ÖZEL SAYI 1

GAZETE BEŞİKTAŞ

ÖZEL SAYI:1, 3 KASIM 2004

SAYFA 3

Onbinler yürüdü
DİDEM TUTAL

Beşiktaş Belediyesi 29 Ekim Cumhuriyet etkinliklerini Beşiktaşlıları ve tüm İstanbulluları arkasına alarak büyük bir organizasyonla gerçekleştirdi. Perşembe günü saat: 13:00 Atatürk Cumhuriyet ve Demokrasi Anıtı önünde gerçekleşen tören ile etkinlikler başladı. Törende Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal’ı vekaleten Kemal Çiloğlu, Beşiktaş Kaymakamı Nihat Nalbant ve askeri erkan bununla birlikte siyasi partilerin temsilcileri katıldı. Çok sayıda vatandaşın da izlediği törende Bernar Nahum İlköğretim Okulu’nun efe oyunuyla büyük beğeni kazandı. 29 ekim Cuma günü gerçekleştirilen etkinlikte Dolmabahçe Sarayı önünden Kuruçeşme’ye kadar Türk Bayrağı ve meşaleli yürüyüş gerçekleştirildi. Yürüyüşe çok sayıda üst düzey isim katıldı. Kuruçeşme garajında kutlamalar devam etti. Havai fişek gösterisinin ardından dev Cumhuriyet Meşalesi ateşlendi. Kutlamalar Mazhar Fuat Özkan konseri ile son buldu.

Birincilik ödülü BEŞİKTAŞ’TA

Beşiktaş Halk Eğitim Merkezi, Ağustos ayında düzenlenen 7. Edition of the festival of tirreno adlı festivalden birincilik alarak ülkeye döndü. İtalya Sicilya Messina – Castroreale’de düzenlenen halk oyunları festivalinde birincilik ödülüyle nefes kesen ekip, Beşiktaş Kaymakamı Nihat Nalbant’ı ziyaret etti. Nalbant, çok gurur duyduklarını ve gösterdikleri muhteşem başarıdan dolayı ekibi kutladı.
Festivale, Almanya, Macaristan, İspanya, Venezuela, İtalya, Sırbistan, Fransa ve Hollanda. Festivalde, İtalya’dan 5 ayrı topluluğun katılımıyla toplam 13 grup kıyasıya yarıştı. Festival süresince ekipler, disiplinine, sosyal katılıma ve performansa göre çeşitli kategorilerden elde ettikleri puanlara göre derecelendirildi. Zorlu mücadele, 8 gün sonra neticelendi. Tüm kategorilerde Beşiktaş Halk Eğitim Merkezi Halk Oyunları Topluluğu birinci seçildi. Beşiktaş Halk Eğitim Merkezi İsmail Çelik, tüm kategorilerden birincilikle gelen ekibini tebrik ediyor ve büyük bir mutluluk duyduğunu dile getiriyor. Geçtiğimiz günlerde Beşiktaş Kaymakamlığını ziyaret eden Beşiktaş Halk Eğitim Merkezi Müdürü İsmail Çelik ve halk oyunları temsilcileri, Kaymakam Nihat Nalbant ile mutluluklarını paylaşmıştı. Nalbant, 8 ülke arasında tüm kategorilerde Beşiktaş Halk Eğitim Merkezi’nin birincilik ödülü ile ülkesine dönmesini Gazete Beşiktaş’a yeniden yorumladı “Beşiktaş ve ülkemiz için çok önemli bir ödüldür. 8 farklı ülkenin katıldığı bir organizasyonda tüm kategorilerde birincilik kazanması muhteşem gururlandırıcı bir olaydır. Kendileri gösterdikleri çabalarından ve başarılarından dolayı tebrik ediyoruz”
Halk oyunları ekibi, Sicilya’da düzenlenen uluslar arası halk oyunları yarışmasında 2500 Euro kazandı. Beşiktaş Halk Eğitim Merkezi 4 halk oyunu ile yarışmaya katılmıştı, yarışmada oyunları ile temsil edilen yöreler ise, Akçaabat, Artvin, Bitlis, Kırklareli.

SAYFA 4

Muhteşem konser

Adını Yüce Önder Atatürk’ten alan, 119 yıllık eğitim geleneğine sahip Işık Üniversitesi’nin Cumhuriyetimizin 81.yıldönümü kutlama programı çerçevesinde, düzenlediği Geleneksel Cumhuriyet Konseri muhteşemdi. Piyanistler İdil Olcay Ülgen ve Joseph Gurt’ün verdiği konser büyük ilgi gördü. Şef Profesör Ramiz Melik Aslanov yönetimindeki Işık Oda Orkestrası eşliğinde gerçekleştirilen konsere katılım oldukça fazlaydı. Konser programı Fantazi Tango Joseph Gurt, Piyano Konçertosu No:2 saint-seans ve 2 Piyano için Konçerto kw.365; W.A. Mozart’ın eserlerinden oluştu. Joseph Gurt tarafından iki piyano için aranje edilen Cumhuriyetin 10.Yıl Marşı’nın ilk kez icra edildiği öğrenildi.
Öte yandan Işık Üniversitesi cumhuriyet kutlamaları için özel bir program düzenledi. Buna göre 06 Ekim 2004 Ayışığı Türk Müziği Grubu Konseri, 20 Ekim 2004 Önder Focan Hammond Trio-Jazz Konseri, 03 Kasım 2004 Engin Gürkey Dans ve Ritm Atölyesi Konseri tamamlandı. Bundan sonraki konser programı ise şöyle açıklandı: 24 Kasım 2004 Rıza Rit yönetiminde Türk Müziği Koro Konseri, 01 Aralık 2004 Mine Mucur-Esra Özbir Film Müzikleri, 15 Aralık 2004 Işık Üniversitesi Dans Kulübü Gösterisi, 22 Aralık 2004 Işık Üniversitesi Müzikal Konseri, 29 Aralık 2004 Işık Oda Orkestrası Yılbaşı Konseri. HABER MERKEZİ

‘7’den 70’e herkesi tiyatroya bekliyorum’

İstanbul Büyükşehir Belediyesine bağlı Şehir Tiyatroları 2004-2005 tiyatro sezonunu geçen ay açtı. Yeni sezonla ilgili olarak Beşiktaş Gazetesi’nin sorularını yanıtlayan Genel Sanat Yönetmeni Nurullah Tuncer; “ Hep bir koşuşturma içindeyiz. Boş vaktimiz yok. 19 Mayıs’ta perdeleri kapattık. Ama ardından 19 Mayıs’ta Gençlik Günleri telaşını yaşadık. Hemen peşinden bir Uluslar arası Tiyatro Festivali gerçekleştirdik. Festivale 15’i aşkın ülke ile 500’ü aşkın tiyatro sever katıldı. Ardından, Makedonya’daki Tiyatro Festivaline katıldık. Buradan iki ödül ile döndük ve daha dinlenme fırsatı bulmadan Açık Havada “Tiyatro Yaz Buluşması”nı düzenledik. Bunun peşinden yeni sezonun hazırlıklarına başladık. Ama bu arada da bir ekibimiz de 15 günlük Karadeniz turnesine gitti. Onun peşinden Kıbrıs’a gittik. Ay sonuna doğru ise Mısır’daki Kahire Festivali’ne katılacağız. Buradan dönüşte Bosna’daki Tiyatro Festivali’ne katılmak üzere yine yollara düşeceğiz” dedi. Tuncer sözlerine şöyle devam etti: “Geçen sezon, 35’e yakın yeni oyunla seyircimizi buluşturduk. 2004-2005 yılı repertuarına da yeni oyunlar kattık. Şuandaki çalışmalarımız 2005-2006 yılının repertuarını hazırlıyoruz.Bu demek ki Şehir Tiyatroları bir kamusal alan ve iş gücünün tasarrufu demektir.Yani bütün bir yıl takvimi öne çekmek demektir. Seyircimizin daha iyi ve kaliteli oyunlarla buluşturabilmek ve onu yaratıcı ekiple daha geniş bir zaman içerisinde buluşturmayı hedefledik. Biz yönetim olarak zamanın çok değerli bir sermaye olduğunu ve zamanla yarışmak yerine bunu çok iyi bir şekilde tasarruflu olarak kullanabilmek için çalışıyoruz. Bu yıl yapacağımız yenilikler arasında tiyatroyu kreşlere, yuvalara kadar götürmeyi hedefliyoruz. Amaç taze beyinlerin daha küçük yaşlarda tiyatroyu sevmelerini sağlamak. Daha sonra ise okullara tiyatro çalışmalarını götüreceğiz. Açık Kapı Tiyatro Günleri şeklinde bir projemiz var. Bunda tiyatronun mutfağını çocuklarımıza açmak. Çocuklarımız. Dekorların bulunduğu yerleri, makyaj odalarını, ışıkların bulunduğu alanda tiyatro ile ilgili tüm bilgileri yerinde öğrenebilmelerini amaçlıyoruz.. Ayrıca söyleşiler de olacak. Yeni sezonda repertuarımızda 25 yeni oyun var. Bunlar, “Kiralık Konak”, “Antigone”, “Köşebaşı”. Aralık ayında da Alman Tiyatrosu’nun önemli isimlerinden Günther Kramer’in sahneye koyacağı, “Danton’un Ölümü”dür. Çocuk oyunları olarak da “Keloğlan”. Ayrıca ramazan ayında “Can Ateşinde Kanatlar” adlı oyunumuz seyirciyle buluşuyor. Irakta Türkmenlerle ilgili bir durum var. Onlara “Türkmen Düğünü” adlı oyunu itam edeceğiz. Ayrıca “Çalı Kuşu” adlı oyunumuz da yine sahnelenecek. Azerbaycan, Türkiye ve Özbekistan ortak yapımı “Leyla ile Mecnun” da programımız içinde. 7’den 70’e herkesi tiyatroya bekliyorum.”

SAYFA 9

Rekabet had safhada

Bu hafta sizleri bilgilendirmek için rekabet halindeki ürünleri karşılaştırdık. Kaliteli ve hesaplı alışveriş yapabilmeniz için çeşitli haberler topladık. İşte bunlardan birkaçı…
Stefanel: Bu sene de siyah ön planda yer alırken; bej, krem, kahverengi, gri ve beyaz da giysiler üzerinde oldukça etkili olacak. Kadınların çoğu zaman tercih ettiği seksi kıyafetler, bu sezonda da Stefanel’in koleksiyonunda oldukça fazla yer alıyor. Özellikle şıklığın ve seksiliğin öne çıkacağı bu koleksiyonda renkli ve çizgili trikolar, şık aksesuaralar şıklığınıza şıklık katacak.
Lacoste: 2004/2005 sonbahar-kış sezonunu açan Lacoste tasarılarıyla bu sezonda da diğer markalara güçlü bir rakip olacak gibi duruyor. Kalitenin ve şıklığın diğer adı olan Lacoste, bu sezonda kadınlara derin V yakalı baklava desenli kazaklar, mini etekler sunarken, erkeklere de montları değişik şekillerde süsleyerek çok kullanışlı bir giysi haline getiriyor. Ayrıca bu sezonda düşük belli pantolonların da hakim olduğu, kadife ile derinin bir arada kullanıldığı vazgeçilmeyecek bir koleksiyon olmayı başarıyor. Giysileri şapkalarla tamamlamak da mümkün.
Silk&Cashmere: Bir Türk markası olarak çok başarılı olan ve oldukça beğenilen Silk&Cashmere yurtdışından da büyük ilgi görerek 2005 sezonunu açtı. Yeni sezonunda da kalitesinden vazgeçmeyecek olan bu marka, yepyeni ürünleriyle de kadın ve erkeklerin ilgisini yoğun bir şekilde toplayacak gibi gözüküyor.
İpekyol: Hem şık olmak hem de ısınmak isteyenlerin, hemen bir İpekyol mağazasına uğramaları yeterli. İpekyol sonbahar-kış sezonunda el örgüsü kazaklarıyla ısınmanızı aynı zamanda da bu senenin trendini yakalamanızı sağlayacak. Siyah ve kahverengi tonlarının dışında şeker pembesi, lila gibi cıvıl cıvıl renkleri koleksiyonunda kullanan ipekyol, fırfırlı ipek bluzlarla, pliseler, çan etekler ile 1950’lere modern bir dönüş yapıyor.
River Island: Sonbahar-kış koleksiyonu kadınları 1940’lara götürmek için hazırlamış. İngiltere’den hareketle tüketicileri dünya modasıyla buluşturan River Island’da eminiz ki aradığınız tarzı ıskalamayacaksınız.
NetWork: Kadın ve erkek koleksiyonları bulunan firma yeni kıyafetleri için süper iddialı renkler seçmiş. Kadınlarda dar kesimlerin yoğun olduğu, kendine güvenen bir tarz oluşturulurken, erkeklerde kadifeye, ipek-yün karışımlı giysilere, kabanlara ağırlık verilmiş. NetWork kadın koleksiyonu beş ana gruptan oluşuyor. Erkek koleksiyonu ise yedi.
Escada: Pembe, gri, siyah ve camel tonlarının hakim olduğu bu koleksiyon sayesinde mevsim renklerini üstünüzde taşıyacaksınız. Escada 2004-2005 sezonuna da modern kıyafetlerle merhaba dedi. Şık ve seksi kıyafetlerin bulunduğu koleksiyonla modern bir görüntüye sahip olacak, zarif aksesuarlarla dişiliğinizi ön plana çıkaracaksınız.
YKM: Kadınlar için şık tayyörler ve farklı aksesuarlar sunuluyor. Küçük saplı, parlak çantalar bu sezonda da koleksiyonun gözdesi. Erkekler için ise çizgili takım elbiselerin ağırlıkta olduğu bir koleksiyon hazırlanmış. Kreasyonda pastel renkler ağırlıkta. Çocuklara da geçen sezon olduğu gibi rahat giysiler düşünülmüş. Ayakkabılarda sivri burun yerini yuvarlaklara bırakıyor. Ama tonlarda da biraz değişiklik yapılarak canlı renkler kullanılmış.
Penti: Giydiğiniz her kıyafete uyum sağlayacak bu çoraplar, şimdi karşınıza birbirinden farklı renklerle ve desenler de çıkıyor. Son derece ekonomik fiyatlara satılan bu çoraplar, anlayacağınız cebinizi de düşünüyor.

NetWork Dubai’de mağaza açtı

Network, iki yıldır iddialı bir şekilde yürüttüğü yurtdışı operasyonu kapsamında yeni başarılara imza atmaya devam ediyor. Birleşik Arap Emirlikleri’nin ikinci büyük emirliği Dubai’de ve Almanya’nın Frankfurt şehrinde açtığı mağazalar ile NetWork, bu bölgelerdeki ilk adımını attı. Dana Center’da 270 m2 alana sahip Dubai mağazası, bölgenin ana distribütörü konumunda. Nordwebt Zentrum Alışveriş Merkezi’nde açılan Frankfurt mağazası ise 170 m2 alana sahip.

Yemek kuponlarının pabucu dama atıldı

Şirket çalışanlarının öğle yemeklerini ofis dışında, istediği yerde yemesini sağlamak üzere tasarlanan yemek fişleri bir aşama daha kaydederek akıllı kartlara dönüştü. Sodexho ve Ticket isimli Fransız şirketlerinin liderliği elinde tuttuğu yemek kuponları pazarında, akıllı kart sistemine Bistra şirketi öncülük etti.
Akıllı kartlar, çalışanları yemek kuponlarında hesap yapma ve ceplerinde kupon koçanı taşıma zahmetinden kurtarıyor. Tıpkı kredi kartları gibi, kendisine tanınan limit çerçevesinde yemek yemesini ya da alışveriş yapmasını sağlıyor. Şu an akıllı kartlarda en iyi müşterilerinin kamu bankaları olduğunu söyleyen Bistra’nın kurucusu Nejat Uzel, “Ziraat Bankası ve Halk Bankası 81 ilde şube çalışanlarına Bistra yemek kartı veriyor. Çalışan sayısı düşük olduğu için, bankada yemekhane oluşturmaya ihtiyaç duymuyorlar. Çalışanlar anlaşmalı restoranlarda yemeğini yiyor, ödemeyi kartla yapıyor” dedi.
Bistra’nın akıllı kart sistemine geçen restoranlar, alacaklarını istediği zaman tahsil edebiliyor. Restoranlar kendilerine verilen Afilla kartı Pos cihazına takarak, merkezden alacaklarının ne olduğunu görüyor, nakde ihtiyacı olunca istediği miktardaki alacağını kendi kredi kartına aktarabiliyor. Akıllı kart pazarında yüzde 100 yerli sermayeli Bistra’nın 40 bin adet kullanıcısı bulunuyor.

OTOMOBİL

Şimdi tam zamanı
Hurda indiriminin azalmasıyla satışları düşen otomobil firmaları stoklarını eritmek için peşin alımlarda 4 milyar liraya varan indirim yapıyor. Buna göre Tofaş Fiat 1.5-3.5, Ford 3-5, Toyota 2.5-3.5, Renault 6, Hyundai 2, Peugeot 3.5, Honda 4.5 milyar lira aralığında indirimlerle satış yapıyor. Satışlar Ramazan ayı boyunca sürecek.

BAR/CAFE

Ağız tadı, göz zevki
Levent’teki restoranlar nezihlikleri ile dikkat çekiyor. Bunların içinde bu hafta sizler için Metrocity Alışveriş Merkezi’ndeki Gourmet Restaurant’ı analiz ettik.Gourmet bir alışveriş merkezi olan MetroCity’de. Gourmet’de göze çarpan en büyük özelliklerden biri porsiyonlarının büyük olması. Yemekler mide kadar göze de hitap ediyor.
Geniş çay ve kahve çeşitleri, doyurucu bir yemekten sonra en büyük zevkiniz olacak. Özel dünya çaylarından oluşan tea corner’ı, çikolatalı suflesi ve diğer tatlıları görülmeye ve denenmeye değer.

Bilgisayar cepte
Teknolojinin hızına yetişilmiyor. Bu hafta sizler için Vog’un yeni ürününü analiz ettik. Vog yeni bilgisayarlarla aynı özelliklere sahip olan telefonu Smartphone’u piyasaya sundu. İçinde 200 MHz İntel Xscale işlemci bulunan telefon, Word, Excel, Power Point ve PDF dosyalarını açabiliyor. Bünyesinde MSN Messenger, Outlook Express ve Media Player desteği desteği de mevcut. Fiyatı ise 700 Euro.

SAYFA 10

Çocuklara özel

Akatlar Kültür Merkezi Kasım ayı boyunca Her Cumartesi – Pazar Saat 13.00 (Bayramın 1. günü hariç)’te “Prensin Hazinesi” isimli çocuk oyununu sergileyecek.
Yazan-Yöneten: Sabahattin Mutluer, Yönetmen Yardımcısı: Banu Çiçek Barutçugil, Dekor-Afiş Tasarım: Ferit Özen, Dekor Uygulama: Ferit Özen, Namık Daşar, Kostüm Sorumlusu: Banu Çiçek Baratçugil, Kostüm Uygulama: X STAGE Atölyesi, Müzik Uygulama: Gürhan Çiçek, Ali Savaşçı, Işık-Efekt: Emre Özdayı, Fırat Urcan
Oynayanlar: Namık Daşar, Süleyman Aslan, Aycan Uygun, Cengiz Okuyucu, Seda Özdayı, Zuhal Erman, Aslı Yılmaz, Banu Çiçek Barutçugil, Neslihan Aker, Filiz Özgüven, Enis Aybar, Mine Duman.
Oscar Wilde’in “Mutlu Prens” adlı öyküsünden esinlenerek yazılan oyunun konusu:
Bir ayçiçeğine aşık olduğu için Mısır’a göçmeyi unutan Kırlangıç’ın şehrin en yüksek yerinde duran heykelle karşılaşmasıyla başlar.
Yaşarken halkın dertlerini bilmeyen Prens, ölüp heykeli dikilince halkının sefaletini görür ve çok üzülür. Yardım etmek ister ama bu çok imkansızdır. Durumu Kırlangıca anlatır ve yardım ister.
Önce kılıcındaki elması sonra gözlerindeki yakutları yoksullara yollar. Hırsızlar altın kaplamaları çalınca çirkin kalan heykeli Kral yıktırır.
Çok üzülen Kırlangıç soğuk havanında etkisiyle ölmek üzereyken daha önce yardım ettiği kibritçi kız tarafından kurtarılır…

AKATLAR KÜLTÜR MERKEZİ PROGRAMI

DOSTLAR TİYATROSU- FAY HATTI 04 Kasım 2004: Yazan: Behiç Ak, Yöneten: Genco Erkal, Oyuncular: Genco Erkal, Sumru Yavrucuk, Erdem Akakçe
Ülkemizin korkulu rüyası, her zaman güncel olan deprem konusuna ironik bir yaklaşım getiren oyun; genelde insanların kendi küçük dünyalarını güvenceye almak adına düştükleri gülünç durumları sergilerken, absürt tiyatronun sınırlarında dolaşıyor…
ALİ POYRAZOĞLU TİYATROSU-ESKİ ÇAMLAR BARDAK OLDU-05 Kasım 2004: Yazan: Bil Naughton, Yeniden Yazan: Ali Poyrazoğlu, Yöneten: Ali Poyrazoğlu, Oynayanlar: Ali Poyrazoğlu, Suzan Aksoy, Özdemir Çiftçioğlu, Özden Ayyıldız, Onur Şenay, Berrak Kuş, Eser Ali, Nigar Mat, SuatÜnaldı
Bil Naughton’ın yazdığı, Ali Poyrazoğlu’nun Türkiye’ye uyarladığı 2 bölümlük oyun, dört çocuklu bir ailedeki iktidar kavgalarını anlatıyor. Demokrasinin ailede başlaması gerektiğinde ısrar eden çocuklarla, onlara ayak direyen, dediği dedik bir babanın macerasını anlatan “Eski Çamlar Bardak Oldu”; kuşak çatışmasını ve kuşaklar arası barışı sağlama yollarını, sizi kahkahadan kırıp geçirirken işliyor. Çocuklar da haklı, büyükler de… Peki herkesin benimsediği farklı yaşam tarzları nasıl bir evin içine sığacak, gençler ile yaşlılar nasıl uzlaşacak, hatta uzlaşacaklar mı? Bunu öğrenmek için İngiltere’de 17 yıldır aralıksız sahnelenen bu kalabalık kadrolu muhteşem aile güldürüsünü izlemeniz gerek. “Eski Çamlar Bardak Oldu” ile Ali Poyrazoğlu, 1998 Afife Jale Tiyatro Ödülleri’nde “Yılın En Başarılı Müzikal ya da Komedi Erkek Oyuncusu” adayı oldu; Suzan Aksoy da “Yılın En Başarılı Müzikal ya da Komedi Kadın Oyuncusu” ödülünü kazandı.
BKM-İNADINA YAŞAMAK-06 Kasım 2004: Yönetmen: Metin Balay, Dekor: Hakan Dündar, Müzik: Kemal Günüç, Oynayan: Altan Erkekli
Yaşanmış 5 öyküden oluşan “İnadına Yaşamak”; yaşamını onurlu bir şekilde sürdürmek isteyenlerle, duyarsız, kendi çıkarları doğrultusunda yaşama bakanların savaşını konu alıyor. Sevgi, aşk, hüzün, demokrasi mücadelesi, barışa sahip çıkma, 5 öykünün çatısını oluşturan konular. Altan Erkekli’nin ilk kez 1997 yılında Ankara Sanat Tiyatrosu’nda sahnelediği oyun, İngiltere, Belçika, Hollanda, Almanya, Avustralya, Kıbrıs ve Türkiye’de toplam 450 kez sergilendi.
OYUN ATÖLYESİ-OTHELLO 07 Kasım 2004: Yönetmen: Kemal Aydoğan, Müzik: Tolga Çebi, Dekor-Kostüm: Gamze Kuş, Bengi Günay, Işık Tasarım: İrfan Varlı, Oynayanlar: Barış Yıldız, Emra Karayel, Işık Yönt, Esra Uygur, Öner Erkan, Alpay Kemal Atalan, Neslihan Kolaylı, Toğan Şerif Önay
Othello, kıskançlık ve yıkım üzerine çok da yabancı olmadığımız bir metin. Gazetelerimizin 3. sayfalarında sıklıkla görülen durumları Shakespeare, usta yorumuyla 400 yıl önce kaleme almış.
ORTAOYUNCULAR-BENİ BEN Mİ DELİRTTİM?-09 Kasım 2004: Yazan: Ferhan Şensoy,Yöneten: Ferhan Şensoy, Oyuncular: Ferhan Şensoy, Ali Çatalbaş, Elif Durdu
Kelami, adından şikayetçi. Babası da acayip. Hiç böyle isim koyulur mu çocuğa? Çocuk değil zaten büyümüş. Şizofren olmuş. Bir tımarhaneye koyulmuş. Orada kendi kendine söylenerek hayatını düşünmekte. Hatırlamakta. Hatırladığı sahneleri oynamakta… Cebir hocası, askerdeki komutanı, umarsız aşkı Leyla. İlk mesleği garsonluk gibi skeçler Kelami’nin şizofren söyleşisinin içine girmekte. 2. bölümde Kelami’nin cebir hocası, sevgilisi Leyla gibi değişik rolleri oynayan erkek ve kadın oyuncuların aslında tımarhanedeki doktor ve hemşire olduğu anlaşılır. Kelami, hallüsinasyon görmektedir. Kelami’nin 50 yaşına ulaşmış hayatının özeti olan oyun; aynı zamanda onu delirten, ülkenin içinde bulunduğu koşulları anlatan bir Türkiye panaromasıdır. “Beni ben mi delirttim?” sorusunu sormaktadır Kelami izleyiciye ve Türkiye’ye!
TİYATRO İSTANBUL-PEMBE PIRLANTALAR-10 Kasım 2004: Yazan: Michael Pertwee, Yöneten: Gencay Gürün, Türkçesi: Gencay Gürün, Oyuncular: Metin Serezli, Argun Kınal, Şencan Güleryüz, Ceren Erginsoy, Şebnem Özinal
Biri, kendi halinde yaşayan ve kadınlarla ilişkilerinde oldukça acemi; diğeri ise çapkın, yaşamayı ve parayı seven iki kuyumcu ortağın hayatlarından bir gece… Çapkın ortağın; arkadaşının evini, arabasını ve hatta ismini de kullanarak yaşadığı kahkaha dolu maceranın karmaşası.
KENT OYUNCULARI-INISHMORE’LU YÜZBAŞI-11 Kasım 2004: Yazan: Martin McDonagh, Yöneten: Mehmet Ergen, Oyuncular: Mehmet Birkiye, Hakan Gerçek, Yeşim Koçak, Engin Hepileri, Okan Yalıbık, Cengiz Bozkurt, Bülent Şakrak, Bartu Küçükçağlayan
Issız bir yolda ölü bir kara kedi bulundu! Uğursuzluk mu? Terörist bir eylem mi? Hiç bir tiyatroda, hiç bir zaman üç cesedin parçalanıp, iki kedinin beyni oyulup, bir adamın da kafasının rendelendiği bir oyun sahnelenmedi! İrlandalı Deli Patrick, İngilizleri yıllarca kasıp kavuran terör örgütü IRA’yı yeterince dehşetli bulmadığı için ayrılıp kendi örgütünü kurar. Buna kızan diğer örgüt elemanları onu tekrar köyüne çekip infaz etmek için bir plan kurarlar. Baş karakterinin; ölen kedisinin öcünü almak pahasına, öz babasını bile vurmaktan çekinmeyen biri olduğu bu oyuna komedi demek zor diyebilirsiniz. Son yıllarda dünya tiyatrolarında şok etkisi yapan ve İngiltere’nin en önemli topluluğu Royal Shakespeare Company tarfından sahnelenen oyun, en iyi komedi ödülüne layık görüldü. Oyunun yazarı, son eseri Leenane’ın Güzellik Kraliçesi ile ülkemizde büyük beğeni toplayan İrlandalı yazar Martin Mcdonagh.
OYUN ATÖLYESİ-ZUHAL OLCAY ‘Dinleti’ (KAPANIŞ)-12 Kasım 2004: Müzik Direktörü: Selim Atakan, Yönetmen: Işıl Kasapoğlu

SİNEMALAR

Alien&Predator
Antartik Denizinde yer alan buzulların dibinde gizemli bir piramid keşfedilir. Zengin bir sanayici olan Charles Bishop Weyland’in uluslararası anlamda tanınmış arkeologları, bilim adamlarını, güvenlik uzmanlarını kaşif Alexa “Lex” Woods önderliğinde bu gizemli yeri keşfe yollar.

Kral Arthur
Ünlü yapımcı Jerry Bruckheimer ve Training Day’in yönetmeni Antoine Fuqua ve Gladiator’ün senaryo yazarı David Franzoni’den bir epik destan… Kaderinin gösterdiği yoldan ilerleyerek halkının başına geçen Kral Arthur’ün kuşaktan kuşağa aktarılan unutulmaz öyküsü…

Testere
İki adam karanlık bir odada uyanıyorlar. Ikisinin ortasında kanlar içinde yatan birisi daha var. Seri bir katilin eline düşen ikili kurtulmak için tek bir çareleri oldugunu öğreniyorlar. Ikisinden biri diğerini sekiz saatte öldürmezse katil onları ve eşlerini öldürecek.

Yanlış Hesap
Özgüvensiz ve duygularını ifade edemeyen bir genç olan John ilişkilerine “ara” vermeyi teklif ederek kız arkadaşı Deirdre’yi sınamak ister. Onların ayrılmaları, şans ve tesadüfler sonucunda, etraflarındaki herkesin hayatlarında birbirlerine bağlantılı bir kaçamaklar dizisini tetikleyiverir.

BEŞİKTAŞ GAZETESİ

ÖZEL SAYI:1, 3 KASIM 2004

SAYFA 5

Kartal parçaladı

BJK:2 – FENERBAHÇE:1
HAKEMLER: Fırat Aydınus xx, Bahattin Duran xx, Serkan Ok xx
BEŞİKTAŞ: Ramazan xx – Fatih Sonkaya xx, Mustafa Doğan xxx, Emre xxx, İbrahim Üzülmez xx, Kaan Dobra xx (Dk. 52 Ali Güneş xx), Okan xxx, Ahmet Yıldırım xxx, Juanfran xxx, Sergen xx (Dk.81 İbrahim Akın ?), Carew xxx (Dk.70 Çağdaş xx)
FENERBAHÇE: Rüştü x – Deniz x (Dk.60 Tuncay x), Luciano xx, Servet x (Dk.80 Mehmet Yozgatlı ?), Ümit Özat xx, Serhat x, Aurelio xx, Alex x, Fabiano x, Van Hooijdonk x, Nobre x (Dk. 88 Murat Hacıoğlu ?)
KIRMIZI KART: İbrahim Üzülmez (Dk. 67 Beşiktaş)
SARI KARTLAR: Okan, Carew, Sergen, Ahmet Yıldırım (Beşiktaş), Tuncay, Van Hooijdonk, Alex (Fenerbahçe)
GOLLER: Carew (Dk. 54), Mustafa Doğan (Dk. 61), Van Hooijdonk (Dk. 70 penaltı)

SPOR SERVİSİ-Kartal, Fenerbahçe galibiyetiyle ayağa kalktı. Hepsinden önemlisi oynadığı arzulu futbol, mücadele azmiyle önümüzdeki haftalar ve Athletic Bilbao maçı için iyi sinyaller verdi. Doğru yolda olduğunu gösterdi.
Beşiktaş’ın kontrolünde 0-0 biten ilk yarıdan sonra 54.dakikada sahneye çıkan Norveçli Carew, Servet’i yatırıp şık bir vuruşla perdeyi açtı: 1-0. 61.dakikada Sergen’in havalandırdığı topa Mustafa Doğan kafayı çok güzel vurdu ve farkı ikiye çıkardı. 68.dakikada Alex’in ortaladığı topa Luciano kafayı vurdu, kale çizgisi üzerinde İbrahim Üzülmez elle golü önleyince hakem Fırat Aydınus önce penaltı noktasını gösterdi. Sonra da İbrahim Üzülmez’i kırmızı kartla oyunun dışında bıraktı. Atışı kullanan Van Hooijdonk skoru 2-1’e getirdi.
Beşiktaş’ın 10 kişi kalmasından ve skoru korumak istemesinden yararlanan Fenerbahçe kalan dakikalarda atak göründü ama 3 puanı alıp moral bulan taraf Beşiktaş oldu.
Beşiktaş bu galibiyetle Fenerbahçe’nin 9 maçlık galibiyet serisine ve namağlup ünvanına da son vermiş oldu.

Geçen Hafta

Süper Lig’in 11. haftasında, Beşiktaş’a 2-1 mağlup olarak yenilmezlik unvanını kaybeden Fenerbahçe, averajla liderliğini sürdürdü. Ligin bu haftasında 22 gol atılırken, 6 maçı ev sahibi, 3 maçı da deplasman takımları kazandı.
Haftanın en önemli maçında Beşiktaş, sahasında Fenerbahçe’yi 2-1 mağlup ederken, haftanın son maçında Akçaabat Sebatspor’u 2-0 yenen Galatasaray, lider ile arasındaki puan farkını kapadı.
Toplu sonuçlar: Trabzonspor-Diyarbakırspor: 4-1 Gençlerbirliği-İstanbulspor: 1-0 Gaziantepspor-Çaykur Rizespor: 0-1 Denizlispor-Samsunspor: 2-0 Beşiktaş-Fenerbahçe: 2-1 Malatyaspor-Kayserispor: 0-1 Büyükşehir Belediyesi Ankaraspor-Ankaragücü: 2-0 Sakaryaspor-Konyaspor: 1-4 Galatasaray-Akçaabat Sebatspor: 2-0

Maç öncesi ve sonrası

Derbi maç için 4000 polisle önlem alan İstanbul Emniyet Müdürlüğü, stat çevresinde geniş barikatlar kurdu. Polis, sadece bileti olan taraftarları, çok sıkı aramalardan geçirdikten sonra stada bıraktı.
BJK İnönü Stadı derbi maçta tıklım tıklım doldu. Maçın başlamasına saatler kala tribünleri dolduran 35 bine yakın taraftar tezahüratlar ve şarkılar söyleyerek takımlarını destekledi. Siyah-beyazlılar maç öncesi yeni açık tribünde dev boyutlarda Beşiktaş forması açarken, takımların seremoni için sahaya çıkmaları ile orta sahada yüzlerce siyah-beyazlı balon havaya bırakıldı.
Beşiktaş-Fenerbahçe derbisinde tribünlerde ilginç pankartlar göze çarptı. Siyah-beyazlı taraftarlar, ‘’Fener siyah sever’’ pankartının yanına Fedrinand, Madida, Amokachi, Nouma ve Carew’in fotoğraflarını asarken, Fenerbahçe Cumhuriyeti sloganına gönderme yaparak “Türkiye Cumhuriyeti’ne hoş geldiniz’’ pankartı açtı. Pankartın üzerinde Beşiktaş, Trabzonspor ve ligdeki bazı kulüplerin armaları yer aldı.
Derbi maçta ezeli rakibini 2-1 yenen Beşiktaş, Fenerbahçe’ye lig maçlarında 100. golünü de kaydetmiş oldu. Ezeli rekabette ligdeki 95. maçta Carew ve Mustafa Doğan’ın golleri Beşiktaş’ı 100. gole taşıdı.
Vicente Del Bosque, 0-0’lık Galatasaray maçının ardından Türkiye’deki 2. derbisinde galibiyetle tanıştı.
Beşiktaşlı futbolcular sezonun 11. haftası sonrasında 5. kez kırmızı kart görerek, takımlarını yalnız bıraktı. İbrahim Üzülmez, Beşiktaş’ın bu sezon Ahmet Yıldırım, İbrahim Toraman, Çağdaş ve Tayfun’un ardından kırmızı kart gören 5. oyuncu oldu.
Maç öncesinde ısınırken bile hırsı ile dikkat çeken eski Fenerbahçeli Mustafa Doğan takımın 2. golünün ardından büyük coşku yaşadı. Mustafa’nın golünün ardından statta ‘’Hoşgeldin Mustafa Doğan’’ anonsu yapıldı.

Del Bosque: ‘Presle kazandık’

Beşiktaş Teknik Direktörü Vincente Del Bosque, Fenerbahçe karşısında aldıkları 2-1’lik galibiyetin anahtarı olarak yaptıkları başarılı presi gösterdi. Derbi maç sonrası açıklama yapan İspanyol teknik adam, Fenerbahçe’nin çok güçlü bir rakip olduğunu ifade ederek, ‘’Özellikle son dakikalarda kalemizi çok zorladılar. Onların istedikleri gibi oynamalarına izin vermedik ve çok iyi pres yaptık. Bence galibiyetin anahtarı da burada’’ dedi.
Fenerbahçe galibiyetiyle üzerlerindeki negatif enerjiyi attıklarını kaydeden Del Bosque, ‘’Şimdi ligin üst tarafına bir adım daha yaklaştık. Bu galibiyetten dolayı çok mutlu olmalıyız, ama önümüzdeki maçlara bakmamız artık şart. Şimdi perşembe günkü Athletic Bilbao maçını düşünüyorum’’ diye konuştu.
‘GALİBİYETİ HAK ETTİK’
İspanyol çalıştırıcı, futbolcularının Fenerbahçe karşısında çok iyi mücadele ettiklerini vurgulayarak, ‘’Bugünkü gabiyeti hak ettik’’ dedi.Eski Fenerbahçeli Mustafa Doğan’ın performasının sorulması üzerine Del Bosque, ‘’Mustafa ve Emre bu akşam mükemmel oynadılar ama takımı bireysel olarak değil kolektif olarak değerlendirelim. Mustafa uzun süre oynamamasına rağmen azimle çalıştı ve bugün ilk 11’de oynuyor. Herkesin onu örnek alması gerkir’’ dedi.
Del Bosque, İbrahim Üzülmez’in kırmızı kart gördüğü pozisyon için ise, ‘’İbrahim son adamdı. Top filelere gidiyordu ve o da sanırım bir refleks sonucu ellerini topa uzattı. Doğal olarak da kırmızı kart gördü’’ şeklinde konuştu.
‘3 HAFTA ÖNCESİNE GÖRE
ÇOK İYİ DURUMDAYIZ’
Sezon başından bu yana taraftarın hak ettiği futbolu oynayamamaktan yakındığının hatırlatılması ve artık taraftarın hak ettiği futbolu oynayıp oynamadıklarının sorulması üzerine İspanyol çalıştırıcı, ‘’Ben her zaman aynı şeyi düşünüyorum. Hep önümüze bakmalıyız. Oyuncularımın ortaya koyduğu performanstan mutluluk duymalıyız. Daha iyi oynayabiliriz. 3 hafta öncesine göre çok daha iyi durumdayız ve daha da iyiye gideceğiz’’ diye yanıt verdi.
Şu anda şampiyonluğu düşünmemeleri gerektiğini vurgulayan tecrübeli teknik adam, hep önlerindeki maçlara bakmaları gerektiğini ve maç kazana kazana daha yukarılara çıkmayı arzuladılarını ifade etti. Fenerbahçe karşısında özellike son dakikalarda daha iyi olabileceklerini anlatan Del Bosque, ‘’Eğer son paslarda iyi olabilseydik. Son 15 dakikada kalemizde o baskıyı görmezdik’’ diyerek sözlerini tamamladı.

Başkan’dan iftar yemeği

Beşiktaş Kulübü Başkanı Yıldırım Demirören ve yönetim kurulu üyeleri, geçen hafta içinde basına bir iftar yemeği verdi.

SAYFA 6

KARAKARTAL’ın altyapısı sağlam

Önümüzdeki yıllarda dünyanın sayılı merkezlerinden biri haline gelmeyi hedefleyen Beşiktaş Alt Yapısı, Ar-Ge çalışmalarını aralıksız sürdürüyor. Alt Yapı Genel Koordinatörü Mehmet Ekşi, şöyle konuşuyor: “Futbol artık her bakımdan dünyanın merkezi diye tanımlanabilir. Herkes tarafından kabul görmüş bir kavram. Futbol, ekonomiyi, sosyal yaşamı içine alan bir olgu haline geldi. Futbolun içinde şov- oyun – eğlence var. Futbol denince akla çok şey gelmeye başladı. Başka bir deyişle, bir endüstri haline geldi. Günümüzde artık her alanda bir rekabet var. Büyük bir yatırım. Öyle ki, nedenleri sonuçları içinde taşıyan bir olguya çok ciddi bakmak gerekiyor. Bugün, dünya ülkeleri de futbol ciddi bir şekilde eğiliyorlar”
HER ZAMAN İYİ İŞLERE
İMZA ATTIK
Ekşi, alt yapı çalışmalarına Beşiktaş’ın her zaman çok ciddi olarak baktığını belirtiyor ve şöyle devam ediyor:
“Beşiktaş her zaman alt yapıya çok ciddi olarak bakmıştır. Buna Beşiktaş’ın büyüklüğü diyebiliriz. Mütevazılık, emekçilik, iyilik, doğruluk, dürüstlük, dostluk kavramları Beşiktaş ile bütünleşmiştir. Bizim de görevimiz iyi oyuncular yetiştirmektir. Bugün Beşiktaş’a baktığınızda, Beşiktaş futbol takımı Chelsea, Milan gibi dünyanın devleri ile oynuyor.”
Futbol alanında yakın geçmişe kadar kimsenin düşünemediği şekilde geliştiği gerçeğinden hareketle Mehmet Ekşi, iyi oyunculara ve iyi eğitmenlere sahip olan kulüplerini yükselişine dikkat çekiyor. Alt yapının amacını, nitelikli oyuncu ve öğretmen yetiştirebilmek, diye özetliyor. Ekşi, yüksek hedefleri doğru çalışma belirler. Bu yüzden eğitim süreci çok önemlidir, diyor.
“Söz konusu 16 yaş grubundaki gençler. Ergenlik çağındaki bir çocuk hammaddemiz öyleyse işimiz çok zor. Burada şunu belirtmek gerek, eğitimi uzmanından almak lazım. Bu çok önemli. Ben bir futbol uzmanıyım ama ben bir psikolog değilim. Psikolojik danışmana da kişinin ihtiyacı var. Eğitim – öğretim alanında pekiştirici bir tutum da yürütüyoruz çünkü aynı zamanda çocuklarımız, öğrenciler. Bu sebeple, eğitim danışmanları gerekli. Çocukların kondisyon alması lazım denildiğinde kondisyon uzmanı da lazım. Bu anlayışla, tam bir profesyonel takım gibi çalışmalarımızı yürüteceğiz”
DÜNYA İLE ENTEGRE
OLACAĞIZ
Ekşi, alt yapı düzeni içerisinde yürütlecek olan ar-ge çalışmalarını, hayata geçirilmesi düşünülen proje hakkında şunları söyledi:
“BEFAM, öz kaynak düzeni içerisindeki bir ar-ge olarak tanımlayabiliriz. BEFAM kapsamında Beşiktaş, minik takımından veya yıldız takımından oyuncuyu alıyor, sıfır eksikle PAF takımından çıkarıyor. Minik takımdan başlıyor, yıldız takımı, B Genç, A Genç, PAF ve A takıma doğru bir akış var. Bir çok sistem yaratacağız. Sosyal alanlardan tutun da A takımı ile entegre hale geleceğiz. Hatta bütün dünya ile entegre haline gireceğiz. Belki de PAF takımımızı alacağız, götüreceğiz işte İtalya alt yapı tesislerinin ve diğer tesisleri gezdireceğiz, fikir alış verişinde bulunacağız, onlar ile maç yapacağız. Büyük düşünüyoruz. A takımı için de bu böyledir. Hedefler bellidir. PAF takımında yer alan bir oyuncunun ilk hedefi Beşiktaş’a takımında oynayabilmek. Beşiktaş Türkiye’nin ve dünyanın büyüklerinden biri. İkinci hedef Avrupa’ya açılabilmek üçüncü hedef dünyaya açılabilmek. Biz bunu hem öğrencilerimiz için hem hocalarımız için düşünüyoruz”
TEORİYİ PRATİĞE
DÖNÜŞTÜRÜYORLAR
Alt Yapı Genel Koordinatörü Mehmet Ekşi, Beşiktaş öz kaynak düzeni içerisinde BEFAM projesi içinde yer alan bir hocanın Avrupa’nın en bilgili antrenörlerinden birisi olacağına işaret ediyor. Projenin hayata geçirilmesi için 20 kişilik ekip geceli gündüzlü çalışıyor. Antrenöründen danışmanına çeşitli alanlardaki uzmanına öğretmenler, haftanın her günü iki saat teorik olarak çalışıyorlar. Her eğitmen bölümlere göre, dünya ülkelerinde diğer futbol takımlarının çalışmaları, stratejileri ve ne gibi sonuçlar aldıkları, alt yapı düzeni ve çalışmaları incelemelerini yapıyor ve raporluyor. Toplantının sona ermesinin ardından öğrenciler ile teorik çalışıyorlar. Teorik dersler sona erince, işin zor kısmı başlıyor ve öğrenciler edindikleri bilgi ve becerileri sergilemek üzere sahaya çıkıyorlar. DİDEM TUTAL

İFTAR YEMEĞİNDE BİR ARAYA GELDİLER

Beşiktaş Yönetim Kurulu Üyesi ve Futbol Altyapı Komitesi Başkanı Sinan Vardar, komite üyeleri geçen hafta içinde bir iftar yemeği verdi. Yemeğe Beşiktaş Kulübü Yönetim Kurulu üyeleri ve spor yazarları da katıldı. Yemek İstanbul Yüzme İhtisas Kulübü’nde oldu.

SAYFA 7

Potada siyah beyaz farkı

BEŞİKTAŞ: 97 İTÜ: 74
HAKEMLER: Fatih Söylemezoğlu xxx, Aytuğ Ekti xxx, Fatih Arslantürk xxx
1. PERİYOT: 24-22
DEVRE: 49-40
3. PERİYOT: 70-60
BEŞİKTAŞ: Murat x, El Amin xxx 17, Nedim x 3, Eren x, Tolga xxx 17, Bekir x 8, Ellis x, Mouring xxx 16, Varda xxxxx 26, Umutcan xx 5, Haluk xxx 5, Hüseyin x
İTÜ: Selim x 1, Gökhan x, Berkan xxx 7, Levent xxx 12, Ufuk x 3, Harun xx 20, Kemal xx 9, Güray x 2, Ahmet x, Serdar xxx 20, Gökhan x, İsmail x

Yeni açılan Akatlar Salonu’nda Beşiktaş İTÜ’yü yendi: 97-74. 3500 kişilik salon doluydu. Modern görüntüsüyle dikkati çeken salonda Beşiktaş Başkanı Yıldırım Demirören ile birlikte federasyon başkanı Turgay Demirel ve başkan adayı Lükfi Arıboğan da maçı seyretti.
Maçın ikinci yarısında Bekir Yaramgümü’nün smacında çember eğrildi. Varda iki kere sıçrayıp asılarak tamire gerek kalmadan eğriliği düzeltti.
Maçın ikinci periyodunun ortasına kadar zorlanan Beşiktaş, 27-24 geriye düştükten sonra 19-3’lük seriyle 43-30 yapınca maç koptu ve Kartal salondan galip ayrıldı.
Beşiktaş taraftarı takımını yalnız bırakmadı. Akatlar Spor ve Kültür Kompleksi’ni tıklım tıklım dolduran taraftar maç boyunca Karakartal’ı destekledi.

Kaptan Tayfur: ‘Sert oynamadık, dostça ayrıldık’

Beşiktaş kaptanı ve menajeri Tayfur Havutçu, derbide Beşiktaş’ın sert futbol oynadığı yönündeki iddialara cevap verdi. Bütün derbi maçlarda atmosferin gergin olduğuna dikkat çeken Havutçu, “Buna rağmen BJK İnönü Stadı’nda Beşiktaşımız ile Fenerbahçe arasında oynanan ve Takımımız’ın 2-1 kazandığı derbi maçta, sahada alışılmışın dışında bir gerginlik olmaması sevindiricidir” diye konuştu.
Beşiktaş kaptanı ve menajeri Havutçu bir-iki pozisyonun üzerinde durulmasının doğru olmadığını, maçın geneline bakmak gerektiğine dikkat çekerek, “Tek taraflı bir-iki pozisyonu ısrarla kamuoyunun önüne sunulması ve Takımımızın sert futbol oynadığı yolundaki iddialar gerçeği yansıtmamaktadır. Her iki takım oyuncuları da maç içerisinde oyun gereği doğal sayılabilecek karşılıklı pozisyonlar yaşadılar, fakat sahadan birbirlerini tebrik ederek dostça ayrıldılar” dedi. Havutçu, derbi maçta takıma müthiş bir destek veren ve Beşiktaş’ın haklı galibiyetinde önemli rol oynayan taraftarlara da teşekkür etti.
SPOR SERVİSİ

Futbolcular BJK Koleji’nde

Beşiktaş Koleji geçtiğimiz günlerde Beşiktaş Kulübü Genel Sekreteri Kenan Öner’i, Norveçli futbolcu Carew’i ve İbrahim Toraman’ı ağırladı. Düzenlenen panelde öğrenciler zehir zemberek soruları konuklardan tüm merak edilenlerin yanıtlarını aldı.
Beşiktaş Genel Sekreteri Kenan Öner, futbolcu Carew ile İbrahim Toraman, BJK Koleji’nde düzenlenen panele katıldı. Öğrenciler, siyah – beyazlı ekibin oyuncularından Carew ve İbrahim Toraman’a daha çok takımın durumu ve performanslarıyla ilgili sorular sordu.

SAYFA 8

Akatlar sporun hizmetinde

BJK Akatlar Spor ve Kültür Kompleksi önceki gün görkemli bir açılışa sahne oldu. Akatlar Spor ve Kültür Kompleksi’nin açılışına TBMM Başkanı Bülent Arınç, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin, İstanbul Valisi Muammer Güler, Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah ve Gençlik ve Spor Genel Müdürü Mehmet Atalay, Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal gibi bir çok isim katıldı. Açılış öncesi Anadolu Ateşi Dans Grubu bir gösteri sundu.
FULYA
MÜJDESİ
Başbakan Yıldırım Demirören, Akatlar Spor ve Kültür Kompleksi’ni açılıştan önce tanıttı. Edinilen bilgiye göre tesiste, altı tenis kortu, dört halı saha, kapalı otopark, kapalı yüzme havuzu, bowling salonu, alışveriş merkezi ve restoranlar bulunuyor. Başkan Yıldırım Demirören, tamamlanan Akatlar Spor ve Kültür Kompleksi için Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal’a teşekkür etti. Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal, spora verdiği destekten dolayı plaket aldı. Açılış töreninin ardından Beşiktaş Basketbol Takımı, İTÜ ile karşılaştı. Beşiktaş, 23 sayı farkla İTÜ’yü 97-74lük skorla maçı kazandı.
Öte yandan Demirören, Fulya Projesinin 30 Nisan’da temelinin atılacağını müjdeledi.

‘Taraftar çok ateşli’

Fenerbahçeyi yıkan ilk golü atan Carew’le konuştuk.
Beşiktaş’ın 1.93 cm’lik oyuncusu Carew, tribünlerin sevgilisi… Carew’i sahada 23 numaralı formasıyla, altın kramponları ve kırmızı ışık saçan kramponlarıyla izlemeye devam ediyoruz. Eylül ayının ilk haftasında Norveç’te dünyaya gelen John Carew, babası gibi futbolcu olmayı seçmiş. 25 yaşındaki oyuncu, yeşil sahalarda uzun boyluluğu ile dikkat çekiyor. Carew, uzun boylu olmasını çok büyük bir avantaj olarak görüyor ve kafa golleri için önemli bir özellik, diyor. Carew; futbol tutkusunu babasından almış ama örnek aldığı tek isim babası değil… Türkiye’de ve Avrupa’da beğendiği bir çok oyuncu olduğunu söylüyor ama ser veriyor sır vermiyor. İspanya’da Fransa’da İngiltere’de çok iyi oyuncular olduğunu söylüyor. Carew’in örnek aldığı isimlerden biri ise, Marco Van Basten. Ama Norveçli oyuncu, sayısız beğenerek izlediğim sevdiğim oyuncu var, diye söylemeden edemiyor. Beşiktaş, Türkiye liginde mücadele ederken UEFA Kupası için de ter döküyor. Carew, Athletic Bilbao karşılaşması ve diğer maçlar için şunları söylüyor: “UEFA Kupası’nda zor ve ilginç bir gruba düştük.Bir üst tura çıkmak için şansımız yüksek. A.Bilbao maçında futbol ve gol olarak rakibimizden üstün olduğumuzu ispatlayacağız. Fenerbahçe maçında ise gol attığım için sevinçliyim. Saha içinde olanlar dışarı taşınmaz. Biz hepimiz arkadaşız.”
Beşiktaş sezona yeni bir takım ve yeni bir hoca ile adım attı. Carew, uyum sorunu yaşadın mı sorusuna, net bir dille yanıt veriyor: “Takıma hiç adaptasyon sorunu yaşamadım. Avrupa’nın birçok ülkesinde futbol oynadım. Bununla birlikte İstanbul çok güzel bir şehir. İstanbul’a çok çabuk adapte oldum. Takımda da çok uyumluyum, bir sorunum yok” Takımda ona partner olabilecek bir isim söylemiyor. Herkes çok çabalıyor antrenmanlarda çok uğraş veriliyor diyen Carew, kararı hocanın verdiğini belirtiyor. Takımda arkadaşlığın çok önemli olduğunu belirten Carew, gerek antrenmanlarda gerek maç sonuçlarında gerekse takım içinde iyi bir arkadaşlık ortamı başarıya götürür diyor. Futbolu bıraktığında ne yapmak istersin sorusunu ise, tüm içtenliği ile yanıtlıyor: “Futbolu çok seviyorum. Futbolu bırakmayı düşünmek için çok erken, şu an daha çok gencim. İleride ne yapmam gerektiğinin kararını veririm. Tatil yapmayı çok seviyorum. Seyahat etmeyi de. Futbolu bırakırsam dünyayı gezmek isterim. Aynı zamanda tatil de yapmak isterim. Bu odaklı bir iş içinde olmayı isteyebilirim” diyerek sözlerini tamamlıyor.

GAZETE BEŞİKTAŞ

İSTANBUL

ÖZEL SAYI:1, 3 KASIM 2004

Her gün 500 yeni araç

2.5 MİLYON ARACIN KAYITLI OLDUĞU İSTANBUL TRAFİĞİNE
YETKİLİLER ÇÖZÜM ARIYOR
Her geçen gün içinden çıkılmaz hale gelen İstanbul trafiği önümüzdeki süreçte daha da can sıkıcı hale gelecek. 2.5 milyon aracın trafiğe kayıtlı olduğu İstanbul’da her gün 300 ile 500 civarında yeni araç yollara çıkıyor. Yapılan araştırmaya göre bir önceki yıla araç sayısındaki artış %279 olarak hesaplandı. Bu hızla gidilirse yıl sonunda trafiğe en az 500 bin araç daha çıkmış olacak.

SAĞLIK
Dentistanbul uzmanları diş sağlığı ile ilgili uyarılarda bulundular. SAYFA 4’TE

KÜLTÜR
Akatlar Kültür Merkezi’nde çocuk oyunları sahne alma­ya başladı. SAYFA 10’DA

ALIŞVERİŞ
Kışlık ürünler de rekabet had safhada. Vitrinler ünlü markaların yeni ürünleriyle dolu. SAYFA 9’DA

HABERLERİN TAMAMI GAZETE BEŞİKTAŞ’TA. GAZETE BEŞİKTAŞ İSTANBUL’DAKİ TÜM BÜYÜK BAYİLERDE…

Beşiktaş’ta hareketli günler
İSMAİL BAŞTUĞ

Artık olağan bir durum oldu, geçen haftanın panoramasını yapmak… İşte bu hafta yaşananlar ve yaşadıklarımız… Ramazan ayı ile Cumhuriyet Bayramı bir araya gelince, ilçede harekette bol oldu. Bizim arkadaşlarda nereye yetişeceklerini şaşırdı. Birde Beşiktaş’ın bu hafta maçları üst üste gelince nefes alamadık desek yeridir. Neyse ki Beşiktaş Fenerbahçe derbisini aldı da yorgunluğumuza değdi.
ÜNAL VE DEMİRÖREN’E TEŞEKKÜR
Önce Cumhuriyet bayramı kutlamaları…Gerçekten kutlamalar olağanüstü oldu. Her yıl yapılan yürüyüş bu yılda müthişti. Halk konserleri ve sonrasında Beşiktaşlılar harika bir gün geçirdiler. Şu sıralar iftarlar bol, yetişebildiğimiz kadarıyla izlemeye çalışıyoruz. Bunların ikisine bende katıldım. Biri Belediyenin biride biri de Kulübün iftar yemeği idi. İki yemekte önemliydi. Çünkü bu tür yemekler bir süre sonra bilgilendirme toplantılarına dönüşüyor. Bu da iletişim adına, bilgi alma adına, saydamlık adına çok yararlı oluyor. Dahası Beşiktaş’a fayda sağlıyor. Keşke Ramazan ayı sonrası da periyodik olarak bu tür birliktelikler olsa…
Bu kadar sözden sonra fırsat gelmişken,davetleri nedeniyle Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal ve Beşiktaş Kulübü Başkanı Yıldırım Demirören’e teşekkür edeyim.
DERBİ TAMAM, SIRA UEFA’DA
Derbi yazmasak olmaz. Keyifli günler geç olsa da geldi. Bakıyorum herkesin yüzü gülüyor. Eski telaşlı bakışlar ve stresli hal gitmiş,yerine mutlu gülen yüzler gelmiş. Son üç maçı ardı ardına kazanmak bir yana ezeli rakip Fenerbahçe’yi yenmek camiayı daha da mutlu etti. Bu bir gerçek. 9 maçlık galibiyet serisi ile namağlup unvanını İnönü’de bırakan Fenerbahçe bundan sonraki maçlarında ne yapar bilemem ama, Siyah Beyazlılar bu moralle hem ligi toparlar, hem de UEFA’da iyi sonuçlar alabilir. Yeter ki savaşmayı bırakmasınlar, mücadele etsinler. Zaten günümüz futbolunda durarak oynamak yok, 90 dakika boyunca koşacaksın, yenik duruma bile düşsen oyun disiplininden kopmayacaksın. Beşiktaş bence bunu başardı. Sonuca gidemedikleri maçlarda dahi zaman zamanda olsa bu kıvılcımlar gözüküyordu. Son maçta iyice ortaya çıktı. Fener maçı öncesi İnönü Stadı Basın Tribününde, Beşiktaş TV muhabiri sordu; “Maç ne olur^” diye? “Beşiktaş kazanır” dedim. Kazandı.
Şimdi A. Bilbao’yu evimizde konuk ediyoruz. Bu maçın havası başka olacaktır. Kartal yine koşar yine savaşırsa kazanır.

Sözü, aldatılmış bir toplumun reisine bırakıyorum
ORHAN KURAL

Bir dönem vahşi oldukları için kültürleri ve mitolojileri ile birlikte; kuvvetli, güçlü akıllı Avrupalılar tarafından yok edilmeye çalışılan; Amerika kıtasının esas sahipleri Kızılderililerin reislerinden, ismi bugün Kuzey Amerika’nın doğu kıyısında bir kentle anılan Seattle’nin 1855 yılında ABD başkanı Franklin Pierce’ye yazdığı, ülkeden, ülkeye; dilden, dile; makaleden, makaleye taşınan ve ilgi ile okunan ünlü mektubunu ben burada bir kez daha yayınlamaktan mutlu olacağım. Sanırım her geçen gün yerli liderin ne denli haklı olduğunu bir kez daha ortaya koyuyor.
1855’te zamanın ABD başkanı Franklin Pierce. Seattle’e yazdığı bir mektupla bu toprakları satın almak istediğini bildirir. Reis Seattle is bu mektuba aynı yıl içinde “Washington’daki Büyük Reise” diye başlayan uzunca bir mektupla karşılık verir. Çevre korumacılığını ancak yıllar içinde, dünya harap olduktan sonra anlayan insanlara kendisini bir “vahşi” diye tanıtan büyük reisin verdiği bu cevap çevrecilerin çok ilgisini çeken bir doküman olarak bilinmektedir. Bu mektuptan bir bölümü dikkatinize sunuyorum.

“Washington’daki Büyük Reis, topraklarımızı satın almak istediğini bildirdi. Teklifinizi düşüneceğiz. Çünkü satmazsak beyaz adamın belki de silahla gelip toprağımızı alacağını biliyoruz. Ancak, gökyüzü nasıl alınır, ya da satılır ? Ya toprağın sıcaklığı? Bunu biz düşünemeyiz bile. Havanın tazeliğine, suyun pırıltısına biz sahip değiliz ki, siz satın alasınız.
Toprağın her parçası bizim için kutsaldır. Parıldayan her bir çam iğnesi, her kumlu kıyı, karanlık ormanlardaki sis, ağaçsız köşe, vızıldayan böcek. Ağacın içinde yükselen özsu bizim hatıralarımızı taşır içinde.
Biz toprağın bir parçasıyız ve o da bizim bir parçamızdır. Kokulu çiçekler bizim kız kardeşlerimiz. Geyikler, at, büyük kartal da erkek kardeşlerimiz… Yüksek kayalıklar, yumuşak çayırlar, midillinin ve insanın vücut harareti, hep aynı aileye aittir.
Bilemiyorum, hayatımız sizinkinden öyle farklı ki… Sizin şehirlerinizin manzarası, Kızılderili’nin gözünü acıtıyor. Belki de biz vahşiyiz, ondan anlamıyoruz. Beyazların şehirlerinde sessizlik yok. Baharda hışırdayan yaprakları ve vızıldayan böcekleri dinleyecek hiçbir yer yok oralarda. Oralardaki gürültü sanki kulaklarımıza hakaret ediyor. Meleyen keçi yavrularının sesini ya da geceleyin göl kenarında bağıran kurbağaları duyamadıktan sonra yaşamın nesi var ki ? Ben bir Kızılderiliyim, bunu anlamıyorum. Kızılderili, bir gölün üstünde rüzgarın şarkı söylemesini sever, öğle yağmurları ile yıkanan o rüzgarın kokusunu da… Hele çamların o sert kokusu… Hava Kızılderili için çok değerlidir. Çünkü her şey onu soluyor; hayvan, insan ağaç her şey… Beyaz adam soluduğu havanın farkında değil sanki – günlerdir etrafında dolaşan pis kokuyu hissetmeyen bir ceset gibi…Size toprağımızı sattığımızda, rüzgarın, rüzgarın, çayır çiçeklerinin hoş kokusunu taşıyan çok özel ve kutsal değerlerini bilmelisiniz.
Toprak anamızdır. İnsan toprağa tükürürse, kendi suratına tükürmüş olur. Toprak insana ait değil; bunu iyi biliyoruz. Kan nasıl aileyi birleştirirse, her şey yeryüzünde birbirine öylesine bağlıdır. Hayatın dokusunu insan yaratmadı. O, dokunun içinde yalnızca bir iplikçiktir. Siz o dokuya ne yaparsanız, aynısını kendinize yapmış olursunuz.
Biz vahşiyiz. Şimdilik güçlü olan beyaz adam, kendisini ilah sanıyor, toprağın kendisine ait olduğunu düşünüyor. (Bundan sonra) bir kenarda barış içinde yaşayacağız. Geri kalan günlerimizi nerede geçireceğimiz önemli değil. Zaten çok günümüzde kalmadı. Birkaç saat içinde, birkaç kış… Bir zamanlar bu topraklarda yaşamış olan büyük kabileden hiçbir çocuk doğmayacak. Bir zamanlar sizin gibi ümit dolu olup da ormanda küçük gruplar halinde dolaşan o insanlardan, halkının mezarında ağlamak için kimse kalmayacak.”

Burası İstanbul!..
ORHAN KATIRCIOĞLU

Evet, İstanbul’a böylesi yakışmadı. Adına “I. Sultanahmet Kültür ve Turizm Festivali” denilen bu olay İstanbul’a hiç mi hiç yakışmadı. 15 Ağustos 2004 günüydü. Ayasofya Meydanı gecekondularla dolmuştu. Hem de bir gecede. Çadır desen çadıra benzemiyordu. Gelişi güzel bir yerleşme. Tıpkı talan olan gecekondu arsası gibi. Oysa Zeytinburnu gecekonduları ilk kurulduğunda bundan daha örkemliydi. Adına “I. Sultanahmet Kültür ve Turizm Festivali” denilse de bu festival olsa olsa bir kültürsüzlük festivaliydi. Sac üzerinde yapılan kavurma mı Türk kültürüydü. Turizm durmuştu. Çünkü turistleri getiren otobüslere geçit yoktu. Bir anda Topkapı Sarayı, Ayasofya Müzesi, Arkeoloji Müzesi hasılatı düştü.
Sultanahmet Camii’ne de uğrayan kalmamıştı. Rehberler turistleri “Tarih Müzesi” Sultanahmet’ten çekmişti. Küçük gruplar halinde Ayasofya Meydanı’na girebilen bayan turistlere bir geneç elindeki kırmızı şeffaf kilotu gösteriyordu. “Madam tam size göre” dedi hırbo İngilizcesiyle. “Madam tam size göre… Mösyö sizi çok beğenecek bunu giydiğiniz de”
Turist kadın rehberine sordu: “Canım bu adam ne diyor? Ben anlamadı bir şey?”
Rehber önce kızardı. Sonra bozardı. Kekeleyerek “Bikini kilot satıyor” dedi. Bayan güldü. “Bu mu sizin kültür?” diye sordu rehbere. Rehber yanıt veremedi.
O sırada elindeki kırmızı bikini kilotu kadına gösteren satıcı çocuk rehbere döndü: “Ağabey” dedi “Sen söyle istersen madama”
Rehber, satıcı çocuğa “Sen İngilizce’yi nereden öğrendin?” diye sordu. “Nereden öğrendin?” Çocuk güldü. “Beğenmedin mi abey?” dedi. “Beğenmedin mi?” Rehber yüzünü buruşturdu. Beğenmediğini söyledi. “Az ağır ol” dedi. “Ağır ol” Satıcı ise “I am coming from Diyarbakır. I am speaking İngilizce şakır şakır” diye karşılık verdi. “Şakır şakır İngilizce… Nasıl?” Rehber eliyle satıcı çocuğu itti. Turist kadına Ayasofya hakkında bilgi aktarmaya başladı. Başka çaresi kalmamıştı rehberin. Turist kadın rehberine panayırı göstererek “Sizin kültür bu mu?” dedi. “Çok değişik bir kültürünüz var” Rehber, duymazdan geldi kadının sorusunu. Ayasofya’yı anlatmaya devam etti.
O sırada bir turizm yazarı da girişte bu panayırı Eminönü Belediyesi’nin başına bela eden Sirkecili iki otelciye “Bu mu turizm festivali?” diye soruyordu. Kendilerini Eminönü Platformu’nun güzide elmanları sanan Sirkecili otelciler ne yanıt vereceklerini bilemediler. Susmayı tercih ettiler. Turizm yazarı “Siz” dedi “Eminönü’nde yasaklanan işportacıları getirmişsiniz buraya. Yazıklar olsun size.”
Eminönü Platformu’nun bilgili ve de görgülü pek çok üyesi Suhtanahmetlilerle birlikte imza kampanyası başlatarak panayırın bu güzel yerde kurulmasına karşı çıktı. “Gerekirse kepenk kapatırız” dediler.
Eminönü Belediye Başkanı Nevzat Er’e verildi bu imza kampanyası dosyası. Eminönü’ne gönül veren Başkan Nevzat Er, platform üyesi bazı kişiler tarafından kandırıldıklarını söyledi. “Sultanahmet, Sultanahmetlilerindir” dedi. “Bir daha böyle bir yanlışlığa meydan vermeyeceğim. Geçmiş olsun hepimize…”
İşte Sultanahmetlilerin kaleme aldığı, altını imzaladığı dilekçe:
Eminönü İlçesbi Belediye Başkanlığı’na;
Sayın Belediye Başkanı,
Sultanahmetimiz, kendini dünyaya kültürü ile, hoşgörüsü ile, adalet anlayışı ile, insan hak ve hürriyetlerine verdiği değerlerle tanıtmış, büyük Osmanlı İmparatorluğu’nun yönetildiği, daha evvelinde Bizans’a başkentlik yapmış ve bugün de Türkiyemizin dünyanın her yerinde tanınan, birçok dünya insanının gelip gördüğü ve birçok dünya insanının da gelip görmeyi hayal ettiği günümüzün turizm başkentidir. Bu sene birincisi düzenlenen Sultanahmet Kültür ve Turizm Festivali bölgemize yarardan çok zarar getirdiği, taşıdığı tarih ve kültürel değerler ile gurur duyan Suhtanahmet’e hiç yakışmadığı sizlerce de ekte sunduğumuz tespit niteliğindeki fotoğraflardan anlaşılacaktır.
İyi niyetlerinizle başlattığınız bu çalışmanın, önümüzdeki sene bu alanda tekrarlanmamasını, şayet tekrarlanacaksa da, niteliklerimize uygun bir organizasyonun düzenlenmesini, bölge sakinleri ve bölge çalışanları olarak saygılarımızla arz ederiz.
Tespitler;
1. Lavabosu bile olmayan standlarda gıda ürünlerinin gayri sıhhi hazırlanıp satılması,
2. Bölge dokusuna uymayan son derece çirkin standlar,
3. Son derece önemli meydanın trafiğe kapatılıp bütün programları aksatması,
4. Geç saatlere kadar yüksek sesli müzik nedeni ile rahatsız olan bölge insanı ve bölgede konaklayan turist konuklarımız.
Ekler;
a. Bölge sakinlerinin ve çalışanlarının imzaları,
b. Festival alanında çekilmiş fotoğraflar.

Turistlerin Türkiye’deki mobiliteleri azalıyor
BAŞARAN ULUSOY

Bu ay Kültür ve Turizm Bakanlığı 2003 yılına ait konaklama istatistiklerini yayınladı. Bu istatistikler, hem Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı işletmelerden hem de Belediye Belgeli tesislerden toplanıyor. İşte bu veriler, halen başkanlığını yürüttüğüm Türkiye Seyahat Acentaları Birliği’nin (TÜRSAB) Araştırma Departmanı tarafından analiz edildi ve sınır istatistikleri ile bir karşılaştırma yapıldı. Raporun çarpıcı bölümlerini bu köyede aktarmak istiyorum.
“Bilindiği gibi, konaklama istatistikleri işletmelerin beyanlarına dayanıyor ve bu nedenle sınır istatistikleri kadar güvenilir değil.”
“Ancak, konaklama istatistikleriyle pazardaki bazı işaret ve göstergelerin paralellik arz etmesi bu verilerin ciddiye alınması gerektiğini gösteriyor. Turizm gelirini yansıtan anketlere göre, ortalama yabancı ziyaretçi harcamasında geçmişteki rekor seviyelerine göre yüzde 15’ler civarında bir azalma bulunuyor. Ayrıca, pazarda gittikçe yoğunlaşan her şey dahil sisteminin yabancı turistin mobilitesini azalttığı biliniyor ve güncel bir tartışma konusu durumunda.
“Bu arada Türkiye’nin kültürel turizm ürünlerine en çok ilgi gösteren Kuzey Amerika, Uzak Doğu ve Güney Avrupa ülkelerinden gelenlerin sayılarında da son yıllarda azalmalar oldu. Buna karşın tek tesiste kalmanın daha yaygın olduğu sahil turizmine yatkın BDT ve Doğu Avrupa ülkelerindeki yüksek artışlar da konaklama istatistiklerinin aşağıdaki sonuçlarını doğruluyor.
1. Sınır istatistiklerine göre 2003 yılında en az bir geceleme yapan yabancı turist sayımız (Turist = Günübirlikçiden arındırılmış) 13 milyon 341 bin kişi olduğu halde, Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Belediye belgeli tesislerde kalan kişi sayısı sadece 11 milyon 348 bin kişi. Konaklama tesislerinde kalan kişi sayısının turist sayısına oranı yüzde 85 olarak gerçekleşmiştir.
2. Konaklama tesislerimizde kalan yabancı sayısının toplam turist sayısına oranı 2003 yılında yüzde 85’e düşmüştür. Geçtiğimiz yıl bu oran %102 idi. Bu anlamda rekor yıl ise yüzde 139’luk bir oranla 1997 yılıdır. (Not: Aynı turistin birden fazla konaklama tesisinde kalabiliyor olması nedeniyle yüzde yüzden büyük oranlar çıkabilmesi normal karşılanmalıdır)
3. Bu oranın yüksekliği aynı zamanda Türkiye’ye gelen yabancı turistlerin mobilitesi ile ilgili bir fikir de verebilmektedir. Son yıllarda Anadolu turlarına rağbet eden pazarlarda önemli gerilemeler olmuştur. Konaklama tipi olarak ev kiralama yolunu tercih eden İran’dan gelen turistlerin oranı 2003 yılında artmıştır. Türkiye’yi ziyaret eden Bulgaristan vatandaşı sayısı 2003 yılında 1 milyonu aştığı halde konaklama tesislerimizde sadece yüzde 7dir. sonuç olarak turistin ülke içindeki mobilitesi azalmış ve bu da konaklama istatistiklerine yansımıştır.
4. 2003 yılında konaklayan yabancı turistlerin toplam yabancı turist sayısına oranı olan yüzde 85 aynı zamanda bu alanda elimizde veri olan son 12 yılın da en düşük oranıdır. Bu 2003 yılından önceki 11 yılın ortalaması yüzde 105’tir.
5. Konaklama istatistikleri ile sınır istatistiklerinin karşılaştırılması sonucu elde edilen bu değerler, aynı zamanda ortalama turizm gelirimizin 750 dolarlardan 650 doların altına indiğini gösteren yabancı ziyaretçilerin harcama anketleri sonuçları ile de paralellik arz etmektedir.

Geleceği yönetmek – III
MELİH ARAT

Dev Adımlarla Büyümenin Kuralları: Dell Bilgisayarlarının kurucusu, Michael Dell, büyümenin ana yollarından birini şirket satın almadan çok, şirketin kendi kendine büyümesi olduğunu belirtiyor. Doğrudan Model olarak kurdukları sistemle, diğer bilgisayar şirketlerinden farklı bir şekilde doğrudan müşterileriyle iletişim kuran Dell şirketi sektörde ilk olarak para iadesi, doğrudan ücretsiz aramalı teknik servis gibi kavramları devreye sokmuş. Tam zamanında envanter yönetimi sayesinde, neredeyse sıfır stokla talebe çalışan Dell, teknolojik değişikliklerin çok hızlı yaşandığı sektörde hiç stok fazlası yaşamamış. Michal Dell’e göre, dev adımlarla büyüyen şirketlerin dikkate alması gereken konular var. Ölçeğini belirleyebilmek ve esnek bir yapı kurabilmek; tutarlı ve mükemmel operasyonları sürdürebilmek; çalışanların ortak bir amaca hizmet ettiklerini hissettiren kader duygusu; hatalardan ders almak-hataları tekrarlamamak-sürekli öğrenmek; risk yönetimi-üretken korku-her fırsata atlamak yerine riski yönetmek.
Blockbuster şirketinin Genel Müdürü John Antioco’ya göre, bir şirketin hisse değerlerini yükseltmenin yolu, oyunun kurallarını değiştirmektir. Blockbuster şirketi Türkiye’de tanınan bir şirket değildir. Şirket video kaset kiralama işinden bir şirkettir. Türkiye’de bu konuda bir zincir olmadığı için küçük bir işletme sayılabilir; ancak Blockbuster’ın 1998’de 133 milyon dolarlık reklam kampanyası yapacak bütçeye sahip olduğunu belirtmek ABD’de video kiralama işinin büyüklüğü hakkında fikir verebilir. Video kiralama işinin en büyük sıkıntılarından biri, vizyondaki filmlerin müşteriler tarafından aynı anda istenmesidir. Sınırlı sayıda olan filmler yüzünden beş müşteri mutluysa, filmi talep eden doksan beş müşteri mutsuzdur. Amerikan film endüstrisinin de en büyük gelir kalemlerinden birini Blockbuster gibi video kaset kiralama şirketleri oluşturmaktadır ve Amerikan film endüstrisi kaset başına olan fiyatları indirmeye gitmemektedir. Bu durumsa video kaset kiralamacıların vizyondaki filmlerden sınırlı sayıda alabilmesine yol açmaktadır. Blockbuster, film stüdyolarına video kaset kiralama gelirlerinden pay önererek diğer yandan da kasetleri %80 daha ucuza ve çok daha fazla almak istediğini belirtir. Bazı film stüdyoları, çekinceli davrandıysa birçoğu kabul etti ve yeni sistem Blockbuster’ın kaset kiralama sayısı %23 artırdı.
Hisse senedi değerini yükseltmek anlamlı bir hedef: Lloyds TSB Grubu’nun başkanı Bryan Pitman, şirketlerin hisse değerinin yükseltilmesine odaklanmasının hissedarlar, müşteriler ve ülke içinde iyi bir olduğunu belirtiyor. Bir şirketin bir hissesinin değeri, bir dolarken dört yıl sonra dört dolara çıkması, hissedarların, hisse senedi sahibi çalışanların, yenilikçi ve müşteri tatmini yüksek hizmet alan müşterilerin ve genel olarak bir yenilik ve büyüme motoruna dönüşen şirketin bulunduğu ülkenin lehinedir.

Lloyds’da yapılan çıkışlardan biri çalışanların hisse senedi değeriyle düşünebilmesini sağlayacak bir konferanstı. Söz konusu konferansta, hayali bir yatırımcı Lloyds Bankası’nı satın alıyordu. Satın almadan sonra hisse senedi değerini yükseltebilmek için bankanın hangi faaliyetlerini durduracak, hangilerine odakalanacak, hangilerini iyileştirecekti? Çalışanlar ve yöneticiler bu bakış açısıyla yaklaşınca yapacakları eylemler ve kararlarının referans noktaları olduğu gibi değişmişti.
Kitabın içindeki tüm genel müdürlerin görüşlerini özetlemek, kitabın okuma keyfini ortadan kaldırabilir. Her paragrafı ve satırını okudukça öğrendiğinizi hissedeceğiniz bu kitabı kaçırmayın.

Küçük sanatseverler Akatlar Kültür Merkezi’ni Kasım’da da dolduracak
GÖKHAN SARI

BELTAŞ A.Ş. olarak Akatlar Kültür Merkezimiz’de etkinliklerimiz devam etmekte. Bir ulusun gelişimi için sanatın ne denli önemli olduğunu bilerek yön verdiğimiz aylık programlarımızda, çocuk etkinliklerine ağırlıklı olarak yer verilmektedir. Sezon boyunca her hafta sonu sahnelenecek çocuk oyunlarımız; anaokulu, ilköğretim 1. ve 2. sınıf düzeyine uygun olarak seçilmiştir. Oyunların içeriklerinin, çocuklarımızın bireysel gelişimine katkıda bulunacak nitelikte olması, en çok üzerinde durduğumuz konular arasında gelmektedir. Anaokulu düzeyindeki çocuklarımız için sergilenen oyunlar, duygusal ve analitik zeka gelişimleri baz alınarak hazırlanmış oyunlardır. İlköğretim 1. ve 2. sınıf düzeyi için sergilenen oyunların içerikleri ise Türk eğitim sistemi müfredatına paralel olarak seçilmiştir. Sezon boyunca her hafta sonu planlandığı gibi Kasım ayında da çocuklarımızın ilgisini çekecek, eğlendirici, renkli ve eğitici etkinliklerimizle hizmet vereceğiz. Kasım ayında gösterimleri başlayacak ve Cumartesi – Pazar günleri saat 13.00’de sahnelenecek olan “Prensin Hazinesi” ile “Hugo ve Tolga Abi Cadı Sila’ya Karşı” oyunları; çocukların algı düzeylerine hitap eden, yaratıcı düşünceyi geliştiren zengin içerikli oyunlar. 6 Kasım’da gösterime başlayacak olan “Prensin Hazinesi”, Oscar Wilde’ın “Mutlu Prens” adlı öyküsünden esinlenerek yazılmıştır. Kıssadan hisse ile çocuklara mesajlar veren oyun; içinde hem duygusal hem eğitsel mesajlar taşımakta, sahnesi ve oyuncuları ile çok renkli bir atmosferde sergilenmektedir. “Hugo ve Tolga Abi Cadı Sila’ya Karşı” ise interaktif bir çocuk oyunudur. Barkovizyon yardımı ile çocukların yönlendirmesiyle oynanan, her fırsatta çocukları oyuna dahil eden, onlara cevap ve yorum yapma hakkı tanıyan oyun, mutlu sonla bitmektedir. Aile, arkadaşlık ve yardımlaşma konularını çocukların algı düzeyinde işleyen oyun, 20 Kasım’dan itibaren her Cumartesi – Pazar saat 15.00’te sahnelenecektir. Ayrıca oyunlarımız sırasında çocuklarımızı bir çok sürpriz ve hediyeler beklemektedir. Küçük sanatseverlerimizi Akatlar Kültür Merkezi’nde görmekten büyük mutluluk duyacağız.

Genel anestezinin dişhekimi ve hastalar için önemi
MEHMET ALİ ÖZER

Genel anestezinin dişhekimi ve hastalar için önemi konusunda ne biliyorsunuz? Bu konuda sizleri aydınlatmak için Dentistanbul Diş Hastanesi Yönetim Kurulu Baş kanı Dr. Mehmet Ali Özer’in görüşlerine başvurduk. İşte Dr. Mehmet Ali Özer’in söyledikleri;
Genel anestezi, hepimizin sık duyduğu bayıltma, narkoz, uyutma sözcükleri ile eş anlamlı ve vücudun tamamını ilgilendiren bir uyku halidir. Dişhekimliği alanında halkımızın kullandığı morfin sözcüğü ise lokal anesteziye karşılıktır ve dişlerle ilgili ağız içi cerrahi işlemler için hastayı ve dişhekimini çalışma açısından rahatlatan bir uygulamadır.
Özel Dentistanbul Diş Hastanesinde de uygulanan Genel Anestezinin gerekliliği şöyle sıralanabilir;
1. Genel anestezi ile yapılan ağız, diş ve çene hastalıklarının cerrahi ve tedavi işlemleri daha kısa süre almakta, zaman yönünden sıkıntı yaşayan işadamları,politikacılar yada sanatçıların tercih nedeni olmaktadır. Ayrıca hastanın çenesini açık tutma yorgunluğu yaşanmamaktadır.
2. Özel durumlarından dolayı tedaviye uyum sağlayamayan spastik, otistik, zihinsel özürlü hastalarda hiperaktif çocuklarda genel anestezi ile tedavi kullanılmalıdır.
3. Lokal anestezi maddelerine alerjisi olan hastalarda daha az risk taşıdığına inanılan genel anestezi, ağrılı diş tedavilerinde tek seçenek olarak görülmelidir.
4. Ağız,çene cerrahisinin uzun sürecek ve derin işlemlerinde kanama kontrolü sağlanması amaçlandığı zamanlarda kullanılmalıdır.
5. Her türlü çene ve yüz yaralanmalarında hem estetik hem de cerrahi tedavinin aynı anda yapılabilmesini sağlamak için genel anestezi en güvenli ortamı sağlamaktadır.

Rekabet had safhada
ONUR BAŞTUĞ

Bu hafta sizleri bilgilendirmek için rekabet halindeki ürünleri karşılaştırdık. Kaliteli ve hesaplı alışveriş yapabilmeniz için çeşitli haberler topladık. İşte bunlardan birkaçı…
Stefanel: Bu sene de siyah ön planda yer alırken; bej, krem, kahverengi, gri ve beyaz da giysiler üzerinde oldukça etkili olacak. Kadınların çoğu zaman tercih ettiği seksi kıyafetler, bu sezonda da Stefanel’in koleksiyonunda oldukça fazla yer alıyor. Özellikle şıklığın ve seksiliğin öne çıkacağı bu koleksiyonda renkli ve çizgili trikolar, şık aksesuaralar şıklığınıza şıklık katacak.
Lacoste: 2004/2005 sonbahar-kış sezonunu açan Lacoste tasarılarıyla bu sezonda da diğer markalara güçlü bir rakip olacak gibi duruyor. Kalitenin ve şıklığın diğer adı olan Lacoste, bu sezonda kadınlara derin V yakalı baklava desenli kazaklar, mini etekler sunarken, erkeklere de montları değişik şekillerde süsleyerek çok kullanışlı bir giysi haline getiriyor. Ayrıca bu sezonda düşük belli pantolonların da hakim olduğu, kadife ile derinin bir arada kullanıldığı vazgeçilmeyecek bir koleksiyon olmayı başarıyor. Giysileri şapkalarla tamamlamak da mümkün.
Silk&Cashmere: Bir Türk markası olarak çok başarılı olan ve oldukça beğenilen Silk&Cashmere yurtdışından da büyük ilgi görerek 2005 sezonunu açtı. Yeni sezonunda da kalitesinden vazgeçmeyecek olan bu marka, yepyeni ürünleriyle de kadın ve erkeklerin ilgisini yoğun bir şekilde toplayacak gibi gözüküyor.
İpekyol: Hem şık olmak hem de ısınmak isteyenlerin, hemen bir İpekyol mağazasına uğramaları yeterli. İpekyol sonbahar-kış sezonunda el örgüsü kazaklarıyla ısınmanızı aynı zamanda da bu senenin trendini yakalamanızı sağlayacak. Siyah ve kahverengi tonlarının dışında şeker pembesi, lila gibi cıvıl cıvıl renkleri koleksiyonunda kullanan ipekyol, fırfırlı ipek bluzlarla, pliseler, çan etekler ile 1950’lere modern bir dönüş yapıyor.
River Island: Sonbahar-kış koleksiyonu kadınları 1940’lara götürmek için hazırlamış. İngiltere’den hareketle tüketicileri dünya modasıyla buluşturan River Island’da eminiz ki aradığınız tarzı ıskalamayacaksınız.
NetWork: Kadın ve erkek koleksiyonları bulunan firma yeni kıyafetleri için süper iddialı renkler seçmiş. Kadınlarda dar kesimlerin yoğun olduğu, kendine güvenen bir tarz oluşturulurken, erkeklerde kadifeye, ipek-yün karışımlı giysilere, kabanlara ağırlık verilmiş. NetWork kadın koleksiyonu beş ana gruptan oluşuyor. Erkek koleksiyonu ise yedi.
Escada: Pembe, gri, siyah ve camel tonlarının hakim olduğu bu koleksiyon sayesinde mevsim renklerini üstünüzde taşıyacaksınız. Escada 2004-2005 sezonuna da modern kıyafetlerle merhaba dedi. Şık ve seksi kıyafetlerin bulunduğu koleksiyonla modern bir görüntüye sahip olacak, zarif aksesuarlarla dişiliğinizi ön plana çıkaracaksınız.
YKM: Kadınlar için şık tayyörler ve farklı aksesuarlar sunuluyor. Küçük saplı, parlak çantalar bu sezonda da koleksiyonun gözdesi. Erkekler için ise çizgili takım elbiselerin ağırlıkta olduğu bir koleksiyon hazırlanmış. Kreasyonda pastel renkler ağırlıkta. Çocuklara da geçen sezon olduğu gibi rahat giysiler düşünülmüş. Ayakkabılarda sivri burun yerini yuvarlaklara bırakıyor. Ama tonlarda da biraz değişiklik yapılarak canlı renkler kullanılmış.
Penti: Giydiğiniz her kıyafete uyum sağlayacak bu çoraplar, şimdi karşınıza birbirinden farklı renklerle ve desenler de çıkıyor. Son derece ekonomik fiyatlara satılan bu çoraplar, anlayacağınız cebinizi de düşünüyor.

MAGAZİN HATTI
DEMİRHAN HARARLI

Özcan Deniz’den
vefa şarkısı
Ünlü sanatçı Özcan Deniz “Su ve Ayrılık” adlı yeni albümündeki 3. klibini ”Bahane” adlı şarkısına çekiyor. Deniz’in bu şarkıyı eski sevgilisi manken Ebru Destan için yazdığı ve klibini de onun için çektiği kulağıma geldi. Deniz böylece eski sevgilisi Destan’a olan vefa borcunu ödemiş oluyor.
Tayfun Duygulu’nun bilinmeyen yönleri
Söz yazarlığının yanı sıra, yaptığı müzikleri ile adından söz ettiren Tayfun Duygulu geçtiğimiz günlerde 25 milyarlık şarkı yarışmasını da kazanmış. Duygulu’nun yakın arkadaşı Kerim Tekin’in ölümünden sonra “Kar Bayazdır Ölüm” şarkısının Duygulu’nun yazdığını ama herkesin Kerim Tekin’e ait olduğunu bildiğini söylüyor. Arkadaşı öldüğü için ise bunu söylemekten kaçındığı kulağıma geldi. Duygulu yeni albümünde bir çok sürpriz şarkıya yer verecekmiş.
Bayhan para değil, başrol istiyormuş
Popstar birincisi Bayhan, kendisine gelen 6 dizi teklifini geri çevirmiş nedeni ise dizilerde birinci rolü kendilerine vermedikleri içinmiş. Bayhan ise dizilerde para değil başrol oynamak istiyormuş.
BBG Melih
artık işadamı
Biri Bizi Gözetliyor birincisi Melih, memleketi İzmir’in en büyük diskoteğini “Birdy” adı ile geçtiğimiz günlerde üç ortağı ile birlikte açtı. 1.5 milyon dolar masraf yapılarak açılan diskotekte teknolojinin en pahalı sistemi ve dekorasyonları yer alıyor. Açılışa sanat, iş ve sosyetenin ünlü isimleri katıldı.
Emrah neyi
düşünüyor?
Kınalı Kar dizisindeki başarılı oyunculuğu ile adından söz ettiren Emrah, kısa süre önce çok yorulduğunu ve artık dizi yapmak istediğini söylüyordu. Oyunculuğu bırakıp albüm çalışmasına giren Emrah’ın diziden ayrıldığına pişman olduğu kulağıma geldi. Bundan böyle akıl hocalarının sözleri ile hareket etmeyeceğini, ama tükürdüğünü de yalamak istemediğini, aynı diziye geri dönemeyeceğini, yeni bir proje gelirse eski başarısını yakalayacağını çevresindeki dostlarına söylüyormuş.
Zeynep Tokuş
bugünlerde çok kederli
Geçtiğimiz günlerde yaptığı bir hata nede niyle ehliyetine 6 ay el koyulan Zeynep Tokuş, bir süre önce büyük umutlar ile başladığı “Çocuklar Duymasın” adlı diziden sürpriz ayrılışından sonra çok üzüldüğünü yakın arkadaşlarına söylüyormuş. Dizinin yapımcısı Birol Güven ise Tokuş’u istemeyerek diziden ayırdığını belirtiyormuş.
Yaz bitti, Tatlıses’in albümü bitmedi
Ünlü sanatçı İbrahim Tatlıses’in uzun süredir Erol Köse tarafından çıkartılacak olan albümünün adı “Yaz Geldi” idi. Yaz bittiği halde albüm piyasaya çıkamadı, albümün haberlerini ve promosyonunu yapmaya başlayan Köse albüm ile ilgili istediği sonucu alamayınca, albümün adını değiştirmek istiyormuş, albüm kış aylarında piyasaya çıkacağı için şu sıralar kış ayları ile ilgili yeni bir şarkı arayışına girmişler.

Medyatiklerin kitapları
VAHE KILIÇASLAN

Benim de içinde olduğum bir çok metyatik arkadaş birkaç yıldır kitap çıkarıyor. Mankenlerden ilk kitap çıkaran benim. 1999 yılında D&R’dan çıkardığım “Gözlük” adlı şiir kitabımdan sonra 2001 yılında “Canlandım” adlı ikinci şiir kitabımı çıkardım. Küçük yaşta oluşan şiir merakımı ve duygularımı ifade etmem manasıyla yazdığım şiirler çevrem ve beni seven halkım tarafından beğenilip bir kitapta toplanması isteklerini kırmadım. Çıkardığım kitapların gelirini Veysel Vardar Görme Engelliler İlköğretim Okulu’na bağışladım. Benden iki yıl sonra Tülin Şahin’i bana rica etmesi üzerine kendi yayınevim “Okumuş Adam”la tanıştırdım. Sahibi Ahmet İzci’yi ikna edip yarım yamalak Türkçe konuşan Tülin Şahin’in kitap çıkarma arzusuna ortak oldum. Nereden bileyim ki bu yardım ettiğim insan birgün bana hiç yokken cephe alacak ve kıskanacak. Tülin Şahin diyetle ilgili kitabının çevirisini “Okumuş Adam” yayıncılığın usta kalemlerine yaptırdı. Verdiği sadece birkaç önemli başlıktı. Gazetelerde çıkanın tam aksine maalesef kitabı hiç satmadı.Maalesef diyorum, çünkü Okumuş Adam yayıncılığın sahibine Tülin için ben kefil olmuştum. Mahçup da oldum. Tülin sonrasında tekrar deneyip bir kitap daha çıkardı. O da ilgi görmedi. Şimdilerde ise gazeteleri dolaşıp en çok satan kitabın kendisine ait olduğunu söylüyor. Kendisine inanan gazetelerde bu ifadeleri araştırmadan sayfalarına taşıyorlar. Bu satırlarda ise Kerem Alışık, İpek Tanrıyar, Müjdat Gezen ve birçok değerli sanatçı arkadaşın ismi geçiyor. Bu yazarların arasında pek tabii ki amatör olarak ben de varım. Peki, hiçbirimizin kitabı satmamış da bu Türkçe konuşmayı bile beceremeyen Tülin Şahin’in kitabımı bu ülkede satmış. Bunun herhalde en güzel cevabını Okumuş Adam yayıncılığın depolarında duran Tülin Şahin’e ait binlerce basılmış kitap verecektir.

SPOR KÖŞE YAZILARI

Mutlu bir gün
KENAN ÖNER

Beşiktaşımız artık takım olma yolunda hızla ilerliyor. Son iki haftadan bu yana tüm spor kamuoyu bu yükselişimizi ve bu çıkışımızı görmekteydi. Lige yeni bir hoca ile başladık. Futbolcuların çoğu takımımıza yeni katılmışlardı. Hocamızın oluşturduğu takımımız, ne yazık ki ligin başında, şanssız bir süreç yaşadı. Ama biz bu durumu atlatacağımıza inanıyorduk. Bu yönde de söylemlerimiz oldu. Nitekim Diyarbakır maçından sonra farklı galibiyetler elde etmeye başladık. Üç maçtır yeniyoruz. Bir galibiyet serisi yakaladık. Fenerbahçe derbisini kazanmamız ise mutlu bir gün yaşamamıza neden oldu. Akatlar Spor ve Kültür Kompleksinin açıldığı Cumar- tesi gününün, Fenerbahçe galibiyeti ile birlikte bize mutluluk yaşatacağını peşinen söylemiştim.
YENECEĞİZ DEDİM, YENDİK
Yapı olarak itidalli bir kişi olmama rağmen geçen hafta tüm söyleşilerimde “Fenerbahçe’yi yeneceğiz” diye konuştum. Bunu söylerken önce kendi inanmışlığım vardı. Bununla beraber, görev yaptığım yönetim kurulu arkadaşlarımızın, futbolcularımızın, teknik kadronun ve futbol takımımızda hizmet eden tüm kişilerin gözlerindeki pırıltıyı görmüştüm. Bu inanca camiamızın ve de büyük taraftarımızın destekleri de eklenince, başarı kendiliğinden geldi.
BİR BÜTÜN OLDUK
Fenerbahçe maçında sahada her şeyiyle mücadele eden ve maçı almak için terinin son damlasına kadar uğraş veren değerli futbolcularımızı buradan bir kez daha kutlamak istiyorum. Ayrıca teknik heyet başta olmak üzere galibiyete katkısı olan ve bu yolda mücadele veren herkesi ayrı ayrı kucaklıyorum. Bir teşekkür de taraftarımıza… Yenilenen İnönü Stadyumu’nda muhteşem bir atmosfer vardı. Tek bir ağızdan bir konser salonu gibi takımını marşlarla destekleyen güçlü taraftara her zaman olduğu gibi sonsuz teşekkür ediyoruz.
Beşiktaş, zor günlerin takımıdır. Türkiye’nin büyük kulüplerinden birisidir. Hiçbir zaman hiçbir konuda pes etmez, mücadeleyi bırakmaz. Bu değişmeyecektir ve bu mücadelemizi sürdüreceğiz. Artık engebeleri aştık, düz bir yola çıktık. Bu yolda, ilerleyebildiğimiz kadar ilerleyeceğiz.
MAÇA BEKLİYORUZ
Athletic Bilbao maçına gelince, gerçekten çok büyük bir moral motivasyon yakaladık. Bu moralle, Perşembe günü sahaya çıkıp, en iyi şekilde oynayacağız. İnanıyorum ki, futbolcularımız bu maçta da yüzümüzü güldürecek. Bizim UEFA’daki hedefimiz, öncelikle bu gruptan çıkmaktır. Ondan sonra da elemelerde en iyisini yaparak sonuna kadar gidebilmek için uğraş vereceğiz. Bu maçta da tüm camiamızı, vefakar ve sevgili taraftarlarımızı, her zamanki coşkusuyla BJK İnönü Stadyumu’na bekliyoruz. İnşallah şans bizden yana olur.

Seri galibiyetler
SİNAN VARDAR

Beşiktaş, camianın da istediği bir patlama gösterdi. Gerek yönetim gerek taraftar gerek teknik heyet gerek spor medyası böyle bir galibiyet için hazırdı. Beşiktaş’ın maçı kazanacağına inanıyorduk. Görülüyor ki, Beşiktaş birlik ve beraberlik içinde tüm sıkıntıları bertaraf eder. Bu galibiyet ile sıkıntıları toprağa gömdük. Son maçlarda alınan sonuçlar Beşiktaş’ın takım olma yolunda adımlar attığını gösteriyordu. Fenerbahçe karşılaşmasında da iyi oynadık, mücadele ettik. İlk maçlarda Carew ve Juanfran’ın performansları tam istediğimiz gibi değildi. Ancak bu maçta gerçek Carew’i ve gerçek Juanfran’ı sahada izledik. Bununla birlikte Mustafa Doğan, Emre, Fatih Sonkaya ve İbrahim Üzülmez’in istikrarlı bir biçimde sahada etkinliklerini sürdürüyorlar. Önümüzdeki haftalarda seri galibiyetlerimizi sürdüreceğiz. Buna inanıyorum. Beşiktaş’ın zirveye yaklaşacaktır. Puan farkını en aza indirgemeye çalışırsak, sezonun ikinci yarısında daha da iddialı olacağımızı düşünüyorum.
UEFA’DA TUR
Bununla beraber Beşiktaş, UEFA Kupası’nda da mücadelesini sürdürüyor. Beşiktaş’ımızın Athletic Bilbao karşısında da üstünlük sağlayacağına inanıyorum. Sonraki maçlarda da iyi sonuçlar alarak, Beşiktaş’ımız tur atlayacaktır.
ALTYAPI
ÖNEMLİ
Beşiktaş alt yapı çalışmaları tüm hızıyla devam ediyor. Çünkü, çalışmalarımız içinde alt yapı oyuncularının seçimi büyük bir önem taşıyor.
Beşiktaş, şu sıralar çok yönlü bir projeyi hayata geçiriyor. Alt yapı kadrosuna dahil olacak olan futbolcularla çok yönlü olarak ilgileniyor. Öncelikle IQ testi ve bununla birlikte çevre ile uyumu, sosyal uyumu, arkadaşları ile uyumu, teknik ve fizik kapasitesi ölçülerek futbolcunun özellikleri belirlenmiş oluyor. BEFAM projesi ile ihtiyacımız olan oyuncuyu çok büyük bir rahatlıkla yanılgı payını en aza indirerek belirleyebileceğiz.
BEFAM PROJESİ
ÇOK KAPSAMLI
Bir futbolcu alınırken alt yapıları da dahil en azından 4 – 5 kıstasta çok önemli aşama kaydetmiş kişiler tespit edilmiş olacak. O zaman yanlış transfer yapmayacağız. Dikkat edilmesi gereken husus, bütün süper lig kulüplerinin gider büyük meblağları, yanlış transfere giden paralardır. Örneğin, tesis yapılmamıştır, futbolcu alıp vererek borçlanmıştır.
BEFAM Projesi ile böylesi bir yanılma payını yüzde 5’lere düşürebiliriz. Buna bağlı olarak neye ihtiyacımız var ise, transferler gerçekleşecek. Biz PAF takımına 15 yaşında futbolcu alıyoruz. O futbolcu için ileriye dönük sorun da olmayacak. Örnek vermek gerekirse, A takımına çıktığı zaman dengesiz hareketler yapmayacak, özel hayatına dikkat edecek. Bunlar çok önemli. Alt yapımızı önümüzdeki yıldan itibaren bu tür seçilmiş futbolculardan meydana getirerek A takımına futbolcu çıkarmaya gayret edeceğiz.

Az zamanda çok iş
FİKRET ERCAN

Beşiktaş yönetimi, 5 aylık bir süre içinde dünyada hiçbir kulübün kaldıramayacağı bir yükün altında girdi. Bu yük neydi? Başkan Yıldırım Demirören’in seçimlerde verdiği sözlerdi…. Öncelikle verilen sözler tutuldu. Hem de kısa bir sürede. İnönü Stadyumu ile ilgili atılımlar yapıldı. Beşiktaş yepyeni ve çağdaş anlamda pırıl pırıl bir stat kazandı. Ardından Beşiktaş TV ile ilgili çalışmalar gerçekleşti. Yapılanlar arasından bir diğer önemli proje ise, Akatlar Kapalı Spor ve Kültür Kompleksi idi. Şimdi ise, sırada Fulya Projesi var. Fulya projesi için temel atma tarihi de belli oldu. Bunların yanında geçtiğimiz sezonu başarısız kapatan bir takımın yenilenmesini de sayabiliriz. Bir çırpıda saydığım ancak her biri çok önemli olan bu işler, her hangi bir kulübün ancak 5 – 10 senede altından kalkabileceği çalışmalardır. Futbol takımı hariç diğer bütün beklentiler gerçekleşti. Futbol takımı için de aslında çok iyi adımlar atılmıştı, ancak sonuçlara yansımıyordu. Biraz zamana ve biraz desteğe ihtiyacımız vardı. Biz, hocamıza ve futbolcularımıza güveniyorduk. Nihayetinde de bir çıkış bekliyorduk. Sonunda seri galibiyetler gelmeye başladı. Beklediğimiz çıkış gerçekleşti. Artık yükselişin devam edeceğine inanıyorum.
LİG UZUN
BİR MARATON
Elbette, şunu unutmamak gerekir, lig çok uzun bir maraton. Neler olacağını kestirmek çok zor. Her şey olabilir. Biz, her maçı kazanmak için oynayacağız. Gerek ligde, gerek UEFA mücadelemizi sürdüreceğiz. UEFA’da da başarıya koşacağımıza inanıyorum.
TARAFTARIMIZ
BÜYÜK BİR GÜÇ
Yönetim bunları yaparken en büyük güç, her zaman olduğu gibi taraftarımızdan geldi. Onlar hem yönetime, hem hocaya, hem de takıma kredi verdiler. En kötü günlerimizde bize destek oldular. Böyle güçlü bir destek ile Beşiktaş camiası her şeyi başarır. Daha iyi günler bizi bekliyor. Mücadelemizi sonuna kadar sürdüreceğiz. Taraftarımızın da göstermiş oldukları bu desteği artarak sürdürmelerini bekliyoruz.

Beşiktaş değerini buluyor
ŞEREF NASIR

Beşiktaş Akatlar Spor ve Kültür Kompleksi’ni açarak taraftarlarına ikinci Kartal Yuvası’nı da hediye etti. Bu komplekse sayın Süleyman Seba’dan başlayarak emeği geçen herkese teşekkürlerimi sunuyorum. Bu tesisi görmek lazım. Hakikaten Beşiktaş Spor Kulübü’nün Türkiye’ye yaptığı en büyük hizmetlerden biridir. İnanıyorum ki burada jimnastik dahil her dalda dünyaya açılacak sporcular yetişecektir. Bu spor kompleksinden sonra 30 Nisan 2005’de başlayacağı müjdesi Yönetim Kurulu Başkanı Sn. Yıldırım Demirören tarafından verilen Fulya Projesi ise kulübümüzün istikbali açısından çok önem arzetmektedir. Ümit ediyorum ki kurulacak olan proje kurulu en iyi kararı vererek Beşiktaş’ın şu ana kadar yapılan projelerinin en önemlisini en iyi şekilde karara bağlar.
Gelelim derbi maçına;
Maçın sonucu gyet normal. Oynayan, taktiğini akıllıca uygulayan ve sporcusu yüreğiyle oynayan taraf kazandı. Mükemmel oynayarak kazandı.
İlk devre için bir şey söylemek istemiyorum. Bu devrede her iki hocada teknik direktörlük cesaretlerini değil, sadece tedbirlerini koymuşlardı sahaya. Bu devrede sadece Sergen’in akıl almaz şekilde kaçırdığı pozisyonun haricinde bir zenginlik yoktu. Daum Tuncay gibi hareketli bir futbolcusunu yanına oturtmuştu. Del Bosque ise gol şansı yüksek olan, her an hata yapan Fener defansını zorlayacak İbrahim Akın’ı ve Ahmed Hassan’ı kulübeye hapsetmişti.
Geride Emre-Mustafa Doğan ikilisi muhteşem bir performans sergilediler. Maçın yıldızı Okan, bildiğimiz geçen yıllardaki gibi rakibi rahatsız eden, top çalan ve hücuma katkı veren görünümündeydi. Diğer ön libero Ahmet Yıldırım da kusursuz oynayınca geri dörtlüyle liberoların anlaşması orta sahaya olumlu yansıdı.
İkinci yarıda Del Bosque Ali Güneş’i oyuna alınca en iyi kararını vermiş oldu. Fenerbahçe sadece savunma yapıyordu, üstelikte kötü savunma yapıyordu. Ali Güneş oyuna girince üçlü bir kombinasyonda Carew’e aktarılan ve Carew’in de mükemmel hareketleriyle attığı gol Beşiktaş’ı ateşledi.
Bu üçlü kombinasyonun bir ayağı olan ve Carew’e gol pasını veren Juanfran’a ayrı bir parantez açmak istiyorum. Bu seçim için Del Bosque’yi kutluyorum. Beşiktaşlılar hakikaten sıradışı bir futbolcu izleme şansı yakaladılar. Rakip baskısı altında dahi nasıl becerili ve çabuk olunuru örnekledi bizlere. Devamlı her hafta bu futbolcuyu iyi izleyin diye yazdım, beni yanıltmadı.
Yorulan Sergen’in yerine İbrahim Akın’ı almak da isabetli bir karardı. İbrahim Akın iki imkan yakaladı ki eğer Beşiktaş galip olmasaydı daha dikkatli hareket ederek bunların birini değerlendirirdi.
İbriham Üzülmez’in penaltı pozisyonunda her futbolcunun yapacağı refleksi yaptı, kızmamak lazım. Bu hareketten sonra çıkan kırmızı kart Beşiktaş’ın oyun planını alt üst etti ve Beşiktaş belki de farklı yakalayacağı bir oyunda kendi kabuğuna çekildi.
Bu maça damgasını vuran kimler? Akıllıca yönetim gösteren Del Bosque mi yoksa sahaya yüreğini koyan 14 futbolcu mu?
Unutmamak gerekir ki Del Bosque’ye, 14 futbolcuya bıkmadan usanmadan katkıda bulunan taraftarlar hep birlikte İnönü’de bir zafer yarattılar ve tarihimize güzel bir sayfa daha eklediler.
Del Bosque için bir şeyler ilave etmek istiyorum. Tecrübelendikçe kalitesi meydana geçiyor. Ocak ayında, alınan futbolcular konusunda hatalar görülüp iyi teşhisler konulursa ve yapılacak iki isabetli transferle Beşiktaş çok şeyler değiştirir.
Morali iyice yükselen takımımızdan artık 4 Kasım’da oynanacak Athletic Bilbao maçından 3 puan beklemek bizim hakkımız.
Herşey gönlünüzce olsun.

Şimdi sevinme zamanı
NEVZAT DEMİR

Doğrusunu isterseniz maç öncesinde kazanacağımızı düşünenlerin sayısı hiç de fazla değildi. Hayır, otoritelerden, kamuoyundan filan söz etmiyorum. Beşiktaşlılar arasında bile bu maçtan galibiyetle çıkacağımızı umanlar çok azdı.
Çok çok “Derbi maçların sonucu belli olmaz” şeklindeki basmakalıp laftan doğan bir umudumuz var gibiydi. Onun ötesinde ne takımın güvenilecek bir yanı vardı, ne de “Hoca şunu yapar da kazanırız” gibisinden bir umut besliyorduk.
Üstelik Fenerbahçe’nin özellikle gol gücü korkutucuydu. Gerçi sarı-lacivertli ekibin yenilmeyecek bir takım olmadığını Manchester United ve Lyon çok iyi göstermişti ama aynı işi biz nasıl yapacaktık?
İşte bu umutsuz tablo içinde sonuçta Beşiktaş’ın büyüklüğüne güvenmekten başka yapılabilecek bir şey yokmuş gibi görünüyordu…
Öyle de oldu…
Siyah-beyazlı formayı giymenin önemine ve değerine inanan 11 adam bu işi başardı. Belki çok iyi oynamadılar, belki gelecek için fazla bir umut vermediler ama sezon başından bu yana çektirdiği ıstırabın birazını olsun ortadan kaldırmayı bildiler.
Özellikle teknik direktör Del Bosque, Okan Buruk ve Mustafa Doğan bu maçla gerçek anlamda Beşiktaşlı oldular. Elbette ki daha geçilecek çok sınav var, ama bu maçtaki onların kazanma azimleri herkesten fazlaydı. Bu durum takıma yansıdı ve başarı geldi.
İspanyol hocamız fazla bir şey yapmış gibi görünmedi Hatta yanlış bir kadroyla sahaya çıktığını düşünenler az değildi. Özellikle aylardır oynamayan Kaan Dobra’nın bu maçta sahaya sürülmesini herkes yanlış buluyordu.
Nitekim Del Bosque kendisi de bu işi yanlış olmalı ki 51. dakikada bu oyuncunun yerini Ali Güneş’e bırakmasıyla Beşiktaş 10 kişi oynamak sorunda kalmaktan kurtuldu ve golleri buldu. İlk golde Carew’in becerisi vardı. İkinci golde ise Mustafa Doğan’ın geçen hafta Ankara’da attığı şans golünün etkisi hissediliyordu. Bu güven içinde oraya giden Mustafa Doğan’ın kafa vuruşunun Rüştü’yü çaresiz bırakışı milyonlarca Beşiktaşlıyı çok mutlu eden bir görüntüydü…
Evet, 34 maçlık maratonda bir galibiyetle bahar olmaz, bunu biliyoruz. Ancak bu tam zamanında gelmiş çok önemli bir galibiyet. Bunun verdiği moral ve güven sayesinde Beşiktaş layık olduğu yere doğru yola çıkacaktır.
Ayrıca hocamız da artık takımını ve Türk futbolunu daha iyi tanımaya başlamış olmasının etkisiyle bazı yanlışlarından arınacaktır.
Tabii bunların başında bir Türk yardımcı almama inadının gelmesini bekliyoruz ama ne yazık ki o konuda akıl almaz derecede katı görünüyor.
Neyse, şimdi sevinme zamanı… Sorunları sonra konuşuruz.

İstikrar eşittir başarı
BİLAL MEŞE

Süper Lig’e kötü başlangıç yapan Beşiktaş’ın son haftalardaki çıkışı, hem yönetimi hem de teknik kadroyu umutlandırdı. Doğrusunu söylemek gerekirse futbolcuların zorluk derecesi yüksek derbide ortaya koydukları futboldan çok mücadele isteği alkışa değerdi. Hele hele İbrahim Üzülmez’in kırmızı kartla oyun dışında kalmasından sonra tüm hatlarıyla adeta savaşan siyan-beyazlı futbolcuların bu görüntüsü uzun süredir takımın üzerine çöreklenen kara bulutları da dağıttı. Futbolun sürprizler oyunu olduğunu unutmamak gerekir. Kötü sonuçlar nedeniyle Beşiktaş zirve yarışında bir hayli yaralar aldı. Kartal puan farkını kapatır mı, yarışta söz sahibi olabilir mi, olamaz mı, bu soruların yanıtlarını şimdiden vermek gerçekten çok zor. Dedik ya futbol sürprizler oyunudur. Yol uzun, daha çok oynanacak ve alınacak puanlar var.
Hagi’ye yapılan eleştiriler hala tozlu arşivlerde sıcaklığını koruyor. Neredeyse Hagi kovulma noktasına gelmemiş miydi? Ne var ki Galatasaray’ın şu andaki konumu, oynadığı futbol Cimbom’da hem barışı getirdi, hem de şampiyonluk hesaplarını. Beşiktaş yenilgisi Fenerbahçe’de de ipleri gerdi. Kapalı kapılar ardında Daum’un gönderilmesi tartışılıyor. Geçtiğimiz sezon aradaki müthiş puan farkını kapatan ve ipi göğüsleyen Daum’un başarısı tartışılıyorsa varın gerisini siz düşünün. Neyse biz Galatasaray ve Fenerbahçe’yi bir kenara bırakalım, Kartal Yuvası’na yelken açalım.
Sezon başından bu yana tecrübeli teknik direktör Del Bosque’yi eleştirmemizin temelinde kadrodaki istikrarsızlık idi. Sezon başından bu yana hemen hemen her maça farklı bir kadro süren Del Bosque’nin alınan kötü sonuçlarda payı yok değil! Bosque, her hafta taşlarla oynadı, farklı kadroları maçlara sürdü, faturasını da takımla birlikte ağır ödedi.
Beşiktaş’ta son üç haftada yaşanan galibiyet serisinin temelinde hem özgüven hem de kadroda yakalanan istikrar yatıyor. Dileriz, ceza ve sakatlıklar nedeniyle kadroda yakalanan bu istikrar bozulmaz. Sezon başında alınan kötü sonuçlar futbolcuları psikolojik açıdan inanılmaz olumsuz etkiledi. Her maça korkarak çıkan Beşiktaş, Diyarbakırspor galibiyetiyle önce bu olumsuzluğu üstünden attı, ardından da Ankaragücü ve son olarak derbiyi de kazanarak güven duygusunu da zirveye taşıdı. Üç hafta önce fırtınaların estiği Kartal Yuvası’nda özellikle Başkan Yıldırım Demirören ve Kıvanç Oktay’ın tüm olumsuzluklara ve de ağır eleştirilere karşın hem hocaya, hem de takıma destek vermeleri bizce bir yönetim doğrusuydu.
Kapalı kapılar ardında her kötü sonuçtan sonra hem hocada hem de takımda revizyon çığlıkları atan çok sayıda yöneticiye karşı çıkmak kolay değildi. Ümraniye’de Del Bosque, Akaretler’de ise Demirören ve Oktay ikilisi müthiş mücadele verdiler! Onlar da biliyorduki, hocada yapılacak revizyon erozyona uğramış Beşiktaş’ta asla çare olmayacaktı. Bu mücadele ikiliyi haklı çıkardı.
Şöyle bir hafızamızı zorlayalım. Gordon Milne’nin ilk yılına yelken açalım… Milne ilk yılında sıkıntılar yaşadı, kovulma noktasına geldi, efsaneci başkan Süleyman Seba, hep onun arkasında durdu, ipten aldı, sonuç ortada… Üst üste üç şampiyonluk ve sayısını hatırlayamadığımız kupalar. Seba’da başarının temelinden istikrarın geçtiğini en iyi bilenlerdendi. Dileriz ligde iyi bir çıkış yakalayan Beşiktaş’ın yeniden yarışa ortak olması… Futbol bu, bir de bakmışsınız ki her şey terse dönebilir. Taraftarın ve de camianın beklentisi elbette şampiyonluk… Ancak zirve ile olan puan farkı şimdilik Kartal’ın en büyük handikapı. Nasıl ki Seba Milne’de ısrarcı olmuşsa, Demirören ve ekibi de Del Bosque’de bugünkü politikasını sezon sonunda da sürdürsün, öncelikle teknik kadroda istikrarı yakalasın. Demirören ve arkadaşlarının camia içinde tüm olumsuzluklara karşın büyük destek görmeleri onlar için büyük avantaj. Bu avantajı en iyi şekilde kullanmak, gelecekteki başarılara zemin hazırlamak onların asli görevidir.
Akaretler ve Ümraniye hattında bu istikrar, güven, birlik ve barışı bozmayın…

Sorunlar aşılıyor
ZEKİ ÇOL

Fenerbahçe derbisini değerlendirir misiniz? Futbolcuları değerlendirirken, Beşiktaş’ın son haftalardaki grafiği hakkında neler söyleyebilirsiniz?
Beşiktaş’ın sorunlarını giderek azaltıyor. Üst üste gelen galibiyetler bir yandan normal, diğer yandan da güveni artırması bakımından önemli. Ancak ön yargıya dayalı aşırı bir iyimserliği de göstermemek de yarar var. Beşiktaş, oyun kalitesi açısından hala beklenen çizginin gerisinde. Ben ısrarla, öteden beri kasım ayını işaret etmeye çalıştım. Yeni oluşan takımların zaman zaman sisteme adapte olmakta ve uyumu yakalamada sancıları olabiliyor. Beşiktaş, sanırım bu aydan itibaren daha keyifle izlenen, daha güven veren ve ligde gücünü hissettiren bir yapıya ulaşacak. Del Bosque iyi niyetli, deneyimli ve yetenekleri olan bir teknik adam. Beşiktaş krizin doruğa çıktığı dönemde Del Bosque, devam etmekte çok doğru bir karar verdi. Şimdi, yavaş yavaş Del Bosque’nun birikimleri takıma yansıyacak. Bu sezonu kayıp sezon olarak görüyorum. Ama önümüzdeki sezon Beşiktaş’ın, bazı rötuşlarla çok daha farklı bir takım olacağı görüşündeyim.
Juanfran kendisini Avrupa piyasasında kabul ettirmiş önemli bir oyuncu. Geldiğinde hazır değildi ve formsuzluktan dolayı yetersizlikleri tartışılıyordu. Önümüzdeki günlerde futbolseverlerin çok farklı bir Juanfran izleyeceklerini düşünüyorum.
Beşiktaş’ın temel sorunlarının başında, savunma kurgusunu oluşturamamak geliyordu. Emre ile Mustafa Doğan tandemde şu ana kadar denenenlerin en iyileri. Zamanla daha da iyi olacaklarını sanıyorum. Orta alanda Beşiktaş artık top kazanan ve oyun organizasyonunu yapmaya başlayan bir yapıya büründü. Ama hala yetersizlikleri var. Bu da zaman içerisinde giderilebilecek bir sorun. Özetle; futbolda ön yargılı bakışlar çoğu kez yanılgı getirir. Zamana, sabıra ve iyi niyete futbol, her keresinde yükselen performans ile cevap verir.

Plan doğru
İLKER ATEŞ

Beşiktaş nihayet Beşiktaş gibi oynamaya başladı. Fenerbahçe maçı hak edilmiş bir galibiyetti. Çünkü Beşiktaş maçı alabilmek içir doğru planlar yapmıştı ve bu maçta büyük bir başarı yakalandı. Fenerbahçe’nin gol yollarındaki önemli ataklarını 10 kişi kaldığı dakikalarda bile etkisiz hale getirdi. Beşiktaş’ın savunması son üç haftadır zaten çok iyi oynuyordu. Buna ilk kez 4 4lük bir orta alan eklenmiş oldu. Hücumda Carew’in yavaş yavaş kendine gelmeye başlaması Beşiktaş’ı takım olma yolunda çok önemli bir noktaya getirdi. Mustafa Doğan ve Emre gerçekten çok güzel oynadılar. Orta alanda Okan ve Ahmet Yıldırım da güzel bir oyun sergiledi. Beşiktaş kazanma alışkanlığına yeniden kavuştu. Fizik gücü oldukça iyi. Bu Fenerbahçe galibiyeti ile gelen moral Athletic Bilbao maçına da yarayacak. Athletic Bilbao takımı Fenerbahçe’den kesinlikle çok daha iyi bir durumda. Bilbao çok önemli gol silahlarına sahip. Trabzon’un bir ara 3 puan farkla öne geçtiği Athletic Bilbao maçını hatırlarsak; Beşiktaş’ın İspanyol takımının zayıf yanlarından yararlanacağını söyleyebiliriz. Bir önemli şans da, Beşiktaş’ın başında bir İspanyol hocanın bulunması denilebilir. İspanyol takımına karşı bu, büyük bir koz olacak… Şu anki Beşiktaş, ligde gidebildiği yere kadar gider. Şampiyonluk şansı matematiksel olarak halen mevcut. Ancak kaybedebileceği puan lüksü en fazla 5 -6 puan diye söylenebilir.
UEFA’daki grupta ise, ulaştığı bu form düzeyiyle ilk üçe girebilir tahminini güçlendiriyor. Beşiktaş’ın yolu açıldı. Bundan sonra o facia günler fazla yaşanmaz.

Şansın açık olsun Kartal
TARIK ÇALDIRAN

Beşiktaş nihayet kendine geldi. Ezeli rakibi Fenerbahçe’yi İnönü Stadında 2-1 yenerek rakibinin yenilmezlik ünvanını çimlere gömdü. Takımda herkes görevini tam anlamıyla yaparak taraftarları ilerisi için ümitlendirdi. Del Bosgue’nin sahaya sürdüğü 11 ilk başlarda biraz tepki görmesine karşın dakikalar ilerledikçe İspanyol hocanın doğru bir takım yarattığında herkes hem fikir olduk. Sergen’in ilk dakikalarda kaçırdığı yüzdü yüz gol galibiyetin habercisiydi. Nitekim Fenerbahçe maçına kadar eleştirilen Carew attığı golle kendini affettirdi. Hele hele Mustafa Doğan’ın kafa ile attığı gol, bu futbolmcu hakkındaki ön yargıları sildi attı.
SIRADA
BİLBAO VAR
Beşiktaş’ın şahane futboluna, şahane neticesine diyecek yok. Kara kartal bileğinin hakkıyla söke söke ezeli rakibini yendi. Bu galibiyete şapka çıkarıyor, tüm futbolcuları kutluyorum. Bu karşılaşmada futbolcuların hepsi aslanlar gibi mücadele etti. Çok

ÖZEL SAYI:1, 3 KASIM 2004

SAYFA 3

Onbinler yürüdü

DİDEM TUTAL

Beşiktaş Belediyesi 29 Ekim Cumhuriyet etkinliklerini Beşiktaşlıları ve tüm İstanbulluları arkasına alarak büyük bir organizasyonla gerçekleştirdi. Perşembe günü saat: 13:00 Atatürk Cumhuriyet ve Demokrasi Anıtı önünde gerçekleşen tören ile etkinlikler başladı. Törende Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal’ı vekaleten Kemal Çiloğlu, Beşiktaş Kaymakamı Nihat Nalbant ve askeri erkan bununla birlikte siyasi partilerin temsilcileri katıldı. Çok sayıda vatandaşın da izlediği törende Bernar Nahum İlköğretim Okulu’nun efe oyunuyla büyük beğeni kazandı. 29 ekim Cuma günü gerçekleştirilen etkinlikte Dolmabahçe Sarayı önünden Kuruçeşme’ye kadar Türk Bayrağı ve meşaleli yürüyüş gerçekleştirildi. Yürüyüşe çok sayıda üst düzey isim katıldı. Kuruçeşme garajında kutlamalar devam etti. Havai fişek gösterisinin ardından dev Cumhuriyet Meşalesi ateşlendi. Kutlamalar Mazhar Fuat Özkan konseri ile son buldu.

Birincilik ödülü BEŞİKTAŞ’TA

Beşiktaş Halk Eğitim Merkezi, Ağustos ayında düzenlenen 7. Edition of the festival of tirreno adlı festivalden birincilik alarak ülkeye döndü. İtalya Sicilya Messina – Castroreale’de düzenlenen halk oyunları festivalinde birincilik ödülüyle nefes kesen ekip, Beşiktaş Kaymakamı Nihat Nalbant’ı ziyaret etti. Nalbant, çok gurur duyduklarını ve gösterdikleri muhteşem başarıdan dolayı ekibi kutladı.

Festivale, Almanya, Macaristan, İspanya, Venezuela, İtalya, Sırbistan, Fransa ve Hollanda. Festivalde, İtalya’dan 5 ayrı topluluğun katılımıyla toplam 13 grup kıyasıya yarıştı. Festival süresince ekipler, disiplinine, sosyal katılıma ve performansa göre çeşitli kategorilerden elde ettikleri puanlara göre derecelendirildi. Zorlu mücadele, 8 gün sonra neticelendi. Tüm kategorilerde Beşiktaş Halk Eğitim Merkezi Halk Oyunları Topluluğu birinci seçildi. Beşiktaş Halk Eğitim Merkezi İsmail Çelik, tüm kategorilerden birincilikle gelen ekibini tebrik ediyor ve büyük bir mutluluk duyduğunu dile getiriyor. Geçtiğimiz günlerde Beşiktaş Kaymakamlığını ziyaret eden Beşiktaş Halk Eğitim Merkezi Müdürü İsmail Çelik ve halk oyunları temsilcileri, Kaymakam Nihat Nalbant ile mutluluklarını paylaşmıştı. Nalbant, 8 ülke arasında tüm kategorilerde Beşiktaş Halk Eğitim Merkezi’nin birincilik ödülü ile ülkesine dönmesini Gazete Beşiktaş’a yeniden yorumladı “Beşiktaş ve ülkemiz için çok önemli bir ödüldür. 8 farklı ülkenin katıldığı bir organizasyonda tüm kategorilerde birincilik kazanması muhteşem gururlandırıcı bir olaydır. Kendileri gösterdikleri çabalarından ve başarılarından dolayı tebrik ediyoruz”

Halk oyunları ekibi, Sicilya’da düzenlenen uluslar arası halk oyunları yarışmasında 2500 Euro kazandı. Beşiktaş Halk Eğitim Merkezi 4 halk oyunu ile yarışmaya katılmıştı, yarışmada oyunları ile temsil edilen yöreler ise, Akçaabat, Artvin, Bitlis, Kırklareli.

SAYFA 4

Muhteşem konser

Adını Yüce Önder Atatürk’ten alan, 119 yıllık eğitim geleneğine sahip Işık Üniversitesi’nin Cumhuriyetimizin 81.yıldönümü kutlama programı çerçevesinde, düzenlediği Geleneksel Cumhuriyet Konseri muhteşemdi. Piyanistler İdil Olcay Ülgen ve Joseph Gurt’ün verdiği konser büyük ilgi gördü. Şef Profesör Ramiz Melik Aslanov yönetimindeki Işık Oda Orkestrası eşliğinde gerçekleştirilen konsere katılım oldukça fazlaydı. Konser programı Fantazi Tango Joseph Gurt, Piyano Konçertosu No:2 saint-seans ve 2 Piyano için Konçerto kw.365; W.A. Mozart’ın eserlerinden oluştu. Joseph Gurt tarafından iki piyano için aranje edilen Cumhuriyetin 10.Yıl Marşı’nın ilk kez icra edildiği öğrenildi.

Öte yandan Işık Üniversitesi cumhuriyet kutlamaları için özel bir program düzenledi. Buna göre 06 Ekim 2004 Ayışığı Türk Müziği Grubu Konseri, 20 Ekim 2004 Önder Focan Hammond Trio-Jazz Konseri, 03 Kasım 2004 Engin Gürkey Dans ve Ritm Atölyesi Konseri tamamlandı. Bundan sonraki konser programı ise şöyle açıklandı: 24 Kasım 2004 Rıza Rit yönetiminde Türk Müziği Koro Konseri, 01 Aralık 2004 Mine Mucur-Esra Özbir Film Müzikleri, 15 Aralık 2004 Işık Üniversitesi Dans Kulübü Gösterisi, 22 Aralık 2004 Işık Üniversitesi Müzikal Konseri, 29 Aralık 2004 Işık Oda Orkestrası Yılbaşı Konseri. HABER MERKEZİ

‘7’den 70’e herkesi tiyatroya bekliyorum’

İstanbul Büyükşehir Belediyesine bağlı Şehir Tiyatroları 2004-2005 tiyatro sezonunu geçen ay açtı. Yeni sezonla ilgili olarak Beşiktaş Gazetesi’nin sorularını yanıtlayan Genel Sanat Yönetmeni Nurullah Tuncer; “ Hep bir koşuşturma içindeyiz. Boş vaktimiz yok. 19 Mayıs’ta perdeleri kapattık. Ama ardından 19 Mayıs’ta Gençlik Günleri telaşını yaşadık. Hemen peşinden bir Uluslar arası Tiyatro Festivali gerçekleştirdik. Festivale 15’i aşkın ülke ile 500’ü aşkın tiyatro sever katıldı. Ardından, Makedonya’daki Tiyatro Festivaline katıldık. Buradan iki ödül ile döndük ve daha dinlenme fırsatı bulmadan Açık Havada “Tiyatro Yaz Buluşması”nı düzenledik. Bunun peşinden yeni sezonun hazırlıklarına başladık. Ama bu arada da bir ekibimiz de 15 günlük Karadeniz turnesine gitti. Onun peşinden Kıbrıs’a gittik. Ay sonuna doğru ise Mısır’daki Kahire Festivali’ne katılacağız. Buradan dönüşte Bosna’daki Tiyatro Festivali’ne katılmak üzere yine yollara düşeceğiz” dedi. Tuncer sözlerine şöyle devam etti: “Geçen sezon, 35’e yakın yeni oyunla seyircimizi buluşturduk. 2004-2005 yılı repertuarına da yeni oyunlar kattık. Şuandaki çalışmalarımız 2005-2006 yılının repertuarını hazırlıyoruz.Bu demek ki Şehir Tiyatroları bir kamusal alan ve iş gücünün tasarrufu demektir.Yani bütün bir yıl takvimi öne çekmek demektir. Seyircimizin daha iyi ve kaliteli oyunlarla buluşturabilmek ve onu yaratıcı ekiple daha geniş bir zaman içerisinde buluşturmayı hedefledik. Biz yönetim olarak zamanın çok değerli bir sermaye olduğunu ve zamanla yarışmak yerine bunu çok iyi bir şekilde tasarruflu olarak kullanabilmek için çalışıyoruz. Bu yıl yapacağımız yenilikler arasında tiyatroyu kreşlere, yuvalara kadar götürmeyi hedefliyoruz. Amaç taze beyinlerin daha küçük yaşlarda tiyatroyu sevmelerini sağlamak. Daha sonra ise okullara tiyatro çalışmalarını götüreceğiz. Açık Kapı Tiyatro Günleri şeklinde bir projemiz var. Bunda tiyatronun mutfağını çocuklarımıza açmak. Çocuklarımız. Dekorların bulunduğu yerleri, makyaj odalarını, ışıkların bulunduğu alanda tiyatro ile ilgili tüm bilgileri yerinde öğrenebilmelerini amaçlıyoruz.. Ayrıca söyleşiler de olacak. Yeni sezonda repertuarımızda 25 yeni oyun var. Bunlar, “Kiralık Konak”, “Antigone”, “Köşebaşı”. Aralık ayında da Alman Tiyatrosu’nun önemli isimlerinden Günther Kramer’in sahneye koyacağı, “Danton’un Ölümü”dür. Çocuk oyunları olarak da “Keloğlan”. Ayrıca ramazan ayında “Can Ateşinde Kanatlar” adlı oyunumuz seyirciyle buluşuyor. Irakta Türkmenlerle ilgili bir durum var. Onlara “Türkmen Düğünü” adlı oyunu itam edeceğiz. Ayrıca “Çalı Kuşu” adlı oyunumuz da yine sahnelenecek. Azerbaycan, Türkiye ve Özbekistan ortak yapımı “Leyla ile Mecnun” da programımız içinde. 7’den 70’e herkesi tiyatroya bekliyorum.”

SAYFA 9

Rekabet had safhada

Bu hafta sizleri bilgilendirmek için rekabet halindeki ürünleri karşılaştırdık. Kaliteli ve hesaplı alışveriş yapabilmeniz için çeşitli haberler topladık. İşte bunlardan birkaçı…

Stefanel: Bu sene de siyah ön planda yer alırken; bej, krem, kahverengi, gri ve beyaz da giysiler üzerinde oldukça etkili olacak. Kadınların çoğu zaman tercih ettiği seksi kıyafetler, bu sezonda da Stefanel’in koleksiyonunda oldukça fazla yer alıyor. Özellikle şıklığın ve seksiliğin öne çıkacağı bu koleksiyonda renkli ve çizgili trikolar, şık aksesuaralar şıklığınıza şıklık katacak.

Lacoste: 2004/2005 sonbahar-kış sezonunu açan Lacoste tasarılarıyla bu sezonda da diğer markalara güçlü bir rakip olacak gibi duruyor. Kalitenin ve şıklığın diğer adı olan Lacoste, bu sezonda kadınlara derin V yakalı baklava desenli kazaklar, mini etekler sunarken, erkeklere de montları değişik şekillerde süsleyerek çok kullanışlı bir giysi haline getiriyor. Ayrıca bu sezonda düşük belli pantolonların da hakim olduğu, kadife ile derinin bir arada kullanıldığı vazgeçilmeyecek bir koleksiyon olmayı başarıyor. Giysileri şapkalarla tamamlamak da mümkün.

Silk&Cashmere: Bir Türk markası olarak çok başarılı olan ve oldukça beğenilen Silk&Cashmere yurtdışından da büyük ilgi görerek 2005 sezonunu açtı. Yeni sezonunda da kalitesinden vazgeçmeyecek olan bu marka, yepyeni ürünleriyle de kadın ve erkeklerin ilgisini yoğun bir şekilde toplayacak gibi gözüküyor.

İpekyol: Hem şık olmak hem de ısınmak isteyenlerin, hemen bir İpekyol mağazasına uğramaları yeterli. İpekyol sonbahar-kış sezonunda el örgüsü kazaklarıyla ısınmanızı aynı zamanda da bu senenin trendini yakalamanızı sağlayacak. Siyah ve kahverengi tonlarının dışında şeker pembesi, lila gibi cıvıl cıvıl renkleri koleksiyonunda kullanan ipekyol, fırfırlı ipek bluzlarla, pliseler, çan etekler ile 1950’lere modern bir dönüş yapıyor.

River Island: Sonbahar-kış koleksiyonu kadınları 1940’lara götürmek için hazırlamış. İngiltere’den hareketle tüketicileri dünya modasıyla buluşturan River Island’da eminiz ki aradığınız tarzı ıskalamayacaksınız.

NetWork: Kadın ve erkek koleksiyonları bulunan firma yeni kıyafetleri için süper iddialı renkler seçmiş. Kadınlarda dar kesimlerin yoğun olduğu, kendine güvenen bir tarz oluşturulurken, erkeklerde kadifeye, ipek-yün karışımlı giysilere, kabanlara ağırlık verilmiş. NetWork kadın koleksiyonu beş ana gruptan oluşuyor. Erkek koleksiyonu ise yedi.

Escada: Pembe, gri, siyah ve camel tonlarının hakim olduğu bu koleksiyon sayesinde mevsim renklerini üstünüzde taşıyacaksınız. Escada 2004-2005 sezonuna da modern kıyafetlerle merhaba dedi. Şık ve seksi kıyafetlerin bulunduğu koleksiyonla modern bir görüntüye sahip olacak, zarif aksesuarlarla dişiliğinizi ön plana çıkaracaksınız.

YKM: Kadınlar için şık tayyörler ve farklı aksesuarlar sunuluyor. Küçük saplı, parlak çantalar bu sezonda da koleksiyonun gözdesi. Erkekler için ise çizgili takım elbiselerin ağırlıkta olduğu bir koleksiyon hazırlanmış. Kreasyonda pastel renkler ağırlıkta. Çocuklara da geçen sezon olduğu gibi rahat giysiler düşünülmüş. Ayakkabılarda sivri burun yerini yuvarlaklara bırakıyor. Ama tonlarda da biraz değişiklik yapılarak canlı renkler kullanılmış.

Penti: Giydiğiniz her kıyafete uyum sağlayacak bu çoraplar, şimdi karşınıza birbirinden farklı renklerle ve desenler de çıkıyor. Son derece ekonomik fiyatlara satılan bu çoraplar, anlayacağınız cebinizi de düşünüyor.

NetWork Dubai’de mağaza açtı

Network, iki yıldır iddialı bir şekilde yürüttüğü yurtdışı operasyonu kapsamında yeni başarılara imza atmaya devam ediyor. Birleşik Arap Emirlikleri’nin ikinci büyük emirliği Dubai’de ve Almanya’nın Frankfurt şehrinde açtığı mağazalar ile NetWork, bu bölgelerdeki ilk adımını attı. Dana Center’da 270 m2 alana sahip Dubai mağazası, bölgenin ana distribütörü konumunda. Nordwebt Zentrum Alışveriş Merkezi’nde açılan Frankfurt mağazası ise 170 m2 alana sahip.

Yemek kuponlarının pabucu dama atıldı

Şirket çalışanlarının öğle yemeklerini ofis dışında, istediği yerde yemesini sağlamak üzere tasarlanan yemek fişleri bir aşama daha kaydederek akıllı kartlara dönüştü. Sodexho ve Ticket isimli Fransız şirketlerinin liderliği elinde tuttuğu yemek kuponları pazarında, akıllı kart sistemine Bistra şirketi öncülük etti.

Akıllı kartlar, çalışanları yemek kuponlarında hesap yapma ve ceplerinde kupon koçanı taşıma zahmetinden kurtarıyor. Tıpkı kredi kartları gibi, kendisine tanınan limit çerçevesinde yemek yemesini ya da alışveriş yapmasını sağlıyor. Şu an akıllı kartlarda en iyi müşterilerinin kamu bankaları olduğunu söyleyen Bistra’nın kurucusu Nejat Uzel, “Ziraat Bankası ve Halk Bankası 81 ilde şube çalışanlarına Bistra yemek kartı veriyor. Çalışan sayısı düşük olduğu için, bankada yemekhane oluşturmaya ihtiyaç duymuyorlar. Çalışanlar anlaşmalı restoranlarda yemeğini yiyor, ödemeyi kartla yapıyor” dedi.

Bistra’nın akıllı kart sistemine geçen restoranlar, alacaklarını istediği zaman tahsil edebiliyor. Restoranlar kendilerine verilen Afilla kartı Pos cihazına takarak, merkezden alacaklarının ne olduğunu görüyor, nakde ihtiyacı olunca istediği miktardaki alacağını kendi kredi kartına aktarabiliyor. Akıllı kart pazarında yüzde 100 yerli sermayeli Bistra’nın 40 bin adet kullanıcısı bulunuyor.

OTOMOBİL

Şimdi tam zamanı

Hurda indiriminin azalmasıyla satışları düşen otomobil firmaları stoklarını eritmek için peşin alımlarda 4 milyar liraya varan indirim yapıyor. Buna göre Tofaş Fiat 1.5-3.5, Ford 3-5, Toyota 2.5-3.5, Renault 6, Hyundai 2, Peugeot 3.5, Honda 4.5 milyar lira aralığında indirimlerle satış yapıyor. Satışlar Ramazan ayı boyunca sürecek.

BAR/CAFE

Ağız tadı, göz zevki

Levent’teki restoranlar nezihlikleri ile dikkat çekiyor. Bunların içinde bu hafta sizler için Metrocity Alışveriş Merkezi’ndeki Gourmet Restaurant’ı analiz ettik.Gourmet bir alışveriş merkezi olan MetroCity’de. Gourmet’de göze çarpan en büyük özelliklerden biri porsiyonlarının büyük olması. Yemekler mide kadar göze de hitap ediyor.

Geniş çay ve kahve çeşitleri, doyurucu bir yemekten sonra en büyük zevkiniz olacak. Özel dünya çaylarından oluşan tea corner’ı, çikolatalı suflesi ve diğer tatlıları görülmeye ve denenmeye değer.

Bilgisayar cepte

Teknolojinin hızına yetişilmiyor. Bu hafta sizler için Vog’un yeni ürününü analiz ettik. Vog yeni bilgisayarlarla aynı özelliklere sahip olan telefonu Smartphone’u piyasaya sundu. İçinde 200 MHz İntel Xscale işlemci bulunan telefon, Word, Excel, Power Point ve PDF dosyalarını açabiliyor. Bünyesinde MSN Messenger, Outlook Express ve Media Player desteği desteği de mevcut. Fiyatı ise 700 Euro.

SAYFA 10

Çocuklara özel

Akatlar Kültür Merkezi Kasım ayı boyunca Her Cumartesi – Pazar Saat 13.00 (Bayramın 1. günü hariç)’te “Prensin Hazinesi” isimli çocuk oyununu sergileyecek.

Yazan-Yöneten: Sabahattin Mutluer, Yönetmen Yardımcısı: Banu Çiçek Barutçugil, Dekor-Afiş Tasarım: Ferit Özen, Dekor Uygulama: Ferit Özen, Namık Daşar, Kostüm Sorumlusu: Banu Çiçek Baratçugil, Kostüm Uygulama: X STAGE Atölyesi, Müzik Uygulama: Gürhan Çiçek, Ali Savaşçı, Işık-Efekt: Emre Özdayı, Fırat Urcan

Oynayanlar: Namık Daşar, Süleyman Aslan, Aycan Uygun, Cengiz Okuyucu, Seda Özdayı, Zuhal Erman, Aslı Yılmaz, Banu Çiçek Barutçugil, Neslihan Aker, Filiz Özgüven, Enis Aybar, Mine Duman.

Oscar Wilde’in “Mutlu Prens” adlı öyküsünden esinlenerek yazılan oyunun konusu:

Bir ayçiçeğine aşık olduğu için Mısır’a göçmeyi unutan Kırlangıç’ın şehrin en yüksek yerinde duran heykelle karşılaşmasıyla başlar.

Yaşarken halkın dertlerini bilmeyen Prens, ölüp heykeli dikilince halkının sefaletini görür ve çok üzülür. Yardım etmek ister ama bu çok imkansızdır. Durumu Kırlangıca anlatır ve yardım ister.

Önce kılıcındaki elması sonra gözlerindeki yakutları yoksullara yollar. Hırsızlar altın kaplamaları çalınca çirkin kalan heykeli Kral yıktırır.

Çok üzülen Kırlangıç soğuk havanında etkisiyle ölmek üzereyken daha önce yardım ettiği kibritçi kız tarafından kurtarılır…

AKATLAR KÜLTÜR MERKEZİ PROGRAMI

DOSTLAR TİYATROSU- FAY HATTI 04 Kasım 2004: Yazan: Behiç Ak, Yöneten: Genco Erkal, Oyuncular: Genco Erkal, Sumru Yavrucuk, Erdem Akakçe

Ülkemizin korkulu rüyası, her zaman güncel olan deprem konusuna ironik bir yaklaşım getiren oyun; genelde insanların kendi küçük dünyalarını güvenceye almak adına düştükleri gülünç durumları sergilerken, absürt tiyatronun sınırlarında dolaşıyor…

ALİ POYRAZOĞLU TİYATROSU-ESKİ ÇAMLAR BARDAK OLDU-05 Kasım 2004: Yazan: Bil Naughton, Yeniden Yazan: Ali Poyrazoğlu, Yöneten: Ali Poyrazoğlu, Oynayanlar: Ali Poyrazoğlu, Suzan Aksoy, Özdemir Çiftçioğlu, Özden Ayyıldız, Onur Şenay, Berrak Kuş, Eser Ali, Nigar Mat, SuatÜnaldı

Bil Naughton’ın yazdığı, Ali Poyrazoğlu’nun Türkiye’ye uyarladığı 2 bölümlük oyun, dört çocuklu bir ailedeki iktidar kavgalarını anlatıyor. Demokrasinin ailede başlaması gerektiğinde ısrar eden çocuklarla, onlara ayak direyen, dediği dedik bir babanın macerasını anlatan “Eski Çamlar Bardak Oldu”; kuşak çatışmasını ve kuşaklar arası barışı sağlama yollarını, sizi kahkahadan kırıp geçirirken işliyor. Çocuklar da haklı, büyükler de… Peki herkesin benimsediği farklı yaşam tarzları nasıl bir evin içine sığacak, gençler ile yaşlılar nasıl uzlaşacak, hatta uzlaşacaklar mı? Bunu öğrenmek için İngiltere’de 17 yıldır aralıksız sahnelenen bu kalabalık kadrolu muhteşem aile güldürüsünü izlemeniz gerek. “Eski Çamlar Bardak Oldu” ile Ali Poyrazoğlu, 1998 Afife Jale Tiyatro Ödülleri’nde “Yılın En Başarılı Müzikal ya da Komedi Erkek Oyuncusu” adayı oldu; Suzan Aksoy da “Yılın En Başarılı Müzikal ya da Komedi Kadın Oyuncusu” ödülünü kazandı.

BKM-İNADINA YAŞAMAK-06 Kasım 2004: Yönetmen: Metin Balay, Dekor: Hakan Dündar, Müzik: Kemal Günüç, Oynayan: Altan Erkekli

Yaşanmış 5 öyküden oluşan “İnadına Yaşamak”; yaşamını onurlu bir şekilde sürdürmek isteyenlerle, duyarsız, kendi çıkarları doğrultusunda yaşama bakanların savaşını konu alıyor. Sevgi, aşk, hüzün, demokrasi mücadelesi, barışa sahip çıkma, 5 öykünün çatısını oluşturan konular. Altan Erkekli’nin ilk kez 1997 yılında Ankara Sanat Tiyatrosu’nda sahnelediği oyun, İngiltere, Belçika, Hollanda, Almanya, Avustralya, Kıbrıs ve Türkiye’de toplam 450 kez sergilendi.

OYUN ATÖLYESİ-OTHELLO 07 Kasım 2004: Yönetmen: Kemal Aydoğan, Müzik: Tolga Çebi, Dekor-Kostüm: Gamze Kuş, Bengi Günay, Işık Tasarım: İrfan Varlı, Oynayanlar: Barış Yıldız, Emra Karayel, Işık Yönt, Esra Uygur, Öner Erkan, Alpay Kemal Atalan, Neslihan Kolaylı, Toğan Şerif Önay

Othello, kıskançlık ve yıkım üzerine çok da yabancı olmadığımız bir metin. Gazetelerimizin 3. sayfalarında sıklıkla görülen durumları Shakespeare, usta yorumuyla 400 yıl önce kaleme almış.

ORTAOYUNCULAR-BENİ BEN Mİ DELİRTTİM?-09 Kasım 2004: Yazan: Ferhan Şensoy,Yöneten: Ferhan Şensoy, Oyuncular: Ferhan Şensoy, Ali Çatalbaş, Elif Durdu

Kelami, adından şikayetçi. Babası da acayip. Hiç böyle isim koyulur mu çocuğa? Çocuk değil zaten büyümüş. Şizofren olmuş. Bir tımarhaneye koyulmuş. Orada kendi kendine söylenerek hayatını düşünmekte. Hatırlamakta. Hatırladığı sahneleri oynamakta… Cebir hocası, askerdeki komutanı, umarsız aşkı Leyla. İlk mesleği garsonluk gibi skeçler Kelami’nin şizofren söyleşisinin içine girmekte. 2. bölümde Kelami’nin cebir hocası, sevgilisi Leyla gibi değişik rolleri oynayan erkek ve kadın oyuncuların aslında tımarhanedeki doktor ve hemşire olduğu anlaşılır. Kelami, hallüsinasyon görmektedir. Kelami’nin 50 yaşına ulaşmış hayatının özeti olan oyun; aynı zamanda onu delirten, ülkenin içinde bulunduğu koşulları anlatan bir Türkiye panaromasıdır. “Beni ben mi delirttim?” sorusunu sormaktadır Kelami izleyiciye ve Türkiye’ye!

TİYATRO İSTANBUL-PEMBE PIRLANTALAR-10 Kasım 2004: Yazan: Michael Pertwee, Yöneten: Gencay Gürün, Türkçesi: Gencay Gürün, Oyuncular: Metin Serezli, Argun Kınal, Şencan Güleryüz, Ceren Erginsoy, Şebnem Özinal

Biri, kendi halinde yaşayan ve kadınlarla ilişkilerinde oldukça acemi; diğeri ise çapkın, yaşamayı ve parayı seven iki kuyumcu ortağın hayatlarından bir gece… Çapkın ortağın; arkadaşının evini, arabasını ve hatta ismini de kullanarak yaşadığı kahkaha dolu maceranın karmaşası.

KENT OYUNCULARI-INISHMORE’LU YÜZBAŞI-11 Kasım 2004: Yazan: Martin McDonagh, Yöneten: Mehmet Ergen, Oyuncular: Mehmet Birkiye, Hakan Gerçek, Yeşim Koçak, Engin Hepileri, Okan Yalıbık, Cengiz Bozkurt, Bülent Şakrak, Bartu Küçükçağlayan

Issız bir yolda ölü bir kara kedi bulundu! Uğursuzluk mu? Terörist bir eylem mi? Hiç bir tiyatroda, hiç bir zaman üç cesedin parçalanıp, iki kedinin beyni oyulup, bir adamın da kafasının rendelendiği bir oyun sahnelenmedi! İrlandalı Deli Patrick, İngilizleri yıllarca kasıp kavuran terör örgütü IRA’yı yeterince dehşetli bulmadığı için ayrılıp kendi örgütünü kurar. Buna kızan diğer örgüt elemanları onu tekrar köyüne çekip infaz etmek için bir plan kurarlar. Baş karakterinin; ölen kedisinin öcünü almak pahasına, öz babasını bile vurmaktan çekinmeyen biri olduğu bu oyuna komedi demek zor diyebilirsiniz. Son yıllarda dünya tiyatrolarında şok etkisi yapan ve İngiltere’nin en önemli topluluğu Royal Shakespeare Company tarfından sahnelenen oyun, en iyi komedi ödülüne layık görüldü. Oyunun yazarı, son eseri Leenane’ın Güzellik Kraliçesi ile ülkemizde büyük beğeni toplayan İrlandalı yazar Martin Mcdonagh.

OYUN ATÖLYESİ-ZUHAL OLCAY ‘Dinleti’ (KAPANIŞ)-12 Kasım 2004: Müzik Direktörü: Selim Atakan, Yönetmen: Işıl Kasapoğlu

SİNEMALAR

Alien&Predator

Antartik Denizinde yer alan buzulların dibinde gizemli bir piramid keşfedilir. Zengin bir sanayici olan Charles Bishop Weyland’in uluslararası anlamda tanınmış arkeologları, bilim adamlarını, güvenlik uzmanlarını kaşif Alexa “Lex” Woods önderliğinde bu gizemli yeri keşfe yollar.

Kral Arthur

Ünlü yapımcı Jerry Bruckheimer ve Training Day’in yönetmeni Antoine Fuqua ve Gladiator’ün senaryo yazarı David Franzoni’den bir epik destan… Kaderinin gösterdiği yoldan ilerleyerek halkının başına geçen Kral Arthur’ün kuşaktan kuşağa aktarılan unutulmaz öyküsü…

Testere

İki adam karanlık bir odada uyanıyorlar. Ikisinin ortasında kanlar içinde yatan birisi daha var. Seri bir katilin eline düşen ikili kurtulmak için tek bir çareleri oldugunu öğreniyorlar. Ikisinden biri diğerini sekiz saatte öldürmezse katil onları ve eşlerini öldürecek.

Yanlış Hesap

Özgüvensiz ve duygularını ifade edemeyen bir genç olan John ilişkilerine “ara” vermeyi teklif ederek kız arkadaşı Deirdre’yi sınamak ister. Onların ayrılmaları, şans ve tesadüfler sonucunda, etraflarındaki herkesin hayatlarında birbirlerine bağlantılı bir kaçamaklar dizisini tetikleyiverir.

BEŞİKTAŞ GAZETESİ

ÖZEL SAYI:1, 3 KASIM 2004

SAYFA 5

Kartal parçaladı

BJK:2 – FENERBAHÇE:1

HAKEMLER: Fırat Aydınus xx, Bahattin Duran xx, Serkan Ok xx

BEŞİKTAŞ: Ramazan xx – Fatih Sonkaya xx, Mustafa Doğan xxx, Emre xxx, İbrahim Üzülmez xx, Kaan Dobra xx (Dk. 52 Ali Güneş xx), Okan xxx, Ahmet Yıldırım xxx, Juanfran xxx, Sergen xx (Dk.81 İbrahim Akın ?), Carew xxx (Dk.70 Çağdaş xx)

FENERBAHÇE: Rüştü x – Deniz x (Dk.60 Tuncay x), Luciano xx, Servet x (Dk.80 Mehmet Yozgatlı ?), Ümit Özat xx, Serhat x, Aurelio xx, Alex x, Fabiano x, Van Hooijdonk x, Nobre x (Dk. 88 Murat Hacıoğlu ?)

KIRMIZI KART: İbrahim Üzülmez (Dk. 67 Beşiktaş)

SARI KARTLAR: Okan, Carew, Sergen, Ahmet Yıldırım (Beşiktaş), Tuncay, Van Hooijdonk, Alex (Fenerbahçe)

GOLLER: Carew (Dk. 54), Mustafa Doğan (Dk. 61), Van Hooijdonk (Dk. 70 penaltı)

SPOR SERVİSİ-Kartal, Fenerbahçe galibiyetiyle ayağa kalktı. Hepsinden önemlisi oynadığı arzulu futbol, mücadele azmiyle önümüzdeki haftalar ve Athletic Bilbao maçı için iyi sinyaller verdi. Doğru yolda olduğunu gösterdi.

Beşiktaş’ın kontrolünde 0-0 biten ilk yarıdan sonra 54.dakikada sahneye çıkan Norveçli Carew, Servet’i yatırıp şık bir vuruşla perdeyi açtı: 1-0. 61.dakikada Sergen’in havalandırdığı topa Mustafa Doğan kafayı çok güzel vurdu ve farkı ikiye çıkardı. 68.dakikada Alex’in ortaladığı topa Luciano kafayı vurdu, kale çizgisi üzerinde İbrahim Üzülmez elle golü önleyince hakem Fırat Aydınus önce penaltı noktasını gösterdi. Sonra da İbrahim Üzülmez’i kırmızı kartla oyunun dışında bıraktı. Atışı kullanan Van Hooijdonk skoru 2-1’e getirdi.

Beşiktaş’ın 10 kişi kalmasından ve skoru korumak istemesinden yararlanan Fenerbahçe kalan dakikalarda atak göründü ama 3 puanı alıp moral bulan taraf Beşiktaş oldu.

Beşiktaş bu galibiyetle Fenerbahçe’nin 9 maçlık galibiyet serisine ve namağlup ünvanına da son vermiş oldu.

Geçen Hafta

Süper Lig’in 11. haftasında, Beşiktaş’a 2-1 mağlup olarak yenilmezlik unvanını kaybeden Fenerbahçe, averajla liderliğini sürdürdü. Ligin bu haftasında 22 gol atılırken, 6 maçı ev sahibi, 3 maçı da deplasman takımları kazandı.

Haftanın en önemli maçında Beşiktaş, sahasında Fenerbahçe’yi 2-1 mağlup ederken, haftanın son maçında Akçaabat Sebatspor’u 2-0 yenen Galatasaray, lider ile arasındaki puan farkını kapadı.

Toplu sonuçlar: Trabzonspor-Diyarbakırspor: 4-1 Gençlerbirliği-İstanbulspor: 1-0 Gaziantepspor-Çaykur Rizespor: 0-1 Denizlispor-Samsunspor: 2-0 Beşiktaş-Fenerbahçe: 2-1 Malatyaspor-Kayserispor: 0-1 Büyükşehir Belediyesi Ankaraspor-Ankaragücü: 2-0 Sakaryaspor-Konyaspor: 1-4 Galatasaray-Akçaabat Sebatspor: 2-0

Maç öncesi ve sonrası

Derbi maç için 4000 polisle önlem alan İstanbul Emniyet Müdürlüğü, stat çevresinde geniş barikatlar kurdu. Polis, sadece bileti olan taraftarları, çok sıkı aramalardan geçirdikten sonra stada bıraktı.

BJK İnönü Stadı derbi maçta tıklım tıklım doldu. Maçın başlamasına saatler kala tribünleri dolduran 35 bine yakın taraftar tezahüratlar ve şarkılar söyleyerek takımlarını destekledi. Siyah-beyazlılar maç öncesi yeni açık tribünde dev boyutlarda Beşiktaş forması açarken, takımların seremoni için sahaya çıkmaları ile orta sahada yüzlerce siyah-beyazlı balon havaya bırakıldı.

Beşiktaş-Fenerbahçe derbisinde tribünlerde ilginç pankartlar göze çarptı. Siyah-beyazlı taraftarlar, ‘’Fener siyah sever” pankartının yanına Fedrinand, Madida, Amokachi, Nouma ve Carew’in fotoğraflarını asarken, Fenerbahçe Cumhuriyeti sloganına gönderme yaparak “Türkiye Cumhuriyeti’ne hoş geldiniz” pankartı açtı. Pankartın üzerinde Beşiktaş, Trabzonspor ve ligdeki bazı kulüplerin armaları yer aldı.

Derbi maçta ezeli rakibini 2-1 yenen Beşiktaş, Fenerbahçe’ye lig maçlarında 100. golünü de kaydetmiş oldu. Ezeli rekabette ligdeki 95. maçta Carew ve Mustafa Doğan’ın golleri Beşiktaş’ı 100. gole taşıdı.

Vicente Del Bosque, 0-0’lık Galatasaray maçının ardından Türkiye’deki 2. derbisinde galibiyetle tanıştı.

Beşiktaşlı futbolcular sezonun 11. haftası sonrasında 5. kez kırmızı kart görerek, takımlarını yalnız bıraktı. İbrahim Üzülmez, Beşiktaş’ın bu sezon Ahmet Yıldırım, İbrahim Toraman, Çağdaş ve Tayfun’un ardından kırmızı kart gören 5. oyuncu oldu.

Maç öncesinde ısınırken bile hırsı ile dikkat çeken eski Fenerbahçeli Mustafa Doğan takımın 2. golünün ardından büyük coşku yaşadı. Mustafa’nın golünün ardından statta ‘’Hoşgeldin Mustafa Doğan” anonsu yapıldı.

Del Bosque: ‘Presle kazandık’

Beşiktaş Teknik Direktörü Vincente Del Bosque, Fenerbahçe karşısında aldıkları 2-1’lik galibiyetin anahtarı olarak yaptıkları başarılı presi gösterdi. Derbi maç sonrası açıklama yapan İspanyol teknik adam, Fenerbahçe’nin çok güçlü bir rakip olduğunu ifade ederek, ‘’Özellikle son dakikalarda kalemizi çok zorladılar. Onların istedikleri gibi oynamalarına izin vermedik ve çok iyi pres yaptık. Bence galibiyetin anahtarı da burada” dedi.

Fenerbahçe galibiyetiyle üzerlerindeki negatif enerjiyi attıklarını kaydeden Del Bosque, ‘’Şimdi ligin üst tarafına bir adım daha yaklaştık. Bu galibiyetten dolayı çok mutlu olmalıyız, ama önümüzdeki maçlara bakmamız artık şart. Şimdi perşembe günkü Athletic Bilbao maçını düşünüyorum” diye konuştu.

‘GALİBİYETİ HAK ETTİK’

İspanyol çalıştırıcı, futbolcularının Fenerbahçe karşısında çok iyi mücadele ettiklerini vurgulayarak, ‘’Bugünkü gabiyeti hak ettik” dedi.Eski Fenerbahçeli Mustafa Doğan’ın performasının sorulması üzerine Del Bosque, ‘’Mustafa ve Emre bu akşam mükemmel oynadılar ama takımı bireysel olarak değil kolektif olarak değerlendirelim. Mustafa uzun süre oynamamasına rağmen azimle çalıştı ve bugün ilk 11’de oynuyor. Herkesin onu örnek alması gerkir” dedi.

Del Bosque, İbrahim Üzülmez’in kırmızı kart gördüğü pozisyon için ise, ‘’İbrahim son adamdı. Top filelere gidiyordu ve o da sanırım bir refleks sonucu ellerini topa uzattı. Doğal olarak da kırmızı kart gördü” şeklinde konuştu.

‘3 HAFTA ÖNCESİNE GÖRE

ÇOK İYİ DURUMDAYIZ’

Sezon başından bu yana taraftarın hak ettiği futbolu oynayamamaktan yakındığının hatırlatılması ve artık taraftarın hak ettiği futbolu oynayıp oynamadıklarının sorulması üzerine İspanyol çalıştırıcı, ‘’Ben her zaman aynı şeyi düşünüyorum. Hep önümüze bakmalıyız. Oyuncularımın ortaya koyduğu performanstan mutluluk duymalıyız. Daha iyi oynayabiliriz. 3 hafta öncesine göre çok daha iyi durumdayız ve daha da iyiye gideceğiz” diye yanıt verdi.

Şu anda şampiyonluğu düşünmemeleri gerektiğini vurgulayan tecrübeli teknik adam, hep önlerindeki maçlara bakmaları gerektiğini ve maç kazana kazana daha yukarılara çıkmayı arzuladılarını ifade etti. Fenerbahçe karşısında özellike son dakikalarda daha iyi olabileceklerini anlatan Del Bosque, ‘’Eğer son paslarda iyi olabilseydik. Son 15 dakikada kalemizde o baskıyı görmezdik” diyerek sözlerini tamamladı.

Başkan’dan iftar yemeği

Beşiktaş Kulübü Başkanı Yıldırım Demirören ve yönetim kurulu üyeleri, geçen hafta içinde basına bir iftar yemeği verdi.

SAYFA 6

KARAKARTAL’ın altyapısı sağlam

Önümüzdeki yıllarda dünyanın sayılı merkezlerinden biri haline gelmeyi hedefleyen Beşiktaş Alt Yapısı, Ar-Ge çalışmalarını aralıksız sürdürüyor. Alt Yapı Genel Koordinatörü Mehmet Ekşi, şöyle konuşuyor: “Futbol artık her bakımdan dünyanın merkezi diye tanımlanabilir. Herkes tarafından kabul görmüş bir kavram. Futbol, ekonomiyi, sosyal yaşamı içine alan bir olgu haline geldi. Futbolun içinde şov- oyun – eğlence var. Futbol denince akla çok şey gelmeye başladı. Başka bir deyişle, bir endüstri haline geldi. Günümüzde artık her alanda bir rekabet var. Büyük bir yatırım. Öyle ki, nedenleri sonuçları içinde taşıyan bir olguya çok ciddi bakmak gerekiyor. Bugün, dünya ülkeleri de futbol ciddi bir şekilde eğiliyorlar”

HER ZAMAN İYİ İŞLERE

İMZA ATTIK

Ekşi, alt yapı çalışmalarına Beşiktaş’ın her zaman çok ciddi olarak baktığını belirtiyor ve şöyle devam ediyor:

“Beşiktaş her zaman alt yapıya çok ciddi olarak bakmıştır. Buna Beşiktaş’ın büyüklüğü diyebiliriz. Mütevazılık, emekçilik, iyilik, doğruluk, dürüstlük, dostluk kavramları Beşiktaş ile bütünleşmiştir. Bizim de görevimiz iyi oyuncular yetiştirmektir. Bugün Beşiktaş’a baktığınızda, Beşiktaş futbol takımı Chelsea, Milan gibi dünyanın devleri ile oynuyor.”

Futbol alanında yakın geçmişe kadar kimsenin düşünemediği şekilde geliştiği gerçeğinden hareketle Mehmet Ekşi, iyi oyunculara ve iyi eğitmenlere sahip olan kulüplerini yükselişine dikkat çekiyor. Alt yapının amacını, nitelikli oyuncu ve öğretmen yetiştirebilmek, diye özetliyor. Ekşi, yüksek hedefleri doğru çalışma belirler. Bu yüzden eğitim süreci çok önemlidir, diyor.

“Söz konusu 16 yaş grubundaki gençler. Ergenlik çağındaki bir çocuk hammaddemiz öyleyse işimiz çok zor. Burada şunu belirtmek gerek, eğitimi uzmanından almak lazım. Bu çok önemli. Ben bir futbol uzmanıyım ama ben bir psikolog değilim. Psikolojik danışmana da kişinin ihtiyacı var. Eğitim – öğretim alanında pekiştirici bir tutum da yürütüyoruz çünkü aynı zamanda çocuklarımız, öğrenciler. Bu sebeple, eğitim danışmanları gerekli. Çocukların kondisyon alması lazım denildiğinde kondisyon uzmanı da lazım. Bu anlayışla, tam bir profesyonel takım gibi çalışmalarımızı yürüteceğiz”

DÜNYA İLE ENTEGRE

OLACAĞIZ

Ekşi, alt yapı düzeni içerisinde yürütlecek olan ar-ge çalışmalarını, hayata geçirilmesi düşünülen proje hakkında şunları söyledi:

“BEFAM, öz kaynak düzeni içerisindeki bir ar-ge olarak tanımlayabiliriz. BEFAM kapsamında Beşiktaş, minik takımından veya yıldız takımından oyuncuyu alıyor, sıfır eksikle PAF takımından çıkarıyor. Minik takımdan başlıyor, yıldız takımı, B Genç, A Genç, PAF ve A takıma doğru bir akış var. Bir çok sistem yaratacağız. Sosyal alanlardan tutun da A takımı ile entegre hale geleceğiz. Hatta bütün dünya ile entegre haline gireceğiz. Belki de PAF takımımızı alacağız, götüreceğiz işte İtalya alt yapı tesislerinin ve diğer tesisleri gezdireceğiz, fikir alış verişinde bulunacağız, onlar ile maç yapacağız. Büyük düşünüyoruz. A takımı için de bu böyledir. Hedefler bellidir. PAF takımında yer alan bir oyuncunun ilk hedefi Beşiktaş’a takımında oynayabilmek. Beşiktaş Türkiye’nin ve dünyanın büyüklerinden biri. İkinci hedef Avrupa’ya açılabilmek üçüncü hedef dünyaya açılabilmek. Biz bunu hem öğrencilerimiz için hem hocalarımız için düşünüyoruz”

TEORİYİ PRATİĞE

DÖNÜŞTÜRÜYORLAR

Alt Yapı Genel Koordinatörü Mehmet Ekşi, Beşiktaş öz kaynak düzeni içerisinde BEFAM projesi içinde yer alan bir hocanın Avrupa’nın en bilgili antrenörlerinden birisi olacağına işaret ediyor. Projenin hayata geçirilmesi için 20 kişilik ekip geceli gündüzlü çalışıyor. Antrenöründen danışmanına çeşitli alanlardaki uzmanına öğretmenler, haftanın her günü iki saat teorik olarak çalışıyorlar. Her eğitmen bölümlere göre, dünya ülkelerinde diğer futbol takımlarının çalışmaları, stratejileri ve ne gibi sonuçlar aldıkları, alt yapı düzeni ve çalışmaları incelemelerini yapıyor ve raporluyor. Toplantının sona ermesinin ardından öğrenciler ile teorik çalışıyorlar. Teorik dersler sona erince, işin zor kısmı başlıyor ve öğrenciler edindikleri bilgi ve becerileri sergilemek üzere sahaya çıkıyorlar. DİDEM TUTAL

İFTAR YEMEĞİNDE BİR ARAYA GELDİLER

Beşiktaş Yönetim Kurulu Üyesi ve Futbol Altyapı Komitesi Başkanı Sinan Vardar, komite üyeleri geçen hafta içinde bir iftar yemeği verdi. Yemeğe Beşiktaş Kulübü Yönetim Kurulu üyeleri ve spor yazarları da katıldı. Yemek İstanbul Yüzme İhtisas Kulübü’nde oldu.

SAYFA 7

Potada siyah beyaz farkı

BEŞİKTAŞ: 97 İTÜ: 74

HAKEMLER: Fatih Söylemezoğlu xxx, Aytuğ Ekti xxx, Fatih Arslantürk xxx

1. PERİYOT: 24-22

DEVRE: 49-40

3. PERİYOT: 70-60

BEŞİKTAŞ: Murat x, El Amin xxx 17, Nedim x 3, Eren x, Tolga xxx 17, Bekir x 8, Ellis x, Mouring xxx 16, Varda xxxxx 26, Umutcan xx 5, Haluk xxx 5, Hüseyin x

İTÜ: Selim x 1, Gökhan x, Berkan xxx 7, Levent xxx 12, Ufuk x 3, Harun xx 20, Kemal xx 9, Güray x 2, Ahmet x, Serdar xxx 20, Gökhan x, İsmail x

Yeni açılan Akatlar Salonu’nda Beşiktaş İTÜ’yü yendi: 97-74. 3500 kişilik salon doluydu. Modern görüntüsüyle dikkati çeken salonda Beşiktaş Başkanı Yıldırım Demirören ile birlikte federasyon başkanı Turgay Demirel ve başkan adayı Lükfi Arıboğan da maçı seyretti.

Maçın ikinci yarısında Bekir Yaramgümü’nün smacında çember eğrildi. Varda iki kere sıçrayıp asılarak tamire gerek kalmadan eğriliği düzeltti.

Maçın ikinci periyodunun ortasına kadar zorlanan Beşiktaş, 27-24 geriye düştükten sonra 19-3’lük seriyle 43-30 yapınca maç koptu ve Kartal salondan galip ayrıldı.

Beşiktaş taraftarı takımını yalnız bırakmadı. Akatlar Spor ve Kültür Kompleksi’ni tıklım tıklım dolduran taraftar maç boyunca Karakartal’ı destekledi.

Kaptan Tayfur: ‘Sert oynamadık, dostça ayrıldık’

Beşiktaş kaptanı ve menajeri Tayfur Havutçu, derbide Beşiktaş’ın sert futbol oynadığı yönündeki iddialara cevap verdi. Bütün derbi maçlarda atmosferin gergin olduğuna dikkat çeken Havutçu, “Buna rağmen BJK İnönü Stadı’nda Beşiktaşımız ile Fenerbahçe arasında oynanan ve Takımımız’ın 2-1 kazandığı derbi maçta, sahada alışılmışın dışında bir gerginlik olmaması sevindiricidir” diye konuştu.

Beşiktaş kaptanı ve menajeri Havutçu bir-iki pozisyonun üzerinde durulmasının doğru olmadığını, maçın geneline bakmak gerektiğine dikkat çekerek, “Tek taraflı bir-iki pozisyonu ısrarla kamuoyunun önüne sunulması ve Takımımızın sert futbol oynadığı yolundaki iddialar gerçeği yansıtmamaktadır. Her iki takım oyuncuları da maç içerisinde oyun gereği doğal sayılabilecek karşılıklı pozisyonlar yaşadılar, fakat sahadan birbirlerini tebrik ederek dostça ayrıldılar” dedi. Havutçu, derbi maçta takıma müthiş bir destek veren ve Beşiktaş’ın haklı galibiyetinde önemli rol oynayan taraftarlara da teşekkür etti.

SPOR SERVİSİ

Futbolcular BJK Koleji’nde

Beşiktaş Koleji geçtiğimiz günlerde Beşiktaş Kulübü Genel Sekreteri Kenan Öner’i, Norveçli futbolcu Carew’i ve İbrahim Toraman’ı ağırladı. Düzenlenen panelde öğrenciler zehir zemberek soruları konuklardan tüm merak edilenlerin yanıtlarını aldı.

Beşiktaş Genel Sekreteri Kenan Öner, futbolcu Carew ile İbrahim Toraman, BJK Koleji’nde düzenlenen panele katıldı. Öğrenciler, siyah – beyazlı ekibin oyuncularından Carew ve İbrahim Toraman’a daha çok takımın durumu ve performanslarıyla ilgili sorular sordu.

SAYFA 8

Akatlar sporun hizmetinde

BJK Akatlar Spor ve Kültür Kompleksi önceki gün görkemli bir açılışa sahne oldu. Akatlar Spor ve Kültür Kompleksi’nin açılışına TBMM Başkanı Bülent Arınç, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin, İstanbul Valisi Muammer Güler, Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah ve Gençlik ve Spor Genel Müdürü Mehmet Atalay, Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal gibi bir çok isim katıldı. Açılış öncesi Anadolu Ateşi Dans Grubu bir gösteri sundu.

FULYA

MÜJDESİ

Başbakan Yıldırım Demirören, Akatlar Spor ve Kültür Kompleksi’ni açılıştan önce tanıttı. Edinilen bilgiye göre tesiste, altı tenis kortu, dört halı saha, kapalı otopark, kapalı yüzme havuzu, bowling salonu, alışveriş merkezi ve restoranlar bulunuyor. Başkan Yıldırım Demirören, tamamlanan Akatlar Spor ve Kültür Kompleksi için Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal’a teşekkür etti. Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal, spora verdiği destekten dolayı plaket aldı. Açılış töreninin ardından Beşiktaş Basketbol Takımı, İTÜ ile karşılaştı. Beşiktaş, 23 sayı farkla İTÜ’yü 97-74lük skorla maçı kazandı.

Öte yandan Demirören, Fulya Projesinin 30 Nisan’da temelinin atılacağını müjdeledi.

‘Taraftar çok ateşli’

Fenerbahçeyi yıkan ilk golü atan Carew’le konuştuk.

Beşiktaş’ın 1.93 cm’lik oyuncusu Carew, tribünlerin sevgilisi… Carew’i sahada 23 numaralı formasıyla, altın kramponları ve kırmızı ışık saçan kramponlarıyla izlemeye devam ediyoruz. Eylül ayının ilk haftasında Norveç’te dünyaya gelen John Carew, babası gibi futbolcu olmayı seçmiş. 25 yaşındaki oyuncu, yeşil sahalarda uzun boyluluğu ile dikkat çekiyor. Carew, uzun boylu olmasını çok büyük bir avantaj olarak görüyor ve kafa golleri için önemli bir özellik, diyor. Carew; futbol tutkusunu babasından almış ama örnek aldığı tek isim babası değil… Türkiye’de ve Avrupa’da beğendiği bir çok oyuncu olduğunu söylüyor ama ser veriyor sır vermiyor. İspanya’da Fransa’da İngiltere’de çok iyi oyuncular olduğunu söylüyor. Carew’in örnek aldığı isimlerden biri ise, Marco Van Basten. Ama Norveçli oyuncu, sayısız beğenerek izlediğim sevdiğim oyuncu var, diye söylemeden edemiyor. Beşiktaş, Türkiye liginde mücadele ederken UEFA Kupası için de ter döküyor. Carew, Athletic Bilbao karşılaşması ve diğer maçlar için şunları söylüyor: “UEFA Kupası’nda zor ve ilginç bir gruba düştük.Bir üst tura çıkmak için şansımız yüksek. A.Bilbao maçında futbol ve gol olarak rakibimizden üstün olduğumuzu ispatlayacağız. Fenerbahçe maçında ise gol attığım için sevinçliyim. Saha içinde olanlar dışarı taşınmaz. Biz hepimiz arkadaşız.”

Beşiktaş sezona yeni bir takım ve yeni bir hoca ile adım attı. Carew, uyum sorunu yaşadın mı sorusuna, net bir dille yanıt veriyor: “Takıma hiç adaptasyon sorunu yaşamadım. Avrupa’nın birçok ülkesinde futbol oynadım. Bununla birlikte İstanbul çok güzel bir şehir. İstanbul’a çok çabuk adapte oldum. Takımda da çok uyumluyum, bir sorunum yok” Takımda ona partner olabilecek bir isim söylemiyor. Herkes çok çabalıyor antrenmanlarda çok uğraş veriliyor diyen Carew, kararı hocanın verdiğini belirtiyor. Takımda arkadaşlığın çok önemli olduğunu belirten Carew, gerek antrenmanlarda gerek maç sonuçlarında gerekse takım içinde iyi bir arkadaşlık ortamı başarıya götürür diyor. Futbolu bıraktığında ne yapmak istersin sorusunu ise, tüm içtenliği ile yanıtlıyor: “Futbolu çok seviyorum. Futbolu bırakmayı düşünmek için çok erken, şu an daha çok gencim. İleride ne yapmam gerektiğinin kararını veririm. Tatil yapmayı çok seviyorum. Seyahat etmeyi de. Futbolu bırakırsam dünyayı gezmek isterim. Aynı zamanda tatil de yapmak isterim. Bu odaklı bir iş içinde olmayı isteyebilirim” diyerek sözlerini tamamlıyor.

GAZETE BEŞİKTAŞ

İSTANBUL

ÖZEL SAYI:1, 3 KASIM 2004

Her gün 500 yeni araç

2.5 MİLYON ARACIN KAYITLI OLDUĞU İSTANBUL TRAFİĞİNE

YETKİLİLER ÇÖZÜM ARIYOR

Her geçen gün içinden çıkılmaz hale gelen İstanbul trafiği önümüzdeki süreçte daha da can sıkıcı hale gelecek. 2.5 milyon aracın trafiğe kayıtlı olduğu İstanbul’da her gün 300 ile 500 civarında yeni araç yollara çıkıyor. Yapılan araştırmaya göre bir önceki yıla araç sayısındaki artış %279 olarak hesaplandı. Bu hızla gidilirse yıl sonunda trafiğe en az 500 bin araç daha çıkmış olacak.

SAĞLIK

Dentistanbul uzmanları diş sağlığı ile ilgili uyarılarda bulundular. SAYFA 4’TE

KÜLTÜR

Akatlar Kültür Merkezi’nde çocuk oyunları sahne alma­ya başladı. SAYFA 10’DA

ALIŞVERİŞ

Kışlık ürünler de rekabet had safhada. Vitrinler ünlü markaların yeni ürünleriyle dolu. SAYFA 9’DA