geçirilmesini bekliyoruz. Bizim için sevinçli bir olay olacak. Belediyemizin çalışmaları da gayet iyi gidiyor, daha da iyiye gitmesini dilerim.
Mecidiye Mahallesi Muhtarı Sabit Akgün
Pazar sokağında problem var
Genel itibariyle sorunumuz yok, ancak pazar yeri ile ilgili bir sıkıntı yaşıyoruz. Pazar sokağının kalan kısmının, düzenlenen alana geçmesini istiyoruz. Bunun için imzalı olarak topladığımız belgeyi yetkililere ilettik. Yanıt bekliyoruz. Bir de Teşvikiye’den inen sular Derya Gül Sokağa akıyor. Yağmur ızgaralarının yapılmasını istiyoruz. Bunun yanı sıra sokaklarımız gerçekten çok güzelleşti. Beşiktaş Belediyesi’ne sizin aracılığınızla teşekkür ederiz. Ağaçlandırıldı, yollar ve kaldırımlar düzenlendi. Yeni yılda, kapkaç ve hırsızlık olaylarının en aza inmesini diliyorum. Emniyet güçleri gün içinde dolaşıyorlar, broşürler yayınlıyorlar. Ancak yasaların daha etkin olmasını istiyoruz.
Muradiye Muhtarı Cengiz Hacıömeroğlu
Köprü ayakları ışıklandırılsın
Her şey yolunda gidiyor. Yeni yılda her şeyin en iyisini temenni ediyorum. 10 senedir kemikleşen bir sorunumuz var. Bunun değişmesini diliyorum. Sorun; köprünün ayaklarında viyadüklerde ışıklandırmanın gerçekleştirilmemesi. Yaklaşık 40 lambanın bulunduğu yerde halen bir çalışma olmadı. Mühendisler ile tek tek görüştük, tarih bile verildi, ancak uygulamaya geçilmedi. Uygulamanın gerçekleştirilmesini bekliyoruz. Belediye ile ilişkilerimiz ise gayet iyi. Herkese sağlıklı günler diliyorum.
Ortaköy Muhtarı Refik Namunlu
Yağmur kanalları yetersiz
Hiçbir sorunumuz yok. Belediyenin çalışmalarından memnunuz ve çalışmaların daha iyi olmasını bekliyoruz. Hiçbir kurumla da sıkıntı yaşamıyoruz, gerektiğinde BEDAŞ olsun, İSKİ olsun yanıt veriyorlar. Sadece mahallemizin çoğu yerinde yağmur suyu kanallarının yetersizliği sebebiyle sıkıntı yaşıyoruz. Yeni yılda bunun değişmesi için gerekli çalışmaların başlatılmasını bekliyoruz. Herkese sağlık ve mutluluklar diliyorum.
Türkali Mahallesi Muhtarı
Ahmet Bayraktar
Yollarımız onarılıyor
Mahallemizde hiçbir sorun yok. Bazı sokaklarımızın tretuarlarının yıpranması dışında herhangi bir eksiğimiz de yok. Zaten Beşiktaş Belediyesi gerekli sokakların listesini alarak sokakların yol bakım ve onarım çalışmalarına başladı. Kendilerine teşekkür ediyoruz. Bunun dışında bir sıkıntımız yok ancak yeni yılda BEDAŞ’tan isteğimiz havai elektrik hatlarının yer altına alınmasıdır. Çünkü gerçekten tehlike arzediyor ve çirkin bir görüntü teşkil ediyor. Umut ediyoruz ki, bu konuyla ilgili de sorunumuz kalmayacaktır. Tüm Beşiktaşlılara mutlu yıllar dilerim.
Ulus Mahallesi Muhtarı Kadir Gedik
Sorunlarımızı birlikte çözelim
Mahallemizin önce ağaçlandırılmasını istiyoruz. Yeşil alanımız yok, yeşil alanımız olsun istiyoruz. Beşiktaş Belediyesi ile ilgili herhangi bir sıkıntımız yok. Gayet iyi bir şekilde diyalogumuz sürüyor. Bizim isteğimiz, kent kimliği kapsamında mahallemizde çalışmaların başlatılması. Aslında geniş kapsamlı bir çalışma ancak böylelikle belli bir standart gelmiş olacak. Görüntü kirliliği sona erecek ve binaların dış görünümü belli bir standarta kavuşmuş olacak. Beşiktaş Belediyesi, gerçekleştirmeyi hedeflediği çalışmalarına pilot bölge olarak mahallemizden başlayabilir. Bunun yanı sıra, ulaşım ile ilgili sıkıntılarımız da oluyor ancak yollarımız dar olduğundan en çok park sorunu yaşıyoruz. Umut ederiz, yeni yılda bunlar aşılır. Yeni yılda herkese bir çağrıda bulunmak istiyorum, herkes mahallesine sahip çıksın, sorunları hep birlikte çözmeye çalışalım. Komiteler kurulabilecekse kurularak muhtarlığa yardımcı olsunlar. Herkes kendi sokağına sahip çıksa, sorunlarını çözmeye çalışsa diye düşünüyorum. Herkese iyi yıllar dilerim.
Nispetiye Mahallesi Muhtarı Ayşe Şirinler
Çok yoğunum,
konuşamıyorum
Çok yoğun olduğum için maalesef görüşlerimi beyan edemiyorum. Yeni yılın ilk haftasında çok yoğun olduğum için konuşamayacağım.
Cihannüma Muhtarı Ahmet Üstüner
‘Bakü’yle kardeş oluyoruz’
BAŞ TARAFI ARKA SAYFADA
Ayrıca güneşli havalarda mini konserler ve uygulamaların yapılacağı bir tiyatral sistem kurulmuştur. Mimar Sinan üniversitesi tarafından hazırlanan gravürlerde burada sergilenmektedir. Diğer yandan engelli vatandaşlarımızın kullandığı binayı restore ederek, içini bilgisayarlarla donattık. Beşiktaş’ın Paf takımının futbol oynadığı sahası, alan çevre düzeni de baştan sona elden geçirilmiştir. Beşiktaş Kulübüne katkı adına önemli bir aktarım yapılmıştır” şeklinde konuştu. Ünal sözlerine şöyle devam etti:
“Burada Beşiktaş’a yakışır bir çevre düzenlemesi gerçekleştirdik. Yaklaşık 3 binin üzerinde ağaç dikimi yapıldı. Mayıs ve Haziran aylarında buranın güzelliği ortaya çıkacaktır. Biz bu alanı Beşiktaş’ın kalbi olarak değerlendiriyoruz. Beşiktaş’ın diğer semtleri olan Dikilitaş’a, Türkali’ye, Vişnezade’ye, Muradiye’ye, Abbasağa’ya hizmet gidiyor. Bu anlayış, halkın ayağına hizmeti indirgemektir.” Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal daha sonra sözlerini söyle sürdürdü:
“Yaptığımız işlerin keyfini açılışlara katılan kalabalık halk kitlelerinin yüzündeki gülümseme ile yaşıyoruz. Azerbeycan Dostluk parkı ve Haydar Aliyev Sokağının açılışı da muhteşem oldu.Beşiktaşlılar bu güzel günde bizi yalnız bırakmadı. Beşiktaşlıların yanı sıra açılışımıza Azerbaycan’ın milletvekillerine Azerbaycan’ın diyanet işleri başkanı, siyasi parti temsilcileri, Başkonsolos ve Azerbaycan büyükelçisi ve diğer üst düzey isimlerde katıldı. Özetle dev bir şölen oldu.
SAYFA 4
Haydi tiyatroya
Sevgili Karım Akatlar’da yeniden görücüye çıktı…
500.000 dolarlık hayat sigortasını alabilmek için kocasını öldü gösteren bir kadının içine düştüğü durumu komik bir dille anlatan, yazarlığını Kayra Şenocak’ın yaptığı, yapımcılığını Şamil Eren’in üstlendiği Hakan Yıldırım, Sinemis Candemir, Erdem Baş gibi ünlü oyuncuların da rol aldığı “Sevgili Karım” adlı oyun değişik kadrosu ve daha sıcak oyun içeriği ile yeniden sahnede.
Oyuna yeni bir
soluk
Daha önce Seray Sever’in oyunculuğu ile gündeme gelen “Sevgili Karım” adlı tiyatro oyunu farklı kadrosu ve sahneleri ile yeniden tiyatro severlerin beğenisine sunuldu. Sever’in oynadığı “Aslı” adlı karakteri Sinemis Candemir canlandırırken “Hale” adlı rolü ise “Tiyatrocudan çok tiyatroya gönül veren bir kişi” olarak kendisini tanımlayan Arzu Budak canlandırıyor. Sekiz ocak tarihinde tiyatro sahnesine tekrar merhaba diyen oyun, içeriğinde günümüzde yaşadığımız, televizyon ekranlarında sık sık görmeye alışık olduğumuz olayları da esprili bir dille sahneye taşıyor.
Umarım seyircilerimiz bizi yalnız bırakmaz…
Oyunda panik atak bir avukatı canlandıran Hakan Yıldırım oyun ve bulundukları Akatlar Kültür Merkezi hakkında şunları söyledi: “Akatlar Kültür Merkezi daha önce sahneye çıktığımız ve bir çok kez oyun izlediğimiz bir salon, burada oynamak tabii ki gurur verici. Farklı kadromuz ile oyunumuz bu akşam gösterime girecek umarım seyircilerimiz bizleri hiç yalnız bırakmaz…”
Tiyatroya destek
ve yeni çalışmalar
Tiyatronun desteklenmesi gerektiğini sözlerine ekleyen Hakan Yılmaz; “Destek olsun olmasın oyunlarımızı oynamak için elimizden gelen her şeyi yapıyoruz” dedi. Oyunun daha anlaşılır hale getirildiğini söyleyen sempatik oyuncu, bulunduğu grupla birlikte bir dizi çalışması yapılabileceğini söyledi.
Sinemis’in Heyecanı
Oyunda Aslı karakterini canlandıran Sinemis Candemir tiyatro sahnesine çıkmanın heyecanını yaşadı. Oyun öncesi heyecanlı ama sahnede başarılı olacağına inandığını söyleyen Candemir’i ailesi yalnız bırakmadı. Baba Bilgin bey ve anne Süheyla hanım kızlarının heyecanına ortak olmak için Sinemis’in yanına gelerek destek oldular. Candemir; Akatlar Kültür Merkezi ve Beşiktaş Kültür Merkezi’nin tiyatro deyince akla ilk gelen isimler arasında yer aldığını da sözlerinin arasına ekledi.
Farklı final sahnesi
ile beğeni topladı
Sahnelenen oyunun değişik kadrosunun yanı sıra, farklı esprilerle bezenmiş olması ve sürpriz finali dikkat çekenler arasında. Bitiminde farklı final sahnesi ile uzun süre alkış alan oyun seyircilerin beğenisini toplamış gözüküyor.
Oyunun tarihi: 29 Ocak Saat 21.00, Yazan Yöneten: Kayra Şenocak, Yapımcı: Şamil Eren.
Oyuncular: Güven: Hakan Yılmaz, Aslı: Sinemis Candemir, Akif: Murat Ergür.
Sigortacı Okan: Hilmi Erdem, Pizzacı: Erdem Baş, Hale: Arzu Budak, Polis: Murat Ölmez.
HABER HATTI
Bayramlaştılar
Kurban Bayramı’nı kutladık. Bayramlaşmalar her yerde olduğu gibi ilçe genelinde de coşku içinde geçti. Tüm kamu kurum ve kuruluşları, siyasi parti mensupları ve Beşiktaş halkı ile kaymakamlığın yapmış olduğu kutlama bayramın ikinci günü Öğretmen Evi’nde gerçekleştirildi. Bayramlaşma töreninde Beşiktaş Kaymakamı Nihat Nalbant hazır buldu. Belediye’de de kutlama yapılırken Beşiktaş Kulübü’nde geleneksel hale gelen bayramlaşma töreni Kurban Bayramı’nın dördüncü günü kulüp binasında gerçekleştirildi. Camianın bir araya geldiği bayramlaşma töreni Divan Kurulu Lokali’nde sürdürüldü.
SAĞLIK HATTI
Romatizma hafife alınmaz
Bu sayımızda sizler için romatizma hastalığını ele aldık. Uzmanlar bu konuda şunları söylüyor:
Vücudumuzun hareket etmesini sağlayan kaslar, kemikler, eklemler ve bu yapıları birleştiren bağlarda ön planda ağrı ve hareket kısıtlılığına bazen de şişlik ve şekil bozukluğuna neden olan hastalıklara genel olarak romatizma adı verilmektedir.
Romatizma tek bir hastalık değildir. 200’e yakın hastalık bu sınıfa girer. Eklem romatizmaları (osteoartrit, romatoid artrit), yumuşak doku romatizmaları (fibromiyalji, boyun ağrısı, bel ağrısı) ve kemik erimesi (osteoporoz) bunlar arasında en sık görülenleridir.
Romatizmal hastalıklar genel olarak kadınlarda daha sık görülmekte ve yaş ilerledikçe sıklığı artmaktadır. Bununla birlikte erkeklerde daha sık görülen (gut, ankilozan spondilit) ya da ön planda gençlerde görülen (örnek: sistemik lupus eritematozus) hastalıklar da vardır. Romatizmal hastalıklar çocukluk çağında da görülebilir.
Romatizmal hastalıkların önemli bir bölümünün kesin nedeni bilinmemektedir. Çoğunlukla bulaşıcı-mikrobik değildir. Kalıtsal özellikler (genetik yatkınlık) bazılarında önem taşır. Eklemlerdeki yükü artıran şişmanlık ya da damar yapısını bozan sigara kullanımı gibi dış etkenlerin engellenmesi romatizmalı hastalar için de yararlıdır.
Bazı iltihaplı romatizmal hastalıklar kas-iskelet sistemi dışında deriyi (kızarıklık, döküntü), iç organları (akciğer, böbrek, beyin vb.) etkileyebilir.
Bütün sağlık sorunlarında olduğu gibi romatizmal hastalıklarda da en uygun tedavinin yapılabilmesi için ilk aşamada hastalığa doğru teşhisin konulması gereklidir. Romatizmal hastalıklara özellikle erken dönemde teşhis konulması güç olabilir ve hastanın bir süre konunun uzmanı tarafından tetkik edilmesi ve izlenmesi gerekebilir. Romatizmal hastalıkların belirtileri zaman içinde değişiklik gösterebilir.
Romatizmal hastalığı olan her hasta için kişisel bir tedavi planı yapılması gerekir. Başka bir hasta için yararlı olan ilaçlar ya da tedavi girişimleri sizin için uygun olmayabilir. Doktorunuz tarafından önerilmeyen tedavileri uygulamanız sizin için yararsız ve tehlikeli olabilir, uygun tedavinin yapılması gecikebilir.
Romatizmal hastalıkların bir bölümünde hastalık çok uzun süre devam edebilir. Bu hastalıklara müzmin (kronik) hastalıklar denir. Bu durumda tedavininin de uzun süreceğini ve verilen ilaçların hekim kontrolünde sürekli alınması gerektiğini unutmayınız. Yapılan tedaviler hastalığı tamamen yok etmese dahi günlük yaşamınızın ağrısız ve rahat olmasını sağlamayı amaçlamaktadır.
Romatizmalı hastaların hastalıkları ve kullandıkları ilaçlar konusunda bilgi edinmeleri yaşamlarını olumlu yönde etkiler. Kullanılacak ilaçların olası yan etkilerinin bilinmesi yararlıdır.
SAYFA 9
Palto zamanı
Bu hafta sizleri bilgilendirmek için şu kış aylarında bizi sıcak tutan palto ve kürkleri incelemeyi uygun bulduk.
Eğer yeni bir paltoya ihtiyacınız varsa, alışverişe çıkmanın şimdi tam sırası. Tüm markalar yüzde 20 ile 70 arasında değişen oranlarda indirime girdi. Her yerde kürkler, kürk yakalı veya peluş montlar, klasik kesimli paltolar, uzun tüvit mantolar var.
Seçeneğiniz çok ama aslında ortada birbirinden belirgin biçimde ayrılan iki tarz var: 1950’ler stili, süslü, romantik, tüvit veya yün kabanlar ile sportif, rengarenk, kürk yakalı kabarık anoraklar. Beyaz ve pembe renkli, kruvaze kesimli, diz hizasında kabanların moda olduğunu da belirtelim.
Hayvanseverlerin ayağa kalktığı bir sezon bu, çünkü kürk çok moda. Leopar desenli, kısa kürk montlar, gardıroba eklenmesi gereken parçaların başında geliyor. Kürk manto sevmiyor ama bu trendi yakalamak istiyorsanız, kürk yakalı manto ve montlardan seçebilirsiniz kendinize. Bol süslü kışın en gösterişli giysisi kürkler, parlak broşlarla, deri yaka, kol şeritleriyle birleşiyor ve giyenleri gayet ‘zengin’ gösteriyor. Vakkorama, Beymen, Desa, Park Bravo, Herry, kürk bulabileceğiniz adresler.
Vitrinlerde görebileceğiniz tüm kabanlar kürk yakalı neredeyse. Öyle popülerler ki, mantodan ayrı olarak da kürk yaka satın alabilirsiniz. Pembe, mor gibi canlı renklerde kürk yakalar, siyah yün kabanlarla kullanılıyor çoğunlukla. Bildik kürk renklerinde, koyu tonlarda yakalar da var, hepsi boyundan kurdeleyle bağlanıyor. Canlı renklerde yakalar arıyorsanız, Beyoğlu Markiz Pasajı’ndaki Taboo’da, mor, pembe, yeşil ve beyaz kürk yakalara bir göz atın. Benetton, Topshop, Koton, İpekyol’da daha sade, bej, beyaz, gri, kahverengi kürk yakalar bulabilirsiniz. Sadece manto değil, kazak ve hırkalarınızın üzerinde de kullanabileceğiniz kürk yakanıza, broş da iliştirebilirsiniz.
Kürkle birlikte, sezona yön veren bir materyal daha var: Tüvit. Sonbahardan beri en popüler dönemini yaşıyor. Tüvit paltolar, açık pembe, beyaz, mavi gibi pastel renklerde, iri düğmeli ve geniş yakalı. Boyları diz hizasında ve giyene hanım hanımcık bir hava veriyor. Park Bravo, Herry, İpekyol gibi yerli markalar, neredeyse tüm kaban koleksiyonunu, tüvit kumaştan hazırlamışlar. Kürkle tüvitin birarada kullanıldığı mantolar da çokça var. Bele oturan, çoğu kemerli tüvit paltoların yakası, broş ve çiçeklerle süslü.
Her zaman olduğu gibi anoraklar yine vazgeçilmez. Modacı Arzu Kaprol de, anorağın kış modasında sağlam bir yere sahip olduğunu, sıcak tutması nedeniyle çok sevildiğini söylüyor. ‘Bu yıl anorak ve kabanlar kocaman ve sarıp sarmalanma duygusu veriyor’ diyor. Koton koleksiyonunu hazırlayan tasarımcı Fatma Bozkurt da rengarenk kısa montların çok popüler olduğunu söylüyor. Günlük kullanım için çok uygun olan bu montlar, soğuk geçirmeyen malzemelerle yapıldıkları ve kabarık oldukları için sıcacık tutuyorlar.
Mağazalarda çok zarif kaşmir paltolar da bulabilirsiniz. Bunların, beyaz, gri ve bej renkte olanları daha bir şık duruyor. Arzu Kaprol, kruvaze kesimin sıkı bir geri dönüş yaptığını söylüyor. Önümüzdeki kışı da düşünerek, kruvaze kesimli kaşmir veya yün paltoları tercih etmenizi tavsiye ediyor.
İndirimler akıl çeliyor
Önümüzdeki ay bahar koleksiyonları vitrinlere çıkacak. Şu ara, kaban, mont gibi kışlık ürünler almak için en uygun zaman. Ünlü markalar teker teker, yüzde 30 ile 70 arasında değişen oranlarda indirime girdi. Mesela Koton’da tüm ürünlerde yüzde 70 bayram indirimi var. Mudo mağazalarında, kaban ve montlar yarı fiyatına satılmaya başlandı. Marks&Spencer bugün indirime girdi ve kaban fiyatları 117 YTL’ye düştü. Seven Hill ve Mango yüzde 50, River Island yüzde 30 indirimde.
İndirimdeki palto ve kürk fiyatları (YTL)
Marks&Spencer uzun montlar 117.40, mantolar 239.90
Herry kürk 495-595, tüvit palto 295.50, kaşmir manto 275
Koton kürk etoller 39.99-99.99, manto 99.99-219.99
Mudo yün kabanlar 179
Mavi Jeans kürklü kısa montlar 99.95-109.95
River Island tüvit palto 270
Lee kürklü anorak 240
Mango anoraklar 59, palto 137.90
Desa kürk manto 690
Topshop kürk yaka 54
Benetton etol 59.95, yün mantolar 187.95-249.95
Park Bravo tüvit manto 459-549
Miss Sixty kısa montlar 146, kabanlar 300-350
Vakkorama kürk mont 750
OTOMOBİL
Ferrari’nin SUV aşkı
Otomobilciler birbirinden güzel modelleri piyasaya sürerken cazip imkanlar da sunuyor. Bu hafta sizin için Ferrari’nin yeni modelini analiz ettik. Ferrari kurmayları ezeli rakibi Porsche’nin Cayenne modeliyle SUV pazarında yakaladığı başarı üzerine yola çıktı. Ferrari’nin köşeli hatlara sahip olacağı bildiriliyor. Ferrari’nin SUV projesi için atağa geçmelerinin en büyük nedeni geçtiğimiz yıl Porsche’nin Cayenne modeliyle 612 milyon Euro kar etmesi gösteriliyor.
BAR/CAFE
Yıldız Parkı’nda ferah bir mekan
Beşiktaş’taki restoranlar, barlar ve kafeler çeşitlilikleri ile dikkat çekiyor. Bunların içinde bu hafta sizler için ünlü Çadır Köşkü’nü ele aldık.
Yıldız Parkı içinde yer alan iki köşkten biri olan Çadır köşkü yeşili yanıbaşınızda bulabileceğiniz huzurlu dolu bir mekan. Üst katında Boğaz’ın nefis manzarasını görebileceğiniz köşk, haftaiçi aperatif yiyecekler sunan bir kafeterya, haftasonu 09.00-14.00 saatleri arasında açık büfe kahvaltı ve brunch verilen bir mekan olarak karşımıza çıkıyor.
Adres: Yıldız Park içi, Beşiktaş İstanbul. Tel: 0 212 258 90 20
TEKNOLOJİ
Uçakta internet
Dünyanın ne büyük uçak üreticilerinden Boeing, 2005’ten itibaren Connexion teknolojisi aracılığıyla yolculara TV servisi sağlayacak. TV programları, uydu aracılığıyla seyir halindeki uçaklar ve İnternet’e bağlı yer istasyonları arasında yüksek hızda veri aktarımı sağlayan Connexion ağı kullanılarak sunulacak.
SİNEMALAR
Bulutları Beklerken
50 yıl boyunca sırtına yüklenen sırların yüküyle yaşamak zorunda kalmış bir kadının; Karadeniz´in sislerle örülü yaylarında, karanlık ve sırlarla dolu geçmişinin kapılarını arlamasına, bitmek bilmeyen arayışına ve vicdani hesaplaşmasına tanıklık etmeye çağırıyor bizi. İnsanın geçmişine yönelik sorular ne tür yaralar açabilir?
Hırsız Var!
Tüm malvarlığını kaybederek kalp krizinden ölen bir işadamının karısı, mafya dünyasının bir temsilcisi, marjinal bir modacı, baş manken, profesyonel bir soyguncu ve bir magazin gazetecisinin yollarının bir gecede kesiştiği varsayımı üzerine kurulan film, finans, medya, yeraltı ve magazin dünyasını konu alıyor…
İnanılmaz Aile
Zavallı adamcağız… Kahramanlık tutkusunun-görevinin öylesine tutsağı haline gelmiş ki, çok ama çok önemli randevusuna geç kalmasına rağmen insanlara yardım etmeden duramaz. Kedisi ağaçta asılı kalan yaşlı kadına yardımcı olur. Ancak bu yardımını,ağacı köklerinden söktükten sonra gövdesini sallaya sallaya kediyi düşürerek yapar.
Zor Baba ve Dünür
Çiçeği burnunda damat adayının ailesini yakından tanımaya karar veren Jack, Dina ve Pam üçlüsü, yanlarına Greg´i de alarak Jack´in teknoloji harikası otomobiline atladıkları gibi soluğu Bernie ve Roz Focker´in evinde alırlar. Amaçları bellidir. 48 saatlik ziyaret sırasında damat tarafını yakından tanıyacaklardır.
SAYFA 10
Bu sergi kaçmaz
Enis Aktaş’ın Ortaköy Sanat Galerisi’nde açacağı resim sergisi 29 Ocak Cumartesi günü gerçekleştirilecek olan kokteyl ile başlayacaktır. Açılış kokteyli saat:18.00-20.00 arasında yine Ortaköy Sanat Galerisi’nde olacak.
Enis Aktaş kimdir?
1956 yılında Ankara’da doğdu. 1982’de Gazi Yüksek Öğretmen Okulu Resim Bölümü’nden mezun oldu. 1990’da Eskişehir Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde yüksek lisans yaptı. Öğretim Görevlisi unvanıyla 2000 yılında Süleyman Demirel Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde başladığı görevini halen sürdürmektedir.
Daha önceki kişisel sergileri şunlardır: 1985 Dönüşüm Sanat Galerisi / Ankara, 1986 Devlet Güzel Sanatlar Galerisi / Adana, 1987 Devlet Güzel Sanatlar Galerisi / Antalya, 1988 Dönüşüm Sanat Galerisi / Ankara, 1989 Devlet Güzel Sanatlar Galerisi / Adana, 1991 Oluşum Sanat Galerisi / Ankara, 1991 Devlet Güzel Sanatlar Galerisi / Eskişehir, 1993 Vinci Sanatlar Galerisi / İstanbul, 1994 Turkuaz Sanat Galerisi / Ankara, 1995 Mazhar Zorlu Sanat Galerisi / İzmir, 1996 Soyut Sanat Galerisi / Ankara, 1997 Asmalı Mescit Sanat Galerisi / İstanbul, 1998 Kalkınma Bankası Sanat Galerisi / Antalya, 1999 Fedo Sanat Galerisi / Ankara, 2001 Boyut Sanat Galerisi / Ankara, 2003 İMKB Ankara Sanat Galerisi / Ankara, 2003 Galeri Sans / Ankara, 2004 Art Shop Sanat Galerisi / İzmir, 2004 Soyut Sanat Galerisi / Ankara
Bugüne kadar aldığı ödüller: 1990 MEB Resim Yarışması Birincilik Ödülü, 1993 AÇS Resim Yarışması Üçüncülük Ödülü, 2000 SES Resim Yarışması Birincilik Ödülü.
ORTAKÖY SANAT GALERİSİ
Beşiktaş Belediyesi
Ortaköy Kültür Merkezi
Dereboyu Cad. No: 12-A
Ortaköy / İstanbul
Tel: 0212 236 59 01 – 117
AKATLAR KÜLTÜR MERKEZİ ŞUBAT AYI ETKİNLİK PROGRAMI
OYUNLAR, KONSERLER
1 Şubat Salı, Saat 21:00 Ve Diğer Şeyler Topl.
“Aksak İst.Hikayeleri”
5 Şubat Cumartesi, Saat 11:00 Gezginler Çocuk Tiyatrosu
Elmanın Yarısı
Saat 13:00, Tiyatro Mie, Sındırella
6 Şubat Pazar, Saat 11:00 Gezginler Çocuk Tiyatrosu
Elmanın Yarısı
Saat 13:00, Tiyatro Mie, Sindirella
Saat 19:00, E.S.E.K
“Tanrım Beni Baştan Yarat”
7 Şubat Pazartesi, Saat 21:00 E.S.E.K
“Tanrım Beni Baştan Yarat”
8 Şubat Salı, Saat 21:00 Ve Diğ.Şeyler Topl.
“Aksak İst.Hikayeleri”
9 Şubat Çarşamba, Saat 21:00 Gönül Dostları Derneği
“Kış Konseri”
10 Şubat Perşembe, Saat 21:00
Tiyatro Ayna, Pir Sultan Abdal
11 Şubat Cuma, Saat 21:00 Tiyatro Ayna, Pir Sultan Abdal
12 Şubat Cumartesi, Saat 11:00 Gezginler Çocuk Tiyatrosu
Elmanın Yarısı
Saat 13:00, Tiyatro Mie, Sındırella
13 Şubat Pazar, Saat 11:00 Gezginler Çocuk Tiyatrosu
Elmanın Yarısı
Saat 13:00, Tiyatro Mie, Sindirella
Saat 19:00, E.S.E.K
“Tanrım Beni Baştan Yarat”
14 Şubat Pazartesi, Saat 21:00 E.S.E.K Tanrım Beni Baştan Yarat
15 Şubat Salı, Saat 21:00 Ve Diğer Şeyler Topl.
“Aksak İst.Hikayeleri”
17 Şubat Perşembe, Saat 21:00 Tiyatro Ayna, Pir Sultan Abdal
18 Şubat Cuma, Saat 21:00 Tiyatro Ayna, Pir Sultan Abdal
19 Şubat Cumartesi, Saat 11:00
Gezginler Çocuk Tiyatrosu
Elmanın Yarısı
Saat 13:00, Tiyatro Mie, Sindirella
Saat 21:00
Yalçın Menteş, Matrak Ailem
20 Şubat Pazar, Saat 11:00 Gezginler Çocuk Tiyatrosu
Elmanın Yarısı
Saat 13:00, Tiyatro Mie, Sindirellla
Saat 19:00, E.S.E.K
“Tanrım Beni Baştan Yarat”
21 Şubat Pazartesi, Saat 21:00 E.S.E.K
“Tanrım Beni Baştan Yarat”
26 Şubat Cumartesi, Saat 11:00
Gezginler Çocuk Tiyatrosu
Elmanın Yarısı
Saat 13:00, Tiyatro Mie, Sindirellla
Saat 21:00
Yalçın Menteş, Matrak Ailem
27 Şubat Pazar, Saat 11:00
Gezginler Çocuk Tiyatrosu
Elmanın Yarısı
Saat 13:00, Tiyatro Mie
Saat 19:00, E.S.E.K
“Tanrım Beni Baştan Yarat”
28 Şubat Pazartesi, Saat 21:00 E.S.E.K.
“Tanrım Beni Baştan Yarat”
SERGİLER
12-26 Şubat 2005
Leyla Konuk, Kişisel Resim Sergisi
EĞİTİM ÇALIŞMALARI
Tango Dans Dersi
Her Çarşamba Saat 19:15 – 20:45
Latin Dans Dersi
Her Salı – Perşembe
Saat 19:15 – 20:45
Thi Chi – Qigong Dersi
Her Pazartesi – Cuma
Saat 19:00 – 20:30
Resim Atölyesi
Her Çarşamba-Perşembe
Saat 11:30-16:30
Santral : 0 212 351 93 94
Gişe : 0 212 351 93 84
BEŞİKTAŞ GAZETESİ
SAYI:11, 26 OCAK 2005
SAYFA 5
ÖZLEMİŞİZ
Beşiktaş’ın ve Beşiktaşlının ilk ve tek gazetesi olan Beşiktaş Gazetesi’nin geçen sayıda taraftarlar ile yaptığı söyleşi ve bunu birinci sayfadan manşete taşıması ses getirdi. Taraftarlar İnönü’de yaşanan ve bir gencin ölümüyle sonuçlanan olaydan Beşiktaş’ın sorumlu tutulması protesto etmiş ve bu olayı Beşiktaş’a mal edenlere seslenerek “itibarımızı geri verin” demişti.
Yayınımız
ses getirdi
Yetkililerden bugüne kadar bir ses çıkmazken taraftarlar yapılan bu haber karşısında gazetemizi faks ve mail yağmuruna tuttu. Siyah-beyazlılar bu işin bir şekilde temizlenmesi gerektiğini, bu nedenle de herkese görev düştüğünü belirterek bir daha böyle bir duruma düşmek istemediklerini tekrarladılar.
Ceza bitti
Konyaspor maçının İstanbul’da oynanması nedeniyle 3 maçlık cezanın dolmasına sevindiklerini ve ikinci yarının ilk maçında Beşiktaş’a kavuşmanın heyecanını yaşadıklarını söyleyen siyah-beyazlı taraftarlar, ikinci yarıda Karakartal’dan çok şey beklediklerini söylüyorlar.
Beşiktaş’ta artık başarıların konuşulması gerektiğini kaydeden taraftarlar, uyum sürecinin aşıldığını, teknik direktörün Beşiktaş’ı ve diğer takımları tanıdığını, bundan sonra galibiyetlerin gelmesi gerektiğini bir kez daha yinelediler.
Öte yandan Beşiktaş yönetimi de yaptığı açıklamalarla taraftarla aynı düşünceleri paylaştığını belirterek ilk yarıda çeşitli talihsizliklerin yaşandığını, ikinci yarıda mazeret üretmeden futboldaki başarılarla gündeme gelineceğinin altını çizdi.
Aklın yolu bir
Belirtilen diğer bir noktada devre arasında transferden ziyade daha çok uyumu artırıcı yönde ve moral depolama şeklinde çalışmalar yapıldığı yönündeydi.
Hedef
üst sıralar
Bu yıl Beşiktaş’ın ligi en üst sıralarda bitirmek için varını yoğunu ortaya koyacağını söyleyen yetkililer, “genç bir kadro kurduk, yaş ortalamasını yükseltmeyecek transferlerle takviye yapabiliriz. Bu da ikinci yılımızda bize kesin şampiyonluk getirir. Beşiktaş’ın hedefi her zaman şampiyonluk ve Avrupa Kupaları’nda başarıdır” şeklirde konuştular.
‘Yaş
ortalamasını yükseltmeyiz’
Edinilen bilgiye göre Beşiktaş’ın İspanyol Teknik Direktörü Vicente Del Bosque’nin de yaşlı futbolcu istemediği, yabancı transferlerde acele edilmemesini söylediği, eldeki kadronun kaliteli olduğunu da belirttiği öğrenildi.
Tribün
ne yapacak?
Öte yandan Beşiktaş’ın kupadan elenmesiyle birlikte taraftarın ilk haftalardaki tezahüratları da merakla bekleniyor. Tribün lideri Alen Markaryan’ın Beşiktaş Gazetesi’ne yapmış olduğu özel açıklamada “tribün patlayabilir” sözünün ardından taraftarın İnönü Stadı’nda Beşiktaş’ı nasıl karşılayacağı biraz da alınan sonuçlara bağlı olacak gibi.
SAYFA 6
Şaştık kaldık: 1-3
Karakartal, Türkiye Kupası’na erken veda etti. Bu yıl ligde istenilen sonuçları alamayan Beşiktaş, kupadan da elenerek taraftarlarını şaşırttı. İnönü Stadı’nda oynanan maçı 3-1 kaybeden Beşiktaş’ta moraller bozuk.
Türkiye Kupası Üçüncü Kademesi’nde Konyaspor’a 3-1 yenilerek elenen Beşiktaş’ta tek golü Tümer attı. Konyaspor’un gollerini ise Zafer Birşoy (2) ve Baliç kaydetti. Hakem Yunus Yıldırım’ın yönettiği maçta Cordoba oyundan atıldı. Siyah-beyazlı takım ikinci devrenin neredeyse tamamını 10 kişi oynadı.
Beşiktaş, maça hızlı başladı. Maçın ilk dakikalarında Tümer’in harika pasında Carew kaleciyle karşı karşıya olmasına rağmen topu kaleye gönderemedi. Ardından ceza sahası içinde Berkant’ın topu kale direğinden geri döndü. Bu dakikalardan sonra Konyaspor toparlandı ve ciddi ataklara başladı. Daha çok orta saha mücadelesi şeklinde süren maçta Zafer Biryol yakaladığı gollük pozisyonu değerlendirerek durumu 1-0 yaptı. Devre bu sonuçla bitti.
İkinci yarıda Beşiktaş yine istekli gözüktü. Ancak Zafer Biryol, İbrahim Toraman ve Çağdaş ikilisinin kaçırdığı topu yakalayarak kaleciyle karşı karşıya kaldı. Oscar Cordoba çeza sahası dışında kaleye giden topu elle kesince kırmızı kart gördü. Cordoba’nın kırmızı kart görmesiyle birlikte Berkant oyundan alındı ve yerine kaleci Ramazan kaleye geçti. 10 kişi kalan Beşiktaş maçı bırakmadı ve durumu Tümer’le 1-1 yaptı. İbrahim’in güzel getirdiği topu iyi ortalamasıyla Tümer golü harika bir kafa vuruşuyla attı. Beşiktaş yakaladığı fırsatı lehine çevirmeye çalışırken o ana kadar sahada görülmeyen Baliç ortaya çıktı. Baliç uzak mesafeden vurduğu topla kaleci Ramazan’ı avladı: 2-1. Maçın bitimine az bir zaman kala yenilen bu gol moralleri bozdu ve ardından Zafer Biryol, kale direğinden dönen bir topu bomboş kalarak filelere gönderdi: 3-1.
Bu sonuçla Kartal kupaya veda ederken bomboş ve sessiz olan stat daha da sessizliğe gömüldü.
SPOR HATTI
Del Bosque: ‘Büyük beklentilerimiz vardı, ama olmadı’
Beşiktaş’ın ünlü İspanyol teknik direktörü Vicente Del Bosque, maçtan sonra yaptığı açıklamada “Büyük beklentilerimiz vardı. Ama olmadı. Çok üzgünüz” dedi. Del Bosque, takımının sahada iyi mücadele ettiğini söylerken “bu tür sonuçlar futbolun bir parçasıdır” şeklinde konuştu. İspanyol hoca, “Cordoba’nın kırmızı kart görmesi durumu zorlaştırdı. Baliç’in uzaktan attığı golde işleri terse çevirdi. Buna rağmen sahada iyi oynadık, diyebilirim” şeklinde açıklama yaptı.
İşte çeyrek finalistler
Türkiye Kupası çeyrek finalistleri arasında Karakartal yok. Beşiktaş’ın ezeli rakipleri Galatasaray ve Fenerbahçe ise yoluna devam ediyor. Trabzonspor, Konyaspor, Gaziantep, Denizli, Diyarbakır da çeyrek finale yükselen diger takımlar oldu.
Souleyman Beşiktaş’ta
Bir süredir denenen ve Shaktar Donetsk maçının ikinci yarısında sahaya sürülen Muhammed Souleyman ile sözleşme imzalandığı öğrenildi. Edinilen bilgiye göre teknik direktör Vincente Del Bosque, Souleyman için “gelecek vaad eden bir futbolcu” dedi. Ronaldo’nun gitmesi durumunda bu oyuncuya şans verilebileceği söyleniyor.
SAYFA 7
Engel de neymiş?
Beşiktaş Tekerlekli Sandalye Basketbol Takımı, ilk yarıyı yenilgisiz tamamladı. Hedef ise, şampiyonluk elde etmek… Koşan basketbol ile aynı normlarda kıyasıya mücadele eden Tekerlekli Sandalye Basketbol Takımı, idmanlarda ter döküyor. Antrenör Mehmet Önüç, sporcuların inanılmaz yüksek bir performansla çalıştıklarını, şampiyonluğa kilitlendiklerini belirtti. Önüç, engelli sporcuların basketbolda tek bir nüansla aynı koşullara ve kurallara tabi olduğunu, bu yüzden verilen mücadelenin gerçekten önemli olduğuna dikkat çekiyor. Sadece top sektirme kural uygulanmıyor. Top sektirmenin sınırsız olması bu alanda, görsel açıdan güzellik ve zevk katabilmek için olması gereken bir norm diyen Önüç, şöyle devam ediyor:
“Koşan basketbol ile tekerlekli sandalye basketbolunda tek fark, insanların tekerlekli sandalyeye oturmuş olmalarından başka hiçbir fark yok. Ben onları engelli bir insan olarak görmüyorum. Benim için onlar birer sporcudur. İnsanlar dışarıdan ilk baktıklarında garipsiyorlar. Toplumumuz ne yazık ki buna pek alışık değil. Ancak bu spor Avrupa’da ve dünya ülkelerinde oldukça yaygın. Şöyle bir örnek verebilirim ki, sağlam insanlar bile tekerlekli sandalyeye oturup spor yapıyor, basketbol yapıyorlar. Bizim ülkemizde bu spor yeni diyebiliriz.”
Tekerlekli sandalye basketbolunda uluslararası kuralların uygulandığını söyleyen Önüç, sporda kuralların değişebileceğini, bazı kuralların biraz daha esnetilebileceğini söylüyor. Önüç, şöyle bir örnek veriyor:
“Kuralların kolaylaşmasından ziyade bu sporcuların tekerlekli sandalye kullandığını düşünerek kuralların adapte edilmesi lazım. Örnek olarak, koşan basketbol üç saniye kuralı vardır. Çember altı boyalı bölge dediğimiz alana giren bir sporcu üç saniyeden fazla, hücum sırasında o bölgede duramaz. Tekerlekli sandalyeli bir sporcu oraya girdiği zamanki tek o yok, o sporcunun oradan çıkması koşan bir insan ile arabayla çıkmak aynı değil. Belki tekerlekli sandalyede 4 saniye uygulanabilir.”
Mehmet Önüç, Tekerlekli Basketbol Takımı’na yaklaşık üç sene önce antrenörlük yapmaya başlamış ve ilk kez engelli sporcular ile çalışmış. Önüç, antrenörlük açısından kesinlikle kaygılar taşımadığını belirtiyor ve basketbol oynanan her yerde antrenörlük yapacağına inandığını söylüyor. Mehmet Önüç, gerekli araştırmaları yapmış ve ekipten de bu konuda yardım almış.
Tekerlekli Sandalye Basketbol’unda da diğer spor dallarında olduğu gibi sakatlıklar yaşanabiliyor. Önüç, iki türlü sakatlanmaların yaşandığını dile getiriyor ve şunları söylüyor:
“Sporcunun hemen devam edebileceği sakatlıklar, uzun süreli tedavi gerektiren ağır sakatlıklar şeklinde tanımlayabilirim. Beşiktaş’ta ağır sakatlıklar yaşamadık ancak sakatlıkların bu branşta da olduğu bir gerçektir”
İzmir Büyükşehir’i deviren Beşiktaş Tekerlekli Sandalye Basketbol Takımı, hızlı adımlarla şampiyonluğa koşuyor. Disiplinli çalışmaları ile takdir kazanan takımın 29 yaşındaki kaptanı Aytaç Ercan, iddialı konuşuyor.
“Şampiyonluk bizimdir”
Üç senedir Beşiktaş’ta oynayan ve 7 senedir bu sporu yapan Aytaç Ercan, şampiyon olacaklarına sonuna kadar inanıyor. Onun için, İstanbul Sakatlar Kulübünde başlayan serüven Beşiktaş’ta devam ediyor. Aytaç Ercan, koşan basketboldan daha zor bir sporu yaptıklarını ve medyanın ne yazık ki yeteri ilgi göstermediğinden yakınıyor. Sonuçta, aynı statta aynı normlarda basketbol oynuyoruz diyen Ercan, üç faktörle aynı anda uğraşıyorsunuz diyor. Biri, arabayı kumanda etmek, topu kontrol etmek ve rakibi takip etmek. Milli takım oyuncusu Aytaç Ercan, Avrupa’da bu sporun zevk için yapıldığını söylüyor ve Avrupa’da daha yaygın olduğunu dile getiriyor. Babası bir futbolcu olan Ercan, çocuğunun da sporcu olmasını istiyor. Çocuk felci nedeniyle yürüyemeyen Ercan, bir çok engeli aşmış. Engel hareketsizlik demek değildir diyen Ercan, hayata bakış açısının, karakterin önemli olduğunu söylüyor. Kişinin kendisini rehabilite etmesinin de önemine değiniyor. Bu branşta Aytaç, zamanı gelince sporu bırakacağını söylüyor. Avrupa’da oynamak istediğini söylüyor ancak Türkiye koşullarında ne yazık ki 29 yaşın buna izin vermediğini dile getiriyor. Aytaç’ın mesajı ise, taraftarların kendilerini yalnız bırakmaması… Haydi Beşiktaşlılar! DİDEM TUTAL
SAYFA 8
‘Sergen’i tartışmam’
Ülker Gıda Grubu Başkanı Metin Yurdagül iyi bir Beşiktaşlı. Beşiktaş’ı öylesine seviyorki özel hayatını bile Karakartal’ın maçlarına göre ayarlıyor. Metin Yurdagül’le hem Ülker’i hem de Beşiktaş’ı konuştuk.
2004 yılını yaklaşık 4 milyar dolar ciro ile kapatan ve 333 milyon dolar ihracat ile kapatan, 58 şirkete sahip Ülker topluluğu 2005 yılında yeni ürün çeşitleriyle yine adından bahsettirecek gibi. Ülker Holding İcra Kurulu Üyesi ve Gıda Grubu Başkanı Metin Yurdagül, “2004 yılı Cola Turka ve Ülker Golf Dondurma başta olmak üzere yeni ürünlerin pazara oturduğu bir yıldı. 2005 yılında ise yurtdışı yatırımlarımıza ağırlık vereceğiz” dedi. Yurdagül, 2 ay önce piyasaya sundukları soyalı karışımları yeni yılda Türk tüketicilerine sevdireceklerini de sözlerine ekledi. 21 binin üzerinde çalışanı olan ve Suudi Arabistan, Kazakistan, Ukrayna, Özbekistan, İran ve Romanya’da yatırımları bulunan Ülker Grubu İcra Kurulu Üyesi ve Gıda Grubu Başkanı Metin Yurdagül Beşiktaş’la ilgili sorularımızı ise şöyle cevapladı:
Nasıl Beşiktaşlı oldunuz? Hikayesini anlatır mısınız?
Herkes gibi çok küçük yaşlarda…Kendimi hatırladığımdan beri Beşiktaşlıyım.Sadece büyük ağabeyim Beşiktaşlı idi ailemizde,onun etkisi tabii çok büyük.Bana anlatıldığına göre ilk kez 3-4 yaşındayken eski Fenerbahçe stadında maça götürmüşler beni.Daha sonra kendimi tanıyınca da Beşiktaş’ın 1941-45 yılları arasındaki 5 yıl üst üste lig şampiyonluğu beni çok etkilemişti.Yanlış bilmiyorsam bu hala kırılamayan bir rekordur.
Beşiktaşlılık hayatınızı nasıl etkiledi?
Bir şirkete, bir kulübe veya bir derneğe aidiyet duygusu aslında birbirinden pek farklı değil.Ancak futbol seyircisi iseniz çevrenizde her zaman rahatlıkla tartışılacak bir şeyler bulunuyor.Bunu kaliteli bir biçimde yapmak çevreyle etkileşimi olumlu yönde etkiliyor.
Unutamadığınız maçlar hangileri ve severek izlediğiniz futbolcular kimlerdir?
Fenerbahçe ve Galatasaray’la yapılan ligin son haftasına kalmış final maçlarının hepsi unutulmaz. Bir de 5-4’lük müthiş bir Galatasaray maçı vardır, Ercan’ın santrfor olduğu yıllarda.
Konuyla ilgili bir anınız varsa anlatabilir misiniz?
Sanıyorum 5 yaşlarındayım. Şeref Stadı’nın en eski hali ve toprak zeminde F.Bahçe ile oynuyoruz.Hakkı Yeten ve Cihat Armanlı bir maç.Yola bakan tarafta tahta kapalı tribünler dışarıdaki insanlar tarafından kırıldı ve birden bir kalabalık üstümüze geldi.Ben bayılmışım.Gözlerimi açtığımda Beşiktaş kalesinin arkasında ağabeyimin kucağındaydım.
Şirket içinde spor konuşur musunuz?
Ben konumum icabı fazla konuşmam. Ancak son maçın sonucuna göre, zaman zaman ya tebrik edilirim, ya da imalı laflar duyarım. Ama genelde arkadaşlar kendi aralarında şakalaşırlar.
İş adamının spor yapması ve takım tutması hakkında söylemek istedikleriniz var mı?
Spor yapma ve takım tutma ayrı şeyler. Mutlaka yalnız işadamı değil, her insan yaşına göre spor yapmalı. Takım tutmayı (kaliteli davranmak koşuluyla) iş ortamının dışına çıkıp stres atma fırsatı olarak görürüm.
Cola Turka reklamında Beşiktaş ve Sergen’in adı geçiyordu. Bununla ilgili bizimle paylaşmak istedikleriniz var mı?
O günlerde Beşiktaş’ın ve Sergen’in üstün başarılarının reklam ajansına düşündürdüğü bir şey… O zamanki BJK başkanının da oluru alınarak yapılmıştır.
Beşiktaş’ın bu yıl ilk yarıdaki performansını değerlendirir misiniz? İkinci yarıda neler yapabilir, sizce eksikleri nelerdir?
İlk yarıyı ikiye ayırmak lazım. İlk yarının ilk bölümünde yaşadığımız kabusu Allah bir daha bize göstermesin. Yönetimin ve daha doğrusu İspanya dışında ilk defa görev alan teknik ekibin uyum süreciydi. Ben ikinci yarıdan hocamızın da artık Türkiye’ye alıştığına ve Türk insanını tanıdığına güvenerek umutluyum.
Takımda beğendiğiniz futbolcu hangisidir?
Hala daha tartışmasız Sergen. Ancak devamlı aynı performansı gösteren İbrahim Üzülmez ve son haftaların starı Tümer’i de eklemek gerek.
Maçları izliyor musunuz?
Özel hayatımın programını Beşiktaş maçlarının tarihine göre yapıyorum. Ancak iş gereği İstanbul dışında olmam gereken günlere rastlayan maçları kaçırıyorum.
Ailenizde kaç kişi Beşiktaşlı?
8 kişilik çekirdek ailede 4 kişi, 17 kişilik YURDAGÜL ailesinde ise 6 kişi Beşiktaşlıyız.
GAZETE BEŞİKTAŞ
İSTANBUL
SAYI:91, 26 OCAK 2005
Hızlı başladı
Başkan 2005 yılına hızlı girdi. Geçen hafta içinde Azerbeycan Dostluk parkı ve Haydan Aliyev sokağını bitirerek hizmete açan Beşiktaş Belediye Başkan İsmail Ünal 2004 yılı plan ve proje ile geçti. Söz verdiğimiz şekilde tüm hizmetleri yerine getirmek için geniş çaplı bir çalışma yaptık.2005 yılı ile birlikte icraatlarımız başlamıştır dedi. Ünal, Fulya ve Ihlamur’da yapılan çalışmaların bir başlangıç olduğunu belirterek, konu hakkında şunları söyledi: “Başlangıç olarak demokrasi parkını yeniden elden geçirdik. Bahara hazır hale getirdik. Çiçekler ve fidanlar ektik, havaların ısınmasıyla birlikte bu alan yemyeşil bir görünüme kavuşacak. Havuzunu elden geçirdik, işlevsel hale getirdik Ayrıca, Ihlamur yolunun sonunda önemli bir açılım var. Yeşil alanlarıyla tarihi dokusuyla bu alan çok önemlidir. Bu nedenle yapmış olduğumuz Azerbaycan dostluk parkı bütünlüğünü tamamlamıştır.” Bu alanın tamamen sponsorlar kanalıyla yaptırıldığını bildiren Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal, belediyenin kasasından beş kuruş çıkmadığını söyledi. Ayrıca bu alının engelliler tarafından kullanıldığının altını çizen Ünal, parkın özel olarak dizayn edildiğini belirterek “Hem burası, hem de Beşiktaş’ın çim sahasının bulunduğu arka kesimde toplam 12 bin metre karelik bir alan yeniden Beşiktaşlılara kazandırılmıştır.
Ayrıca güneşli havalarda mini konserler ve uygulamaların yapılacağı bir tiyatral sistem kurulmuştur. Mimar Sinan üniversitesi tarafından hazırlanan gravürlerde burada sergilenmektedir. Diğer yandan engelli vatandaşlarımızın kullandığı binayı restore ederek, içini bilgisayarlarla donattık. Beşiktaş’ın Paf takımının futbol oynadığı sahası, alan çevre düzeni de baştan sona elden geçirilmiştir. Beşiktaş Kulübüne katkı adına önemli bir aktarım yapılmıştır” şeklinde konuştu. Ünal sözlerine şöyle devam etti:
“Burada Beşiktaş’a yakışır bir çevre düzenlemesi gerçekleştirdik. Yaklaşık 3 binin üzerinde ağaç dikimi yapıldı. Mayıs ve Haziran aylarında buranın güzelliği ortaya çıkacaktır. Biz bu alanı Beşiktaş’ın kalbi olarak değerlendiriyoruz. Beşiktaş’ın diğer semtleri olan Dikilitaş’a, Türkali’ye, Vişnezade’ye, Muradiye’ye, Abbasağa’ya hizmet gidiyor. Bu anlayış, halkın ayağına hizmeti indirgemektir.” Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal daha sonra sözlerini söyle sürdürdü:
“Yaptığımız işlerin keyfini açılışlara katılan kalabalık halk kitlelerinin yüzündeki gülümseme ile yaşıyoruz. Azerbeycan Dostluk parkı ve Haydar Aliyev Sokağının açılışı da muhteşem oldu.Beşiktaşlılar bu güzel günde bizi yalnız bırakmadı. Beşiktaşlıların yanı sıra açılışımıza Azerbaycan’ın milletvekillerine Azerbaycan’ın diyanet işleri başkanı, siyasi parti temsilcileri, Başkonsolos ve Azerbaycan büyükelçisi ve diğer üst düzey isimlerde katıldı. Özetle dev bir şölen oldu.
HABERLERİN TAMAMI GAZETE BEŞİKTAŞ’TA. GAZETE BEŞİKTAŞ İSTANBUL’DAKİ TÜM BÜYÜK BAYİLERDE…
Bayram zehir oldu!..
İSMAİL BAŞTUĞ
GÜNCEL: Biz piyasaya çıktığımızda bayram bitmiş olacak, hatta üzerinden günler de geçecek. Bu nedenle bayramla ilgili yazı yazmak istemiyordum, aklımda bile değildi. Belediye Başkanı İsmail Ünal’la bir araya geldik ve uzun uzun konuştuk. Ondan bahsederim, diyordum. Ancak gelin görün ki, bayramın birinci günü ve son günü dahil şahit olduklarım bayramla ilgili birkaç söz etmeme neden oldu.
Öncelikle bir teklifim olacak. Kurban bayramı’nın adını ivedi olarak değiştirelim… Bayramın gayesi belli. İyi ilişkiler kurmak, hoşgörülü olmak, yardımlaşmak ve unuttuklarımızın hatırlanması… Yaparsınız yapmazsınız sizin bileceğiniz iş. Gelin görün ki, kurban bayramında yapılanların insanlıkla ilgisi yok. Varsa yoksa hayvan boğazlıyoruz. Kimimiz koç, kimimiz büyük baş hayvan mesela boğa tercih ediyoruz. Olmadı deve!… Anlayacağınız ortalık kan gölüne dönüyor. Dövülen, parçalanan, uluorta yatırılıp boğazı kesilen hayvanları görmekten bıktım.
Ceza koyarız uygulamayız, işimize gelmediği zaman görmemezlikten geliriz, her yıl aynı şeyleri yaparız. Ortaya rezil manzaralar çıkınca da utandık, dünyaya rezil olduk diye hayıflanırız… Şimdi söyleyin böyle bayram olur mu? Olur diyenler devam etsin. Onlara sözüm yok. Zaten anlatsan da anlamayacaklar. Ben teklifimi yineliyorum. Kurban bayramının adını değiştirin, fakir fukaraya yardım bayramı koyun. Şu işi de korkmadan, çekinmeden millete bir güzel anlatın.
Özetle; Allah rızası için şu görüntülere artık son verin. Amaç sevap işlemekse, şu söylediklerimi yapın, korkunç görüntüleri ortadan kaldırın, inanın daha çok sevap işlersiniz.
SPOR: Bayramın dördüncü günü. Zaten canım sıkılıyor, kalkıp İnönü Stadı’na gittim. İş gereği takımı izlemem lazım, hem birazda kafamı dağıtırım, dedim. Gitmez olsaydım. Hava soğuk mu soğuk, tam alışmışken, alınan sonuç herkesin buz kesmesine neden oldu.
Bir ara protokolde Genel Sekreter Kenan Öner’e gözüm takıldı. Beşiktaş golü atınca ayağa fırladı. Gerisi gelmedi. Divan Başkanı Şeref Nasır’a baktım yüzü hüzünlüydü.
Basın tribününde Beşiktaş yazarlarının çoğu var. Zaman zaman Korkut Göze, Bilal Meşe, İsmail Er, Atilla Gökçe, Ömer Güvenç, İlker Ateş, Asena Özkan, Faik Gürses, Recep Şeker’e bakıyorum. Sonuçtan olacak yüzleri değişmiş. Gökçe Cordoba’nın elle topa dokunuşunda “kart görecek” dedi. Gördü. İsmail Er “Nasılsın patron” diye bana takılırken, yüzü beş karıştı. Asena Özkan her zamanki gibi yine telaşlıydı. Belli ki maçı yazdıracak ama bir dakika, bir dakikaya uymuyor. O da ne yapsın?, koşturup duruyor. Ömer Güvenç şeref tribününde haber peşinde. Korkut Göze durum 3-1 olunca Del Bosque’ye çattı. “Ne yapıyor bu adam” diye… Zaten Hürriyet’teki yazısında da yazmış. Bilal Meşe’nin rengi atmış. Belki soğuktan, belki de alınan sonuçtan bilemem…
Herkes teknik direktör, oyuncu ve yönetim analizi yapıyor. Bende basın tribününde yaşananları size aktarayım dedim. Belki faydası olur. Beşiktaş’ı nasıl olsa yazamıyoruz. Alınan sonuçlardan sonra ne yazılır artık kestirmek te çok zor. Ve de sıkıcı olmaya başladı. Anlayacağınız bayram her yönüyle zehir oldu!..
Geleceğin güre kaynağı yanar buz – I
AHMET ERCAN
Ülkemizin karasularında var olan aday güre kaynaklarından biri yanar buzdur (yanar buz-Yanar buz). Yanar buz, su ve bataklık uçununun (bataklık uçunu uçununun) uygun ısı ve basınç koşullarında donarak çimge (molekül) olarak birleşiminden oluşur (27). Yapılan bilimsel çalışmalarla Karadeniz’de yaygın yanar buz oluşumları saptanmış bulunmaktadır. Akdeniz’de ve Marmara Denizi’nde de yanar buz yataklarının varlığı bilinmektedir. Bu durumda, karasularımız ve akçal (ekonomik) yarar alanlarımızda yer alan yanar buz yataklarının da birincil güre (enerji) kaynağı olarak, doğal uçun üretimi için değerlendirilebileceğini Sayın Prof.Dr. Perinçek (27) ve Engin (28) belirtmiştir.
Yanar buz araştırma özekleri olan ya da çalışma takımları oluşturan kimi bilimteyler (üniversiteler): Lawrence Livermore National Laboratory, Georgia Tech, Colorado School of Mines’dır. Çalışma takımları olan diğer kimi bilimteyler: University of Bahia-Brazil, Cambridge University-United Kingdom, University Pittsburgh, Texas A&M University, Universty of Mississippi, ve Türkiye’de de Yıldız Teknik Bilimteyi olarak sayılabilir. Ayrıca çok sayıda petrol kuruluşu yanar buz ile ilgili çalışma-araştırma takımları oluşturmuştur. Chevron, Shell International-Netherlands, Petrobras-Brazil, Statoil bunların önde gelenlerindendir. Benzer uygulamaların ülkemizdeki bilimteylerde de yapılması gerekmektedir.
Yanar Buz Nedir?
Uçun ve su karışımı, yüksek basınç ve düşük sıcaklık altında biçim değiştirerek katı bir özdek oluşturur; buna yanar buz denir. 1930’lu yıllarda beklenmedik bir biçimde doğal yanar buzun boru yollarını tıkamasıyla, yanar buz petrol ve uçun işletmelerinin yeniden gündemine oturmuştur.
1- Yanar buz, güre (enerji) kaynağı olarak kullanılabilir bir güçtür.
2- Yanar buzla kalık (iklim) karşılıklı etkileşim içindedir.
3- Yanar buzun köpür (karbon) döngüsü içinde işlevi vardır.
4- Yanar buzun kaysak (ana kara) yamacında biriken çökellerin duyarlılığı üzerinde etkisi vardır.
Yanar Buz Nerelerde Bulunur?
Yanar buzlar ana kara kıyılarındaki Baykal (okyanusal) kökenli çökeller içinde ve ana karaların buz tutmuş (permafrost) alanlarında doğal olarak bulunur. Yanar buzlar baykallarda en az 300 metre derinlikten başlayarak görülürler ve deniz yüzeyinden 1100 metre derinliklere dek varlıklarını sürdürürler. Karaların buz tutmuş alanlarında da yüzeyden başlayarak 150 – 2000 metreler arasında yanar buz bulunur.
Yanar buzlar içlerinde bataklık uçununa (CH4) ek olarak diğer uçunları da bulundururlar. Bunlar; H2S, CO2 olup, bunun yanında daha az oranda diğer kokaklar (hidroköpür karbonlar) bulunur. Eğer yanar buz yakılırsa, yanar buz kütlesinde hidrat ayrıştıkça, bataklık uçunu özgür kalıp yanmanın sürekliliğini sağlar, bu sürede kütleden ayrılan su, damlacıklar biçiminde akar.
Yanar buzun en yaygın olanı S-1 türü olan kırılca (kristal)lardır. Bu kırılca yapılarının doğada bulunuşları baykal tabanındaki çökellerde bulunan diril kökenli (biyojenik) uçunun varlığına bağlıdır. Eğer ortamda yeterince uçun, su varsa ve gerekli basınç-sıcaklık koşulları sağlanmışsa yanar buzlar oluşur. Oluşun yanar buzun korunabilmesi için yüksek basıncın ve düşük sıcaklığın sürekliliği gerekir. Basıncın düşmesine uygun olarak yanar buz ayrışmaya başlar ve yanıcı bataklık uçunu ortaya çıkar.
Doğal Yanar Buzlar
Yanar buz derin deniz çökelleri içinde ve ayrıca yeryuvarı uçlarındaki buzul alanlarında bulunur. Yanar buzların varlığı yüksek basınç ve uygun sıcaklığın yanında ortamdaki uçunun, özellikle bataklık uçununun (CH4) oranına bağlıdır. Baykallarda bulunan töz (metal) çökeller içindeki örgensel (organik) gereçlerin ve çöpüklerin (bakterilerin) çökellerdeki CO2 oranını azaltmasına bağlı olarak oluşur. Bataklık uçunu (CH4) üretimi ana kara kıyılarında oldukça yüksektir. Ana kara kıyılarında yüksek oranda çökel birikmesi ve bu ortamdaki yüksek plankton etkinliği ana kara kıyısında biriken çökellerin yüksek oranda örgensel özdek içermesiyle sonuçlanır. Bu ise bu alandaki uçun oluşumunun kaynağını oluşturur. Yanar buzların baykal kıyıları boyunca oluşabildiği gibi, Hazar Denizi, Karadeniz, Akdeniz ve Baykal Gölü’nde de oluştuğu belirlenmiştir.
Bunun yanında yerbiçin (jeofizik) yöntemlerle alınan sarsım (sismik) kesitleri kullanılarak da yanar buzun varlığını bulmak olasıdır. Yanar buz kuşağı deniz tabanından birkaç yüz metre derinde olabilir. Özetle, BSR yolu üzerinde yanar buz bulunur altında ise özgür uçun vardır. Yanar buzların tanınmasında sarsım dalga tezliği(hızı) önemli bir belirtidir. Yanar buz bulunduran çökellerde sarsım tezliği yüksek, eğer yoksa genellikle sarsım tezliği yavaştır. Çökellerdeki bu biçinsel (fiziksel) ayrılık kullanılarak yanar buz kuşaklarını bulmak olasıdır. Özgür uçunun bulunduğu kuşaklarda ise sarsım tezliği çok düşüktür. Yanar buzun hemen altındaki serbest uçun kuşağında sarsım tezliğinin yavaş olması nedeniyle bu kuşak kolaylıkla tanınır. Özgür uçunun olmadığı alanlarda yanar buz kuşağının altındaki “BSR” ana düzeyini bulmak, birbirini üzerleyen çökellerdeki sarsım tezlik ayrılığının azalması nedeniyle güçleşir.
Deniz tabanından yükselen uçun kabarcıkları da yanar buzların varlığına gösteren ipuçlarından bir tanesidir. Örnek alınırken görüntü alıcıyla yapılan gözlemlerde ve çözümlemelerde yanar buzlu çökellerin bulunduğu alanda değişik bir yaşantı topluluğunun kümelendiği görülmüştür. Bu çok küçük yaşantılar(mikroorganizmalar) yüzeyden çıkan bataklık uçunu güre(enerji) kaynağı ve yiyecek olarak kullanmaktadırlar.
Yanar buzlar çökel içinde dağınık yada dolu olabileceği gibi birkaç santimetrelik kalın katmanlar biçiminde de olabilmektedir. Kimileyin yanar buz yapıları göz biçiminde incelenerek kamalanmakta, birkaç milimetre ya da santimetre kalınlığındaki çökellerle ardalanmakta yada ağacın dallarına benzer biçimde çökeller içinde yer almakta, yer yer de gözenekli sünger görünümlü bir yapı oluşturmaktadır. Süngere benzer yapılaşmanın nedeni, yukarı doğru yükselen uçun kabarcıklarının çökeller içerisinde bıraktığı boşluklarla ilgilidir. Yanar buzun, yükselen uçun kabarcıklarının oluşturduğu boşlukların kıyılarında çağlar boyunca biriktiği sanılmaktadır.
Erkekler aptal, kadınlar abdal mı? – I
DOĞAN KATIRCIOĞLU
Gülter yengemin tüm ömrü Nuri abime bir çocuk doğurmak için geçti. Ne hekimi kalmadı gitmedik… Ne de hocası, hacısı…
Laf aramızda o güzel kadın inanmadığı halde üfürükçüye de gitti. Sırf canından çok sevdiği Nurisine bir çocuk verebilmek için. Hem de Nuri abimden habersiz. Bir çocuk anası olmak için. Hem canını harcadı hem de parasını, pulunu bu yolda. Yani varını yoğunu tüketti bu uğurda.
Gülter yengem döl yatağına Bursa kaplıcalarında şifa ararken Nuri abim çok hüzünlenirdi. Hiç unutmam bir Eylül ayı idi. Eylül mehtabı, Aşiyan’daki çilingir soframıza vurmuştu. Bugün gibi anımsarım. Nuri abim bir of çekmişti. Derinden mi derinden… Ellili yılların sonuydu. Önümüz “27 Mayıs 1960”tı.
Bir süre sustu Nuri abim. Hiç konuşmadık. Gökyüzüne baktı sadece… “Biliyor musun Doğan” dedi. “Biz ayın bu yüzünü, karım Gülter de Bursa’ya bakan yüzünü seyrediyor” diye konuştu. “Sen ne dersin?”
“Hadi” dedim. “Gülter yengemin şerefine” Kaldırdım kadehimi. O ne? Nuri abim ağlıyordu. Gözünden süzülen gözyaşını rakı kadehine aktardı. Gözyaşı beyaz rakının içinde kaybolana kadar izledi.
“Hadi” dedi. Uzattı kadehini kadehime. Çın çın…
“Acaba bilir mi Gülter’im” dedi. “Gözyaşımı rakıma katık ettiği mi? Ha ne dersin Doğan? Karım doğuracak mı?”
Hesabı ödediğimizde “Aşiyan Gazinosu”nda bizden başka kimse kalmamıştı. Garsonlar ayıp olmasın diye çevremizdeki masaları toplamamıştı. Eskiden bir saygı vardı. Müşteri kalkmadan etraftaki masalar toplanmazdı. Sandalyeler masalar toplanmazdı. Sandalyeler masaların üzerine ters oturtulmazdı. Herşeyin bir adabı vardı. Erkanı vardı. Garson arkadaşlar yola kadar bizi uğurladılar. “Gene bekleriz” dediler. “Güle güle (Son Posta)cılar” Sahil yoluna indiğimizde bizden başka kimsecikler yoktu. Nuri abim saatine baktı. “Doğan kardeş” dedi. “Hadi davran neredeyse sabah olacak.” Rumelihisarı tarafından gelen tek tük taksi vardı. Ama onlarda Boğaziçi’nin son müşterilerini evlerine götürüyordu. Hepsi doluydu taksilerin. Bebek’e kadar yürüdük. Durakta bir taksi vardı. Nuri abim “Merhaba” dedi şoföre “Merhaba arkadaş.”
Şoför “İnşallah” dedi. “Yolunuz uzak değildir.”
Ben Sultanahmet’te oturuyordum. Nuri abimde Beyoğlu’nda Büyükparmakkapı’da.
Nuri abim “Yakın” dedi. “Hemen şurası.”
Şoför “Yani neresi?”
“Taksim” dedim “Taksim”
Nuri abimin yüzü güldü. “Helal sana Doğan kardeş” dedi. “Beni bu gece yalnız bırakmadın.” “Nuri abim” dedim. “Biz kader ve kadeh arkadaşı değil miyiz? Bunda şaşacak ne var?” “Doğru” dedi. Boynuma sarıldı. Şoför “Eyvah” diye söylendi. Bir de bunun vedası var.” Nuri abim “Şoför Bey” dedi. “Bunun ceremesi neyse öderiz. Olmaz mı? Muhabbeti bozma.”
Güle oynaya çıktık Taksim’e. Bu kez şoför zor ayrıldı bizden. “Aşiyan’a geldiğiniz zaman akşamdan haber verin” dedi. “Taksiniz emriniz de olsun. Bebek’e kadar yürümezsiniz.”
Gülter yenge ile Nuri abimin aşkı dillere destandı. Gülter yengem, Türk Sanat Müziği’nin ender yorumcularından biriydi. Gülter yengem şairdi. Şiir kitapları da vardı. Güzel sanatlara meraklı bir hanımdı. Hanımefendiydi. Yavrulayamamanın verdiği acıyla yoğruldu durdu. En sonunda da amansız hastalığa yakalandı. Kanser oldu. Öldü. Evet, Nuri abim ile Gülter yengemi ölüm ayırdı. Bindokuzyüzseksenyedi yılında. Gülter yengemin cenazesi Beşiktaş’ta Sinanpaşa Camii’nden kaldırıldı. Kimler kimler yoktu cenaze töreninde. Türk Sanat Müziği’nin eşsiz sanatçıları oradaydı. Nuri abim ünlü “Şark bülbülü” o hanımefendiyi orada tanıttı bana. “İşte” dedi, “Gülter’in en yakın arkadaşı…”
Gülter yengemi sevenler yol üzerindeki, o köşebaşındaki camiye sığmamıştı. Bu nedenle de trafik durmuştu. Güllerle süslü tabut, törenden sonra özel bir cenaze aracına konuldu. Çünkü Gülter yengemin yolu uzundu. Memleketi Isparta’ya gidiyordu. Nuri abim beni cenaze aracının yanına çekti. Ağlıyordu. “Nasıl ağlamam ki” dedi, “O benim herşeyimdi” Sonra bana baktı “Ulan Doğan” dedi “Bak sende ağlıyorsun. Ağlamasana…”
Araca bindirirken boynuna sarıldım. Öptüm onu gözyaşlarının oluk gibi aktığı yanaklarından…
“Bana bak Doğan kardeş” dedi. “Ben Gülter için Isparta’da türbe gibi bir mezarlık yaptırdım. Ben ölünce beni sen oraya gömeceksin.” Elimde olmadan ağzımdan çıktı. Daha doğrusu kaçtı. “O niye?” diye sordum. “Ben” dedi, “Onun koynundan başka koyunda yatamam ki.”
Turizmde önemli bir pazarlama aracı ihtisas fuarları
BAŞARAN ULUSOY
Turizm endüstrisi için pazar ülkelerde düzenlenen turizm ihtisas fuarlarının büyük önemi vardır. Bu fuarlar, bir yandan tüketicilerin seyahat satın almalarına ve profesyonellerin aralarında iş anlaşmaları yapmalarına olanak sağlarken, diğer yandan o yılın trendleri ve moda destinasyonları da belli olur. Hollanda UTRECHT Turizm Fuarı (11-16 ocak tarihleri arasında gerçekleşti), Madrid’teki FİTUR Fuarı, Şubat ayında gerçekleşecek BİT Milano Fuarı, Mart ayında gerçekleşecek İTB Berlin Fuarı ve Mart ayında gerçekleşecek MITT Moskova fuarı 2005 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığının katılacağı yurtdışındaki 87 adet fuar arasında en önemlilerindendir. Bu fuarların önemli bir bölümünde Türkiye Seyahat Acentelin Birliği olarak biz de yer alacağız. Bu yer alışlarımızda o pazarın tüketicilerine ve daha da önemlisi turizm profesyonellerine Türkiye’yi anlatacak ve tanıtmaya çalışacağız. Bu Fuarlarda bir ülkenin bıraktığı intiba ve yaptığı etki o ülke vatandaşlarına yurtdışı tur organize eden tur operatörleri nazarında çok önemli. Çünkü her şeyden önce o ülkenin yaptığı reklam ve inşa ettiği imaj o operatörün o destinasyona yönelen tur paketlerini ve seyahat ürünlerinin satışlarını doğrudan etkiliyor.
Bu fuarların kendisi de bizatihi boyutları ve dikkat çekici aktinitleri birer medya konusu olduğundan kamuoyunun dikkatleri de profesyonelce fuarın zenne çekilmeye çalışılıyor. Dolayısıyla fuara katılan ülkeler birbirinden ilginç ve çekici atanları, ülke mutfaklarından yaptıkları cömert ikramları ve renkli kültürlerini yansıtan sesli ve görsel atraksiyonlarla adeta birbirleriyle yarışırlar. Son yıllarda Türkiye standı bu yarışta iyi bir yerlere gelmişti. Türkiye’yi tanıtan afişler de oldukça dikkat çekiyordu. Umarız bu yıl da bu başarı tekrarlanır.
Bu fuarların amiral gemisi de İTB Berlin Afgan’dır. Bu fuarın önemi kuşkusuz aynı zamanda dünyanın en büyük turizm pazarının en büyük fuar olmasından ileri gelmektedir. Bu fuarın boyutlarıyla ilgili bazı rakamlar büyüklükleri algılamakta yardımcı olacaktır. 2004 yılında yine Mart ayı içinde gerçekleşen Fuarın toplam alanı 150 dönüm idi ve 7 bin 800’ü yabancı 10 bini aşkın stand sahibinin standlarını 141 bin Fuar ziyaretçisi ziyaret etmişti. Fuara katılan toplam ülke sayısı 178 idi. Her yıl 75 milyona yakın vatandaşının yurtdışı seyahate çıktığı ve bu seyahatlerde 50 milyar ABD doları harcadığı bir ülkede düzenlenen turizm fuarının bu boyutlara ulaşması da çok tabiidir.
Bu fuarlarda şimdiye kadar Türkiye büyük bir ağırlıkla Türkiye’ markası ile vitrine çıktı. ‘Türkiye’ markasının turizmdeki somut sonuçları kitlesel turizm hareketinin büyümesi olarak ortaya çıkmış bulunuyor. Turizmin diğer ve daha komplike ürünleri bu markanın altında kaybolup gitti. Diğer ürünlerin azarlanması genel olarak güneş/deniz/kum talebine bağımlı olarak gelişmiştir. Bu genel markanın yaptığı çağrışımlar turkuaz mavisi, bol güneş ve kumdur.
Halbuki, Türkiye’de turizm alt ve üst yapısı bakımından gelişmiş, kendine has özellikleri olan bir çok bölgemiz kendisini farklı bir marka olarak sunabilecek duruma gelmiştir. Ancak, bunun gereğini şimdiye kadar bu fuarlarda göremedik. Daha önce de defalarca söylediğimiz gibi turizm tanıtımında bu gereksinim büyük bir ihtiyaç halini almıştır.
Kapadokya, İstanbul, Karadeniz Yaylaları, Pamukkale, İzmir, Bodrum, Bursa, Konya ve turizmdeki daha nice potansiyel markalarımızı bu fuarlarda kendi atandan ile bağımsız biçimde kendilerini tanıtırken göreceğimiz günlerin gelmesi umuduyla tüm sektörümüze başarılı bir fuar dönemi diliyorum.
Unutmayın!.. Ağzımız bakteri yuvasıdır
MEHMET ALİ ÖZER
Ağzımız dış dünya ile sürekli bağlantı halindedir.Besinler ve bakteriler ağız ortamında beslenmemize bağlı olarak bulunduklarından ortamı çeşitli mikroorganizmalara açık bir sistem haline getirirler. Özellikle bakteriler ağzımızda sürekli varolup dişlerin sürmesi ile birlikte doğumdan birkaç saat sonra başladıkları faaliyetlerini geliştirerek ağız içinde karmaşık bir eko sistem yaratırlar. Ancak sağlıklı ve iyi temizlenen bir ağızdaki koruyucu ortam diş ve dişeti gibi dokularda bir hastalık oluşmasına engel olabilir.
Dişlerimizin sağlığı bilinçli olarak yaptığımız ağız temizliği ile başlar.Düzenli olarak diş fırçalamak, diş aralarımızı temizlemek ve ağız hijyeninde dilimizi de unutmamak ile devam eden genel ağız bakımı rutin olarak altı ayda bir gittiğimiz diş hekimimizle tamamlanır.
Unutmamalıdır ki; ağzımız ve onunla birlikte yer alan organlar dış dünyaya açılan kapımızdır.Gerekli özen gösterilmediği taktirde genel sağlık sistemimiz, kalp, böbrek ve sindirim sistemimiz de dahil olmak üzere olumsuz yönde etkilenecektir. Sağlığını ve bütünlüğünü korumak kendini önemseyen her bilinçli bireyin görevidir.
En iyi işletme yönetimi kitapları
MELİH ARAT
İşletme yönetiminde uzmanlaştığım 1990’larda Harvard Üniversitesi ve batılı birçok yayınevinin kitabını yurt dışından bulmak ve İngilizce orijinalinden okumak zorunda kalmıştım. Bugün dünyanın en iyi işletme kitaplarının çok önemli bir bölümü Türkçe’ye çevrilmiş durumda ve bence bu harika bir avantaj. Yönetimi genel olarak ele alan en iyi üç kitap, bence Peter Drucker’ın 21.Yüzyıl İçin Yönetim Tartışmaları (Epsilon Yayınları) ve Gareth Morgan’ın Metafor’u (MESS Kitapları). Collins ve Porras’ın Kalıcı Olmak isimli eseri keza her beyinde durması gereken bir içerik.
Pazarlama konusunda bir insanın kendini en güncel şekilde yetiştirmesi için harika kitaplar var. Bunlardan biri Kotler’in Kotler Pazarlama Üstüne’si (Sistem Yayıncılık). Pazarlama konusunda mutlaka okunması gereken kitaplardan biri de Pringl ve Thomson’ın birlike kaleme aldıkları Marka Ruhu (Scala Yayıncılık). Pine ve Gilmore’un kaleme aldıkları İş Hayatı Bir Tiyatro da, bence 21.Yüzyılda başarılı olacak pazarlama şirketlerinin uygulamalarını anlatıyor.
İnternet’te pazarlama konusunda birçok kitap var. Bence bunlardan Tom Murphy’nin Web Kuralları (Mediacat Yayınları) en toparlayıcı eserlerden biri. İzinli Pazarlama (Rota Yayınları) isimli kitabın yazarı Seth Godin’in tüm kitaplarını takip etmenizi öneririm. E-Pazarlama konusunda vaka analizleriyle birlikte iyi kitaplardan biri de Seybold’un Müşteri.Com (Epsilon Yayınları)
Strateji konusundaki en iyi kitapların başında Hamel ve Prahalad’in Geleceği Kazanmak (Inkilap) isimli eseri geliyor. Brandenburger ve Nalebuff’ın Ortaklaşa Rekabet’i (Scala Yayıncılık) bir başka baş yapıt.
Değişim Yönetimi konusunda Slater’ın Büyük Maviyi Kurtarırken (Literatür Yayınları) ve Tichy ile Sherman’ın Şirketinizin Kaderini Değiştirin isimli eseri iyi iki vaka çalışması. Sabah Kitapları kapandı ama bulabilirseniz, değişim yönetimi alanının baş yapıtı Hammer ve Champy’nin Değişim Mühendisliği’dir. Teknoloji Yönetimi konusunda Alan Barker’ın Yenilikçiliğin Simyası (MESS Kitapları) ve Şimşek ve Akın’ın Teknoloji Yönetimi kitapları bence ilginizi çekecektir.
Toplam Kalite Yönetimi konusundaki en iyi kaynaklar KalDer Yayınları arasında. TKY’ye giriş İbrahim Kavkakoğlu’nun Toplam Kalite Yönetimi konusundaki eserini öneririm. TKY’nin felsefesini anlamak için Deming’in Krizden Çıkışı ve kalite teknikleri için de Taptık’ın Kalite Savaş Araçları iyi kaynaklar. İnsan Kaynakları konusunda Hayat Yayınları’ndan çıkan bir seçki var; istifade edebileceğiniz. İK konusunda en iyi başlangıç noktası üniversite ders kitapları.
Öğrenen Organizasyonlar konusunun baş yapıtı, Senge’nin Beşinci Disiplin’i (Yapı Kredi Yayınları) (iyi olmayan bir çeviri, umarım yeniden çevirirler). Salim Çam ve Selim Yazıcı’nın Öğrenen Organizasyonları da (Papatya ve Alfa Yayıncılık) öğrenen organizasyon konusunda çerçeve çizen kitaplardan.
Liderlik konusunda kendi derlediğim Halen birkaç üniversitede master seviyesinde kaynak kitap olarak okutulan Değişimin Liderleri (Mavi Kitaplar) isimli kitabımı önereceğim. Drucker Vakfı tarafından derlenen Geleceğin Lideri (Form Yayınları) klasik liderlik yaklaşımlarının ötesinde bir kitap.
İş dünyasında yaratıcılıkla ilgili Guy Kawasaki’nin Devrimciler İçin Kuralları (MediaCat) ve Debono’nun RekabetÜstü’sü (İnkilap) şimdilik en iyi eserler. Doğrudan iş dünyası kitabı olmasa da bence yaratıcılık alanında dünya kalitesinde ya da üstünde bir uygulama örneği Burak Özdemir’in 2102’den Haberleri (Remzi Kitabevi).
Kişisel gelişim alanında Türkiye’de özgün bulduğum iki kitabı da anacağım. Her ikisi de okuyan da iz bırakıyor. Mümin Sekman’ın Kişisel Ataleti Yenmek (Alfa Yayınları) ve Muhammed Bozdağ’ın Ruhsal Zekası (Nesil Kitapları).
Bu kadar kitap öneren Melih Arat’ın kitabı yok mu diye aklınıza gelirse, cevap var. “7. Vites-Kişisel Gelişim Yolunda Vitesinizi 7’ye takın” Nesil Yayınlarından çıktı.
Size ne düşüyor? Kitapsız bir oda, ruhsuz bir insana benzer. Odalarınız kitapsız, aklınız bilgisiz kalmasın.
Usta gazeteci yazarın anısına…
GÖKHAN SARI
Bu yazımda, 24 Ocak’ta bir terör saldırısı sonucu aramızdan ayrılışının 12. yıldönümü olan usta gazeteci yazar Uğur Mumcu’yu saygıyla anmak istiyorum.
Yazmaya üniversite öğrenciliği yıllarında Yön Dergisi’nde başlayan Mumcu’nun ilk yazıları 1962’den itibaren Yön, Türk Solu, Devrim, Ant, KIM dergilerinde yer aldı. 1968-70 yıllarında Akşam, Milliyet, Cumhuriyet gazetelerinde çeşitli konularda inceleme yazıları yayımlandı.
Köşe yazarlığına 1974 yılında haftalık Yeni Ortam dergisinde başladı, 1975 yılından itibaren Cumhuriyet’e de köşe yazıları yazdı. 1977 yılından sonra sadece Cumhuriyet için yazmaya başladı. Gözlem başlıklı köşesinde 1991 yılının Kasım ayına kadar aralıksız olarak yazdı. 6 Kasım 1991’de İlhan Selçuk ve yaklaşık 80 Cumhuriyet çalışanı ile birlikte gazeteden ayrıldı. 1992’de kısa bir süre Milliyet Gazetesi’nde yazan Mumcu, Cumhuriyet Gazetesi’ndeki yönetim değişikliği üzerine 7 Mayıs 1992’de Cumhuriyet’e döndü.
Mumcu, 1988’de gazeteciliğe ilişkin kendisine yöneltilen soruları şöyle yanıtlamıştı: ‘’Bir konuyu araştırarak yazmak gerektirir köşe yazarlığı. Her konuda yazmak güç tabii. Fakat bilemediğin konularda tanığa, uzmana ulaşmak gerek. Özellikle çalışmak, kaynaklara inmek, sorunların değerlendirmesini yapmak gibi bir takım sorumluluklar getiren bir meslektir.”
Gazetecilik hayatı başarılarla dolu olan Mumcu; halkın yazarıydı, Türkiye’nin yazarıydı. Yazdıkları, söyledikleri ölümünden sonra çok daha iyi anlaşılır oldu. Uğur Mumcu 12 yıldır yaşamını insanların beyinlerinde ve kalplerinde sürdürüyor. Onun fiziksel varlığı çoktan toprak oldu. Ama ruhu, duygu ve düşünce evreninde sonsuzluğa erişti. Yurt sevgisi, gerçeğin peşinde koşma azmi, başka insanlara rehber oluyor, onların ruhlarıyla bütünleşerek hem sinerji yaratıyor hem de ölümsüzleşiyor. Uğur Mumcu bundan sonra da siyasetimizi, gazeteciliğimizi, gençliğimizi doğru yolda etkilemeye devam edecektir.
Ruhu şad olsun.
Yazımı tamamlarken, tüm okurlarımızın Kurban Bayramı’nı kutluyorum.
Palto zamanı
ONUR BAŞTUĞ
Bu hafta sizleri bilgilendirmek için şu kış aylarında bizi sıcak tutan palto ve kürkleri incelemeyi uygun bulduk.
Eğer yeni bir paltoya ihtiyacınız varsa, alışverişe çıkmanın şimdi tam sırası. Tüm markalar yüzde 20 ile 70 arasında değişen oranlarda indirime girdi. Her yerde kürkler, kürk yakalı veya peluş montlar, klasik kesimli paltolar, uzun tüvit mantolar var.
Seçeneğiniz çok ama aslında ortada birbirinden belirgin biçimde ayrılan iki tarz var: 1950’ler stili, süslü, romantik, tüvit veya yün kabanlar ile sportif, rengarenk, kürk yakalı kabarık anoraklar. Beyaz ve pembe renkli, kruvaze kesimli, diz hizasında kabanların moda olduğunu da belirtelim.
Hayvanseverlerin ayağa kalktığı bir sezon bu, çünkü kürk çok moda. Leopar desenli, kısa kürk montlar, gardıroba eklenmesi gereken parçaların başında geliyor. Kürk manto sevmiyor ama bu trendi yakalamak istiyorsanız, kürk yakalı manto ve montlardan seçebilirsiniz kendinize. Bol süslü kışın en gösterişli giysisi kürkler, parlak broşlarla, deri yaka, kol şeritleriyle birleşiyor ve giyenleri gayet ‘zengin’ gösteriyor. Vakkorama, Beymen, Desa, Park Bravo, Herry, kürk bulabileceğiniz adresler.
Vitrinlerde görebileceğiniz tüm kabanlar kürk yakalı neredeyse. Öyle popülerler ki, mantodan ayrı olarak da kürk yaka satın alabilirsiniz. Pembe, mor gibi canlı renklerde kürk yakalar, siyah yün kabanlarla kullanılıyor çoğunlukla. Bildik kürk renklerinde, koyu tonlarda yakalar da var, hepsi boyundan kurdeleyle bağlanıyor. Canlı renklerde yakalar arıyorsanız, Beyoğlu Markiz Pasajı’ndaki Taboo’da, mor, pembe, yeşil ve beyaz kürk yakalara bir göz atın. Benetton, Topshop, Koton, İpekyol’da daha sade, bej, beyaz, gri, kahverengi kürk yakalar bulabilirsiniz. Sadece manto değil, kazak ve hırkalarınızın üzerinde de kullanabileceğiniz kürk yakanıza, broş da iliştirebilirsiniz.
Kürkle birlikte, sezona yön veren bir materyal daha var: Tüvit. Sonbahardan beri en popüler dönemini yaşıyor. Tüvit paltolar, açık pembe, beyaz, mavi gibi pastel renklerde, iri düğmeli ve geniş yakalı. Boyları diz hizasında ve giyene hanım hanımcık bir hava veriyor. Park Bravo, Herry, İpekyol gibi yerli markalar, neredeyse tüm kaban koleksiyonunu, tüvit kumaştan hazırlamışlar. Kürkle tüvitin birarada kullanıldığı mantolar da çokça var. Bele oturan, çoğu kemerli tüvit paltoların yakası, broş ve çiçeklerle süslü.
Her zaman olduğu gibi anoraklar yine vazgeçilmez. Modacı Arzu Kaprol de, anorağın kış modasında sağlam bir yere sahip olduğunu, sıcak tutması nedeniyle çok sevildiğini söylüyor. ‘Bu yıl anorak ve kabanlar kocaman ve sarıp sarmalanma duygusu veriyor’ diyor. Koton koleksiyonunu hazırlayan tasarımcı Fatma Bozkurt da rengarenk kısa montların çok popüler olduğunu söylüyor. Günlük kullanım için çok uygun olan bu montlar, soğuk geçirmeyen malzemelerle yapıldıkları ve kabarık oldukları için sıcacık tutuyorlar.
Mağazalarda çok zarif kaşmir paltolar da bulabilirsiniz. Bunların, beyaz, gri ve bej renkte olanları daha bir şık duruyor. Arzu Kaprol, kruvaze kesimin sıkı bir geri dönüş yaptığını söylüyor. Önümüzdeki kışı da düşünerek, kruvaze kesimli kaşmir veya yün paltoları tercih etmenizi tavsiye ediyor.
İndirimler akıl çeliyor
Önümüzdeki ay bahar koleksiyonları vitrinlere çıkacak. Şu ara, kaban, mont gibi kışlık ürünler almak için en uygun zaman. Ünlü markalar teker teker, yüzde 30 ile 70 arasında değişen oranlarda indirime girdi. Mesela Koton’da tüm ürünlerde yüzde 70 bayram indirimi var. Mudo mağazalarında, kaban ve montlar yarı fiyatına satılmaya başlandı. Marks&Spencer bugün indirime girdi ve kaban fiyatları 117 YTL’ye düştü. Seven Hill ve Mango yüzde 50, River Island yüzde 30 indirimde.
İndirimdeki palto ve kürk fiyatları (YTL)
Marks&Spencer uzun montlar 117.40, mantolar 239.90
Herry kürk 495-595, tüvit palto 295.50, kaşmir manto 275
Koton kürk etoller 39.99-99.99, manto 99.99-219.99
Mudo yün kabanlar 179
Mavi Jeans kürklü kısa montlar 99.95-109.95
River Island tüvit palto 270
Lee kürklü anorak 240
Mango anoraklar 59, palto 137.90
Desa kürk manto 690
Topshop kürk yaka 54
Benetton etol 59.95, yün mantolar 187.95-249.95
Park Bravo tüvit manto 459-549
Miss Sixty kısa montlar 146, kabanlar 300-350
Vakkorama kürk mont 750
MAGAZİN HATTI
DEMİRHAN HARARLI
Vefakar Ayçin
Bir dönem Sibel Tüzün ile evli olan Levent Candaş’ın sanatçı babası geçtiğimiz günlerde oynadığı tiyatroda kalp krizi geçirip vefat etmişti. Candaş’ın sevgilisi Ayçin İnci babasını kaybeden sevgilisini bir an olsun yalnız bırakmadığı ve evine yerleştiği kulağıma geldi.
Tuğba isyan ediyor
Pop şarkıcısı Rafet El Roman ile Tuğba Altıntop boşanma günlerinde ve sonrasında sürekli çocukları için mücadele ettiklerini herkes biliyor. Altıntop’un çocuklarını almak için mücadele vermesine rağmen, bazı insanların kendisi hakkında dedikodu haberleri üretip faydalandıklarını söylüyormuş. Ayrıca, geçtiğimiz aylarda katıldığı çiftlik evinde tanıştığı Toprak Sergen ile adının aşk dedikodularına çıkmasından rahatsız olduğunu da belirtiyor. Hangi erkeğin yanına otursa aşk dedikodusu yazıldığını söyleyen Altıntop, evlenmeyi ve bir erkek ile birlikte olmayı kesinlikle düşünmediğini açıklıyor. Altıntop ayrıca, her ne pahasına olursa olsun çocuklarını alacağını çevresine anlatıyor ve bu dedikoduları özellikle çocukları almaması için bazı bildiği kişilerin yaydığını söylüyormuş.
Tuğba Özay’ın hayalleri
Ünlü manken Tuğba Özay, uzun süredir organizasyonlarda yer almamasına rağmen, en iyi yaşayan mankenler arasında yer alıyor. Özay yakın dostlarına elinde sinema filmi ve dizilerle ilgili olarak 4 senaryo olduğunu ama bu teklifleri kabul etmeyeceğini söylüyormuş. Sinema ve sanat dünyasında bir çok ünlü isim boş gezerken Tuğba Özay”ın bu teklifleri kabul etmemesine kimse akıl erdiremiyormuş.
Süzer’in zor gecesi
Süzer Holding genç veliahtı, geçtiğimiz günlerde sarışın ve güzel bir hanımla Şamdan’a eğlenmeye gitmiş. Alkollü olduğu iddia edilen hanım bir anda merdivenlerden yuvarlanmaya başlamış. Süzer acil olarak hanım arkadaşını geç saatlerde alıp hastaneye götürmek zorunda kalmış.
Zeynep uyuyamıyor
Efe Özal ile boşanmak için mahkemeye baş vuran Zeynep Özal, avukat Çetin Yıldırımakın’ın açıklamalarından sonra üzüntüsünden odasından dışarı çıkmıyor,hatta üç katlı evinden alt kata bile inmek istemiyormuş. Geç saatlere kadar oturduğu ve uyku düzeninin bozulduğu söylenen Özal’ın avukatın mahkemeye sunacağı belgeleri merakla beklediğini öğrendim.
Hummer yerine Porsche
Bir çok ünlü ismin sahibi olduğu Çöl Kartalı olarak adlandırılan Hummer jeep sahibi petrolcü Dinçer Azaphan’da Hummer’ini satıp 200 bin euroya porche jeep aldı. Azaphan’ın yeni jeepi ile birlikte sanatçı Ebru Yaşar’dan ayrıldıktan sonra birlikte olduğu başka bir ünlü ismin isteği üzerine değiştirdiğini işittim.
Talibova’nın keyfi kaçtı
İş dünyasında özel tekneleriyle adından söz ettiren Bora Gümüş, kısa süre önce manken Nigar Talibova’ya aldığı 25 bin dolarlık pırlanta yüzüğü babasının duyması üzerine genç iş adamına yüzüğü geri getirmesini söylemiş, İddiaya göre, Bora Gümüş her yerde manken Talibova’yı yüzüğü almak için arıyormuş; Talibova ise hediye edildiği yüzüğü vermeyi düşünmediğini söylüyormuş.
AFM’nin yükselişi
VAHE KILIÇASLAN
17 Aralık 2004 sürecinden hemen sonra dış sermayelerin atakları ile canlanan tekstil sektöründe AFM trikoları yükselişe geçti. Başta Rusya ve Doğu Avrupa ülkeleri olmak üzere Almanya, Hollanda, Fransa ve ABD gibi ülkelere ihracatı bulunan AFM’nin yönetim kurulu üyesi Mehmet Görür daha fazla istihdam sağlamak için inanılmaz gayret içinde olduklarını belirtti. 2004 senesini iş bakımından pek parlak geçirmeyen mankenler tekstil sektörünün ivme kazanmasından sonra yüzleri gülmeye başladı. Genç manken Şehnaz Özkaya işlerinden çok memnun olduğunu belirtirken gözlerinin içi ışıl ışıl oluyordu. Anlayacağınız bayan mankenlerin işleri tıkırında. Hayatımıza giren Yeni Türk Lirası, paramızın ne kadar kıymetli olduğunu bir yandan bizlere anlatırken, çıkan yeni 100 YTL ile de ne kadar değersiz olduğunu anlatıyor. Yani aslında inanılmaz bir çelişki söz konusu. Asgari ücret 350 YTL. Düşünün ki bir emekçi ancak bu kadar az bir parayla ayını geçindirmek zorunda. Hele ki bir de çocukları, ailesi varsa. İşte hayat aslında çok pahalı, ama bunun değerini biz dünyanın en şanslı canlı varlıkları olan insanların bilmesi gerek. Biz yeni paralarımızı artık cüzdanlarımızda saklamamız paramızın inanılmaz derecede kıymetini anlamamız gerek.
Herşeyin ötesinde sıfırların atılması ile birlikte veznedarların elleri yorulmuyor. Muhasebecilerin ise işleri daha kolaylaşıyor.
Yazımın başında belirttiğim gibi 17 Aralık bize çok şeyler getirdi. İnşallah telekomünikasyon çağının getirdiği egolar üstümüze yapışmaz, çünkü biz toplum olarak örfümüze, geleneğimize, göreneğimize önem veren bireyleriz.
Hepinizin kurban bayramı kutlu olsun.
SPOR KÖŞE YAZILARI
Beşiktaş demoralize olma
ŞEREF NASIR
Futbolun beşiği İngiltere başta olmak üzere birçok Avrupa ülkesi futbola ara vermeden sezonu bir bütün olarak değerlendiriyorlar, fakat biz de her nedense devre arası çok uzun oluyor. Bu uzun tatilden dolayı ligin havası dağılıyor, takımların temposu düşüyor, seyirciler futboldan uzaklaşıyor ve soğuyor. Oysa 17 haftada ısınan, konsantre olan sporcuların aniden durması anatomilerini etkiliyor. Sezona yeniden başlıyormuş gibi antrenmanların hareketlenmesi ne denli doğru veya yanlış olduğunu her sene olduğu gibi bu yılda ligin ikinci yarısında yaşayacağız. Artık ilgililerin bu durumu değerlendirmesi lazım.
Gelelim sizden ayrı kaldığımız günlerde bayram arefesinde oynanan BJK-Shaktar Donetsk maçına. Siyah-beyazlı takımın bu maçın ilk devresinde sahaya çıkan 11’i bence en ideal kadrodur. Carew’i çok hırslı ve iyi gördüm, ümit ederimki böyle devam eder. Kenarlara kaçıp düzgün ortalar yaptığı için Beşiktaş’ın sabit ve iyi bir santrfora ihtiyacı var. Şimdilik burada Veysel ve Pancu en iyi iki aday. Takımın toparlanma dönemi Tümer’le başlamıştı. İkinci yarıda tırmanışın devamında yine Tümer başrol oynar. Ligin ikinci yarısında İspanyol Hocanın kalede Cordoba’ya şans vereceği anlaşılıyor. Cordoba iyi bir tercih, tecrübesine elbette laf söylenemez. Hele hele topu oyuna sokuşundaki başarı inanılmaz. Öyle toplar atıyor ki ileri uç adamların tek topla rakip kaleciyle karşı karşıya kalıyor. Ancak kritik pozisyonlarda fanteziye kaçması hepimizi rahatsız ediyor. Bu maçta taraftarlarımız yine muhteşemdi. Seyircisiz futbol olmaz, tat vermez. 100. yılda mutlu sona ulaştıran hocalarını unutmamaları ve Del Bosque’ye yaptıkları tezahüratlar stada ve maçın havasına bir güzellik kattı. Ayrıca siyahi futbolcuları çok seven taraftarlarımızın Süleyman’a yaptıkları esprili ve hoş tezahüratlar tribünde bizleri de güldürdü ve moral verdi. İşte şov böyle olmalı, kötü tezahüratlarla değil.
Gelelim seyircisiz oynanan son maça. Tipik bir tek maçta tur oyunu; Türkiye Kupası maçı. Beşiktaş’ın tutunacak tek dalıydı bu kupa maçı. Rakip devre arasında yaptığı transferle kadrosunu güçlendirmiş bir takım Beşiktaş kadrosuna baktığımızda 9 isim artık yerini bulmuş futbolculardı. Konyaspor, rakibinin gücünü ve seyircisiz oynanan bir deplasman maçını düşünerek rakibini üzerine çekip uzun toplar atıp, o topları tek adamla buluşturarak gol atmayı planlamıştı.
İlk yarının 43. dakikasına kadar oyun Beşiktaş’ın kontrolündeydi. Geri dörtlü az hatayla oynuyordu, kalede Cordoba takımın ayağına garanti top atan en iyi adam olarak da oyuna olumlu katkıda bulunuyordu. Tayfur biraz durgun olmasına rağmen Okan’la beraber orta sahayı iyi kontrol ediyor, rakibe basıyor kazanılan topları genelde olumlu kullanıyorlardı. Berkant ve Tümer forveti çoğaltıyor, gol pozisyonları yaratıyorlardı. Carew’in enfes topuk pasına Berkant’ın yaptığı vuruşun kale direğinin iç kısmına çarparak geriye dönmesi fizik kurallarına bile aykırıydı. Carew’in 2 arkadaşı boşken egoistçe topu onların yerine kalenin yan ağlarına atması maçında dönüm noktalarından biriydi. 43. dakikada Konyaspor’un yaptığı ilk ciddi akında yenilen golde defansın hatası çok büyüktü. Cordoba’nın köşeden çıkardığı topa Zafer Biryol’dan önce defans oyuncuları sahip olmalıydı. O ana kadar rakibinden üstün oynayan Beşiktaş futbolun cilvesi olarak topu kalesinde gördü.
Maçın ikinci ve en önemli dönüm noktası savunmanın ortasındaki İbrahim Toraman ile Çağdaş’ın ofsayt diye duraklayıp kaçırdıkları Zafer Biryol’un aşırtma topunu Cordoba’nın 18 dışında elle karşılaması ve kırmızı kartla oyun dışı kalması idi. Bu ofsayt pozisyonunu kaçıran hakeme içimden geçeni yazamıyor, Allah’a havale ediyorum. Beşiktaş 10 kişi kalınca 11 kişiyle yapması gerekeni yani hızlanmayı yaptı, bu hızlanma sadece bir kişilik açığı kapattı. Beşiktaş bu arada beraberliği yakaladı, ama Konyaspor yediği golden sonra çabuklaşarak kalabalık ataklar denedi ve hakettiği galibiyeti aldı. Artık Beşiktaş lige asılmak mecburiyetinde. Futbolcularımızdan beklediğimiz terlerinin en son damlasına kadar savaşarak ikinci devrede bütün maçları almaları. Artık Beşiktaş önümüzdeki yılların takımını kurmak için çalışmalı. Hiç kimse demoralize olmasın. Camiamız yine onların arkasında.
Her şey gönlünüzce olsun.
Bir de şöyle anlatayım…
NEVZAT DEMİR
Bu benim kaderim: Gerçekleri birilerinden daha önce görebiliyor olmam yüzünden bugüne kadar çok sıkıntı çektiğim oldu. Çok haksız ve saçma tepkiler gördüm. Ancak gerçekleri herkes görebildiği zaman iş işten geçmiş oluyordu. O nedenle de hangi sıkıntıyı çekersem çekeyim gördüğüm gerçekleri her zaman söyledim. Çoğu zaman da haklı çıktım Bu kez de öyle oldu…
Del Bosque konusundaki çıkmazı çok öncesinden anlatmaya çalıştım. Zamanında bunun gereği yapılabilse Beşiktaş bu kadar büyük kayıplara uğramaz, daha ligin yarısında bütün hedeflerini kaybetmiş bir takım durumuna düşmezdi. Bırakın iyi bir yerli hocayı, teknik direktörsüz bile olsa Beşiktaş şu anda UEFA Kupasında yoluna devam ediyor olurdu. Türkiye Kupasında elenme fiyaskosu da yaşanmazdı.
Yönetim bu konuda bir türlü gerekli tavrı alamadı. Bir yandan Ziya Doğan’ı yoklanıp öte yandan da “Del Bosque ile uzun yıllar devam etmek istiyoruz” yaklaşımı iyi bir strateji değildi. Bunun anlaşılması da çok uzun sürmedi.
Del Bosque olayını spor medyası da doğru anlamaya yanaşmadı. “Kastilla beyefendisi” gibi anlamını kendilerinin de bildiği kuşkulu birtakım fiyakalı sözlerle İspanyol hoca hep övüldü.
Sanki milyonlarca dolarlık anlaşma Beşiktaş’ı başarıya götürmesi için değil de, iyi ahlak derneği başkanı gibi davranması için yapılmıştı.
Bu işin doğrusunu anlamak istemeyenlere bir de şöyle anlatayım:
Diyelim ki siz bu ülkenin en önemli firmalarından birine sahipsiniz. Çok geniş bir üretim olanağınız ve yaygın müşteri ağınız var. Şirketiniz de yılda ortalama yüzde 10-1 5 oranında kar ediyor. Ancak işin doğası gereği siz bununla yetinmiyor, daha çok kar edebilmek için adı büyük bir üst düzey yönetici alıyorsunuz.
Fakat sonra bir bakıyorsunuz ki, aldığınız adam geçmişteki en kötü yöneticilerinizden bile daha berbat bir performans ortaya koyuyor. Bırakın daha çok kar etmeyi, yüzde 10-15’leri bile arar hale geliyorsunuz. Bir süre sonra da düpedüz zarar etmeye başlıyorsunuz. Hatta, “Böyle giderse batarız” diyenler bile oluyor.
Böyle bir durumda ne yapacağınız çok açık değil midir? “Ne yapalım, korkunç zararlara uğruyoruz ama yöneticimiz çok iyi adam” mı dersiniz, yoksa başka bir şey mi yaparsınız?
Peki, söz konusu Beşiktaş olunca bazıları nasıl bu kadar cömert ve hoşgörülü adam rolü oynamaya başlıyorlar. Çok basit: Çünkü bu işin bedelini onlar ödemiyor!
Görmüyor musunuz; Aradan aylar geçti, hocamız hala nasıl bir sistemle oynanacağı ve hangi futbolcuların bu takımda yer almaşı gerektiğine karar veremedi. Mutlaka kazanılması gereken maçlara forvetsiz çıkmak gibisinden teknik cinayetler işledi.
Artık ne yaparsanız yapın, benim Del Bosque diye bir meselem kalmadı!
Geçmiş olsun
FAİK GÜRSES
Halk dilinde böyle derler, “Harç bitti yapı paydos” Aslında Beşiktaş’ın elindeki harç ile malzeme daha sezon başı denecek bir dönemde son bulmuştu ama, çıkmayan candan ümit kesilmez misali, yine de devam ettiler ümitsizce. Son ümit Konyaspor karşısında elde edilecek turla Türkiye Kupası’na devam etmekti ama, yanlış üstüne yanlış yapan Bosque ile böyle bir yola baş koymakta görüldüki imkansız. Bu madalyonun bir yüzü.
Diğer tarafta gözlenen bir yönetim boşluğu ve Beşiktaş’ın boşlukta sallandığı gerçeği vardı. Siz bayram münasebetiyle yapacağınız programda Konyaspor maçını ve bayramlaşmayı atlayacak kadar aklını-fikrinizi yitirdiyseniz, söyleyecek bir şey yok. Ama planlarda biz bunu unuttuk ve topyekün tatile çıktık diyebiliyorsanız bu bile bir özür sayılabilir. Beşiktaş elinde kalan tek kalesini savunacakken, tribünde seyircisi yokken, bir de Şeref Tribünü’nde yöneticisini göremiyorsa, Bosque’nin yaptığı yanlış solda sıfır kalır. Galiba o ki Beşiktaş hiçbir döneminde bu kadar yalnız, bu kadar çabuk darağacına çıkıp intihar edecek kadar çılgınlık yapmamıştı.
Konyaspor maçında 4-4-2 ya da 4-3-3 ya da bir başka sistemle oynamanız fark etmiyor. Konyaspor karşısında Beşiktaşlı bir şey bekliyor, o da tur. Tur için ortaya konan futbola bakıyorsunuz, elinde tek kalesi kalmış bir futbolcu ordusunun savunacak gücü yok. Çünkü futbolcu biliyor ki yönetim tarafından bir terk edilmiş hissi var. Bu his bile futbolcunun moral motivasyonunu, kazanma arzusunu çökertebilir. Hatta gol kaçırma arzusunu bile. Gördünüz değil mi Carew’in ve Berkant’ın kaçırdığı pozisyonları. Sanki bir jübile maçı, sanki bir hazırlık karşılaşması gibi oynandı Konyaspor maçı. Yitik, bitik ve gayretsiz Beşiktaş’ta görünen o ki, futbol takımının içine işleyen o ruhsuz hal ve gidiş öyle kolay kolay kopartılıp atılacak cinsten değil.
Hele birkaç cümle var ki kafama takılan. Kupadaki Göztepe maçından sonraki açıklama aynen şu, “Gelecek yılın hesaplarını yapmaya ve takımını kurmaya başladık” Haydi futbolcu olda oyna. Ben olsam, o zaman düşünülmüyorum deyip el frenini çekerim. Bu felsefe futbolcu takımının doğasında vardır.
Bir diğer açıklama da bay Bosque’den. “Çıkışımızın sürmeyeceğinden endişe ediyorum” Zannederseniz ki Beşiktaş Avrupa Şampiyonu oldu, ya da UEFA Kupası’nda finale çıktı. Topu topu, 5-6 maç yenilmemiş bir takımın hocasının yaptığı açıklamaya dikkat eder misiniz! Beşiktaş işte bu kadar başıboş kalmış ve alay konusu olmuştur.
Futbolcu son suçludur. Asıl suçlular bellidir. Bundan sonra Bosque’nin eleştirilecek bir tarafı ile futbol takımının yorumlanacak tarafı kalmamıştır. El elde, baş başta.
Herkese geçmiş olsun. 2004 çok çabuk geçti, 2005’te çabuk bitti Beşiktaş için.
Labirentteyiz
İLKER ATEŞ
Beşiktaş hiçbir maçı, ne olduğunu anlayarak oynamadı. Önce uyumsuzluk sonra şansızlık denildi. Yönetim yeni, teknik heyet yeni, oyuncular yeni beklemek lazım, dedik. Son maç kötü oldu. Çünkü elde kalan son hedef, kupaydı. O da gitti. Tekrarı olmayan maç, böyle oynanmamalıydı. Del Bosque’nin yaptığı hep aynı sistem, hep aynı kurgu… Sistem ve kurgu artık rakipler tarafından ezberlendiği için, Beşiktaş her maçta inanılmaz pozisyon veriyor. Savunmanın göbeği çok ağır. Bundan dolayı, arkaya sarkıtılan toplar sürekli tehlike yaratıyor.
O zaman ne yapmalı rakibe göre oynamalı, önce rakibi iyi tanımalı, sonra futbolculara yapmaları gerekenleri iyi anlatabilmeli. İspanyol hoca bunların ne kadarını yapabiliyor, bilemem. Ama sahada gördüklerimiz iyi değil.
BÜTÜN DERT FORMAYI KAPMAK
Konya maçında Cordoba suçlanıyor. Kırmızı karta mal olan öne çıkışında Cordoba, başka ne yapabilirdi ki?.. Cordoba, aynı maçta aynı ceza sahası dışına çıkıp topu iki kez kafayla uzaklaştırmıştı. Yoksa bunların hepsi gol tehlikesiydi. Üçüncüsünde rakiple karşı karşıya kaldı ve eline hakim olamadı. Beşiktaşlı futbolcular da sisteme isyan etmiyorlar, tepki göstermiyorlar. Belki doğru belki yanlış ama sisteminde sorgulanması lazım, diye düşünüyorum. Bence topçuların bütün dertleri, formayı kapıp oynama şansı elde etmek.
TEK BİR OYUN KURGUSU OLMAMALI
Del Bosque’den asla strateji uzmanı olamaz. Bunu üzülerek gördük. Demek ki İspanya’da sadece bir tek kulüple çalışması, oraya sığınmaktan başka bir şey değilmiş. Bütün bildiğinin tek bir oyun kurgusuyla sınırlı kalması, bunu belgeliyor. Beşiktaş takımı, şampiyon olamasa bile ligde, UEFA’da ve Kupa’da daha iyisini oynayabilirdi. Del Bosque ve futbolcular, daha iyisini oynamamak için adeta ortaklık kurup Beşiktaş’ı bu duruma getirdiler… Bunu düzeltmek ise yine kendilerine düşer ama yapabileceklerini zannetmiyorum. Beşiktaş büyük kulüptür ve büyük hedefleri vardır.
İSTİKRARLI BİR KADRO OLUŞMALI
Kadronun sürekli değişmesi, bildik bir ilk 11’in olmaması, forma şansı bulanların bir iyi oynayıp öteki maçta kötü oyuna yönelmeleri herkesin kafasını karıştırdı. Örneğin, Veysel son 3-4 haftada ön plana çıkmıştı. Son Konyaspor maçında ise onu sahada gören olmadı. Beşiktaş takımının yeni sezonda yüzde 65 oranında değişmesi gerekiyor. Hem yaşlandıkları hem kaliteleri bakımından Beşiktaş’a uymadığından hedefleri karşılayamaz düşüncesindeyim.
BEŞİKTAŞ BELLİ BELİRSİZ BİR YOLA GİRDİ
Tek bir hedef kaldı; üçüncü olup UEFA’yı yakalayabilmek… Umut kaldı mı? Konyaspor maçı kazanılsa moral takviyeyle birlikte umut çoğalabilirdi. Bundan sonra nasıl bir toparlanma olur bu da bir soru işaretidir. Beşiktaş, belli belirsiz bir yola girdi, adeta labirentin içinde dolaşacak. Temennim her şeyin Beşiktaş için iyi olması…
Yeni politikalar üretilmeli
ZEKİ ÇOL
Beşiktaş bu sezon elde kalan tek umudu da yitirdi. Ve tamamen hedefsizliğe itildi. Konyaspor maçı, oyun olarak tatmin edici olmaktan uzaktı. Cordoba’nın atılışı ve Beşiktaş’ın eksik kalışı tabi ki böylesine kritik bir maçta dezavantaj oldu. Ancak eksik de kalsa Beşiktaş inancını, yüreğini mücadelesini hırsını daha yoğun ve verimli bir şekilde ortaya koyup bu maçı kazanması beklenirdi.
Böyle zamanlarda biz toplum olarak genelde sorgulamalar yapar ve başarısızlığı fatura edecek birini ya da kişileri ararız. Böyle bir yaklaşımla bu maça bakmak bence yanlış olur. Beşiktaş’ta baştan beri bir sistem bozukluğu var. Sezona büyük iddialarla girecekseniz, çok sayıda oyuncuyu hiç de yabana atılmayacak paralar ile transfer edeceksiniz, takımın başına önemli bir ismi getireceksiniz ama yine de dikiş tutturamayacaksınız… burada benim öncelikle söylemek istediğim; Beşiktaş’ın kadro yapısı oluşturulurken attığı yanlış adım. Tabi ki ona bağlı olarak teknik adamın hem takımını hem Türkiye’yi analiz etmekte yaşadığı sıkıntılar… Oyuncuların saha skorlarına bağlı olarak yitirdiği güven ve motivasyon…
Futbolda hele üst düzey takımlar hedeflerinin bir anda uzağına düşerlerse kamuoyu baskısının oluşturduğu sorunları da kolay kolay atlatamazlar. Beşiktaş bu baskıyı uzunca bir süredir yaşıyor.
ANLAMSIZ RİSKLER FELAKET GETİRİR
Del Bosque sezon başında takımının oynayacağı sistem ile ilgili değerlendirmeyi yaparken üç şeyin altını ısrarla çizdi. Kanatları verimli kullanacağız, yüksek toplarda üstdüzey bir performans göstereceğiz ve duran toplardan hedefe gideceğiz. Ancak ben Beşiktaş’ın hiçbir maçında bu anlayışın oyuna yansıdığını görmedim. Kaldı ki Beşiktaş, hücumdaki yetersizliklerin ötesinde savunmada çok ciddi zaafları olan bir takım. Çok kolay ve basit goller yiyor ardından da hemen çözülüyor. Bugün futbolun en önemli gerçeklerinden biri de takım savunması. Del Bosque sezon başından bu yana ne savunma kurgusunu oluşturabildi ne de takım savunmasını… ikisini de gerçekleştiremedi. Futbol, değerleriyle oynamaya gelmeyen bir oyun… Eğer bazı ihmalleri alışkanlık haline getirir, ‘kazanacağım ve ille de kazanacağım’ diye anlamsız riskleri üstlenirseniz kaybetmeniz kaçınılmaz olur. Beşiktaş, fazla risk alarak önde oynamaya çalışıyor. Bu yüzden geride çok önemli büyük hatalar yapıyor. Bu anlayış devam ettiği sürece baskının da Beşiktaş’ın yanı başında olacağını düşünürseniz, önümüzdeki günler sancılı sonuçlara gebe diyebilirsiniz.
Beşiktaş bu sezon kaybetti. Lig üçüncülüğü bile çok uzaklarda duran bir hedef. Kupaya veda ettikten sonra Beşiktaş için bence sezonun Avrupa’ya dönük tüm hayalleri tükendi. Bu aşamada Beşiktaş’ın yeni bir politikayla yoluna devam etmesinde yarar görüyorum. O politika, geleceğin takımını hazırlanması üzerine olmalı. Yararsız ve sorunlu oyuncular zaman içerisinde tasviye edilerek yeni dönem kadronun temelleri şimdiden atılmalı. Bu sezon alınan oyuncuların önemli bir bölümünün Beşiktaş’a katkısı yok. Geçmişten gelen oyuncuların bir bölümünün de öyle. Mesela, kendi adıma Sergen’in bu takıma ne yarar sağladığını hep düşünüyorum. Cordoba, Juanfran Tayfun gibi sayısını artırabileceğimiz bir dolu oyuncu zaten Beşiktaş’ın geleceğinde fazlaca bel bağlanacak isimler değiller. Akılcı bir operasyonla Beşiktaş yeniden yapılanma sürecine bence şimdiden girmeli.
SEYİRCİ YOKSA ÇOŞKU DA YOK
Futbolun temel mantığı var, oyunu oyuncu oynar hakem yönetir seyirci izler. Bu üç temel unsurdan birini dışlarsanız zaten ortaya maç dediğiniz olay gerçekleşmez. Seyirci, oyuna renk getirir, tribünü renklendirir, en kritik aşamalarda oyuncuya destek olup motivasyonunu sağlar.
Futbolcu boş tribün karşısında oynamayı hiçbir zaman istemez. Seyirci yoksa oyun coşkusunu yitirir. Seyirci aynı zamanda futbol ekonomisine de katkı demektir. Malatyaspor maçında tabi ki Beşiktaş taraftarının tribünlerde olacağını düşünüyorum. Ama bunca başarısızlıktan sonra o tribünlerin ne kadarı dolar doğrusu, onu kestiremiyorum.
Hedeflerden uzak
İSMAİL ER
Yönetim özverili bir çalışma içinde. Bu nedenle ben yaşanan futbol hezimetinin faturası tamamen Del Bosque’ye aittir diyorum. Çünkü devre arası kampında tüm sorunlar masaya yatırılmıştı. Önlemler konuşuldu ve görülen o ki, tüm bu önlemlere rağmen Beşiktaş, ne futbol ne taktik ne de hırsını sergileyebildi. Avrupa’nın en iyi kadrosuna sahip Beşiktaş, son yıllarda böylesine aciz duruma düşmemişti. Ancak herkes hatalarını görmeli ve gözden geçirmelidir.
YÖNETİM ÖZVERİLİ
Del Bosque, bu takımın başarılı olması için bir an önce görevini bırakmalı. Aksi takdirde Başkan Yıldırım Demirören ve yönetiminin yaptığı tüm özveriler ve çabalar, karşılarına yine bir olağanüstü kongre tartışması çıkabilir. Göreve geldiklerinden bu yana rahat çalışamadılar. Bir yandan şansızlıklar bir yandan alınan sonuçlar yönetimi de zor durumda bırakıyor.
PLANLAR GELECEK ÜZERİNE
Del Bosque, Türk futbolunu ve futbolcusunu tanımıyor. Binlerce defa bunu söyledik. Bu neden, geldiği günden bu zamana kadar ki kötü sonun hazırlayıcısı oldu. Ama aynı şeyler devam ediyor. Beşiktaş’ın iki hedefi var. Biri Türkiye Kupasıydı, diğeri ise lig. Sözünü ettiğim hedeflerinden ne yazık ki uzaklaşıldı. Maddi ve manevi olarak yıpranıldı. Başkan Yıldırım Demirören’in bundan sonra ne yapacağı merak ediliyor. Her şeye rağmen Del Bosque ile mi yola devam edilecek, yoksa İspanyol teknik adamla el sıkışıp yerli bir teknik direktör ile mi devam denilecek? Göreceğiz. Bence geleceğe yönelik planlar yapmalıdır.
TARAFTAR ÇOK ÖNEMLİ
Beşiktaşlı futbolcular, İnönü Stadı’ndaki atmosferi sahada büyük bir güç olarak görüyorlar. Öyle maçlar olmuştur ki, kopup giden karşılaşmaları taraftarların bitmek bilmeyen desteğiyle zaferle sonuçlandırmışlardır. Mesela; İnönü’de oynanan Fenerbahçe maçı, Athletic Bilbao maçı gibi. Gerçekten; unutulmayan hem taraftar hem futbol açısından önemli maçlardı… Bu nedenle seyircinin İnönü’ye gelmesiyle birlikte Beşiktaş yine canlanacaktır. Ancak bundan sonra ne yapabilir bende bilmiyorum. Çünkü moraller bozuldu. Hedeflerden uzaklaşıldı. Bu durumda profesyonel futbolcuların bir görevi vardır, O da maça çıkıp topunu oynamalarıdır. Çok zor bur durum ama yapacak başka bir şey de yok.
Seyirci patlayabilir
ALEN MARKARYAN
Konyaspor maçında Beşiktaş, takımdan beklediğim gibi iyi oynadı. İlk yarı, Konya’ya top göstermedi. Cordoba’nın zamansız çıkışı, çekilen şut Beşiktaş’ı olumsuz etkiledi. Bugüne değin yaşananlara bakarsak, Beşiktaş’ın üzerinde kara bulutların dolaştığı aşikar. Dağılmayacak gibi… Beşiktaş’ın şanssızlığından yakınmamak elde değil. Ben Beşiktaş tarihinde böyle bir uğursuzluk yaşandığını görmedim.
ŞANSSIZLIK YAŞIYORUZ
Beşiktaş’ta hata, Carew’in yanına golcü kimliği olan birinin alınmaması oldu. Veysel, son zamanlarda ön plana çıkmıştı ancak yeterli olduğunu düşünmüyorum. Mesela, Tanju gibi, Aykut gibi bir santrfor gerekli. Ne yazık ki, böyle bir oyuncu alma girişimi de olmadı. Çok fazla şanssızlık yaşıyoruz. Beşiktaş futbol takımının 11 kişi bitirdiği maçı hatırlamıyorum. Nitekim suçlu sonunda Del Bosque oluyor…
BEŞİKTAŞ’IN TEK BİR KAPISI KALDI
Beşiktaş’ın bir tek kapısı kaldı; Avrupa Kupası’na gitmek için ligde üçüncü sırayı elde etmek zorunda. Bunun içinde var gücüyle çalışması lazım. Konyaspor maçından önce, takımın iyi bir performans sergileyeceğinden çok umutluyduk. Ama dediğim gibi, Beşiktaş’ın üzerindeki kara bulutlar bir türlü gitmiyor.
MEDYA YANLIŞ YÖNLENDİRİYOR
Medya’da Beşiktaş’ın iyiliğini kimse istemiyor sanki. Yorumlar, yazılanlar çizilenler bunu gösteriyor. Medya Beşiktaş’ın sonunu hazırlıyor. Bununla bilinçli mücadele etmek gerekli. Beşiktaş sağlıklı düşünmek zorunda. Yönetimin radikal kararlar alması lazım. Herkesi kucaklamalılar ve özellikle muhalif kesimi de yanına çekmeyi bilmesi lazım. Beşiktaş’ı hakikaten kötü günler bekliyor olabilir. Sonumuz hayırlı olsun diyelim.
SEYİRCİ REAKSİYON GÖSTEREBİLİR
Seyircinin varlığı mutlaka takımı pozitif etkileyecek. Ne yazık ki, aklımıza gelen kopma teorileri de var. Acaba seyirci patlaması olur mu? Malatya maçında eskeza Beşiktaş gol atmadan gol yerse, tribünlerde homurtular olur mu? Olursa susturulabilir mi? Açıkçası, şu an en büyük endişemiz bu. Önümüzde oynayacağımız 16-17 maç var. Biz taraftar olarak böyle bir seyirci patlamasını düşünmek istemiyoruz. Ancak şu da bir gerçek ki, Malatya’nın galip gelmesi halinde zaten ateş üstünde olan taraftar, patlamaya hazırdır. İnsanlar bir yere kadar dinlerler. Bir yerden sonra bir şey yapamazsınız. Herkesi sağduyulu olmaya çağırıyorum.
YÖNETİME ÇAĞRIM VAR
Yönetime çağrımız şu; önce gerek görsel gerek yazılı medya ile bilinçli bir şekilde mücadele edecek ve köşelerden birinde Beşiktaş da yerini almalıdır. Lobi kurmak açısından Beşiktaş’ın mutlaka bu tür çalışmalar içinde olması lazım. Ayrıca, Beşiktaş’ın bir sesi olmalıdır. Bu kulübün resmi organları değil de, objektif bir yayın anlayışı içinde yapılabilir. Bu tür çalışmalar göz ardı edilemez. Tam tersi destek verilir. İlgisiz kalmak ve dışlamak kötü sonuçları beraberinde getirir. Ayrıca, camia içinde kırılmış, bölünmüşleri birleştirmek zorundalar. Taraftarlara ve futbolculara manevi olarak özgüven vermeli. Futbolcuların özgüveni kalmadı. Ne yapsa ne etse başarılı olamıyor. Del Bosque’ya yardımcı düşünülmeli. Türkçe’yi iyi bilen bir menajer, iyi bir yardımcı gerektiğine inanıyorum.